El hombre finalmente confesó. Adam sonunda itiraf etti. Adam sonunda itiraf etti. Tom felicitó a Mary. Tom Mary'yi tebrik etti. Tom Mary'yi tebrik etti. Tiene tres hijos. Onun üç oğlu var. Üç çocuğu var. ¿Cuál es el significado de la vida? Hayatın anlamı nedir? Hayatın anlamı nedir? ¿Cuáles son los deberes para mañana? Yarın için ödev nedir? Yarının ödevi ne? Tom mintió acerca de dónde estuvo anoche. Tom dün gece nerede olduğu hakkında yalan söyledi. Tom dün gece nerede olduğu hakkında yalan söyledi. ¿Quién es tu abogado? Senin avukatın kim? Avukatın kim? No quiero que Tom vea eso. Tom'un onu görmesini istemiyorum. Tom'un bunu görmesini istemiyorum. Tengo dos hijas y dos hijos. İki kızım ve iki oğlum var. İki kızım ve iki çocuğum var. Tom está fumando. Tom sigara içiyor. Tom sigara içiyor. Por favor, quédate aquí. Lütfen burada kal. Lütfen burada kal. No puedo dormir bien. İyi uyuyamıyorum. Uyuyamıyorum. Hablo un poco de alemán. Çok az Almanca konuşurum. Biraz Almanca biliyorum. Yo no sé quién es mi madre. Annemin kim olduğunu bilmiyorum. Annemin kim olduğunu bilmiyorum. Esta mesa es demasiado pequeña para Tom. Bu masa Tom için çok küçük. Bu masa Tom için çok küçük. ¿Cuál es la solución? Çözüm nedir? Çözüm nedir? Son profesores. Onlar öğretmenlerdir. Onlar öğretmen. Tom, escucha a tu mujer. Karını dinle Tom. Tom, karını dinle. Esa bolsa parece cara. O çanta pahalı görünüyor. Bu çanta pahalıya benziyor. No quería que muriera Tom. Tom'un ölmesini istemedim. Tom'un ölmesini istemedim. Hace sol. Hava güneşli. Hava güneşli. No he dormido en toda la noche. Bütün gece uyumadım. Bütün gece uyumadım. Quiero saber por qué. Nedenini bilmek istiyorum. Nedenini bilmek istiyorum. No lo hagas por mí. Bunu benim için yapma. Bunu benim için yapma. Disculpe, me he perdido. Affedersiniz, ben kayboldum. Özür dilerim, kayboldum. Tom no puede ver nada con el ojo izquierdo. Tom sol gözüyle bir şey göremiyor. Tom sol gözle hiçbir şey göremiyor. ¿Qué hizo Kumi? Kumi ne yaptı? Kumi ne yaptı? ¡Trae una pizza y una cerveza! Pizza ve bira getir! Pizza ve bira getir! Oí la noticia por la radio. Ben haberi radyoda duydum. Haberi radyodan duydum. ¿Cuál es tu asignatura escolar preferida? Okulda favori dersin nedir? En sevdiğin okul dersi hangisi? ¡Estas fotografías son muy bonitas! Bu fotoğraflar çok güzel! Bu fotoğraflar çok güzel! Fue difícil terminar el trabajo. İşi bitirmek zordu. İşi bitirmek çok zordu. Este es su paraguas, ¿verdad? Bu onun şemsiyesi, doğru mu? Bu sizin şemsiyeniz, değil mi? Esto no es normal. Bu normal değil. Bu normal değil. Yo puedo comprar dos. İki tane alabilirim. İki tane alabilirim. Lo que Tom verdaderamente quería era ser feliz. Tom'un gerçekten istediği şey mutlu olmaktı. Tom'un asıl istediği mutlu olmaktı. No hay mucho que decir. Söyleyecek çok şey yok. Söylenecek pek bir şey yok. Te autorizo a irte. Gitmene izin veriyorum. Gitmene izin veriyorum. Vino más gente de la que esperábamos. Beklediğimizden daha fazla insan geldi. Beklediğimizden çok daha fazla insan geldi. Tom conocía a Mary. Tom Mary'yi tanıyordu. Tom Mary'yi tanıyordu. Creo que deberías cuidar de Tom. Tom'a bakmak zorundasın. Bence Tom'a göz kulak olmalısın. Le visité ayer. Dün onu ziyaret ettim. Dün onu ziyaret ettim. No hice nada. Ben bir şey yapmadım. Ben bir şey yapmadım. ¿Quién te vio? Seni kim gördü? Seni kim gördü? ¿Adónde vas ahora? Şimdi nereye gidiyorsun? Şimdi nereye gidiyorsun? ¿Cuál es tu bebida fría favorita? Senin gözde soğuk içeceğin nedir? En sevdiğin soğuk içecek nedir? ¿Qué harías tú sin mí? Bensiz ne yapardın? Ben olmasam sen ne yapardın? Mis padres están muertos. Ebeveynlerimin her ikisi de öldü. Ailem öldü. ¿Qué es ese edificio? O bina ne? Bu bina da ne? Visitó a su amigo. O, arkadaşını ziyaret etti. Arkadaşını ziyaret etmiş. ¿Cómo has llegado aquí? Buraya nasıl geldin? Buraya nasıl geldin? No digas cosas tan tontas. Böyle aptalca şeyler söyleme. Böyle aptalca şeyler söyleme. Tú no escuchas, ¿verdad? Dinlemezsin, değil mi? Dinlemiyorsun, değil mi? Ella todavía le ama. O hâlâ onu seviyor. Onu hala seviyor. ¿Qué opináis de esta gente? Bu insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Ella y yo somos primos. O ve ben kuzeniz. O ve ben kuzeniz. Tom no puede trabajar esta semana. Tom, bu hafta çalışamaz. Tom bu hafta çalışamaz. Lo ha hecho antes. O bunu daha önce yaptı. Bunu daha önce de yaptı. ¿Por qué me estás ignorando? Neden beni görmezden geliyorsun? Neden beni görmezden geliyorsun? Estoy seguro que lo puedo hacer mejor que ella. Ondan daha iyi yapabileceğime eminim. Ondan daha iyisini yapabileceğime eminim. Prefiero el té al café. Ben çayı kahveye tercih ederim. Çayı kahveye tercih ederim. Él nunca ríe. O asla gülmez. Hiç gülmez. No nos quedemos aquí mucho tiempo. Burada uzun süre kalmayalım. Burada uzun süre kalmayalım. Eso es un pez. O bir balık. Bu bir balık. ¿Cuándo fue la última vez que le dijiste "te amo" a tu esposa? En son ne zaman karına "seni seviyorum" dedin? Karına en son ne zaman "seni seviyorum" dedin? ¿El inglés es más difícil que el japonés? İngilizce Japoncadan daha zor mu? İngilizce Japonca'dan daha mı zor? Yo como aquí todos los días. Ben her gün burada yerim. Her gün burada yemek yiyorum. Lamento no haber podido escribirte antes. Üzgünüm sana daha erken yazamadım. Sana daha önce yazamadığım için üzgünüm. El experimento terminó con un fracaso. Deney başarısızlıkla sonuçlandı. Deney bir başarısızlıkla sonuçlandı. Soy inglés. İngilizim. Ben İngiliz'im. ¿A quién le gusta Sachiko? Kim Sachiko'yu seviyor? Sachiko'yu kim sever? Tom no tiene miedo. Tom korkmuyor. Tom korkmuyor. ¿Cuándo volviste de Boston? Ne zaman Boston'dan geri geldin? Boston'dan ne zaman döndün? Tenemos un gato blanco. Beyaz bir kedimiz var. Beyaz bir kedimiz var. No cierres los ojos. Gözlerini kapatma. Gözlerini kapatma. ¿La casa tiene comedor? Evin bir yemek odası var mı? Bu evde yemek odası var mı? ¡Sé valiente! Cesur ol! Cesur ol! Creo que deberías ir a la universidad. Sanırım üniversiteye gitmelisin. Bence üniversiteye gitmelisin. Bravo, amigos míos. Bravo, arkadaşlar. Bravo, dostlarım. ¿Éste es tu DVD? Bu senin DVD'n mi? Bu senin DVD'n mi? Es una chica guapa. O güzel bir kız. Güzel bir kız. ¿Te bañaste? Banyo yaptın mı? Yıkandın mı? ¿Cuál es el apuro? Bu acele niye? Acelen ne? Tengo ganas de salir. Canım dışarı çıkmak istiyor. Dışarı çıkmak istiyorum. Echamos de menos a Tom. Tom'u özlüyoruz. Tom'u özledik. No sé qué es lo que sabe. Onun ne bildiğini bilmiyorum. Ne bildiğini bilmiyorum. No puedo contártelo todo. Ben sana her şeyi söyleyemem. Sana her şeyi anlatamam. En mi habitación hay dos camas. Odamda iki tane yatak var. Odamda iki yatak var. ¡Qué ciudad tan bonita! Ne güzel bir şehir! Ne güzel bir şehir! ¿Te vas a comer esas papas fritas? Bu kızarmış patatesleri yiyecek misin? O cipsleri yiyecek misin? La roca que vi en la cueva era gigantesca. Mağarada gördüğüm kaya devasaydı. Mağarada gördüğüm kaya devasaydı. El problema aquí no es ella. Burada sorun o değil. Buradaki sorun o değil. ¿Qué hacéis el próximo domingo? Gelecek Pazar ne yapacaksın? Gelecek pazar ne yapıyorsunuz? Él sabe hablar diez lenguas. O, on dil konuşabilir. On dil konuşabiliyor. Ella la vio en la estación. O, istasyonda onu gördü. Onu istasyonda görmüş. Normalmente me levanto a las seis, pero ayer me levanté a las ocho. Genellikle saat altıda kalkarım, fakat dün sabah sekizde kalktım. Normalde altıda kalkardım ama dün sekizde kalktım. Quisiera salir con él. Onunla çıkmak istiyorum. Onunla çıkmak istiyorum. Deberías estar en la cama. Yatakta olmalısın. Yatakta olman gerekiyordu. ¿Dónde puedo dejar mi bicicleta? Bisikletimi nereye bırakabilirim? Bisikletimi nereye bırakayım? No, yo no lo he escrito. Hayır, ben onu yazmadım. Hayır, ben yazmadım. Al llegar, me recogerán en el aeropuerto. Varınca, beni havaalanından alacaklar. Oraya vardığımda beni havaalanından alacaklar. ¿Cómo de caro es? Ne kadar pahalı? Ne kadar pahalı? Tom casi sonrió. Tom neredeyse gülümsedi. Tom neredeyse gülümsüyordu. Todos queremos algo. Hepimiz bir şey isteriz. Hepimiz bir şeyler isteriz. ¿Dónde vive tu abuelo? Büyük baban nerede yaşıyor? Büyükbaban nerede yaşıyor? ¡Qué mala noticia! Ne kötü haber! Bu kötü bir haber. Tom ha perdido sus llaves. Tom, anahtarlarını kaybetti. Tom anahtarlarını kaybetti. Le gusta jugar al fútbol. O, futbol oynamayı sever. Futbol oynamayı seviyor. Tom es muy paciente. Tom çok sabırlı. Tom çok sabırlıdır. Él siempre ha vivido en Tokio. Her zaman Tokyo'da yaşamaktadır. Her zaman Tokyo'da yaşadı. Me gusta el arroz más que el pan. Pirinci ekmekten daha çok severim. Pilavı ekmekten daha çok seviyorum. Es capaz de hablar diez idiomas. O, on dili konuşabiliyor. On dil konuşabiliyor. En la puerta hay un hombre que quiere verte. Kapıda sizi görmek isteyen bir adam var. Kapıda seni görmek isteyen bir adam var. Para él es un juego de niños. Onun için çocuk oyuncağı. Bu onun için çocuk oyuncağı. ¿Has besado a Mary? Mary'yi öptün mü? Mary'i öptün mü? Ellos tenían varios hijos. Birçok çocukları vardı. Bir sürü çocukları vardı. Estudiamos francés cada día en la escuela. Okulda her gün Fransızca öğreniriz. Okulda her gün Fransızca dersi alıyoruz. El problema es demasiado difícil de resolver. Sorun çözülemeyecek kadar zor. Sorunu çözmek çok zor. Llueve mucho. Çok yağmur yağıyor. Çok yağmur yağıyor. ¿Adónde? Nereye? Nereye? ¿Qué clase de sándwiches tienen? Ne tür sandviçleriniz var? Ne tür sandviçleriniz var? No es problema mío. O benim sorunum değil. Benim sorunum değil. Ella también era sorda. O da sağırdı. O da sağırdı. Está loco por gatos. O kediler hakkında deli oluyor. Kedilere deli oluyor. Él perdió a su hijo más querido. En sevgili oğlunu kaybetti. En sevdiği oğlunu kaybetti. Este es el paraguas de Tom. Bu, Tom'un şemsiyesi. Bu Tom'un şemsiyesi. Odio la lluvia pero me encanta su olor. Yağmurdan nefret ederim ama kokusunu severim. Yağmurdan nefret ederim ama kokusunu seviyorum. Nos encanta comer manzanas. Elma yemeyi severiz. Elma yemeye bayılırız. ¡Bau, bau, bau! Hav, hav, hav! Bau, bau, bau! Entonces, ¿qué problema tienes? Peki sorunun nedir? O zaman senin sorunun ne? Fue mi primer trabajo. O benim ilk işimdi. Bu benim ilk işimdi. Quiero comprar eso. Onu satın almak istiyorum. Bunu satın almak istiyorum. Además, comienza a llover. Bunun üstüne, yağmur yağmaya başlar. Ayrıca, yağmur yağmaya başladı. Acaba de ocurrir un accidente. Az önce bir kaza oldu. Az önce bir kaza oldu. Ella siempre está preparada. O, her zaman hazırdır. O her zaman hazırlıklıdır. Has hecho bien. İyi yaptın. İyi iş çıkardın. Tom se está riendo. Tom gülüyor. Tom gülüyor. La presencia de todos los miembros es obligatoria. Bütün üyelerin bulunması zorunludur. Her üyenin hazır bulunması zorunludur. Tom llevó a los niños al parque. Tom çocukları parka götürdü. Tom çocukları parka götürdü. ¿Puedes aparcar aquí? Buraya park edebilir misin? Buraya park edebilir misin? No quiero estar solo. Yalnız olmak istemem. Yalnız kalmak istemiyorum. Tom solo bebe café. Tom sadece kahve içer. Tom sadece kahve içiyor. La nieve desaparecerá pronto. Kar yakında kaybolacak. Kar yakında yok olacak. Esta mesa la usa Yumi. Bu masa Yumi tarafından kullanılır. Bu masa Yumi'nin. Quizá puedas ayudarme. Belki bana yardım edebilirsin. Belki bana yardım edebilirsin. Todo el mundo se empezó a reír. Herkes gülmeye başladı. Herkes gülmeye başladı. Prefiero trabajar solo a trabajar en grupo. Yalnız çalışmayı grup içinde çalışmaya tercih ediyorum. Grup olarak çalışmaktansa yalnız çalışmayı tercih ederim. El jurado confirmó el veredicto de culpa. Juri bir suç kararını onayladı. Jüri suçlu kararını doğruladı. Se lo tengo que dar a Tom. Onu Tom'a vermeliyim. Tom'a vermem lazım. No puedo trabajar con Tom. Tom'la çalışamam. Tom'la çalışamam. Tomó el metro en Ginza. O, Ginza'da metroya bindi. Ginza'da metroya bindi. Un peatón fue atropellado ayer por un camión en este paso de cebra. Dün bu yaya geçidinde bir yayaya kamyon çarptı. Dün zebra geçidinde bir kamyon yayaya çarpmış. La única lengua extranjera que hablo es el francés. Konuşabildiğim tek yabancı dil Fransızca. Konuştuğum tek yabancı dil Fransızca. Aquí había flores. Burada çiçekler vardı. Burada çiçekler vardı. Quiero quedarme aquí más tiempo. Burada daha uzun kalmak istiyorum. Burada daha fazla kalmak istiyorum. ¡Dame la libertad o la muerte! Bana özgürlük ya da ölüm ver! Bana hürriyet ya da ölüm ver! ¿Por qué no estabais allí? Neden orada değildiniz? Neden orada değildiniz? Ella no me habla. O benimle konuşmuyor. Benimle konuşmuyor. Inmigrantes procedentes del continente atravesaron el mar de Japón. Göçmenler kıtadan Japon denizini geçti. Anakaradan gelen göçmenler Japonya Denizi’nden geçtiler. Le resultó difícil responder a la pregunta. Soruyu cevaplamayı zor buldu. Soruyu cevaplaması zor oldu. ¿O eres turco? Yoksa sen Türk müsün? Yoksa Türk müsün? Decile a papá que venga. Babama gelmesini söyle. Babama gelmesini söyle. Si te disculpas, por supuesto que te voy a ayudar. Özür dilersen tabii ki sana yardım ederim. Özür dilersen tabii ki sana yardım ederim. Su respuesta es errónea. Cevabınız yanlış. Cevabınız yanlış. Espera un minuto, voy a llamar a Jimmy. Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım. Bekle bir dakika. Jimmy'i arayacağım. Le compré un reloj. Ona bir saat aldım. Ona bir saat aldım. Tiene usted un mensaje. Bir mesajınız var. Bir mesajınız var. Ella murió la semana pasada. O geçen hafta öldü. Geçen hafta öldü. ¿Quiere comer con nosotros? Bizimle yemek ister misiniz? Bizimle yemek yemek ister misin? Ella almuerza aquí de vez en cuando. O burada zaman zaman öğle yemeği yer. Arada bir burada yemek yer. Lo compré. Onu satın aldım. Satın aldım. Parecía que no había nadie en el pueblo. Köyde kimse yok gibi görünüyordu. Kasabada kimse yokmuş gibi görünüyordu. Él habla bien. O, iyi konuşur. İyi konuşuyor. Este es el trabajo de mis sueños. Bu benim hayalimdeki iş. Bu hayalimdeki iş. Creo que Tom podría estar hambriento. Tom'un aç olabileceğini düşünüyorum. Tom acıkmış olabilir. ¿Habéis visto mi cámara? Benim kameramı gördünüz mü? Kameramı gördünüz mü? ¿Tiene usted mesa reservada? Masa rezervasyonunuz var mı? Rezervasyonunuz var mı? Ella empezó a bailar cuando tenía ocho años. O, sekiz yaşındayken dans etmeye başladı. Sekiz yaşındayken dansa başladı. Volveré a llamaros. Sizi tekrar arayacağım. Sizi sonra ararım. Voy a ponerte una inyección. Sana bir enjeksiyon vereceğim. Sana bir iğne yapacağım. Ese cuadro es muy bonito, y este también. O resim çok güzel, ve bu da. Bu resim çok güzel, bu da öyle. Tom tampoco es feliz. Tom da mutlu değil. Tom da mutlu değil. ¿Cómo lo hacéis? Bunu nasıl yaparsınız? Bunu nasıl yapıyorsunuz? ¿Puedo usar tu teléfono? Telefonunu kullanabilir miyim? Telefonunu kullanabilir miyim? ¿Entonces qué implicas? O halde ne ima ediyorsun? O zaman ne ima ediyorsun? Será esta noche. Bu gece olacak. Bu gece olacak. Gracias por la visita. Ziyaret için teşekkürler. Uğradığın için sağ ol. ¿Cuánto costaron los lentes? Bu gözlükler ne kadardı? Gözlükler ne kadardı? ¿Por qué aceptaste ayudar a Tom? Neden Tom'a yardım etmeyi kabul ettin? Neden Tom'a yardım etmeyi kabul ettin? El funeral de Tom es el lunes. Tom'un cenaze merasimi pazartesi günüdür. Tom'un cenazesi pazartesi günü. Ella también lo vio. O da onu gördü. O da gördü. Hablé con ella durante una hora. Bir saat boyunca onunla konuştum. Onunla bir saat konuştum. Tom admitió que había matado a Mary. Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti. Tom, Mary'i öldürdüğünü itiraf etti. Éste es un libro viejo. Bu eski bir kitap. Bu eski bir kitap. ¿Adónde vas a irte de vacaciones? Tatilinde nereye gideceksin? Tatile nereye gidiyorsun? Parecía que él había estado trabajando por mucho tiempo. Uzun bir süredir çalışıyor gibi görünüyordu. Uzun zamandır çalışıyormuş gibi görünüyordu. ¿Este es tu paraguas? Bu senin şemsiyen mi? Bu senin şemsiyen mi? He dejado de fumar y de beber. Sigarayı ve içkiyi bıraktım. Sigarayı ve içkiyi bıraktım. ¿Tienes una casa? Bir evin var mı? Evin var mı? Él habla alemán. O Almanca konuşur. Almanca biliyor. No puedo encontrar mis llaves. Anahtarlarımı bulamıyorum. Anahtarlarımı bulamıyorum. Se parece a su abuelo. Büyükbabasına benziyor. Büyükbabasına benziyor. Mi hijo cree en Papá Noel. Oğlum Noel Baba'ya inanıyor. Oğlum Noel Baba'ya inanıyor. Tom es tu tío. Tom senin amcan. Tom senin amcan. He perdido las llaves por aquí. Buralarda bir yerde anahtarımı kaybettim. Anahtarlarımı burada kaybettim. Mary acabó los deberes de japonés. Mary Japonca ödevini bitirdi. Mary Japon ödevini bitirdi. A muchos hombres les gustan los videojuegos infantiles. Çoğu erkek çocuğu bilgisayar oyunlarını sever. Birçok erkek çocuk oyunlarını sever. Nuestro cactus de navidad siempre florece a mediados de octubre. Noel kaktüsümüz her zaman ekimin ortasında çiçek açar. Noel kaktüsümüz her zaman Ekim'in ortasında çiçek açar. Fue hace tres días. Üç gün önceydi. Üç gün önceydi. ¿Cuándo nos iremos a casa? Eve ne zaman gideceğiz? Ne zaman eve gideceğiz? Nadie lo sabe. Hiç kimse bunu bilmiyor. Kimse bilmiyor. Tom debería haber invitado a Mary, pero no lo hizo. Tom Mary'yi davet etmeliydi fakat etmedi. Tom'un Mary'i davet etmesi gerekirdi ama etmedi. Marcos se arrepiente de su error. Marcos hatasından dolayı pişman. Marcos yaptığı hatadan pişmanlık duyuyor. Acabo de verlo. Ben şimdi onu gördüm. Az önce gördüm. Necesito ducharme. Duş almam gerekiyor. Duş almam lazım. Voy a la escuela. Okula gidiyorum. Okula gidiyorum. ¿Esa bolsa negra es tuya? Bu siyah çanta senin mi? O siyah çanta senin mi? Es bueno estar en casa. Evde olmak iyi. Evde olmak güzel. ¿Todavía está durmiendo? O hâlâ uyuyor mu? Hala uyuyor mu? Tu madre me va a matar. Annen beni öldürecek. Annen beni öldürecek. Jane no es tan alta como Mary. Jane, Mary kadar uzun değil. Jane, Mary kadar uzun değil. Tom también quiere ir de picnic, deberíamos invitarle. Tom da pikniğe gitmek istiyor, onu davet etmeliyiz. Tom da pikniğe gitmek istiyor. Onu da davet etmeliyiz. Este no es mi vaso de té, es el vaso de Tom. Bu benim çay bardağım değil. O Tom'un bardağı. Bu benim çay bardağım değil, Tom'un bardağı. Olvidé su nombre. Onun adını unuttum. Adını unuttum. ¿Queréis venir a ver una película conmigo? Gelmek ve benimle bir film izlemek ister misiniz? Benimle sinemaya gelmek ister misiniz? Luis, despiértate. Luis, uyan. Luis, uyan. Planeo escribirle una carta a Judy. Judy'ye bir mektup yazmayı planlıyorum. Judy'ye mektup yazmayı planlıyorum. No nos hará falta esperar mucho. Çok beklememiz gerekmeyecek. Fazla beklememize gerek yok. Tom maneja de una forma segura. Tom güvenli bir şekilde araba sürer. Tom güvenli bir şekilde sürüyor. Esta es la casa en la que vivía. İşte onun yaşadığı ev. Burası benim yaşadığım ev. No lo expongas a la lluvia. Yağmura maruz bırakmayın. Yağmura maruz bırakma. ¿Todavía la quieres? Onu hâlâ seviyor musun? Onu hala seviyor musun? ¿Puedo comprarme un perro? Bir köpek alabilir miyim? Bir köpek alabilir miyim? ¿Es esto un problema social? Bu sosyal bir sorun mu? Bu sosyal bir sorun mu? Tom, ¿podrías dejarnos solos un momento? Tom, bizi biraz yalnız bırakır mısın? Tom, bizi biraz yalnız bırakır mısın? Tú y yo somos viejas amigas. Sen ve ben eski arkadaşız. Sen ve ben eski arkadaşız. Necesito mis gafas. Gözlüğüme ihtiyacım var. Gözlüğüme ihtiyacım var. ¿Qué hacés por la tarde? Öğleden sonra ne iş yapacaksınız? Öğleden sonra ne yapıyorsun? La reunión se terminó al mediodía. Toplantı gün ortasında bitti. Toplantı öğlen bitti. ¿Es el mismo hombre? O aynı adam mı? Bu aynı adam mı? Quiero dejar mi empleo. İşimi bırakmak istiyorum. İşimi bırakmak istiyorum. Judy me sonrió. Judy bana gülümsedi. Judy bana gülümsedi. Tom debería haberle dicho la verdad a Mary. Tom Mary'ye gerçeği söylemeliydi. Tom, Mary'e doğruyu söylemeliydi. Dostoievski tenía debilidad por el juego. Dostoyevski'nin kumara zaafı vardı. Dostoyevski'nin kumara karşı zaafı vardı. ¿Estás preparado para oír la mala noticia? Kötü haberi duymaya hazır mısın? Kötü haberi duymaya hazır mısın? Él ya es un hombre. Zaten bir adam. O artık bir erkek. ¿Encontraste interesante el libro? Kitabı ilginç buldun mu? Kitabı ilginç buldun mu? ¿Ella también viene? O da geliyor mu? O da geliyor mu? Después de cenar, se fue a la cama. Akşam yemeğinden sonra yatmaya gitti. Yemekten sonra yatmaya gitti. La pequeña isla se vio. Küçük ada göründü. Küçük ada göründü. Estoy bastante cansado. Oldukça yorgunum. Çok yorgunum. Quiero que dejes en paz a Tom. Tom'u yalnız bırakmanı istiyorum. Tom'u rahat bırakmanı istiyorum. La encontré llorando en la cocina. Onu mutfakta ağlarken buldum. Onu mutfakta ağlarken buldum. Nací en un barco. Bir gemide doğdum. Bir teknede doğdum. Estoy seguro de que Tom se quejará. Tom'un şikâyet edeceğinden eminim. Tom'un şikayet edeceğine eminim. ¿Quién escribió este libro? Bu kitabı kim yazdı? Bu kitabı kim yazdı? Tom parece estar perdido. Tom kaybolmuş gibi görünüyor. Tom kaybolmuş gibi görünüyor. Mi francés mejoró después de casarme con un hablante nativo. Bir yerli Fransızca konuşucu ile evlendikten sonra Fransızcam daha iyi oldu. Fransızcam yerel bir dil konuşanla evlendikten sonra daha iyi oldu. Sé dónde vive. Onun nerede yaşadığını biliyorum. Nerede yaşadığını biliyorum. Quiero mucho a Laurie. Laurie'yi çok seviyorum. Laurie'yi çok seviyorum. Me siento bien. Kendimi iyi hissediyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Ésta es mi hermana. Bu benim kız kardeşim. Bu benim kız kardeşim. Llámame esta tarde. Bu öğleden sonra beni ara. Öğleden sonra beni ara. Tom cerró sus ojos. Tom gözlerini kapadı. Tom gözlerini kapadı. ¡No estoy gordo! Ben şişman değilim! Ben şişman değilim! Él es un soñador. O bir hayalperest. O bir hayalperest. Se lo diré a Tom más tarde. Tom'a daha sonra söyleyeceğim. Tom'a sonra söylerim. Todo lo que hay en la cocina huele bien. Mutfaktaki her şey güzel kokuyor. Mutfaktaki her şey güzel kokuyor. Ordené estos libros de Alemania. Bu kitapları Almanya'dan sipariş verdim. Bu kitapları Almanya'dan sipariş ettim. Estoy estudiando en la Universidad de Hyogo. Hyogo Üniversitesi'nde okuyorum. Hyogo Üniversitesi'nde okuyorum. "No me esperes." "No te iba a esperar." "Beni bekleme." "Ben seni beklemeyecektim." "Beni bekleme." "Seni beklemeyecektim." ¿Cuál es viejo? Hangisi eski? Hangisi eski? Ellos prometieron. Onlar söz verdi. Söz verdiler. Estaré con vosotros en diez minutos. On dakika içinde sizinle olacağım. On dakika içinde yanınızda olacağım. ¿Tom habla francés? Tom Fransızca konuşur mu? Tom Fransızca biliyor mu? «¿Sabes tocar la guitarra?» «Sí.» "Gitar çalabiliyor musun?" "Evet, çalabiliyorum." Gitar çalmayı biliyor musun? Hablo inglés todos los días. Her gün İngilizce konuşuyorum. Her gün İngilizce konuşuyorum. ¿Tiene tarjeta de crédito? Kredi kartın var mı? Kredi kartınız var mı? No sé si le quieres o no. Onu sevip sevmediğini bilmiyorum. Onu sevip sevmediğini bilmiyorum. Lo diré una vez más. Bir kez daha söyleyeceğim. Bir kez daha söylüyorum. No puedo decirte lo que tienes que hacer. Ne yapman gerektiğini sana ben söyleyemem. Sana ne yapman gerektiğini söyleyemem. Pregúntale si todavía viven en Tokio. Ona hâlâ Tokyo'da yaşayıp yaşamadıklarını sor. Ona Tokyo'da yaşayıp yaşamadıklarını sor. ¿Sabes lo que dijo? Onun ne söylediğini biliyor musun? Ne dedi biliyor musun? ¿Sabe tocar el violín? Keman çalabilir misiniz? Keman çalabiliyor musun? Hablas como si lo supieras todo. Her şeyi biliyormuşsun gibi konuşuyorsun. Her şeyi biliyormuş gibi konuşuyorsun. Te haré feliz. Seni mutlu edeceğim. Seni mutlu edeceğim. Mary es más inteligente que su hermana. Mary kız kardeşinden daha zekidir. Mary kız kardeşinden daha zeki. Yo necesito una habitación. Bir odaya ihtiyacım var. Benim bir odaya ihtiyacım var. Tom no sabe qué pensar. Tom ne düşüneceğini bilmiyor. Tom ne düşüneceğini bilmiyor. No deberías haberme mentido. Bana yalan söylememeliydin. Bana yalan söylememeliydin. Puedo ver a Tom, pero él no me puede ver. Ben Tom'u görebiliyorum ama o beni göremiyor. Tom'u görebiliyorum ama beni göremiyor. No tengo hambre. Aç değilim. Aç değilim. Soy un hombre paciente. Ben sabırlı bir adamım. Ben sabırlı bir adamım. Anoche vimos un partido de béisbol por la televisión. Dün gece televizyonda beyzbol oyunu izledik. Dün gece televizyonda beyzbol maçı izledik. Quiero mucho a María. Mary'i çok fazla seviyorum. Maria'yı çok seviyorum. Hoy no hay clase. Bugün okul yok. Bugün okul yok. Yo soy español. Ben İspanyol'um. Ben İspanyolum. Mi hermano en Kioto se hizo profesor. Kyotodaki erkek kardeşim bir öğretmen oldu. Kyoto'daki kardeşim öğretmen oldu. Era un buen jefe además de un gran amigo. Büyük bir arkadaş olmasının yanı sıra büyük bir şeftir. İyi bir patrondu ve iyi bir arkadaştı. ¿Esto lo has hecho tú? Bunu sen mi yaptın? Bunu sen mi yaptın? Espero que tengas seguro. Sigortalı olduğunu umuyorum. Umarım sigortan vardır. Tom quiere que Mary se mantenga alejada de John. Tom, Mary'yi John'dan uzak tutmak istiyor. Tom, Mary'nin John'dan uzak durmasını istiyor. Aquí no se puede nadar. Burada yüzülemez. Burada yüzemezsin. Le llamó por teléfono. O, onu telefonla aradı. Onu telefonla aradı. Él se alejó corriendo de ella. Ondan koşarak uzaklaştı. Kadından kaçtı. Sin embargo, la solución no es satisfactoria. Yine de çözüm tatmin edici değil. Ancak çözüm tatmin edici değil. Recuérdalo por favor. Lütfen onu hatırla. Lütfen bunu unutma. No tengo idea de cuánto cuesta. Onun maliyeti hakkında bir fikrim yok. Ne kadar tuttuğunuz hakkında hiçbir fikrim yok. Estaban bebiendo. Onlar içiyorlardı. İçki içiyorlardı. No nos quiere. O bizi sevmiyor. Bizi sevmiyor. Ven aquí. Buraya gel. Buraya gel. Gracias por su ayuda. Yardımınız için teşekkür ederim. Yardımınız için teşekkürler. ¡Gracias por la lección! Ders için teşekkürler! Ders için teşekkürler! Peter estaba harto de niñas pueriles. Peter çocuksu kızlardan bıkmıştı. Peter çocukça kızlardan bıkmıştı. Pero no tenía miedo. Ama korkmuyordum. Ama korkmuyordum. Fuiste valiente. Cesurdun. Cesurdun. ¿Cómo lo hace? O bunu nasıl yapar? Bunu nasıl yapıyor? A Tom le gusta ver el fútbol. Tom, futbol izlemekten hoşlanır. Tom futbol izlemeyi seviyor. Tom no tiene nada de comida. Tom'un yiyecek bir şeyi yok. Tom'un hiç yiyeceği yok. Era un regalo. O bir hediyeydi. O bir hediyeydi. Alimentaron a los peces. Balığı yemlediler. Balıkları beslediler. El cielo estaba rojo. Gök kırmızıydı. Gökyüzü kıpkırmızıydı. No sé si él va a estar de acuerdo con nuestro plan o no. Onun planımızı kabul edip etmeyeceğini bilmiyorum. Planımıza katılıp katılmayacağını bilmiyorum. Él no tiene una bicicleta. Onun bir bisikleti yok. Bisikleti yok. ¿A qué estamos esperando? Ne için bekliyoruz? Neyi bekliyoruz? ¿Cuándo empieza? Ne zaman başlar? Ne zaman başlıyor? No estoy seguro de poder ayudar. Yardım edebilip edemeyeceğimden emin değilim. Yardımcı olabileceğimden emin değilim. El plato que cocinaste estaba muy bueno. Pişirdiğin yemek çok iyiydi. Pişirdiğin yemek çok güzeldi. ¿Son todos iguales? Onların hepsi aynı mı? Hepsi aynı mı? Pensé que ibas a visitar a Tom. Bence Tom'u ziyarete gidiyordun. Tom'u ziyarete gideceğini sanıyordum. ¿Cómo te ha ido el primer día de escuela? Okuldaki ilk günün nasıldı? Okulun ilk günü nasıl geçti? Es muy corto. Bu çok kısa. Çok kısa. Tom corrió hacia la habitación. Tom odaya koştu. Tom odaya doğru koştu. Soy miembro del equipo de béisbol. Beyzbol takımının bir üyesiyim. Beyzbol takımının bir üyesiyim. Me sentí mareado cuando me levanté. Kalktığım zaman baş dönmesi hissettim. Kalktığımda başım döndü. No dije nada. Bir şey söylemedim. Ben bir şey demedim. Las clavijas europeas no valen aquí. Avrupa'nın elektrik fişleri buradakine uymaz. Avrupa çivileri burada işe yaramaz. Me gusta el picante. Acı seviyorum. Baharatı severim. No puedo decirlo. Onu söyleyemem. Söyleyemem. ¿Prefieres hablar en francés? Fransızca konuşmayı tercih eder misin? Fransızca konuşmayı mı tercih edersin? ¿Quieres invitar a alguien a mi fiesta? Partime davet etmek istediğin birisi var mı? Partime birini davet etmek ister misin? ¿Ahora está estudiando? O şimdi okuyor mu? Şimdi de ders mi çalışıyor? No siempre está en la oficina por las mañanas. Sabahları her zaman ofiste değildir. Her sabah ofiste olmuyor. Ken tiene que correr rápido. Ken hızlı koşmalıdır. Ken'in hızlı koşması gerek. Ya no trabajo para ti. Artık sana çalışmıyorum. Artık senin için çalışmıyorum. Muéstramelo. Onu bana göster. Göster bana. Esta mañana Tom se ha levantado antes de lo habitual. Tom bu sabah her zamankinden daha erken kalktı. Tom bu sabah her zamankinden erken kalktı. Ella debería ayudar a su madre. O, annesine yardım etmeli. Annesine yardım etmeli. Mayuko entró en la habitación. Mayuko odaya girdi. Mayuko odaya girdi. Te vi reír. Senin güldüğünü gördüm. Güldüğünü gördüm. ¿Qué te parece ir al cine esta noche? Bu gece sinemaya gitmeye ne dersin? Bu akşam sinemaya gitmeye ne dersin? ¿No sabes hablar francés? Fransızca konuşamaz mısın? Fransızca bilmiyor musun? Está guapo. Güzel görünüyor. Çok yakışıklı. Pienso igual que tú. Senin gibi düşünüyorum. Ben de senin gibi düşünüyorum. Estaba en Berlín. Berlin'deydim. Berlin'deydim. ¿Sabe usted quién es? Onun kim olduğunu biliyor musunuz? Kim olduğunu biliyor musun? Veo una estrella. Bir yıldız görüyorum. Bir yıldız görüyorum. Diles que Mary no tiene mi permiso para dejar el país. Onlara söyle Mary'nin ülkeden ayrılmasına izin vermiyorum. Onlara Mary'nin ülkeyi terk etmesine izin vermediğimi söyle. Tom sabe la respuesta. Tom cevabı biliyor. Tom cevabı biliyor. ¿Compraste zumo? Meyve suyu aldın mı? Meyve suyu aldın mı? La amaba. Ben onu sevdim. Onu seviyordum. Ayer llegué tarde a la escuela. Dün okula geç kaldım. Dün okula geç kaldım. Está un poco borracho. O, biraz sarhoştur. Biraz sarhoş. ¿Está en Facebook? Facebook'ta mısınız? Facebook'ta mı? El presidente nombró a un nuevo gerente. Başkan yeni bir yönetici adadı. Başkan yeni bir müdür atadı. Ella habla mucho. O çok konuşur. Çok fazla konuşuyor. Él está estudiando. O çalışıyor. Ders çalışıyor. Esa casa parece bonita. O ev güzel görünüyor. O ev güzel görünüyor. Hace seis años que vivo en San Salvador. Altı seneden beri San Salvador'da yaşıyorum. Altı yıldır San Salvador'da yaşıyorum. ¿Quién ha escrito esta carta? Bu mektubu kim yazdı? Bu mektubu kim yazdı? Fuimos al río. Biz nehre gittik. Nehre gittik. ¿Por qué no nos vamos a casa? Neden eve gitmiyoruz? Neden eve gitmiyoruz? Mi tía me ha mandado un regalo de cumpleaños. Teyzem bana bir doğum günü hediyesi gönderdi. Teyzem bana doğum günü hediyesi gönderdi. Me quiero casar. Evlenmek istiyorum. Evlenmek istiyorum. Ella le preguntó dónde vivía. O, ona nerede yaşadığını sordu. Nerede yaşadığını sordu. Tengo tres primos. Üç kuzenim var. Üç kuzenim var. Fue a esquiar durante el invierno. Kış boyunca kayak yapmaya gitti. Kışın kayak yapmaya gitti. Tenemos dos clases esta tarde. Öğleden sonra iki dersimiz var. Öğleden sonra iki dersimiz var. ¿Cuál es la próxima estación? Gelecek istasyon hangisi? Bir sonraki istasyon neresi? ¿Quién fue la Mona Lisa? Mona Lisa kimdi? Mona Lisa kimdi? Tengo que trabajar mañana. Yarın çalışmak zorundayım. Yarın işe gitmem lazım. Yo puedo explicar. Açıklayabilirim. Açıklayabilirim. En Nueva York hay muchos restaurantes japoneses. New York'ta birçok Japon restoranı vardır. New York'ta bir sürü Japon restoranı var. ¿Quién estaba allí? Kim oradaydı? Orada kim vardı? Soy muy pequeño. Ben çok küçüğüm. Ben çok küçüğüm. Llevo esperándole una hora. Onu bir saattir bekliyorum. Bir saattir sizi bekliyorum. Al niño le gusta jugar con los gatos. Çocuk kedilerle oynamayı seviyor. Çocuk kedilerle oynamayı seviyor. He oído decir que el francés es una lengua difícil de hablar. Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum. Fransızcanın konuşulması zor bir dil olduğunu duymuştum. Tom tiene tres mil libros. Tom'un üç bin kitabı vardır. Tom'un 3000 kitabı var. Necesitamos tu consejo. Bizim tavsiyene ihtiyacımız var. Tavsiyene ihtiyacımız var. Costará al menos cinco dólares. En az beş dolara mal olur. En az beş dolara mal olur. Nadie me cree. Kimse bana inanmıyor. Kimse bana inanmıyor. El equipo está listo para el partido. Takım oyuna hazır. Takım maça hazır. Todavía no ha vuelto. O henüz dönmedi. Henüz dönmedi. No..., quiero decir sí. Hayır... yani evet. Hayır, yani evet. Se están riendo. Gülüyorlar. Gülüyorlar. Os lo voy a dar. Onu size vereceğim. Onu size vereceğim. Hablo inglés. İngilizce konuşurum. İngilizce konuşabiliyorum. Tom, ¿sabes dónde estás? Nerede olduğunu biliyor musun, Tom? Tom, nerede olduğunu biliyor musun? Ayer compré un libro. Dün bir kitap aldım. Dün bir kitap aldım. Antes quiero comer un poco de tarta. Ben ilk önce biraz pasta yemek istiyorum. Önce biraz pasta yemek istiyorum. Debes vivir según tus principios. İlkelerine uyarak yaşamalısın. Prensiplerine göre yaşamalısın. Solo dime lo que quieres. Sadece ne istediğini söyle. Sadece ne istediğini söyle. Jugaremos fútbol después de la escuela. Okuldan sonra futbol oynayacağız. Okuldan sonra futbol oynayacağız. ¡Andate y ya! Çık git, hemen şimdi! Defol git buradan! Veamos la televisión aquí. Burada TV izleyelim. Burada televizyon izleyelim. Eso no es problema mío. O benim sorunum değil. Bu benim sorunum değil. Dicen que era un músico cuando era joven. Onun gençken bir müzisyen olduğunu söylüyorlar. Gençken müzisyen olduğunu söylüyorlar. No estamos solos. Biz yalnız değiliz. Yalnız değiliz. No lo he visto en meses. Aylardır onu görmedim. Onu aylardır görmedim. Ellos no nos dejarán entrar en el jardín. Onlar bizim bahçeye girmemize izin vermeyecek. Bahçeye girmemize izin vermezler. Estaba en el hospital. Hastanedeydim. Hastanedeydim. ¿Tom se va a quedar con nosotros? Tom bizimle kalacak mı? Tom bizimle mi kalacak? Iker Casillas es el mejor portero del mundo. Iker Casillas, dünyadaki en iyi kalecidir. Iker Casillas dünyanın en iyi kapıcısıdır. Ella estuvo llorando toda la noche. O, bütün gece ağlamaya devam etti. Bütün gece ağladı. ¡Vamos a derrotar a Japón! Haydi Japonya'yı yenelim! Japonya'yı yeneceğiz! Parece enfermo. O, hasta gibi görünüyor. Hasta görünüyor. Dame un vaso de agua. Bana bir bardak su ver. Bana bir bardak su ver. Ni siquiera conocemos a Tom. Tom'u tanımıyoruz bile. Tom'u tanımıyoruz bile. Yo no me estoy escondiendo. Ben saklanmıyorum. Ben saklanmıyorum. Es tan bello. Bu çok güzel. Çok güzel. Vendrás conmigo. Benimle geleceksin. Benimle geliyorsun. Mi padre habla tanto inglés como francés. Babam hem İngilizce hem de Fransızca konuşabilir. Babam hem İngilizce hem de Fransızca biliyor. Tú debiste haber venido a nuestra fiesta. Partimize gelmeliydin. Partimize gelmeliydin. Quiero que me escribas con frecuencia. Bana sık sık yazmanı istiyorum. Bana sık sık yazmanı istiyorum. Es bastante grande. O oldukça büyük. Oldukça büyük. Suni está jugando. Suni oynuyor. Suni oyun oynuyor. Déjame solo. Beni yalnız bırak. Beni yalnız bırak. Él empezó a cantar. O şarkı söylemeye başladı. Şarkı söylemeye başladı. Eso es todo lo que tengo. Sahip olduğum her şey odur. Sahip olduğum tek şey bu. Tengo una muy buena noticia. Çok iyi bir haberim var. Çok iyi haberlerim var. Este libro es mío. Bu kitap benimdir. Bu kitap benim. Está en el cuarto de baño. O banyoda. Banyoda. ¡Mire! Hay un gato en la cocina. Bakın! Mutfakta bir kedi var. Mutfakta bir kedi var. Le vi tres veces. Onu üç kez gördüm. Onu üç kez gördüm. Es fácil, no hay problema. Kolay, sorun değil. Çok kolay, sorun değil. Juego con mi hijo. Oğlum ile birlikte oynarım. Oğlumla oynuyorum. Quiero ir a Corea. Kore'ye gitmek istiyorum. Kore'ye gitmek istiyorum. Juego al tenis. Tenis oynarım. Tenis oynuyorum. Si no llueve, puedes montar en bicicleta. Eğer yağmur yağmazsa bisiklet sürmeye gidebilirsin. Yağmur yağmazsa bisiklete binebilirsin. Él habla muy bien inglés. O, İngilizceyi çok iyi konuşur. Çok iyi İngilizce konuşuyor. Si usted quiere aprender bien una lengua, estúdiela por su cuenta. Bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, onu kendiniz öğrenin. Bir dili iyi öğrenmek istiyorsanız, kendi dilinizi çalışın. A él le gustan las naranjas. O portakalı sever. Portakalları seviyor. Lo que estamos haciendo es peligroso. Yaptığımız şey tehlikeli. Yaptığımız şey tehlikeli. Te has olvidado de mí, ¿verdad? Beni unuttun, değil mi? Beni unuttun, değil mi? Todos queremos que Tom sea feliz. Hepimiz Tom'un mutlu olmasını istiyoruz. Hepimiz Tom'un mutlu olmasını istiyoruz. Tom pasó un rato realmente bueno. Tom gerçekten güzel vakit geçirdi. Tom çok iyi vakit geçirdi. Necesito más dinero. Daha çok paraya ihtiyacım var. Daha fazla paraya ihtiyacım var. Espero que John venga. John'un geleceğini umuyorum. Umarım John da gelir. Tenemos Papa. Bir Papa'mız var. Papa'mız var. Mi madre no habla inglés. Annem İngilizce konuşmaz. Annem İngilizce bilmiyor. ¿Dónde estaba jugando Tony entonces? Tony o zaman nerede oynuyordu? Tony nerede oynuyordu o zaman? La música no tiene edad. Müziğin yaşı yoktur. Müzik yaşı tutmuyor. Me gusta ver la televisión. Televizyon izlemeyi severim. Televizyon izlemeyi seviyorum. ¿Su esposo había trabajado o estudiado en Alemania? Kocası Almanya'da çalışmış mıydı yoksa okumuş muydu? Kocanız Almanya'da çalıştı mı, eğitim gördü mü? A Tom le gusta la música clásica pero a Mary no le gusta. Tom klasik müziği sever ama Mary sevmez. Tom klasik müzik sever ama Mary sevmez. Estoy tan hambriento que me podría comer un caballo. O kadar açım ki bir atı yiyebilirim. O kadar açım ki bir atı bile yiyebilirim. El gato es negro. Kedi siyah. Kedi siyah. Tony se paró en la puerta. Tony, kapıda durdu. Tony kapıda durdu. Sami estaba a punto de pulsar el timbre de la puerta. Sami kapı ziline basmak üzereydi. Sami kapıyı çalmak üzereydi. Los terroristas han atacado una mezquita. Teröristler bir camiye saldırdılar. Teröristler bir camiye saldırdı. La tienda ya podría estar cerrada. Mağaza zaten kapalı olabilir. Dükkan çoktan kapanmış olabilir. Todo sucedió de repente. Her şey birdenbire oldu. Her şey bir anda oldu. Por favor, escucha lo que tengo que decir. Lütfen söylemek zorunda olduğum şeyi dinle. Lütfen söyleyeceklerimi dinle. Creo que estamos bien. Sanırım biz iyiyiz. Bence sorun yok. Tom lloró. Tom ağladı. Tom ağladı. Es culpa nuestra. O bizim hatamız. Bu bizim hatamız. Es un proceso muy simple. Bu çok basit bir süreç. Bu çok basit bir süreç. Ella es francesa. O Fransalı. O Fransız. Se dice que era rico. Onun zengin olduğu söylenmektedir. Zengin olduğu söyleniyor. ¿Qué está haciendo Tom? Tom ne yapıyor? Tom ne yapıyor? Me han dicho que está en la cama enfermo. Bana onun yatakta hasta olduğu söylendi. Yatakta hasta olduğunu söylediler. Volveré en dos horas. İki saat içinde geri döneceğim. İki saate dönerim. No sé qué quiero hacer. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. ¿Dónde está el ascensor? Asansör nerede? Asansör nerede? Acabo de terminar de desayunar. Az önce kahvaltıyı bitirdim. Kahvaltımı yeni bitirdim. ¿Quieres un perro? Bir köpek ister misin? Köpek ister misin? ¿En qué campo estás especializado? Hangi alanda uzmansın? Hangi alanda uzmansın? No estoy estudiando. Çalışmıyorum. Ders çalışmıyorum. ¿Quieres un poco de vino? Biraz şarap ister misin? Şarap ister misin? Abre la puerta, por favor. Kapıyı aç, lütfen. Kapıyı aç, lütfen. Ella le llamó para decirle que llegaría tarde. O, geç kalacağını ona söylemek için aradı. Geç kalacağını söylemek için onu aradı. ¿Por qué no os quedáis aquí? Neden burada kalmıyorsunuz? Neden burada kalmıyorsunuz? Quiero que me hagas un favor. Bana bir iyilik yapmanı istiyorum. Bana bir iyilik yapmanı istiyorum. Ese es un bonito vestido. O güzel bir elbise. Elbisen güzelmiş. ¿Has oído algo de la organización? Organizasyon hakkında bir şey duydunuz mu? Organizasyonu duydun mu? Es muy hermoso. O çok güzel. Çok güzel. Tom amaba a Mary, la cual no le quería en absoluto. Tom Mary'yi seviyordu, ki o onu hiç sevmiyordu. Tom, Mary'yi seviyordu. Mary'yi hiç sevmemişti. Él está en la carcel. O hapiste. O hapiste. En serio quiero saber. Gerçekten bilmek istiyorum. Gerçekten bilmek istiyorum. No costará mucho. Çok tutmayacak. Çok uzun sürmez. Veo a una chica de pie bajo aquel árbol. Şu ağacın altında duran bir kız görüyorum. Ağacın altında duran bir kız görüyorum. No me sentía bien. İyi hissetmiyordum. Kendimi iyi hissetmiyordum. ¿Estáis en París? Paris'te misiniz? Paris'te misiniz? ¿Por qué me dejaste? Neden beni terk ettin? Neden beni terk ettin? Invita a quien quieras. Kimi istersen davet et. Kimi istersen davet et. Solo necesito un gato. Sadece bir kediye ihtiyacım var. Sadece bir kediye ihtiyacım var. Ahora estoy comiendo. Şimdi yemek yiyorum. Şimdi yemek yiyorum. ¿Quieres comer? Yemek yemek ister misin? Yemek ister misin? Tom está muy enfermo. Tom çok hasta. Tom çok hasta. Tom no podía dormir. Tom uyuyamadı. Tom uyuyamadı. Tom es mi amigo. Tom benim arkadaşımdır. Tom benim arkadaşım. Los niños están durmiendo. Çocuklar uyuyorlar. Çocuklar uyuyor. En Colombia se habla español. Kolombiya'da İspanyolca konuşurlar. Kolombiya'da İspanyolca konuşuluyor. ¿Cuál es la raíz cuadrada de 100? 100'ün kare kökü kaç? 100'ün karekökü nedir? Confié en Tom. Tom'a güvendim. Tom'a güvenmiştim. Esta playa es un destino turístico popular. Bu plaj popüler bir turistik noktadır. Bu plaj popüler turistik bir yer. ¿Quieres que vaya contigo? Seninle gelmemi ister misin? Seninle gelmemi ister misin? Ojalá hablara francés como un nativo. Keşke bir yerli konuşucu gibi Fransızca konuşabilsem. Keşke yerliler gibi Fransızca konuşabilseydim. Su vida está llena de dolor. Hayatı acıyla doludur. Hayatı acıyla dolu. ¿Dónde has estado todo este tiempo? Bütün bu zaman neredeydin? Bunca zamandır neredeydin? No ganarás nunca. Asla kazanmayacaksın. Asla kazanamayacaksın. Tom jugó con sus niños. Tom çocukları ile oynadı. Tom çocuklarıyla oynadı. ¿Quieres decirme qué ha pasado? Bana ne olduğunu söylemek ister misin? Ne olduğunu anlatmak ister misin? He visto a Tom besar a Mary. Tom'un Mary'yi öptüğünü gördüm. Tom'un Mary'yi öptüğünü gördüm. Están aquí. Onlar burada. Geldiler. Ella no puede costearlo. Onu ödeyemez. Bunu karşılayamaz. Le vi. Onu gördüm. Onu gördüm. Déjame hablar a solas con Tom, ¿vale? Tom'la yalnız konuşmama izin ver, tamam mı? Tom'la yalnız konuşayım, olur mu? Comeremos dentro de poco. Birazdan yemek yiyeceğiz. Birazdan yemek yiyeceğiz. No me gusta el café. Kahve sevmiyorum. Kahve sevmem. Creo que es muy parecido. Onun çok benzer olduğunu düşünüyorum. Bence ona çok benziyor. Me llamasteis traidor, me llamasteis cobarde, os burlasteis de mí, ¿y ahora qué? Bana hain dediniz, korkak dediniz, alay ettiniz ya başka? Bana hain dedin, bana korkak dedin, benimle dalga geçtin, şimdi ne olacak? A Tom se le olvidó mandarle una tarjeta de cumpleaños a Mary. Tom Mary'ye doğum günü kartı göndermeyi hatırlamadı. Tom, Mary'ye doğum günü kartı göndermeyi unutmuş. No me deje. Beni bırakmayın. Beni bırakma. Es adorable. O sevimli. Çok sevimli. Esta es la casa en la que vivía cuando era joven. Bu, gençken yaşadığım evdir. Burası gençken yaşadığım ev. Puedes venir con nosotros. Bizimle gelebilirsin. Bizimle gelebilirsin. ¿Adónde fuiste ayer? Dün nereye gittin? Dün nereye gittin? Ahora está nevando. Şimdi kar yağıyor. Şimdi kar yağıyor. El niño está acariciando un gato. Çocuk bir kediyi okşuyor. Çocuk bir kediyi okşuyor. Tengo que hablar contigo a solas. Seninle yalnız konuşmam gerekiyor. Seninle yalnız konuşmam gerek. ¡Mañana no habrá clases! Yarın ders olmayacak! Yarın okul yok! Todos hablamos francés. Hepimiz Fransızca konuşuruz. Hepimiz Fransızca biliyoruz. Él es un buen escritor. O iyi bir yazar. O iyi bir yazar. Hoy no me siento muy bien de salud. Bugün kendimi çok sağlıklı hissetmiyorum. Bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum. ¿No te acuerdas de nada? Hiçbir şey hatırlamıyor musun? Hiçbir şey hatırlamıyor musun? Realmente debes hablar con Tom. Gerçekten Tom'la konuşmalısın. Gerçekten Tom'la konuşmalısın. ¿Hablas inglés? İngilizce konuşuyor musun? İngilizce biliyor musun? No sé la verdad. Doğruyu bilmiyorum. Gerçeği bilmiyorum. Tom te ha hecho llorar, ¿verdad? Tom seni ağlattı, değil mi? Tom seni ağlattı, değil mi? Te mostraré dónde está. Nerede olduğunu sana göstereceğim. Sana nerede olduğunu göstereyim. ¿Qué lengua extranjera estás aprendiendo? Hangi yabancı dili öğreniyorsun? Hangi yabancı dili öğreniyorsun? ¿Cuál es tu periódico favorito? Gözde gazeten nedir? En sevdiğin gazete hangisi? ¿Estás seguro de que no hay problema? Bir problem olmadığından emin misin? Sorun olmadığına emin misin? Mi prima va a tener un hijo el mes que viene. Kuzenim gelecek ay bir çocuk sahibi oluyor. Kuzenimin gelecek ay bir çocuğu olacak. Mi hijo cree todavía en Papá Noel. Oğlum hâlâ Noel Baba'ya inanıyor. Oğlum hala Noel Baba'ya inanıyor. Es un poco celoso. O biraz kıskanç Biraz kıskançtır. Estoy seguro de que seré capaz de hacerlo. Onu yapabileceğimden eminim. Bunu yapabileceğime eminim. Yo no estaba escuchando la radio. Radyo dinlemiyordum. Radyo dinlemiyordum. No busques mi ayuda excepto en caso de emergencia. Acil bir durum hariç benden hiç yardım bekleme. Acil durumlar dışında benden yardım isteme. ¿A quién te recuerda Tom? Tom sana kimi hatırlatıyor? Tom sana kimi hatırlatıyor? ¿Por qué estás debajo de la mesa? Niçin masanın altındasın? Neden masanın altındasın? Él es mi compañero de clase. O benim sınıf arkadaşım. O benim sınıf arkadaşım. Tom quiere ayudar. Tom yardım etmek istiyor. Tom yardım etmek istiyor. Todavía no he encontrado un médico. Henüz bir doktor bulmadım. Henüz bir doktor bulamadım. Tom va a venir a ver una película. Tom bir filim izlemeye gidecek. Tom sinemaya geliyor. ¿Cuánto tiempo piensas quedarte? Ne kadar süre kalmayı planlıyorsun? Ne kadar kalmayı düşünüyorsun? ¿Me ha oído alguien? Biri beni duydu mu? Beni duyan var mı? Cometí errores. Hatalar yaptım. Hatalar yaptım. ¿Tienes planes para cenar? Akşam yemeği için planların var mı? Akşam yemeği için planın var mı? Lo están buscando. Onlar onu arıyor. Onu arıyorlar. ¿El domingo es el primer día de la semana? Pazar haftanın ilk günü mü? Pazar haftanın ilk günü mü? ¿Cómo se llama ese niño? Şu oğlanın adı ne? Bu çocuğun adı ne? ¿De qué está hecho? O, neyden yapılmıştır? Neyden yapılmış? Debes de ser idiota. Sen bir aptal olmalısın. Aptal olmalısın. ¿Hay algo en la caja? Kutuda bir şey var mı? Kutuda bir şey var mı? ¿Qué estás haciendo? Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun? Me hizo llorar. Beni ağlattı. Beni ağlattı. Quiero más dinero. Daha fazla para isterim. Daha fazla para istiyorum. Le gusta esta guitarra. O bu gitarı sever. Bu gitarı seviyor. ¿Vive aquí? O burada mı yaşıyor? Burada mı yaşıyor? Sé lo que has hecho. Senin yaptığını biliyorum. Ne yaptığını biliyorum. Tom no quiere hablar de eso. Tom bunun hakkında konuşmak istemiyor. Tom bu konuda konuşmak istemiyor. ¿Sabes leer árabe? Arapça okuyabilir misin? Arapça okuyabiliyor musun? Quiero ir a verte. Gelmek ve seni görmek istiyorum. Gelip seni görmek istiyorum. Esto es oficial. Bu, resmidir. Artık resmileşti. Soy profesor de japonés. Ben Japonca öğretmeniyim. Ben Japonca öğretmeniyim. ¿Cómo lo conociste? Onu nasıl tanıdın? Onunla nasıl tanıştın? Lo que él hizo no está mal. Onun yaptığı şey yanlış değil. Yaptığı şey o kadar da kötü değil. Me gusta el sashimi. Saşimiyi beğenirim. Sashimi severim. Ésa es una idea realmente buena. O, gerçekten harika bir fikir. Bu gerçekten iyi bir fikir. La ley no se aplica en este caso. Yasa bu durumda uygulanmaz. Kanun bu davada geçerli değil. Dime algo que no sepa. Bana benim bilmediğim bir şey söyle. Bana bilmediğim bir şey söyle. Nos hicimos amigos. Arkadaş olduk. Arkadaş olduk. Veo una rosa. Bir gül görüyorum. Bir gül görüyorum. Por favor, limpia la mesa después de comer. Lütfen yemeğinden sonra masayı temizle. Lütfen yemekten sonra masayı temizle. Tengo un amigo que trabaja para la NASA. NASA için çalışan bir arkadaşım var. NASA için çalışan bir arkadaşım var. Los hermanos se odian. Erkek kardeşler birbirlerinden nefret ediyorlar. Kardeşler birbirlerinden nefret ederler. Eres mi amigo. Benim arkadaşımsın. Sen benim arkadaşımsın. Él no vino. O gelmedi. Gelmedi. No me puedo dar un descanso en la oficina. No quiero que me vea el gerente. Ofiste ara veremem. Müdürün beni görmesini istemiyorum. Ofiste mola veremem, müdürün beni görmesini istemiyorum. Mi padre lleva un año desempleado. Babam bir yıldır işsiz. Babam bir yıldır işsiz. Cada dos días va de pesca. İki günde bir balık tutmaya gider. Her iki günde bir balığa çıkıyor. Sabes que no como carne. Et yemediğimi biliyorsun. Et yemediğimi biliyorsun. No puedes ir solo. Yalnız gidemezsin. Tek başına gidemezsin. Soy bueno para cantar. Ben şarkı söylemede iyiyim. Şarkı söylemede iyiyimdir. Aquí tenéis todo lo que necesitáis. İhtiyacınız olan her şey burada. İhtiyacınız olan her şey burada. Se fue de la habitación en cuanto me vio. Beni gördüğü anda odadan ayrıldı. Beni görür görmez odadan çıktı. Tom decidió decirle la verdad a Mary. Tom Mary'ye gerçeği söylemeye karar verdi. Tom, Mary'e gerçeği söylemeye karar verdi. El sospechoso confesó. Şüpheli itiraf etti. Şüpheli itiraf etti. Desperté de un sueño. Bir rüyadan uyandım. Bir rüyadan uyandım. No estoy hablando con Tom. Tom'la konuşmuyorum. Tom'la konuşmuyorum. No era cierto. O doğru değildi. Bu doğru değildi. Carol está estudiando español. Carol İspanyolca çalışıyor. Carol İspanyolca okuyor. Es muy viejo para mí. O benim için çok yaşlı. Benim için çok yaşlı. ¿Podemos creérnoslo? Ona inanabilir miyiz? Buna inanabilir miyiz? ¿Qué se puede hacer? Ne yapılabilir? Ne yapabilirsin ki? Visité Rumanía hace algunos años. Birkaç yıl önce Romanya'yı ziyaret ettim. Birkaç yıl önce Romanya'ya gittim. La palta es una fuente potencial de beta-sitosterol, un compuesto químico muy utilizado en el tratamiento de las enfermedades cardíacas. Avokado, kalp hastalıklarının tedavisinde çok kullanılan kimyasal bir bileşik olan beta-sitosterol'un potansiyel bir kaynağıdır. Palta potansiyel bir Beta-Sitosterol kaynağıdır. Kalp hastalığı tedavisinde kullanılan kimyasal bir bileşiktir. Tom se lo contó todo a Mary. Tom her şeyi Mary'ye anlattı. Tom, Mary'ye her şeyi anlattı. La policía la busca. Polis onu arıyor. Polis onu arıyor. Kate fue a una fiesta para ver a su amigo. Kate arkadaşını görmek için bir partiye gitti. Kate arkadaşını görmek için bir partiye gitti. Ojalá no le hubieras contado nada acerca del plan. Keşke plandan ona bahsetmeseydin. Keşke ona plandan bahsetmeseydin. Temía llegar tarde. Geç kalmaktan korktum. Geç kalacağımdan korktum. Sé que no me quiere. Onun beni sevmediğini biliyorum. Beni sevmediğini biliyorum. Marta te ama. Marta sana aşık. Marta seni seviyor. Me encontré con ella de casualidad ayer en la tienda. Dün onunla dükkanda tesadüfen karşılaştım. Dün markette tesadüfen karşılaştık. ¿Hemos terminado? Hazır mıyız? İşimiz bitti mi? El francés es una lengua muy interesante. Fransızca çok ilginç bir dildir. Fransızca çok ilginç bir dildir. Por favor espere un momento. Lütfen biraz bekleyin. Lütfen bir dakika bekleyin. Solo tenemos tres horas. Sadece üç saatimiz var. Sadece üç saatimiz var. Tom y Mary siguieron hablando después de que se fuera el camarero. Garson gittikten sonra Tom ve Mary konuşmalarına devam etti. Tom ve Mary garson gittikten sonra konuşmaya devam ettiler. A mi hermano se le da bien el tenis. Erkek kardeşim teniste iyidir. Kardeşim teniste iyidir. Espero volver a veros. Sizi tekrar görmeyi umuyorum. Umarım sizi tekrar görürüm. ¿Vas a volver? Geri dönecek misin? Geri gelecek misin? No debes olvidarte de despertarme mañana por la mañana. Yarın sabah beni uyandırmayı unutmamalısın. Yarın sabah beni uyandırmayı unutma. Me gustaría cenar con usted. Ben, akşam yemeğini sizinle birlikte yemek istiyorum. Sizinle akşam yemeği yemek istiyorum. No mires a Tom, mírame a mí. Tom'a bakma. Bana bak. Tom'a bakma, bana bak. No le haré daño a usted. Size zarar vermeyeceğim. Sana zarar vermeyeceğim. Esto sólo tomó una hora. Sadece bir saat sürdü. Bu sadece bir saat sürdü. Cometió dos veces el mismo error. İki defa aynı hatayı yaptı. Aynı hatayı iki kez yaptı. ¿Ven la televisión? Onlar TV izler mi? Televizyon izliyor musunuz? Kumi no habló sobre su club. Kumi kulübü hakkında konuşmadı. Kumi kulübü hakkında konuşmadı. Ella es una mentirosa muy astuta. O çok zeki bir yalancıdır. O çok kurnaz bir yalancı. Tom quiere ir a Japón. Tom Japonya'ya gitmek istiyor. Tom Japonya'ya gitmek istiyor. No voy a estar en la casa por la tarde. Akşamleyin evde olmayacağım. Öğleden sonra evde olmayacağım. ¿Tu esposa trabaja? Karın çalışıyor mu? Karın çalışıyor mu? ¿Puedo verlo? Ben onu görebilir miyim? Görebilir miyim? Les deseo suerte. Onlara şans diliyorum. Size bol şans dilerim. Ella me pidió ayuda. O benim yardımımı istedi. Benden yardım istedi. Yo soy policía. Ben bir polisim. Ben polisim. Quiero escribirle una carta de amor en francés a mi novia. Kız arkadaşıma Fransızca bir aşk mektubu yazmak istiyorum. Kız arkadaşıma Fransızca bir aşk mektubu yazmak istiyorum. Está realmente enfadado. O gerçekten kızgın. Gerçekten çok kızgın. Iba a nadar al lago todas las mañanas. O, her sabah göle yüzmeye gitti. Her sabah göle yüzmeye giderdi. Sé lo que quiero. Ne istediğimi biliyorum. Ne istediğimi biliyorum. El perro está muerto. Köpek ölüdür. Köpek öldü. Él tiene un Toyota. Onun bir Toyotası var. Toyota'sı var. ¿Cuándo llegaremos? Ne zaman varacağız? Ne zaman varırız? ¿Quién era ese? O kimdi? Kimdi o? Nuestra ciudad no tiene infraestructura para recibir tantos turistas. Şehrimiz çok sayıda turist için yeterli altyapıya sahip değil. Şehrimizin bu kadar turist alacak altyapısı yok. Odian las arañas. Onlar örümceklerden nefret eder. Örümceklerden nefret ederler. Cuando me estaba bañando sonó el teléfono. Banyo yapıyorken, telefon çaldı. Banyo yaparken telefon çaldı. ¿Tienes un diccionario de inglés? İngilizce bir sözlüğün var mı? İngilizce sözlüğün var mı? ¿A quién viste en el teatro? Tiyatroda kimi gördün? Tiyatroda kimi gördün? El perro bebió un poco de agua y se fue. Köpek biraz su içti ve gitti. Köpek biraz su içti ve gitti. Me gustaría reservar una habitación individual para el 3 de junio. 3 Temmuz için tek kişilik bir oda ayırtmak istiyordum. 3 Haziran için ayrı bir oda ayırtmak istiyorum. Si hubiera sabido la dirección de él, le hubiera escrito. Onun adresini bilseydim, ona yazardım. Adresini bilseydim, ona yazardım. El amor no es solo un sentimiento, también es un arte. Aşk sadece hissetmek değil aynı zamanda bir sanattır. Aşk sadece bir duygu değildir, aynı zamanda bir sanattır. ¿Compraste un perro? Bir köpek aldın mı? Köpek mi aldın? Solía ir con frecuencia a pescar. O sık sık balık tutmaya giderdi. Sık sık balığa giderdim. Voy a ir con Tom y con Mary. Tom ve Mary ile gideceğim. Tom ve Mary ile gideceğim. A mí también me gusta el inglés. Ben de İngilizceyi seviyorum. Ben de İngilizce'yi seviyorum. Es muy trágico. O çok trajik. Bu çok trajik. Le pedí que fuera allá mañana. Yarın oraya gitmesini rica ettim. Yarın oraya gitmesini istedim. ¿Cuándo podemos comer? Biz ne zaman yiyebiliriz? Ne zaman yemek yiyebiliriz? No es ningún idiota. O, aptal değildir. O aptal değil. Es tan listo como su amigo. O, arkadaşı kadar zekidir. En az arkadaşı kadar zeki. El autor es brasileño. Yazar Brezilyalı. Yazar Brezilyalı. ¿Por qué no quieres volver a Argelia? Neden Cezayir'e dönmek istemiyorsun? Neden Cezayir'e dönmek istemiyorsun? Fui a Boston el año pasado. Boston'a geçen yıl gittim. Geçen sene Boston'a gittim. Puedes coger mi coche si quieres. Eğer istersen arabamı kullanabilirsin. İstersen arabamı alabilirsin. Él todavía no ha respondido a mi carta. O, mektubuma henüz cevap vermedi. Mektubuma henüz cevap vermedi. Gracias por las flores. Çiçekler için teşekkür ederim. Çiçekler için teşekkürler. São Paulo es al mismo tiempo una de las ciudades más pobres y una de las más ricas del mundo. São Paulo, aynı zamanda hem dünyanın en yoksul hem de en zengin şehirlerinden biridir. São Paulo aynı zamanda dünyanın en fakir şehirlerinden biri ve dünyanın en zengin şehirlerinden biri. ¿Por qué quieres saberlo? Neden bilmek istiyorsun? Neden bilmek istiyorsun? ¿Tom está en casa? Tom evde mi? Tom evde mi? La noticia no puede ser cierta. Haber doğru olamaz. Bu haber doğru olamaz. Ese es un rumor totalmente infundado. O, tamamen asılsız bir söylenti. Bu tamamen asılsız bir söylenti. No bebo vino. Şarap içmem. Ben şarap içmem. Tengo que llevarle algo a Tom. Tom'a bir şey almalıyım. Tom'a bir şey götürmeliyim. Estoy en la casa. Evdeyim. Evdeyim. Esa bicicleta no es suya. O bisiklet onunki değildir. Bu onun bisikleti değil. ¿Tienes bicicleta? Bisikletin var mı? Bisikletin var mı? Perdieron la batalla. Savaşı kaybettiler. Savaşı kaybettiler. Estaba borracho y se quedó aquí dormido. Sarhoştu ve burada uyuyakaldı. Sarhoştu ve burada uyuyakaldı. Te amo, corazón. Seni seviyorum, kalbim. Seni seviyorum, tatlım. Tom quería saber por qué Mary no le quería. Tom Mary'nin onu niçin sevmediğini bilmek istiyordu. Tom, Mary'nin onu neden sevmediğini öğrenmek istedi. Tuve que quedarme dos días en la cama. İki gün yatakta kalmak zorunda kaldım. İki gün yatakta kalmak zorunda kaldım. ¿Quién juega al golf? Kim golf oynar? Kim golf oynuyor? Mañana tenemos un examen de matemáticas. Yarın matematik testimiz var. Yarın matematik sınavımız var. Cocinar es divertido. Yemek yapmak eğlencelidir. Yemek yapmak eğlencelidir. ¿Quieres hablar en mi oficina? Ofisimde konuşmak ister misin? Ofisimde konuşmak ister misin? Quiero jugar con mis amigos. Arkadaşlarımla oynamak istiyorum. Arkadaşlarımla oynamak istiyorum. Le gusta nadar en verano. O, yaz mevsiminde yüzmeyi sever. Yazın yüzmeyi sever. Hay un problema en el motor de mi coche. Arabamın motorunda bir sorun var. Arabamın motorunda bir sorun var. Darwin desarrolló la teoría de la evolución. Darwin, evrim teorisini geliştirdi. Darwin evrim teorisini geliştirdi. Ken tiene una guitarra. Ken'in bir gitarı var. Ken'in gitarı var. No entiendo por qué no dijo la verdad. Onun, niçin gerçeği söylemediğini anlayamıyorum. Neden doğruyu söylemediğini anlamıyorum. ¿Quién está tocando la guitarra? Kim gitar çalıyor? Gitarı kim çalıyor? Estudiamos juntos francés. Biz birlikte Fransızca çalışıyoruz. Birlikte Fransızca okuduk. Tom dijo que él quería comer comida china. Tom Çin yemeği yemek istediğini söyledi. Tom Çin yemeği yemek istediğini söyledi. ¿Qué hiciste anoche? Dün gece ne yaptın? Dün gece ne yaptın? No tengo ni idea de qué ponerme. Ne giyeceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Ne giyeceğimi bilmiyorum. ¿Vas a venir conmigo? Benimle gelecek misin? Benimle gelecek misin? ¡Él finalmente llegó! Sonunda geldi! Sonunda geldi! Tanto Tom como yo estábamos borrachos. Tom ve ben ikimiz de sarhoştuk. Tom ve ben sarhoştuk. Jugué al tenis con mi hermano. Erkek kardeşimle tenis oynadım. Kardeşimle tenis oynadım. Esta es mi oficina. Bu benim ofisim. Burası benim ofisim. ¡Qué vista más maravillosa! Ne harika bir görüntü! Ne kadar güzel bir manzara! ¿Cuál es su respuesta? Cevabı neydi? Cevabınız nedir? ¿Qué has cenado? Akşam yemeği için ne yedin? Akşam yemeğinde ne yedin? ¿Hablaste ayer con mi padre? Dün babamla konuştun mu? Dün babamla konuştun mu? John vino ayer a Japón. John dün Japonya'ya geldi. John dün Japonya'ya geldi. Ella no tenía nada que decir sobre eso. Onun o konuda söyleyecek bir şeyi yoktu. Onun bu konuda söyleyecek bir şeyi yoktu. Tom esperaba que Mary viniera. Tom Mary'nin gelmesini umuyordu. Tom, Mary'nin gelmesini bekliyordu. Enséñame las manos. Bana ellerini göster. Ellerini göster. No piensas así. Öyle düşünmüyorsun. Sen öyle düşünmüyorsun. ¿Cuál es el problema? ¿Puedo ayudar en algo? Sorun nedir? Yardım edebilir miyim? Yardım edebileceğim bir şey var mı? ¿Por qué olvidaste eso? Onu neden unuttun? Bunu neden unuttun? Los artistas son muy respetados en Francia. Fransa'da sanatçlara hayli saygı gösterilir. Fransa'da sanatçılar çok saygı görür. Tom mató a Mary. Tom Mary'yi öldürdü. Mary'yi Tom öldürdü. Leila llevó a su hija a la escuela. Leyla, kızını okula götürdü. Leila kızını okula götürdü. ¿Le dijiste? Ona söyledin mi? Ona söyledin mi? No quiero que la gente me odie. İnsanların benden nefret etmesini istemiyorum. İnsanların benden nefret etmesini istemiyorum. ¿Con quién quieres hablar? Konuşmak istediğin kimdir? Kiminle konuşmak istiyorsun? Este parque me hace recordar mi niñez. Bu park bana çocukluğumu hatırlatıyor. Bu park bana çocukluğumu hatırlatıyor. ¿Quién es tu cantante japonés favorito? Favori Japon şarkıcın kimdir? En sevdiğin Japon şarkıcı kim? Nuestro equipo llevaba camisetas rojas. Ekibimiz kırmızı gömlekler giyiyordu. Takımımız kırmızı tişört giyiyordu. Como no sabía qué decir, se quedó callado. Ne diyeceğini bilmediği için, sessiz kaldı. Ne diyeceğimi bilemedim, o da sustu. Ven, por favor. Lütfen gel. Lütfen, buraya gel. Quiero elegir un regalo para mi amigo. Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum. Arkadaşıma bir hediye seçmek istiyorum. ¿Quieres que caminemos juntos? Birlikte yürümek ister misin? Birlikte yürümek ister misin? Ella se dedicaba a sus hijos. Kendisini çocuklarına adadı. Kendini çocuklarına adamıştı. Pensé que él estaba enfermo. Ben onun hasta olduğunu düşündüm. Hasta olduğunu sanıyordum. Yo sé tu nombre. Adını biliyorum. Adını biliyorum. Siempre quise conocer a Tom. Her zaman Tom'la tanışmak istedim. Hep Tom'la tanışmak istemişimdir. Tom estaba durmiendo en su habitación. Tom odasında uyuyordu. Tom odasında uyuyordu. ¿Dónde viste al niño? Çocuğu nerede gördün? Çocuğu nerede gördün? Yo también. Ben de. Ben de. Estuve en el supermercado. Süpermarketteydim. Süpermarketteydim. Ayer hubo luna llena. Dün dolunay vardı. Dün dolunay vardı. Eso esta contra el contrato. O, sözleşmeye aykırıdır. Bu sözleşmeye aykırı. ¿No odiáis a los perros? Köpeklerden nefret etmez misiniz? Köpeklerden nefret etmiyor musunuz? Gané. Kazandım. Kazandım. Durmieron en la misma habitación. Onlar aynı odada uyudular. Aynı odada yattılar. ¿Dónde está? En la cocina. O nerede? O mutfakta. Mutfakta. Vienen a por mí. Onlar benim için geliyor. Benim için geliyorlar. Confías en mí, ¿no? Bana güvenirsin, değil mi? Bana güveniyorsun, değil mi? Os ayudaremos Tom y yo. Tom ve ben size yardım edeceğiz. Tom ve ben size yardım edeceğiz. Soy español. İspanyol'um. Ben İspanyolum. Tom me hace reír. Tom beni güldürür. Tom beni güldürüyor. ¿Trabajas todos los días? Her gün çalışır mısın? Her gün çalışıyor musun? Tom se casó. Tom evlendi. Tom evlendi. Nosotros ya comimos. Biz zaten yedik. Biz zaten yedik. Ella es mayor que Tom. O, Tom'dan daha yaşlıdır. Tom'dan daha yaşlı. Tuve que cuidar de ti. Sana bakmak zorunda kaldım. Sana göz kulak olmak zorundaydım. Te has levantado pronto. Erken kalktın. Erken kalkmışsın. Tom no tiene nada que perder. Tom'un kaybedecek hiçbir şeyi yok. Tom'un kaybedecek bir şeyi yok. No conseguí encontrar mis llaves. Anahtarlarımı bulamadım. Anahtarlarımı bulamadım. Dame mis gafas. Bana gözlüğümü ver. Gözlüğümü ver. ¿Quién es el dueño de este auto? Bu arabanın sahibi kim? Bu arabanın sahibi kim? Tom vendió medio litro de su sangre por trece dólares. Tom on üç dolara kanından yarım litre sattı. Tom 13 dolara yarım litre kanını sattı. A mi padre le gusta pescar y a mí también. Babam balık tutmayı sever, ve ben de. Babam balık tutmayı sever, ben de öyle. No sabemos nada. Hiçbir şey bilmiyoruz. Hiçbir şey bilmiyoruz. Tom no estaría aquí si tuviera dinero. Tom'un parası olsa burada olmazdı. Eğer parası olsaydı Tom burada olmazdı. Mañana desayunaré con Tom. Yarın Tom'la kahvaltı yapacağım. Yarın Tom'la kahvaltı edeceğim. Vivo en Roma. Roma'da yaşıyorum. Roma'da yaşıyorum. ¡Qué noche tan genial! Ne harika bir gece! Ne harika bir gece! No es algo para lo que sea muy bueno. O, çok iyi olduğum bir şey değil. Bu pek iyi bir şey değil. Nuestra lengua materna es el japonés. Bizim ana dilimiz Japoncadır. Anadilimiz Japon dilidir. Le da miedo la oscuridad. O, karanlıktan korkuyor. Karanlıktan korkuyor. Aquí no venden cerveza. Onlar burada bira satmazlar. Burada bira satılmıyor. Tom reescribió el párrafo. Tom paragrafı yeniden yazdı. Tom paragrafı yeniden yazdı. Tengo la misma edad que tú. Seninle aynı yaştayım. Ben de seninle aynı yaştayım. A Tom no le gustó el plan. Tom planı sevmedi. Tom planı beğenmedi. La madre de Tom le dijo que limpiara su habitación. Tom'un annesi ona odasını temizlemesini söyledi. Tom'un annesi ona odasını temizlemesini söyledi. ¿Quiere leche y azúcar? Süt ve şeker ister misin? Süt ve şeker ister misiniz? No soñé anoche. Dün gece rüya görmedim. Dün gece rüya görmedim. Los hombres tienen que trabajar. Erkekler çalışmalı. Erkekler çalışmak zorundadır. Tu hermano está muy enfadado. Erkek kardeşin çok kızgın. Kardeşin çok kızgın. Cuéntame algo de Tom. Tom hakkında bana bir şey söyle. Bana Tom'dan bahset. No puedes venir aquí. Buraya gelemezsin. Buraya gelemezsin. Tenemos una larga historia para contarte. Sana anlatacağımız uzun bir öykü var. Sana anlatacak uzun bir hikayemiz var. La epilepsia puede tener distintas causas. Epilepsinin farklı sebepleri olabilir. Epilepsinin farklı nedenleri olabilir. Él pidió ayuda. O yardım istedi. Yardım istedi. Tom lleva toda la mañana llorando. Tom tüm sabahı ağlayarak geçiriyor. Tom sabahtan beri ağlıyor. Este libro es para ti. Bu kitap senin için. Bu kitap senin için. Sigue positivo. Pozitif kalın. Hala pozitif. Tom es el más listo de nuestra clase. Tom sınıfımızdaki en akıllı kişi. Tom sınıfımızın en zekisi. No quiero contártelo. Sana anlatmak istemem. Sana söylemek istemiyorum. Odio a la gente. Ben insanlardan nefret ediyorum. İnsanlardan nefret ediyorum. Mi idioma materno es el español. Benim ana dilim İspanyolca'dır. Ana dilim İspanyolca. Tom rompió con Mary. Tom Mary ile ayrıldı. Tom, Mary'den ayrıldı. Necesito saber quién va a venir. Kimin geleceğini bilmem lâzım. Kimin geleceğini bilmem gerek. Ella habla ruso. O Rusça konuşur. Rusça konuşuyor. ¿Cuál es tu comida de verano favorita? Senin favori yaz yiyeceğin nedir? En sevdiğin yaz yemeği hangisi? Él murió por el frío anoche. Dün gece soğuktan öldü. Dün gece soğuktan öldü. Nosotros dormimos normalmente en esta habitación. Genellikle bu odada uyuruz. Normalde bu odada uyuruz. Hay un gran problema. Büyük bir sorun var. Büyük bir sorun var. No tienes que trabajar los domingos. Pazar günleri çalışmak zorunda değilsin. Pazar günleri çalışmak zorunda değilsin. Los niños están jugando detrás de la casa. Çocuklar evin arkasında oynuyor. Çocuklar evin arkasında oynuyor. Ahora, Tom está escribiendo una novela. Tom şimdi bir roman yazıyor. Tom bir roman yazıyor. Tom confía en mí. Tom bana güveniyor. Tom bana güveniyor. Sé lo que haré. Ne yapacağımı biliyorum. Ne yapacağımı biliyorum. Tom sabía que era demasiado tarde para llamar, pero aun así lo hizo. Tom aramak için çok geç olduğunu biliyordu ama yine de aradı. Tom aramak için çok geç olduğunu biliyordu ama yine de aradı. Es una gran idea. Harika bir fikir. Bu harika bir fikir. ¿No tienes una bicicleta? Bir bisikletin yok mu? Bisikletin yok mu? Son hermanas. Onlar kız kardeşler. Onlar kardeş. Se ha acabado toda la comida. Tüm yiyecek bitti. Bütün yemek bitti. En Japón hay muchos terremotos. Japonya'da çok deprem vardır. Japonya'da çok deprem olur. Ella está visitando París. O, Paris'i ziyaret ediyor. Paris'i ziyaret ediyor. ¿Ya han llegado? O çoktan geldi mi? Geldiler mi? ¿Cómo has podido hacerlo? Onu nasıl yapabildin? Bunu nasıl yapabildin? ¿Qué ha pasado, Sally? Ne oldu, Sally? Ne oldu, Sally? Tom tiene un gato negro. Tom'un siyah bir kedisi var. Tom'un kara kedisi var. ¿A qué hora puedes venir? Saat kaçta gelebilirsin? Ne zaman gelebilirsin? Tom le dijo a Mary que iba a ir a Boston. Tom Mary'ye Boston'a gideceğini söyledi. Tom, Mary'ye Boston'a gideceğini söylemiş. Tom tiene un boleto. Tom'un bir bileti var. Tom'un bileti var. Le vi hace tres horas. Onu üç saat önce gördüm. Onu üç saat önce gördüm. Ella tiene padre. Onun babası var. Onun bir babası var. Para obtener un buen resultado, hay que esforzarse. İyi bir sonucu ele alabilmek için, çabalamak gerek. İyi bir sonuç elde etmek için çaba harcamalıyız. Él compra ropa. O elbiseler satın alır. Kıyafet satın alıyor. ¿Tom puede comprar un perro? Tom bir köpek alabilir mi? Tom köpek alabilir mi? Más tarde tengo que ir a la oficina de Tom. Bugün daha sonra Tom'un ofisine gitmeliyim. Daha sonra Tom'un ofisine gideceğim. Bebí vino. Şarap içtim. Şarap içtim. Tom quería que María se quedara en casa con los niños. Tom, Meryem'in evde çocuklarla kalmasını istedi. Tom, Maria'nın çocuklarla evde kalmasını istedi. Me pregunto por qué no fue Tom al concierto. Tom'un niçin konsere gitmediğini merak ediyorum. Tom'un neden konsere gitmediğini merak ediyorum. Tengo muchas ganas de verte. Seni görmeye can atıyorum. Seni görmek için sabırsızlanıyorum. No coma en exceso. Çok fazla yemek yemeyin. Fazla yemeyin. Me gusta mucho haceros enfadar. Sizi kızdırmak çok hoşuma gidiyor. Sizi kızdırmayı çok seviyorum. Tus ideas son diferentes de las mías. Senin fikirlerin benimkinden farklı. Senin fikirlerin benimkinden farklı. Como no sabía nadar, preferí no ir a la playa. Yüzme bilmediğimden plaja gitmeyi tercih etmedim. Yüzme bilmediğim için sahile gitmemeyi tercih ettim. Dame una oportunidad. Bana bir şans ver. Bana bir şans ver. Yo tampoco confío en vosotros. Ben de size güvenmiyorum. Ben de size güvenmiyorum. Hoy a Tom no le hace falta ir a trabajar. Tom'un bugün işe gitmesine gerek yok. Tom'un bugün işe gitmesi gerekmiyor. Él dejó el paraguas en el autobús. O, şemsiyesini otobüste bıraktı. Şemsiyeyi otobüste bırakmış. ¿Por qué no nos llamaste? Neden bizi aramadın? Neden bizi aramadın? Un perro está corriendo por el parque. Bir köpek parkta koşuyor. Parkta bir köpek koşuyor. Debes responder a estas preguntas. Bu soruları cevaplamalısın. Bu sorulara cevap vermelisin. Siempre es amable con todo el mundo. O, her zaman herkese karşı naziktir. Herkese karşı hep naziktir. Pienso que lo que estás haciendo es peligroso. Bence yaptığın tehlikeli. Bence yaptığın şey tehlikeli. Tom me dijo que no estaba ocupado. Tom bana meşgul olmadığını söyledi. Tom meşgul olmadığını söyledi. Tuve un mal sueño anoche. Dün gece kötü bir rüya gördüm. Dün gece kötü bir rüya gördüm. Me perdí cuando trataba de encontrar la biblioteca. Kütüphaneyi bulmaya çalışırken kayboldum. Kütüphaneyi bulmaya çalışırken kayboldum. El Sol es la estrella más brillante. Güneş en parlak yıldızdır. Güneş en parlak yıldızdır. Tengo muchos amigos aquí. Burada bir sürü arkadaşım var. Burada bir sürü arkadaşım var. Vino a vernos ayer. O dün bizi görmek için geldi. Dün bizi görmeye geldi. ¿Cuál es tu palabrota favorita? En sevdiğin küfür hangisi? En sevdiğin küfür nedir? En resumen, era demasiado honesto. Kısacası, çok dürüsttü. Uzun lafın kısası, çok dürüsttü. La niña pequeña se convirtió en una hermosa mujer. Küçük kız güzel bir kadın oldu. Küçük kız güzel bir kadına dönüştü. Podéis comer y beber tanto como queráis. İstediğiniz kadar çok yiyip içebilirsiniz. İstediğiniz kadar yiyip içebilirsiniz. ¿También viene él? O da geliyor mu? O da geliyor mu? No tengo adónde ir. Gidecek hiçbir yerim yok. Gidecek başka yerim yok. ¡No puedes dormir en mi cama! Benim yatağımda uyuyamazsın! Benim yatağımda uyuyamazsın! Tom le preguntó a Mary acerca de su vida en Australia. Tom Mary'ye Avustralya'daki hayatı hakkında soru sordu. Tom, Mary'e Avustralya'daki hayatını sordu. Ella es una soñadora. O bir hayalperest. O bir hayalperest. No alcanzo al techo. Tavana yetişemiyorum. Çatıya ulaşamıyorum. Sabe quién es. O onun kim olduğunu bilir. Kim olduğunu biliyor. Era un barco con una tripulación de 25 marineros. 25 denizciden oluşmuş mürettebatı olan bir gemiydi. 25 kişilik mürettebatı olan bir gemiydi. Tom no pudo entender nada de lo que dijo Mary. Tom Mary'nin söylediğinden bir şey anlamadı. Tom, Mary'nin söylediği hiçbir şeyi anlamadı. ¿Qué tan lejos vamos a ir? Ne kadar uzağa gidiyoruz? Ne kadar uzağa gideceğiz? Le escribí una carta a Mary. Mary'e bir mektup yazdım. Mary'ye bir mektup yazdım. El esperanto es la lengua del siglo veintiuno. Esperanto 21. yüzyılın dilidir. Esperanto 21. yüzyılın dilidir. Lleva dos años casado con ella. Onunla iki yıldır evli. İki yıldır onunla evli. Me asusté y empecé a gritar. Korktum ve bağırmaya başladım. Korktum ve bağırmaya başladım. Le di mi dirección. Ona adresimi verdim. Ona adresimi verdim. Ella es mi corazón. O benim kalbim. O benim kalbim. El problema era demasiado para mí. Problem benim için çok fazlaydı. Sorun benim için çok fazlaydı. Tom vive en Boston ahora. Tom şimdi Boston'da yaşıyor. Tom artık Boston'da yaşıyor. Creo que los necesitamos. Sanırım onlara ihtiyacımız var. Sanırım onlara ihtiyacımız var. Confesó haber mentido. O, yalan söylediğini itiraf etti. Yalan söylediğini itiraf etti. ¿Estás preparada para mañana? Yarın için hazır mısın? Yarın için hazır mısın? Tom está trabajando. Tom çalışıyor. Tom çalışıyor. Quiero mostrarte otra cosa. Sana başka bir şey göstermek istiyorum. Sana başka bir şey göstermek istiyorum. Intenté ayudarle. Ona yardım etmeye çalıştım. Ona yardım etmeye çalıştım. Mira esa torre sobre la colina. Tepenin üzerinde duran şu kuleye bak. Tepedeki kuleye bak. Kate es más inteligente que cualquier otro estudiante en nuestra clase. Kate bizim sınıftaki herhangi bir diğer öğrenciden daha akıllı. Kate bizim sınıftaki herhangi bir öğrenciden daha zeki. Jane sacó a pasear a su perro. Jane köpeğini yürüyüşe çıkardı. Jane köpeğini yürüyüşe çıkardı. ¿Vas a la estación? İstasyona gidiyor musun? İstasyona mı gidiyorsun? Este reloj no es muy preciso. Bu saat çok da dakik değil. Bu saat tam olarak doğru değil. Me dan miedo los perros. Köpeklerden korkarım. Köpeklerden korkarım. Quiere hablar. Konuşmak istiyor. Konuşmak istiyor. Si supiera la verdad, nos la diría. Gerçeği bilse, bize söyler. Gerçeği bilseydi, bize söylerdi. Este caballo no es blanco. Bu at beyaz değil. Bu at beyaz değil. Te haremos saber el resultado en una semana. Bir hafta içinde seni sonuçtan haberdar edeceğiz. Sonuçları bir hafta içinde sana bildireceğiz. Me pregunto qué le habrá pasado a Tom. Tom'a ne olduğunu merak ediyorum. Tom'a ne olduğunu merak ediyorum. Dame un cigarro. Bana bir sigara ver. Bana bir sigara ver. Son las ocho y cuarto. Saat sekizi çeyrek geçiyor. Saat 8:15. Le encantan los trenes. O trenleri sever. Trenleri çok sever. Estas respuestas están mal. Bu cevaplar yanlış. Bu cevaplar yanlış. ¿Qué dijo? O ne dedi? Ne dedi? Tom no volvió. Tom dönmedi. Tom geri dönmedi. Tom no lograba acordarse de dónde había aparcado. Tom, arabayı nereye park ettiğini hatırlayamadı. Tom nereye park ettiğini hatırlamıyordu. ¿Puedo hablar un momento contigo? Seninle biraz konuşabilir miyim? Seninle biraz konuşabilir miyim? El señor Kato nos enseña inglés. Bay Kato bize İngilizce öğretiyor. Bay Kato bize İngilizce öğretiyor. No quiero ser molestado. Rahatsız edilmek istemiyorum. Rahatsız edilmek istemiyorum. Yo también estoy buscando trabajo. Ben de iş arıyorum. Ben de iş arıyorum. Contribuya a Tatoeba. Tatoeba'ya katkıda bulunun. Tatoeba'ya yardım et. ¿Cómo me has encontrado? Beni nasıl buldun? Beni nasıl buldun? Hoy no hace mucho calor. Bugün çok sıcak değil. Bugün pek sıcak değil. Ahora me pertenece. Artık o bana ait. Artık bana ait. Es una broma. Bu bir şaka. Şaka yapıyorum. ¿Puedo pedirte ayuda con una cosa? Bana bir şeyde yardımcı olmanı rica edebilir miyim? Senden bir konuda yardım isteyebilir miyim? Vayamos a saludarlos. Onlara selam vermeye gidelim. Gidip bir merhaba diyelim. Él va a la escuela. O okula gidiyor. Okula gidiyor. Empecé a hacer kárate a los cinco años. Karate yapmaya 5 yaşımdayken başladım. Beş yaşındayken karate yapmaya başladım. Le necesitas. Ona ihtiyacın var. Ona ihtiyacın var. «Está sonando el teléfono.» «Yo lo cojo.» " Telefon çalıyor. " "Ben cevap veririm." "Telefon çalıyor." "Ben bakarım." Aquí había un gran parque. Burada büyük bir park vardı. Burada büyük bir park vardı. Por favor, dile hola. Lütfen ona selam söyle. Lütfen ona merhaba de. La comida se ve deliciosa. Yemek lezzetli görünüyor. Yemek çok lezzetli görünüyor. Dick murió a los diez años. Dick on yaşında öldü. Dick 10 yaşındayken öldü. ¿Quieres a tu hermana? Kız kardeşini seviyor musun? Kız kardeşini seviyor musun? Tom solo hace lo que quiere. Tom sadece yapmak istediğini yapar. Tom sadece istediğini yapıyor. Empezó a cantar. Şarkı söylemeye başladı. Şarkı söylemeye başladı. Dave nunca volvió a la escuela. Dave asla tekrar okula geri dönmedi. Dave okula hiç dönmedi. Me arrepiento de no haber desayunado. Kahvaltı yapmadığım için pişmanım. Kahvaltı etmediğim için pişmanım. El encuentro tuvo lugar ayer. Toplantı dün yapıldı. Görüşme dün gerçekleşti. El lago Poyang es el lago de agua dulce más grande de China. Poyang Gölü Çin'deki en büyük tatlısu gölüdür. Poyang Gölü, Çin'in en büyük tatlı su gölüdür. Ha sido un día agotador. Yorucu bir gündü. Yorucu bir gündü. Él es profesor y novelista. O bir öğretmen ve romancı. O bir profesör ve yazar. Ella dijo que estaba en cama enferma, lo que era mentira. O, yatakta hasta yattığını söyledi, bu bir yalandı. Yatakta hasta olduğunu söyledi, ki bu bir yalandı. ¿Has hablado con Tom? Tom'la konuştun mu? Tom'la konuştun mu? ¿Cuándo ocurrió? O ne zaman oldu? Bu ne zaman oldu? ¿Qué has comido? Öğlen yemeği için ne yedin? Ne yedin? Lo sé. Onu biliyorum. Biliyorum. Soy más rápida que tú. Ben senden daha hızlıyım. Senden daha hızlıyım. Tom tomó el tren equivocado. Tom yanlış trene bindi. Tom yanlış trene bindi. No podré seguir en este trabajo tan frustrante. Bu sinir bozucu işte daha fazla kalamayacağım. Bu sinir bozucu işte daha fazla çalışamayacağım. El Corán es un libro muy intrigante. Kuran çok ilgi çekici bir kitap. Kuran çok ilginç bir kitaptır. Jabón, por favor. Sabun, lütfen. Sabun, lütfen. Nada puede pararme. Hiçbir şey beni durduramaz. Hiçbir şey beni durduramaz. De joven, le gustaba montar en bicicleta. Gençken, bisikletle gitmeyi severdi. Gençken bisiklete binmeyi severdi. Estaba muy guapa con su vestido nuevo. Yeni elbisesinin içinde çok güzel görünüyordu. Yeni elbisesiyle çok güzel görünüyordu. ¿Tom ha comido ya? Tom henüz yemek yedi mi? Tom yemek yedi mi? Siempre viste de negro. Her zaman siyah giyer. Her zaman siyah giyer. Hacía mucho frío, así que se quedaron en casa. Çok soğuktu, bu yüzden evde kaldılar. Çok soğuktu, bu yüzden evde kaldılar. Estoy cometiendo demasiados errores. Çok fazla hata yapıyorum. Çok fazla hata yapıyorum. Debemos tener fe en el presidente. Başkana inanmalıyız. Başkan'a güvenmeliyiz. Me gusta ganar. Kazanmak hoşuma gidiyor. Kazanmayı severim. Iba a comer con nosotros. O bizimle yemek yiyecekti. Bizimle yemek yiyecekti. Es un bebé. O bir bebek. O bir bebek. ¿Qué has desayunado? Kahvaltı için ne yedin? Kahvaltıda ne yedin? Estas botas son de Australia. Bu çizmeler Avustralya'dan. Bu botlar Avustralya'dan. Ella tiene una bicicleta. Bir bisikleti var. Bisikleti var. Tom tiene miedo. Tom korkuyor. Tom korkuyor. Deberías haber visto la cara de Tom. Tom'un yüzünü görmeliydin. Tom'un yüzünü görmeliydin. No sé si él lo habría hecho por mí. Onu benim için yapıp yapmadığını bilmiyorum. Bunu benim için yapar mıydı bilmiyorum. Ni siquiera sabía que estaba enfermo. Onun hasta olduğu bile bilmiyordu. Hasta olduğunu bile bilmiyordum. ¿Dónde está jugando? O nerede oynuyor? Nerede oynuyor? No fue fácil. Kolay değildi. Kolay olmadı. ¿Cómo de bueno es? O ne kadar iyi? Ne kadar iyi? Yo te quise. Seni seviyordum. Seni sevdim. La conferencia terminó a las cinco. Konferans saat beşte bitti. Konferans saat 5'te bitti. Trabajo de media jornada como recepcionista en una clínica dental. Bir dişçide resepsiyonist olarak yarı zamanlı çalışıyorum. Yarı zamanlı diş kliniğinde resepsiyonist olarak çalışıyorum. Tom no se acordaba. Tom hatırlamadı. Tom hatırlamıyordu. No echan nada bueno por la televisión. Televizyonda iyi bir şey yok. Televizyona iyi bir şey koymuyorlar. Él está en la cocina. O, mutfaktadır. Mutfakta. Sólo le vi una vez. Onu sadece bir kez gördüm. Onu sadece bir kez gördüm. ¿De quién es este libro en la mesa de trabajo? Çalışma masasındaki bu kitap kimindir? Masadaki bu kitap kimin? Es nuevo y muy diferente. Bu yeni ve çok farklı. Yeni ve çok farklı. No sé cómo se usa eso. Onun nasıl kullanılacağını bilmiyorum. Bunu nasıl kullanacağımı bilmiyorum. Yo ya he leído este libro. Ben kitabı zaten okudum. Bu kitabı daha önce okudum. No dormí bien. İyi uyuyamadım. İyi uyuyamadım. El idioma portugués es hablado en algunas regiones de Asia y Oceanía. Portekiz dili Asya'nın ve Okyanusya'nın bazı bölgelerinde konuşulur. Portekizce Asya ve Okyanusya’nın bazı bölgelerinde konuşuluyor. Ella me preguntó qué había sido de él, pero yo no lo sabía. Bana ona ne olduğunu sordu, ama ben bilmiyordum. Ona ne olduğunu sordu ama ben bilmiyordum. Iré si hace bueno. Hava iyi olursa, giderim. Eğer iyiyse gelirim. Mis perros son blancos. Benim köpeklerim beyazdır. Köpeklerim beyazdır. Tom tiene una linda sonrisa. Tom'un hoş bir gülümsemesi var. Tom'un güzel bir gülümsemesi var. Vino treinta minutos tarde. O 30 dakika geç geldi. 30 dakika gecikti. Empiezo a trabajar todos los días a las nueve. Her gün sabah saat dokuzda işe başlarım. Her gün 9'da işe başlıyorum. Muchos turistas vienen cada año a esta isla. Her yıl bu adaya çok turist gelir. Bu adaya her yıl bir sürü turist geliyor. Ahora en Boston son las dos y media. Şimdi Boston'da 2.30. Şu anda Boston'da saat 2:30. ¿Adónde va Tom? Tom nereye gidiyor? Tom nereye gidiyor? Yo acabo de ir a la oficina de correos. Az önce postaneye gittim. Az önce postaneye gittim. En los últimos cinco años han cambiado muchas cosas. Son beş yıl içinde çok şey değişti. Son beş yılda çok şey değişti. No quiero volver a cometer los mismos errores. Aynı hataları tekrar yapmak istemiyorum. Aynı hataları tekrar yapmak istemiyorum. Tom estaba mintiendo. Tom yatıyordu. Tom yalan söylüyordu. ¡Dámelos! Onları bana ver. Ver şunu bana! Ella es tan joven como yo. O benim kadar gençtir. O da benim kadar genç. Es mi viejo amigo. O benim eski arkadaşım. O benim eski dostum. ¿Quién puede ayudarte a aprender alemán? Sana Almanca öğrenmen için kim yardım edebilir? Almanca öğrenmene kim yardım edebilir? Le visito con frecuencia. Ben sık sık onu ziyaret ederim. Onu sık sık ziyaret ediyorum. Tom conduce despacio. Tom arabayı yavaş sürer. Tom yavaş sür. La gente se lo decía a menudo a mi madre. İnsanlar bunu anneme sık sık söyledi. İnsanlar bunu anneme sık sık söylerdi. Gracias por enseñarme el idioma japonés. Bana Japonca öğrettiğin için teşekkürler. Japonca öğrettiğin için teşekkürler. Debo saber cómo pasó esto. Bunun nasıl olduğunu bilmeliyim. Bunun nasıl olduğunu öğrenmeliyim. Bonito día, ¿verdad? Güzel gün, değil mi? Güzel bir gün, değil mi? ¿No estábamos en casa? Evde değil miydik? Evde değil miydik? Mi hermano va a la misma escuela a la que iba yo. Erkek kardeşim benim gittiğim aynı okula gidiyor. Kardeşim benim gittiğim aynı okula gidiyor. «¿Te gustan las serpientes?» «Claro que no.» "Yılan sever misiniz?" "Elbette hayır." "Yılanları sever misin?" "Tabii ki hayır." Nací en Hiroshima en 1945. 1945'te Hiroshima'da doğdum. 1945'te Hiroşima'da doğdum. ¿Cuántas veces viste la película? Filmi kaç kez gördün? Bu filmi kaç kez izledin? Sigue lloviendo. Yağmaya devam ediyor. Hala yağmur yağıyor. ¿Cuántas horas de sueño necesitas? Kaç saat uykuya ihtiyacın var? Ne kadar uykuya ihtiyacın var? La primera fábrica de piel del mundo fue inaugurada en Alemania en el 2011. Dünyada ilk deri fabrikası 2011 yılında Almanya'da açıldı. Dünya'nın ilk deri fabrikası 2011'de Almanya'da açıldı. ¡Recuerda mis palabras! Sözlerimi unutma! Sözlerimi unutma! No puedes vivir sin agua. Susuz yaşayamazsın. Su olmadan yaşayamazsın. Es de parte mía. Ben ısmarlıyorum. Benden. ¿Crees que el dinero comprará su felicidad? Paranın ona mutluluk satın alacağına inanıyor musun? Paranın onun mutluluğunu satın alacağını mı sanıyorsun? Te quedarás aquí. Burada kalacaksın. Burada kalacaksın. ¿Cuántos libros lees al mes? Her ay kaç tane kitap okursun? Ayda kaç kitap okuyorsun? La chica que está hablando con Tom es Mary. Tom'la konuşan kız Mary'dir. Tom'la konuşan kız Mary. El tiempo entre los latidos del corazón de un ser humano sano es de aproximadamente 0,8 segundos. Sağlıklı bir insanın kalp atışlarındaki süre aralığı yaklaşık olarak 0,8 saniyedir. Sağlıklı bir insanın kalp atışları arasındaki zaman yaklaşık 0.8 saniyedir. ¿Tienes noticias de Freddie? Freddie'den haberin var mı? Freddie'den haber aldın mı? Le pedí a Tom que estuviera aquí hace 45 minutos. Tom'un 45 dakika önce burada olmasını istedim. Tom'a 45 dakika önce burada olmasını söyledim. Tengo un camión. Bir kamyonum var. Bir kamyonum var. Has corrido un gran riesgo. Büyük bir risk aldın. Büyük bir risk aldın. Voy allí solo. Oraya yalnız gidiyorum. Oraya yalnız giderim. Tengo hambre porque no he almorzado. Açım çünkü öğle yemeğimi yemedim. Açım çünkü öğle yemeği yemedim. Estos libros son tuyos. Bu kitaplar senin. Bu kitaplar senin. Mis padres murieron en un accidente de coche hace diez años. On yıl önce, ebeveynlerim bir araba kazasında öldü. Ailem 10 yıl önce bir araba kazasında öldü. Viene a ver a su amigo enfermo todos los días. Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor. Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor. ¿Qué vais a hacer mañana? Yarın ne yapacaksınız? Yarın ne yapıyorsunuz? Ella me escuchó. O beni dinledi. Beni dinledi. El cero viene antes del uno. Sıfır birden önce gelir. Sıfır birden önce gelir. Creo que estás siendo ingenuo. Bence saflık ediyorsun. Bence saflık ediyorsun. Tom quiere saber por qué no le regresaste la llamada. Tom neden onu geri aramadığını bilmek istiyor. Tom neden onu geri aramadığını bilmek istiyor. Mañana pienso comprarme un móvil. Yarın bir cep telefonu satın almayı planlıyorum. Yarın bir cep telefonu alacağım. Llevo seis años estudiando inglés. Altı yıldır İngilizce çalışıyorum. Altı yıldır İngilizce okuyorum. Escribí una carta en inglés. İngilizce bir mektup yazdım. İngilizce bir mektup yazdım. Este es un libro sobre las estrellas. Bu yıldızlar hakkında bir kitaptır. Bu, yıldızlarla ilgili bir kitap. Me llamo Farshad. Benim adım Farshad. Adım Farshad. ¿Te vas o te quedas? Gidiyor musun yoksa kalıyor musun? Gidiyor musun kalıyor musun? Me estoy comiendo un sándwich. Sandviç yiyorum. Sandviç yiyorum. Está poniendo la mesa para el desayuno. Kahvaltı için masayı hazırlar. Kahvaltı için masayı hazırlıyor. Me dan miedo los perros. Köpeklerden korkuyorum. Köpeklerden korkarım. Es hora de volver a casa. Şimdi eve gitme zamanı. Eve dönme vakti geldi. Mary se ha casado conmigo esta mañana. Mary bu sabah benimle evlendi. Mary bu sabah benimle evlendi. Lo que tenemos es suficiente. Bizdeki yeterli. Elimizdekiler yeterli. ¿Los japoneses comen sushi todos los días? Japonlar her gün suşi yer mi? Japonlar her gün suşi mi yiyor? No hablo español. İspanyolca konuşmam. İspanyolca bilmiyorum. Le escribí una respuesta amable. Ona dostça bir cevap yazdım. Ona güzel bir cevap yazdım. ¿Dónde están mis gafas? Gözlüklerim nerede? Gözlüklerim nerede? ¿Quiénes son ustedes? Siz kimsiniz? Siz kimsiniz? Voy a vender mi coche. Arabamı satacağım. Arabamı satacağım. No son idiotas. Onlar aptal değil. Onlar aptal değil. Un minuto. Bir dakika. Bir dakika. Estaba nevando cuando me desperté. Uyandığımda kar yağıyordu. Uyandığımda kar yağıyordu. El señor Johnson es un hombre rico. Bay Johnson, zengin bir adam. Bay Johnson zengin bir adam. Estas son las últimas lágrimas. Bunlar son gözyaşlarıdır. Bunlar son gözyaşları. ¿Puedo hacerte algunas preguntas acerca de tu nombre? Sana adın hakkında bazı sorular sorabilir miyim? Adınla ilgili birkaç soru sorabilir miyim? Hola chicos, soy Mike. Merhaba çocuklar, ben Mike. Selam çocuklar, ben Mike. ¿Es doctor? O doktor mu? Doktor musunuz? Prefiero leer un libro a ver la televisión. Kitap okumayı televizyon izlemeye tercih ederim. Televizyon izlemektense kitap okumayı tercih ederim. Esto no es nada. Bu bir şey değil. Bu bir şey değil. Mi casa está aquí. Evim burada. Evim burada. Sobreviviré. Ben hayatta kalacağım. Yaşayacağım. Tom es un niño malo. Tom kötü bir çocuk. Tom kötü bir çocuk. Mi radio se ha roto. Radyom bozuldu. Telsizim bozuldu. Tom debería estar allí ayer. Tom'un dün orada olması bekleniyordu. Tom dün orada olmalıydı. ¿Ayer? Dün? Dün mü? Conozco a tu padre. Ben senin babanı tanıyorum. Babanı tanıyorum. Se van a casa. Onlar eve gidiyorlar. Eve gidiyorlar. Él habla árabe. O Arapça konuşur. Arapça biliyor. Estoy esperando. Bekliyorum. Bekliyorum. Mamá está comiendo en la cocina. Anne mutfakta yiyor. Annem mutfakta yemek yiyor. Nunca leí ese libro. O kitabı hiç okumadım. O kitabı hiç okumadım. ¿Dónde está el periódico de hoy? Bugünkü gazete nerede? Bugünün gazetesi nerede? Quiero un trabajo. Bir iş istiyorum. Bir iş istiyorum. ¿Lo sabe Tom? Tom biliyor mu? Tom biliyor mu? Lo siento, no consigo acordarme de usted. Üzgünüm! Sizi hatırlayamıyorum. Üzgünüm, sizi hatırlayamadım. Se fue pronto. O erken gitti. Erken çıktı. ¿Estábamos en París? Paris'te miydik? Paris'te miydik? Una máquina de vapor transforma calor en energía. Bir buhar makinesi ısıyı enerjiye dönüştürür. Buhar makinesi ısıyı enerjiye dönüştürür. No sé dónde es. Nerede olduğunu bilmiyorum. Nerede olduğunu bilmiyorum. Se rindió. O vazgeçti. Pes etti. Siempre habla de ti. Her zaman senin hakkında konuşur. Hep senden bahsediyor. ¿Quién lo recuerda? Onu kim hatırlıyor? Kim hatırlıyor ki? Estoy apurado ahora. Şimdi acelem var. Şimdi acelem var. Tengo el mejor trabajo del mundo. Dünyadaki en iyi işe sahibim. Dünyadaki en iyi işe sahibim. Tom no empezó a estudiar francés hasta los treinta. Tom otuz yaşına kadar Fransızca öğrenmeye başlamadı. Tom 30 yaşına kadar Fransızca'ya başlamadı. ¿Por qué lloras? ¡Es solo una película! Neden ağlıyorsun? Sadece bir film! Neden ağlıyorsun? Hoy en día no se pueden comprar muchas cosas con un dólar. Bu günlerde bir dolarla çok şey alınmaz. Bugünlerde bir dolarla çok fazla şey satın alamazsın. Cogió un taxi para ir al hospital. O, hastaneye gitmek için bir taksiye bindi. Hastaneye gitmek için taksiye bindi. Recuerdo haber leído sobre eso. Bunun hakkında okuduğumu hatırlıyorum. Bunu okuduğumu hatırlıyorum. Yo como aquí. Burada yiyorum. Ben burada yiyorum. Lo aprendí de él. Onu ondan öğrendim. Bunu ondan öğrendim. Nos estamos buscando el uno al otro. Biz birbirimize bakıyoruz. Birbirimizi arıyoruz. Tom no se acuerda de nada. Tom bir şey hatırlamıyor. Tom hiçbir şey hatırlamıyor. Fue una fiesta bastante normal. O, oldukça normal bir partiydi. Oldukça normal bir partiydi. Espero que volvamos a verte. Seni tekrar göreceğimizi umuyorum. Umarım seni tekrar görürüz. Mi padre murió cuando yo tenía siete años. Babam, ben yedi yaşındayken öldü. Babam ben yedi yaşındayken öldü. Solo pregunté porque pensé que tú sabrías. Sadece sordum çünkü senin bildiğini düşündüm. Soruyorum çünkü senin bildiğini düşündüm. No se lo digas a Tom, se lo dirá a todo el mundo. Tom'a söyleme. O herkese anlatır. Tom'a söyleme. Herkese söyleyecek. Está cenando. O, akşam yemeğini yiyor. Yemek yiyor. Me está observando. O beni izliyor. Beni izliyor. ¿Has visto lo que he hecho? Ne yaptığımı gördün mü? Ne yaptığımı gördün mü? ¿Cómo puedes decir eso? Onu nasıl söyleyebilirsin? Bunu nasıl söylersin? Tom está siempre muy ocupado. Tom her zaman çok meşgul. Tom her zaman çok meşgul. Cariño, tengo que irme. Gitmek zorundayım, tatlım. Tatlım, gitmem gerek. Dame un trozo. Bana bir parça ver. Bana bir parça ver. Le gusta dormir. Uyumayı sever. Uyumayı seviyor. Anoche Ming llamó a su amigo. Ming dün akşam arkadaşını aradı. Ming dün gece arkadaşını aradı. ¿Por qué decidiste aprender francés? Niçin Fransızca öğrenmeye karar verdin? Neden Fransızca öğrenmeye karar verdin? Mary todavía no ha comido. Mary henüz yemek yemedi. Mary daha bir şey yemedi. Deberías leer esto. Bunu okumalısın. Bunu okumalısın. No deberías olvidar que es más joven que tú. Onun senden daha genç olduğunu unutmamalısın. Senden daha genç olduğunu unutmamalısın. Pregúntale cuál es su nombre. Ona isminin ne olduğunu sor. Ona adının ne olduğunu sor. Practicaba con el piano todos los días. Her gün piyano çalıştı. Her gün piyanoyla pratik yapardı. ¿Conoces ese hotel? O oteli biliyor musun? O oteli biliyor musun? Hubo una época en la que Nigeria era colonia británica. Bir zamanlar, Nijerya bir Britanya kolonisiydi. Nijerya'nın İngiliz kolonisi olduğu zamanlar vardı. Pronto sabrás de él. Yakında ondan haber alacaksın. Yakında ondan haber alacaksın. Hice lo que pude Yapabileceğimi yaptım. Elimden geleni yaptım. Tom tuvo un mal sueño. Tom kötü bir rüya gördü. Tom kötü bir rüya gördü. ¿No crees que esto es raro? Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun? Sence bu garip değil mi? Ellos caminaron juntos. Beraber yürüdüler. Birlikte yürüdüler. Nunca te amé. Seni hiç sevmedim. Seni hiç sevmedim. No le quiero. Onu seviyorum. Onu sevmiyorum. Hablas un poco rápido para mí, ¿puedes hablar un poco más despacio? Benim için biraz çok hızlı konuşuyorsun. Biraz daha yavaş konuşur musun? Benim için biraz daha hızlı konuşur musun? Biraz daha yavaş konuşur musun? Tom prometió ayudar a María. Tom Mary'ye yardım edeceğine söz verdi. Tom, Maria'ya yardım edeceğine söz verdi. Estoy almorzando. Öğle yemeği yiyorum. Öğle yemeği yiyorum. Sorprendente, ¿verdad? Şaşırtıcı, değil mi? Şaşırtıcı, değil mi? ¿Tony estudia después de cenar? Tony akşam yemeğinden sonra çalışır mı? Tony yemekten sonra çalışıyor mu? Y esas fueron sus últimas palabras. Ve onlar son sözleriydiler. Ve bunlar onun son sözleriydi. Tom todavía está en la cocina. Tom hâlâ mutfakta. Tom hala mutfakta. Tom tiene un aspecto estupendo. Tom harika görünüyor. Tom harika görünüyor. Tom es un nadador muy veloz. Tom çok hızlı bir yüzücüdür. Tom çok hızlı bir yüzücüdür. Ella decidió divorciarse. Boşanmaya karar verdi. Boşanmaya karar verdi. Tom dijo que Mary estaba equivocada. Tom Mary'nin hatalı olduğunu söyledi. Tom, Mary'nin yanıldığını söyledi. Tom tampoco pudo hacerlo. Tom onu da yapamadı. Tom da yapamadı. Tu esposa está al teléfono. Karın telefonda. Karın telefonda. El pájaro no ha regresado. Kuş dönmedi. Kuş geri dönmedi. Ella ayudó a su hija a vestirse. Kızının giyinmesine yardım etti. Kızının giyinmesine yardım etti. ¿No has visto mi jardín? Bahçemi görmedin mi? Bahçemi görmedin mi? Hablas como Tom. Tom gibi konuşuyorsun. Tom gibi konuştun. Nos acabamos de casar y esta es nuestra luna de miel. Biz henüz evlendik ve bu bizim balayımız. Daha yeni evlendik ve bu bizim balayımız. No quería que Tom se preocupara por mí. Tom'un benim hakkımda endişelenmesini istemedim. Tom'un benim için endişelenmesini istemedim. Tom no ha montado nunca a caballo. Tom ata hiç binmedi. Tom hiç ata binmedi. ¿Cuánto tiempo tenemos para terminar esto? Bunu bitirmek için ne kadar zamanımız var? Bunu bitirmek için ne kadar zamanımız var? Son casi las siete. Tenemos que irnos a la escuela. Saat neredeyse yedi oldu. Okula gitmemiz gerek. Neredeyse yedi oldu, okula gitmemiz gerek. Betty lo mató. Betty onu öldürdü. Betty onu öldürdü. No tenemos suerte. Biz şanssızız. Şanslı değiliz. Ahora somos siete mil millones. Şu anda yedi milyarız. Artık 7 milyar kişiyiz. El doctor Hideo Noguchi murió en África en 1928. Dr. Hideo Noguchi 1928'de Afrika'da öldü. Dr. Hideo Noguchi 1928'de Afrika'da öldü. ¿Dónde está mi cerveza? Benim bira nerede? Biram nerede? Nueva York es la ciudad más grande del mundo. New York dünyanın en büyük şehridir. New York dünyanın en büyük şehri. ¿El señor Brown es médico? Bay Brown bir doktor mu? Bay Brown doktor mu? Tom no se puede creer que Mary haya dicho eso. Tom, Mary'nin onu söylediğine inanamıyor. Tom, Mary'nin bunu söylediğine inanamıyorum. Dijiste que no. Sen hayır dedin. Hayır dedin. Nadie me ha enseñado. Kimse bana öğretmedi. Kimse bana öğretmedi. ¿Pensáis que estoy loca? Benim deli olduğumu düşünüyor musunuz? Sizce ben deli miyim? Voy a preguntar cuándo va a venir el tren. Trenin ne zaman geleceğini soracağım. Trenin ne zaman geleceğini soracağım. No está en China. Çin'de değilsiniz. Çin'de değil. No, gracias. Yo no bebo café. Hayır, teşekkür ederim. Kahve içmem. Hayır, sağ ol, ben kahve içmem. Tom está de vacaciones con sus padres. Tom, ebeveynleriyle tatilde. Tom ailesiyle tatilde. Se tardaron 22 años en construir el Taj Mahal. Taj Mahal'i yapmak 22 yıl aldı. Taj Mahal'i inşa etmek 22 yıl sürdü. Me dijo que se iba a América. O, bana Amerika'ya gittiğini söyledi. Amerika'ya gideceğini söyledi. Compartiremos. Paylaşacağız. Paylaşırız. ¿Qué puedo hacer por usted? Sizin için ne yapabilirim? Sizin için ne yapabilirim? La compañía explotaba a sus trabajadores con bajos salarios. Şirket çalışanlarını düşük maaşlarla sömürdü. Şirket işçilerini düşük maaşla sömürüyordu. Esto no es para ti. Bu senin için değil. Bu senin için değil. Deja de robarme las frases. Cümlelerimi çalmayı bırak. Cümlelerimi çalmayı bırak. A mi padre le encanta la pizza. Babam, pizza seviyor Babam pizzaya bayılır. Él me invitó a la fiesta. O beni partiye davet etti. Beni partiye davet etti. Dime lo que quieras que haga. Bana ne yapmamı istediğini söyle. Ne yapmamı istiyorsan söyle. "¿Que nacionalidad eran sus abuelos?" "Suizo." "Dedeleri nereliydi?" "İsviçre." "Büyükannen ve büyükbaban hangi uyruktaydı?" "İsviçreli." Soy demasiado pobre para comprar un traje nuevo. Ben yeni bir takım elbise satın almak için çok fakirim. Yeni bir takım almak için çok fakirim. Solo soy un niño que comete errores. Ben sadece hata yapan bir çocuğum. Ben sadece hata yapan bir çocuğum. Tom me ha dicho que si mañana no llueve, se irá a montar en bicicleta con Mary. Tom bana yarın yağmur yağmasa Mary ile birlikte bisiklet sürmeye gideceğini söyledi. Tom yarın yağmur yağmazsa Mary ile bisiklete bineceğini söyledi. Invité a Ken, a Bill y a Yumi. Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim. Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim. ¿Quieres venderlos? Onları satmak istiyor musun? Satmak ister misin? Éste es el canario de Tom. Bu Tom'un kanaryası. Bu Tom'un kanaryası. Está de vacaciones. O tatilde. Tatilde. ¿Dormiste con ella? Onunla uyudun mu? Onunla yattın mı? Tom sacó algunos huevos del frigorífico. Tom buzdolabından birkaç yumurta çıkardı. Tom dolaptan yumurta çıkardı. ¿Por qué preguntas? Neden soruyorsun? Neden sordun? Es el reloj de Tom. O, Tom'un saati. Tom'un saati. Tom no ha muerto. Tom ölmedi. Tom ölmedi. Has ido a Boston, ¿verdad? Boston'a gittin, değil mi? Boston'a gittin, değil mi? Estoy jugando con mis amigos. Arkadaşlarımla oynuyorum. Arkadaşlarımla oynuyorum. Me tomé dos tazas de café. İki fincan kahve içtim. İki fincan kahve içtim. Este libro era mío, pero ya no lo es. Bu kitap benimdi ama artık değil. Bu kitap benimdi ama artık değil. El anciano vive de su pensión. Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor. Yaşlı adam emekli maaşıyla yaşıyor. Eso no parece muy difícil. O çok zor görünmüyor. O kadar da zor görünmüyor. Él llora casi todos los días. O neredeyse her gün ağlıyor. Neredeyse her gün ağlıyor. ¿De verdad me amas? Beni gerçekten seviyor musun? Beni gerçekten seviyor musun? ¿Para qué han venido? Buraya ne için geldiniz? Neden geldiniz? Fuimos a Gifu. Biz Gifu'ya gittik. Gifu'ya gittik. La tormenta le causó un gran daño a su propiedad. Fırtına onun mülkiyetine büyük zarar verdi. Fırtına malınıza büyük zarar verdi. ¿Me veo bien? İyi görünüyor muyum? İyi görünüyor muyum? Generalmente, los japoneses son tímidos. Genellikle, Japonlar utangaçtır. Japonlar genelde utangaçtır. Solo somos amigos. Biz sadece arkadaşız. Biz sadece arkadaşız. Tom está muy incómodo. Tom çok rahatsız. Tom çok rahatsız. Voy a comprar un coche. Bir araba alacağım. Bir araba alacağım. Creo que lo sabe todo el mundo. Herkesin bildiğini düşünüyorum. Bence bunu herkes biliyor. ¿Sabes dónde vivimos? Nerede yaşadığımızı biliyor musun? Nerede yaşadığımızı biliyor musun? No es mi cumpleaños. Benim doğum günüm değil. Bugün doğum günüm değil. ¿Tú hablas con tu perro? Köpeğinle konuşur musun? Köpeğinle mi konuşuyorsun? Otras tierras, otras costumbres. Başka topraklar, başka alışkanlıklar. Başka topraklar, başka gelenekler. Esa es la oficina de Tom. O, Tom'un ofisi. Burası Tom'un ofisi. Me siento genial. Harika hissediyorum. Harika hissediyorum. No hablo tan bien francés. Ben o kadar iyi Fransızca konuşmuyorum. Fransızcam o kadar iyi değil. Hola, ¿eres Jackie Scott? Merhaba. Sen Jackie Scott musun? Merhaba, Jackie Scott siz misiniz? Realmente quería ir a América. O gerçekten Amerika'ya gitmek istedi. Gerçekten Amerika'ya gitmek istiyordum. Mira en el diccionario las palabras que no conozcas. Sözlüğünde bilmediğin kelimelere bak. Sözlükte bilmediğin kelimelere bak. Estaba esperando a que llagaran. Buraya gelmenizi bekliyordum. İçeri girmelerini bekliyordum. Tom le dejó un mensaje a Mary. Tom Mary'ye bir mesaj bıraktı. Tom, Mary'ye mesaj bırakmış. Consagró su vida al oficio de la medicina. Hayatını tıp mesleğine adadı. Hayatını tıp işine adadı. ¿Carne o pescado? Et veya balık? Et mi balık mı? La silla está lejos de la puerta. Sandalye kapıdan uzak. Sandalye kapıdan çok uzakta. Tom no está aquí en este momento. Tom şu anda burada değil. Tom şu anda burada değil. ¿Yo te gustaba? Beni sevdin mi? Benden hoşlandın mı? Estábamos todos cansados. Hepimiz yorgunduk. Hepimiz yorgunduk. Llegamos tarde. Geç kaldık. Geç kaldık. Me hizo esperar alrededor de media hora. Beni yaklaşık yarım saat bekletti. Beni yarım saat bekletti. ¿Qué estabas mirando? Neye bakıyordun? Neye bakıyordun? Volveré a llamarte. Ben seni tekrar arayacağım. Seni sonra ararım. Ella se hizo enfermera. O bir hemşire oldu. Hemşire oldu. Si esa guitarra no fuera tan cara, la podría comprar. O gitar o kadar pahalı olmasaydı, onu satın alabilirdim. Eğer o gitar o kadar pahalı olmasaydı, satın alabilirdim. ¿Por qué no hacemos una pequeña pausa? Neden küçük bir ara yapmıyoruz? Neden biraz ara vermiyoruz? Yo nací allí. Orada doğdum. Ben orada doğdum. Ahora tengo que irme. Şimdi gitmek zorundayım. Şimdi gitmem gerek. Estoy leyendo. Okuyorum. Okuyorum. La decisión era fácil. Karar kolaydı. Kolay bir karardı. Acabó bien. O iyi bitti. Her şey yolunda gitti. Aquella es la casa donde vive ella. O, onun yaşadığı evdir. Burası onun yaşadığı ev. Necesitas descansar un poco. Biraz dinlenmen gerekiyor. Biraz dinlenmen gerek. Eso quise decir. Onu demek istedim. Ben de öyle demek istemiştim. Alice se fue a la cama a las diez. Alice saat onda yatağa gitti. Alice saat 10'da yattı. Me gusta la nieve. Ben kar severim. Karları severim. ¿Es verdad que quieres vivir en Alemania? Almanya'da yaşamak istediğin doğru mu? Almanya'da yaşamak istediğin doğru mu? Te daré otra oportunidad. Sana bir şans daha vereceğim. Sana bir şans daha vereceğim. ¿No ves el reloj? Saati görmüyor musun? Saati görmüyor musun? Sí, lo sé. Evet, biliyorum. Evet, biliyorum. No podéis sobrevivir sin dinero. Parasız hayatta kalamazsınız. Parasız hayatta kalamazsınız. Quería venir con nosotros. O bizimle gelmek istedi. Bizimle gelmek istedi. El hombre está enfermo. Adam hasta. Adam hasta. Tom me ayuda con el francés. Tom Fransızcada bana yardın eder. Tom bana Fransızca konusunda yardım ediyor. Tom ha sido muy infeliz. Tom çok mutsuzdu. Tom çok mutsuzdu. No vamos a necesitarlo. Ona ihtiyacımız olmayacak. Ona ihtiyacımız olmayacak. Jim se quedó en mi casa. Jim benim evimde kaldı. Jim benim evimde kaldı. Nadie quería vivir en mi país. Kimse ülkemde yaşamak istemedi. Kimse benim ülkemde yaşamak istemedi. Quiero un poco de leche. Biraz süt istiyorum. Süt istiyorum. Suele acostarse a las nueve. O, genellikle dokuzda yatmaya gider. Genelde 9'da yatar. Tengo que planearlo todo. Her şeyi planlamak zorundayım. Her şeyi planlamalıyım. No se levantó pronto. O erken kalkmadı. Erken kalkmadı. Esta mañana ha ido a montar a caballo. Bu sabah at-binmeye gitti. Bu sabah ata binmeye gitti. No me gusta esta cámara. Ben bu kamerayı sevmiyorum. Bu kamerayı sevmedim. Tom se lo estaba pasando bien. Tom eğleniyordu. Tom çok eğleniyordu. Él puede conducir un auto. O, araba sürebilir. Araba sürebilir. El día está mejor que ayer. Hava dünden daha iyi. Bugün dünden daha iyi. Yo soy arqueólogo. Ben bir arkeoloğum. Ben bir arkeologum. Le aconsejó que no fumara. Ona sigara içmemesini tavsiye etti. Sigara içmemesini tavsiye etti. Esta es mi casa. Bu benim evimdir. Burası benim evim. Me fui a la cama a la una. Saat birde yatmaya gittim. Saat 1'de yattım. Fui al bosque. Ormana gittim. Ormana gittim. Tom habla francés tan bien como Mary. Tom Mary kadar iyi Fransızca konuşur. Tom da Mary kadar iyi Fransızca konuşuyor. Me escribió una carta. Bana bir mektup yazdı. Bana bir mektup yazdı. Son capaces de cantar. Onlar şarkı söyleyebilirler. Şarkı söyleyebiliyorlar. Murió por haber comido demasiado. O, çok fazla yemekten öldü. Çok fazla yediği için öldü. Ya se nos hizo tarde. Biz zaten geç kaldık. Geç kaldık. Estamos solos. Yalnızız. Yalnızız. Tom no ha tenido noticias suyas desde hace algunos meses. Tom birkaç aydır ondan haber almadı. Tom bir kaç aydır ondan haber almamış. Maricón. İbne. İbne. ¿Qué hacéis vosotros dos para divertiros? Siz ikiniz eğlenmek için ne yaparsınız? Siz ikiniz eğlenmek için ne yapıyorsunuz? Tom, ¿estás ahí? Tom, orada mısın? Tom, orada mısın? Esto es tan grande como eso. Bu onun kadar büyüktür. Bu kadar büyük bir şey. Me gusta comer tarta. Ben pasta yemeği severim. Pasta yemeyi severim. Ella dijo "mira". "Bak." dedi. "Bak" dedi. No entiendo inglés. İngilizceyi anlamam. İngilizce anlamıyorum. No sé quién escribió esta carta. Bu mektubu kimin yazdığını bilmiyorum. Bu mektubu kimin yazdığını bilmiyorum. No es una niña. O bir çocuk değil. O bir çocuk değil. Tom no quiere que Mary vaya a Boston. Tom Mary'nin Boston'a gitmesini istemiyor. Tom, Mary'nin Boston'a gitmesini istemiyor. Mi padre trabaja en una fábrica. Benim babam bir fabrikada çalışır. Babam bir fabrikada çalışıyor. ¿Puedes ayudarme a encontrarlo? Onu bulmama yardım edebilir misin? Onu bulmama yardım eder misin? ¿El dinero puede comprar la felicidad? Para mutluluk satın alabilir mi? Para mutluluğu satın alabilir mi? ¿Hay agua caliente? Sıcak su var mı? Sıcak su var mı? Su nombre es Irina. Onun ismi Irina. Adı Irina. Ese chico es su hermano. O çocuk, onun erkek kardeşi. O çocuk onun kardeşi. Están comiendo en el jardín. Bahçede öğle yemeği yiyorlar. Bahçede yemek yiyorlar. Esta es mi propia bici. Bu benim kendi bisikletim. Bu benim bisikletim. Déjame entrar. İçeri girmeme izin ver. Beni içeri al. ¿Crees que somos ciegos? Kör olduğumuzu mu sanıyorsun? Sence kör müyüz? Quiero matar a Tom. Tom'u öldürmek istiyorum. Tom'u öldürmek istiyorum. Visité a Dan. Ben Dan'ı ziyaret ettim. Dan'i ziyaret ettim. La vida continúa. Hayat devam ediyor. Hayat devam ediyor. ¿Este es el camino correcto para ir a la estación? Bu, istasyona giden doğru yol mu? İstasyona gitmek için doğru yol bu mu? Tengo que encontrar una salida. Bir çıkar yol bulmam lâzım. Bir çıkış yolu bulmalıyım. Llegó hace dos días. O iki gün önceden vardı. İki gün önce geldi. Me preocupé mucho por ti. Senin için çok endişelendim. Senin için çok endişelendim. Cuando mi padre llegó a casa, yo estaba viendo la televisión. Babam eve geldiğinde, TV izliyordum. Babam eve geldiğinde televizyon izliyordum. ¿Dónde está mi bolso? Çantam nerede? Çantam nerede? Su apariencia ha cambiado mucho. Görünüşü çok değişti. Görünüşü çok değişti. Si hubiera sabido la verdad te lo habría dicho. Gerçeği bilseydim, sana söylerdim. Gerçeği bilseydim sana söylerdim. Prefiero caminar que tomar el bus. Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim. Otobüse binmektense yürümeyi tercih ederim. Será mejor que no se lo digas a Tom. Tom'a söylemesen iyi olur. Tom'a söylemesen iyi olur. Mi hermana empezó a llorar. Kız kardeşim ağlamaya başladı. Kız kardeşim ağlamaya başladı. ¿Sabes dónde estoy? Nerede olduğumu biliyor musun? Nerede olduğumu biliyor musun? Encontré las llaves. Anahtarları buldum. Anahtarları buldum. ¿Cómo de grande es vuestra familia? Aileniz ne kadar büyük? Aileniz ne kadar büyük? No me gustan las películas. Ben filmleri sevmiyorum. Filmleri sevmem. ¿Ahora dónde vive él? O, şimdi nerede yaşıyor? Şimdi nerede yaşıyor? Él vive en una casa grande. O büyük bir evde yaşıyor. Büyük bir evde yaşıyor. Descubrieron un nuevo método. Yeni bir yöntem keşfettiler. Yeni bir yöntem keşfettiler. Sé que eres rico. Zengin olduğunu biliyorum. Zengin olduğunu biliyorum. Usted sabe demasiado. Çok fazla şey biliyorsunuz. Çok şey biliyorsun. Este es mi colegio. Bu benim okulum. Burası benim okulum. Soy de Shizuoka. Ben Shizuokalıyım. Shizuoka'lıyım. Esto es mío. Bu benim. Bu benim. Hay un autobús cada 20 minutos. Her 20 dakikada bir otobüs var. 20 dakikada bir otobüs var. Deberías decírmelo. Bana söylemelisin. Bana söylemelisin. Para nuestra sorpresa, se fue solo a Brasil. Bizim için sürpriz oldu, o Brezilya'ya tek başına gitti. Şaşırtıcı bir şekilde, Brezilya'ya tek başına gitti. Me voy a correr. Koşmaya giderim. Boşalacağım. Parecía que el autobús iba con retraso. Otobüs geç kaldı gibi görünüyordu. Otobüs rötar yapmış gibiydi. No puedo prestarte nada de dinero. Sana hiç ödünç para veremem. Sana borç para veremem. El Gobierno tuvo que modificar su política exterior. Hükümet dış politikasını değiştirmek zorunda kaldı. Hükümet dış politikalarını değiştirmek zorunda kaldı. Es imposible que esté ocupado. Onun meşgul olması imkansız. Meşgul olması mümkün değil. Pasé el fin de semana entero estudiando en la biblioteca. Tüm hafta sonunu kütüphanede çalışarak geçirdim. Bütün hafta sonunu kütüphanede çalışarak geçirdim. ¿Dónde crees que Tom compró su motocicleta? Sence Tom motosikletini nerede satın aldı? Sence Tom motosikletini nereden aldı? Me encanta hablar contigo. Seninle konuşmayı seviyorum. Seninle konuşmayı seviyorum. Fue un terrible accidente. Korkunç bir kazaydı. Korkunç bir kazaydı. He recibido la carta de un amigo. Bir arkadaşımdan mektup aldım. Bir arkadaşımdan mektup aldım. Si supiera la verdad, te la diría. Gerçeği bilsem, sana söylerim. Gerçeği bilseydim sana söylerdim. Por favor, pásame la pimienta. Lütfen biberi bana uzat. Lütfen biberi uzat. Vivo en Turquía. Türkiye'de yaşıyorum. Türkiye'de yaşıyorum. Tú sabes algo. Bir şey biliyorsun. Bir şeyler biliyorsun. Ella vive en Nagasaki. O, Nagasaki'de yaşıyor. Nagasaki'de yaşıyor. Se acabó todo el dinero. Tüm para bitti. Bütün para bitti. Ellos viven allí. Onlar orada yaşıyor. Orada yaşıyorlar. Ellas pueden ayudar. Onlar yardım edebilirler. Onlar yardım edebilir. Podéis ver la televisión después de cenar. Yemekten sonra televizyon izleyebilirsiniz. Yemekten sonra televizyon izleyebilirsiniz. Escapó a Canadá con su madre. O, annesiyle Kanada'ya kaçtı. Annesiyle Kanada'ya kaçtı. Estuvimos en Londres el invierno pasado. Biz geçen kış Londra'daydık. Geçen kış Londra'daydık. ¿Qué piensas que dijo? Onun ne söylediğini düşünüyorsun? Sence ne dedi? ¿Qué me has traído? Bana ne getirdin? Bana ne getirdin? ¿Adónde vais? Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Creo que deberías encontrarte con Tom en Boston. Bence Tom'la Boston'da buluşmalısın. Bence Tom'la Boston'da buluşmalısın. Es una mala idea. Bu kötü bir fikir. Bu kötü bir fikir. ¿Estudias inglés? İngilizce okuyor musun? İngilizce mi okuyorsun? Llevamos horas esperando. Saatlerdir bekliyoruz. Saatlerdir bekliyoruz. ¿Cómo se llama este río? Bu nehrin adı nedir? Bu nehrin adı ne? Solo queremos hablar. Sadece konuşmak istiyoruz. Sadece konuşmak istiyoruz. He oído que Tom y Mary quieren hablar conmigo. Tom ve Mary'nin benimle konuşmak istediğini duydum. Tom ve Mary'nin benimle konuşmak istediklerini duydum. No lloro. Ağlamam. Ağlamıyorum. El autobús paró cerca del puente. Otobüs köprünün yakınında durdu. Otobüs köprünün yanında durdu. Tom y Mary tienen varios hijos, pero no estoy seguro de cuántos. Tom ve Mary'nin birkaç çocuğu var ama kaç tane olduğundan emin değilim. Tom ve Mary'nin bir sürü çocuğu var ama kaç tane olduğundan emin değilim. Tiene un perro. Onun bir köpeği var. Köpeği var. Tom decidió rendirse. Tom vazgeçmeye karar verdi. Tom teslim olmaya karar verdi. Tengo sueño, voy a dormir un poco más. Uykum var ve ben biraz daha uyuyacağım. Uykum var, biraz daha uyuyacağım. Iré a visitarte a tu casa mañana. Yarın seni evinde ziyaret etmek için geleceğim. Yarın seni ziyarete gelirim. Él dice que conoció a mi padre. O, babamla tanıştığını söylüyor. Babamı tanıdığını söylüyor. Ella es codiciosa. O açgözlüdür. Açgözlüdür. ¿Qué vas a hacer con mi foto? Fotoğrafımla ne yapacaksın? Fotoğrafımı ne yapacaksın? Olvidé mi dirección de correo electrónico. E-posta adresimi unuttum. E-posta adresimi unutmuşum. Tom tiene tres manzanos en su jardín. Tom'un bahçesinde üç elma ağacı var. Tom'un bahçesinde üç elma ağacı var. Tom estaba hablando consigo mismo. Tom kendi kendine konuşuyordu. Tom kendi kendine konuşuyordu. En clase hablamos inglés. Biz sınıfta İngilizce konuşuyoruz. Sınıfta İngilizce konuşuyoruz. El boicot duró poco más de un año. Boykot bir yıldan biraz fazla sürdü. Boykot bir yıldan fazla sürdü. Querían mi ayuda. Onlar yardımımı istediler. Yardımımı istediler. Tom parece estar sano. Tom sağlıklı gibi görünüyor. Tom sağlıklı görünüyor. No te creas lo que dice. Onun söylediğine inanma. Söylediklerine inanma. Ella se convirtió en cantante. O bir şarkıcı oldu. Şarkıcı oldu. Mira a esa chica de ahí. Oradaki kıza bak. Şuradaki kıza bak. Esta es la llave que abre esa puerta. Bu o kapıyı açan anahtar. Bu kapıyı açan anahtar. Esta es mi bicicleta. Bu benim bisikletim. Bu benim bisikletim. David está enfermo, ¿verdad? David hasta, değil mi? David hasta, değil mi? ¿Echas de menos a tus amigos? Arkadaşlarını özler misin? Arkadaşlarını özlüyor musun? No puedo sacarle una foto a este edificio. Está prohibido. Bu binanın bir fotoğrafını çekemezsin.Yasak. Bu binanın fotoğrafını çekemem. Tiene que dar un discurso en la fiesta. Partide bir konuşma yapmak zorunda. Partide konuşma yapması gerekiyor. Se acercan las vacaciones. Tatil geliyor. Tatil yaklaşıyor. Tom espera que seas feliz. Tom mutlu olduğunu umuyor. Tom mutlu olmanı bekliyor. Quiero disculparme. Özür dilemek istiyorum. Özür dilemek istiyorum. Si esa guitarra no fuera tan cara, podría comprarla. O gitar o kadar pahalı olmasa, onu alabilirim. Eğer o gitar o kadar pahalı olmasaydı, satın alabilirdim. Recuerdo haber visto esa película. O filmi izlediğimi hatırlıyorum. O filmi izlediğimi hatırlıyorum. Creo que deberías ir. Bence gitmelisin. Bence gitmelisin. ¿Por qué no ha vuelto todavía Tom? Neden Tom henüz dönmedi? Tom neden hala dönmedi? Tarde o temprano confesará. Er ya da geç itiraf edecek. Er ya da geç itiraf edecek. Ahora estoy aprendiendo esperanto. Şu anda Esparanto öğreniyorum. Şimdi Esperanto öğreniyorum. ¿Cómo os conocisteis? Birbirinizi nasıl tanıdınız? Nasıl tanıştınız? El pez huele mal. Balık kötü kokuyor. Balık leş gibi kokuyor. Este es el pueblo en el que nací. Bu benim doğduğum köydür. Burası doğduğum kasaba. Todavía te quiero. Seni hâlâ seviyorum. Seni hala seviyorum. Déjanos solas. Bizi yalnız bırak. Bizi yalnız bırak. Mi cámara puede grabar vídeos de alta definición. Kameram yüksek çözünürlükte videolar kaydedebilir. Kameram yüksek çözünürlüklü video kaydedebilir. Ese es el niño que vino aquí ayer. Dün buraya gelen çocuk odur. Dün buraya gelen çocuk bu. Nos abrazamos. Sarılıyoruz. Sarılıyoruz. Quiero ir. Gitmek istiyorum. Gitmek istiyorum. Necesito más tiempo. Daha fazla zamana ihtiyacım var. Biraz daha zamana ihtiyacım var. No te puedo olvidar. Seni unutamıyorum. Seni unutamıyorum. Es un problema delicado. O, hassas bir problem. Bu hassas bir sorun. Te juro que estaré de vuelta para las siete. Vallahi yediye kadar dönmüş olacağım. Yemin ederim yediye kadar dönmüş olurum. Ahora quiero dormir. Şimdi uyumak istiyorum. Şimdi uyumak istiyorum. Estoy enfermo. Ben hastayım. Hastayım. Si tienes un hijo, tienes una preocupación. Evladın var mı, derdin var. Eğer bir çocuğun varsa, bir endişen vardır. No se aleje demasiado. Uzaklaşmayın. Fazla uzaklaşmayın. Él quería tener mi número telefónico. Benim telefon numaramı almak istedi. Numaramı almak istedi. Me invitó a su casa. Beni evine davet etti. Beni evine davet etti. El perro es listo. Köpek akıllıdır. Köpek zekidir. Estábamos llenos de ira contra el asesino. Katile karşı öfkeyle doldurulduk. Katile karşı öfkeyle doluyduk. Yo puedo hablar español. İspanyolca konuşabilirim. İspanyolca konuşabiliyorum. Mi tío volverá de América el lunes que viene. Amcam gelecek Pazartesi Amerika'dan dönecek. Amcam Pazartesi günü Amerika'dan dönüyor. El problema aquí no es él. Burada sorun o değil. Buradaki sorun o değil. Él bebió cerveza. O, bira içti. Bira içti. ¿Has dormido? Uyudun mu? Uyudun mu? A María le duele la cabeza. Mary'nin başı ağrıyor. Maria'nın başı ağrıyor. Empiezo a comprender por qué a Tom le gusta Boston. Tom'un Boston'u neden sevdiğini anlamaya başlıyorum. Tom'un Boston'u neden sevdiğini anlamaya başlıyorum. Debo de haber cometido un error. Ben bir hata yapmış olmalıyım. Bir hata yapmış olmalıyım. Para mí es fácil leer este libro. Bu kitabı okumak benim için kolay. Bu kitabı okumak benim için çok kolay. ¿Cuál es tu número de teléfono? senin telefon numaran ne,nasıl? Telefon numaran ne? Estoy sentado encima de la mesa. Masanın üzerinde oturuyorum. Masanın üstünde oturuyorum. No cené anoche. Dün akşam akşam yemeği yemedim. Dün gece yemek yemedim. Jugamos a baloncesto en el gimnasio. Biz spor salonunda basketbol oynadık. Spor salonunda basketbol oynadık. Ellos la desean a usted. Sizi istiyorlar. Onlar seni istiyor. ¿Cuál es tu DJ favorito? Favori DJ'in kim? En sevdiğin DJ hangisi? Sabemos quién eres. Kim olduğunu biliyoruz. Kim olduğunu biliyoruz. ¿Tu amigo habla esperanto? Arkadaşın Esperanto konuşuyor mu? Arkadaşın Esperanto konuşuyor mu? Ella no es joven. O genç değil. O genç değil. No quedaba nadie más que yo. Benden başka kimse yoktu. Benden başka kimse kalmamıştı. No puedo hacerlo yo solo. Onu kendim yapamam. Bunu tek başıma yapamam. Mi tío se fue a México en 1983, para nunca volver. Amcam bir daha dönmemek üzere 1983 yılında Meksika'ya gitti. Amcam 1983'te Meksika'ya geri dönmemek üzere gitti. Ellos nos ayudan. Onlar bize yardım ederler. Bize yardım ediyorlar. Treinta niños vietnamitas nadan todos los días para poder ir a su escuela. Otuz Vietnamlı çocuk okullarına gitmek için her gün yüzerler. 30 Vietnamlı çocuk her gün okula gidebilmek için yüzüyor. ¿Puedo preguntarle su nombre? Adınızı sorabilir miyim? İsminizi sorabilir miyim? Por favor, recuerda lo que ha dicho. Lütfen onun ne söylediğini hatırla. Lütfen ne dediğini hatırla. ¿Qué tipo de postre es tu preferido? Favori tatlı türün nedir? En sevdiğin tatlı ne? Ricky, este es mi amigo Suzuki. Ricky, bu benim arkadaşım Suzuki. Ricky, bu arkadaşım Suzuki. Tom miró un ratón. Tom bir fare gördü. Tom fareye baktı. Mientras Alí miraba al caballo Ipek saltaba a la cuerda. Ali ata bakarken İpek ip atlıyordu. Ali, İpek atına bakarken ipe atladı. Emel dijo que no volvería a casa. Emel eve gelmeyeceğini söyledi. Emel eve dönmeyeceğini söyledi. No me puedo creer que Tom se haya ido sin decir adiós. Tom'un veda etmeden gittiğine inanamıyorum. Tom'un hoşça kal demeden gittiğine inanamıyorum. Tom me dijo que prefería no ir. Tom bana gitmeyi tercih etmediğini söyledi. Tom gitmemeyi tercih ettiğini söyledi. Hagámoslo otra vez. Onu tekrar yapalım. Bir daha yapalım. Eres tan vieja. Çok yaşlısın. Çok yaşlısın. Los amigos de Mary querían ayudarla. Mary'nin arkadaşları ona yardım etmek istiyorlardı. Mary'nin arkadaşları ona yardım etmek istedi. Estoy buscando un regalo para mi madre. Annem için bir hediye arıyorum. Anneme bir hediye arıyorum. Tendré que llamarte más tarde. Seni daha sonra aramak zorunda kalacağım. Seni sonra ararım. Los dos somos de Tampa. Her ikimiz de Tampa'lıyız. İkimiz de Tampa'lıyız. Ella se acostó con su jefe. O, patronu ile yattı. Patronunla yattı. Tráeme mis gafas. Gözlüğümü getir. Gözlüğümü getir. Hay un caballero que quiere verte. Seni görmek isteyen bir beyefendi var. Seni görmek isteyen bir bey var. ¿Cuántos hermanos tienes? Kaç tane kardeşin var? Kaç kardeşin var? Pienso que es demasiado joven. Bence o çok genç. Bence çok genç. Te escucharé. Seni dinleyeceğim. Seni dinleyeceğim. En esa época no había radios. O zamanlar hiç radyo yoktu. O zamanlar radyo yoktu. Lo he visto todo. Onun hepsini gördüm. Her şeyi gördüm. Algo así no puede ocurrir en Japón. Böylesi Japonya'da olamaz. Japonya'da böyle bir şey olamaz. No sé dónde está mi reloj. Saatimin nerede olduğunu bilmiyorum. Saatimin nerede olduğunu bilmiyorum. Vayamos a un restaurante japonés. Japon restoranına gidelim. Japon restoranına gidelim. Tom es el novio de Mary. Tom Mary'nin erkek arkadaşıdır. Tom, Mary'nin erkek arkadaşı. Tom sabe el secreto. Tom sırrı biliyor. Tom sırrı biliyor. Me gustan dos hombres. İki adamdan hoşlanıyorum. İki adamdan hoşlanıyorum. Los periódicos no publicaron nada. Gazeteler bir şey yayımlamadı. Gazeteler hiçbir şey yayınlamadı. Todos mienten. Herkes yalan söyler. Herkes yalan söyler. Bob estará en casa a las seis. Bob altıda evde olacak. Bob saat 6'da evde olacak. Fue un cambio radical. O bir köklü değişiklikti. Radikal bir değişimdi. Lo que yo haga es mi problema. Yaptığım şey benim sorunumdur. Benim ne yaptığım benim sorunum. Estos no te los puedo dar. Bunları sana veremem. Bunları sana veremem. ¿Adónde quiere ir? Nereye gitmek istersiniz? Nereye gitmek istiyorsun? ¿A qué hora es la reunión? Toplantı ne zaman? Toplantı ne zaman? He venido a verte. Seni görmek için geldim. Seni görmeye geldim. No soy grosero. Ben küfürbaz değilim. Kaba değilim. No olvidaré eso. Onu unutmayacağım. Bunu unutmayacağım. Solo las personas libres pueden ser felices. Sadece özgür insanlar mutlu olabilir. Sadece özgür insanlar mutlu olabilir. ¿A qué te refieres con eso? Onunla ne demek istiyorsun? Ne demek istiyorsun? ¿Y ahora qué piensas? Şimdi, ne düşünüyorsun? Şimdi ne düşünüyorsun? ¿Me puedo quedar? Kalabilir miyim? Kalabilir miyim? A Tom no le gusta la comida china. Tom Çin yemeklerini sevmez. Tom Çin yemeği sevmez. Era demasiado tarde. Çok geçti. Artık çok geçti. ¿Dónde encontraste esa muñeca? O oyuncak bebeği nerede buldun? O bebeği nereden buldun? ¿Qué hice con mis llaves? Ben anahtarlarımla ne yaptım? Anahtarlarımı ne yaptım? No volveré a hablar contigo, Charles. Seninle tekrar asla konuşmayacağım Charles. Seninle bir daha konuşmayacağım Charles. Donald Trump le da mala fama a la mierda. Donald Trump bokun adını lekeliyor. Donald Trump bokun adını kötüye çıkarıyor. No la he visto desde entonces. Ben o zamandan beri onu görmedim. O zamandan beri onu görmedim. El rock es la música de los jóvenes. Rock gençlerin müziğidir. Rock gençlerin müziğidir. También fui allí. Ben de oraya gittim. Ben de oraya gittim. Bob está acostumbrado al trabajo duro. Bob sıkı çalışmaya alıştı. Bob sıkı çalışmaya alışkındır. Deberías comer frutas y verduras por lo menos tres veces al día. Günde en azından üç defa sebze ve meyve yemelisin. Günde en az üç kez meyve ve sebze yemelisin. Ellos escribieron tres libros. Onlar üç kitap yazdı. Üç kitap yazdılar. Tengo un tío que vive en Kioto. Kyoto'da yaşayan bir amcam var. Kyoto'da yaşayan bir amcam var. Debes responder estas preguntas. Bu soruları cevaplamalısın. Bu sorulara cevap vermelisin. Tom le dio a Mary un libro acerca de Australia. Tom Mary'ye Avustralya hakkında bir kitap verdi. Tom, Mary'e Avustralya hakkında bir kitap verdi. ¿Eres buen cocinero? Sen iyi bir aşçı mısın? İyi bir aşçı mısın? Antes de que los bomberos pudieran llegar, ambos edificios se quemaron. İtfaiyeciler gelemeden her iki bina da yandı. İtfaiyeciler gelmeden iki bina da yandı. La melodía de ese vals siempre me hipnotiza. Şu valsin melodisi beni daima hipnotize eder. Vals'in melodisi beni her zaman hipnotize eder. El test fue fácil. Test kolaydı. Test çok kolaydı. No has cantado, ¿verdad? Şarkı söylemedin, değil mi? Şarkı söylemedin, değil mi? Contigo siempre seré feliz. Seninle her zaman mutlu olacağım. Seninle her zaman mutlu olacağım. ¡Trae una pizza y una cerveza! Bir pizza ve bir bira getir! Pizza ve bira getir! "A" es la primera letra del alfabeto. "A", alfabenin ilk harfidir. "A" alfabenin ilk harfidir. ¿Cómo se llama vuestra hija? Kızınızın adı nedir? Kızınızın adı ne? No sabía que te alojabas en este hotel. Bu otelde kaldığını bilmiyordum. Bu otelde kaldığını bilmiyordum. Tom va a la iglesia todos los domingos. Tom her pazar kiliseye gider. Tom her pazar kiliseye gider. He perdido mis gafas, pero las necesito para encontrarlas. Gözlüğümü kaybettim fakat onu bulmak için ona ihtiyacım var. Gözlüklerimi kaybettim ama onları bulmak için onlara ihtiyacım var. El coche nuevo es suyo. Yeni araba onun. Yeni araba sizin. ¿Has alimentado a un cocodrilo alguna vez? Hiç timsah besledin mi? Hiç timsah besledin mi? Esa foto la he visto antes. O resmi daha önce gördüm. Bu fotoğrafı daha önce görmüştüm. Mi padre juega al tenis todos los domingos. Babam her pazar tenis oynar. Babam her pazar tenis oynar. Ya estoy aburrida. Zaten sıkıldım. Şimdiden sıkıldım. Deja que te enseñe cómo se hace. Onu nasıl yapacağını sana göstereyim. Sana nasıl yapıldığını göstereyim. Ayer no había ningún niño en el parque. Dün parkta hiç çocuk yoktu. Dün parkta hiç çocuk yoktu. A Tom no le gusta la vida en la ciudad. Tom şehir hayatını sevmez. Tom şehirde yaşamayı sevmiyor. ¿Dónde vive ella? Nerede yaşıyor? Nerede yaşıyor? No pude encontrar su casa. Ben onun evini bulamadım. Evini bulamadım. Trabajo por la mañana. Ben sabahları çalışırım. Sabahları çalışıyorum. Si yo pudiese ser así... Eğer öyle olabilseydim... Eğer ben de böyle olsaydım... No me importa lo que diga tu madre. Annenin söylediği umurumda değil. Annenin ne dediği umurumda değil. Deslice para desbloquear. Kilidi açmak için kaydırın. Açmak için kaydır. Él no es mi padre. O benim babam değil. O benim babam değil. Él usa bien sus talentos. Yeteneklerini iyi kullanır. Yeteneklerini iyi kullanıyor. Conozco a la chica que está jugando al tenis. Tenis oynayan kızı tanıyorum. Tenis oynayan kızı tanıyorum. Voy a necesitar tu ayuda. Senin yardımına ihtiyacım olacak. Yardımına ihtiyacım olacak. ¿Estás solo en casa? Evde yalnız mısın? Evde yalnız mısın? Él descubrió América. Amerika'yı keşfetti. Amerika'yı keşfetti. No deberíamos aparcar aquí. Buraya park etmemeliyiz. Buraya park etmemeliyiz. Me encanta la comida italiana. İtalyan yemeğini severim. İtalyan yemeklerine bayılırım. ¡Devuélveme mi juventud! Bana gençliğimi geri ver! Gençliğimi geri ver! ¿Cuál es la película más popular en este momento? Şimdi en popüler film nedir? Şu anda en popüler film hangisi? ¿Trajiste la tuya? Seninkini getirdin mi? Sen kendininkini getirdin mi? Necesito un taxi. Bir taksiye ihtiyacım var. Taksiye ihtiyacım var. Tom volvió a preguntar. Tom tekrar sordu. Tom tekrar sordu. ¿Vas a bailar conmigo? Benimle dans edecek misin? Benimle dans eder misin? Trabajamos para ti. Senin için çalışıyoruz. Senin için çalışıyoruz. Tenía todo bajo control. Her şey kontrolüm altındaydı. Her şey kontrolüm altındaydı. Tú eras mi amigo. Benim arkadaşımdın. Sen benim arkadaşımdın. Tom y yo vivimos juntos. Tom ve ben birlikte yaşıyoruz. Tom ve ben birlikte yaşıyoruz. Ella nunca se ha enamorado. O hiçbir zaman âşık olmadı. O hiç aşık olmadı. A nuestro profesor le encanta su nuevo coche. Öğretmenimiz yeni arabasını seviyor. Öğretmenimiz yeni arabasını çok sevdi. ¡Guau-uau-uau! Hav, hav, hav! Vay, vay, vay! Hay un gato en la cocina. Mutfakta bir kedi var. Mutfakta bir kedi var. Comería queso, si lo tuviera Eğer olsaydı peynir yerdim. Olsaydı peynir yerdim. ¿Será un examen difícil? Zor bir sınav mı olacak? Zor bir sınav mı olacak? ¿Va a venir alguien más? Başka biri gelecek mi? Başka gelen var mı? ¿Dónde está mi comida? Yiyeceğim nerede? Yemeğim nerede? Empezó a llover por la tarde. Akşam yağmur yağmaya başladı. Öğleden sonra yağmur yağmaya başladı. La cena está lista, así que podemos comer cuando queramos. Akşam yemeği hazır, bu yüzden istediğimiz zaman yiyebiliriz. Yemek hazır, istediğimiz zaman yiyebiliriz. ¿Recuerdas lo despacio que iba el internet? İnternetin ne kadar yavaş olduğunu hatırlıyor musun? İnternetin ne kadar yavaş gittiğini hatırlıyor musun? Tampoco eres tan importante. Sen de o kadar önemli değilsin. O kadar da önemli değilsin. Tom es malo. Tom kötüdür. Tom kötü biri. No es un gato, es un perro. O bir kedi değil, o bir köpek. Kedi değil, köpek. Yo la quería. Ben onu sevdim. Onu seviyordum. ¿Has dejado la ventana abierta? Pencereyi açık bıraktın mı? Pencereyi açık mı bıraktın? ¿Lo hicisteis por vosotros mismos? Onu kendiniz mi yaptınız? Bunu kendiniz için mi yaptınız? Mi compañero de habitación está loco. Benim oda arkadaşım deli. Oda arkadaşım delinin teki. Es bonito. Bu güzeldir. Güzel. ¿Quién dijo eso? ¡Está totalmente equivocado! Kim bunu söyledi? Tamamen yanlış. Kim söyledi bunu? Tú eres mi vida. Hayatımsın. Sen benim hayatımsın. Me escribió una larga carta. Bana uzun bir mektup yazdı. Bana uzun bir mektup yazdı. Me gustan las matemáticas. Ben matematikten hoşlanırım. Matematiği severim. ¿Adónde ha ido este hombre? Nereye gitti bu adam? Bu adam nereye gitti? Me ha escrito una carta de amor. O bana bir aşk mektubu yazdı. Bana bir aşk mektubu yazdı. Ella cuidó del niño. Çocuğa o baktı. Çocuğa o baktı. Eso es una muñeca. O bir oyuncak bebek. Bu bir oyuncak bebek. Tom no ha vivido nunca en Boston. Tom, hiç Boston'da yaşamadı. Tom Boston'da hiç yaşamadı. ¿Quién está escribiendo estos comentarios? Bu yorumları kim yazıyor? Bu yorumları kim yazıyor? ¿Sí o no? Evet mi, hayır mı? Evet mi hayır mı? Aquí tengo algunos amigos. Burada birkaç arkadaşım var. Burada birkaç arkadaşım var. Soy el líder de este equipo. Ben bu takımın lideriyim. Bu takımın lideri benim. Están en Berlín. Onlar Berlin'de. Berlin'deler. Nunca como nada antes del desayuno. Kahvaltıdan önce asla bir şey yemem Kahvaltıdan önce hiçbir şey yemem. A Jim le gusta el médico. Jim doktoru seviyor. Jim doktordan hoşlanıyor. Me siento mal por ellos. Onlar için kötü hissediyorum. Onlar için üzülüyorum. Para cambiar algo, debes hacer algo. Bir şeyi değiştirmek için bir şey yapmak zorundasın. Bir şeyi değiştirmek için bir şeyler yapmalısın. Kobe es la ciudad donde nací. Kobe doğduğum şehirdir. Kobe doğduğum şehir. Ésta fue mi primera visita a un país en el extranjero. Bu benim ilk yabancı ülke ziyaretimdi. Bu yurtdışındaki bir ülkeye ilk ziyaretimdi. Yo también quiero casarme, madre. Ben de evlenmek istiyorum, anne. Ben de evlenmek istiyorum anne. Tom no tenía ganas de jugar al golf. Tom'un canı golf oynamak istemiyordu. Tom golf oynamak istemiyordu. Necesitarás dormir. Uykuya ihtiyacın olacak. Uyuman gerekecek. Él también puede hablar ruso. O, Rusça da konuşabilir. O da Rusça konuşabiliyor. Ven cuando quieras. Ne zaman istersen gel. İstediğin zaman gel. ¿Él lleva viviendo aquí dos años? O, iki yıldır burada mı yaşıyor? İki yıldır burada mı yaşıyor? Tom tiene mucho más dinero que yo. Tom benim sahip olduğumdan daha çok paraya sahip. Tom'un benden çok daha fazla parası var. Él es un hombre cruel. O, zalim bir adamdır. O zalim bir adam. Estoy de vacaciones. Tatildeyim. Tatildeyim. Te está apoyando voluntariamente. O, gönüllü olarak size destek veriyor. Seni gönüllü olarak destekliyor. ¿Le gusta perder? Kaybetmekten hoşlanır mısın? Kaybetmeyi sever misin? Los indígenas en Ecuador hablamos quichua. Biz Ekvador'daki yerliler Keçuvaca konuşuruz. Ekvador'daki yerliler kichua konuşurlar. Deberías pedir perdón. Özür dilemelisin. Özür dilemelisin. Esa cámara me pertenece. Şu kamera bana ait. O kamera bana ait. ¡Vas a ser padre de nuevo! Yeni baba olacaksın! Tekrar baba olacaksın! ¿Cuándo pasó? O ne zaman oldu? Bu ne zaman oldu? Nunca hago nada estúpido. Asla aptalca bir şey yapmam. Asla aptalca bir şey yapmam. Tom tuvo suerte de que no lo mataran. Tom öldürülmediği için şanslıydı. Tom öldürülmediği için şanslıydı. ¿Quién dirige las cosas aquí? İşleri burada kim çevirir? Burada işleri kim yürütüyor? Quiere ir con nosotros al cine. O bizimle birlikte sinemaya gelmek istiyor. Bizimle sinemaya gelmek istiyor. Él le da todo lo que quiere. O, ona istediği her şeyi verir. Ona istediği her şeyi veriyor. Entró en la habitación después de que te fueras. O, sen ayrıldıktan sonra odaya girdi. Sen gittikten sonra odaya girdi. Tom hizo un buen trabajo. Tom iyi bir iş yaptı. Tom iyi iş çıkardı. ¿Lo he dicho? Onu söyledim mi? Öyle mi dedim? Quisiera invitarle a almorzar, si no está ocupado. Eğer meşgul değilseniz, sizi öğle yemeğine davet etmek isterim. Meşgul değilsen sana öğle yemeği ısmarlamak istiyorum. ¿Crees que me quiere? Onun beni sevdiğini düşünüyor musun? Sence beni seviyor mu? Me dijo que estaba enfermo. O bana hasta olduğunu söyledi. Bana hasta olduğunu söyledi. ¡Tan solo hazlo! Sadece onu yap. Yap şunu! Por favor, déjame una pluma. Lütfen bana bir kalem bırak. Lütfen bana bir kalem ver. Tengo algunos libros en inglés. Birkaç İngilizce kitabım var. Bazı İngilizce kitaplarım var. Necesitamos ayuda. Yardıma ihtiyacımız var. Yardıma ihtiyacımız var. ¿A que ese estudiante corre mucho? Şu öğrenci hızlı koşar, değil mi? Bu öğrenci çok koşuyor, değil mi? Tom está prometido con Ruth. Tom, Ruth ile nişanlı. Tom Ruth'la nişanlı. Él mantuvo su promesa. O, sözünü tuttu. Sözünü tuttu. ¿Puede hacer este trabajo? O bu işi yapabilir mi? Bu işi yapabilir misin? Todos estamos en el mismo barco. Hepimiz aynı gemideyiz. Hepimiz aynı gemideyiz. ¡Vayamos todos juntos! Hepimiz birlikte gidelim! Hep beraber gidelim! Compré dos pares de pantalones. İki pantolon satın aldım. İki çift pantolon aldım. Me dio este CD. Bana bu CD'yi verdi. Bana bu CD'yi verdi. No tengo la llave. Anahtarım yok. Anahtarım yok. Ella va a aprender a conducir. O, araba sürmeyi öğrenecek. Araba kullanmayı öğrenecek. Él se sentó y escuchó la radio. Oturdu ve radyo dinledi. Oturdu ve radyoyu dinledi. Estaba viendo la televisión cuando llegó Tomás. Tom geldiğinde televizyon izliyordum. Tomas geldiğinde televizyon izliyordum. ¿Por qué estoy escribiendo este mensaje? Neden ben bu mesajı yazıyorum? Neden bu mesajı yazıyorum? No sé si es feliz. Onun mutlu olup olmadığını bilmiyorum. Mutlu olup olmadığını bilmiyorum. Quiero una mesa baja. Kısa bir masa istiyorum. Düşük bir masa istiyorum. Quería irme a casa. Eve gitmek istedim. Eve gitmek istedim. Te llamo para que vengas. Seni gelmen için arıyorum. Seni ararım. Un té verde, por favor. Bir yeşil çay, lütfen. Yeşil çay, lütfen. ¿Te ríes alguna vez? Hiç güler misin? Hiç güldün mü? Lo estoy esperando. Onu bekliyorum. Bekliyorum. Contraté a Tom. Tom'a iş verdim. Tom'u işe aldım. Los dos son muy listos. Onların ikisi de çok akıllı. İkiniz de çok zekisiniz. Dime dónde está. Bana onun nerede olduğunu söyle. Nerede olduğunu söyle. Quiero practicar baloncesto con él. Onunla basketbol oynama pratiği yapmak istiyorum. Onunla basketbol oynamak istiyorum. Es muy divertido aprender esperanto. Esperanto dilini öğrenmek çok eğlencelidir. Esperanto öğrenmek çok eğlenceli. ¿Regresa usted mañana? Yarın geri geliyor musun? Yarın gelecek misin? Admití que estaba equivocado. Hatalı olduğumu itiraf ettim. Yanıldığımı kabul ettim. ¿Soñamos todos los días? Her gün rüya görür müyüz? Her gün rüya mı görüyoruz? Los dos son artistas. Onların ikisi de sanatçı. İkiniz de sanatçısınız. Me alegro de que me hayan invitado a cenar. Ben akşam yemeğine davet edildiğim için memnun oldum. Yemeğe davet edildiğime sevindim. Hice bien mi trabajo. Ben işimi iyi yaptım. İşimi iyi yaptım. Cerraré la puerta. Kapıyı kapatacağım. Kapıyı kilitleyeceğim. Me robaron el poco dinero que tenía. Sahip olduğum çok az para çalındı. Sahip olduğum az parayı çaldılar. Tom quería hablar con Mary cara a cara. Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi. Tom, Mary ile yüz yüze konuşmak istedi. Él llevaba un esmoquin. O, bir smokin giyiyordu. Smokin giyiyordu. Estoy flojo en física. Fizikte zayıfım. Fizikte biraz tembelim. Era duro como piedra. O, kaya gibi sertti. Taş gibi sertti. Yo quería que ella ganara. Onun kazanmasını istiyordu. Onun kazanmasını istedim. ¿Quieres mi ayuda? Yardımımı ister misin? Yardımımı mı istiyorsun? Él necesita gafas. Onun gözlüğe ihtiyacı var. Gözlüğe ihtiyacı var. Voy a daros treinta dólares. Size otuz dolar vereceğim. Size 30 dolar vereceğim. ¿Cuándo fue la última vez que te duchaste? En son ne zaman duş aldın? En son ne zaman duş aldın? ¿Cuánto tarda? Ne kadar sürer? Ne kadar sürer? ¿Cuál es tu dirección de correo electrónico? Elektronik posta adresin nedir? E-posta adresin ne? Has venido pronto a casa. Eve erken geldin. Erkencisin. Creo que deberíamos hablar con Tom. Bence Tom'la konuşmalıyız. Bence Tom'la konuşmalıyız. Es mi autobús. Bu benim otobüsüm. Bu benim otobüsüm. ¿Cuál es tu perfume preferido? Senin en sevdiğin parfüm nedir? En sevdiğin parfüm hangisi? Algunas personas van a la iglesia los domingos por la mañana. Bazı insanlar Pazar sabahı kiliseye gider. Bazı insanlar pazar sabahları kiliseye gider. Cuéntame la historia. Bana hikayeyi anlat. Bana hikayeyi anlat. Él solo tenía treinta y seis años. Sadece otuz altı yaşındaydı. Daha 36 yaşındaydı. No lo sabéis. Onu bilmiyorsunuz. Bilmiyorsunuz. Debería darme las gracias. O bana teşekkür etmeli. Bana teşekkür etmelisin. Te responderé en un día o dos. Bir ya da iki gün içinde sana cevap vereceğim. Bir iki gün içinde sana dönerim. ¿Cuánto has tardado en venir aquí? Buraya gelmen ne kadar zamanını aldı? Buraya gelmen ne kadar sürdü? Iré contigo. Seninle gideceğim. Ben de seninle geliyorum. Esta es mi prima. Bu benim kuzenim. Bu benim kuzenim. Deberías haberle dejado solo. Onu yalnız bırakmalıydın. Onu yalnız bırakmalıydın. Normalmente no tomo café. Normalde kahve içmem. Genelde kahve içmem. Me cambiaré de camisa antes de irme. Gitmeden önce gömleğimi değiştireceğim. Gitmeden önce üstümü değiştireyim. Tom es un héroe. Tom bir kahramandır. Tom bir kahraman. Me voy al otro lado del mundo. Dünyanın öteki ucuna gidiyorum. Dünyanın öbür ucuna gidiyorum. Le pondré un poco de sal a la carne. Ete biraz tuz koyacağım. Ete biraz tuz koyacağım. Tengo mis propios problemas. Benim kendi sorunlarım var. Benim kendi sorunlarım var. ¿Terminaste el trabajo? Henüz işi bitirdin mi? İşi bitirdin mi? ¡Qué bebé más adorable! Ne şirin bir bebek! Ne tatlı bir bebek! ¿Qué pasa si se equivocan? Onlar hatalıysa ne olur? Ya yanılıyorlarsa? Debería haber tenido más cuidado con eso. Daha dikkatli olmalıydım. Daha dikkatli olmalıydım. Quédese sentado, por favor. Oturmuş olarak kalın lütfen. Lütfen oturun. Amamos esa muchacha. Bu kızı seviyoruz. O kızı seviyoruz. ¿Cuántos tipos de nacionalismo son? Milliyetçilik kaç çeşittir? Kaç çeşit milliyetçisiniz? Más o menos lo entiendo. Az çok anlıyorum. Hemen hemen anlıyorum. Preferiría haber ido al concierto ayer por la noche. Dün gece konsere gitmeyi tercih ederdim. Dün gece konsere gitmeyi tercih ederdim. ¿Cuál es el nombre de pila del señor Johnson? Bay Johnson'ın ilk adı nedir? Bay Johnson'ın ilk adı ne? El oro es el rey de reyes. Altın kralın kralıdır. Altın kralların kralıdır. Ella está ocupada. O meşgul. O meşgul. Soy un buen niño. Ben iyi bir çocuğum. Ben iyi bir çocuğum. Yo estaba equivocado. Olvidate de lo que te dije. Hatalıydım. Sana dediğim şeyleri unut. Sana söylediklerimi unut. Sin gafas está casi ciega. Gözlük olmadan o âdeta kördür. Gözlüğü olmadan neredeyse kör. Hoy tengo una cita con el destino. Bugün kaderle bir randevum var. Bugün kaderle randevum var. ¿Qué hace por la tarde? Öğleden sonra ne yapıyorsun? Öğleden sonra ne yapıyorsun? La vi hace tres años. Ben onu üç yıl önce gördüm. Onu üç yıl önce gördüm. Deberías irte a casa. Eve gitmelisin. Eve gitmelisin. ¿Has jugado alguna vez al béisbol? Sen hiç beyzbol oynadın mı? Hiç beyzbol oynadın mı? Levántate temprano o llegarás tarde. Erken kalk, yoksa geç kalacaksın. Erken kalk yoksa geç kalacaksın. Esto está muy bueno. Bu çok iyi. Bu çok güzel. Hoy aprendí muchas palabras españolas y ahora sé decir "mejilla", "barbilla" y "rodilla". Bugün ben çok İspanyolca sözcük öğrendim ve "yanak", "çene" ve "diz" diyebiliyorum. Bugün bir sürü İspanyolca kelime öğrendim ve artık "bıçak", "bıçak" ve "bıçak" demeyi biliyorum. Mike y Ken son amigos. Mike ve Ken arkadaştır. Mike ve Ken arkadaş. Ahora estoy muy cansado. Şu anda çok yorgunum. Şimdi çok yorgunum. Sé cómo lo puedo hacer. Bunu nasıl yapacağımı biliyorum. Nasıl yapacağımı biliyorum. Está muy lejos. Bu çok uzak. Çok uzak. Eso es mi asunto. O, benim meselemdir. Bu benim işim. Tom le escribió a Mary una carta en francés. Tom Mary'ye Fransızca bir mektup yazdı. Tom, Mary'ye Fransızca bir mektup yazdı. Casi me rompes la mandíbula. Neredeyse çenemi kırdın. Az kalsın çenemi kırıyordun. Soy un mujeriego. Ben bir çapkınım. Ben bir zamparayım. Esto es una naranja. Bu bir portakaldır. Bu bir portakal. Este es mi CD. Bu benim CD'imdir. Bu benim CD'm. Tiene la costumbre de chupar el lápiz. Onun kalem emme alışkanlığı var. Kalemi emme alışkanlığı var. Tom se subió al barco con sus tres niños. Tom, üç çocuğu ile birlikte gemiye bindi. Tom üç çocuğuyla birlikte gemiye bindi. Tienen la misma edad. Onlar aynı yaştalar. Aynı yaştalar. ¿Qué quieres que le diga a Tom? Tom'a ne söylemek istersin? Tom'a ne söylememi istiyorsun? Me llamo Yamada. Benim adım Yamada. Benim adım Yamada. Deberíais comer más fruta. Daha fazla meyve yemelisiniz. Daha fazla meyve yemelisiniz. ¿Cuántos años duró la Guerra de los Cien Años? Yüz-Yıl savaşı kaç yıl sürdü? Yüz Yıl Savaşları kaç yıl sürdü? Mi mano está en agua cálida. Elim ılık suda. Elim sıcak suda. Ojalá supiera hablar francés. Keşke Fransızca konuşabilsem. Keşke Fransızca konuşabilseydim. Debes de ser la madre de Tom. Sen Tom'un annesi olmalısın. Sen Tom'un annesi olmalısın. Sobrevivirá. O, hayatta kalacak. Yaşayacak. Tom no puede oíros. Tom sizi duyamaz. Tom sizi duyamaz. No sabíamos qué autobús coger. Hangi otobüse bineceğimizi bilmiyorduk. Hangi otobüse bineceğimizi bilmiyorduk. El trayecto en avión fue agobiante. Uçak seyahati bunaltıcıydı. Uçak yolculuğu çok yorucuydu. Nosotros vamos de vez en cuando al zoológico. Biz ara sıra hayvanat bahçesine gideriz. Zaman zaman hayvanat bahçesine gideriz. No tiene muchos amigos en este pueblo. Bu kasabada çok arkadaşı yok. Bu kasabada pek arkadaşı yok. Tom se parece a ti. Tom sana benziyor. Tom sana benziyor. Tom busca a alguien que hable francés. Tom, Fransızca konuşan birisini arıyor. Tom Fransızca bilen birini arıyor. Por favor, saluda a tus padres. Lütfen ailene selam söyle. Lütfen ailene merhaba de. Todos mis amigos hablan francés. Bütün arkadaşlarım Fransızca konuşurlar. Bütün arkadaşlarım Fransızca konuşur. No está en nuestro grupo. O bizim grupta değil. Bizim grubumuzda değil. Él es un típico japonés. O tipik bir Japon. Tipik bir Japon. ¿Cuál es tu deporte de invierno preferido? Favori kış sporun nedir? En sevdiğin kış sporu hangisi? Nací en 1972. 1972'de doğdum. 1972'de doğdum. Salió desnuda de la ducha. O, duştan çıplak çıktı. Duştan çıplak çıktı. Creo que Tom es joven. Sanırım Tom genç. Tom'un genç olduğunu düşünüyorum. Yo no te abandoné. Ben senden vazgeçmedim. Seni terk etmedim. No es bueno engañar a los colegas. İş arkadaşlarınla dalga geçmen hoş değil. İş arkadaşlarını aldatmak iyi bir şey değildir. Tom estaba durmiendo en su cama. Tom yatağında uyuyordu. Tom yatağında uyuyordu. Este libro es nuevo. Bu kitap yeni. Bu yeni bir kitap. ¿No tienes hambre? Aç değil misin? Aç değil misin? Estuve en el mismo hospital. Aynı hastanedeydim. Ben de aynı hastanedeydim. Él volvió a casa tres horas después. Üç saat sonra eve geri döndü. Üç saat sonra eve geldi. Haz tus deberes antes de ver la televisión. TV izlemeden önce ev ödevini yap. Televizyon izlemeden önce ödevini yap. ¿El amor existe? Aşk var mıdır? Aşk diye bir şey var mı? Estamos de acuerdo también. Biz de kabul ediyoruz. Biz de aynı fikirdeyiz. Se sentía enfermo. O hasta hissediyordu. Kendini hasta hissediyordu. Me han invitado a esta fiesta. Ben bu partiye davet edildim. Bu partiye davet edildim. Al menos, él podría excusarse. En azından özür dileyebilirdi. En azından özür dileyebilir. Tom ya no es un niño. Tom artık bir oğlan değil. Tom artık çocuk değil. Es demasiado viejo para ti. O senin için çok yaşlı. Senin için çok yaşlı. Soy un héroe. Ben bir kahramanım. Ben bir kahramanım. A veces es bueno probar cosas nuevas. Bazen yeni şeyleri denemek iyidir. Bazen yeni şeyler denemek iyidir. Un hecho es, esencialmente, irrebatible. Bir gerçek, esas olarak, tartışılmazdır. Gerçek şu ki, esasında, tartışılmazdır. Él es abogado. O bir avukattır. O bir avukat. Pidió ayuda. O, yardım istedi. Yardım istedi. ¡Estamos perdidos! Kaybolduk! Kaybolduk! A mí me parece muy difícil. Benim için çok zor gibi görünüyor. Bana çok zor geliyor. Tom no sabe adónde fue Mary. Tom Mary'nin nereye gittiğini bilmiyor. Tom Mary'nin nereye gittiğini bilmiyor. El niño está comiendo pan. Çocuk ekmek yiyor. Çocuk ekmek yiyor. Tom ya casi no habla con nosotros. Tom bizimle artık neredeyse hiç konuşmuyor. Tom artık bizimle konuşmuyor. ¿Para qué tienes los pies? Neden ayakların var? Ayakların ne işe yarıyor? Mi casa está cerca de la estación de tren. Evim tren istasyonuna yakındır. Evim tren istasyonunun yakınında. Tiene tres hijas. Üç kızı var. Üç kızı var. ¡Recuerda lo que hiciste! Yaptığını unutma! Ne yaptığını unutma! Eres cuidadoso. Sen dikkatlisin. Çok dikkatlisin. Te lo agradezco. Teşekkür ederim. Minnettarım. No puedes decirlo. Onu söyleyemezsin. Söyleyemezsin. Si hubiera podido, lo habría hecho. Eğer yapabilseydim, yapardım. Yapabilseydim, yapardım. ¿Qué vas a hacer esta tarde? Bu öğleden sonra ne yapacaksın? Öğleden sonra ne yapıyorsun? El español es su lengua materna. İspanyolca onun ana dilidir. İspanyolca onun ana dilidir. Dan presentó Linda a Matt y Rita. Dan, Linda'yı Mat ve Rita'ya tanıttı. Dan, Linda'yı Matt ve Rita ile tanıştırdı. Todo el mundo está leyendo. Herkes okuyor. Herkes okuyor. Estuvo lloviendo mucho durante todo el día. Bütün gün çok yağmur yağdı. Bütün gün çok yağmur yağıyordu. El té está muy agradable. Çay çok lezzetli. Çay çok güzel. Él juega allí. O orada oynar. Orada oynuyor. ¿Sabes por qué se fue Tom a Boston? Tom'un neden Boston'a gittiğini biliyor musun? Tom'un Boston'a neden gittiğini biliyor musun? Le amaba. Ben onu sevdim. Onu seviyordum. ¿Te parece divertido? Onu komik mi buluyorsun? Sence bu komik mi? La nicotina es un veneno. Nikotin zehirdir. Nikotin bir zehirdir. Parece nieve. Bu kar gibi görünüyor. Kar gibi görünüyor. Ella nada bien. O, iyi yüzer. O iyi değil. Esto va a ser difícil. Bu zor olacak. Bu biraz zor olacak. Nada hace feliz a Tom. Tom'u hiçbir şey mutlu etmez. Tom'u hiçbir şey mutlu edemez. Por desgracia, no creo que yo fuera de mucha ayuda. Ne yazık ki çok yardımım olacağını sanmıyorum. Ne yazık ki, pek yardımcı olabileceğimi sanmıyorum. Dime que he hecho lo correcto. Bana doğru şeyi yaptığımı söyle. Bana doğru şeyi yaptığımı söyle. ¿Lo sabes? Bunu biliyor musun? Biliyor musun? Creo que estás loca. Bence sen delisin. Bence sen delisin. Creo que llegaremos antes del mediodía. Sanırım öğleden önce oraya varacağız. Sanırım öğlene kadar orada oluruz. El señor Brown tiene cuatro hijos. Bay Brown'ın dört çocuğu var. Bay Brown'ın dört çocuğu var. El bebé tiene un día. Bebek bir günlüktür. Bebeğin bir günü var. Todos conocen su nombre. Onun adını herkes bilir. Herkes adını biliyor. Despiértese, por favor. Lütfen uyanın. Uyanın lütfen. Vosotras sois sus hijas. Siz onun kızlarısınız. Siz onun kızlarısınız. Un gran número de personas visitan la histórica ciudad. Tarihi kenti çok sayıda insan ziyaret eder. Birçok insan tarihi şehri ziyaret ediyor. Aquí está la lista de vinos. İşte şarap listesi. İşte şarap listesi. Yo enseño español. Ben İspanyolca öğretirim. Ben İspanyolca öğretiyorum. Él está cansado. O yorgun. Yorgun. Voy con Tom. Tom ile gidiyorum. Tom'la gidiyorum. Tom va a cantar. Tom şarkı söyleyecek. Tom şarkı söyleyecek. No podremos llegar a casa a tiempo. Biz zamanında eve varamayacağız. Eve zamanında varamayız. Volveré a las seis y media. 6:30'da geri döneceğim. 6:30'da dönerim. Tenías una semana para terminar esto. Bunu bitirmek için bir haftan vardı. Bunu bitirmek için bir haftan vardı. Quiero descansar. Dinlenmek istiyorum. Dinlenmek istiyorum. ¿Es un gran problema? Bu büyük bir sorun mu? Bu büyük bir sorun mu? No tengo una hermana, tengo dos. Benim bir tane kız kardeşim yok, iki tane var. Benim bir kız kardeşim yok, iki tane var. Se hallaron mucha sangre y cristales rotos en la escena del crimen. Suç mahallinde çok fazla kan ve kırık cam bulundu. Olay yerinde çok fazla kan ve kırık cam bulundu. Hoy hace calor. Bugün hava sıcak. Bugün hava çok sıcak. No puedo salir del trabajo hasta las cinco. Ben beşe kadar işten ayrılamam. Saat 5'e kadar işten çıkamıyorum. Necesito café. Kahveye ihtiyacım var. Kahveye ihtiyacım var. ¿Cómo puedo ir al paraíso? Cennete nasıl gidebilirim? Cennete nasıl gidebilirim? Los niños no pueden tomar vino. Çocuklar şarap içemezler. Çocuklar şarap içemez. Nadie me entiende. Hiç kimse beni anlamıyor. Kimse beni anlamıyor. No sabe casi nada de ese tema. O konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyor. Bu konuda neredeyse hiçbir şey bilmiyor. Pase lo que pase no juegues al póquer con Tom. Ne olursa olsun, Tom'la poker oynama. Ne olursa olsun Tom'la poker oynama. Soy un chico. Ben bir erkek çocuğuyum. Ben bir erkeğim. Llegas demasiado tarde. Çok geç kaldın. Çok geç kaldın. Vamos solos. Yalnız gidiyoruz. Yalnız gidelim. No le voy a decir a nadie lo que os ha pasado. Kimseye size ne olduğunu söylemeyeceğim. Başınıza gelenleri kimseye anlatmayacağım. Necesito un adaptador para esa toma de corriente. O priz için bir adaptöre ihtiyacım var. Elektriği çekmek için bir adaptöre ihtiyacım var. Esta carta llegó mientras estabas fuera. Bu mektup sen yokken geldi. Bu mektup sen yokken geldi. Estaba a punto de dormirse cuando oyó que alguien decía su nombre. Adının söylendiğini duyduğunda uyumak üzereydi. Birinin adını söylediğini duyduğunda uykuya dalmak üzereydi. Has venido muy pronto. Çok erken geldin. Çok erkencisin. Siempre que llamo está fuera. Ne zaman arasam o dışarıdadır. Ne zaman arasam dışarıda. Jessica cantaba una canción. Jessica bir şarkı söylüyordu. Jessica bir şarkı söylerdi. Su hermano siempre está viendo la televisión. Erkek kardeşi her zaman TV izliyor. Kardeşi sürekli televizyon izliyor. Él es una persona importante. O önemli bir kişidir. O önemli biri. ¿Puedo preguntarte una cosa? Sana bir şey sorabilir miyim? Sana bir şey sorabilir miyim? Parece un huevo. Bir yumurta gibi görünüyor. Yumurtaya benziyor. No quería que me odiaras. Benden nefret etmeni istemedim. Benden nefret etmeni istemedim. La montaña es verde. Dağ yeşildir. Dağ yeşil. Nunca me dijiste que tenías una hermana. Bir kız kardeşin olduğunu bana hiç söylemedin. Bana bir kız kardeşin olduğunu söylememiştin. El niño vino corriendo. Çocuk koşarak geldi. Çocuk koşarak geldi. No estoy seguro de cuándo volverá Tom. Tom'un ne zaman döneceğinden emin değilim. Tom'un ne zaman döneceğini bilmiyorum. Me temo que el doctor no está. Korkarımki doktor burada değil. Korkarım doktor burada değil. El humo del tabaco me molesta mucho. Sigara dumanı beni çok rahatsız eder. Sigara dumanı beni çok rahatsız ediyor. Mi hermano es veterinario. Erkek kardeşim bir veteriner. Kardeşim veterinerdir. Llamé a Tom. Tom'u aradım. Tom'u aradım. El perro es suyo. Köpek onundur. Köpek sizindir. Alicia duerme en su habitación. Alicia odasında uyuyor. Alicia odasında uyuyor. No mires en la caja. Kutuya bakma. Kutuya bakma. Tom está diciendo algo. Tom bir şey söylüyor. Tom bir şey söylüyor. Ella le preguntó dónde vivía, pero él era demasiado listo para decírselo. O ona nerede yaşadığını sordu fakat o söylemeyecek kadar çok akıllıydı. Nerede yaşadığını sormuş ama adam ona söylemeyecek kadar akıllıymış. ¿Es tuya esa bolsa negra? O siyah çanta senin mi? O siyah çanta senin mi? Estoy acostumbrado a que se rían de mí. Gülünmeye alışkınım. Bana gülmelerine alışkınım. Tom perdió las ganas de aprender francés. Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti. Tom Fransızca öğrenme arzusunu kaybetti. ¿Cuánta gente trabaja aquí? Burada kaç kişi çalışıyor? Burada kaç kişi çalışıyor? Empezamos a trabajar en el mes de abril. Nisan ayında çalışmaya başladık. Nisan ayında çalışmaya başladık. Dejé una nota debajo de la puerta. Ben kapının altına bir not bıraktım. Kapının altına bir not bıraktım. No hay tiempo que perder. Kaybedecek zaman yok. Kaybedecek zaman yok. Le aconsejó que visitara Boston porque pensaba que era la ciudad más bonita del mundo. Ona Boston'u ziyaret etmesini tavsiye etti, çünkü o, onun dünyadaki en güzel şehir olduğunu düşünüyordu. Boston'a gitmesini tavsiye etti çünkü dünyanın en güzel şehri olduğunu düşünüyordu. Este es el libro que quiero comprar. Satın almak istediğim kitap budur. Almak istediğim kitap bu. Llama al número que te di. Sana verdiğim numarayı ara. Sana verdiğim numarayı ara. Ya no me gusta la Navidad. Ben artık Noel'den hoşlanmıyorum. Artık Noel'i sevmiyorum. ¿Cuál es tu fruta preferida? En sevdiğin meyve hangisidir? En sevdiğin meyve hangisi? Mejorará. Bu iyileşecek. Daha iyi olacak. Por favor, no te rías de mí. Lütfen bana gülme. Lütfen bana gülme. Está leyendo el periódico. O gazete okuyor. Gazete okuyor. ¿Me puedes prestar el diccionario? Sözlüğünü ödünç alabilir miyim? Sözlüğü ödünç alabilir miyim? Lo que Tom verdaderamente quería era tener una cita con María. Tom'un gerçekte istediği şey Maria ile bir buluşmaydı. Tom'un asıl istediği Maria'yla çıkmaktı. Empecé a jugar al golf hace años. Yıllar önce golf oynamaya başladım. Golfe yıllar önce başladım. Me he olvidado de decirle una cosa a Tom. Tom'a bir şey söylemeyi unuttum. Tom'a söylemeyi unuttum. Mi afición es la música. Benim hobim müzik. Benim hobim müzik. No dijiste nada. Bir şey demedin. Hiçbir şey söylemedin. Anoche tuve un hermoso sueño. Dün gece güzel bir rüya gördüm. Dün gece çok güzel bir rüya gördüm. Le gusta beber. O içmeyi seviyor. İçmeyi seviyor. Parece enfadado. O kızgın görünüyor. Kızgın görünüyor. No hay ningún reloj en mi habitación. Odamda hiç saat yok. Odamda saat yok. Comí en el autobús. Otobüste yemek yedim. Otobüste yedim. ¿Cómo se produjo el accidente? Kaza nasıl oldu? Kaza nasıl oldu? Tom no quiere ser un héroe. Tom kahraman olmak istemiyor. Tom kahraman olmak istemiyor. Cuando le vi, estaba sentado en la biblioteca. Onu gördüğümde kütüphanede oturuyordu. Onu gördüğümde kütüphanede oturuyordu. María se quedó embarazada a los 14 años. Maria 14 yaşında hamile kaldı. Maria 14 yaşındayken hamile kaldı. Mike y Tom están en la misma clase. Mike ve Tom aynı sınıftalar. Mike ve Tom aynı sınıftalar. Denme tiempo. Bana zaman verin. Bana biraz zaman verin. Siempre está leyendo. O her zaman okuyor. Sürekli kitap okuyor. Ella no es una empleada habitual de esta compañía. O bu şirketin düzenli bir çalışanı değil. Bu şirketin düzenli bir çalışanı değil. Ten cuidado, no vayas a despertar a Tom. Tom'u uyandırmamak için dikkatli ol. Dikkatli ol, Tom'u uyandırma. Tom y Frank son buenos amigos. Tom ve Frank iyi arkadaşlardır. Tom ve Frank iyi arkadaşlar. Tom empezó a hablar. Tom konuşmaya başladı. Tom konuşmaya başladı. El profesor sonrió. Profesör gülümsedi. Profesör gülümsedi. Perdí el hilo de la conversación. Konuşmanın gidişini kaybettim. Konuşmanın ana hatlarını kaybettim. Esto también es una manzana. Bu da bir elma. Bu da bir elma. Tom ha vuelto a cometer el mismo error. Tom aynı hatayı tekrar yaptı. Tom yine aynı hatayı yaptı. Estás olvidando algo muy importante. Çok önemli bir şey unutuyorsun. Çok önemli bir şeyi unutuyorsun. El niño que viste es mi hijo. Gördüğün çocuk benim oğlum. Gördüğün çocuk benim oğlum. A mi abuelo le gusta caminar. Büyükbabam yürüyüşü sever. Büyükbabam yürümeyi sever. Deberías agradecerme. Bana teşekkür etmelisin. Bana teşekkür etmelisin. Necesitamos ganar. Kazanmamız gerekiyor. Kazanmak zorundayız. Añádele una docena de huevos a la lista. Listeye bir düzine yumurtayı ekle. Listeye bir düzine yumurta ekle. ¿Cuánto vale este vestido? Bu elbise ne kadar? Bu elbise ne kadar? Él es joven. O genç. O daha genç. Nuestra escuela está en el centro de la ciudad. Okulumuz şehrin merkezindedir. Okulumuz şehir merkezinde. Él es estudiante. O, bir öğrencidir. O bir öğrenci. ¿Por qué los fabricantes siempre le ponen tanto azúcar al yogur? Neden üreticiler her zaman yoğurda bu kadar şeker koyar? Neden üreticiler yoğurdun içine hep bu kadar şeker koyuyorlar? Iré a vuestra fiesta esta tarde. Bu akşam partinize geleceğim. Bu öğleden sonra partinize geleceğim. Se sentaron a la sombra de un árbol. Bir ağacın gölgesinde oturdular. Bir ağacın gölgesinde oturdular. ¿Hay algo que le quieras preguntar a Tom? Tom'a sormak istediğin bir şey var mı? Tom'a sormak istediğin bir şey var mı? Los bancos abren a las nueve. Bankalar saat dokuzda açılır. Bankalar 9'da açılıyor. Sin la llave no habría podido entrar en la habitación. Anahtar olmadan odaya giremezdi. Anahtar olmadan odaya giremezdim. Siempre he sido diferente. Ben her zaman farklıydım. Her zaman farklıydım. Mis amigos me invitaron a cenar. Arkadaşlarım beni akşam yemeğine davet etti. Arkadaşlarım beni yemeğe davet etti. Espero que Tom diga que no. Tom'un hayır diyeceğini umuyorum. Umarım Tom hayır der. Yo nací y me eduqué en Tokio. Ben doğdum ve Tokyo'da eğitim gördüm. Tokyo'da doğdum ve büyüdüm. El esperanto no es un idioma difícil, es un idioma fácil. Esperanto zor bir dil değil, kolay bir dildir. Esperanto zor bir dil değil, kolay bir dildir. Lo vi con mis propios ojos. Onu kendi gözlerimle gördüm. Kendi gözlerimle gördüm. Ya no puedo hacerlo. Artık yapamıyorum. Artık bunu yapamam. No quiero estar lejos de casa. Evden uzak olmak istemiyorum. Evden uzakta olmak istemiyorum. Mary tiene sus propios problemas. Mary'nin kendi sorunları var. Mary'nin kendi sorunları var. Él tenía 19 años entonces. O o zaman 19 yaşındaydı. O zamanlar 19 yaşındaydı. Le llamé. Ben onu aradım. Onu aradım. A mí también me gustan los dulces. Ben de şeker severim. Ben de şeker severim. Me conoces, ¿verdad? Beni tanıyorsun, değil mi? Beni tanıyorsun, değil mi? Me lo he pasado muy bien. Harika bir zaman geçirdim. Çok iyi vakit geçirdim. Tom murió de viejo. Tom yaşlılıktan öldü. Tom yaşlılıktan öldü. Se hizo pianista. O bir piyanist oldu. Piyanist oldu. Tengo que ganar. Kazanmak zorundayım. Kazanmak zorundayım. ¿Por qué has comprado un coche? Niçin bir araba satın aldın? Neden araba aldın? No podéis nadar. Siz yüzemezsiniz. Yüzemezsiniz. ¿Dónde duerme Tom? Tom nerede uyuyor? Tom nerede uyuyor? Yo no soy un pingüino. Ben penguen değilim. Ben penguen değilim. Siempre estoy listo para ayudarte. Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım. Sana yardım etmeye her zaman hazırım. Esto me está volviendo loco. Bu beni deli ediyor. Bu beni deli ediyor. Cerré mi paraguas. Şemsiyemi kapadım. Şemsiyemi kapattım. Voy al colegio en metro. Okula metroyla gidiyorum. Metroyla okula gidiyorum. Tom no es feliz. Tom mutlu değil. Tom mutlu değil. ¿Alguna vez le has dicho palabrotas a un policía? Hiç bir polis memuruna küfür ettin mi? Hiç bir polise küfür ettin mi? ¿Por qué no me ayudas? Neden bana yardım etmiyorsun? Neden bana yardım etmiyorsun? La respuesta es sí. Cevap evettir. Cevabım evet. Por favor, deme uno de éstos. Lütfen, bunlardan birini bana verin. Lütfen bana bunlardan bir tane verin. Nos vemos el lunes. Pazartesi görüşürüz. Pazartesi görüşürüz. Mary me conoce. Mary beni tanıyor. Mary beni tanıyor. Ayer salimos de Boston a las 2:30. Dün 2.30'da Boston'dan ayrıldık. Boston'dan dün 2:30'da ayrıldık. No hay esperanza. Ümit yok. Hiç umut yok. Tom compró una rosa para Mary. Tom Mary için bir gül aldı. Tom, Mary için bir gül aldı. Mañana hay un partido de fútbol. Yarın bir futbol maçı var. Yarın futbol maçı var. ¿Lo tocó? Size dokundu mu? Ona dokundun mu? No trabajo el domingo. Ben pazar günü çalışmam. Pazar günü çalışmıyorum. Mary es mucho más guapa de lo que recordaba. Mary hatırladığımdan çok daha güzel. Mary hatırladığımdan çok daha güzel. No nos hace falta dinero. Bizim paraya ihtiyacımız yok. Paraya ihtiyacımız yok. El futbolista cometió un grave error. Futbolcu büyük bir hata yaptı. Futbolcu büyük bir hata yaptı. Algunas personas me hacen reir. Bazı insanlar beni güldürürler. Bazı insanlar beni güldürüyor. Fue una sorpresa genial. Bu harika bir sürprizdi. Harika bir sürprizdi. ¿Cuál es tu trabalenguas favorito? Favori tekerlemen ne? En sevdiğin dildişleri nedir? La decoración no es mala. Dekorasyon kötü değil. Dekorasyon fena değil. Él me dijo que iba a Italia. İtalya'ya gittiğini söyledi. İtalya'ya gideceğini söylemişti. Tomás todavía está durmiendo. Tom hâlâ uyuyor. Tomas hala uyuyor. Este año es un año importante para mí. Bu yıl benim için önemli bir yıldır. Bu yıl benim için önemli bir yıl. Tom no quería hacer aquello. Tom onu yapmak istemedi. Tom bunu yapmak istemedi. Eso no es un saltamontes, ¡es una cigarra! O bir çekirge değil, o bir ağustos böceği! O çekirge değil, ağustos böceği! ¿Por qué estás trabajando? Niçin çalışıyorsun? Neden çalışıyorsun? Yo estaba en las montañas. Dağlardaydım. Dağlardaydım. Tengo que irme a comer algo. Ben bir şey yemek için gitmeliyim. Gidip bir şeyler yemem lazım. Vamos, dámelo. Haydi. Onu bana ver. Hadi, ver şunu bana. Odio el fútbol. Futboldan nefret ediyorum. Futboldan nefret ederim. ¿Cómo está tu hombro? Omuzun nasıl? Omzun nasıl? ¿Le conocéis? Onu tanıyor musunuz? Onu tanıyor musunuz? Estaba pensando en nosotros. Bizi düşünüyordum. Bizi düşünüyordum. Esta escuela tiene muchos estudiantes. Bu okulun çok öğrencisi vardır. Bu okulda bir sürü öğrenci var. No sabe nada. Hiçbir şey bilmiyor. Hiçbir şey bilmiyor. La lluvia destruyó el jardín de girasoles. Yağmur ayçiçeği bahçesini tahrip etti. Yağmur ayçiçeklerini yok etti. Haz una cita con él. Onunla bir randevu ayarlayalım. Onunla bir randevu ayarla. No me ayuda nunca. O asla bana yardım etmez. Bana hiç yardımcı olmuyor. Tom siempre va al supermercado en el que trabaja María. Tom her zaman Maria'nın çalıştığı süpermarkete gider. Tom her zaman Maria'nın çalıştığı süpermarkete gider. Prefiero hacerlo solo. Onu tek başıma yapmayı tercih ederim. Bunu yalnız yapmayı tercih ederim. La luna no tiene luz propia. Ay'ın kendi ışığı yoktur. Ay'ın kendi ışığı yok. Golpeé a Tom. Tom'a vurdum. Tom'a vurdum. ¿Dónde están las llaves? Anahtarlar nerede? Anahtarlar nerede? Soy de Hirosima, pero ahora vivo en Tokio. Ben Hiroşima'lıyım fakat şimdi Tokyo'da yaşıyorum. Hirosimalıyım ama artık Tokyo'da yaşıyorum. Los olvidamos. Onları unuttuk. Onları unuttuk. No hay nada que me dé miedo. Hiçbir şey beni korkutmuyor. Beni korkutan hiçbir şey yok. Quiero a otro. Ben başka birini istiyorum. Başka birini istiyorum. Tom tuvo que ir allí solo. Tom oraya yalnız gitmek zorunda kaldı. Tom oraya tek başına gitmek zorunda kaldı. Los beduinos viven en el desierto. Bedeviler çölde yaşar. Bedeviler çölde yaşar. Lo vi diez años después. On yıl sonra onu gördüm. On yıl sonra onu gördüm. Ahora de verdad que me quiero ir a casa. Şimdi gerçekten eve gitmek istiyorum. Şimdi gerçekten eve gitmek istiyorum. ¿Podrás hacerlo a tiempo? Onu zamanında yapabilir misin? Zamanında yapabilir misin? Olvidé su dirección. Ben onun adresini unuttum. Adresini unuttum. Pasé el fin de semana con mis amigos. Hafta sonunu arkadaşlarımla geçirdim. Hafta sonunu arkadaşlarımla geçirdim. Mi padre murió cuando yo tenía siete años. Ben yedi yaşındayken babam öldü. Babam ben yedi yaşındayken öldü. Tengo el pelo largo. Uzun saçım var. Uzun saçlarım var. Soy pobre. Ben fakirim. Ben fakirim. Ser madre es agotador. Anne olmak yorucu. Anne olmak çok yorucu. Tom tiene una gran familia. Tom'un büyük bir ailesi var. Tom'un büyük bir ailesi var. Ella tiene sus defectos, pero me gusta. Onun hataları var, ama onu seviyorum. Bazı kusurları var ama hoşuma gidiyor. La guerra todavía continúa. Savaş hâlâ devam ediyor. Savaş hala devam ediyor. Tom estará ahí. Tom orada olacak. Tom da orada olacak. Tom y Mary han ido por caminos separados. Tom ve Mary ayrı yollarına gittiler. Tom ve Mary ayrı yollara gittiler. Tengo veinticuatro años. Yirmi dört yaşındayım. 24 yaşındayım. Si tienes problemas de ratones o ratas, los puedes ahuyentar con ultrasonido. Eğer sıçanlar ve farelerle sorunun varsa onları ultrason ile korkutup kaçırabilirsin. Fare ya da fare sorunun varsa ultrasonla onları uzaklaştırabilirsin. Necesito verte esta noche. Bu gece seni görmem gerekiyor. Bu gece seni görmem gerek. ¿Puedo hablar con vosotros? Sizinle konuşabilir miyim? Sizinle konuşabilir miyim? ¿Por qué no lo dijiste antes? Neden daha önce söylemedin? Neden daha önce söylemedin? A él no le gusta ir a la escuela. O, okula gitmeyi sevmiyor. Okula gitmeyi sevmiyor. Entonces será demasiado tarde. O zaman çok geç olacak. O zaman çok geç olacak. ¿Qué no ha comprado? O ne almadı? Ne almadı? Quiero que vengas a trabajar conmigo. Gelip benimle çalışmanı istiyorum. Gelip benimle çalışmanı istiyorum. Tom no dio respuesta. Tom cevap vermedi. Tom cevap vermedi. ¿Qué deberíamos hacer? Ne yapmalıyız? Ne yapmalıyız? Hoy no te preguntaré nada más. Bugün sana başka bir şey sormayacağım. Bugün başka bir şey sormayacağım. No me enseñaste. Bana öğretmedin. Bana öğretmedin. No me vuelvas a llamar. Beni tekrar arama. Beni bir daha arama. Prefiero vivir solo. Ben yalnız yaşamayı tercih ederim. Yalnız yaşamayı tercih ederim. Es de noche. La familia está cenando. Gece. Aile akşam yemeğini yiyor. Akşam oldu, aile yemek yiyor. Aquí está tu llave. İşte anahtarın. İşte anahtarın. Todos saben eso. Hiç kimse bilmiyor. Bunu herkes bilir. Tom era un mal estudiante. Tom kötü bir öğrenci idi. Tom kötü bir öğrenciydi. Llegaste a las cinco. Sen beşte geldin. Saat beşte geldin. Tú tampoco tienes ni idea de lo importante que eres para mí. Sen de benim için ne kadar önemli olduğun hakkında bir fikrin yok. Sen de benim için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsun. Han empezado a vender un nuevo tipo de coche en Tokio. Tokyo'da yeni bir tür araba satmaya başladılar. Tokyo'da yeni bir araba satmaya başladılar. No te vayas, por favor. Lütfen gitme. Lütfen gitme. ¡Háblame de ello! Bana ondan bahset! Anlat bana! Invité a veinte personas a mi fiesta pero ninguno de ellos vino. Yirmi kişiyi partime davet ettim fakat onların hepsi gelmedi. 20 kişiyi partime davet ettim ama hiçbiri gelmedi. "No sé", dijo Antonio. ''Bilmiyorum'', dedi Antonio. "Bilmiyorum," dedi Antonio. Era un día realmente hermoso. O, gerçekten güzel bir gündü. Çok güzel bir gündü. No lo entiendo. Anlamıyorum. Anlamıyorum. Tenemos que reducir el costo a un mínimo. Maliyeti asgariye indirmeliyiz. Maliyeti minimuma indirmeliyiz. Quiero este edificio para un garaje. Bu binayı bir garaj için istiyorum. Bu binayı bir garaj için istiyorum. Él habla mucho de su padre. O, babasından çok bahseder. Babası hakkında çok konuşur. Mi hijo ya sabe contar hasta cien. Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor. Oğlum 100'e kadar sayabiliyor. No era necesario que te dieras prisa. Acele etmene gerek yoktu. Acele etmene gerek yoktu. No deberías haber gastado tanto dinero en eso. Ona bu kadar para harcamamalıydın. Bu kadar çok para harcamamalıydın. Por favor, abre la botella. Lütfen şişeyi aç. Lütfen şişeyi aç. Estamos escuchando. Dinliyoruz. Dinliyoruz. Antes tuvo algunos problemas con él. Daha önce onunla biraz sorunu vardı. Daha önce onunla bazı sorunlar yaşadınız. Yo no caminé. Yürümedim. Ben yürümedim. El profesor no cumplió su palabra. Öğretmen sözünü tutmadı. Profesör sözünü tutmadı. Deberías alejarte de ella. Ondan uzak durmalısın. Ondan uzak durmalısın. Ha empezado. O başladı. Başladı. Tom dice que no es feliz. Tom mutlu olmadığını söylüyor. Tom mutlu olmadığını söylüyor. Vine por ustedes. Sizin için geldim. Sizin için geldim. Sabe quiénes son. Onların kim olduğunu bilir. Kim olduklarını biliyor. La policía utilizó balas de goma para dispersar a los manifestantes. Polis göstericileri dağıtmak için plastik mermi kullandı. Polis protestocuları dağıtmak için plastik mermi kullanmış. La enfermera de mi abuela es muy amable. Büyük annemin hemşiresi çok nazik. Büyükannemin hemşiresi çok kibardır. No bebo café. Kahve içmem. Ben kahve içmem. Tengo miedo a los lugares cerrados. Kapalı yer korkum var. Kapalı yerlerden korkuyorum. Él es de Francia. O Fransalıdır. O Fransa'dan. No estoy estudiando inglés. İngilizce çalışmıyorum. İngilizce okumuyorum. Es muy trabajador. O çok çalışkandır. Çok çalışkandır. Él siguió leyendo el libro. Kitabı okumaya devam etti. Kitabı okumaya devam etti. Un amigo viene a jugar a nuestra casa mañana. Bir arkadaş, yarın evimizde oynamak için geliyor. Bir arkadaşım yarın bizim evde oynamaya geliyor. Eso le hizo rico. O onu zengin yaptı. Bu onu zengin etti. Esta semana he estado ocupada. Bu hafta meşguldüm. Bu hafta çok meşguldüm. No sé por qué no lo entendéis. Neden anlamadığınızı bilmiyorum. Neden anlamadığınızı anlamıyorum. Donald Trump es un mentiroso patológico. Donald Trump patolojik bir yalancıdır. Donald Trump patolojik bir yalancı. Tom mostró su identificación. Tom kimliğini gösterdi. Tom kimliğini gösterdi. ¿Cuál es mejor, éste o ése? Hangisi daha iyi, bu mu yoksa şu mu? Hangisi daha iyi, bu mu, bu mu? ¿Cuántos jugadores hay? Kaç tane oyuncu var? Kaç oyuncu var? Tengo que encontrarlo. Onu bulmak zorundayım. Onu bulmam gerek. Mañana me levantaré temprano. Yarın erken kalkacağım. Yarın erken kalkacağım. No van a hablar con Tom. Onlar Tom'la konuşmayacak. Tom'la konuşmayacaklar. No lo has visto. Onu görmedin. Onu görmedin. Ellas me saludaron con una sonrisa. Onlar beni bir tebessüm ile selamladılar. Bana gülümseyerek selam verdiler. Tom te vio. Tom seni gördü. Tom seni gördü. Danos dos cuchillos y cuatro tenedores, por favor. Lütfen bize iki bıçak ve dört çatal verin. İki bıçak ve dört çatal lütfen. ¿Quién estaba contigo? Kim seninleydi? Yanında kim vardı? Tuve que aceptar su propuesta. Onun önerisini kabul etmek zorunda kaldım. Teklifini kabul etmek zorundaydım. Aire fresco y ejercicio son buenos para la salud. Temiz hava ve egzersiz, sağlık için iyidir. Temiz hava ve egzersiz sağlığa iyi gelir. Esos dos niños tenían la misma edad. Şu iki çocuk aynı yaştaydı. O iki çocuk da aynı yaştaydı. Mi padre me ha comprado una cámara. Babam bana bir kamera aldı. Babam bana bir kamera aldı. Tom compró su entrada hace veinte minutos. Tom biletini yirmi dakika önce aldı. Tom biletini 20 dakika önce aldı. Es un estudiante. O bir öğrenci. O bir öğrenci. Quisiera hacer una reserva en el hotel. Bir otel rezervasyonu istiyorum. Otelde rezervasyon yaptırmak istiyorum. Ya he visto ese cuadro. Bu resmi daha önce gördüm. Bu resmi daha önce görmüştüm. ¿Quién me trae fruta y té? Kim bana meyve ve çay getirir? Kim bana meyve ve çay getirir? ¿Cuál es tu tipo de libro preferido para leer? Okumak için favori kitap türün nedir? En sevdiğin kitap hangisi? Te llamaré todas las noches. Ben her gece seni arayacağım. Seni her gece arayacağım. Estoy viendo una casa. Bir ev görüyorum. Bir ev görüyorum. Hablamos ayer. Biz dün konuştuk. Dün konuşmuştuk. No sabía que estabas enfermo, por eso no fui a verte al hospital. Senin hasta olduğunu bilmiyordum, bu yüzden seni hastanede ziyaret etmedim. Hasta olduğunu bilmiyordum, bu yüzden seni hastanede görmeye gelmedim. Tom está realmente enfermo. Tom gerçekten hasta. Tom gerçekten hasta. Él es muy joven. O çok gençtir. O çok genç. ¿Dónde vives en Turquía? Türkiye'de nerede yaşıyorsun? Türkiye'de nerede yaşıyorsun? El anciano se sentó. Yaşlı adam oturdu. Yaşlı adam oturdu. ¿A qué distancia está? Ne kadar uzakta? Ne kadar uzakta? El tren llegó con diez minutos de retraso. Tren on dakika geç vardı. Tren 10 dakika geç geldi. Por favor dime cuándo tengo que irme. Lütfen ne zaman gideceğimi bana söyle. Lütfen ne zaman gideceğimi söyle. No me arrepiento de lo que hice. Yaptığıma pişman değilim. Yaptığımdan pişman değilim. Estamos muy borrachos. Biz çok sarhoşuz. Çok sarhoşuz. Mi padre tiene un restaurante. Babamın bir restoranı var. Babamın bir restoranı var. Se lo daré a Tom. Onu Tom'a vereceğim. Tom'a vereceğim. Huele de maravilla. Bu lezzetli kokuyor Harika kokuyor. Te veré mañana en la biblioteca. Yarın seni kütüphanede göreceğim. Yarın kütüphanede görüşürüz. Habla mucho de Alemania. Almanya hakkında çok fazla konuşur. Almanya hakkında çok konuşuyor. Sé que echas de menos a tu familia. Aileni özlediğini biliyorum. Aileni özlediğini biliyorum. ¿Se te ha olvidado algo? Bir şey unuttun mu? Bir şey mi unuttun? Veo la televisión dos veces a la semana. Haftada iki kez televizyon izlerim. Haftada iki kez televizyon izliyorum. ¿De quién te ríes? Kime gülüyorsun? Kime gülüyorsun? Nosotros jugamos mejor. Biz daha iyi oynadık. Biz daha iyi oynuyoruz. Sé que dices la verdad. Gerçeği söylediğini biliyorum. Doğruyu söylediğini biliyorum. No hables. Konuşma. Konuşma. En este avión hay 5 salidas. Bu uçakta 5 çıkış vardır. Bu uçakta beş çıkış var. ¿Por qué te perdiste en el bosque? Ormanda niçin kayboldun? Neden ormanda kayboldun? Trabajo aquí. Burada çalışıyorum. Burada çalışıyorum. Pensé que a Tom le gustaría. Tom'un bunu seveceğini düşünüyordum. Tom'un hoşuna gider diye düşündüm. Nos ayudó. Bize yardım etti. Bize yardım etti. Había mucha gente. Bir sürü insan oradaydı. Çok kalabalıktı. Se lo di a un niño pequeño. Ben onu küçük bir çocuğa verdim. Küçük bir çocuğa verdim. Tom lloró mucho. Tom çok ağladı. Tom çok ağladı. He olvidado tu nombre. Adını unuttum. Adını unuttum. Echo de menos Italia. İtalya'yı özlüyorum. İtalya'yı özledim. ¿Tú dónde trabajabas? Sen nerede çalıştın? Nerede çalışıyordun? Ella ha llevado el mismo sombrero durante un mes. Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi. Bir aydır aynı şapkayı takıyor. Tom le dijo adiós a Mary. Tom Mary'ye hoşça kal dedi. Tom, Mary'ye veda etti. Seguido nos paviamos. Sık sık okulu ekeriz. Bir süre sonra havaya uçtuk. Uno de sus tres autos es azul, y los otros rojos. Onun üç arabasından biri mavi ve diğerleri kırmızıdır. Üç arabadan biri mavi, diğeri kırmızı. Estábamos en Berlín. Berlin'deydik. Berlin'deydik. Su familia es muy grande. Onun ailesi çok büyük. Ailesi çok büyük. No puedo hacerlo sola. Bunu yalnız yapamam. Bunu tek başıma yapamam. Esa casa es muy pequeña. O ev çok küçüktür. O ev çok küçük. Tienes muy buen aspecto. Çok iyi görünüyorsun. Çok iyi görünüyorsun. Compre algunas manzanas, por favor. Lütfen birkaç elma satın alın. Biraz elma alın lütfen. No le oí venir. Onun geldiğini duymadım. Geldiğini duymadım. Mi cierre se atoró. Fermuarım sıkıştı. Fermuarım sıkıştı. No tengo tiempo para leer. Benim okumak için zamanım yok. Okumaya vaktim yok. Tom es abogado. Tom bir avukat. Tom bir avukat. ¿Os gusta este jardín? Bu bahçeyi sevdiniz mi? Bu bahçeyi sevdiniz mi? Hola, soy Nancy. Merhaba, ben Nancy. Merhaba, ben Nancy. Sonó el teléfono pero nadie respondió. Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi. Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi. No entiendo cómo puedes comer eso. O şeyi nasıl yiyebildiğini anlamıyorum. Onu nasıl yiyebiliyorsun anlamıyorum. ¿Puedes ayudarnos? Bize yardım edebilir misin? Bize yardım edebilir misin? Mil dólares es una gran suma. 1000 dolar büyük bir yekundur. 1000 dolar büyük bir para. Pensé que estaba bromeando. Şaka yaptığını düşündüm. Şaka yaptığını sanmıştım. Si no es una cosa, es otra. O bir şey değilse, başka bir şeydir. Eğer bir şey değilse, başka bir şeydir. Ella se convirtió en doctora. O bir doktor oldu. Doktor oldu. Tom todavía no sabe la dirección de Mary. Tom Mary'nin adresini henüz bilmiyor. Tom henüz Mary'nin adresini bilmiyor. Él perdió de vista al pájaro. O, kuşu gözden kaybetti. Kuşun izini kaybetti. No le puedo decir a Tom que he hablado con Mary. Mary ile konuştuğumu Tom'a söyleyemem. Tom'a Mary ile konuştuğumu söyleyemem. Odio vivir solo. Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum. Yalnız yaşamaktan nefret ediyorum. Tom le preguntó a Mary qué quería hacer realmente. Tom Mary'ye gerçekten ne yapmak istediğini sordu. Tom, Mary'ye gerçekte ne yapmak istediğini sordu. Este no es mi paraguas, es de otra persona. Bu benim şemsiye değil; O başka birininki. Bu benim şemsiyem değil, başkasının şemsiyesi. Ayer pecamos, hoy pagamos. Dün günah işledik, bugün ödüyoruz. Dün günah işledik, bugün ödedik. Tom te lo ha dicho, ¿verdad? Tom sana söyledi, değil mi? Tom söyledi, değil mi? Se va a las ocho. O saat sekizde gider. Saat 8'de gidiyor. Ton vive cerca de Mary. Tom Mary'ye yakın yaşıyor. Ton, Mary'nin yanında oturuyor. La comida tiene un olor delicioso. Yemek lezzetli kokuyor. Yemek çok güzel kokuyor. Hace calor esta mañana, ¿no? Bu sabah sıcak değil mi? Bu sabah çok sıcak, değil mi? ¿Lo prometes? Söz veriyor musun? Söz mü? Este libro es verde. Bu kitap yeşildir. Bu kitap yeşil. Eso no cambia nada. O bir şey değiştirmez. Bu hiçbir şeyi değiştirmez. Tom trabaja despacio. Tom yavaş yavaş çalışır. Tom yavaş çalışıyor. Tom no tiene empleo. Tom'un bir işi yok. Tom'un bir işi yok. Quiero otra taza de té antes de irme. Ben gitmeden önce bir fincan daha çay istiyorum. Gitmeden önce bir fincan daha çay istiyorum. Lo debiste haber terminado hace mucho. Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın. Bunu uzun zaman önce bitirmeliydin. Esa mañana me levanté a las cinco. O sabah saat beşte kalktım. O sabah beşte kalktım. Tom quería que Mary fuera feliz. Tom Mary'nin mutlu olmasını istedi. Tom, Mary'nin mutlu olmasını istiyordu. Es un día perfecto. Mükemmel bir gün. Mükemmel bir gün. Ahora está lloviendo. Şimdi yağmur yağıyor. Şimdi yağmur yağıyor. No acabó bien. O iyi bitmedi. Sonu iyi bitmedi. ¿A quién está buscando Tom? Tom kimi arıyor? Tom kimi arıyor? Estoy buscando un sitio donde dormir. Uyuyacak bir yer arıyorum. Kalacak bir yer arıyorum. Él se compró unos calcetines y ella unas medias. O erkek birkaç çorap ve o bayan birkaç külotlu çorap aldı. Adam çorap aldı, kadın çorap aldı. Sé lo que es el amor. Aşkın ne olduğunu biliyorum. Aşkın ne olduğunu biliyorum. Los muebles de su oficina son muy modernos. Onun ofisindeki mobilya çok modern. Ofisinizdeki mobilyalar çok modern. Él se baña todas las mañanas. O, her sabah banyo yapar. Her sabah banyo yapıyor. Todos los miembros del comité se odian. Komitenin bütün üyeleri birbirlerinden nefret ediyorlar. Komitedeki herkes birbirinden nefret ediyor. Tom no es estúpido. Tom aptal değildir. Tom aptal değil. Trataré la próxima semana. Önümüzdeki hafta deneyeceğim. Haftaya denerim. No deberías haber ido. Gitmemeliydin. Gitmemeliydin. Espero que me entiendas. Umarım beni anlıyorsundur. Umarım beni anlıyorsundur. Quiero cenar con vosotros. Ben, akşam yemeğini sizinle birlikte yemek istiyorum. Sizinle akşam yemeği yemek istiyorum. Me pregunto si nos podremos sentar en esa mesa. Oradaki masada oturup oturamayacağımızı merak ediyorum. Acaba şu masaya oturabilir miyiz? Tom dudó por un momento. Tom bir an için çekindi. Tom bir an tereddüt etti. Tom quiere comprarse un nuevo smartphone. Tom yeni bir akıllı telefon satın almak istiyor. Tom kendine yeni bir akıllı telefon almak istiyor. Vuestros amigos están esperando. Arkadaşlarınız bekliyor. Arkadaşlarınız bekliyor. La tarea de matemáticas resultó ser más fácil de lo que había esperado. Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı. Matematik ödevi beklediğimden daha kolay çıktı. Yo no puedo ayudar. Yardım edemem. Yardım edemem. Voy a la biblioteca dos o tres veces por semana. Haftada iki ya da üç kez kütüphaneye giderim. Haftada iki ya da üç kez kütüphaneye gidiyorum. Ya son las nueve. Zaten saat 9:00. Saat dokuz oldu. Ahora lleva puesto un precioso vestido. O, şu anda güzel bir elbise giyiyor. Şimdi de güzel bir elbise giyiyor. Ella tiene dos gatos. Onun iki kedisi var. İki kedisi var. Todavía no me has respondido. Hâlâ bana bir cevap vermedin. Hala cevap vermedin. No es mi hermana. O benim kız kardeşim değil. O benim kız kardeşim değil. Él habla realmente bien. Gerçekten iyi konuşuyor. Çok iyi konuşuyor. ¿Hoy tenéis tiempo? Bügün vaktiniz var mı? Bugün vaktiniz var mı? No quiero tener hijos. Çocuk sahibi olmak istemiyorum. Çocuk sahibi olmak istemiyorum. ¿Puedes ver? Görebiliyor musun? Görebiliyor musun? El dinero lo es todo. Para her şeydir. Para her şeydir. Ella tenía algo de dinero. Onun biraz parası var. Biraz parası vardı. ¡Estoy muy cansado! Çok yorgunum! Çok yorgunum! No podía ir a ningún otro sitio. Başka hiçbir yere gidemedim. Başka bir yere gidemezdim. Nos conocimos un invierno. Kışın tanıştık. Bir kış karşılaşmıştık. Tienen sus propios problemas. Genellikle çocuklar tatlı severler. Onların kendi sorunları var. Admitió que le quería. Onu sevdiğini itiraf etti. Onu sevdiğini itiraf etti. No puedo correr porque estoy muy cansado. Koşamam çünkü çok yorgunum. Koşamıyorum çünkü çok yorgunum. Se está duchando. O duş alıyor. Duş alıyor. ¿Alguien vio algo? Birisi bir şey gördü mü? Bir şey gören var mı? Ese era Tom. O Tom'du. Arayan Tom'du. Sería mejor que no hicieras eso. Bunu yapmasan daha iyi olur. Bunu yapmasan daha iyi olur. No se lo digas a mi esposa. Eşime söyleme. Karıma söyleme. ¡De verdad que no necesito ayuda! Gerçekten yardıma ihtiyacım yok. Gerçekten yardıma ihtiyacım yok! ¿Cuándo estarás ocupado mañana? Yarın ne zaman meşgul olacaksın? Yarın ne zaman meşgul olacaksın? Sabía que Tom podría hacerlo. Tom'un bunu yapabileceğini biliyordum. Tom'un yapabileceğini biliyordum. Ganó una medalla de oro. O altın bir madalya kazandı. Altın madalya kazandı. Paul, ¿crees que llegaremos a tiempo al aeropuerto? Havaalanına zamanında varacağımızı düşünüyor musun, Paul? Paul, sence havaalanına zamanında varabilecek miyiz? Este pájaro puede volar. Bu kuş uçabilir. Bu kuş uçabiliyor. Le conoces mejor que yo. Onu benim tanıdığımdan daha iyi tanırsın. Onu benden daha iyi tanıyorsun. Le hizo una foto al koala. O, koalanın bir resmini çekti. Koala'nın fotoğrafını çekmiş. ¿Ha dormido bien? O iyi uyudu mu? İyi uyudunuz mu? ¿Podemos tener una reunión mañana sobre eso? Bunun hakkında yarın toplantı yapabilir miyiz? Yarın bu konuda bir toplantı yapabilir miyiz? Quería que ellas ganaran. Onların kazanmasını istiyordum. Onların kazanmasını istedim. Llámame mañana. Yarın beni ara. Beni yarın ara. ¿Cuál es su historia? Onların hikayesi nedir? Hikayesi ne? ¿Puedes oírle cantar? Onun şarkı söylediğini duyabiliyor musun? Şarkı söylediğini duyabiliyor musun? En el otoño, algunos animales guardan comida para el invierno. Sonbaharda bazı hayvanlar kış için yiyecek biriktirirler. Sonbaharda bazı hayvanlar kış için yiyecek saklarlar. Hay algunos libros en la bolsa. Çantada birkaç kitap var. Çantada birkaç kitap var. No soy el único que piensa que Mary es guapa. Mary'nin güzel olduğunu düşünen tek ben değilim. Mary'nin güzel olduğunu düşünen tek kişi ben değilim. Eres una persona muy rica. Sen çok zengin bir insansın. Sen çok zengin bir insansın. En ese momento Tom era la única persona en la habitación. O zaman, Tom odadaki tek kişiydi. O sırada odadaki tek kişi Tom'du. Él estuvo en prisión de por vida. Hayatı boyunca hapisteydi. Ömür boyu hapis yattı. Hice uso de esta buena oportunidad. Onu iyi bir fırsat olarak kullandım. Bu fırsatı değerlendirdim. Él señaló la torre que está ahí. O, oradaki kuleyi işaret etti. Şuradaki kuleyi işaret etti. Me preguntaba a qué hora empezaría el concierto. Konserin saat kaçta başlayacağını merak ediyordum. Konserin kaçta başlayacağını merak ediyordum. No me quería levantar temprano. Erken kalkmak istemedim. Erken kalkmak istemedim. Necesita nuestra ayuda. Onun yardımımıza ihtiyacı var. Yardımımıza ihtiyacı var. Desgraciadamente, mi padre no está en la casa. Maalesef babam evde değil. Maalesef babam evde değil. Isaac Newton nació el 25 de diciembre de 1642. Isaac Newton 25 Aralık 1642'de doğdu. Isaac Newton 25 Aralık 1642 ’ de doğdu. Tom se disculpó por lo que dijo. Tom söyledikleri için özür diledi. Tom söyledikleri için özür diledi. Esto no puede ser verdad. Bu doğru olamaz. Bu doğru olamaz. ¿Cómo nos ha encontrado? O bizi nasıl buldu? Bizi nasıl buldun? Vivieron felices allí. Onlar orada mutlu bir hayat yaşadı. Orada mutlu yaşadılar. Creo que puedo hacerlo en mi tiempo libre. Sanırım bunu boş vaktimde yapabilirim. Sanırım bunu boş zamanlarımda yapabilirim. Todavía no he comido. Henüz öğle yemeği yemedim. Daha yemek yemedim. Recuerdo lo que dijo. Ne dediğini hatırlıyorum. Ne dediğini hatırlıyorum. Es su novio. O onun erkek arkadaşı. Erkek arkadaşı. Él se perdió en el parque. O, parkta kayboldu. Parkta kayboldu. Mi madre no puede leer sin lentes. Annem gözlüksüz okuyamaz. Annem gözlüksüz okuyamaz. ¿Hay alguna pregunta? Soru var mı? Sorusu olan var mı? Solo vi la manzana. Ben sadece elma gördüm. Sadece elmayı gördüm. Nadie quiere hablar más sobre libros. Artık hiç kimse kitaplar hakkında konuşmak istemiyor. Kimse artık kitaplar hakkında konuşmak istemiyor. Llámanos. Bizi ara. Bizi ara. Hay una mesa en esta habitación. Bu odada bir masa vardır. Bu odada bir masa var. He dormido muy bien. Çok iyi uyudum. Çok iyi uyudum. Vamos al cine a ver películas de miedo que nos asusten. Korku filmlerini izleyip korkmak için sinemaya gidiyoruz. Sinemaya gidelim. Korku filmi izleriz. Bizi korkuturlar. ¿Tom sabe hablar francés? Tom Fransızca konuşabilir mi? Tom Fransızca biliyor mu? No tienes tiempo. Zamanın yok. Zamanın yok. ¿Qué has preparado para mañana? Yarın için ne hazırladın? Yarın için ne hazırladın? No sabía qué decir. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ne diyeceğimi bilemedim. Ni siquiera sabía que te gustaba el baloncesto. Basketbolu sevdiğini bilmiyordum bile. Basketbolu sevdiğini bile bilmiyordum. Ella lo rechazó. O onu reddetti. Reddetti. ¿Cuál es el más caro de los dos? Bu ikisinden hangisi daha pahalı? En pahalısı hangisi? Gracias, amigo mío. Teşekkür ederim arkadaşım. Sağ ol dostum. No me gustan estas tazas, las de la mesa me gustan más. Bu fincanları sevmiyorum; masadakileri tercih ederim. Bu fincanları sevmiyorum. Masadaki fincanları daha çok seviyorum. No os esperaba tan pronto. Sizi bu kadar erken beklemiyordum. Sizi bu kadar erken beklemiyordum. Creo que tienes que buscar un trabajo a media jornada. Bence yarı zamanlı bir iş aramak zorundasın. Bence part-time bir iş bulmalısın. Cuando tenía tu edad yo vivía en Boston. Senin yaşındayken Boston'da yaşadım. Senin yaşındayken Boston'da yaşıyordum. Hace un poco de viento. Biraz rüzgar var. Hava biraz rüzgarlı. Le preguntaré adónde fue el domingo pasado. Geçen Pazar onun nereye gittiğini soracağım. Geçen pazar nereye gittiğini soracağım. Conozco a Jim desde que era pequeño. Ben, çocukluğumdan beri Jim'i tanıyorum. Jim'i çocukluğundan beri tanırım. ¿El señor Felipe está en casa? Felipe Bey evde mi? Bay Felipe evde mi? Él conoce a mucha gente. O, birçok insan tanıyor. Bir sürü insan tanıyor. ¿Cuándo vino usted? Ne zaman geldiniz? Ne zaman geldiniz? Yo tengo una bicicleta roja. Kırmızı bir bisikletim var. Benim kırmızı bisikletim var. ¿Qué comiste? Ne yedin? Ne yedin? Anoche no dormí. Dün gece uyumadım. Dün gece uyuyamadım. ¿Eres John? Sen John'mısın? Sen John musun? Tom sabe quién mató a su perro, pero no nos lo dice. Tom kendi köpeğini kimin öldürdüğünü biliyor ama bize söylemez. Tom köpeğini kimin öldürdüğünü biliyor ama bize söylemiyor. ¿Qué hora es? Saat kaç? Saat kaç? La película estuvo buena. Film iyiydi. Film güzeldi. Ya no salen más episodios. Artık yeni bölümler çıkmıyor. Artık bölümler yok. Hoy estoy realmente cansada. Bugün gerçekten yorgunum. Bugün gerçekten yorgunum. Tom sonrió y se despidió. Tom gülümsedi ve hoşça kal dedi. Tom gülümsedi ve veda etti. No puedo dar a Tom todo lo que quiere. Tom'a istediği her şeyi veremiyorum. Tom'a istediği her şeyi veremem. Eres joven. Sen gençsin. Daha gençsin. Las canciones viejas eran mucho, mucho mejores. Eski şarkılar çok, çok daha iyiydi. Eski şarkılar çok ama çok daha iyiydi. La escuela empieza el diez de abril. Okul on Nisanda başlar. Okul 10 Nisan'da başlıyor. Tom no sabía nada de ello. Tom onun hakkında bir şey bilmiyordu. Tom'un bundan haberi yoktu. ¿Estás libre ahora? Şimdi boş musun? Şimdi müsait misin? ¿Cómo lo has hecho? Onu nasıl yaptın? Bunu nasıl yaptın? ¿Qué vas a hacer en la universidad? Üniversitede ne yapacaksın? Üniversitede ne yapacaksın? ¿Cuántas veces has ido allí? Oraya kaç kez gittin? Oraya kaç kez gittin? Estaba bebiendo leche. Süt içiyordum. Süt içiyordum. Tom se perdió en el bosque. Tom ormanda kayboldu. Tom ormanda kayboldu. A la gente le gustan los perros. İnsanlar köpekleri sever. İnsanlar köpekleri sever. Te veré el próximo mes. Gelecek ay seni göreceğim. Gelecek ay görüşürüz. Tom no tiene que hacer eso en este momento. Tom şu anda onu yapmak zorunda değil. Tom şu anda bunu yapmak zorunda değil. ¿Puedes cantarnos una canción en francés? Bize Fransızca bir şarkı söyler misin? Bize Fransızca bir şarkı söyleyebilir misin? Es una buena noticia. Bu iyi haber. Bu iyi bir haber. Tuvo un hijo sano. Onun sağlıklı bir bebeği vardı. Sağlıklı bir oğlu vardı. No me estoy riendo. Gülmüyorum. Gülmüyorum. Hoy Tom ni siquiera habló conmigo. Bugün Tom bile benimle konuşmadı. Tom bugün benimle konuşmadı bile. Eso es difícil de decir. Söylemesi zor. Söylemesi zor. Todavía no he desayunado. Henüz sabah kahvaltısı yemedim. Daha kahvaltı yapmadım. La dejaron sola en la habitación. O, odada yalnız bırakıldı. Onu odada yalnız bırakmışlar. Mary bajó a la cocina. Mary mutfağa indi. Mary mutfağa indi. Allí hubo un accidente de tráfico. Orada bir trafik kazası oldu. Orada bir trafik kazası oldu. El limón tiene un sabor ácido. Limonun tadı ekşidir. Limonun tadı asit gibi. No hables en japonés. Japonca konuşma. Japonca konuşma. El plan de Lincoln era bueno. Lincoln'un planı iyiydi. Lincoln'un planı iyiydi. ¡Pensá otra vez! Tekrar düşün! Tekrar düşün! Tengo dieciséis años. Ben on altı yaşındayım. 16 yaşındayım. Prefiero tomarme un café. Bir kahve içmeyi tercih ederim. Kahve içmeyi tercih ederim. A Isik nunca le gustó beber leche templada. Işık ılık süt içmeyi hiç sevmezdi. Isik ılık süt içmeyi hiç sevmezdi. Yumi estudió inglés anoche. Yumi dün gece İngilizce çalıştı. Yumi dün gece İngilizce okudu. Estabais en Berlín. Berlin'deydiniz. Berlin'deydin. Hay un largo camino hasta Boston. Boston'a uzun bir yol var. Boston'a uzun bir yol var. No sé cuándo estará aquí. Onun ne zaman burada olacağını bilmiyorum. Ne zaman gelir bilmiyorum. Tom no sabe si Mary está diciendo la verdad o no. Tom Mary'nin gerçeği söyleyip söylemediğini bilmiyor. Tom, Mary'nin doğruyu söyleyip söylemediğini bilmiyor. Tom tiene un amigo imaginario. Tom'un hayali bir arkadaşı var. Tom'un hayali bir arkadaşı var. ¿Ya te has leído el libro? Henüz kitabı okudun mu? Kitabı okudun mu? Hay un niño en este cuarto. Bu odada bir çocuk var. Bu odada bir çocuk var. ¿Os gusta el inglés? İngilizceyi sever misiniz? İngilizceyi sever misiniz? Este no es el camino que lleva a casa de Tom. Bu, Tom'un evine giden yol değil. Tom'un evine giden yol bu değil. ¿Qué sabes de todo esto? Bütün bunun hakkında ne biliyorsun? Tüm bunlar hakkında ne biliyorsun? ¿Dónde estabas? Neredeydin? Neredeydin? Los sábados por la tarde solíamos ir al cine. Cumartesi akşamları sinemaya giderdik. Cumartesi öğleden sonraları sinemaya giderdik. La semana pasada vi a Michel. Él había estado enfermo durante una semana. Geçen hafta Michel gördüm. O bir haftadır hastaymış. Geçen hafta Michel'i gördüm. No estoy contento. Mutlu değilim. Mutlu değilim. ¿Has estado alguna vez en México? Hiç Meksika'da bulundun mu? Hiç Meksika'ya gittin mi? No deberías fumar tanto. Çok fazla sigara içmemelisin. Bu kadar çok içmemelisin. Ésta no es mi bolsa. Bu benim çantam değil. Bu benim çantam değil. Tu problema se parece al mío. Senin sorunun benimkine benziyor. Senin sorunun da benimkine benziyor. ¿Qué quieres hacer hoy? Bugün ne yapmak istersin? Bugün ne yapmak istersin? Él murió ayer. O, dün öldü. Dün öldü. Ella tiene algunos libros. Onun birkaç kitabı var. Bazı kitapları var. Hay muchas cosas que hacer. Yapılacak çok şey var. Yapacak çok şey var. Nos casaremos a finales de marzo. Martın sonunda evleneceğiz. Mart'ın sonunda evleniyoruz. Le conocí en Francia. Onunla Fransa'da tanıştım. Onunla Fransa'da tanıştım. Estos autos están fabricados en Japón. Bu otomobiller Japonya'da yapılmıştır. Bu arabalar Japonya'da üretilmiş. Quiero la verdad, no oír mentiras. Ben gerçeği istiyorum yalan duymayı değil. Gerçeği istiyorum, yalanları değil. Tom me explicó el problema. Tom problemi bana izah etti. Tom bana sorunu açıkladı. María piensa que Tom no es muy inteligente. Mary, Tom'un çok da zeki olduğunu düşünmüyor. Maria, Tom'un çok zeki olmadığını düşünüyor. Cada media hora tengo que salir pitando al baño. Her otuz dakikada tuvalete koşarım. Her yarım saatte bir tuvalete gitmem gerekiyor. Tenéis que ir. Siz arkadaşlar gitmek zorundasınız. Gitmeniz gerek. Tom dice que es feliz. Tom mutlu olduğunu söylüyor. Tom mutlu olduğunu söylüyor. Tengo buenas noticias. İyi haberim var. İyi haberlerim var. ¿Qué es lo que quieres? İstediğin nedir? Ne istiyorsun? ¿Es eso correcto? O doğru mu? Bu doğru mu? ¿Tiene su dieta mucha grasa? Diyetin çok fazla yağlı mıdır? Çok yağlı diyetiniz var mı? Tom casi se olvidó su dinero. Tom parasını neredeyse unutuyordu. Tom neredeyse parasını unutuyordu. Masaru se casa hoy. Masaru bugün evlenir. Masaru bugün evleniyor. El rey viene. Kral geliyor. Kral geliyor. Vete con tus amigos. Arkadaşlarınla git. Arkadaşlarının yanına git. Ella usa ropa extravagante para llamar la atención. Dikkat çekmek için abartılı elbise giyer. Dikkat çekmek için süslü kıyafetler giyiyor. Vino a visitarme. Beni ziyaret etti. Beni ziyarete geldi. No estoy satisfecho con el servicio del restaurante. Ben restoranın servisinden memnun değilim. Restoran servisinden memnun değilim. Ahora deberíamos irnos. Biz şimdi gitmeliyiz. Şimdi gitmeliyiz. ¿Este es el camino correcto para ir a la estación de tren? Tren istasyonuna gitmek için doğru yol bu mu? Tren istasyonuna gitmek için doğru yol bu mu? ¿Qué pasó con el resto de la comida? Yiyeceğin kalanına ne oldu? Yemeğin geri kalanına ne oldu? Vivimos a diez minutos de su casa. Ondan on dakika uzaklıkta yaşıyoruz. Evinden 10 dakika uzakta oturuyoruz. Sabía que me querías enseñar algo. Bana bir şey göstermek istediğini biliyordum. Bana bir şey göstermek istediğini biliyordum. ¿Dónde está Mary? Mary nerede? Mary nerede? Me voy a Hokkaido. Hokkaido'ya gidiyorum. Hokkaido'ya gidiyorum. Un extranjero vino directamente hasta mí y me preguntó la hora. Bir yabancı bana doğru geldi ve bana saati sordu. Bir yabancı doğrudan bana geldi ve saatin kaç olduğunu sordu. Esta es la hermana de Pierrot. Bu, Pierrot'un kız kardeşi. Bu Pierrot'un kız kardeşi. Muchas gracias por su participación. Katıldığınız için çok teşekkürler. Katıldığınız için çok teşekkür ederim. ¿Podría decirme cómo llegar a la estación, por favor? Lütfen bana istasyona giden yolu söyler misiniz? İstasyona nasıl gideceğimi söyler misiniz lütfen? ¿Qué te pasó? Sana ne oldu? Sana ne oldu? Espero que volváis a llamar. Tekrar arayacağınızı umuyorum. Umarım tekrar ararsınız. Ella le contó todo acerca de su niñez. O, ona çocukluğu hakkında her şeyi anlattı. Çocukluğuyla ilgili her şeyi anlatmış. Le gustó. O onu sevdi. Hoşuna gitti. Le regalé un reloj de oro. Ona altın bir saat hediye ettim. Ona altın bir saat verdim. No sabes de qué estás hablando. Ne konuştuğunu bilmiyorsun. Neden bahsettiğini bilmiyorsun. Vete a despertar a Tom. Git ve Tom'u uyandır. Git Tom'u uyandır. Tienes que venir. Gelmek zorundasın. Sen de gelmelisin. Le oía hablar inglés con frecuencia. Onu sık sık İngilizce konuşurken duydum. Sık sık İngilizce konuştuğunu duyardım. ¡Aguanta, Tom, no te mueras! Dayan, Tom. Ölme. Dayan Tom, ölme! Es muy bueno. Bu çok iyi. Çok iyi. ¿Me cree? Bana inanmıyor musunuz? Bana inanıyor musun? Mi mamá se enojó y me gritó. Annem öfkelendi ve bana bağırdı. Annem sinirlendi ve bana bağırdı. Me gusta leer libros. Ben kitapları okumayı severim. Kitap okumayı severim. Dominar un idioma extranjero requiere mucho trabajo duro. Yabancı bir dilde ustalaşmak uzun süre çalışmayı gerektirir. Yabancı bir dili kontrol etmek çok çaba gerektirir. ¿Sabes a qué hora se acuesta Tom normalmente? Tom'un genellikle saat kaçta yattığını biliyor musun? Tom genelde kaçta yatar biliyor musun? Tom va a la escuela cinco días a la semana. Tom haftada beş gün okula gider. Tom haftada beş gün okula gidiyor. Todos deberían irse. Herkes gitmeli. Hepiniz gitmelisiniz. ¿Qué fumamos? Ne içiyoruz? Ne içiyoruz? Tom hizo el examen realmente bien. Tom gerçekten sınavda iyi yaptı. Tom çok iyi bir test yaptı. No le he olvidado nunca. Onu asla unutmadım. Onu hiç unutmadım. ¿Dónde te sentabas? Nerede oturuyordun? Nerede oturuyordun? Solo les dejé un mensaje. Ben sadece onlara bir mesaj bıraktım. Sadece bir mesaj bıraktım. Caín era malvado. Kain kötüydü. Kabil kötü biriydi. Sólo un milagro puede ahora ayudarnos. Şimdi yalnızca bir mucize bize yardım edebilir. Artık bize sadece bir mucize yardım edebilir. Ella no le gustaba. O onu sevmiyordu. Ondan hoşlanmıyordu. Se lo preguntaré. Ona soracağım. Sorarım. No me digas que hacer. Bana ne yapacağımı söyleme. Bana ne yapacağımı söyleme. No tengo suficiente dinero para comprar el diccionario. Sözlüğü alacak kadar param yok. Sözlüğü alacak kadar param yok. Sólo dormí por dos horas. Ben sadece iki saat uyudum. Sadece iki saat uyudum. Tom miró a Mary con curiosidad. Tom Mary'ye merakla baktı. Tom, Mary'ye merakla baktı. Creo que él es un hombre capaz. Onun yetenekli bir adam olduğuna inanıyorum. Bence o yetenekli bir adam. Él sonreía como si no le hubiera pasado nada. Ona hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi gülümsüyordu. Danos un segundo. Bize bir saniye ver. Bize bir saniye izin ver. Tom no le preguntó nada a Mary. Tom Mary'ye bir şey sormadı. Tom, Mary'ye hiçbir şey sormadı. ¿Qué era lo que querías que le dijese a Tom? Tom'a söylememi istediğin şey neydi? Tom'a ne söylememi istiyordun? Coge el teléfono. Telefona cevap ver. Telefonu aç. Me gusta la primavera. İlkbaharı severim. Baharı severim. En este momento mi padre no está en casa. Babam şu anda evde değil. Babam şu anda evde değil. Creo que el tren vendrá pronto. Sanırım tren yakında gelecek. Sanırım tren birazdan gelecek. No creo a Naomi. Creo que está mintiendo. Naomi'ye inanmıyorum. Sanırım o yalan söylüyor. Naomi'ye inanmıyorum, bence yalan söylüyor. ¿Cuánto tiempo llevas viviendo aquí? Ne kadar süredir burada yaşamaktasın? Ne zamandır burada yaşıyorsun? Tom no debería haber hecho lo que hizo. Tom onun yaptığını yapmamalıydı. Tom bunu yapmamalıydı. Compré una cámara. Bir kamera satın aldım. Bir kamera aldım. Me robaron mi bolsa en el probador. Soyunma odasında çantamı çaldılar. Soyunma odasında çantamı çaldılar. Tengo 19 años. 19 yaşındayım. 19 yaşındayım. ¿Fue buena la película? Film iyi miydi? Film iyi miydi? No soy tu amigo. Ben senin dostun değilim. Ben senin arkadaşın değilim. El libro es chico. Kitap küçük. Kitap daha küçük. Él encontró mi bicicleta. O benim bisikletimi buldu. Bisikletimi buldu. Tom todavía está enfadado. Tom hâlâ kızgın. Tom hala kızgın. ¿Soy musulmán? Müslüman mıyım? Müslüman mıyım? Este es mi teléfono. Bu benim telefonum. Bu benim telefonum. Yumi juega al tenis los domingos. Yumi pazar günü tenis oynamaktadır. Yumi Pazar günleri tenis oynar. Me voy a duchar. Bir duş alacağım. Ben duş alacağım. La besó. Onu öptü. Onu öptü. ¿Cuál es tu fruta preferida? En sevdiğin meyve nedir? En sevdiğin meyve hangisi? Hay un mensaje para usted. Size bir mesaj var. Size bir mesaj var. Nunca hables con extraños. Yabancılarla asla konuşma. Yabancılarla asla konuşma. ¿Tom se queda en el hotel Hilton? Tom Hilton Otelinde mi kalıyor? Tom Hilton Otel'de mi kalıyor? ¿Eres universitario? Sen bir üniversite öğrencisi misin? Üniversite öğrencisi misin? Tom tenía otros planes. Tom'un başka planları vardı. Tom'un başka planları vardı. No te puedo decir cuándo llegará aquí Tom. Tom'un buraya ne zaman varacağını sana söyleyemem. Tom'un buraya ne zaman geleceğini söyleyemem. No puedo contarte lo que sé. Sana bildiğim şeyi anlatamam. Bildiklerimi sana anlatamam. Le aconsejó que fuera al hospital. O ona hastaneye gitmesini tavsiye etti. Hastaneye gitmesini tavsiye etti. Vayamos a despertar a Tom. Hadi, Tom'u uyandırmaya gidelim. Gidip Tom'u uyandıralım. La mujer que contestó el teléfono hablaba francés. Telefona cevap veren kadın Fransızca konuştu. Telefonu açan kadın Fransızca konuşuyordu. Todavía no han vuelto a casa. Onlar henüz eve dönmediler. Henüz eve dönmediler. Tenía miedo de perderme en la oscuridad. Karanlıkta kaybolmaktan korkuyordum. Karanlıkta kaybolmaktan korkuyordum. Estoy tomando agua porque tengo sed. Susamış olduğum için su içiyorum. Susadığım için su içiyorum. Tom recibió el trabajo. Tom işi aldı. Tom işi aldı. ¿Todavía lo amás? Onu hâlâ seviyor musun? Onu hala seviyor musun? Fui al parque el domingo pasado. Geçen pazar günü parka gittim. Geçen pazar parka gittim. Él no es nada feliz. O, hiç mutlu değildir. Hiç mutlu değil. A Tom no le va a gustar. Tom onu beğenmeyecek. Tom bundan hoşlanmayacak. ¿Por qué estás llorando? Siz niçin ağlıyorsunuz? Neden ağlıyorsun? El alfabeto inglés tiene 26 letras. İngiliz alfabesinin 26 harfi vardır. İngiliz alfabesinde 26 harf var. ¿Qué quieres que haga ahora? Şimdi yapmamı istediğin nedir? Şimdi ne yapmamı istiyorsun? Tom no sabe conducir. Tom araba süremez. Tom araba kullanmayı bilmiyor. No lo sé. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Quiero enseñarte algo en mi oficina. Ofisimde sana bir şey göstermek istiyorum. Sana ofisimde bir şey göstermek istiyorum. Ayer te vi. Dün seni gördüm. Dün seni gördüm. Tom quería abrir su propio restaurante. Tom kendi restoranını açmak istedi. Tom kendi restoranını açmak istedi. Puede que Tom estuviera durmiendo en ese momento. Tom o zaman uyuyor olabilir. Belki Tom o sırada uyuyordu. Siguió lloviendo todo el día. Yağmur bütün gün devam etti. Bütün gün yağmur yağdı. Ella vino a vernos ayer. O dün bizi görmek için geldi. Dün bizi görmeye geldi. Tom no te puede ver. Tom seni göremiyor. Tom seni göremez. Yo soy coreano. Ben Koreliyim. Ben Koreliyim. Sé dónde nació Tom. Tom'un nerede doğduğunu biliyorum. Tom'un nerede doğduğunu biliyorum. Estoy intentando ayudar a un amigo. Ben bir arkadaşa yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir arkadaşa yardım etmeye çalışıyorum. Debiste haber dicho eso antes. Çok daha erken söylemeliydin. Bunu daha önce söylemeliydin. ¿Puedo tomarme un día libre? Bir günlük izin alabilir miyim? Bir gün izin alabilir miyim? ¿Qué es el amor? Aşk nedir? Aşk nedir? Cumpliré la promesa que te hice. Sana verdiğim sözü tutacağım. Sana verdiğim sözü tutacağım. Algunos compañeros de clase me vieron dándole chocolate. Bazı sınıf arkadaşları benim ona çikolata verdiğimi gördü. Bazı sınıf arkadaşlarım ona çikolata verdiğimi gördü. Tom y Mary se miraron mutuamente. Tom ve Mary birbirlerine baktı. Tom ve Mary birbirlerine baktılar. Cierra los ojos. Gözlerini kapat. Gözlerini kapat. ¿Por qué no pueden hablar los animales? Hayvanlar neden konuşamaz? Hayvanlar neden konuşamıyor? No la amo. Onu sevmiyorum. Onu sevmiyorum. Sería difícil estudiar inglés sin el diccionario. Sözlük olmadan, İngilizce çalışmak zor olurdu. Sözlük olmadan İngilizce okumak zor olurdu. Gracias por haberme invitado a cenar. Beni akşam yemeğine davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Beni yemeğe davet ettiğin için teşekkür ederim. ¿Queréis vivir en Boston? Boston'da yaşamak ister misiniz? Boston'da mı yaşamak istiyorsunuz? Pon este medicamento en un lugar adonde los niños no puedan llegar. Bu ilacı çocukların alamayacağı bir yere koy. Bu ilacı çocukların ulaşamayacağı bir yere koy. Amo a mi madre y mi madre me ama. Ben annemi seviyorum ve annem beni seviyor. Annemi seviyorum, annem de beni seviyor. No comprendo tu reacción. Tepkini anlamıyorum. Tepkini anlamıyorum. La guerra continúa. Savaş devam ediyor. Savaş devam ediyor. Tengo un gato negro. Siyah bir kedim var. Siyah bir kedim var. Tom sigue vivo. Tom hâlâ hayatta. Tom hala hayatta. Estará de vuelta el lunes por la mañana como muy tarde. En geç pazartesi sabahına kadar geri dönecek. En geç pazartesi sabahı dönecek. Esta noche he visto a Tom. Bu gece Tom'u gördüm. Bu gece Tom'u gördüm. Esto es lo que estaba buscando. Aradığım budur. Aradığım şey buydu. Las termitas comen madera. Termitler tahta yer. Termitler odun yer. Estás perdiendo sangre. Kan kaybediyorsun. Kan kaybediyorsun. ¿Vivís en la ciudad? Şehirde mi yaşıyorsunuz? Şehirde mi yaşıyorsunuz? No fuiste gracioso. Komik değildin. Hiç komik değildin. Hoy no vienen. Bugün gelmiyorlar. Bugün gelmeyecekler. Estarán aquí a las tres. Onlar üçte burada olacaklar. Saat 3'te burada olacaklar. Larry Ewing está ebrio. Larry Ewing sarhoştur. Larry Ewing sarhoş. ¿Cuál es tu bebida favorita en verano? Yazın favori içeceğin nedir? Yazın en sevdiğin içki nedir? Tú vas a la escuela. Okula gidersin. Sen okula gidiyorsun. No necesito amigos falsos. Sahte dostlara ihtiyacım yok. Sahte arkadaşlara ihtiyacım yok. ¿Estamos en Berlín? Berlin'de miyiz? Berlin'de miyiz? ¿Qué hiciste? Ne yaptın? Ne yaptın sen? Un río separa mi casa de la suya. Benim evimi onunkinden bir nehir ayırıyor. Bir nehir benim evimi onun evinden ayırıyor. Nadie más resultó herido. Başka hiç kimse yaralanmadı. Başka kimse yaralanmadı. Mi padre me ayudará. Babam bana yardım edecek. Babam bana yardım edecek. Eres nueva aquí, ¿verdad? Sen burada yenisin, değil mi? Burada yenisin, değil mi? Terminemos el trabajo. İşi bitirelim. Hadi şu işi bitirelim. Si tus colegas no trabajan, trabaja tú por ellos o te despediré mañana por la mañana. eğer iş arkadaşların çalışmazlarsa,onların yerine ya sen çalışacaksın,ya da yarın sabah seni işten atacağım. İş arkadaşların çalışmıyorsa, onlar için sen çalış yoksa yarın sabah seni kovarım. Los vimos anoche. Dün gece onları gördük. Onları dün gece gördük. Le pasó algo realmente malo. Ona gerçekten kötü bir şey oldu. Ona çok kötü bir şey oldu. Yo juego tenis. Tenis oynarım. Ben tenis oynarım. Sé que estabas ocupada. Meşgul olduğunu biliyorum. Meşgul olduğunu biliyorum. Separad vuestros deseos de vuestras necesidades. İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın. Arzularınızı kendi ihtiyaçlarınızdan ayırın. ¿Por qué crees que estoy comportándome así? Neden sence böyle davranıyorum? Neden böyle davranıyorum sanıyorsun? Tom acaba de volver de la oficina de correos. Tom az önce postaneden döndü. Tom postaneden yeni döndü. Tom corrió a la oficina. Tom ofise koştu. Tom ofise koştu. Te llamaré mañana a las ocho. Yarın sabah saat sekizde seni arayacağım. Seni yarın 8'de ararım. ¿No puedes decidirte? Karar veremiyor musun? Karar veremiyor musun? ¿Vas a seguir trabajando hasta las 10:00? 10:00'a kadar çalışmaya devam edecek misin? Saat 10'a kadar çalışmaya devam edecek misin? El médico me dijo que dejara el tabaco. Doktorum sigara içmeyi bırakmamı söyledi. Doktor sigarayı bırakmamı söyledi. Nara es una ciudad muy antigua. Nara çok eski bir şehir. Nara çok eski bir şehir. Lo recogeré a las cinco. Saat 5:00'da onu alacağım. Saat 5'te alırım. Tokio es más grande que cualquier otra ciudad de Japón. Tokyo Japonya'daki bütün şehirlerden daha büyüktür. Tokyo Japonya'daki tüm şehirlerden daha büyük. Tom es el capitán. Tom kaptan. Tom kaptan. Haré café. Kahve yapacağım. Kahve yapayım. Me trajo un vaso de té. O bana bir bardak çay getirdi. Bana bir bardak çay getirdi. ¡Qué bonita estás hoy! Bugün ne kadar hoşsun! Bugün çok güzel görünüyorsun. Tom estaba al teléfono. Tom telefondaydı. Tom telefondaydı. Esto es un DVD. Bu bir DVD. Bu bir DVD. Me gustaría ir con vosotros, pero no tengo dinero. Sizinle gitmek hoşuma giderdi ama param yok. Sizinle gelmek isterdim ama hiç param yok. Ayer, él hizo una caja. O dün bir kutu yaptı. Dün bir kutu yaptı. Soy un buen marinero. Ben iyi bir denizciyim. Ben iyi bir denizciyim. Me senté alejado de ellos. Onlardan uzaklaştım. Onlardan uzakta oturdum. ¿Puedo ir al cine esta noche? Bu gece sinemaya gidebilir miyim? Bu gece sinemaya gidebilir miyim? Lo haré por la mañana. Onu sabah yapacağım. Sabah yaparım. Tom se bajó del taxi. Tom taksiden indi. Tom taksiden indi. ¿Dónde os veis en cinco años? Beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz? Beş yıl sonra nerede buluşuyorsunuz? Vamos a ver quién gana. Kimin kazanacağını görelim. Bakalım kim kazanacak. Lo vi tres veces. Onu üç kez gördüm. Onu üç kez gördüm. Él estaba trabajando en la oficina ayer por la tarde. Dün akşam ofiste çalışıyordu. Dün öğleden sonra ofiste çalışıyordu. ¿Por qué no pruebas esto? Bunu niçin denemiyorsun? Neden bunu denemiyorsun? No quiero dejar este trabajo. Ben bu işi bırakmak istemiyorum. Bu işi bırakmak istemiyorum. Quiero cantar una canción. Ben bir şarkı söylemek istiyorum. Bir şarkı söylemek istiyorum. A menudo toca la guitarra. O sık sık gitar çalar. Sık sık gitar çalar. No me gusta esto. Bunu sevmiyorum. Bu hiç hoşuma gitmedi. Nuestro coche está equipado con aire acondicionado. Bizim araba klimayla donatılmıştır. Arabamız klimalı. Hemos vuelto. Biz döndük. Geri döndük. Miles perdieron sus hogares. Binlerce insan evlerini kaybettiler. Binlercesi evlerini kaybetti. Llama a María esta tarde. Bu akşam Mary'yi ara. Öğleden sonra Maria'yı ara. Me gustó. Onu sevdim. Hoşuma gitti. Cierra ese cajón. O çekmeceyi kapat. Şu çekmeceyi kapat. La astronomía trata de estrellas y planetas. Astronomi yıldızlar ve gezegenler ile ilgilenir. Astronomi yıldızlar ve gezegenlerle ilgilidir. ¡Lo has hecho! Onu yaptın! Başardın! Ahora no podemos hablar. Şimdi konuşamayız. Şu anda konuşamayız. ¡Por favor, date prisa! Lütfen acele et! Lütfen acele et! Tuvimos poca lluvia el mes pasado. Geçen ay az yağmur yağdı. Geçen ay çok az yağmur yağdı. No hay pan para tanto chorizo. Bu kadar çok sucuk için yeterince ekmek yok. Bu kadar sosis için ekmek yok. Ella no leyó el libro. O, kitabı okumadı. Kitabı okumadı. Sé que he llegado pronto. Erken geldiğimi biliyorum. Erken geldiğimi biliyorum. No eres un héroe. Sen bir kahraman değilsin. Sen kahraman değilsin. Puso la llave en su bolsa. Anahtarı çantasına koydu. Anahtarı çantasına koydu. No tienes que escuchar lo que dice. Onun söylediğini dinlemek zorunda değilsin. Ne dediğini dinlemek zorunda değilsin. ¿Te quedas aquí o te vas? Burada mı kalacaksın yoksa gidecek misin? Burada mı kalıyorsun yoksa gidiyor musun? Tom sabe guardar un secreto. Tom sır tutabilir. Tom sır saklamayı biliyor. ¿Cuándo nos volveremos a ver? Birbirimizi tekrar ne zaman göreceğiz? Bir daha ne zaman görüşeceğiz? Le gusta el dinero. O, parayı sever. Parayı seviyor. Hoy hace mal tiempo. Bugün hava kötü. Bugün hava çok kötü. «¿Quién te ha ayudado?» «Tom.» "Sana kim yardım etti?" " Tom etti. " "Sana kim yardım etti?" "Tom." El invierno es frío, pero me gusta. Kış soğuktur ama hoşuma gidiyor. Kış soğuktur ama hoşuma gidiyor. Los he visto. Onları görüyorum. Onları gördüm. Las frases empiezan con mayúscula. Cümleler büyük harfle başlar. Cümleler büyük harfle başlar. ¡Tenga piedad de mí! Acı bana! Bana merhamet edin! Taro habla inglés, ¿no? Taro İngilizce konuşur, değil mi? Taro İngilizce biliyor, değil mi? Aquí nieva con frecuencia. Burada sık sık kar yağar. Burada sık kar yağar. Si puedes, ven con nosotros. Eğer yapabilirsen,bizimle gel. Eğer yapabilirsen, bizimle gel. ¿Puedo ayudarte? Sana yardım edebilir miyim? Yardımcı olabilir miyim? No queda ni una gota de agua. Bir damla su yok. Bir damla su bile kalmadı. Nunca pensé que me haría eso. Onu bana yapacağını asla düşünmedim. Bana bunu yapacağını hiç düşünmemiştim. Parece fácil. Kolay görünüyor. Kolay görünüyor. Es un buen periódico, ¿verdad? Bu iyi bir gazete, değil mi? İyi bir gazete, değil mi? No lo conozco. Onu tanımıyorum. Onu tanımıyorum. La principal razón de que los niños digan mentiras es evitar oír reprimendas. Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır. Çocukların yalan söylemelerinin başlıca nedeni, azar işitmemektir. ¿Por qué no se lo dijiste a ella? Niçin ona söylemedin? Neden ona söylemedin? Éste es el perro de Mary. Bu Mary'nin köpeği. Bu Mary'nin köpeği. ¿Se puede fumar aquí? Burada sigara içilebilir mi? Burada sigara içilebilir mi? Siguió leyendo el libro. O, kitabı okumaya devam etti. Kitabı okumaya devam etti. Estoy preparado para irme. Ben gitmeye hazırım. Gitmeye hazırım. En ese momento estaba esperando el autobús. O zaman otobüs bekliyordum. O sırada otobüsü bekliyordum. Tom dijo que estaba enfermo, lo cual fue una mentira. Tom hasta olduğunu söyledi, bu bir yalandı. Tom hasta olduğunu söyledi, ki bu bir yalandı. Estas sillas están en medio. Bu sandalyeler yolda duruyor. Bu sandalyeler ortada. Dile a Tom que le volveré a llamar. Onu tekrar arayacağımı Tom'a söyle. Tom'a onu arayacağımı söyle. Todos esperaron. Herkes bekledi. Herkes bekledi. Tom aún es un maestro? Tom hâlâ bir öğretmen midir. Tom hala öğretmen mi? Su esposa me enseña italiano. Karısı bana İtalyanca öğretiyor. Karısı bana İtalyanca öğretiyor. Tom está buscando otro trabajo. Tom başka bir iş arıyor. Tom başka bir iş arıyor. Él sabe tocar la flauta. O, flüt çalabilir. Flüt çalmayı biliyor. El anciano me preguntó la hora. Yaşlı adam bana saati sordu. Yaşlı adam saatin kaç olduğunu sordu. La conferencia duró dos horas. Konferans iki saat sürdü. Konferans iki saat sürdü. Ella se sabe el camino. O yolu biliyor. O yolu biliyor. El ejercicio es bueno para el cuerpo. Egzersiz vücut için iyidir. Egzersiz vücut için iyidir. Hoy estás ocupado, ¿verdad? Bugün meşgulsün, değil mi? Bugün işin var, değil mi? Creo que ella está enferma. Onun hasta olduğunu düşünüyorum. Sanırım o hasta. Ayer se le olvidó venir a verme. Dün beni görmek için gelmeyi unuttu. Dün beni görmeyi unuttu. Escribid la pregunta. Bir soru yazın. Soruyu yazın. Vive en este barrio. Bu semtte yaşıyor. Bu mahallede yaşıyor. No bebo agua. Su içmem. Ben su içmem. Lleva diez horas durmiendo. O, şimdi on saattir uyuyor. 10 saattir uyuyor. ¿Puedo sentarme con ellas? Onlarla oturabilir miyim? Onlarla oturabilir miyim? «¿Qué pasa?» «Que no tengo la llave.» "Ne oldu?" "Anahtarım yok." "Ne oldu?" "Anahtar bende değil." Ayer hubo un accidente horrible en la autovía. Dün otobanda korkunç bir kaza vardı. Dün otoyolda korkunç bir kaza oldu. Como fruta. Ben meyve yerim. Meyve gibi. Estoy hablando de ellos. Onlar hakkında konuşuyorum. Ben onlardan bahsediyorum. Algunas personas están leyendo revistas en el tren. Bazı insanlar trende dergi okuyorlar. Bazı insanlar trende dergi okuyor. Mary es la hermana pequeña de Tom. Mary Tom'un küçük kız kardeşidir. Mary, Tom'un kız kardeşi. ¿Sabes el nombre de esta flor? Bu çiçeğin adını biliyor musun? Bu çiçeğin adını biliyor musun? No quiero ser asesinado. Öldürülmek istemiyorum. Öldürülmek istemiyorum. Tom y Mary eran amigos. Tom ve Mary dostlardı. Tom ve Mary arkadaştılar. No me pasarás por la galleta. Sözümün dışına çıkmayacaksın. Beni kurabiyeden geçiremezsin. ¿Dónde están los chicos? Oğlanlar nerede? Çocuklar nerede? Olvidé tomarme la medicación esta mañana. Bu sabah ilacımı içmeyi unuttum. Bu sabah ilacımı almayı unuttum. La habitación estaba sin amueblar. Oda mobilyasızdı. Oda mobilyasızdı. ¿Cómo lo quiere? Onu nasıl istersiniz? Nasıl istersiniz? Esto es difícil. Bu zordur. Bu çok zor. ¿Están en París? Paris'teler mi? Paris'teler mi? Esto es un mapa de carreteras. Bu bir yol haritası. Bu bir yol haritası. Es más alta que yo. Benden daha uzun. Benden daha uzun. Los niños y los tontos siempre dicen la verdad. Çocuklar ve aptallar her zaman doğruyu söyler. Çocuklar ve aptallar her zaman doğruyu söyler. Mary quiere ser maestra. Mary bir öğretmen olmak istiyor. Mary öğretmen olmak istiyor. Planeamos invitar tanto a Tom como a Mary. Hem Tom'u hem de Mary'yi davet etmeyi planlıyoruz. Hem Tom'u hem de Mary'yi davet etmeyi planlıyoruz. Tom dijo que estaba ocupado. Tom meşgul olduğunu söyledi. Tom meşgul olduğunu söyledi. Solo quiero que se sienta bien. Ben sadece onun iyi hissetmesini istiyorum. Sadece iyi hissetmesini istiyorum. No lo hicieron a propósito. Bilerek yapmadılar. Bilerek yapmadılar. ¿Por qué me odias? Benden neden nefret ediyorsun? Neden benden nefret ediyorsun? Ayer vi a un viejo amigo mío. Dün eski bir arkadaşımı gördüm. Dün eski bir dostumu gördüm. Estaba en la montaña. Dağdaydım. Dağdaydım. Estos libros son mis mejores amigos. Bu kitaplar benim en iyi arkadaşlarım. Bu kitaplar benim en iyi arkadaşlarım. Ella tuvo una infancia feliz. Onun mutlu bir çocukluğu vardı. Mutlu bir çocukluk geçirdi. A Tom no le gustan los gatos y a Mary tampoco. Tom kedileri sevmez ve Mary de. Tom kedileri sevmez, Mary de sevmez. Ese es el teclado de mi computadora. O benim bilgisayarımın klavyesi. Bilgisayarımın klavyesi. No tengo ganas de intentar. Canım denemek istemiyor. Denemek istemiyorum. Yo encuentro relajante el sonido de la lluvia. Yağmurun sesini rahatlatıcı buluyorum. Yağmurun sesini rahatlatıcı buluyorum. Ya has ganado. Zaten kazandın. Sen zaten kazandın. Tom quiere saber si tienes tiempo para ayudarle. Tom yardım etmek için zamanın olup olmadığını bilmek istiyor. Tom ona yardım etmek için vaktin olup olmadığını soruyor. El gato acaba de pasar a mi lado. Kedi şimdi yanımdan geçip gitti. Kedi az önce yanımdan geçti. Tom se negó a aceptar el regalo de Mary. Tom Mary'den hediye almayı reddetti. Tom, Mary'nin hediyesini kabul etmedi. Lágrimas cayeron de sus ojos. Onun gözlerinden yaşlar süzülüyor. Gözlerinden yaşlar süzüldü. ¿Qué pasa ahora? Şimdi ne oluyor? Şimdi ne olacak? Qué frío tan terrible hace. Ne korkunç bir soğuk. Dışarısı çok soğuk. A Kazu le gustan mucho los deportes. Kazu sporları çok sever. Kazu sporu çok sever. Todas las mujeres del mundo son muy hermosas. Tüm dünyadaki kadınlar çok güzel. Dünyadaki bütün kadınlar çok güzel. ¿Me quieres? Beni seviyor musun? Beni seviyor musun? El trabajo paga bien, pero por otro lado tengo que trabajar doce horas diarias. iş iyi para kazandırıyor,fakat diğer taraftan günde on iki saat çalışmam gerekiyor. İş iyi para veriyor ama diğer yandan günde 12 saat çalışmak zorundayım. Quiere casarse con un millonario. O bir milyonerle evlenmek istiyor. Bir milyonerle evlenmek istiyor. No fume aquí. Burada sigara içmeyin. Burada sigara içmeyin. No sé dónde va esto. Bunun nereye ait olduğunu bilmiyorum. Bunun nereye gittiğini bilmiyorum. Tom no esperaba enamorarse de Mary. Tom Mary'ye âşık olmayı beklemiyordu. Tom, Mary'e aşık olmayı beklemiyordu. Quiero que los dejes solos. Onları yalnız bırakmanı istiyorum. Onları yalnız bırakmanı istiyorum. Estoy ocupado. Meşgulüm. Meşgulüm. Tom tiene que esperar tres horas más. Tom üç saat daha beklemek zorunda. Tom'un üç saat daha beklemesi gerekiyor. ¿No es eso lo que dijo Tom? Tom'un söylediği bu değil mi? Tom'un söylediği bu değil miydi? Perderé mi trabajo. İşimi kaybedeceğim. İşimi kaybedeceğim. Yo puedo hacer esto. Ben bunu yapabilirim. Bunu yapabilirim. Jamás he conocido a alguien que no le guste el chocolate. Çikolata sevmeyen biriyle hiç tanışmadım. Çikolata sevmeyen biriyle hiç karşılaşmadım. Los plátanos son deliciosos. Muzlar lezzetlidir. Muzlar çok lezzetlidir. Nos preparó un aperitivo. O bize bir aperatif hazırladı. Bize atıştırmalık bir şeyler hazırladı. No he respondido a tu carta porque he estado ocupado. Mektubuna cevap vermedim, çünkü meşguldüm. Mektubuna cevap vermedim çünkü meşguldüm. Lo visitamos anoche. Dün gece onu ziyaret ettik. Dün gece onu ziyaret ettik. Por favor, respóndeme. Lütfen bana cevap ver. Lütfen cevap ver. Fue genial. Bu harika gitti. Harikaydı. Vuelve a empezar. Tekrar başlıyor. Baştan başla. Ella no come mucho. O, çok yemez. Pek bir şey yemiyor. ¿Cómo supiste que él es casado? Onun evli olduğunu nasıl öğrendin? Evli olduğunu nereden bildin? Ha venido el taxi. Taksi geldi. Taksi geldi. Mamá fue lo suficientemente inocente para preguntarle: ¿te gustaría un poco más de cerveza? Annem yeteri kadar masum bir halde "Biraz daha bira ister misin?" diye sordu. Annem ona "Biraz daha bira ister misin?" diye soracak kadar masumdu. Tom quiere sentirse importante. Tom önemli hissetmek istiyor. Tom kendini önemli hissetmek istiyor. ¿Cómo se llama tu padre? Babanın adı ne? Babanın adı ne? Tom empezó a soñar. Tom rüya görmeye başladı. Tom rüya görmeye başladı. Si hace buen tiempo, iré mañana. Hava iyi olursa, yarın gideceğim. Hava iyi olursa, yarın gelirim. Deja a mi familia en paz. Ailemi rahat bırak. Ailemi rahat bırak. Él se levanta a las 7. O yedide kalkar. Saat 7'de kalkıyor. El francés de Tom es perfecto. Tom'un Fransızcası mükemmel. Tom'un Fransızcası mükemmel. Creo que deberíamos ir con Tom. Sanırım Tom'la gitmeliyiz. Bence Tom'la gitmeliyiz. Tom quiere que vayamos a Boston para visitar a John. Tom John'u ziyaret etmek için Boston'a gitmemizi istiyor. Tom John'u ziyaret etmek için Boston'a gitmemizi istiyor. Se lo cuento todo a Tom. Tom'a her şeyi söylerim. Tom'a her şeyi anlatırım. Si llueve mañana no iré al picnic. Yarın yağmur yağarsa,pikniğe gitmeyeceğim. Yarın yağmur yağarsa pikniğe gitmeyeceğim. Una mujer apareció detrás de un árbol. Bir ağacın arkasından bir kadın çıktı. Ağacın arkasında bir kadın belirdi. ¿También se habla alemán? Almanca da konuşuluyor mu? Almanca da mı konuşuyorsun? ¿Está muy lejos para ir caminando? Yürümek için çok uzak mı? Yürümek için ne kadar uzakta? Uno de los aliados de Serbia era Rusia. Sırbistan'ın müttefiklerinden biri Rusya'ydı. Sırbistan'ın müttefiklerinden biri Rusya'ydı. No puedo verte. Seni göremiyorum. Seni göremiyorum. Le pusieron el nombre de su abuela. Ona büyükannesinin adı verildi. Ona büyükannesinin adını vermişler. Ella rompió el florero a propósito para molestarme. Vazoyu beni rahatsız etmek için kasten kırdı. Beni kızdırmak için vazoyu bilerek kırdı. Esta frase está bien. Bu cümle güzel. Bu iyi bir cümle. Quiero a mis amigos. Arkadaşlarımı severim. Arkadaşlarımı seviyorum. Este es un modelo nuevo. Bu yeni bir model. Bu yeni bir model. ¡No lo has hecho por mí! Bunu benim için yapmadın! Bunu benim için yapmadın! Me olvidé de eso. Ben bunu unuttum. Unutmuşum. Eres un filósofo, ¿verdad? Sen bir filozofsun, değil mi? Filozofsun, değil mi? Tom no sabe a quién le tiene que pedir consejo. Tom kimden tavsiye istemesi gerektiğini bilmiyor. Tom kime danışacağını bilmiyor. Soy un simple turista. Ben sadece bir turistim. Ben basit bir turistim. Ayer algunos chicos tuvieron que salir antes de clase. Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı. Dün bazı çocuklar okuldan önce gitmek zorunda kaldılar. Tatoeba: tenemos frases más viejas que usted. Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var. Tatoeba: Senden daha eski sözlerimiz var. ¡Dame un beso! Bana bir öpücük ver! Bana bir öpücük ver! ¿El señor Brown es un profesor? Bay Brown öğretmen mi? Bay Brown öğretmen mi? Soy hermosa. Ben güzelim. Ben güzelim. Hoy estoy ocupado. Bugün meşgulüm. Bugün meşgulüm. ¿Ahora está tu madre en casa? Şimdi annen evde mi? Annen şimdi evde mi? Tengo que ir. Gitmeliyim. Gitmem gerek. No es ni bueno ni malo. O, ne iyi ne de kötüdür. Ne iyi ne de kötü. Él sonrió y se fue. O, gülümsedi ve ayrıldı. Gülümsedi ve gitti. Solo tengo dos manos. Sadece iki elim var. Sadece iki elim var. Estoy listo para irme. Gitmeye hazırım. Gitmeye hazırım. ¿Vas a la iglesia? Kiliseye gider misin? Kiliseye mi gidiyorsun? ¿Qué come la gente en Egipto? İnsanlar Mısır'da ne yerler? Mısır'da insanlar ne yer? Hay un rebaño de ovejas en el campo. Merada bir sürü koyun var. Köyde bir koyun sürüsü var. Ven a nadar conmigo. Gel benimle yüz. Benimle yüzmeye gel. Ella habla árabe. O Arapça konuşur. Arapça biliyor. Vi el monte Fuji. Mt Fuji'yi gördüm. Fuji Dağı'nı gördüm. Solía venir a verme los domingos. Pazar günü beni görmeye gelirdi. Pazar günleri beni görmeye gelirdi. En 1980 fui a Italia por segunda vez. 1980'de ikinci kez İtalya'ya gittim. 1980'de İtalya'ya ikinci kez gittim. Él bebió zumo de naranja de una botella. O bir şişeden portakal suyu içti. Bir şişeden portakal suyu içti. Acabo de llegar a casa. Az önce eve geldim. Eve yeni geldim. No está en el mapa. O haritada değil. Haritada yok. Le gusta ir a caminar sola. Yalnız başına yürüyüşe çıkmaktan hoşlanır. Tek başına yürümeyi seviyor. El negro es mío. Siyah olan benimki. Siyah benim. Creo que sabes lo que pienso. Bence ne düşündüğümü biliyorsun. Sanırım ne düşündüğümü biliyorsun. Ella sabe hablar bien español. O, İspanyolcayı iyi konuşabilir. İspanyolcayı iyi biliyor. Mary y Jane son primas. Mary ve Jane kuzenlerdir. Mary ve Jane kuzen. Ella sabe hablar diez lenguas. O, on dili konuşabiliyor. On dil konuşabiliyor. ¿Dónde está la casa de Tom? Tom'un evi nerede? Tom'un evi nerede? Sé su dirección. Onun adresini biliyorum. Adresini biliyorum. La niña pequeña me sonrió. Küçük kız bana gülümsedi. Küçük kız bana gülümsedi. No será lo mismo sin ti. Sensiz aynı olmayacak. Sensiz aynı olmayacak. Esta es mi esposa. Bu benim karım. Bu benim karım. No puedo seguir haciendo esto. Ben bunu yapmaya devam edemem. Bunu daha fazla yapamam. Al fin consiguió levantarse del suelo. Sonunda yerden kalkmayı başardı. Sonunda yerden kalktı. Hablaban francés. Onlar Fransızca konuştular. Fransızca konuşuyorlardı. Tom irá a Boston el mes que viene. Tom gelecek ay Boston'a gidecek. Tom gelecek ay Boston'a gidiyor. Estoy corriendo. Ben koşuyorum. Koşuyorum. Sabe cantar canciones en japonés. O Japonca şarkı söyleyebilir. Japonca şarkı söyleyebiliyor. Ella es muy guapa. O çok güzel. Çok güzel bir kız. Mi coche está ahí. Arabam orada. Arabam şurada. Siempre estás trabajando. Sen her zaman çalışıyorsun. Her zaman çalışıyorsun. Mi hermano pequeño está viendo la televisión. Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor. Küçük kardeşim televizyon izliyor. Tom no quería casarse con Mary. Tom Mary ile evlenmek istemiyordu. Tom, Mary ile evlenmek istemedi. Por desgracia, Tom estaba en el lugar y momento equivocados. Maalesef, Tom yanlış zamanda yanlış yerdeydi. Ne yazık ki, Tom yanlış zamanda yanlış yerdeydi. Tengo miedo de Allah. Allah'tan korkuyorum. Allah'tan korkuyorum. ¿Cómo puedes ser tan cruel? Nasıl bu kadar acımasız olabilirsin? Nasıl bu kadar zalim olabiliyorsun? Quiero alquilar una casa. Bir ev kiralamak istiyorum. Bir ev kiralamak istiyorum. ¿Cuánta gente hay aquí hoy? Bugün kaç kişi burada? Bugün burada kaç kişi var? Le echaré dos cabezas de ajos. İki diş sarımsak koyacağım. Ona iki baş sarımsak vereceğim. Es el hotel más grande de la ciudad. O bu şehirdeki en büyük oteldir. Şehirdeki en büyük otel. No lo puedo ver. Onu göremiyorum. Göremiyorum. ¿Por qué estaba en tu coche? O neden senin arabandaydı? Neden senin arabandaydı? No sé si reír o llorar. Ağlasam mı yoksa gülsem mi bilmiyorum. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Quería detener a Tom. Tom'u durdurmak istedim. Tom'u durdurmak istedim. Ojalá hubiera sabido la respuesta ayer. Dün keşke cevabı bilseydim. Keşke dün cevabı bilseydim. La caja estaba abierta y vacía. Kutu açık va boştu. Kasa açıktı ve boştu. Allan es un poeta. Allan bir şairdir. Allan bir şair. ¡Qué frío! Ne kadar soğuk! Çok soğuk! Te dije que no iba a llamar a Tom. Tom'u aramayacağımı sana söyledim. Tom'u aramayacağımı söylemiştim. Tom quería hablar contigo. Tom seninle konuşmak istedi. Tom seninle konuşmak istiyor. Quieren quedarse conmigo. Onlar, benimle kalmak istiyor. Benimle kalmak istiyorlar. No quiero estar a solas con Tom. Tom'la yalnız olmak istemiyorum. Tom'la yalnız kalmak istemiyorum. No, soy inglesa. Hayır, İngilizim. Hayır, İngiliz'im. ¡Escucha! Dinle! Dinle! África es la cuna de la humanidad. Afrika insanlığın beşiğidir. Afrika insanlığın beşiğidir. El turco es una lengua difícil. Türkçe zor bir dildir. Türkçe zor bir dildir. Estos libros son nuestros. Bu kitaplar bizimdir. Bu kitaplar bizim. No puedo hacer esto solo. Bunu tek başıma yapamam. Bunu tek başıma yapamam. Teníamos nuestros motivos. Bizim nedenlerimiz vardı. Sebeplerimiz vardı. ¿Dónde vive tu tío? Amcan nerede yaşıyor? Amcan nerede yaşıyor? Me duele la cabeza. Başım ağrıyor. Başım ağrıyor. ¿Puedes ayudar? Yardım edebilir misin? Yardım edebilir misin? No podemos jugar al béisbol aquí. Biz burada beyzbol oynayamayız. Burada beyzbol oynayamayız. Ayer hacía frío. Dün hava soğuktu. Dün hava soğuktu. Por favor, ven a mi habitación a ayudarme. Bana yardım etmek için odama gel lütfen. Lütfen odama gel ve bana yardım et. Es inteligente. O zekidir. Zekice. Mi hermana se pasa el tiempo leyendo tebeos. Kız kardeşim çizgi roman okuyarak zaman geçirir. Kız kardeşim tüm zamanını çizgi roman okuyarak geçiriyor. ¿Dónde estoy? Ben neredeyim? Neredeyim ben? Prefiero escribir frases cortas. Kısa cümleler yazmayı tercih ederim. Kısa cümleler yazmayı tercih ederim. La madre de Jesús estaba allí. İsa'nın annesi oradaydı. İsa'nın annesi oradaydı. Este libro lo compré ayer. Bu kitabı dün aldım. Bu kitabı dün aldım. Los niños son las flores de nuestra vida. Çocuklar hayatlarımızın çiçekleridir. Çocuklar hayatımızın çiçekleridir. Ken va a nadar día tras día. Ken günden güne yüzmeye gider. Ken her gün yüzmeye gidiyor. A Tom le gusta el reggae. Tom reggae'yi sever. Tom reggae seviyor. ¿Cuánto tiempo trabajó aquí Tom? Tom burada ne kadar süre çalıştı? Tom burada ne kadar çalıştı? No tengo tiempo para leer. Okumak için zamanım yok. Okumaya vaktim yok. ¿Está el señor Nakamura en casa? Bay Nakamura evde mi? Bay Nakamura evde mi? ¿Cuál es el mejor modo de aprender inglés? İngilizce öğrenmenin en iyi yolu nedir? İngilizce öğrenmenin en iyi yolu nedir? Estás enfadado con Tom, ¿verdad? Tom'a kızgınsın, değil mi? Tom'a kızgınsın, değil mi? No fue nadie. Kimse gitmedi. Hiç kimse değildi. Quiero beber un poco de té o de café. Biraz çay ya da kahve içmek istiyorum. Çay ya da kahve içmek istiyorum. ¿Tú eres canadiense? Sen Kanadalı mısın? Sen Kanadalı mısın? Soy coreano. Ben Koreliyim. Ben Koreliyim. Nos enseña francés. O bize Fransızca öğretir. Bize Fransızca öğretiyor. Tom todavía está en Boston. Tom hâlâ Boston'da. Tom hala Boston'da. ¿Dónde estaba cuando me necesitaba más? Kendime en çok ihtiyacım olduğunda neredeydim? Bana en çok ihtiyaç duyduğunda neredeydin? Quería ser profesor. O bir öğretmen olmak istedi. Öğretmen olmak istiyordu. ¿Sabe usted dónde está? Onun nerede olduğunu biliyor musunuz? Nerede olduğunu biliyor musunuz? Los plátanos que me trajiste anoche estaban todos malos. Dün gece bana getirdiğin muzların hepsi kötüydü. Dün gece getirdiğin muzların hepsi bozuktu. Tom no sabe quién es Mary. Tom Mary'nin kim olduğunu bilmiyor. Tom Mary'nin kim olduğunu bilmiyor. Iré a hablar con Tom. Gidip Tom'la konuşacağım. Tom'la konuşacağım. Tom está desesperado. Tom umutsuz. Tom çaresiz durumda. ¿Cuál es tu programa de televisión favorito? Favori TV programın nedir? En sevdiğin televizyon programı hangisi? ¡Trae una pizza y una cerveza! Pizzayla bira getir! Pizza ve bira getir! ¿No me oye? Beni duymuyor musun? Beni duymuyor musun? No estoy acostumbrado a hablar en público. Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim. Toplum içinde konuşmaya alışık değilim. Estáis en Berlín. Berlin'desiniz. Berlin'desiniz. ¿Sabes leer eso? Onu okuyabilir misin? Okuyabiliyor musun? Tom perdió una lente de contacto. Tom bir kontakt lens kaybetti. Tom lensini kaybetti. Habla bien. O iyi konuşur. Düzgün konuş. Sami ha venido para amenazar a Layla. Sami Layla'yı tehdit etmeye geldi. Sami, Layla'yı tehdit etmeye geldi. Los domingos no voy a la escuela. Pazar günü okula gitmem. Pazar günleri okula gitmiyorum. Con sus ojos me dio las gracias. O bana gözleriyle teşekkür etti. Gözleriyle bana teşekkür etti. Deja que se vaya. Gitmesine izin ver. Bırak gitsin. Estoy deseando que lleguen las vacaciones de verano. Yaz tatilini dört gözle bekliyorum. Yaz tatili için sabırsızlanıyorum. Gracias por escuchar. Dinlediğiniz için teşekkürler. Dinlediğiniz için teşekkürler. Los humanos se comunican entre ellos a través del lenguaje. İnsanlar kendi aralarında dil aracılığı ile anlaşırlar. İnsanlar birbirleriyle dil yoluyla iletişim kurarlar. Estuve ausente de la reunión. Toplantıda yoktum. Toplantıda yoktum. Él entró en mi cuarto. O benim odama girdi. Odama girdi. Él vive en Nueva York. O, New York'ta yaşar. New York'ta yaşıyor. Yo estoy ocupado buscando un apartamento. Ben bir daire aramakla meşgulüm. Ben ev aramakla meşgulüm. ¿No estaban en casa? Evde değiller miydi? Evde değil miydiniz? Todo estaba cerrado en 2013. Hepsi 2013'te kapatıldı. 2013'te her yer kapalıydı. Carol vive en Chicago. Carol, Şikago'da yaşıyor. Carol Chicago'da yaşıyor. Tom podría haber ganado si hubiera querido. Tom eğer isteseydi kazanabilirdi. İsteseydi Tom kazanabilirdi. Mi abuelo murió cuando yo era un niño. Ben bir çocukken büyük babam öldü. Büyükbabam ben çocukken öldü. Quiero trabajar aquí. Burada çalışmak istiyorum. Burada çalışmak istiyorum. Aún no hemos recibido una carta de él. Ondan hâlâ bir mektup almadık. Ondan henüz bir mektup almadık. ¿Algo más? Başka bir şey var mı? Başka bir şey var mı? Anoche se produjo un incendio en el supermercado. Dün gece süpermarkette bir yangın patlak verdi. Dün gece süpermarkette yangın çıktı. He estado esperando tres horas enteras. Tam üç saat bekledim. Üç saattir bekliyorum. ¿Por qué no lloras? Niçin ağlamıyorsun? Neden ağlamıyorsun? Se casaron, tuvieron hijos, y a lo largo de sus vidas fueron felices. Evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve hayatları boyunca mutlu yaşadılar. Evlendiler, çocukları oldu ve hayatları boyunca mutlu oldular. ¿Cuántos días duró la Guerra de los Seis Días? Altı-Gün savaşı kaç gün sürdü? Altı Gün Savaşı kaç gün sürdü? Este libro os pertenece. Bu kitap size ait. Bu kitap size ait. ¿A qué hora dijo que iba a venir? O, saat kaçta geleceğini söyledi? Ne zaman geleceğini söyledi? ¿Qué pasa? Ne var ne yok! Ne oldu? Él se siente muy feliz. O çok mutlu hissediyor. Çok mutlu. Apuesto a que no dice la verdad. Bahse girerim ki o doğruyu söylemiyor. Bahse girerim doğruyu söylemiyordur. Me quedé sin bencina. Yakıtım bitti. Benzinim bitti. Tienen dos hijas. Onların iki kız çocuğu var. İki kızları var. Podemos aprender muchas cosas juntos. Birbirimizden çok şey öğrenebiliriz. Birlikte çok şey öğrenebiliriz. ¡Qué tontería! Ne aptallık! Saçmalığın daniskası! Compré un libro. Ben bir kitap satın aldım. Bir kitap aldım. Volverá a las seis. O, altıda dönecek. Saat 6'da dönecek. Está lloviendo. Yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor. Dejó de reírse. Gülmeyi bıraktı. Gülmeyi kesti. Ambos son bonitos, no sé cuál elegir. İkinizde hoşsunuz,hanginizi seçeceğimi bilmiyorum. İkisi de güzel. Hangisini seçeceğimi bilmiyorum. ¿Es importante? O önemli mi? Bu önemli mi? ¿Por qué no dejas en paz a Tom? Niçin Tom'u yalnız bırakmıyorsun? Neden Tom'u rahat bırakmıyorsun? Él va con frecuencia a Tokio. O, sık sık Tokyo'ya gider. Tokyo'ya sık sık gider. Es muy pronto. Bu çok erken. Daha çok erken. Tom no sabe lo que quiere. Tom ne istediğini bilmiyor. Tom ne istediğini bilmiyor. ¿Te gusta Tom? Tom'u seviyor musun? Tom'dan hoşlanıyor musun? Hoy hace mucho frío. Bugün hava çok soğuk. Bugün hava çok soğuk. Voy al aeropuerto. Havaalanına gidiyorum. Havaalanına gidiyorum. ¿Qué has oído? Ne duydun? Ne duydun? Yo duermo de pie. Ayakta uyuyorum. Ben ayakta uyurum. Me está sangrando la rodilla. Dizim kanıyor. Dizim kanıyor. Venga conmigo. Benimle gelin. Benimle gelin. Tom es realmente bueno en matemáticas. Tom matematikte gerçekten iyidir. Tom matematikte çok iyidir. Los dos libros tienen el mismo precio. İki kitap aynı fiyata sahipler. İki kitabın da fiyatı aynı. Está llegando Navidad. Noel geliyor. Noel geliyor. Tom está con Mary. Tom Mary ile birlikte. Tom, Mary'nin yanında. Por favor, habla en francés conmigo. Lütfen benimle Fransızca konuş. Lütfen benimle Fransızca konuş. ¿Podría acostarme en el sofá? Kanepeye uzanabilir miyim? Kanepeye uzanabilir miyim? No puedo protegerte aquí. Seni burada koruyamam. Seni burada koruyamam. No creo que Tom la ame. Tom'un onu sevdiğini sanmıyorum. Tom'un onu sevdiğini sanmıyorum. Tom es cristiano. Tom bir Hıristiyan. Tom bir Hristiyan. Estoy encantado de conocerte. Seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Tanıştığıma memnun oldum. No fui porque estaba enfermo. Hasta olduğum için, gitmedim. Hasta olduğum için gitmedim. ¿Qué está leyendo Tom? Tom ne okuyor? Tom ne okuyor? Ella tuvo un accidente mientras trabajaba. O çalışırken bir kaza yaptı. Çalışırken bir kaza geçirdi. Es difícil entenderte. Seni anlamak çok zor. Seni anlamak çok zor. Ella nunca había estado tan asustada. O, asla o kadar korkmamıştı. Hiç bu kadar korkmamıştı. ¿Puedo tomarme un poco más de café? Biraz daha kahve alabilir miyim? Biraz daha kahve alabilir miyim? ¿Por qué no hablas con ella? Neden onunla konuşmuyorsun? Neden onunla konuşmuyorsun? Ninguna de las flores es de plástico. Çiçeklerin hiçbiri plastik değildir. Çiçeklerin hiçbiri plastik değil. Tom quizá pueda hacer algo para ayudar. Belki Tom yardım için bir şey yapabilir. Tom belki yardım etmek için bir şeyler yapabilir. Me alivia oír eso. Bunu duymak beni rahatlattı. Bunu duyduğuma sevindim. Parece una buena idea. Bu iyi bir fikir gibi görünüyor. İyi bir fikre benziyor. Usted está bajo arresto. Tutuklusunuz. Tutuklusunuz. Tengo que llamar a Tom. Tom'u aramalıyım. Tom'u aramalıyım. ¿Y si se equivoca? Ve ya yanılıyorsa? Ya yanılıyorsa? Estoy muy fatigado, quiero irme pronto a la cama. Çok yorgunum, erken uyumak istiyorum. Çok yorgunum, erken yatmak istiyorum. Voy a la escuela a las siete. Okula saat yedide gidiyorum. Yedide okula gidiyorum. Voy a hacer una lista y dársela a Tom. Bir liste yapıp Tom'a vereceğim. Bir liste yapıp Tom'a vereceğim. Tiene unas manos grandes. Onun büyük elleri var. Kocaman elleri var. No estoy tan seguro. O kadar emin değilim. O kadar emin değilim. Iba a menudo a pescar con él. Ben sık sık onunla balık tutmaya gittim. Onunla sık sık balığa giderdi. ¿Cómo estuvo tu cumpleaños? Doğum günün nasıldı? Doğum günün nasıldı? Los amigos hacen cosas juntos. Arkadaşlar şeyleri birlikte yaparlar. Arkadaşlar birlikte bir şeyler yapar. Tom habla dos lenguas extranjeras. Tom iki yabancı dil konuşur. Tom iki yabancı dil konuşuyor. Sigue positiva. Pozitif kalın. Hala pozitif. Déjame sola, ¿vale? Beni yalnız bırak, tamam mı? Beni yalnız bırak, tamam mı? Conozco al chico que está ahí parado. Orada duran çocuğu tanıyorum. Orada duran çocuğu tanıyorum. El Corán es un libro muy interesante. Kuran çok ilgi çekici bir kitap. Kuran çok ilginç bir kitaptır. Tom no volvió nunca. Tom asla dönmedi. Tom asla geri dönmedi. Estoy cansado. Debería descansar un poco antes de salir. Yorgunum. Dışarı çıkmadan biraz dinlenmem lazım. Çıkmadan önce biraz dinlenmeliyim. Este libro esta repleto de chistes sucios. Bu kitap açık saçık şakalarla dolu. Bu kitap pis şakalarla dolu. Se fue de Japón a fin de año. Yılın sonunda Japonya'dan ayrıldı. Yıl sonunda Japonya'dan ayrıldı. Haga sitio para el equipaje. Bagaj için yer açın. Bavullar için yer açın. Espero que haga buen tiempo. Havanın güzel olacağını umuyorum. Umarım hava güzel olur. La historia acabó bien. Hikâye güzel bitti. Hikayenin sonu iyi bitti. Intenta pararme. Beni durdurmaya çalış. Beni durdurmaya çalış. Si quieres hablar, habla. Konuşmak istiyorsan, konuş. Konuşmak istiyorsan, konuş. Tom todavía está leyendo. Tom hâlâ okuyor. Tom hala okuyor. Tom despierta a Mary a las once. Tom, Mary'yi saat on birde uyandırır. Tom, Mary'yi 11'de uyandıracak. La puerta es automática. Kapı otomatik. Kapı otomatik. Nunca podré volver a jugar. Asla tekrar oynayamayacağım. Bir daha asla oynayamayacağım. He oído todo lo que has dicho. Söylediğin her şeyi duydum. Söylediğin her şeyi duydum. Tom debería haber estudiado más. Tom daha çok çalışmalıydı. Tom daha çok çalışmalıydı. He aquí un gran mapa de Alemania. İşte Almanya'nın büyük bir haritası. İşte Almanya'nın büyük bir haritası. Tom no ha vivido nunca en Boston. Tom asla Boston'da yaşamadı. Tom Boston'da hiç yaşamadı. Caminaba con un bastón en la mano. Elinde bir bastonla yürüyordu. Elinde bastonla yürüyordu. Él se ha casado con mi hermano. O benim kız kardeşimle evlendi. Kardeşimle evlendi. Te llamo si encuentro mi teléfono. Telefonumu bulursam seni ararım. Telefonumu bulursam seni ararım. Yo también quiero saber qué opina Tom al respecto. Ben de Tom'un bunun hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorum. Ben de Tom'un bu konuda ne düşündüğünü bilmek istiyorum. Entramos en una cafetería en frente de la estación. İstasyonun önündeki kafeteryaya girdik. İstasyonun karşısındaki bir kafeye girdik. Nadie vino a ayudarme. Bana yardım etmek için hiç kimse gelmedi. Kimse bana yardım etmeye gelmedi. De pronto me sentí muy extraño. Aniden çok garip hissettim. Birden kendimi çok garip hissettim. ¿Tienes sueño? Uykun var mı? Uykun mu geldi? ¿Estabas en casa? Evde miydin? Evde miydin? Ayudó a preparar la comida. O öğle yemeğini pişirmeye yardım etti. Yemeği hazırlamama yardım etti. La cerveza está muy fría. Bira çok soğuk. Bira çok soğuk. Necesita algo de beber. İçecek bir şeye ihtiyacı var. İçecek bir şeye ihtiyacı var. Creía en Tom. Tom'a inandım. Tom'a inanıyordum. Tom nunca habla de dinero. Tom asla para hakkında konuşmaz. Tom asla paradan bahsetmezdi. Hoy es mi día de suerte. Bugün benim şanslı günüm. Bugün benim şanslı günüm. Cuidaré de tu gato mientras estés fuera. Sen yokken kedine bakacağım. Sen yokken kedine ben bakarım. Dios ha creado este mundo en seis días. Allah dünyayı altı günde yarattı. Tanrı bu dünyayı altı günde yarattı. Tom no se puede ir. Tom gidemez. Tom gidemez. Mi madre me compró este juguete cuando tenía ocho años. Annem bana bu oyuncağı ben sekiz yaşındayken satın aldı. Sekiz yaşımdayken annem bana bu oyuncağı almıştı. Nos atendió una mesera bonita. Hoş bir garson bize hizmet etti. Güzel bir garsondan yardım aldık. Llegué a la estación de Osaka por la noche. Gece Osaka istasyonuna vardım. Osaka İstasyonu'na gece geldim. ¿Sabe Tom que venís? Tom geldiğinizi biliyor mu? Tom geleceğinizi biliyor mu? Anoche estuvimos viendo la televisión. Dün gece TV izledik. Dün gece televizyon izliyorduk. ¿Qué problemas puede causar ella? O hangi problemlere sebep olabilir? Ne tür bir soruna neden olabilir ki? Mary vino sola. Mary tek başına geldi. Mary yalnız geldi. Ella salió a respirar aire puro. Temiz hava almak için dışarı çıktı. Temiz hava almak için dışarı çıktı. Nosotros comemos. Biz yiyoruz. Biz yemek yeriz. Lo mejor es ir regularmente al dentista. En iyisi düzenli olarak dişçiye gitmektir. En iyisi düzenli olarak dişçiye gitmek. ¿Tuviste relaciones sexuales con él? Onunla cinsel ilişkiye girdin mi? Onunla seks yaptın mı? Tom estaba solo en casa. Tom evde tek başınaydı. Tom evde yalnızdı. Nos rendimos. Vazgeçiyoruz. Teslim oluyoruz. No puedo hablar con Tom. Tom'la konuşamam. Tom'la konuşamam. ¿Quién está hablando? Kim konuşuyor? Kim konuşuyor? Es un mundo cruel. Bu zalim bir dünya. Acımasız bir dünya. Si no fuera por tu consejo, no sabría qué hacer. Eğer tavsiyeniz olmasa, ne yapacağımı bilemem. Tavsiyen olmasaydı, ne yapacağımı bilemezdim. Hay cosas más importantes en esta vida. Hayatta daha önemli şeyler var. Bu hayatta daha önemli şeyler var. Él tiene un perro. Onun bir köpeği var. Köpeği var. Está loco. O deli. Delinin teki. María le dijo a Tomás que visitara el museo. Maria Tomas'a müzeyi ziyaret edeceğini söyledi. Maria, Tomas'a müzeyi ziyaret etmesini söylemiş. Ve a buscar a Tom y después vuelve aquí. Gidip Tom'u al ve sonra buraya geri dön. Tom'u al ve buraya gel. Soy feliz. Ben mutluyum. Mutluyum. John le escribe a sus padres una vez al mes. John ayda bir kez anne ve babasına yazar. John ayda bir ailesine mektup yazar. Tom pagó con tarjeta de crédito. Tom kredi kartı ile ödedi. Tom kredi kartıyla ödemiş. No es fácil. Kolay değil. Kolay değil. Puedo cuidar de mi familia. Aileme bakabiliyorum. Aileme bakabilirim. El último tifón causó muchos destrozos. Son tayfun birçok zarara sebep oldu. Son tayfun bir sürü hasara neden oldu. Mi cámara es resistente al agua. Kameram suya dayanıklıdır. Benim kameram suya dayanıklıdır. Brasil es el quinto país más grande del mundo. Brezilya dünyanın beşinci büyük ülkesidir. Brezilya dünyadaki en büyük 5. ülke. Hice otro test. Bir test daha yaptım. Bir test daha yaptım. Cuando era niño, él fue a París tres veces. Bir çocukken, Paris'e üç kez gitti. Çocukken Paris'e üç kez gitmişti. Te llamo luego. Seni daha sonra arayacağım. Seni sonra ararım. No creo que sea correcto que se vaya a casa solo. Onun eve yalnız gitmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Eve yalnız gitmesinin doğru olduğunu sanmıyorum. La verdad es que yo no quería comer con Tom. Gerçek Tom'la yemek istemediğimdir. Gerçek şu ki, Tom'la yemek yemek istemedim. Ella le vio romper la ventana. O, onun pencereyi kırdığını gördü. Camı kırdığını görmüş. Tom hizo una y otra vez la misma pregunta, pero nunca tuvo una respuesta. Tom aynı soruyu tekrar tekrar sordu fakat asla bir cevap almadı. Tom tekrar tekrar aynı soruyu sordu ama hiçbir zaman bir cevabı olmadı. No dije esto. Bunu söylemedim. Öyle bir şey demedim. Sé que estás ocupado. Meşgul olduğunu biliyorum. Meşgul olduğunu biliyorum. Fui al hospital. Hastaneye gittim. Hastaneye gittim. ¿Qué haces los domingos? Pazar günleri ne yaparsın? Pazarları ne yapıyorsun? Esta mesa es mía. Bu masa benim. Bu masa benim. Ella juega al tenis con sus amigos una vez a la semana. Haftada bir kez, o, arkadaşları ile tenis oynar. Haftada bir arkadaşlarıyla tenis oynuyor. Ahora está escribiendo una carta. O şimdi bir mektup yazıyor. Şimdi de mektup yazıyor. Espera, Tom. Bekle, Tom. Bekle, Tom. Ningún cantante en Japón es tan popular como ella. Japonya'da onun kadar sevilen başka hiçbir şarkıcı yok. Japonya'daki hiçbir şarkıcı onun kadar popüler değildir. Me preocupo por él. Onun için endişeleniyorum. Onun için endişeleniyorum. Quiere parecer más joven. O daha genç görünmek istiyor. Daha genç görünmek istiyor. Quiero una manzana. Bir elma istiyorum. Elma istiyorum. Ya no lo hacemos. Artık onu yapmıyoruz. Artık yapmıyoruz. Los niños tienen que aprender lenguas extranjeras. Çocuklar yabancı diller öğrenmek zorundalar. Çocuklar yabancı diller öğrenmeli. Se fueron hace una hora. Bir saat önce gittiler. Bir saat önce gittiler. Compré muchos libros. Çok kitap aldım. Bir sürü kitap aldım. No quiero dejar un mensaje. Bir mesaj bırakmak istemiyorum. Mesaj bırakmak istemiyorum. Fue a Brasil y se quedó allí. O, Brezilya'ya gitti ve orada kaldı. Brezilya'ya gitti ve orada kaldı. Ella aprendió inglés increíblemente rápido. O inanılmaz hızla İngilizce öğrendi. İngilizceyi çok hızlı öğrendi. Este huevo huele mal. Bu yumurta kötü kokuyor. Bu yumurta kötü kokuyor. ¿Mary está contigo? Mary seninle birlikte mi? Mary seninle mi? Me gusta mucho. Onu çok severim. Ondan çok hoşlanıyorum. ¿Para qué eres bueno? Sen nede iyisin? Ne işe yarıyorsun? Eres bastante rico, ¿verdad? Sen oldukça zenginsin, değil mi? Oldukça zenginsin, değil mi? ¿Puedo venir ahora? Şimdi gelebilir miyim? Şimdi gelebilir miyim? Mi familia me quiere. Ailem beni sever. Ailem beni seviyor. Mi madre no hacía más que llorar. Annem, ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı. Annem sürekli ağlıyordu. ¡Hoy no es mi día de suerte! Bugün şanslı günüm değil! Bugün şanslı günüm değil! Odio viajar. Ben seyahat etmekten nefret ediyorum. Seyahat etmekten nefret ederim. Estoy en una casa hermosa. Güzel bir evdeyim. Çok güzel bir evdeyim. Ella le llamó Charles. O, ona Charles adını verdi. Ona Charles dedi. Me suscribí a dos periódicos. Ben iki gazeteye abone oldum. İki gazeteye abone oldum. Lo que dijeron es cierto. Onların söylediği doğru. Söyledikleri doğru. Por favor, díselo a Tom. Lütfen Tom'a söyle. Lütfen Tom'a söyle. Ningún candidato pasó el examen. Hiçbir aday sınavı geçemedi. Hiçbir aday sınavı geçemedi. Estamos en medio de unos negocios. Birkaç iş görüşmesinin ortasındayız. Burada bir işin ortasındayız. Cómpralo para mí, por favor. Onu benim için satın al, lütfen. Benim için al, lütfen. ¿Quieres conducir? Sürmek ister misin? Sürmek ister misin? Llamó a su perro Popeye. O, köpeğine Popeye adını verdi. Köpeği Temel Reis'e seslendi. Espero ir. Ben gelmeyi umuyorum. Umarım gelirim. El paciente está en un estado crítico. Hasta kritik durumda. Hastanın durumu kritik. Él es el dueño de la compañía. O, şirketin sahibi. Şirketin sahibi o. Todavía no me fío de ella. Ona hâlâ güvenmiyorum. Ona hala güvenmiyorum. Tom es un viejo amigo mío del instituto. Tom benim, liseden eski bir arkadaşımdır. Tom liseden eski bir arkadaşım. Dedicó su vida a la medicina. Hayatını tıpa adadı. Hayatını tıpa adadı. Tom murió en un accidente de tráfico. Tom bir trafik kazasında öldü. Tom bir trafik kazasında öldü. Confiaban en Tom. Onlar Tom'a güvendiler. Tom'a güveniyorlardı. Vete a jugar con Tom. Git Tom'la oyna. Git Tom'la oyna. ¡En la habitación hace mucho calor! Oda çok sıcak! Oda çok sıcak! Solo tenemos algunas horas. Sadece birkaç saatimiz var. Sadece birkaç saatimiz var. ¿Qué clase de música escucha Tom? Tom ne tür müzik dinler? Tom ne tür müzik dinler? Hice los deberes después de cenar. Akşam yemeğinden sonra ev ödevimi yaptım. Ödevimi yemekten sonra yaptım. ¿Qué escribes? Ne yazıyorsun? Ne yazıyorsun? Oí hablar a Tom y a Mary. Tom ve Mary'nin konuştuğunu duydum. Tom ve Mary'nin konuşmalarını duydum. Parece estar hambriento. O aç görünüyor. Acıkmış gibi görünüyor. Llegué a casa a las siete. Ben yedide eve vardım. Yedide evdeydim. La cama de Tom está vacía. Tom'un yatağı boş. Tom'un yatağı boş. Mis padres y yo no estamos unidos. Ebeveynlerim ve ben yakın değiliz. Ailem ve ben yakın değiliz. ¿Sabes a qué velocidad ibas? Ne kadar hızlı gittiğini biliyor musun? Ne kadar hızlı gittiğini biliyor musun? Tengo que hablar contigo. Seninle konuşmalıyım. Seninle konuşmam gerek. Eres la primera chica que beso. Sen öptüğüm ilk kızsın. Sen öptüğüm ilk kızsın. Os avisé. Sizi uyardım. Sizi uyarmıştım. No hay nada malo en ello. Bunda yanlış bir şey yoktur. Bunda yanlış bir şey yok. Yo tampoco puedo levantar el saco. Ben de çuvalı kaldıramam. Ben de ceketimi kaldıramıyorum. Mamá, ¿puedo irme a nadar? Anne, yüzmeye gidebilir miyim? Anne, yüzmeye gidebilir miyim? Se levantó a las 7 de la mañana. O, sabah yedide kalktı. Sabah 7'de kalktı. Creo en Tom. Tom'a inanıyorum. Tom'a inanıyorum. Debería haberle preguntado antes a Tom. Önce Tom'a sormalıydım. Tom'a daha önce sormalıydım. Le dio un nuevo nombre. O ona yeni bir isim verdi. Ona yeni bir isim verdi. Estoy esperando a mi amigo. Arkadaşımı bekliyorum. Arkadaşımı bekliyorum. Al taxista se le olvidó conectar el taxímetro. Taksi şoförü taksimetreyi açmayı unuttu. Taksi şoförü taksimetreyi bağlamayı unutmuş. Él no tiene miedo a morir. O ölmekten korkmuyor. Ölmekten korkmuyor. No fue culpa nuestra. Bu bizim hatamız değil idi. Bizim hatamız değildi. ¿Puede ayudarme? Bana yardım eder misiniz? Bana yardım edebilir misiniz? Eres bastante olvidadizo, ¿verdad? Oldukça unutkansın, değil mi? Çok unutkansın, değil mi? Deberías haberlo ayudado con su trabajo. Ona işinde yardım etmeliydin. İşinde ona yardım etmeliydin. ¿Estás aquí sola? Burada yalnız mısın? Burada yalnız mısın? Esos son regalos. Onlar hediye. Bunlar hediye. Michael está leyendo un libro. Michael bir kitap okuyor. Michael kitap okuyor. Tom ya te ha olvidado. Tom zaten seni unuttu. Tom seni çoktan unuttu. ¿Vas a decirme por qué le quieres? Bana onu neden sevdiğini söyleyecek misin? Onu neden sevdiğini söyleyecek misin? Tom robó algo de mi casa. Tom evimden bir şey çaldı. Tom evimden bir şey çaldı. La chica que está hablando con John es Susan. John ile konuşan bu kız Susan'dır. John'la konuşan kız Susan. Te amo, tesoro mío. Seni seviyorum, sevgilim. Seni seviyorum, kıymetlim. Bill, abre la puerta. Bill, kapıyı aç. Bill, kapıyı aç. Siempre está perdiendo su pañuelo. Mendilini her zaman kaybediyor. Mendilini hep kaybediyor. Tengo que llevar a casa a Tom. Tom'u eve götürmeliyim. Tom'u eve götürmeliyim. ¿Estás haciendo lo que crees correcto? Doğru olduğunu düşündüğün şeyi yapıyor musun? Doğru olduğunu düşündüğün şeyi mi yapıyorsun? No entiendo lo que estás tratando de decir. Ne söylemeye çalıştığını anlamıyorum. Ne demeye çalıştığını anlamıyorum. Está listo para trabajar. O çalışmaya hazırdır. Çalışmaya hazır. Espero casarme con él. Onunla evlenmeyi umuyorum. Onunla evlenmeyi umuyorum. ¿Cuándo empieza la primavera? İlkbahar ne zaman başlar? Bahar ne zaman başlıyor? No debemos olvidar nuestra promesa. Sözümüzü unutmamalıyız. Sözümüzü unutmamalıyız. Se le dan muy bien las matemáticas. Matematikte çok iyi. Matematikte çok iyi. ¿Cuántas clases tenéis el lunes? Pazartesi günü kaç dersiniz var? Pazartesi günü kaç ders var? ¿Dónde va a ser la reunión? Toplantı nerede olacak? Toplantı nerede olacak? Las corbatas combinan bien con tu camisa. Kravatlar gömleğine iyi uydu. Kravatlar gömleğine uyuyor. Ojalá hubiera estudiado más cuando era joven. Keşke gençken daha çok çalışsaydım. Keşke gençken daha çok çalışsaydım. Ahora Tom no está aquí. Tom şu anda burada değil. Tom artık burada değil. ¿Hablas japonés? Japonca konuşabiliyor musun? Japonca biliyor musun? No te puedo ayudar porque estoy ocupado. Sana yardım edemem çünkü meşgulüm. Sana yardım edemem çünkü meşgulüm. Quería saludar a Tom. Tom'a selam vermek istedim. Tom'a merhaba demek istedim. No nos puedes matar a los dos. İkimizi de öldüremezsin. İkimizi de öldüremezsin. Vosotros no me enseñasteis. Siz bana öğretmediniz. Bana siz öğretmediniz. ¿Por qué no se lo dijiste a Tom? Niçin Tom'a söylemedin? Neden Tom'a söylemedin? Ellos estaban sentados en el sofá de nuestro salón. Salonumuzun divanında oturuyorlardı. Oturma odamızdaki kanepede oturuyorlardı. Ten cuidado con las escaleras mecánicas. Yürüyen merdivenlere dikkat et. Yürüyen merdivenlere dikkat et. Hoy me he olvidado de llamarle. Ben bugün onu aramayı unuttum. Bugün onu aramayı unuttum. Ella es mi amiga Mari. O benim arkadaşım Mari. Bu arkadaşım Mari. Tom puede permitirse comprarle a Mary cualquier cosa bonita. Tom Mary'ye hoş bir şey almayı göze alabilir. Tom, Mary'ye güzel olan her şeyi alabilir. Quiero mucho a Mary. Mary'yi çok seviyorum. Mary'i çok seviyorum. ¿Vas en coche o en autobús? Otobüsle mi yoksa araba ile mi gidiyorsun? Arabayla mı gidiyorsun, otobüsle mi? Por favor, manténgase a la espera. Lütfen, beklemeye devam et. Lütfen beklemede kalın. Tom parecía feliz. Tom mutlu görünüyordu. Tom mutlu görünüyordu. Él no me gusta, pero él sí. Onu sevmiyorum, ama onu seviyorum. Ondan hoşlanmıyorum ama o hoşlanıyor. ¿Te gustan más los gatos o los perros? Kedileri mi yoksa köpekleri mi daha çok seversin? Kedileri mi, köpekleri mi daha çok seviyorsun? Él habla en voz alta. O, yüksek sesle konuşuyor. Yüksek sesle konuşuyor. ¿No has visto mis llaves? Anahtarlarımı görmedin mi? Anahtarlarımı görmedin mi? Bienvenidos a Boston. Boston'a hoş geldiniz. Boston'a hoş geldiniz. Se fue de casa tres días después. O, üç gün sonra evden ayrıldı. Üç gün sonra evden ayrıldı. ¡Qué niña más mala! Ne kötü bir kız! Ne yaramaz bir kız! En cuanto nos sentamos, nos trajo café. Biz oturur oturmaz, o bize kahve getirdi. Oturur oturmaz bize kahve getirdi. Tom quiere un microscopio. Tom bir mikroskop istiyor. Tom mikroskop istiyor. ¿Les gustan las naranjas? Onlar portakal sever mi? Portakal sever misiniz? Tom dijo que él solo estaba interesado en ayudar a Mary Tom sadece Mary'ye yardım etmekle ilgilendiğini söyledi. Tom sadece Mary'e yardım etmek istediğini söyledi. ¿Se te ha olvidado? Unuttun mu? Unuttun mu? Lo haré como dices. Söylediğin gibi yapacağım. Dediğin gibi yapacağım. ¿Querés leer esta revista? Bu dergiyi okumak istiyor musun? Bu dergiyi okumak ister misin? Tomás me dejó en el aeropuerto. Tom beni havalimanına bıraktı. Tomas beni havaalanına bıraktı. Hay tortugas de más de dos siglos de edad. İki yüzyıldan yaşlı kaplumbağalar var. İki yüzyılı geçmiş kaplumbağalar var. Nosotros hablamos por teléfono horas y horas. Biz telefonda saatlerce konuşuruz. Saatlerce telefonda konuştuk. Tenemos un problema. Bir sorunumuz var. Bir sorunumuz var. ¿Has comprado una bicicleta bonita? Güzel bir bisiklet aldın mı? Güzel bir bisiklet mi aldın? ¿Cuánto cuesta el cuarto? Oda ne kadar? Oda ne kadar? Quiero oírte tocar guitarra. Gitar çaldığını duymak istiyorum. Gitar çaldığını duymak istiyorum. Tom dejó de fumar. Tom sigara içmeyi bıraktı. Tom sigarayı bıraktı. El tiempo sana todos los corazones rotos. Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir. Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir. El mundo es peligroso. Dünya tehlikeli. Dünya tehlikeli. ¿Tiene mascota? Evcil hayvanınız var mı? Evcil hayvanın var mı? No es un complot. Bu bir komplo değil. Bu bir komplo değil. ¿Ayudaste a tu madre? Annene yardım ettin mi? Annene yardım ettin mi? Fui llamado con urgencia al cuartel. Ben acil olarak karargaha çağrıldım. Hemen karargaha çağrıldım. Tom preparó espaguetis para la cena. Tom akşam yemeği için spagetti yaptı. Tom akşam yemeği için spagetti yaptı. Tome asiento. Oturun. Oturun. Duerme como un bebé. Bebek gibi uyuyor. Bebek gibi uyuyor. Soy el corredor más rápido. Ben en hızlı koşucuyum. En hızlı koşucu benim. Tengo mucha suerte. Ben çok şanslıyım. Çok şanslıyım. Su hijo está en la universidad ahora. Onun oğlu şu anda üniversitede. Oğlu şu an üniversitede. Estoy empezando a entender por qué no te gusta Tom. Tom'u neden sevmediğini anlamaya başlıyorum. Tom'dan neden hoşlanmadığını anlamaya başlıyorum. No es mi tipo. O benim tipim değil. Benim tipim değil. Tom bebió una taza de café. Tom bir fincan kahve içti. Tom bir fincan kahve içti. Tom fue tan estúpido como para creerle a María. Tom Mary'ye inanacak kadar aptaldı. Tom, Maria'ya inanacak kadar aptaldı. Sois los nuevos estudiantes. Siz yeni öğrencilersiniz. Siz yeni öğrencilersiniz. Dame la llave. Bana anahtarı ver. Anahtarı ver. Este no es un muelle comercial. Bu, ticari bir İskele değil. Burası ticari bir liman değil. He engordado cinco quilos. Beş kilo aldım. 5 kilo aldım. No te voy a dejar aquí. Seni burada bırakmayacağım. Seni burada bırakmayacağım. Tom es muy práctico, ¿no es así? Tom çok pratik, değil mi? Tom çok pratik biri, değil mi? Trabajó duro para hacer feliz a su hija. Çocuğunu mutlu etmek için çok çalıştı. Kızını mutlu etmek için çok çalıştı. Sólo tengo una cosa que decir a aquellos que me odien: El problema es suyo. Benden nefret edenlere söyleyecek tek bir şeyim var: Sizin probleminiz. Benden nefret edenlere söyleyeceğim tek bir şey var: Está muy ocupada. O çok meşgul. Çok meşgul. No sé cantar tan bien como Tom, pero sé cantar. Tom kadar iyi şarkı söyleyemeyebilirim fakat şarkı söyleyebilirim. Tom kadar iyi şarkı söyleyemem ama şarkı söyleyebilirim. No ha ido a la escuela en cinco días. Beş gündür okula gitmedi. Beş gündür okula gitmiyor. Hay algo que quiero que oigas. Duymanı istediğim bir şey var. Duymanı istediğim bir şey var. Estudio francés todos los días después de cenar. Her gün akşam yemeğinden sonra Fransızca öğrenirim. Her akşam yemekten sonra Fransızca öğreniyorum. El cuidado de la piel es importante. Cilt bakımı önemlidir. Deri bakımı önemlidir. Tengo dos hermanos. İki erkek kardeşim var. İki erkek kardeşim var. ¿Sabes lo que significa? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Bu ne demek biliyor musun? Nací con doce dedos. On iki parmakla doğdum. 12 parmakla doğdum. Vi a Dana. Dana'yı gördüm. Dana'yı gördüm. No estoy de acuerdo. Aynı fikirde değilim. Katılmıyorum. Deberías ir a la escuela. Okula gitmelisin. Okula gitmelisin. Voy a volver a Boston mañana. Yarın Boston'a dönüyorum. Yarın Boston'a dönüyorum. Cuando entré en la habitación, él salía. Ben odaya girdiğim zaman,o çıkmıştı. Odaya girdiğimde dışarı çıkıyordu. Mary nada igual de rápido que Jack. Mary Jack kadar hızlı yüzer. Mary Jack kadar hızlı yüzemez. Prometo trabajar duro. Çok çalışmak için söz veriyorum. Çok çalışacağıma söz veriyorum. Tom estaba ocupado. Tom meşguldü. Tom meşgulmüş. Un poco más de café, por favor. Biraz daha kahve, lütfen. Biraz daha kahve lütfen. ¿Tú qué harías? Sen ne yapardın? Sen olsan ne yapardın? Yo no puedo bailar. Dans edemem. Ben dans edemem. Tom se había enfadado. Tom kızmıştı. Tom çok kızmıştı. Deja de saltar en la cama. Yatağa atlamaktan vazgeç. Yatakta zıplamayı bırak. Hoy estoy muy cansada. Bugün çok yorgunum. Bugün çok yorgunum. Me caso el domingo que viene. Gelecek Pazar evleniyorum. Gelecek pazar evleniyorum. Tengo que agradecérselo. Ona teşekkür etmeliyim. Ona teşekkür etmeliyim. No hay error. Hata yok. Hata yok. Él es capaz de enseñar tanto inglés como francés. O, hem İngilizce hem de Fransızca öğretebilir. Hem İngilizce hem de Fransızca öğretebilir. No tiene suficiente dinero para comprarse un coche. Onun bir araba alması için yeterli parası yok. Araba alacak kadar parası yok. Por favor, sírvame una bebida caliente. Lütfen bana içecek sıcak bir şey verin. Lütfen bana sıcak bir içki getir. Tom quiere ser tu amigo. Tom senin arkadaşın olmak istiyor. Tom arkadaşın olmak istiyor. ¿Cuál es tu bebida sin cafeína preferida? En sevdiğin kafeinsiz içki nedir? En sevdiğin kafeinsiz içecek nedir? Tú sabes cómo es. Onun nasıl olduğunu biliyorsun. Nasıl olduğunu bilirsin. Él no es médico. O bir doktor değil. O doktor değil. No lo voy a hacer. Onu yapmayacağım. Bunu yapmayacağım. Es la una. Saat bir. Saat bir. Tom solo está haciendo su trabajo. Tom sadece işini yapıyor. Tom sadece işini yapıyor. ¿Dónde están tus llaves? Anahtarlarınız nerede? Anahtarların nerede? Me dormí escuchando la radio. Radyo dinlerken uyuya kaldım. Radyo dinlerken uyuyakalmışım. No tengo hermanos. Hiç erkek kardeşim yok. Benim kardeşim yok. No quiero morir aquí. Burada ölmek istemiyorum. Burada ölmek istemiyorum. Estoy seguro que lo puedo hacer mejor que él. Ondan daha iyi yapabileceğime eminim. Ondan daha iyisini yapabileceğime eminim. Cada año, ciento cincuenta mil turistas vienen a esta isla para disfrutar de los impresionantes paisajes y maravillosas playas. Her yıl, yüz elli bin turist etkileyici manzara ve harika plajlardan zevk almak için bu adaya gelir. Her yıl, 150 bin turist bu adaya muhteşem manzaraların ve muhteşem kumsalların tadını çıkarmak için gelir. Te lo iba a decir. Sana söyleyecektim. Sana söyleyecektim. Estoy en mi coche. Arabamdayım. Arabamdayım. Yo fui al mercado. Ben markete gittim. Ben markete gittim. Tom le dijo a Mary que comprara algo de café y cigarrillos. Tom, Mary'ye biraz kahve ve sigara almasını söyledi. Tom, Mary'ye kahve ve sigara almasını söyledi. La chica que está cantando ahí es mi hermana. Orada şarkı söyleyen kız benim kız kardeşim. Orada şarkı söyleyen kız benim kız kardeşim. Son las tres y media. Saat üç buçuk. Saat 3:30. Él coge el metro con frecuencia. O sık sık bir metro kullanır. Sık sık metroya biner. Picasso pintó este cuadro en 1950. Picasso bu resmi 1950'de yaptı. Picasso bu resmi 1950'de yaptı. ¿Preferiría hablar en inglés? İngilizce konuşmayı tercih eder misiniz? İngilizce konuşmayı mı tercih edersiniz? ¡Vete y lávate la cara! Git ve yüzünü temizle! Git yüzünü yıka! Yo era profesor. Bir öğretmendim. Ben öğretmendim. David Beckham es inglés. David Beckham İngiliz'dir. David Beckham İngiliz. Sois adorables. Siz sevimlisiniz. Çok sevimlisiniz. ¿Cuál es tu libro de cocina favorito? Senin gözde yemek kitabın nedir? En sevdiğin yemek kitabı hangisi? Creo que hay un hombre allí. Sanıyorum orada bir adam var. Sanırım orada bir adam var. Los bebés lloran cuando tienen hambre. Bebekler aç olduklarında ağlarlar. Bebekler acıkınca ağlar. Soy el asistente de Tom. Tom'un asistanıyım. Ben Tom'un asistanıyım. Quiero conocerle. Onunla tanışmak istiyorum. Onunla tanışmak istiyorum. Lo vi hace una semana. Onu bir hafta önce gördüm. Onu bir hafta önce gördüm. La habitación estaba repleta de personas. Oda insan doluydu. Oda insanlarla doluydu. Tom no se lo dijo a nadie. Tom kimseye söylemedi. Tom kimseye söylemedi. ¿Hoy está mejor? O bugün daha iyi mi? Bugün daha iyi mi? Todos los hombres deben morir. Bütün insanlar ölmeli. Bütün erkekler ölmeli. Esto costará al menos cinco dólares. En az beş dolara mal olur. Bu en az beş dolara mal olur. ¿Cómo va la investigación? Araştırma nasıl gidiyor? Soruşturma nasıl gidiyor? Mi mujer está cocinando. Karım yemek pişiriyor. Karım yemek pişiriyor. Yumiko se había enfadado un poco. Yumiko biraz kızmıştı. Yumiko biraz sinirlenmişti. No he oído nada. Hiçbir şey duymadım. Ben bir şey duymadım. Mi tío vino a verme. Amcam beni görmek için geldi. Amcam beni görmeye geldi. Eso es interesante. O ilginç. İlginç. Me gusta el profesor. Öğretmeni seviyorum. Öğretmeni sevdim. No puedes pararme. Beni durduramazsın. Beni durduramazsın. Tom lo compró para mí. Tom onu benim için aldı. Tom benim için aldı. Tom es la clase de hombre a la que le gusta probar cosas nuevas. Tom yeni şeyleri denemeyi seven adam türüdür. Tom yeni şeyler denemekten hoşlanan bir adam. Ojalá fuera como él. Keşke onun gibi olsam. Keşke onun gibi olsaydım. ¿Cuándo deberíamos decírselo a Tom? Tom'a ne zaman söylemeliyiz? Tom'a ne zaman söylemeliyiz? Haré lo que pueda. Elimden geleni yapacağım. Elimden geleni yaparım. ¡Te echo de menos también! Ben de seni özlüyorum. Ben de seni özledim! A veces pierde la esperanza. O, bazen ümidini kaybeder. Bazen umudunu yitirir. Grité del dolor. Acıdan bağırdı. Acıdan bağırdım. No me gustas nada. Ben seni hiç sevmiyorum. Senden hiç hoşlanmıyorum. Están buscando a Tom. Onlar Tom'u arıyorlar. Tom'u arıyorlar. ¿Por qué ser madre soltera es tan agotador? Neden yalnız bir anne olmak bu kadar yorucu? Neden bekar bir anne olmak bu kadar yorucu? Lo hice varias veces. Onu birkaç kez yaptım. Birkaç kez yaptım. María traía pestañas postizas. Mary sahte kirpikler taktı. Maria takma kirpik takıyordu. Me haces feliz. Sen beni mutlu ediyorsun. Beni mutlu ediyorsun. ¿Hay algo que quieras preguntarme? Bana sormak istediğin bir şey var mı? Bana sormak istediğin bir şey var mı? Tom encontró un lugar donde podía jugar golf gratis. Tom ücretsiz golf oynayabileceği bir yer buldu. Tom bedava golf oynayabileceği bir yer buldu. Su familia prefiere no fumar. Ailesi sigara içmemeyi tercih eder. Ailesi sigara içmemeyi tercih ediyor. Tom sabe que no somos felices. Tom mutlu olmadığımızı biliyor. Tom mutlu olmadığımızı biliyor. Ella dejó a su hijo solo en el coche. Oğlunu arabada yalnız bıraktı. Oğlunu arabada yalnız bırakmış. Mi hermano todavía está durmiendo. Erkek kardeşim hâlâ uyuyor. Kardeşim hala uyuyor. Japón ahora es muy diferente de lo que era hace veinte años. Japonya 20 yıl öncesinden çok daha farklıdır. Japonya artık 20 yıl önce olduğundan çok farklı. Tom no se siente bien. Tom iyi hissetmiyor. Tom kendini iyi hissetmiyor. Permitime que te diga cómo hacerlo. Onu nasıl yapacağını söylememe izin ver. Sana nasıl yapacağını söyleyeyim. Si buscas, encuentras. Ararsan bulursun. Ararsan, bulursun. ¿Vas ahí con frecuencia? Oraya sık sık gider misin? Oraya sık gider misin? Quiero empezar ahora. Şimdi başlamak istiyorum. Hemen başlamak istiyorum. No debes correr en los edificios escolares. Okul binalarında koşmamalısın. Okul binalarında koşmamalısın. Le está chantajeando. O ona şantaj yapıyor. Ona şantaj yapıyor. Comes. Yersin. Yemek yiyorsun. Hace mucho que trabajo con Tom. Uzun süre Tom'la çalışıyorum. Tom'la uzun zamandır çalışıyorum. Déjame pensar. Düşüneyim. Bir düşüneyim. No creo en la suerte. Şanslara inanmam. Şansa inanmam. ¿Cuáles son las malas noticias? Kötü haber nedir? Kötü haber ne? He ido dos veces a Boston. İki kez Boston'a gittim. Boston'a iki kez gittim. Aquí no se habla inglés. Burada İngilizce konuşulmaz. Burada İngilizce konuşulmuyor. Ella habla un poco de árabe. O biraz Arapça konuşur. Biraz Arapça konuşuyor. Esta muñeca tiene los ojos grandes. Bu bebeğin büyük gözleri var. Bu bebeğin kocaman gözleri var. Todos los odian. Herkes onlardan nefret eder. Herkes onlardan nefret ediyor. Tom no trabaja nunca los domigos. Tom pazar günü asla çalışmaz Tom asla Domigo'da çalışmaz. No vamos a perder. Kaybetmeyeceğiz. Kaybetmeyeceğiz. Abusó de mi confianza. Güvenimi istismar etti. Güvenimi kötüye kullandı. El bolígrafo es el mejor. Bu kalem en iyisidir. Kalem en iyisidir. Nosotros crecimos juntos. Beraber büyüdük. Birlikte büyüdük. Es un piano viejo. O eski bir piyano. Eski bir piyano. Tom no puede salir porque tiene mucha tarea. Bir sürü ev ödevi olduğu için Tom dışarı gidemiyor. Tom dışarı çıkamaz çünkü çok ödevi var. A Tom nunca le ha gustado Mary. Tom, Mary'den hiç hoşlanmadı. Tom Mary'den hiç hoşlanmadı. Lo compré ayer. Onu dün aldım. Dün aldım. Puedes hablar con ellos. Onlarla konuşabilirsin. Onlarla konuşabilirsin. Nos llevará algo de tiempo reunir el suficiente dinero para comprar un tractor nuevo. Yeni bir traktör almak için yeterli paramızın olması biraz zaman alacak. Yeni bir traktör alacak kadar para toplamamız biraz zaman alacak. ¡No puedes irte ahora! Şimdi gidemezsin. Şimdi gidemezsin! ¿No podemos hablar de eso por la mañana? Sabah konuşamaz mıyız bunun hakkında? Bunu sabah konuşamaz mıyız? Él me dio algo de dinero. O, bana biraz para verdi. Bana biraz para verdi. ¿Ya has terminado los deberes de inglés? İngilizce ev ödevini henüz bitirdin mi? İngilizce ödevini bitirdin mi? Este es para mi amigo. Bu benim arkadaşım için. Bu arkadaşım için. Lo uso todos los días. Her gün onu kullanıyorum. Bunu her gün kullanıyorum. A mi madre le dan miedo los ascensores. Annem asansörden korkar. Annem asansörlerden korkar. Eso creo. Öyle inanıyorum. Sanırım. Da clases de piano una vez a la semana. Haftada bir kez piyano dersleri veriyor. Haftada bir piyano dersi veriyor. Tokio es la ciudad más grande de Japón. Tokyo Japonya'da en büyük şehirdir. Tokyo Japonya'nın en büyük şehridir. Le gustan los trenes. O trenleri sever. Trenleri sever. Sabía que no le quedaba mucho tiempo de vida. Yaşamak için çok daha uzun zamanı olmadığını biliyordu. Fazla zamanı kalmadığını biliyordum. Tom es nuestro amigo. Tom bizim arkadaşımız. Tom bizim arkadaşımız. Le dan miedo los gatos. O, kedilerden korkar. Kedilerden korkuyor. Quiero que estés preparada. Hazır olmanı istiyorum. Hazır olmanı istiyorum. No debes menospreciar a un buen colega. İyi bir meslektaşı küçük görmemelisin. İyi bir meslektaşı küçümsememelisin. Mi padre fue a China. Babam Çin'e gitti. Babam Çin'e gitti. ¿Es verdad que no sabes nadar? Yüzemediğin doğru mu? Yüzme bilmediğin doğru mu? Pareces un niño. Bir erkek çocuğu gibi görünüyorsun. Çocuk gibi görünüyorsun. Lo uso todos los días. Onu her gün kullanırım. Bunu her gün kullanıyorum. Quería bailar conmigo. Benimle dans etmek istedi. Benimle dans etmek istedi. Yo mismo hice estas cajas. Bu kutuları kendim yaptım. Bu kutuları kendim yaptım. ¿Por qué estabais allí? Neden oradaydınız? Neden oradaydınız? Nunca había sido tan popular. Hiç bu kadar popüler olmamıştım. Hiç bu kadar popüler olmamıştım. No lo creo. Buna inanmıyorum. Sanmıyorum. A todos los niños se les dio un regalo. Her çocuğa bir hediye verildi. Bütün çocuklara bir hediye verildi. Sally tiene dos años más que Ken. Sally Ken'den iki yaş daha büyük. Sally, Ken'den iki yaş büyük. Tenía un primo que vivía en Boston. Boston'da yaşayan bir kuzenim vardı. Boston'da yaşayan bir kuzenim vardı. Tom necesita un auto nuevo. Tom'un yeni bir arabaya ihtiyacı var. Tom'un yeni bir arabaya ihtiyacı var. Tom no había hablado con Mary antes. Tom o zamandan önce Mary ile hiç konuşmadı. Tom daha önce Mary ile konuşmamıştı. Nadie es rico en mi país. Ülkemde hiç kimse zengin değildir. Benim ülkemde kimse zengin değildir. Tengo hermanas. Kız kardeşlerim var. Kız kardeşlerim var. No lo repita. Onu tekrar etmeyin. Bir daha söyleme. Hice la cena. Ben akşam yemeği yaptım. Akşam yemeği hazırladım. Eres mi amiga. Benim arkadaşımsın. Sen benim arkadaşımsın. Por favor, no cambies nada. Lütfen hiçbir şeyi değiştirme. Lütfen hiçbir şeyi değiştirme. Me quedaré en casa. Evde kalacağım. Evde kalacağım. Tom abrió su libro. Tom kitabını açtı. Tom kitabını açtı. Hay una televisión en la habitación. Odada bir televizyon var. Odada bir televizyon var. Mi padre vino a casa. Babam eve geldi. Babam eve geldi. Ella es mucho más alta que yo. O benden çok daha uzun. Benden çok daha uzun. No me apetece hacer nada. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Cuando era pequeño veía y oía. Küçükken hem görüyordum hem duyuyordum. Küçükken izler ve dinlerdim. Es mi primer día. Bu benim ilk günüm. Bu benim ilk günüm. El gato prefiere el pescado a la carne. Kedi balığı ete tercih eder. Kedi balığı ete tercih eder. Al día siguiente, se disculpó con su hermana. Bir önceki gün kız kardeşin ile tartıştım. Ertesi gün kız kardeşinden özür diledi. Están solos. Yalnızlar. Yalnızlar. Va a llover dentro de nada. Çok yakında yağmur yağacak. Birazdan yağmur yağacak. Tom no se compró un coche nuevo ayer, ¿verdad? Tom dün yeni bir araba satın almadı, değil mi? Tom dün yeni bir araba almadı, değil mi? Vi la casa. Evi gördüm. Evi gördüm. Desayunamos a las 7. Biz yedide kahvaltı yaptık. Kahvaltı saat 7'de. ¡He ganado! Kazandım! Kazandım! No sé qué decirle a Tom. Tom'a ne diyeceğimi bilmiyorum. Tom'a ne diyeceğimi bilmiyorum. Estarán bien. Onlar iyi olacak. Her şey yoluna girecek. Intenté escribir con la mano izquierda. Ben sol elimle yazmaya çalıştım. Sol elimle yazmayı denedim. Quiero hacerlo. Onu yapmak istiyorum. İstiyorum. ¿Dónde está la gasolinera? Petrol istasyonu nerede? Benzin istasyonu nerede? No veo nada especial. Özel bir şey görmüyorum. Özel bir şey göremiyorum. Yamamoto también es uno de mis amigos. Yamamoto da arkadaşlarımdan biridir. Yamamoto benim de arkadaşlarımdan biri. Tenemos 30 minutos. 30 dakikamız var. 30 dakikamız var. Tom no trabaja tanto como Mary. Tom Mary kadar çok çalışmıyor. Tom, Mary kadar çalışmıyor. ¿Cuál es el número? Numara nedir? Numarası ne? Tengo muchos discos. Birçok diskim var. Bir sürü albümüm var. Me siento igual que vos. Sizin hissettiğinizin aynısını hissediyorum. Ben de senin gibi hissediyorum. ¿Puedes venir mañana? Yarın gelebilir misin? Yarın gelebilir misin? Tom quería aprender algunas canciones francesas. Tom bazı Fransızca şarkıları öğrenmek istedi. Tom birkaç Fransız şarkısı öğrenmek istedi. ¿Has acabado de desayunar? Sabah kahvaltını bitirdin mi? Kahvaltını bitirdin mi? Eres muy joven. Çok gençsin. Çok gençsin. Quiero ir ahí una vez más. Oraya bir kez daha gitmek istiyorum. Oraya bir kez daha gitmek istiyorum. Es mejor ver una vez que oír hablar diez veces acerca de algo. Bir kere görmek, bir şey hakkında on kere konuşmaktan daha iyidir. Bir şeyi on kere duymaktan iyidir. No comimos carne durante unos días. Birkaç gündür hiç et yemedik. Birkaç gündür et yemedik. ¿De qué color es el perro de Tom? Tom'un köpeği ne renk? Tom'un köpeği ne renk? Ahora tengo que ver a Tom. Şimdi Tom'u görmeliyim. Şimdi Tom'u görmeliyim. Este reloj es de mi padre. Bu saat babamındır. Bu babamın saati. Un vino tinto, por favor. Bir kırmızı şarap, lütfen Kırmızı şarap, lütfen. ¿Lo sabes? Onu biliyor musun? Biliyor musun? Tom no quiere hacer esto. Tom bunu yapmak istemiyor. Tom bunu yapmak istemiyor. No parece estar muy cansado. O, çok yorgun görünmüyor. Pek yorgun görünmüyorsunuz. ¿Estás celoso? Kıskanç mısın? Kıskandın mı? ¿De verdad te ha gustado? Gerçekten de hoşlandın mı? Gerçekten beğendin mi? ¡Genial, el café está caliente! Harika! Kahve sıcak. Harika, kahve sıcak! Tom siempre está sonriendo. Tom her zaman gülümsüyor. Tom her zaman gülümser. Él no se tomó la leche. O, sütü içmedi. Sütü o içmedi. Ya no soy un bebé. Ben artık bir bebek değilim. Artık bebek değilim. Verdaderamente hace un día magnífico. Gerçekten muhteşem bir gün. Gerçekten harika bir gün. Tengo que darle las gracias. Ona teşekkür etmeliyim. Ona teşekkür etmeliyim. Debe de estar enfadada conmigo. O bana kızgın olmalı. Bana kızgın olmalı. Hasta un profesor puede cometer errores. Bir öğretmen bile hata yapabilir. Bir öğretmen bile hata yapabilir. Necesitamos dinero. Bizim paraya ihtiyacımız var. Paraya ihtiyacımız var. ¿Quién es la chica que está allí sentada? Şurada oturan kız kim? Orada oturan kız kim? Este libro está lleno de errores. Bu kitap hatalarla dolu. Bu kitap hatalarla dolu. ¿Estás libre este fin de semana? Bu hafta sonu boş musun? Bu hafta sonu boş musun? Fui el primero en leer la carta. Mektubu ilk okuyan bendim. Mektubu ilk okuyan bendim. Ven a casa a las seis. Altıda eve gel. Saat 6'da eve gel. Es su coche. O, onun arabası. Bu onun arabası. ¿Tom se volvió loco? Tom delirmiş mi? Tom aklını mı kaçırdı? ¿Esto es latín? Bu Latince mi? Bu Latince mi? Él habla rápido. O hızlı konuşur. Hızlı konuşuyor. No pudimos soportar la fetidez de aquella habitación repleta de basura. O çöp dolu odanın kokuşmuşluğuna katlanamadık. Çöplerle dolu o odanın pis kokusuna dayanamadık. ¿A qué hora cerraste la tienda anoche? Dün gece mağazayı saat kaçta kapattın? Dün gece dükkanı kaçta kapattın? Si dices una mentira lo suficiente, te la empiezas a creer. Yeterince yalan söylersen ona inanmaya başlarsın. Yeterince yalan söylersen, inanmaya başlarsın. Déjenos hacer nuestro trabajo. İşimizi yapmamıza izin verin. İşimizi yapmamıza izin verin. Cuanto más la escucho, menos me gusta. Onu ne kadar çok dinlersem,ondan o kadar daha az hoşlanırım Ne kadar çok dinlersem, o kadar az hoşuma gidiyor. Ella está casada con un extranjero. O bir yabancı ile evli. Bir yabancıyla evli. Tom es un estudiante muy trabajador. Tom çok çalışkan bir öğrencidir. Tom çok çalışkan bir öğrenci. No estás en tu sano juicio tú. Aklı başında olmayan sensin. Aklı başında olan sen değilsin. Era muy pequeño. O çok küçüktü. Çok küçüktü. No hablo deprisa. Hızlı konuşmam. Ben hızlı konuşmam. ¿No me quieres? Beni sevmiyor musun? Beni sevmiyor musun? Escribí una carta ayer por la noche. Dün gece bir mektup yazdım. Dün gece bir mektup yazdım. Si te entra miedo por la noche enciende la luz. Eğer gece karanlıktan korkarsan lambayı yak. Geceleri korkarsan ışığı aç. Fue decisión suya. Onun kararıydı. Bu onun kararıydı. Tom se cayó del balcón. Tom balkondan düştü. Tom balkondan düştü. Mary es muy guapa. Mary çok güzeldir. Mary çok güzel. ¡No me lo creo! Buna inanmıyorum! Buna inanmıyorum! Si no existiera el mal, tampoco existiría el bien. Kötülük olmasaydı iyilik de olmazdı. Kötülük olmasaydı, iyilik de olmazdı. ¿Por qué no dejas tranquilo a Tom? Niçin Tom'u rahat bırakmıyorsun? Neden Tom'u rahat bırakmıyorsun? Escribirá una carta después de clase. Okuldan sonra bir mektup yazacak. Okuldan sonra mektup yazacak. Vi a una amiga. Bir arkadaş gördüm. Bir arkadaşımı gördüm. Dime qué ves. Bana ne gördüğünü söyle. Bana ne gördüğünü söyle. Me gustaría comprar una cámara como esta. Bunun gibi bir kamera almak istiyorum. Bunun gibi bir kamera almak istiyorum. El perro observa al gato. Köpek kediyi izliyor. Köpek kediyi izliyor. Él prometió devolver sin falta el dinero. Parayı eksiksiz bir şekilde teslim edeceğine söz verdi. Parayı geri vereceğine söz verdi. Tom se está quitando la ropa. Tom soyunuyor. Tom kıyafetlerini çıkarıyor. A él le gusta ver partidos de béisbol en la televisión. O, televizyonda beyzbol oyunları izlemeyi seviyor. Televizyonda beyzbol izlemeyi seviyor. Lleva dos años casada con él. Onunla iki yıldır evli. İki yıldır onunla evli. Está completamente borracho. O gerçekten sarhoş. Zil zurna sarhoş. Este autobús lo llevará al museo. Bu otobüs sizi müzeye götürecek. Bu otobüs sizi müzeye götürecek. Tom te echa de menos. Tom seni özlüyor. Tom seni özlüyor. ¿Qué has comido? Ne yedin? Ne yedin? No le gustaba la escuela. O, okulu sevmiyordu. Okulu sevmiyordu. ¿Qué quiere? O ne istiyor? Ne istiyorsun? Hablo español. İspanyolca konuşurum. İspanyolca biliyorum. Tokio es más grande que Yokohama. Tokyo Yokohama'dan büyüktür. Tokyo Yokohama'dan daha büyük. Ella se fue a Ibaragi. O Ibaraki'ye gitti. Ibaragi'ye gitti. Iré en una hora. Bir saat içinde gideceğim. Bir saat içinde orada olurum. Fue a Gran Bretaña. O Britanya'ya gitti. İngiltere'ye gitti. Creía que era rico. Onun zengin olduğunu düşündüm. Zengin olduğunu sanıyordum. Su piel es suave. Teni yumuşak. Derisi yumuşacık. No es una Cena de Acción de Gracias si no hay pavo. O, hindisiz bir şükran yemeği değil. Hindi yoksa Şükran Günü yemeği de değil. Estoy bien, ¿y vosotros? İyiyim. Ya siz? Ben iyiyim, ya siz? Él no es un idiota. O bir aptal değil. O aptal değil. Mi hermano no tiene dinero. Erkek kardeşimin parası yok. Kardeşimin hiç parası yok. Estoy buscando mi llave. Anahtarımı arıyorum. Anahtarımı arıyorum. ¿Estábamos en casa? Evde miydik? Evde miydik? Creo que Tom está buscando sus llaves. Sanırım Tom anahtarlarını arıyor. Sanırım Tom anahtarlarını arıyor. Le tengo miedo a Putin. Putin'den korkuyorum. Putin'den korkuyorum. Llevó toda la tarde. O bütün akşam sürdü. Bütün öğleden sonramı aldı. Nosotros estamos aquí para verlas a ustedes. Biz sizi görmek için buradayız. Biz de sizi görmeye geldik. Él odiaba mentir. O yalan söylemekten nefret ediyordu. Yalan söylemekten nefret ederdi. Empezó a irse pronto a la cama. O yatmaya erken gitmeye başladı. Erken yatmaya başladı. ¿Tiene experiencia? Deneyimin var mı? Tecrüben var mı? No tengo amigos. Hiç arkadaşım yok. Hiç arkadaşım yok. Me gustaría hablar con John Warner. John Warner'la konuşmak istiyorum. John Warner'la konuşmak istiyorum. Ella lloró. O ağladı. Ağladı. No llevó mucho tiempo. O uzun sürmedi. Çok uzun sürmedi. Tom cometió algunos errores en el test. Tom testte birkaç hata yaptı. Tom testte bazı hatalar yaptı. Es difícil traducir un poema a otro idioma. Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur. Bir şiiri başka bir dile çevirmek çok zor. Me gusta estudiar inglés. İngilizce çalışmayı severim. İngilizce okumayı seviyorum. No me siento bien. İyi değilim. Kendimi iyi hissetmiyorum. Necesitan el dinero. Onların paraya ihtiyacı var. Paraya ihtiyaçları var. Ella acaba de cumplir los doce. O, sadece onikiye girdi. 12 yaşına yeni girdi. Quiero que me hagas una promesa. Bana bir söz vermeni istiyorum. Bana bir söz vermeni istiyorum. Puedo comer cualquier cosa. Herhangi bir şey yiyebilirim. Her şeyi yiyebilirim. Jones nació en los Estados Unidos. Jones, Amerika Birleşik Devletleri'nde doğdu. Jones Amerika'da doğdu. Cuando era pequeño, fui a Canadá. Ben çocukken Kanada'ya gittim. Küçükken Kanada'ya gitmiştim. Fue un sueño interesante. İlginç bir rüyaydı. İlginç bir rüyaydı. ¿Por qué estás sola? Niçin yalnızsın? Neden yalnızsın? ¿Quieres que me quede con Tom? Tom'la kalmamı ister misin? Tom'la kalmamı ister misin? Todavía estoy ocupada. Hâlâ meşgulüm. Hala meşgulüm. ¡Qué semana más larga! Ne uzun bir hafta! Ne uzun bir hafta! No le amo. Onu sevmiyorum. Onu sevmiyorum. Pude ayudarla. Ona yardım edebildim. Ona yardım edebilirdim. Mi perro a menudo finge estar dormido. Köpeğim çoğunlukla uyuyor numarası yapıyor. Köpeğim genelde uyuyormuş gibi davranır. ¿Es un vuelo directo? O bir direkt uçuş mu? Bu direkt uçuş mu? Yo no hablo turco. Türkçe konuşamıyorum. Ben Türkçe bilmiyorum. ¿Cuántas habitaciones tienes? Kaç tane odan var? Kaç tane odan var? Sabes que no puedo. Yapamayacağımı biliyorsun. Yapamayacağımı biliyorsun. Isabela fue mi primera novia. Isabela benim ilk kız arkadaşımdı. Isabela benim ilk kız arkadaşımdı. ¿Quieres otra taza de té? Başka bir fincan çay ister misin? Bir fincan daha çay ister misin? Estoy seguro de que no lo sabías. Eminim bunu bilmiyordun. Eminim bunu bilmiyordun. Ella le echa de menos. O onu özlüyor. Onu özlüyor. Quédate ahí. Orada kal. Orada kal. Tom pensó que Mary quería ir a Boston para ver a John. Tom Mary'nin John'u görmek için Boston'a gitmek istediğini düşündü. Tom, Mary'nin John'u görmek için Boston'a gitmek istediğini düşündü. Tom lloraba mientras leía la carta que había recibido de parte de Mary. Tom Mary'den aldığı mektubu okurken ağladı. Tom, Mary'den aldığı mektubu okurken ağlıyordu. Sólo pienso en ti. Sadece seni düşünüyorum. Sadece seni düşünüyorum. Tom quiere saber cuándo irá de compras Mary. Tom Mary'nin ne zaman alışverişe gideceğini bilmek istiyor. Tom, Mary'nin ne zaman alışverişe çıkacağını soruyor. De verdad que soy muy feliz. Gerçekten çok mutluyum. Gerçekten çok mutluyum. Cuando vaya al trabajo, dejaré este paquete en casa de Jones. Ben işe giderken, bu paketi Jones'ın evine bırakacağım. İşe gittiğimde bu paketi Jones'un evine bırakacağım. No se lo he dicho a Tom. Tom'a söylemedim. Tom'a söylemedim. No puedo ayudarle. Ona yardım edemiyorum. Size yardım edemem. No me puedo creer lo idiota que fui. Nasıl böyle aptallık ettiğime inanamıyorum. Ne kadar aptal olduğuma inanamıyorum. Lo único que quiero es dormir. Tek istediğim uyumak. Tek istediğim uyumak. ¿Ustedes le conocen? Onu tanıyor musunuz? Onu tanıyor musunuz? ¿Cómo vamos a hacerlo? Onu nasıl yapacağız? Bunu nasıl yapacağız? Estoy trabajando. Çalışıyorum. Çalışıyorum. Disculpe, ¿puedo usar el teléfono? Affedersiniz fakat telefonu kullanabilir miyim? Affedersiniz, telefonunuzu kullanabilir miyim? Conduce más despacio por favor. Lütfen daha yavaş sür. Yavaş sür, lütfen. Él necesita un paraguas. Onun bir şemsiyeye ihtiyacı var. Şemsiyeye ihtiyacı var. Tom no se queda contigo, ¿verdad? Tom seninle kalmıyor, değil mi? Tom seninle kalmıyor, değil mi? Soy enfermero. Ben bir hemşireyim. Ben bir hemşireyim. Su nombre no estaba en la lista. Onun adı listede yoktu. Adı listede yoktu. Tom está conmigo. Tom benimle birlikte. Tom benimle. Tom vio a Mary sentada sola en un banco. Tom Mary'nin park bankında yalnız oturduğunu gördü. Tom, Mary'yi bankta tek başına otururken görmüş. Es demasiado grande. Bu çok büyük. Çok büyük. Ha llegado el momento de que te diga la verdad. Sana doğruyu söylemenin zamanı geldi. Sana gerçeği söylemenin zamanı geldi. Será caro. Pahalı olacak. Pahalıya patlayacak. ¿Cómo te va en tu nuevo trabajo? Yeni işin nasıl gidiyor? Yeni işin nasıl gidiyor? «¿Dónde te besó?» «En los labios.» «No, quiero decir, ¿dónde estabais cuando te besó?» "O seni nerede öptü?" "Dudaklarımdan." " Hayır, demek istediğim, o seni öptüğünde neredeydiniz?" "Seni dudaklarından mı öptü?" "Hayır, seni öptüğünde neredeydin?" ¿Necesitas las llaves? Anahtarlara ihtiyacın var mı? Anahtarlara ihtiyacın var mı? Él olvidó comprar un regalo para ella. O, onun için bir hediye almayı unuttu. Ona hediye almayı unutmuş. No me subo a tu coche. Senin arabana binmem. Arabana binmiyorum. Yumi usará esta cámara mañana por la tarde. Yumi yarın öğleden sonra bu kamerayı kullanacak. Yumi bu kamerayı yarın öğleden sonra kullanacak. ¿De qué estás hablando? Ne hakkında konuşuyorsun? Sen neden bahsediyorsun? ¿Mary es la madre de Tom? Mary Tom'un annesi mi? Mary Tom'un annesi mi? Tendrás que ir a Boston la próxima semana para ver a Tom. Gelecek hafta Tom'la buluşmak için Boston'a gitmek zorunda kalacaksın. Gelecek hafta Tom'u görmek için Boston'a gitmen gerekecek. ¿Por qué no me quedo con Tom? Neden Tom'la kalmıyorum? Neden Tom'la kalmıyorum? Mi inglés no es nada bueno. Benim İngilizcem hiç iyi değil. İngilizcem pek iyi değil. ¿Cuál es el planeta más cercano al sol? Güneş'e en yakın gezegen hangisi? Güneşe en yakın gezegen neresi? No siempre hace frío en Hokkaido. Hokkaido'da hava her zaman soğuk değildir. Hokkaido her zaman soğuk değildir. No puedo esperar a ser padre. Baba olmayı bekleyemem. Baba olmak için sabırsızlanıyorum. Nunca había visto nada parecido. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Tom toca el xilófono mejor que Mary. Tom Mary'den daha iyi ksilofon çalar. Tom, Mary'den daha iyi ksilofon çalıyor. ¿Por qué están todos tan callados? Neden herkes böyle sessiz? Neden herkes bu kadar sessiz? Tom y Mary se besaron. Tom ve Mary birbirlerini öptüler. Tom ve Mary öpüştüler. ¿Dónde está el parque? Park nerede? Park nerede? Me gustan tanto Susan como Betty, pero yo creo que Susan es más agradable. Susan ve Betty severim ama Susan'ın daha hoş olduğunu düşünüyorum. Susan'ı da Betty'yi de seviyorum ama bence Susan daha iyi. ¿Te duele el brazo? Kolun acıyor mu? Kolun acıyor mu? Mi abuelo murió hace cinco años. Büyükbabam beş yıl önce öldü. Büyükbabam beş yıl önce öldü. Todos hablamos inglés. Hepimiz İngilizce konuşuruz. Hepimiz İngilizce biliyoruz. Tiene una bandera. Bir bayrağı var. Bayrağı var. Él no sabe nada de francés. O, hiç Fransızca bilmez. Fransızca'dan hiç anlamıyor. Ese lugar estaba muy lejos, por eso cogimos un taxi. O yer çok uzak, bu nedenle bir taksi tuttuk. Orası çok uzaktı, bu yüzden taksiye bindik. Vino, vio y perdió. Geldi, gördü ve kaybetti. Geldi, gördü ve kaybetti. Es mío, no suyo. O benim, onun değil. O benim, onun değil. No sé si vendrá. Gelip gelmeyeceğini bilmiyorum. Gelir mi bilmiyorum. Aoi baila muy bien. Aoi çok iyi dans eder. Aoi çok iyi dans ediyor. No puedes ir ahí. Oraya gidemezsin. Oraya gidemezsin. Él encontró el tesoro sin querer. O, istemeden bir hazine buldu. Yanlışlıkla hazineyi buldu. ¡Di algo! Bir şey söyle! Bir şey söyle! ¿Qué harías si yo fuera infiel? Ben sadakatsiz olsam ne yaparsın? Aldatsaydım ne yapardın? Por favor, corrige esta frase. Lütfen bu cümleyi düzeltin. Lütfen bu cümleyi düzeltin. Eso es terrible. O korkunçtur. Bu çok kötü. Vivimos cerca de ella. Ona yakın yaşıyoruz. Ona yakın oturuyoruz. ¿Tengo que conocerlo? Onu tanımak zorunda mıyım? Onunla tanışmak zorunda mıyım? Él nos quiere. O bizi sever. Bizi seviyor. Tengo ganas de llorar. Canım ağlamak istiyor. Ağlamak istiyorum. Hagan lo que crean mejor. En iyi olduğunu düşündüğünüz şeyi yapın. En iyi düşündüğünüz şeyi yapın. Esta silla es demasiado pequeña. Bu sandalye oldukça küçüktür. Bu sandalye çok küçük. Él se fue de la capital de Méjico para regresar a Tejas. O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı. Teksas'a dönmek için Meksika'dan ayrıldı. Tom no lavó los platos. Tom bulaşıkları yıkamadı. Tom bulaşıkları yıkamadı. Tom quiere bailar. Tom dans etmek istiyor. Tom dans etmek istiyor. Me iré a las diez. Saat onda gideceğim. Saat 10'da gidiyorum. Solo quiero hablar. Sadece konuşmak istiyorum. Sadece konuşmak istiyorum. Vamos a ser vecinos. Komşu olacağız. Komşu olacağız. Este hombre es de Kenia. Bu adam Kenyalıdır. Bu adam Kenya'dan. Demasiado tarde. Çok geç. Çok geç. No pueden hacerlo. Onu yapamazlar. Bunu yapamazlar. Esta lista no esta en orden alfabético y por eso es difícil de leer. Bu liste alfabetik değil ve bu yüzden okuması zor. Bu liste alfabetik sırada değil, bu yüzden okuması zor. Yo puedo hablar inglés. İngilizce konuşabilirim. İngilizce konuşabiliyorum. ¡Eres un ángel! Sen bir meleksin! Sen bir meleksin! ¡Qué logro! Ne başarı! Ne büyük bir başarı! A Tom le gusta más el té que el café. Tom çayı kahveden daha çok sever. Tom kahveden daha çok çay sever. Tom suele estar en casa los domingos por la tarde. Tom Pazar akşamları genellikle evdedir. Tom genelde pazar öğleden sonraları evde olur. Quiero trabajar acá. Burada çalışmak istiyorum. Burada çalışmak istiyorum. El francés no es tan difícil de aprender como algunas personas creen. Fransızca bazı insanların düşündüğü kadar öğrenmesi zor değildir. Fransızca'yı öğrenmek bazı insanların düşündüğü kadar zor değil. Yo necesitaba esto. Buna ihtiyacım vardı. Buna ihtiyacım vardı. Es el estudiante más listo de la clase. Sınıfında en zeki öğrencidir. Sınıfın en zeki öğrencisi. Ella dijo que tenía veinte años de edad, lo cual no era cierto. O, yirmi yaşında olduğunu söyledi, gerçek değildi. 20 yaşında olduğunu söyledi ama bu doğru değil. Tengo que hablar con él. Onunla konuşmalıyım. Onunla konuşmam gerek. Es maravilloso estar aquí. Burada olmak harika. Burada olmak harika. El dedo de Sofía sangraba tanto que la sangre goteaba en el piso. Sofia'nın parmağı o kadar kanıyordu ki kan yere damlıyordu. Sofia'nın parmağı öyle kanıyordu ki yere kan akıyordu. Os estoy esperando. Sizi bekliyorum. Sizi bekliyorum. Trabaja en el banco. O bankada çalışır. Bankada çalışıyor. Quiero que leas esta carta. Bu mektubu okumanı istiyorum. Bu mektubu okumanı istiyorum. Trabajo en Milán. Milan'da çalışıyorum. Milan'da çalışıyorum. No puedo deciros nada más. Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok. Başka bir şey söyleyemem. Todos estamos muy orgullosos de ti. Hepimiz seninle çok gurur duyuyoruz. Hepimiz seninle gurur duyuyoruz. Ella fue demasiado lejos. Çok uzağa gitti. Çok ileri gitti. Mark trajo el libro. Mark kitabı götürdü. Mark kitabı getirdi. Es joven. O gençtir. O daha genç. Él me está mirando. O bana bakıyor. Bana bakıyor. A todo el mundo le gusta el dinero. Parayı herkes sever. Herkes parayı sever. Lo vas a pagar. Onu ödeyeceksin. Bunu ödeyeceksin. Tom odia levantarse pronto por la mañana. Tom sabah erken kalkmaktan nefret eder. Tom sabah erken kalkmaktan nefret eder. Mi hijo ya sabe contar hasta cien. Benim oğlum artık yüze kadar saymayı biliyor. Oğlum 100'e kadar sayabiliyor. Mi madre cultiva flores en su jardín. Annem bahçesinde çiçekler yetiştirir. Annem bahçesinde çiçek yetiştiriyor. ¿Te gusta el baloncesto? Basketbolu sever misin? Basketbolu sever misin? Tom es mi primo. Tom, benim kuzenimdir. Tom benim kuzenim. Es imposible hacerlo. Onu yapmak imkânsız. Bunu yapmak imkansız. Él lee árabe. O, Arapça okur. Arapça okuyor. Pregúntame algo más fácil. Bana daha kolay bir şey sor. Daha kolay bir şey sor. No te mueras, Tom. Tom, ölme. Ölme, Tom. Allah conoce mi corazón. Allah kalbimi bilir. Allah kalbimi bilir. Le pedí que no condujera muy rápido. Ona çok hızlı sürmemesini rica ettim. Ona çok hızlı sürmemesini söyledim. Estoy lista, ¿y tú? Ben hazırım; ya sen? Ben hazırım, ya sen? Jim no ha venido todavía. Jim henüz gelmedi. Jim daha gelmedi. ¿Alguna vez has ido al extranjero? Hiç yurt dışına çıktın mı? Hiç yurt dışına çıktın mı? Puede que haya mentido. O bir yalan söylemiş olabilir. Yalan söylemiş olabilirim. Fui el profesor de Tom. Ben Tom'un öğretmeniydim. Tom'un öğretmeniydim. Ella tiene dos hermanas. Ambas viven en Kioto. İki kız kardeşi var. Her ikisi de Kyoto'da yaşıyor. İki kız kardeşi var, ikisi de Kyoto'da yaşıyor. Tengo que ir a ayudar a Tom. Tom'a yardım etmeye gitmeliyim. Tom'a yardım etmeliyim. El hombre que visité era el señor Doi. Ziyaret ettiğim adam Bay Doi'ydi. Ziyaret ettiğim adam Bay Doi'ydi. Eres mi hija. Sen benim kızımsın. Sen benim kızımsın. Por favor, escríbeme lo antes posible. Lütfen mümkün olduğunca kısa sürede bana yaz. Lütfen en kısa zamanda bana yaz. Estoy lleno de buenas ideas. Ben iyi fikirlerle doluyum. İyi fikirlerle doluyum. Piensa en tu futuro. Geleceğin hakkında düşün. Geleceğini düşün. No bebí mucho. Çok fazla içmedim. Çok fazla içmedim. ¿Sabías que Tom y Mary antes estaban casados? Tom ve Mary'nin önceden evli olduklarını biliyor muydun? Tom ve Mary'nin önceden evli olduklarını biliyor muydun? He olvidado el nombre de tu hermano, ¿cómo se llama? Erkek kardeşinin adını unuttum; onun adı nedir? Kardeşinin adını unuttum. Adı neydi? ¿Cómo perdiste el brazo? Kolunu nasıl kaybettin? Kolunu nasıl kaybettin? ¡Continúa! Devam et! Devam et! Sé un poco de francés. Biraz Fransızca bilirim. Biraz Fransızca biliyorum. Quiero ser médico. Bir doktor olmak istiyorum. Doktor olmak istiyorum. No lo puedo explicar. Bunu açıklayamam. Açıklayamam. Tom volvió a Boston el año pasado. Tom geçen yıl Boston'a geri geldi. Tom geçen sene Boston'a döndü. Han pasado tres meses desde que se fue de Japón. Japonya'dan ayrıldığından beri üç ay oldu. Japonya'dan ayrılalı üç ay oldu. Puedo comprender su idioma. Dilinizi anlayabiliyorum. Dillerini anlayabiliyorum. El hombre ni siquiera era capaz de escribir su nombre. Adam kendi adını bile yazamadı. Adam adını bile yazamıyordu. Tienes una linda sonrisa. Güzel bir gülüşün var. Güzel bir gülümsemen var. ¿Conoces un buen restaurante? İyi bir restoran biliyor musun? İyi bir restoran biliyor musun? ¿Te gusta Bryan Adams? Bryan Adams'ı sever misin? Bryan Adams'ı sever misin? Yo leo mucho. Ben çok okurum. Ben çok okurum. No he comido desde ayer. Ben dünden beri yemek yemedim. Dünden beri bir şey yemedim. ¿Sabe cómo utilizar esta cámara? Bu kamerayı nasıl kullanacağını biliyor musun? Bu kamerayı nasıl kullanacağını biliyor musun? Me lo agradecerás. Bana teşekkür edeceksin. Bana teşekkür edeceksin. Tendré que pensármelo. Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım. Bunu düşünmem gerek. Él se fue al mar para nadar. O yüzmek için denize gitti. Yüzmek için denize gitti. Ella fue a Boston con él. O, onunla Boston'a gitti. Onunla Boston'a gitti. El agua es importante. Su önemlidir. Su önemli. Si yo hubiera sabido la verdad, te la habría dicho. Gerçeği bilseydim, ben sana söylerdim. Gerçeği bilseydim, sana söylerdim. Mary no le dijo a nadie que ella había ganado la lotería. Mary piyangoyu kazandığını kimseye söylemedi. Mary kimseye piyangoyu kazandığını söylemedi. ¿Qué hay para cenar? Akşam yemeğinde ne var? Yemekte ne var? Todos los cuatro muchachos no tenían coartadas. Çocukların dördünün bahaneleri yoktu. Dört çocuğun da mazereti yoktu. ¿Qué le compraste a tu novio? Erkek arkadaşına ne aldın? Erkek arkadaşına ne aldın? Quiero que te quedes más tiempo aquí. Senin burada daha uzun kalmanı istiyorum. Burada daha fazla kalmanı istiyorum. Fue una buena película. Güzel bir filmdi. Güzel bir filmdi. Eres un buen mentiroso. Sen iyi bir yalancısın. İyi bir yalancısın. Los derechos de las mujeres son derechos humanos. Kadın hakları, insan haklarıdır. Kadınların hakları insan haklarıdır. Aquí hay un libro. Burada bir kitap var. Burada bir kitap var. La verdad es que no sé lo que le ha pasado a Tom. Tom'a ne olduğunu gerçekten bilmiyorum. Tom'a ne olduğunu gerçekten bilmiyorum. Hoy no me puedo quedar mucho rato. Bugün uzun kalamam. Bugün fazla kalamam. Como hacía mucho frío, se quedaron en casa. Çok soğuk olduğu için evde kaldılar. Çok soğuk olduğu için evde kaldılar. La madre despierta al hijo para ir a la escuela. Anne, oğlunu okula gitmesi için uyandırır. Anne, çocuğu okula gitmek için uyandırır. Lo necesita. Ona ihtiyacı var. Buna ihtiyacı var. Hoy no vamos a hacer nada. Bugün hiçbir şey yapmayacağız. Bugün hiçbir şey yapmayacağız. Me gusta escuchar música, especialmente jazz. Müzik dinlemeyi severim, özellikle de caz. Müzik dinlemeyi severim, özellikle caz. Estoy invitado a una fiesta esta noche. Bu gece bir partiye davet edildim. Bu gece bir partiye davetliyim. Prefiero leer. Okumayı tercih ederim. Okumayı tercih ederim. Ella quiere besarle. O onu öpmek istiyor. Onu öpmek istiyor. ¿Cuántos años tiene él? O kaç yaşında? Kaç yaşında? ¿Están ocupados? Onlar meşgul mü? Meşgul müsünüz? ¿Puedes quedarte un rato? Bir süre kalabilir misin? Biraz daha kalabilir misin? ¿Quién te compró este vestido? Bu elbiseyi sana kim aldı? Bu elbiseyi sana kim aldı? ¡Mañana por la mañana levántate pronto! Yarın sabah erken kalk! Yarın sabah erken kalk! Parece estar muy asustado. O çok korkuyor görünüyor. Çok korkmuş görünüyor. ¿Hay algo más en lo que pueda ayudaros? Size yardımcı olabileceğim başka bir şey var mı? Yardım edebileceğim başka bir şey var mı? Pensábamos que Tom era bueno. Tom'un iyi olduğunu düşündük. Tom'un iyi olduğunu sanıyorduk. La mejor manera de realmente conocer a una persona es ver cómo se comporta cuando es absolutamente libre de elegir. Bir insanı gerçekten tanımanın en iyi yolu o tamamen özgürken onun nasıl davrandığını görmektir. Birini tanımanın en iyi yolu seçmekte özgürken nasıl davrandığını görmektir. Intenté protegerte. Seni korumaya çalıştım. Seni korumaya çalıştım. ¿Por qué estuvo en la cárcel Tom? Tom neden hapishanede zaman geçirdi? Tom neden hapse girdi? Aún estoy enojado con ella. Hâlâ ona kızgınım. Ona hala kızgınım. Todavía estamos aquí. Hâlâ buradayız. Hala buradayız. Él no está en China. O Çin'de değil. Çin'de değil. Se quedaron en el hotel una semana. Bir hafta boyunca otelde kaldılar. Bir hafta otelde kaldılar. ¿Por qué no lo usaste? Neden onu kullanmadın? Neden kullanmadın? Tom está comprando. Tom satın alıyor. Tom alışveriş yapıyor. Sois sus hijas. Siz onun kızlarısınız. Siz onun kızlarısınız. No podemos simplemente dejarlo atrás. Onu öylece arkamızda bırakamayız. Onu öylece arkamızda bırakamayız. Tengo muchas ganas de visitar a Tom en Boston. Boston'da Tom'u ziyaret etmeyi dört gözle bekliyorum. Boston'da Tom'u ziyaret etmek için sabırsızlanıyorum. No sé si la historia es verdad o no. Hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum. Hikayenin doğru olup olmadığını bilmiyorum. No me gusta el sushi. Ben suşi sevmiyorum. Suşi sevmem. La abuela nos mandó una caja de manzanas. Büyükannem bize bir kutu elma gönderdi. Büyükannem bize bir kutu elma gönderdi. Ella le dio un reloj. O, ona bir saat verdi. Ona bir saat verdi. ¿A qué hora cenas? Akşam yemeğini ne zaman alırsın? Akşam yemeği ne zaman? Estaba orgulloso de Tom. Tom'la gurur duydum. Tom'la gurur duyuyordu. No debería haberme bebido la última botella de cerveza. Son şişe birayı içmemeliydim. Son bira şişesini içmemeliydim. Al parecer no tenías que hacer eso. Görünüyor ki onu yapmana gerek yokmuş. Görünüşe göre bunu yapmana gerek yokmuş. El inglés es hablado en todo el mundo. İngilizce tüm dünyada konuşulur. İngilizce tüm dünyada konuşuluyor. Estoy viendo una estrella. Bir yıldız görüyorum. Bir yıldız görüyorum. Empezó a nevar. Kar yağmaya başladı. Kar yağmaya başladı. Por favor, cuida de mi perro mientras estoy fuera. Ben yokken lütfen köpeğime bak. Lütfen ben yokken köpeğime göz kulak ol. No tengo miedo de Tom. Tom'dan korkmuyorum. Tom'dan korkmuyorum. ¿Has ido alguna vez a Guam? Hiç Guam'da bulundun mu? Hiç Guam'a gittin mi? Fue a verle cuando estaba en Londres. O, Londra'da kalırken, o onu görmek için gitti. Londra'dayken onu görmeye gitmiş. Tom se ha ido hace unos minutos. Tom birkaç dakika önce ayrıldı. Tom birkaç dakika önce gitti. Te dije que se llamaba Tom, ¿verdad? Sana onun adının Tom olduğunu söyledim, değil mi? Adının Tom olduğunu söylemiştim, değil mi? ¿Cuál es tu equipo de fútbol favorito? Gözde futbol takımın nedir? En sevdiğin futbol takımı hangisi? Tenemos seis clases al día. Bir günde altı dersimiz var. Günde altı ders alıyoruz. Tom dijo que estaba muy emocionado. Tom çok heyecanlı olduğunu söyledi. Tom çok heyecanlı olduğunu söyledi. El agua es transparente. Su saydamdır. Su şeffaftır. Tom se comió todo el pan que compré ayer. Tom dün aldığım bütün ekmeği yedi. Tom dün aldığım bütün ekmekleri yedi. Debería haber dicho algo. Bir şey söylemeliydim. Bir şey söylemeliydim. ¿Qué le ha pasado a tu perro? Köpeğine ne oldu? Köpeğine ne oldu? Son mis mejores amigos. Bunlar benim en iyi arkadaşlarım. Onlar benim en iyi arkadaşlarım. Pronto me tendré que ir. Ben yakında ayrılmak zorundayım. Yakında gitmek zorunda kalacağım. Mi madre no puede leer sin gafas. Annem gözlüksüz okuyamaz. Annem gözlüksüz okuyamaz. Él habló de esto y aquello, pero no dijo nada útil. Oradan buradan konuştu ama yararlı bir şey söylemedi. Bundan ve bundan bahsetti ama işe yarar bir şey söylemedi. Tenía sueño. Uykuluydum. Uykum vardı. El mes que viene voy a ir a París. Ben gelecek ay Paris'e gidiyorum. Gelecek ay Paris'e gideceğim. Ella exprimió el jugo de varias naranjas. Birkaç portakalın suyunu sıktı. Portakal suyunu sıkmış. Simplemente me encanta. Sadece onu seviyorum. Hoşuma gitti. Él batió el record. O, rekor kırdı. Rekoru kırdı. Tom está en el bar. Tom bardadır. Tom barda. Él estaba ocupado. O meşguldü. Meşguldü. Hay una gran distancia de aquí a la escuela. Burası okula çok uzak. Buradan okula kadar çok mesafe var. ¿Podría usar el baño? Ben tuvaleti kullanabilir miyim? Tuvaleti kullanabilir miyim? Hablando del rey de Roma. İti an, çomağı hazırla. İti an çomağı hazırla. Aprendió eso de un periódico. O bir gazeteden öğrendi. Bunu bir gazeteden öğrendi. ¿Hay algo nuevo? Yeni bir şey var mı? Yeni bir şey var mı? Ayer bebió mucho. Dün çok içti. Dün çok içti. Tom sabe que es mentira. Tom onun bir yalan olduğunu biliyor. Tom bunun yalan olduğunu biliyor. Nos dejó irnos. Gitmemize izin verdi. Gitmemize izin verdi. Tom es el hermano de Mary, no su padre. Tom Mary'nin erkek kardeşidir, babası değil. Tom, Mary'nin kardeşi, babası değil. Estudiemos inglés. İngilizce çalışalım. Hadi İngilizce çalışalım. Todavía estoy en la escuela. Hâlâ okuldayım. Hala okuldayım. ¿Piensas que soy un ladrón? Bir hırsız olduğumu düşünüyor musun? Hırsız olduğumu mu düşünüyorsun? Auckland es una ciudad de Nueva Zelanda. Auckland, Yeni Zelanda'da bir şehirdir. Auckland Yeni Zelanda'da bir şehir. Somos futbolistas. Biz futbolcularız. Biz futbolcuyuz. Danos ese gato. O kediyi bize ver. Şu kediyi bize ver. Tom tiene una contusión en su pierna derecha. Tom'un sağ bacağında bir çürük vardı. Tom'un sağ bacağında morluk var. No parecés feliz. Mutlu görünmüyorsun. Mutlu görünmüyorsun. Estoy de camino. Ben yoldayım. Yoldayım. Puedes quedarte en esta sala siempre que no hagas ruido. Sessiz olduğun sürece bu odada kalabilirsin. Ses çıkarmadığın sürece bu odada kalabilirsin. El sueño se acabó. Rüyâ bitti. Rüya sona erdi. Podemos hacer lo que queramos. Ne istersek yapabiliriz. Ne istersek yapabiliriz. Él quería ser granjero. O, bir çiftçi olmak istedi. Çiftçi olmak istiyordu. Ella estaba llorando en su habitación. O, odasında ağlıyordu. Odasında ağlıyordu. Estoy seguro de vuestro éxito. Başarınızdan eminim. Başarınızdan eminim. Creemos que Tom mató a Mary con un picahielos. Tom'un Mary'yi bir buz kıracağı ile öldürdüğüne inanıyoruz. Tom'un Mary'yi buz kıracağıyla öldürdüğünü düşünüyoruz. Creo que se alegrará de verte. Sanırım o seni gördüğüne memnun olacak. Bence seni gördüğüne çok sevinecek. Peter se enamoró de la muchacha. Peter bir kıza âşık oldu. Peter kıza aşık oldu. Tomé un taxi para llegar allá a tiempo. Oraya zamanında varmak için bir taksiye bindim. Oraya zamanında varmak için taksiye bindim. ¿Puedo hacerle una pregunta? Size bir şey sorabilir miyim? Bir soru sorabilir miyim? ¿Cuándo quieres hacer esto? Bunu ne zaman yapmak istersin? Bunu ne zaman yapmak istiyorsun? Creo que este es su paraguas. Sanırım bu onun şemsiyesi. Sanırım bu onun şemsiyesi. Creo que Tom te quiere de verdad. Bence Tom seni gerçekten seviyor. Bence Tom seni gerçekten seviyor. Tom sabe lo que hicimos. Tom ne yaptığımızı biliyor. Tom ne yaptığımızı biliyor. Ayer vino a verte. O dün seni görmeye geldi. Dün seni görmeye geldi. ¿Dónde está la chica? Kız nerede? Kız nerede? Estoy segura que lo puedo hacer mejor que él. Ondan daha iyi yapabileceğime eminim. Ondan daha iyisini yapabileceğime eminim. Mi abuelo suele desayunar a las seis de la mañana. Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer. Büyükbabam genelde sabah altıda kahvaltı eder. No necesito una novia. Bir kız arkadaşa ihtiyacım yok. Kız arkadaşa ihtiyacım yok. ¿Estáis listos para comer? Yemek için hazır mısınız? Yemek için hazır mısınız? Ni siquiera conoces a Tom. Tom'u tanımıyorsun bile. Tom'u tanımıyorsun bile. Me gusta mirarla cuando se quita la ropa. O soyunurken, onu izlemeyi seviyorum. Elbiselerini çıkarırken ona bakmayı seviyorum. Tengo mi propia habitación. Kendi odam var. Kendi odam var. Él no la compró. O onu almadı. Satın almadı. Fuera hacía frío, así que entró en la habitación. Dışarısı soğuk, bu yüzden o, odanın içine geldi. Dışarısı soğuktu, o yüzden odaya girdi. Creo que cometes un gran error. Sanırım büyük bir hata yapıyorsun. Bence büyük bir hata yapıyorsun. Está tratando de usarte. ¡No te cases con él! Seni kullanmaya çalışıyor. Onunla evlenme! Seni kullanmaya çalışıyor. Onunla evlenme! No tengo dinero, pero tengo sueños. Param yok ama hayallerim var. Param yok ama hayallerim var. ¿Qué te hace pensar que eso no es cierto? Bunun doğru olmadığını sana düşündüren nedir? Bunun doğru olmadığını nereden çıkardın? La Tierra está cubierta de bosques. Dünya ormanlarla kaplıdır. Dünya ormanlarla kaplı. La universidad no está para divertirse, sino para aprender. Üniversite eğlenmek için değil, öğrenmek içindir. Üniversite eğlenmek için değil, öğrenmek için. ¿Quién está conmigo? Kim benimle? Kim benimle? Tom le preguntó a Mary si quería algo para beber. Tom Mary'ye içecek bir şey isteyip istemediğini sordu. Tom, Mary'ye içecek bir şey isteyip istemediğini sordu. Quiero quedarme en casa. Evde kalmak istiyorum. Evde kalmak istiyorum. Tom no hablaba francés muy bien. Tom Fransızcayı çok iyi konuşmadı. Tom Fransızca'yı pek iyi konuşamıyordu. Quiero un mapa de la ciudad. Ben bir şehir haritası istiyorum. Şehrin bir haritasını istiyorum. ¿Queréis verlo? Bakmak ister misiniz? Görmek ister misiniz? ¿Qué piensas de la economía japonesa? Japon ekonomisi hakkında ne düşünüyorsun? Japon ekonomisi hakkında ne düşünüyorsun? No puedes ganar siempre. Her zaman kazanamazsın. Her zaman kazanamazsın. Soy muy tímido. Çok çekingenim. Çok utangacımdır. Mira en su muro. Onların duvarına bak. Duvarlarına bak. A Tom no le gustan las piernas de la rana. Tom kurbağa bacağını sevmiyor. Tom kurbağanın bacaklarını sevmiyor. ¿Por qué invitaste a Tom a la fiesta? Niçin Tom'u partiye davet ettin? Tom'u neden partiye davet ettin? Déjelo aquí. Onu burada bırakın. Onu burada bırak. Ella está comiendo fruta. O meyve yiyor. Meyve yiyor. Le quiero más que a nada. Onu her şeyden çok severim. Onu her şeyden çok seviyorum. Quería estar seguro de que estabas aquí. Burada olduğundan emin olmak istedim. Burada olduğundan emin olmak istedim. Esto está bien. Bu iyi. Bu iyi. Es realmente grande. Gerçekten büyük. Gerçekten çok büyük. ¿Qué estoy comiendo? Ne yiyorum? Ne yiyorum ben? Él es un pescadero. O, bir balık satıcısı. O bir balıkçı. ¿Quién es este hombre? Bu adam kim? Kim bu adam? Siempre te he querido mucho. Seni her zaman çok sevdim. Seni her zaman çok sevdim. Dame las llaves para que pueda abrir la puerta. Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver. Anahtarları ver de kapıyı açabileyim. Si quieres puedes dormir en mi cama. İstersen benim yatağımda yatabilirsin. İstersen benim yatağımda uyuyabilirsin. Yo confío en ella. Ona güvendim. Ona güveniyorum. Quiero que vengas a Boston. Boston'a gelmeni istiyorum. Boston'a gelmeni istiyorum. Trabaja todos los días menos los domingos. O, Pazar hariç her gün çalışır. Pazar günleri hariç her gün çalışıyor. ¿Dónde está el tren? Tren nerededir? Tren nerede? Estabas flirteando con ellos. Onlarla flört ediyordun. Onlarla flört ediyordun. Mañana nos espera una dura jornada. Yarın bizi uzun bir gün bekliyor. Yarın zor bir gün olacak. Esperamos volver a veros. Sizi tekrar görmeyi umuyoruz. Sizi tekrar görmeyi umuyoruz. Ella le odiaba. Ondan nefret ediyordu. Ondan nefret ediyordu. Ella me hizo una estrella. O, beni bir yıldız yaptı. Beni bir yıldız yaptı. Hablé con ella una hora. Onunla bir saat konuştum. Onunla bir saat konuştum. Por favor, dime qué le pasó. Lütfen bana ona ne olduğunu söyle. Lütfen ona ne olduğunu söyle. Tom no quería admitir que no lo sabía. Tom bilmediğini itiraf etmek istemiyordu. Tom bilmediğini kabul etmek istemedi. Todos morimos. Hepimiz ölürüz. Hepimiz öleceğiz. Por lo que veo, tenemos un alumno nuevo. Gördüğüm kadarıyla yeni bir öğrencimiz var. Görünüşe göre yeni bir öğrencimiz var. Sr. Yamada, lo necesitan en el teléfono. Bay Yamada telefona isteniyorsunuz. Bay Yamada, telefonda bekleniyorsunuz. Sí, es correcto. Evet, o doğru. Evet, doğru. Teme ponerse enfermo. O hasta olmaktan korkuyor. Hasta olmaktan korkuyor. Soy americano. Amerikalıyım. Ben Amerikalıyım. No le queda mucho tiempo de vida. Onun yaşamak için fazla zamanı yok. Fazla zamanı kalmadı. Te sentirás mejor. Sen daha iyi hissedeceksin. Kendini daha iyi hissedeceksin. Judy se rio de mí. Judy bana güldü. Judy bana güldü. Nunca he trabajado con él. Asla onunla birlikte çalışmadım. Onunla hiç çalışmadım. Puedes llamarme esta tarde si quieres. İstersen, bu öğleden sonra beni arayabilirsin. İstersen öğleden sonra arayabilirsin. Planeo quedarme en la ciudad. Şehirde kalmayı planlıyorum. Şehirde kalmayı planlıyorum. No son mis libros. Onlar benim kitaplarım değildir. Bunlar benim kitaplarım değil. Llámame si necesitas mi ayuda. Yardımıma ihtiyacın olursa, beni ara. Yardımıma ihtiyacın olursa beni ara. Nadie puede vivir doscientos años. Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz. Kimse 200 yıl yaşayamaz. Volvió a las seis. O altıda döndü. Saat 6'da geri döndü. Mi gata no estaba impresionada. Kedim etkilenmedi. Kedim etkilenmedi. Tom no habla francés tan bien como Mary. Tom Mary kadar iyi Fransızca konuşmaz. Tom, Mary kadar iyi Fransızca konuşamıyor. Tom y Mary se casaron en el 2013. Tom ve Mary 2013'te evlendi. Tom ve Mary 2013'te evlendiler. Compramos la casa de ese hombre. Biz adamın evini satın aldık. O adamın evini satın aldık. Ahora Tom está enseñando inglés en Japón. Tom şu anda Japonya'da İngilizce öğretiyor. Tom şu anda Japonya'da İngilizce öğretiyor. Deberías haber confiado en mí. Bana güvenmeliydin. Bana güvenmeliydin. ¿Has acabado de leer el libro? Kitabı okumayı bitirdin mi? Kitabı okumayı bitirdin mi? No mandes esa carta. O mektubu gönderme. O mektubu gönderme. ¿Cuál es la causa? Neden nedir? Nedeni ne? Sus ochos parecían ges minúsculas. Onun sekizleri küçük harf "g" lere benziyordu. Sekizlileri küçük Ge'lere benziyordu. África es un continente. Afrika bir kıtadır. Afrika bir kıtadır. Desde nuestro cuarto de hotel tenemos una hermosa vista al mar. Otelimizin odasından harika bir deniz manzarası var. Otel odamızdan güzel bir deniz manzaramız var. Nos quedamos en una habitación pequeña. Küçük bir odada kaldık. Küçük bir odada kaldık. Mary me dijo que me quería. Mary bana beni sevdiğini söyledi. Mary beni sevdiğini söyledi. ¿Se te ha olvidado hacer los deberes? Ödevini yapmayı unuttun mu? Ödevini yapmayı unuttun mu? Nunca he hecho eso en un auto. Onu bir arabada asla yapmadım. Bunu daha önce hiç arabada yapmamıştım. ¡No puedo hacer nada! Hiçbir şey yapamıyorum! Yapabileceğim bir şey yok! Otro cliente satisfecho. Bir diğer memnun müşteri. Bir memnun müşteri daha. Le he preguntado. Ona sordum. Ona sordum. Dejó de llover. Yağmur durdu. Yağmur durdu. Por favor, prende la televisión. Lütfen televizyonu aç. Lütfen televizyonu aç. Ellos están sufriendo dificultades financieras. Maddî zorluklar yaşıyorlar. Finansal sorunlar yaşıyorlar. Amar es estar sola. Sevmek yalnız olmaktır. Aşk yalnız olmaktır. No pensaba que Tom fuera a venir a la fiesta de Mary. Tom'un Mary'nin partisine geleceğini düşünmüyordum. Tom'un Mary'nin partisine geleceğini düşünmemiştim. "¿De quién son estos libros?" "Son de Alicia." "Bunlar kimin kitapları?""Onlar Alice'inkidir." "Bu kitaplar kimin?" "Alice'nin." Ella quería que fuera una sorpresa. Onun bir sürpriz olmasını istemişti. Sürpriz olmasını istedi. Yo necesito una lámpara. Bir lambaya ihtiyacım var. Benim lambaya ihtiyacım var. Ellos huelen mal. Onlar kötü kokuyor. Kokuyorlar. Steve recibió una carta de Jane. Steve Jane'den bir mektup aldı. Steve Jane'den bir mektup aldı. Tengo miedo. Korkuyorum. Korkuyorum. La cocina francesa es excelente. Fransız mutfağı mükemmeldir. Fransız mutfağı harika. No tiene que ir a la escuela los sábados. O cumartesileri okula gitmek zorunda değil. Cumartesileri okula gitmek zorunda değil. Tengo una tía que vive en Osaka. Osaka'da yaşayan bir teyzem var. Osaka'da yaşayan bir teyzem var. Su esposa es una de mis amigas. Karısı arkadaşlarımdan biridir. Karısı benim arkadaşlarımdan biri. Me gusta vuestro perro. Köpeğinizi seviyorum. Köpeğini sevdim. Su familia me quería. Onun ailesi beni sevdi. Ailesi beni severdi. Almorzamos. Öğle yemeği yedik. Öğle yemeği yedik. No me puedo acordar de su nombre. Ben onun adını hatırlayamıyorum. Adını hatırlayamıyorum. Podemos hablar en el tren. Biz trende konuşabiliriz. Trende konuşabiliriz. Estás borracho. Sen sarhoşsun. Sarhoşsun. ¿No sabías que murió hace dos años? Onun iki yıl önce öldüğünü bilmiyor muydun? İki yıl önce öldüğünü bilmiyor muydun? Tom se alegró de ello. Tom onun hakkında mutluydu. Tom buna çok sevindi. ¿Quién descubrió Brasil? Brazilya'yı kim keşfetti? Brezilya'yı kim keşfetti? No queremos nada de ti. Senden hiçbir şey istemiyoruz. Senden hiçbir şey istemiyoruz. Todos los muchachos estaban bailando. Erkeklerin hepsi dans ediyorlardı. Bütün çocuklar dans ediyordu. Tengo que encontrarlo. Onu bulmalıyım. Onu bulmam gerek. No me gusta el hombre nuevo. Yeni adamı sevmiyorum. Yeni adamı sevmiyorum. ¿Cuál es el auto más rápido del mundo? Dünyanın en hızlı arabası hangisidir? Dünyanın en hızlı arabası hangisi? ¿Puedo comer esto? Bunu yiyebilirmiyim? Bunu yiyebilir miyim? Estoy mojada. Islağım. Sırılsıklam oldum. Yo creo que eres perfecto. Bence mükemmelsin. Bence sen mükemmelsin. Obtuvo grandes beneficios del libro. Kitaptan büyük kâr elde etti. Kitabın büyük yararları oldu. Las niñas empezaron a reírse. Kızlar gülmeye başladılar. Kızlar gülmeye başladı. ¿Por qué no es feliz Tom? Tom neden mutlu değil? Tom neden mutlu değil? No era interesante. İlginç değildi. İlgi çekici değildi. Haré algo de té. Biraz çay yapacağım. Biraz çay yapayım. Mi hija mayor Magdalena es como un ángel. Büyük kızım Magdalena bir melek gibidir. En büyük kızım Magdalena bir melek gibidir. Él estaba en Francia. O Fransa'daydı. Fransa'daydı. Por favor, responde a la pregunta. Lütfen bana sorunun cevabını söyle. Lütfen soruya cevap ver. Estoy bastante seguro de que Tom entiende francés. Tom'un Fransızca anladığından oldukça eminim. Tom'un Fransızca bildiğinden eminim. Fuimos de picnic a pesar de la lluvia. Yağmura rağmen pikniğe gittik. Yağmura rağmen piknik yaptık. Tenéis que coméroslo todo. Her şeyi yemek zorundasınız! Hepsini yemelisiniz. ¿Con quién fuiste? Kimle birlikte gittin? Kiminle gittin? Creo que solo hay un problema. Sanırım sadece bir sorun var. Sanırım tek bir sorun var. Él me dijo que su padre era médico. Bana babasının bir doktor olduğunu söyledi. Babasının doktor olduğunu söyledi. Él no vino debido a una enfermedad. O, hastalık yüzünden gelemedi. Buraya bir hastalık yüzünden gelmedi. Conozco a tu padre. Senin babanı biliyorum. Babanı tanıyorum. ¿Es una foto reciente? Bu yeni bir fotoğraf mı? Bu yeni bir fotoğraf mı? La hice feliz. Onu mutlu ettim. Onu mutlu ettim. Es más difícil añadir frases nuevas que traducir. Yeni cümle eklemek, çeviri yapmaktan daha zor. Tercüme etmek yerine yeni cümleler eklemek daha zordur. Odio estar soltera. Bekar olmaktan nefret ediyorum. Bekar olmaktan nefret ediyorum. Quiero ser profesor de francés. Fransızca öğretmeni olmak istiyorum. Fransızca öğretmeni olmak istiyorum. Tom es soltero. Tom bekar. Tom bekar. Creo que le das demasiada importancia a la relación de John con Jane. Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun. Bence John'un Jane ile olan ilişkisine fazla önem veriyorsun. Parte del dinero fue robado. Paranın bir kısmı çalındı. Paranın bir kısmı çalındı. Te acuerdas de él, ¿verdad? Onu hatırlıyorsun, değil mi? Onu hatırlıyorsun, değil mi? Tom intentó responder a la pregunta. Tom soruya cevap vermeye çalıştı. Tom soruyu cevaplamaya çalıştı. Sabía que te enfadarías. Kızacağını biliyordum. Kızacağını biliyordum. Tu casa es grande. Senin evin büyük. Evin çok büyük. ¿Te gusta el té verde o el negro? Yeşil çay mı yoksa siyah çay mı seversin? Yeşil çayı mı seversin, siyah çayı mı? Hoy está aquí toda la clase. Bugün bütün sınıf burada. Bugün bütün sınıf burada. ¿Te sientes un poco mejor? Biraz daha iyi misin? Biraz daha iyi hissediyor musun? Trabajo los domingos. Pazar günü çalışırım. Pazar günleri çalışıyorum. ¿Dónde está la escuela? Okul nerede? Okul nerede? Ellos estuvieron conmigo en esa habitación toda la noche. Onlar bütün gece benimle birlikte o odadaydılar. Bütün gece o odada benimleydiler. Creo que sería mejor si fueras allí. Bence oraya gitsen daha iyi olur. Bence oraya gitsen daha iyi olur. No te puedo decir lo que me dijo Tom. Tom'un bana söylediğini sana söyleyemem. Tom'un bana söylediklerini sana anlatamam. Lo visitamos anoche. Onu geceleyin ziyaret ettik. Dün gece onu ziyaret ettik. Lo que quieras hacer con ellos es asunto tuyo. Onlarla ne yapacağınıza siz karar verin. Onlarla ne yapmak istediğin seni ilgilendirir. ¿Qué quieres que haga, Tom? Ne yapmamı istiyorsun, Tom? Ne yapmamı istiyorsun Tom? Ni siquiera vi a Tom. Ben bile Tom'u görmedim. Tom'u görmedim bile. Agárrate bien. Sıkı tutun. Sıkı tutun. A Tom se le da bien cantar. Tom şarkı söylemede iyidir. Tom şarkı söylemeyi iyi biliyor. ¿Encontraste algo en la habitación? Odada herhangi bir şey buldun mu? Odada bir şey buldun mu? La biblioteca de nuestra escuela tiene muchos libros. Okul kütüphanemizin bir sürü kitabı var. Okul kütüphanemizde bir sürü kitap var. ¡Las palabras hacen más daño que los puños! Sözler, yumruklardan daha fazla zarar verir. Kelimeler yumruklardan daha çok zarar verir! Te he dicho todo lo que sé de Alemania. Sana Almanya hakkında bildiğim her şeyi anlattım. Almanya hakkında bildiğim her şeyi anlattım. ¡Qué libro más viejo! Ne kadar eski bir kitap! Ne eski bir kitap! Tom enseña francés a los niños. Tom çocuklara Fransızca öğretir. Tom çocuklara Fransızca öğretiyor. Has empezado a aprender esperanto. Esperanto öğrenmeye başladın. Esperanto öğrenmeye başladın. Tom no tenía ganas de esperar. Tom'un canı beklemek istemiyordu. Tom beklemek istemedi. ¿Quién ha roto la ventana? Di la verdad. Camı kim kırdı? Gerçeği söyle. Camı kim kırdı? Le dije que no fuera. Ona gitmemesini söyledim. Ona gitmemesini söyledim. No comiste nada. Hiçbir şey yemedin. Hiçbir şey yemedin. Le aconsejó que se cuidara más. O, ona kendisine daha iyi bakmasını tavsiye etti. Kendine daha iyi bakmasını tavsiye etti. Esta escalera es de metal. Bu merdiven metal. Bu merdiven metalden. Mis amigos no juegan al tenis. Arkadaşlarım tenis oynamazlar. Arkadaşlarım tenis oynamaz. Tom quería morir. Tom ölmek istedi. Tom ölmek istedi. Tom estaba de camino. Tom yoldaydı. Tom yoldaydı. Son realmente buenos. Onlar gerçekten iyi. Gerçekten çok iyiler. Fui al cine pero la película no me gustó mucho. Sinemaya gittim ama filmden çok hoşlanmadım. Sinemaya gittim ama filmi pek sevmedim. Yokohama es una bella ciudad porteña. Yokohama güzel bir liman şehridir. Yokohama güzel bir şehirdir. El teléfono está encima de la mesa. Telefon masanın üstünde. Telefon masanın üstünde. ¡Escucha a tu madre! Anneni dinle! Anneni dinle! Ella trabaja en un banco. O bir bankada çalışır. Bankada çalışıyor. No le gusta perder. O, kaybetmeyi sevmiyor. Kaybetmeyi sevmez. Estuve todo el día con Tom. Bütün gün Tom'la birlikteydim. Bütün gün Tom'la birlikteydim. Soy un buen cocinero. Ben iyi bir aşçıyım. Ben iyi bir aşçıyım. No quiero ir a nadar. Yüzmeye gitmek istemiyorum. Yüzmek istemiyorum. Fui a dar un paseo para intentar calmarme. Ayılmaya çalışmak için yürüyüşe gittim. Sakinleşmek için yürüyüşe çıktım. Tras años de frustraciones, finalmente mi esfuerzo ha dado frutos. Yıllar süren hüsranlardan sonra, nihayet çabalarım meyve verdi. Yıllarca süren hayal kırıklığının ardından sonunda çabalarımın karşılığını aldım. Él no me gusta, pero ella sí. Onu sevmiyorum, ama onu seviyorum. Ben ondan hoşlanmıyorum ama o hoşlanıyor. No puedes llamarle. Onu arayamazsın. Onu arayamazsın. Creo que necesitas un abogado. Sanırım bir avukata ihtiyacın var. Bence bir avukata ihtiyacın var. Puede nadar muy rápido. O çok hızlı yüzebilir. Çok hızlı yüzebiliyor. Los uniformes cambian de escuela a escuela. Üniformalar okuldan okula değişir. Üniformalar okuldan okula değişir. Me recuerdas a tu madre. Bana anneni hatırlatıyorsun. Bana anneni hatırlatıyorsun. Él quiere hablar. O konuşmak istiyor. Konuşmak istiyor. Tom solía ir a la escuela con Mary. Tom Mary ile birlikte okula giderdi. Tom, Mary ile aynı okula giderdi. Debería irme a casa. Eve gitmeliyim. Eve gitmeliyim. Había sangre en la camisa de Tom. Tom'un gömleğinde kan vardı Tom'un gömleğinde kan vardı. Ella le echaba mucho de menos. O, onu çok özledi. Onu çok özlüyordu. El viernes es cuando estoy menos ocupado. Cuma en az meşgul olduğum gündür. Cuma en az meşgul olduğum zaman. Dame tu libro. Bana kitabını ver. Kitabını bana ver. He estado ocupado desde ayer. Ben dünden beri meşgulüm. Dünden beri meşgulüm. Me he comido la mitad. Yarısını yedim. Yarısını yedim. Los viernes por la noche voy con frecuencia a comer pizza con mis amigos. Cuma geceleri, sık sık arkadaşlarımla birlikte pizza yemeye giderim. Cuma geceleri arkadaşlarımla pizza yemeye giderim. Soy más alto que Tom. Ben Tom'dan daha uzunum Tom'dan daha uzunum. ¡Saludos! Selamlar! Selamlar! Tom nunca volvió a casa. Tom eve hiç dönmedi. Tom eve hiç gelmedi. Tom es más joven que Mary. Tom, Mary'den daha genç. Tom Mary'den daha genç. Muchos de mis familiares trabajan en el sector petroquímico. Tanıdıklarımın çoğu petrokimya sektöründe çalışıyor. Birçok akrabam petrokimya sektöründe çalışıyor. Ahora estoy aprendiendo a tocar la guitarra. Şimdi gitar çalmayı öğreniyorum. Şimdi de gitar çalmayı öğreniyorum. Deberías confiar en mí. Bana güvenmelisin. Bana güvenmelisin. María se convirtió al judaísmo y nunca se arrepintió. Maria Yahudiliğe döndü ve asla pişman olmadı. Meryem Yahudi oldu ve asla tövbe etmedi. Ahí está lloviendo. Orada yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor. Creo que prefiero caminar. Sanırım yürümeyi tercih ederim. Sanırım yürümeyi tercih ederim. ¿Estás con alguien? Biriyle birlikte misin? Yanında biri mi var? Soy un extraño aquí. Ben burada bir yabancıyım. Burada bir yabancıyım. Es muy pequeño. Bu çok küçük. Çok küçük. ¿De qué te ríes? Neye gülüyorsun? Neye gülüyorsun? Bill llevó a su hermano menor al zoo. Bill, küçük erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü. Bill kardeşini hayvanat bahçesine götürdü. Creo que le debes una explicación. Sanırım ona bir açıklama yapmak zorundasın. Bence ona bir açıklama borçlusun. Ellos encontrarán a Tom. Onlar Tom'u bulacaklar. Tom'u bulacaklar. Llegaré tarde a la escuela. Ben okula geç kalacağım. Okula geç kalacağım. Tom es hipócrita. Tom ikiyüzlü. Tom ikiyüzlünün teki. Me sentí como una idiota. Kendimi aptal gibi hissettim. Kendimi aptal gibi hissettim. Por favor, ven a hablar conmigo. Lütfen benimle konuşmaya gel. Lütfen gel ve benimle konuş. Jackson no podía confiar en ellos. Jackson, onlara güvenemedi. Jackson onlara güvenemezdi. Tengo un hijo y una hija. Mi hijo está en Nueva York y mi hija en Londres. Benim bir oğlum ve bir de kızım var. Oğlum New York'ta ve kızım da Londra'da. Oğlum New York'ta, kızım Londra'da. Tienes que comer algo. Bir şey yemen gerekiyor. Bir şeyler yemelisin. Tom debe de estar enfadado. Tom kızgın olmalı. Tom çok kızmış olmalı. ¿Va a tomar pan? Ekmek alacak mısın? Ekmek alacak mısınız? Tú no sabes como estoy en realidad. Gerçekte nasıl biriyim bilmiyorsun. Gerçekte nasıl olduğumu bilmiyorsun. Dime algo sobre tu hijo. Bana oğlun hakkında bir şey söyle. Bana oğlundan bahset. Está lejos de aquí. O buradan uzak. Buradan çok uzakta. No puedes irte. Gidemezsin. Gidemezsin. John no está aquí. John burada değil. John burada değil. Tom estaba llorando. Tom ağlıyordu. Tom ağlıyordu. Tenemos que prevenir a Tom. Tom'u uyarmak zorundayız. Tom'u uyarmalıyız. Tom habló del problema con Mary. Tom, Mary'yle sorun hakkında konuştu. Tom, Mary'nin sorununu anlattı. ¿Lo has hecho alguna vez? Onu hiç yaptın mı? Hiç yaptın mı? No era de ella. Onunki değildi. Onun değildi. Ella ama a los niños. O, çocukları sever. Çocukları seviyor. El futuro no está escrito en piedra. Gelecek taşta yazılı değil. Gelecek taşla yazılmaz. Tengo que admitir que no me esperaba esto. Bunu beklemediğimi itiraf etmeliyim. İtiraf etmeliyim ki, bunu beklemiyordum. Tom puede hablar bien francés. Tom Fransızcayı iyi konuşabilir. Tom iyi Fransızca konuşabiliyor. Cuidado con los coches cuando cruces la calle. Caddeden geçerken arabalara dikkat et. Caddeyi geçerken arabalara dikkat et. Voy a quedarme en casa esta noche. Bu gece evde kalacağım. Bu gece evde kalacağım. Era feliz. Mutluydu. Mutluydum. ¿Qué más puedo hacer? Daha ne yapabilirim? Başka ne yapabilirim? Su actitud me indigna. Onun davranışları beni tiksindiriyor. Tavrınız beni iğrendiriyor. No hacía mucho calor. Çok sıcak değildi. Çok sıcak değildi. Lo has vuelto a hacer. Bunu yine yaptın. Yine yaptın. La puerta no se abría. Kapı açılmıyordu. Kapı açılmıyordu. Los soldados murieron. Askerler öldü. Askerler öldü. Él está enfermo. O, hasta. O hasta. Mi corazón dejó de latir. Kalbim atmayı bıraktı. Kalbim durdu. Voy a la tienda ahora. Şimdi dükkâna gidiyorum. Şimdi markete gidiyorum. Estás yendo demasiado lejos. Çok uzağa gidiyorsun. Çok ileri gidiyorsun. Todo fue bien. Her şey iyi gitti. Her şey yolunda gitti. Nos lo pasamos bien juntos. Birlikte iyi vakit geçirdik. Birlikte iyi vakit geçirdik. Ahora vámonos. Şimdi gidelim. Şimdi gidelim. Ellos no entraron. Onlar girmedi. İçeri girmediler. Steve no vino a casa. Steve eve gelmedi. Steve eve gelmedi. Compré un libro de chistes. Bir fıkra kitabı satın aldım. Bir fıkra kitabı aldım. No va a la iglesia. O kiliseye gitmez. Kiliseye gitmiyor. ¿Por qué odiáis a Tom? Neden Tom'dan nefret ediyorsunuz? Neden Tom'dan nefret ediyorsunuz? Los que no quieran ir no están obligados. Gitmek istemeyenler gitmek zorunda değil. Gitmek istemeyenler mecbur değil. Como llovía, nos quedamos en casa. Yağmur yağdığı için evde kaldık. Yağmur yağınca evde kaldık. Creo que no soy tan listo como tú. Sanırım ben senin kadar akıllı değilim. Senin kadar zeki olduğumu sanmıyorum. ¿Qué hiciste ayer? Dün sen ne yaptın? Dün ne yaptın? No pueden matarnos a todos. Hepimizi öldüremezler. Hepimizi öldüremezler. Él tiene pelo graso. Onun yağlı saçı var. Yağlı saçları var. Realmente no confío en ellos. Gerçekten onlara güvenmiyorum. Onlara gerçekten güvenmiyorum. Siempre me ha gustado el fútbol. Futbolu her zaman sevdim. Futbolu hep sevmişimdir. ¿Lo has entendido? Anladın mı? Anladın mı? La casa de Tom tiene tres habitaciones. Tom'un evinin üç tane yatak odası var. Tom'un evinde üç oda var. ¿Necesitas un lugar en el que quedarte? Kalacak bir yere ihtiyacın var mı? Kalacak bir yere ihtiyacın var mı? No quería que Tom se preocupase por mí. Tom'un benim hakkımda endişelenmesini istemedim. Tom'un benim için endişelenmesini istemedim. Tom está nadando. Tom yüzüyor. Tom yüzüyor. No le gustamos. O bizi sevmiyor. Bizi sevmiyor. La vergüenza puede limitar lo que la ley no prohíbe. Yasanın yasaklamadığını utanç sınırlar. Utanç kanunun yasaklamadığı şeyleri sınırlayabilir. El desierto de Atacama, en el norte de Chile, es el lugar más seco de la Tierra. Kuzey Şili'deki Atacama Çölü, yeryüzündeki en kurak yerdir. Kuzey Şili'deki Atakama Çölü Dünya'daki en kuru yer. Ella tenía una flor en la mano. Elinde bir çiçek vardı. Elinde bir çiçek vardı. No hice nada. Hiçbir şey yapmadım. Ben bir şey yapmadım. No creo que hayan entendido. Anladıklarını sanmıyorum. Anladığınızı sanmıyorum. ¡Ella finalmente llegó! Sonunda geldi! Sonunda geldi! Decidió hacerse piloto. Pilot olmaya karar verdi. Pilot olmaya karar verdi. Ellos nunca entenderán. Onlar asla anlamayacaklar. Asla anlamayacaklar. A veces, Lucy visita a May. Lucy ara sıra May'i ziyaret eder. Lucy bazen May'i ziyaret eder. Los líderes alemanes estaban perdiendo la esperanza. Almanya liderleri umudunu kaybediyordu. Alman liderler umudunu kaybediyordu. Sencillamente me rendí. Sadece vazgeçtim. Pes ettim. Ha pasado un año desde entonces. O zamandan beri bir yıl geçti. O zamandan beri bir yıl geçti. Enciende la radio. Radyoyu aç. Radyoyu aç. Al menos inténtalo. En azından dene. En azından dene. Suelo irme a la cama a las diez. Genellikle saat onda yatağa giderim. Genelde 10'da yatarım. ¿Ellos también vienen? Onlar da geliyorlar mı? Onlar da mı geliyor? Tienes tres diccionarios. Senin üç sözlüğün var. Üç sözlüğün var. Él está muy enfermo. O, çok hastadır. O çok hasta. El anciano escapó a duras penas de ser atropellado por un coche. Yaşlı adam bir araba tarafından ezilmekten zar zor kaçtı. Yaşlı adam araba çarpmasından zar zor kurtuldu. Odio trabajar. Çalışmaktan nefret ederim. Çalışmaktan nefret ediyorum. Juguemos a algo. Bir şey oynayalım. Hadi bir oyun oynayalım. Se dice que está enfermo. Onun hasta olduğu söyleniyor. Hasta olduğu söyleniyor. Ella huele mal. O kötü kokuyor. Kötü kokuyor. Tom le pidió ayuda a Mary. Tom Mary'den yardım istedi. Tom, Mary'den yardım istedi. Pensaba que Tom sería feliz. Tom'un mutlu olacağını düşündüm. Tom'un mutlu olacağını sanıyordum. Tom vino a Japón hace tres años y desde entonces vive aquí. Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşamaktadır.. Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşıyor. La victoria está de nuestro lado. Zafer bizim. Zafer bizim tarafımızda. O no quieren, o no pueden. Ya istemiyorlar ya da yapamıyorlar. Ya istemezler ya da yapamazlar. ¿Vienes con nosotras? Bizimle geliyor musun? Bizimle geliyor musun? Dijiste que necesitabas ayuda. Yardıma ihtiyacın olduğunu söyledin. Yardıma ihtiyacın olduğunu söylemiştin. Esto es un coche. Bu bir araba. Bu bir araba. ¿Quién es el propietario de este camión? Bu kamyonun sahibi kim? Bu kamyonun sahibi kim? ¿Cómo ha venido aquí? O buraya nasıl geldi? Buraya nasıl geldi? Hoy no ha venido a la escuela. O bugün okula gelmedi. Bugün okula gelmedi. ¿Vas a ir al cine? Sinemaya gidecek misin? Sinemaya gidecek misin? No puedes complacerles a todos. Herkesi memnun edemezsin. Herkesi memnun edemezsin. No encuentro mis llaves en ninguna parte. Anahtarlarımı hiçbir yerde bulamıyorum. Anahtarlarımı hiçbir yerde bulamıyorum. ¿Cuál es tu apodo? Senin lakabın ne? Lakabın ne? ¿Te has leído estos libros, Tom? Bu kitapları okudun mu Tom? Bu kitapları okudun mu Tom? Salió por esa puerta para no volver. O kapıdan çıktı ve asla geri dönmedi. Geri dönmemek için o kapıdan çıktı. ¿Quién fue invitado a la fiesta? Partiye kim davet edildi? Partiye kim davet edildi? Por desgracia, no puedo ir. Maalesef ben gelemiyorum. Ne yazık ki gelemem. ¿Sabes cuándo vendrá? Onun ne zaman geleceğini biliyor musun? Ne zaman geleceğini biliyor musun? Tom se sentó en el brazo del sofá. Tom kanepenin koluna oturdu. Tom kanepenin koluna oturdu. Me siento mal por ellas. Onlar için kötü hissediyorum. Onlar için üzülüyorum. Leí cuatro libros nuevos. Dört yeni kitap okudum. Dört yeni kitap okudum. Soy el hermano de Tom. Tom'un erkek kardeşiyim. Ben Tom'un kardeşiyim. ¿Puedes venir el domingo por la noche? Pazar akşamı gelebilir misin? Pazar gecesi gelebilir misin? Tom estaba haciendo preguntas. Tom sorular soruyordu. Tom sorular soruyordu. El accidente sucedió hace dos horas. Kaza, iki saat önce oldu. Kaza iki saat önce olmuş. Él se bajó del autobús. O, otobüsten indi. Otobüsten indi. Tom es un buen atleta. Tom, iyi bir atlet. Tom iyi bir atlettir. ¿Ha venido él? O geldi mi? O mu geldi? ¿Él realmente hizo eso? O onu gerçekten yaptı mı? Bunu gerçekten yaptı mı? Ella estaba feliz con el vestido nuevo. O, yeni elbise ile mutluydu. Yeni elbiseden memnundu. No los veo en ninguna parte. Onları hiçbir yerde görmüyorum. Onları hiçbir yerde göremiyorum. ¿Lo habéis oído? Onu duydunuz mu? Duydunuz mu? ¿Cuál es el número de tu habitación? Oda numaran nedir? Oda numaran ne? No es culpa tuya, Tom. Tom, bu senin hatan değil. Senin suçun değil, Tom. Quería decir que no. Hayır demek istedim. Hayır demek istedim. Tom no tuvo problema en hacerlo. Tom'un onu yaparken hiçbir sorunu yoktu. Tom bunu yapmakta hiç sorun yaşamadı. Cogeré uno. Bir tane alacağım. Ben bir tane alayım. Me veré con ella mañana. Yarın onunla görüşeceğim. Yarın onunla buluşacağım. ¿Hay algo entre vosotros? Aranızda herhangi bir şey var mı? Aranızda bir şey mi var? ¿Quién es este? Bu kim? Bu kim? Nací en 1980. 1980'de doğdum. 1980'de doğdum. No se enfade. Kızmayın. Kızma. Él es más rico que cualquiera en esta ciudad. O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir. Bu şehirdeki herkesten daha zengin. Queremos hablar con Tom. Tom'la konuşmak istiyoruz. Tom'la konuşmak istiyoruz. La mujer come pan. Kadın ekmek yiyor. Kadın ekmek yiyor. ¿Es esta tu carta? Bu senin mektubun mu? Bu senin kartın mı? Los dos éramos felices. İkimiz de mutluyduk. İkimiz de mutluyduk. Ese perro es muy tonto. Şu köpek çok aptal. Bu köpek çok aptal. Le hizo esperar un buen rato. Onu uzun süre bekletti. Onu uzun süre bekletti. ¿Podemos simplemente irnos a casa? Sadece eve gidebilir miyiz? Artık eve gidebilir miyiz? Mira estas palabras en el diccionario. Sözlükte bu kelimelere bak. Sözlükteki şu kelimelere bak. Le ayudé ayer. Dün ona yardım ettim. Dün ona yardım ettim. Lo mandamos allí. Biz onu oraya gönderdik. Onu oraya yolladık. Ellos pueden ayudar. Onlar yardım edebilirler. Yardım edebilirler. Invitamos a diez personas a comer. Öğle yemeğine on kişi davet ettik. On kişiyi yemeğe davet ettik. El Sr. Brown es médico. Bay Brown bir doktordur. Bay Brown bir doktor. No puede haber olvidado mi dirección. Adresimi unutmuş olamaz. Adresimi unutmuş olamaz. Mis padres no quieren que tome cerveza todas las noches. Anne babam her gece bira içmemi istemezler. Ailem her gece bira içmemi istemiyor. A ella también le encanta el chocolate. O da çikolata seviyor. O da çikolataya bayılır. Por fin fui a Inglaterra este verano. Nihayet bu Yaz İngiltere'ye gittim. Sonunda bu yaz İngiltere'ye gittim. ¿Dónde puedo descargar películas de acción gratis? Aksiyon filmlerini nereden bedava indirebilirim? Bedava aksiyon filmlerini nerede indirebilirim? Tom y Mary ya no se hablan. Tom ve Mary artık konuşmuyor. Tom ve Mary artık konuşmuyorlar. Nací en York en 1988. 1988'de York'ta doğdum. 1988'de York'ta doğdum. ¿Eres de aquí? Buralı mısın? Buralı mısın? Él compró un coche nuevo. O yeni bir araba satın aldı. Yeni bir araba aldı. El profesor se sentó en la silla. Öğretmen sandalyeye oturdu. Profesör sandalyeye oturdu. Desde que me rompí el pie, ando con muletas. Ayağımı kırdığımdan beri koltuk değnekleriyle yürüyorum. Ayağımı kırdığımdan beri koltuk değnekleriyle yürüyorum. Alguien me ha robado el paraguas. Biri şemsiyemi çaldı. Biri şemsiyemi çalmış. ¿De quién supiste eso? Bunu kimden öğrendin? Bunu kimden duydun? ¿Tom no ha venido a vuestra casa? Tom evinize gelmedi mi? Tom evinize gelmedi mi? ¿No fumas? Sigara içmiyor musun? Sigara içmiyor musun? Por favor, tráeme otra taza de café. Lütfen bana bir fincan kahve daha ver. Lütfen bana bir kahve daha getir. ¿Te gusta el baloncesto? Basketboldan hoşlanır mısın? Basketbolu sever misin? Tom no cree que Mary esté en casa. Tom Mary'nin evde olduğunu düşünmüyor. Tom, Mary'nin evde olmadığını düşünüyor. Soy cuatro años menor que él. Ben ondan dört yaş küçüğüm. Ondan dört yaş küçüğüm. Las enfermeras son muy simpáticas. Hemşireler çok hoş. Hemşireler çok iyiler. No juego tanto al tenis como antes. Eskisi kadar çok tenis oynamam. Eskiden olduğu kadar tenis oynamam. Tom, ¿sabes dónde estamos? Tom, nerede olduğumuzu biliyor musun? Tom, nerede olduğumuzu biliyor musun? ¿Dónde encontrasteis la llave? Anahtarı nerede buldunuz? Anahtarı nereden buldunuz? Tengo muchas ganas de irme a vivir a Finlandia, pero más me vale mejorar mi sueco primero. Gerçekten Finlandiya'ya gitmek ve orada yaşamak isterim ama ilk olarak İsveççemi geliştirmem gerekecek. Finlandiya’ya taşınmayı çok istiyorum ama önce İsveççemi geliştirsem iyi olacak. Él trabaja todos los días excepto los domingos. Pazar hariç her gün çalışır. Pazar günleri hariç her gün çalışıyor. ¿Por qué no le dijiste a Tom simplemente la verdad? Neden sadece Tom'a gerçeği söylemedin? Neden Tom'a gerçeği söylemedin? Ahora tengo mucho sueño. Ben şimdi çok uykuluyum. Şimdi çok uykum var. Ella logró abrir la caja. Kutuyu açmayı başardı. Kasayı açmayı başardı. ¿Tiene algo para el dolor de estómago? Mide ağrısı için bir şeyiniz var mı? Mide ağrısı için bir şeyiniz var mı? Fue mi primera noche entre extraños. Bu benim yabancılar arasındaki ilk gecemdi. Yabancıların arasında ilk gecemdi. ¿Besó Tom a Mary? Tom Mary'yi öptü mü? Tom Mary'yi öptü mü? Su pasatiempo es pintar cuadros. Onun hobisi resimler yapmaktır. Onun hobisi resim yapmak. ¿Qué piensas acerca de la independencia de Cataluña? Katalunya'nın bağımsızlığı hakkında ne düşünüyorsun? Katalonya'nın bağımsızlığı hakkında ne düşünüyorsun? Abre la puerta, por favor. Lütfen kapıyı aç. Kapıyı aç, lütfen. A veces me cuesta hablar inglés. Bazen İngilizce konuşmaya çabalıyorum. Bazen İngilizce konuşmakta zorlanıyorum. Amo a mi familia muchísimo. Ailemi çok seviyorum. Ailemi çok seviyorum. A veces nieva durante la Navidad. Noel vakti bazen kar yağar. Bazen Noel'de kar yağar. ¿Cuánto tiempo vas a seguir viendo al tonto de tu novio? O aptal erkek arkadaşınla daha ne kadar çıkmaya devam edeceksin? O aptal erkek arkadaşını daha ne kadar görmeye devam edeceksin? ¿Qué son estas cosas? Bunlar nedir? Bunlar da ne? El consejo de Tom no ayudó en nada. Tom'un tavsiyesi hiç yardımcı olmadı. Tom'un tavsiyesi hiçbir işe yaramadı. Ellos se aman. Onlar birbirlerini seviyorlar. Birbirlerini seviyorlar. Tom miró la foto más de cerca. Tom resme daha yakından baktı. Tom resme daha yakından baktı. Lleva muerto diez años. O, on yıldır ölüdür. Öleli 10 yıl oldu. Hay un hombre en la puerta que quiere verte. Kapıda seni görmek isteyen bir adam var. Kapıda seni görmek isteyen bir adam var. No está lloviendo. Yağmur yağmıyor. Yağmur yağmıyor. ¿Cuándo fue la última vez que fuiste a la oficina de correos? En son ne zaman postaneye gittin? En son ne zaman postaneye gittin? No somos terroristas. Terörist değiliz. Biz terörist değiliz. Lo hizo por su familia. O onu ailesi için yaptı. Ailesi için yaptı. No intenté detener a Tom. Tom'u durdurmaya çalışmadım. Tom'u durdurmaya çalışmadım. Pregúntale cuándo va a volver. Ona ne zaman döneceğini sor. Ne zaman döneceğini sor. Es celoso. O kıskançtır. Kıskanıyor. Los libros tienen éxito entre los estudiantes. Kitaplar öğrencilerle popülerdir. Kitaplar öğrenciler arasında başarılıdır. ¡Mamá, Tom me está pegando! Anne, Tom bana vuruyor! Anne, Tom beni dövüyor! Solía vivir en Qatar. Ben Katar'da yaşıyordum. Katar'da yaşardım. No tengo ganas de ayudarte. Canım sana yardım etmek istemiyor. Sana yardım etmek istemiyorum. Compramos cinco kilos de manzanas rojas. Beş kilo kırmızı elma aldık. 5 kilo kırmızı elma aldık. Solía jugar con mi hermana en el parque. Kız kardeşimle parkta oynardım. Parkta kız kardeşimle oynardım. Creo que a Tom le ha pasado algo terrible. Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu. Sanırım Tom'un başına korkunç bir şey geldi. Tom es muy feliz. Tom çok mutlu. Tom çok mutlu. Él está en el trabajo, ¿no? O, iş yerinde, değil mi? İşte, değil mi? ¿Puedes traducirme esta canción? Bu şarkıyı benim için çevirebilir misin? Bu şarkıyı tercüme edebilir misin? ¿A quién visitaste ayer por la tarde? Dün öğleden sonra kimi ziyaret ettin? Dün öğleden sonra kimi ziyaret ettin? Déjame hablar con ella. Onunla konuşmama izin ver. Onunla konuşmama izin ver. Me pregunto si la cena ya estará lista. Akşam yemeğinin hazır olup olmadığını merak ediyorum. Acaba yemek hazır mı? Hay un libro sobre la mesa. Masanın üstünde bir kitap var. Masada bir kitap var. Sus ideas son una locura. Onun fikirleri delice. Fikirleri çılgınca. Quiero que vayáis. Gitmenizi istiyorum. Gitmenizi istiyorum. Deberías comer más despacio. Daha yavaş yemelisin. Daha yavaş yemelisin. Cierra tu libro. Kitabını kapat. Kitabını kapat. El hombre comió pan. Adam ekmek yedi. Adam ekmek yedi. Lo nombraron director. Onlar onu bir yönetici olarak atadılar. Onu müdür yaptılar. ¿Por qué Tom hizo esto? Tom bunu niçin yaptı? Tom bunu neden yaptı? Necesitamos un coche. Bir arabaya ihtiyacımız var. Bir arabaya ihtiyacımız var. Vos tomaste este zumo de naranja? Bu portakal suyunu sen mi içtin? Bu portakal suyunu sen mi içtin? Esta mañana me he levantado muy temprano. Bu sabah çok erken kalktım. Bu sabah çok erken kalktım. Es muy difícil. Bu çok zor. Bu çok zor. Tráeme un trozo de papel, por favor. Bana bir parça kağıt getir, lütfen. Bana bir kağıt getir, lütfen. Puedes hacerlo más tarde. Bunu daha sonra yapabilirsin. Bunu daha sonra yapabilirsin. No se leyó el libro. Kitabı okumadı. Kitap okunmadı. ¿Dónde está mi té? Çayım nerede? Çayım nerede? ¿Eres feliz o no? Mutlu musun yoksa değil misin? Mutlu musun, değil misin? ¡La culpa no es tuya, es de Alison! Senin hatan değil, Alison'un. Bu senin suçun değil, Alison'ın suçu! Tom perdió el reloj que le había dado Mary. Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti. Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti. Agradecí a Mary por su ayuda. Ben yardımı için Mary'ye teşekkür ettim. Mary'ye yardımları için teşekkür ettim. Es un hermoso libro. Bu güzel bir kitap. Çok güzel bir kitap. Voy a la escuela en autobús. Okula otobüs ile giderim. Okula otobüsle gidiyorum. Tienes mucho que aprender. Öğreneceğin çok şey var. Öğrenecek çok şeyin var. Tom nunca te dirá lo que sucedió realmente. Tom gerçekten ne olduğunu asla sana söylemeyecek. Tom sana gerçekte ne olduğunu asla anlatmayacak. ¡Hola! Merhaba! Merhaba! Tom debería haber trabajado más. Tom daha çok çalışmalıydı. Tom daha çok çalışmalıydı. Puedes hablar con ella. Onunla konuşabilirsin. Onunla konuşabilirsin. Estoy conduciendo un coche. Ben bir araba sürüyorum. Araba kullanıyorum. ¿De qué hablabais Tom y tú ayer por la noche? Sen ve Tom dün gece ne hakkında konuşuyordunuz? Dün gece Tom'la ne konuştunuz? Ella tiene flores rojas. Onun kırmızı çiçekleri var. Kırmızı çiçekleri var. Dame un fuerte abrazo. Bana sıkıca sarıl. Bana sıkıca sarıl. ¡Quítame las manos de encima! Ellerini çek üzerimden! Çek ellerini üzerimden! Ahora estoy muy feliz. Ben şimdi çok mutluyum. Şimdi çok mutluyum. Tom es un impaciente, ¿verdad? Tom sabırsız, değil mi? Tom sabırsız biri, değil mi? Me gusta mucho cuidar de los animales. Hayvanlara bakmayı çok fazla severim. Hayvanlara bakmayı çok seviyorum. Estoy comprando fruta y chocolate. Meyve ve çikolata satın alıyorum. Meyve ve çikolata alıyorum. Vi la montaña por vez primera. İlk kez dağ gördüm. Dağı ilk kez gördüm. No sé por qué. Nedenini bilmiyorum. Neden bilmiyorum. No estoy desesperado. Umutsuz değilim. Çaresiz değilim. Lo sé todo sobre ti. Senin hakkında her şeyi biliyorum. Senin hakkında her şeyi biliyorum. Tom miró a su perro y su perro le devolvió la mirada. Tom köpeğine baktı ve köpeği ona baktı. Tom köpeğine baktı ve köpeği ona baktı. Solía vivir allí. Orada yaşardım. Eskiden orada yaşardım. Mi padre nos quiere. Babam bizi seviyor. Babam bizi seviyor. Me dijo "¿quién llego antes?". Bana, "ilk önce kim vardı?" dedi. "Kim erken geldi?" dedi. ¿Puede ayudarme, por favor? Lütfen yardım eder misiniz? Bana yardım eder misiniz, lütfen? Abra los ojos. Gözlerini aç. Gözlerini aç. Tom cambiaba a menudo su opinión. Tom sık sık fikrini değiştirirdi. Tom sık sık fikrini değiştirirdi. ¿De verdad lo hizo? O onu gerçekten yaptı mı? Gerçekten mi? Ahí hay un asiento. Orada bir koltuk var. Şurada bir koltuk var. Puede que sea o no sea cierto. Doğru olabilir ya da olmayabilir. Doğru olabilir de olmayabilir de. ¿Hay alguien aquí que hable japonés? Burada birisi Japonca konuşuyor mu? Burada Japonca bilen var mı? Me gustan los dos. Onların ikisini de severim. İkisini de seviyorum. ¿Por qué no nos contaste que estabas embarazada? Neden bize hamile olduğunu söylemedin? Neden bize hamile olduğunu söylemedin? Tom tiene intención de vivir de modo permanente en Japón. Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor. Tom'un Japonya'da kalıcı bir hayatı var. Está nevando allí. Orada kar yağıyor. Orada kar yağıyor. ¿Dónde está el banco más cercano? En yakın bank nerede? En yakın banka nerede? Roma es una ciudad antigua. Roma eski bir şehirdir. Roma eski bir şehir. Trabajas demasiado. Çok fazla çalışıyorsun. Çok fazla çalışıyorsun. Tom aprende francés. Tom Fransızca öğreniyor. Tom Fransızca öğreniyor. Lo probará. O onu deneyecek. İspatlayacak. Odio la comida de la cantina. Ben kantindeki yiyeceklerden nefret ediyorum. Kantin yemeklerinden nefret ediyorum. No hacía falta que te dieras tanta prisa. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. Bu kadar acele etmene gerek yoktu. A Tom le gusta ver bailar a Mary. Tom Mary'nin dans etmesini izlemeyi seviyor. Tom, Mary'nin dansını izlemeyi seviyor. No confíes en nadie aquí. Buradaki kimseye güvenme. Buradaki kimseye güvenme. ¿Estáis en Facebook? Facebook'ta mısınız? Facebook'ta mısınız? Tenía cuarenta años, pero parecía mayor. Kırk yaşındaydı, fakat daha yaşlı görünüyordu. 40 yaşındaydı ama yaşlı görünüyordu. Ha venido en mi ayuda. Benim yardımıma geldi. Yardımıma geldi. ¿Qué vas a hacer con esta cámara? Bu kamera ile ne yapacaksın? Bu kamerayla ne yapacaksın? Estuvo en silencio todo el tiempo. O her zaman sessizdi. Başından beri sessizdi. Tom lleva enfermo mucho tiempo. Tom uzun süredir hasta. Tom uzun zamandır hasta. Soy mayor que tú. Ben senden daha büyüğüm. Ben senden büyüğüm. Tom escuchó las noticias por la radio. Tom radyoda haberleri dinledi. Tom haberleri radyodan duymuş. No los necesitamos. Onlara ihtiyacımız yok. Onlara ihtiyacımız yok. Se están divirtiendo. Onlar eğleniyorlar. Eğleniyorlar. En cuanto tomé asiento, caí dormido. Oturur oturmaz,uyuya kaldım. Oturur oturmaz uykuya daldım. ¿Tienes un mapa de Boston? Boston haritan var mı? Boston haritası var mı? ¿Comes carne o eres vegetariano? Et yer misin ya da bir vejetaryen misin? Et mi yiyorsun yoksa vejetaryen misin? Quería vivir en Hokkaido, pero no pude. Hokkaido'da yaşamak istedim ama yaşayamadım. Hokkaido'da yaşamak istedim ama yapamadım. Mi jefe no me dejaba salir pronto del trabajo. Patronum işten erken ayrılmama izin vermedi. Patronum işten erken çıkmama izin vermiyordu. ¿Dónde estabas en el 2003? 2003'te neredeydin? 2003'te neredeydin? El perro es nuestro. Köpek bizim. Köpek bizim. Podrías haberme preguntado. Bana sorabilirdin. Bana sorabilirdin. Este es uno de los trabajos que tengo que hacer cada día. Bu her gün yapmam gereken işlerden biri. Bu her gün yapmam gereken işlerden biri. Hoy está lloviendo. Bugün yağmur yağıyor. Bugün yağmur yağıyor. Nunca te he visto reír. Asla güldüğünü görmedim. Seni gülerken hiç görmedim. Tom suele ir andando a la escuela con Mary. Tom genellikle Mary ile birlikte okula yürür. Tom genelde Mary ile birlikte okula yürür. Él es mi hermano pequeño. O benim küçük erkek kardeşimdir. O benim küçük kardeşim. He olvidado su nombre. Onun ismini unuttum. Adını unuttum. Tengo ganas de salir con ella. Canım onunla dışarı çıkmak istiyor. Onunla çıkmak için sabırsızlanıyorum. Su alfombra es completamente blanca. Onun halısı tamamen beyaz. Halısı tamamen beyaz. La cometa se quedó enganchada en el árbol. Uçurtma ağaçta asılı kaldı. Uçurtma ağaca takıldı. Deberías levantarte pronto. Erken kalkmalısın. Yakında kalkmalısın. Me puse enfermo. Hastalandım. Hastalandım. No es una niña mala. O kötü bir kız değil. O kötü bir çocuk değil. Tom sabe lo que quiere. Tom ne istediğini biliyor. Tom ne istediğini biliyor. Nunca pensé que encontraría una mujer como tú. Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim. Senin gibi bir kadın bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Hoy no estoy libre. Bugün boş değilim. Bugün boş değilim. Me gusta inventar cosas útiles. Faydalı şeyler icat etmeyi severim. İşe yarar şeyler icat etmeyi severim. Solía jugar al tenis con él el domingo. Pazar günü onunla tenis oynardım. Pazar günü onunla tenis oynardım. Hace largo rato que estamos aquí. Uzun bir süredir buradayız. Uzun zamandır buradayız. Ya le dije a Tom todo lo que sé. Tom'a bildiğim her şeyi zaten söyledim. Tom'a bildiğim her şeyi anlattım. ¿Dónde podemos llamar por teléfono? Nerede telefon açabiliriz? Nerede telefon edebiliriz? Fumar mata. Sigara içmek öldürür! Sigara içmek insanı öldürür. ¿Conoces a su hermano? Onun kardeşini tanıyor musun? Kardeşini tanıyor musun? No me trates como si fuese un niño. Bana çocukmuşum gibi davranma. Bana çocukmuşum gibi davranma. Mi hermano es muy alto. Benim erkek kardeşim çok uzun. Kardeşim çok uzun. Me quedé dormido viendo la televisión. Televizyon izlerken uyuyakaldım. Televizyon izlerken uyuyakalmışım. Nos vamos. Gidiyoruz. Gidiyoruz. Él no me lo contó todo. O bana her şeyi anlatmadı. Bana her şeyi anlatmadı. Ella vive en Kioto. O, Kyoto'da yaşıyor. Kyoto'da yaşıyor. Por favor, cierra la puerta sin hacer ruido. Lütfen kapıyı sessizce kapat. Lütfen kapıyı sessizce kapat. Es de mi hermano pequeño. O benim genç erkek kardeşimin. Küçük kardeşimin. Parecen felices. Onlar mutlu görünüyorlar. Mutlu görünüyorlar. Había islas en el mar. Denizde adalar vardı. Denizde adalar vardı. La cuenta fue pagada con monedas. Hesap bozuk para ile ödendi. Hesap bozuk paralarla ödenmiş. Yo también lo he recibido. Ben de onu aldım. Ben de aldım. Tom escribió tres novelas. Tom üç roman yazdı. Tom üç roman yazdı. Ella estuvo toda la mañana ahí. O, bütün sabah oradaydı. Bütün sabah oradaydı. Tom estudia francés. Tom Fransızca çalışır. Tom Fransızca öğreniyor. ¿Qué puedo hacer por vosotras? Sizin için ne yapabilirim? Sizin için ne yapabilirim? Di hola a tus amigos. Arkadaşlarına selam söyle. Arkadaşlarına merhaba de. Esto me agrada. Bu beni memnun ediyor. Bu hoşuma gitti. Tom durmió en el autobús. Tom otobüste uyudu. Tom otobüste uyudu. ¿Pensáis que estoy loco? Benim deli olduğumu düşünüyor musunuz? Sizce ben deli miyim? Tom debería hablar menos. Tom daha az konuşmalı. Tom daha az konuşmalı. Está en la cocina. O, mutfakta. Mutfakta. ¿Está usted ocupada? Meşgul müsünüz? Meşgul müsün? Tom es de buen corazón. Tom iyi kalpli. Tom iyi kalplidir. Él dejó la puerta abierta. O, kapıyı açık bıraktı. Kapıyı açık bırakmış. Yo quiero jugar al futbolito. Ben langırt oynamak istiyorum. Ben futbol oynamak istiyorum. La joven se mantuvo en silencio. Genç kız sessiz kaldı. Genç bayan sessiz kaldı. El hombre estaba comiendo pan. Adam ekmek yiyordu. Adam ekmek yiyordu. Tom todavía está esperando. Tom hâlâ bekliyor. Tom hala bekliyor. Bob me ayudó. Bob bana yardımcı oldu. Bob bana yardım etti. Usamos nuestros pies para caminar. Ayaklarımızı yürümek için kullanırız. Ayaklarımızı yürümek için kullanıyoruz. No hay un momento que perder. Kaybedecek bir an yok. Kaybedecek bir an yok. Esto no es malo. Bu kötü değil. Bu kötü değil. Lo has encontrado. Onu buldun. Onu buldun. Los efectos son irreversibles. Etkiler geri döndürelemez. Etkileri geri alınamaz. El latín no es difícil. Latince zor değil. Latince zor değil. Oraremos por ti. Sana dua edeceğiz. Senin için dua edeceğiz. Por favor, pesa estos melocotones. Lütfen bu şeftalileri tart. Lütfen şeftalileri tart. Tom necesita a alguien con quien hablar. Tom'un konuşmak için birine ihtiyacı var. Tom'un konuşacak birine ihtiyacı var. ¿Tom te ha dado algo para mí? Tom sana bana vermen için bir şey verdi mi? Tom benim için bir şey verdi mi? ¿Ella es tu madre? O annen mi? O senin annen mi? Ahora mismo estoy muy cansado. Şu an çok yorgunum. Şu an çok yorgunum. Estamos aquí para hablar. Konuşmak için buradayız. Konuşmak için buradayız. El cruzó el Océano Pacífico en treinta días. Pasifik Okyanusu'nu otuz günde geçti. 30 gün içinde Pasifik Okyanusu'nu geçti. Vete al garaje. Garaja git. Garaja git. Tom tiene los ojos verdes. Tom'un yeşil gözleri var. Tom'un gözleri yeşil. Vi a mi hermana hacer tira la carta. Kız kardeşimin mektubu yırttığını gördüm. Kız kardeşimin mektubu attığını gördüm. No creo que sea feliz. Onun mutlu olduğunu sanmıyorum. Mutlu olduğunu sanmıyorum. No veo a Tom con mucha frecuencia. Ben sık sık Tom'u görmem. Tom'u çok sık görmüyorum. Él murió de esa enfermedad. O, o hastalıktan öldü. O hastalıktan öldü. Ken cogió el autobús equivocado por error. Ken kazara yanlış otobüse bindi. Ken yanlışlıkla yanlış otobüse bindi. Los chicos hambrientos se comieron todo lo que había sobre la mesa. Aç çocuklar masadaki her şeyi yedi. Aç çocuklar masadaki her şeyi yediler. Confía en mí, tú no quieres eso. Güven bana. Onu istemezsin. İnan bana, bunu istemezsin. Prometo dejar solo a Tom. Tom'u yalnız bırakmaya söz veriyorum. Tom'u yalnız bırakacağıma söz veriyorum. Eso no fue culpa de Meredith. Meredith'in kabahati değildi. Meredith'in suçu değildi. Tom iba al gimnasio tres días a la semana. Tom haftada üç gün spor salonuna gitti. Tom haftada üç gün spor salonuna giderdi. No trabajo sábados ni domingos. Ne cumartesi ne de pazar günü çalışıyorum. Cumartesi ya da pazarları çalışmıyorum. No nades en el río. Nehirde yüzme. Nehirde yüzme. He venido otra vez a hablar contigo. Seninle tekrar konuşmak için geldim. Yine seninle konuşmaya geldim. A menudo llega tarde al colegio. O sık sık okula geç gelir. Okula sık sık geç kalıyor. Es muy gracioso. O çok komik. Çok komik. Pregúntame si necesitas ayuda. Yardıma ihtiyacın olursa, benden iste. Yardıma ihtiyacın var mı diye sor. Los conozco a todos. Onların hepsini biliyorum. Hepsini tanıyorum. Vivo en la casa de mi tío. Amcamın evinde yaşıyorum. Amcamın evinde kalıyorum. ¿Me quedé dormido? Uyuya mı kaldım? Uyuya mı kaldım? Oye, quiero hablar contigo. Hey, seninle konuşmak istiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. ¿Es cierta su historia? Onun hikayesi gerçek mi? Hikayesi doğru mu? ¿Cuántos años tiene este árbol? Bu ağaç kaç yaşında? Bu ağaç kaç yaşında? ¿Estás diciendo que soy un mentiroso? Yalancı olduğumu mu söylüyorsun? Bana yalancı mı diyorsun? Hoy estoy muy triste. Bugün çok üzgünüm. Bugün çok üzgünüm. ¿Sabes de quién es este coche? Bunun kimin arabası olduğunu biliyor musun? Bu arabanın kime ait olduğunu biliyor musun? Cuando viajo prefiero ir en avión. Seyahat ettiğim zaman,uçağı tercih ediyorum. Seyahat ederken uçağa binmeyi tercih ederim. Quiere saber quién mandó las flores. O, çiçekleri kimin gönderdiğini bilmek istiyor. Çiçekleri kimin gönderdiğini bilmek istiyor. ¿Estas son las fotos que sacaste en Boston? Bunlar Boston'da çektiğin resimler mi? Boston'da çektiğin fotoğraflar bunlar mı? Es difícil caminar 60 kilómetros en un día. Bir günde 60 kilometre yürümek zordur. Bir günde 60 kilometre yürümek zor. ¿Por qué has venido aquí tan pronto? Buraya neden bu kadar erken geldin? Neden bu kadar erken geldin? Prefiero no volver allí. Oraya bir daha dönmemeyi tercih ederim. Oraya geri dönmemeyi tercih ederim. Trabajo en McDonalds. McDonalds'ta çalışıyorum. McDonalds'da çalışıyorum. Él sabe hablar bien español. O, İspanyolcayı iyi konuşabilir. İspanyolcayı iyi biliyor. Tuve que hablarles de mí. Onlara kendimden bahsetmek zorundaydım. Onlara kendimden bahsetmek zorunda kaldım. Me llamo Ichiro Tanaka. Benim adım Ichiro Tanaka. Adım Ichiro Tanaka. ¿Dónde está mi dinero? Param nerede? Param nerede? Quiero ayudarte. Sana yardım etmek istiyorum. Sana yardım etmek istiyorum. Me he olvidado de mi dirección de correo electrónico. E-posta adresimi unuttum. E-posta adresimi unuttum. Le pedí ayuda. Onun yardımını istedim. Ondan yardım istedim. Buenos días, ¿es usted el señor Ogawa? Merhaba, siz Bay Ogawa mısınız? Günaydın. Siz Bay Ogawa mısınız? Daba clases de historia en la escuela. Okulda tarih dersi verdi. Okulda tarih dersi veriyordum. Ella habla chino. O Çince konuşur. Çince konuşuyor. ¿Puedes ver algo? Bir şey görebiliyor musun? Bir şey görebiliyor musun? ¿Qué te hace pensar que Tom me va a escuchar? Sana Tom'un beni dinleyeceğini düşündüren şey nedir? Tom'un beni dinleyeceğini nereden çıkardın? Tom dio un buen discurso. Tom iyi bir konuşma yaptı. Tom güzel bir konuşma yaptı. No la veo mucho. Onu fazla görmem. Onu pek görmüyorum. Ella prefiere la cerveza al vino. O, birayı şaraba tercih eder. Şarap yerine birayı tercih ediyor. La farmacia está cerca del hospital. Eczane, hastanenin yakınında. Eczane hastanenin yakınında. Su lengua materna es el francés. Onun ana dili Fransızcadır. Ana dili Fransızca. Se expresó con claridad. Kendini açıkça ifade etti. Net bir şekilde ifade etti. Esta muchacha es de Rusia. Bu küçük kız Rus'tur. Bu kız Rusya'dan. ¿Qué estás pensando en este momento? Şu an ne düşünüyorsun? Şu an ne düşünüyorsun? Se puede duchar aquí. Burada duş yapabilirsiniz. Burada duş alabilirsin. ¿De qué están hechas? Onlar neyden yapılmıştır? Neden yapılmışlar? Todavía no confío en ella. Ona hâlâ güvenmiyorum. Ona hâlâ güvenmiyorum. Tom no quiere volver a ver a Mary. Tom Mary'yi tekrar görmek istemiyor. Tom, Mary'yi bir daha görmek istemiyor. ¿Por qué estás tan enfadado? Neden bu kadar öfkelisin? Neden bu kadar kızgınsın? A mí también me gusta escribir. Ben de yazmayı seviyorum. Ben de yazmayı severim. Tienes que hacer los deberes antes de cenar. Akşam yemeğinden önce ev ödevini yapmalısın. Yemekten önce ödevlerini yapmalısın. ¿Dónde vive él? O nerede yaşıyor? Nerede yaşıyor? ¿Tom puede venir mañana? Tom yarın gelebilir mi? Tom yarın gelebilir mi? No me creo que el niño venga solo a Tokio. Çocuğun Tokyo'ya yalnız geldiğine inanmıyorum. Çocuğun Tokyo'ya tek başına geldiğine inanamıyorum. Vive solo en el bosque. Ormanda tek başına yaşıyor. Ormanda yalnız yaşıyor. Parece cansado. O yorgun görünüyor. Yorgun görünüyorsun. No hay ascensor. Asansör yok. Asansör yok. Estoy viviendo en la ciudad. Şehirde yaşıyorum. Şehirde yaşıyorum. ¿Pretendes trabajar hasta las diez? Saat ona kadar çalışmayı planlıyor musun? Saat 10'a kadar çalışacak mısın? Hablé con él cuando estábamos en el cine. Onunla konuştum biz sinemadayken. Onunla sinemadayken konuştum. Ojalá hablaras francés. Keşke Fransızca konuşsan. Keşke Fransızca konuşabilseydin. Tom compró tres botellas de jugo de uva. Tom üç şişe üzüm suyu aldı. Tom üç şişe üzüm suyu aldı. Pronto estarán aquí. Yakında burada olacaklar. Yakında burada olurlar. Pensé que odiabas a Tom. Tom'dan nefret ettiğini sanıyordum. Tom'dan nefret ettiğini sanıyordum. Vale, lo siento. Tamam. Özür dilerim. Tamam, özür dilerim. Nos reímos. Güldük. Güldük. Estabas durmiendo, ¿verdad? Uyuyordun, değil mi? Uyuyordun, değil mi? Conozco a tu padre. Senin babanı tanıyorum. Babanı tanıyorum. No se puede vivir sin aire. Havasız yaşanmaz. Havasız yaşayamazsın. Le hizo sentir que quería que se fuera. Onun gitmesini istediğini hissettirdi. Gitmesini istediğini hissetmesini sağladı. Tom decidió estudiar más. Tom daha çok çalışmaya karar verdi. Tom daha çok çalışmaya karar verdi. Él tiene manos grandes. Onun büyük elleri var. Kocaman elleri var. ¿En qué tipo de edificio vives? Ne tür bir binada yaşıyorsun? Ne tür bir binada yaşıyorsun? Prefiero ir en bicicleta. Ben bisiklete binmeyi tercih ederim. Bisiklete binmeyi tercih ederim. No debes tocarlo. Ona dokunmamalısın. Ona dokunmamalısın. El té está caliente. Çay sıcak. Çay sıcak. Me gustan todos. Onların hepsini seviyorum. Hepsini severim. ¿Te está molestando Tom? Tom seni rahatsız ediyor mu? Tom seni rahatsız mı ediyor? Ahora Tom vive aquí. Tom şimdi burada yaşıyor. Artık Tom burada yaşıyor. No sabe quién soy. O benim kim olduğumu bilmiyor. Kim olduğumu bilmiyor. Las armas no matan gente. La gente mata gente. Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. Silahlar insanları öldürmez, insanlar insanları öldürür. Este es el pueblo en el que nació. Bu onun doğduğu köydür. Burası doğduğu kasaba. Buen provecho. Afiyet olsun. Afiyet olsun. Haz lo que creas mejor. En iyi olduğunu düşündüğün şeyi yap. En iyisi olduğunu düşündüğün şeyi yap. Ayer no comió nada. Dün bir şey yemedi. Dün hiçbir şey yemedi. Lo sabes, ¿verdad? Onu biliyorsun, değil mi? Bunu biliyorsun, değil mi? Te echaré mucho de menos. Seni çok özleyeceğim. Seni çok özleyeceğim. Él está leyendo un libro. O bir kitap okuyor. Kitap okuyor. ¿Cómo está tu marido? Kocan nasıl? Kocan nasıl? Ojalá hubieras podido estar ahí. Keşke orada olabilseydin. Keşke sen de orada olsaydın. ¿Cuál es la dirección de tu casa? Ev adresin nedir? Evinin adresi ne? Lo vi yo mismo. Onu ben kendim gördüm. Kendi gözlerimle gördüm. El chicle perdió el sabor. Sakız tadını kaybetti. Sakızın tadı kaçtı. Él es su amigo. O, onun arkadaşıdır. O senin arkadaşın. Tengo una llanta ponchada. Bir patlak tekerim var. Lastiğim patlamış. ¿Me amas? Beni seviyor musun? Beni seviyor musun? Debo pensarlo bien antes de poder responderte. Sana cevap vermeden önce onu tekrar düşünmeliyim. Sana cevap vermeden önce iyice düşünmeliyim. ¿Qué pasó después? Ondan sonra ne oldu? Sonra ne oldu? ¿Necesitan las llaves? Anahtarlara ihtiyacınız var mı? Anahtarlara ihtiyacınız var mı? Me gusta correr. Ben koşmayı severim. Koşmayı seviyorum. ¿Está lejos de aquí? Orası buradan uzak mı? Buradan çok uzakta mı? El zorro pierde el pelo pero no las mañas. Tilki derisini kaybeder ama hilekarlığını değil. Tilki saçlarını kaybeder ama hile yapmaz. ¿Sabes cómo murió su padre? Onun babasının nasıl öldüğünü biliyor musun? Babasının nasıl öldüğünü biliyor musun? ¡Ipek, salta a la cuerda! İpek ip atla! İpek, ipe atla! ¿Hablas holandés? Hollandaca konuşur musun? Hollandaca biliyor musun? Esto realmente no es una isla. Bu gerçekten bir ada değil. Burası gerçekten bir ada değil. ¡Sigue así! Bu şekilde devam et! Devam et! ¿Por qué no estuviste en la iglesia hoy? Bugün neden kilisede değildin? Neden bugün kilisede değildin? No creo en la fortuna. Şanslara inanmam. Ben servete inanmam. ¿Tu nombre era...? ismin neydi? Adın neydi? No, no lo entiendes. Hayır, sen anlamıyorsun. Hayır, anlamıyorsun. Tom lo hizo con facilidad. Tom onu kolayca yaptı. Tom bunu çok kolay yaptı. ¡Despiértate! Uyan! Uyan! Encontré la caja vacía. Kutuyu boş buldum. Kutuyu boş buldum. No lo olvidaré. Onu unutmayacağım. Bunu unutmayacağım. Por favor, ve al banco. Lütfen bankaya git. Lütfen bankaya git. Ella me mostró su dormitorio. O, bana odasını gösterdi. Bana yatak odasını gösterdi. Los niños quieren jugar. Çocuklar oynamak istiyor. Çocuklar oynamak istiyor. Tom sabe nadar. Tom yüzebilir. Tom yüzme biliyor. Por favor continúe. Lütfen devam edin. Lütfen devam edin. Esperaba que pudieras saberlo. Bilebileceğini umuyordum. Bunu bilebileceğini umuyordum. Dame las llaves. Bana anahtarları ver. Anahtarları ver. Gracias por traerme aquí. Beni buraya getirdiğiniz için teşekkürler. Beni buraya getirdiğin için teşekkürler. Llevaba puesto un bonito sombrero. O güzel bir şapka giydi. Güzel bir şapka takıyordu. No sabe cómo responder. Nasıl cevap vereceğini bilmiyor. Nasıl cevap vereceğini bilmiyor. ¿Ya te lavaste los dientes? Dişlerini fırçaladın mı? Dişlerini fırçaladın mı? En la biblioteca hay muchos libros. Kütüphanede bir sürü kitap var. Kütüphanede bir sürü kitap var. Es tu única oportunidad. Bu senin tek şansın. Bu senin tek şansın. Yo te amaba. Seni seviyordum. Seni sevmiştim. Es mi mayor sueño. Bu benim en büyük hayalim. Bu benim en büyük hayalim. Tom sale a correr con toda clase de tiempo. Tom her türlü havada koşmaya gider. Tom her türlü zaman koşuya çıkar. Muchos piensan que estoy loca. Biçok kişi deli olduğumu düşünüyorlar. Çoğu insan deli olduğumu düşünüyor. Parece que están arreglando la vía. Yolu onarıyorlar gibi görünüyor. Görünüşe göre rayları tamir ediyorlar. Él se casó con una actriz. O, bir aktris ile evlendi. Bir aktrisle evlendi. Caminé a lo largo de la playa cuando bajó la marea. Gelgit çekildiği zaman plaj boyunca yürüdüm. Deniz alçalınca sahil boyunca yürüdüm. ¿Le has dado a Tom algo de comer o beber? Tom'a yiyecek ya da içecek bir şey verdin mi? Tom'a yiyecek ya da içecek bir şey verdin mi? Tom parecía como si fuera a volver a empezar a llorar. Tom tekrar ağlamaya başlayacakmış gibi görünüyordu. Tom tekrar ağlamaya başlayacak gibiydi. Los que quieran permanecer, pueden permanecer. Kalmak isteyenler kalabilirler. Kalmak isteyenler kalabilir. Sé que está ocupado. Onun meşgul olduğunu biliyorum. Meşgul olduğunuzu biliyorum. Solo puedo llorar contigo. Seninle sadece ağlayabilirim. Sadece seninle ağlayabilirim. Esta avenida está repleta de coches y personas. Bu bulvar araba ve insan dolu. Bu cadde araba ve insanlarla dolu. No puedo ir aunque quiera. İstesem de gidemiyorum. İstesem de gidemem. Me despertó el sonido del trueno esta mañana. Bu sabah beni şimşek sesi uyandırdı. Bu sabah gök gürültüsü beni uyandırdı. A la niña pequeña no le gusta usar zapatos. Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmez. Küçük kız ayakkabı giymeyi sevmez. Ayer no fui a trabajar. Dün işte yoktum. Dün işe gitmedim. Tom no quiere mentirle a Mary. Tom Mary'ye yalan söylemek istemiyor. Tom Mary'ye yalan söylemek istemiyor. En febrero nieva como mínimo cada tres días. Şubat ayında en az her üç günde bir kar yağar. Şubat ayında en az üç günde bir kar yağar. Ella conoce bien la historia japonesa. Japon tarihini iyi biliyor. Japon tarihini çok iyi biliyor. Él es esquizofrénico. O şizofreniktir. Şizofren. Estoy enseñando inglés. İngilizce öğretiyorum. İngilizce öğretiyorum. Si estuviera en tu lugar, no haría algo así. Yerinde olsam, öyle bir şey yapmam. Senin yerinde olsaydım, böyle bir şey yapmazdım. ¿Quieres saber cómo lo hice? Onu nasıl yaptığımı bilmek istiyor musun? Nasıl yaptığımı bilmek ister misin? Tengo dos primos. İki kuzenim var. İki kuzenim var. Mamá está preparando la comida. Anne öğle yemeği hazırlıyor. Annem yemek hazırlıyor. Lo lamento. Pişmanım. Üzgünüm. Quiero eso. Onu istiyorum. Bunu istiyorum. No he tenido noticias suyas durante cinco años. Ben beş yıl boyunca ondan bir haber almadım. Beş yıldır ondan haber alamadım. Ven a mi casa, por favor. Lütfen evime gel. Evime gel, lütfen. Tom es más alto que yo. Tom benden uzun. Tom benden uzun. ¿Por qué ha pasado esto? Bu neden oldu? Bu neden oldu? Es un poco diferente. Bu biraz farklı. Bu biraz farklı. Tenemos cosas más grandes de qué preocuparnos. Endişelenecek daha büyük şeylerimiz var. Endişelenmemiz gereken daha büyük şeyler var. Soy Tom, ¿Mary está en casa? Ben Tom. Mary evde mi? Ben Tom. Mary evde mi? Leyó la carta una y otra vez. Mektubu tekrar tekrar okudu. Mektubu defalarca okudu. Las personas que conducen coches deben ponerse el cinturón de seguridad. Araba kullanan insanlar emniyet kemeri takmalılar. Araba kullananlar emniyet kemerini takmalı. Antes de que yo llegara a la estación, el tren ya había partido. Ben istasyona varmadan tren kalkmıştı. Ben istasyona gelmeden önce tren çoktan yola çıkmıştı. Le gusta tanto la música como el deporte. O, hem müzik hem de sporları sever. Müzikten de spordan da hoşlanıyor. Fue a jugar al golf el domingo pasado. O, geçen pazar günü golf oynadı. Geçen pazar golf oynamaya gitti. Ese tranvía es del modelo más reciente. O tramvay son model. Bu tramvay son modelden. No estoy libre. Boş değilim. Boşta değilim. Estoy en el club de tenis. Ben tenis kulübündeyim. Tenis kulübündeyim. Tom quería llorar. Tom ağlamak istedi. Tom ağlamak istedi. Si no quieres leer, no leas. Okumak istemiyorsan, öyleyse okuma. Okumak istemiyorsan okuma. ¿A cuál de tus padres te pareces? Ebeveynlerinden hangisine benziyorsun? Ailenden hangisine benziyorsun? Volveré por mi cartera. Cüzdanım için geri döneceğim. Cüzdanımı almak için geri geleceğim. Acabaremos luego. Daha sonra bitireceğiz. Sonra bitiririz. Es un libro nuevo. O yeni bir kitap. Bu yeni bir kitap. El lago es grande. Göl büyük. Göl çok büyük. Sé lo que está pasando. Ne olduğunu biliyorum. Neler olduğunu biliyorum. El libro está escrito en español. Kitap, İspanyolca olarak yazılmış. Kitap İspanyolca yazılmış. No tengo mucho que hacer. Yapacak çok şeyim yok. Yapacak fazla bir şeyim yok. Hoy por la noche vamos al teatro. Bu akşam tiyatroya gidelim. Bu gece tiyatroya gidiyoruz. Él la quería. O onu seviyordu. Onu seviyordu. Voy a prepararme para los exámenes finales esta tarde. Bu akşam final sınavları için hazırlanacağım. Öğleden sonra finallere hazırlanacağım. La vida es bella. Hayat güzeldir. Hayat güzel. Me di cuenta de que necesitaba ayuda. Yardıma ihtiyacım olduğunu fark ettim. Yardıma ihtiyacım olduğunu fark ettim. Este año se han puesto de moda los vestidos largos. Uzun elbiseler bu yıl moda oldu. Bu yıl uzun elbiseler moda oldu. Él se ha casado con mi hermana. O benim kız kardeşimle evlendi. Kız kardeşimle evlendi. Mi nombre es Henry. Benim adım Henry. Benim adım Henry. El freno dejó de funcionar. Fren çalışmayı durdurdu. Frenler durdu. Estuvo lloviendo durante cinco días. Yağmur beş gün sürdü. Beş gündür yağmur yağıyordu. ¿Me podría indicar cómo llegar a la estación de Osaka? Osaka istasyonuna nasıl gideceğimi bana söyler misiniz? Osaka İstasyonu'na nasıl gidileceğini gösterebilir misiniz? Dicen que es muy rico. Onun çok zengin olduğunu söylerler. Çok zengin olduğunu söylüyorlar. No es fácil deshacerse de los malos hábitos. Kötü alışkanlıklardan kurtulmak kolay değildir. Kötü alışkanlıklardan kurtulmak kolay değildir. Te he despertado. Seni uyandırdım. Seni uyandırdım. John fue allí solo. John oraya yalnız gitti. John oraya tek başına gitti. Anoté su número de teléfono en un pedazo de papel. Bir kağıt parçasına onun telefon numarasını not aldım. Telefon numarasını bir kağıda yazdım. Me gusta la clase de inglés. İngilizce dersini seviyorum. İngilizce dersini seviyorum. Tom ya no lo necesitaba. Artık Tom'un ona ihtiyacı yoktu. Tom'un artık ona ihtiyacı yoktu. Supongo que esperé demasiado tiempo. Sanırım çok uzun bekledim. Sanırım çok uzun süre bekledim. No deberías reírte de sus errores. Onun hatalarına gülmemelisin. Onun hatalarına gülmemelisin. No voy al cine con tanta frecuencia como querría. İstediğim kadar sık sinemaya gitmem. Sinemaya istediğim kadar sık gitmiyorum. Nuestra casa no es grande. Bizim evimiz büyük değil. Bizim evimiz büyük değil. Tom no es estudiante. Tom öğrenci değil. Tom öğrenci değil. Prepararé sashimi para la cena. Ben akşam yemeği için sashimi hazırlayacağım. Akşam yemeği için sashimi yapacağım. Marilyn Monroe murió hace 33 años. Marilyn Monroe 33 yıl önce öldü. Marilyn Monroe 33 yıl önce öldü. Estoy acariciando a mi gato. Kedimi okşuyorum. Kedimi okşuyorum. Nunca hago esa clase de cosas. Asla böyle şeyler yapmam. Böyle bir şeyi asla yapmam. Le dio un bonito regalo. O ona güzel bir hediye verdi. Ona güzel bir hediye verdi. Te lo advertí. Seni uyardım. Seni uyarmıştım. El sueño de Tom es estudiar en Inglaterra. Tom'un hayali İngiltere'de okumaktır. Tom'un hayali İngiltere'de okumak. Mi hermana me odia. Kız kardeşim benden nefret ediyor. Kız kardeşim benden nefret ediyor. ¿Tienes dinero? Hiç paran var mı? Paran var mı? Comen. Yerler. Yemek yiyorlar. ¿Conoces mi nombre? Adımı biliyor musun? Adımı biliyor musun? Ningún río del mundo es más largo que el Nilo. Dünyadaki hiçbir nehir Nil kadar uzun değildir. Dünyadaki hiçbir nehir Nil'den daha uzun değildir. ¿Cuántos pasajeros hay? Kaç tane yolcu var? Kaç yolcu var? Te voy a seguir. Seni takip edeceğim. Seni takip edeceğim. No pasa nada. Hiçbir şey olmuyor. Sorun değil. ¿Fuiste al doctor? Doktora gittin mi? Doktora gittin mi? Kim tiene cuatro años más que yo. Kim benden dört yıl daha yaşlıdır. Kim benden dört yaş büyük. ¿Para tomar aquí o para llevar? Burası için mi, yoksa götürmek için mi? Burada içmek için mi, paket için mi? Todos queremos ser amados. Hepimiz sevilmek istiyoruz. Hepimiz sevilmek istiyoruz. No puedo hablar de ello. Onun hakkında konuşamam. Bu konuda konuşamam. Mi amigo me ha mandado una carta en la que me pregunta si me va bien. Arkadaşım bana her şey yolunda mı diye bir mektup gönderdi. Arkadaşım iyi olup olmadığımı soran bir mektup gönderdi. Ella quiere que él sea sólo un amigo. O, onun sadece bir arkadaş olmasını istiyor. Onun sadece bir arkadaş olmasını istiyor. Dan intentó escapar de la comisaría. Dan karakoldan kaçmaya çalıştı. Dan karakoldan kaçmaya çalıştı. Deberíamos llamar a Tom. Tom'u aramalıyız. Tom'u aramalıyız. La playa está llena de personas. Plaj insanlarla dolu. Plajda bir sürü insan var. Las bebidas parecían frescas y deliciosas. İçecekler soğuk ve lezzetli görünüyordu. İçkiler taze ve lezzetli görünüyordu. Hay un perro en esta habitación. Bu odada bir köpek var. Bu odada bir köpek var. ¿Está ella en casa? O evde mi? Evde mi? Ella volvió a casa tres horas después. O, eve üç saat sonra geldi. Üç saat sonra eve geldi. También me gusta escribir. Ben de yazmayı seviyorum. Ben de yazmayı severim. Anoche me dormí rápido. Dün gece hızlıca uyudum. Dün gece çok çabuk uyudum. ¿Te ha dado algo Tom? Tom sana bir şey verdi mi? Tom sana bir şey mi verdi? Ella te esperó por dos horas. İki saat boyunca seni bekledi. Seni iki saat bekledi. Te da miedo irte a casa, ¿verdad? Eve gitmeye korkuyorsun, değil mi? Eve gitmeye korkuyorsun, değil mi? Tiene un nombre gracioso. Onun komik bir adı var. Komik bir adı var. ¿Pensáis que Tom ha cambiado? Sizce Tom değişti mi? Tom'un değiştiğini mi düşünüyorsunuz? Encontraré otro trabajo. Başka bir iş bulacağım. Başka bir iş bulurum. Mary es neurótica. Mary evhamlı. Mary nevrotiktir. Tom no sabe qué hacer ahora. Tom şimdi ne yapacağını bilmiyor. Tom artık ne yapacağını bilmiyor. No te rías de su error. Hatasına gülme. Onun hatasına gülme. Volveré a la casa antes de que se oscurezca. Hava kararmadan eve döneceğim. Hava kararmadan eve döneceğim. Estaba esperando un taxi. Ben bir taksi bekliyordum. Taksi bekliyordum. ¿Por qué me estás haciendo esto? Neden bunu bana yapıyorsun? Bunu bana neden yapıyorsun? Mi tía de sesenta años de edad recibió una gran herencia. Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı. 60 yaşındaki teyzeme büyük bir miras kaldı. Esta es mi hermana, Aynur. Bu benim kız kardeşim, Aynur. Bu kız kardeşim Aynur. ¿Me voy a morir? Ölecek miyim? Ölecek miyim? El ladrón entró en la casa por esta puerta. Hırsız eve bu kapıdan girdi. Hırsız bu kapıdan içeri girmiş. Tom tiene una reserva. Tom'un bir rezervasyonu var. Tom'un rezervasyonu var. Tom se sentó junto a Mary. Tom Mary'nin yanına oturdu. Tom Mary'nin yanına oturdu. Es realmente una buena chica. O gerçekten iyi bir kız. O gerçekten iyi bir kız. Estoy tan cansada que no puedo estudiar. O kadar yorgunum ki çalışamam. O kadar yorgunum ki ders çalışamıyorum. Yo respondí a la pregunta. Soruyu cevapladım. Soruya ben cevap verdim. Estos libros son míos. Bu kitaplar benim. Bunlar benim kitaplarım. Dame un poco más. Bana biraz daha ver. Biraz daha ver. No se pararon nunca. Onlar asla durmadılar. Hiç durmadılar. Tengo algunas preguntas que me gustaría hacerte. Sormak istediğim birkaç sorum var. Sana sormak istediğim birkaç soru var. Tom no está seguro de si Mary vendrá hoy a la escuela. Tom Mary'nin bugün okula gelip gelmeyeceğinden emin değil. Tom, Mary'nin bugün okula geleceğinden emin değil. No quiero que mates a Tom. Tom'u öldürmeni istemiyorum. Tom'u öldürmeni istemiyorum. Estuve bien, ¿no? İyiydim, değil mi? İyiydim, değil mi? Tom y yo nos ayudamos mutuamente. Tom ve ben birbirimize yardım ettik. Tom ve ben birbirimize yardım ediyoruz. ¿Puedo hablar con la Sra. Brown? Bayan Brown ile konuşabilir miyim? Bayan Brown'la konuşabilir miyim? ¿Adónde van? Onlar nereye gidiyorlar? Nereye gidiyorsunuz? Esta mañana he ido a un parque. Bu sabah bir parka gittim. Bu sabah parka gittim. Nunca tuve respuesta de Tom. Tomdan asla bir cevap almadım. Tom'dan hiç cevap alamadım. ¿Está fría? Soğuk mu? Soğuk mu? Oí que él estaba haciendo bullying en la escuela. Ona okulda zorbalık ettiklerini duydum. Okulda kabadayılık yaptığını duydum. Jamás abandonaría a mis hijos. Çocuklarımı asla terk etmezdim. Çocuklarımı asla terk etmem. Es mi mejor amigo. O benim en iyi arkadaşım. O benim en iyi arkadaşım. Está durmiendo en el coche. O, arabada uyuyor. Arabada uyuyor. Betty la mató. Betty onu öldürdü. Betty onu öldürdü. Sé que estabas ocupado. Meşgul olduğunu biliyorum. Meşgul olduğunu biliyorum. Tom no volvió nunca. Tom asla geri dönmedi. Tom asla geri dönmedi. Me parece haber visto ya esta película. Bu filmi daha önce seyretmişim gibi geliyor. Bu filmi daha önce izlemiş gibiyim. Me siento muy mal por él. Ben onun için çok üzülüyorum. Onun için çok üzülüyorum. A Tom le gusta ver la tele. Tom televizyon izlemeyi sever. Tom televizyon izlemeyi seviyor. "Gracias por ayudarme." "No hay de qué." "Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim." " Bir şey değil." "Yardımın için teşekkürler." "Rica ederim." La considero mi amiga. Onu arkadaşım olarak görüyorum. Onu arkadaşım olarak görüyorum. Me gustan las lenguas extranjeras. Yabancı dilleri severim. Yabancı dilleri severim. Tom no se podía acordar de qué le había dicho Mary que hiciera. Tom Mary'nin ona ne yapmasını söylediğini hatırlayamadı. Tom, Mary'nin ona ne yapmasını söylediğini hatırlayamıyordu. Creo que Tom está de vacaciones. Sanırım Tom tatilde. Sanırım Tom tatilde. ¿Todavía quieres que te lleve al aeropuerto? Hâlâ seni havaalanına götürmemi istiyor musun? Hala seni havaalanına götürmemi istiyor musun? Soy oficial de policía. Ben bir polis memuruyum. Ben bir polis memuruyum. Yo no quería esto. Bunu ben istemedim. Bunu ben istemedim. ¿Cuánto tiempo tengo que quedarme aquí? Ne kadar süre burada kalmalıyım? Burada ne kadar kalmam gerekiyor? Él siempre llega tarde a la escuela. O her zaman okula geç gelir. Okula hep geç kalır. ¿Qué le decimos? Ona ne söyleriz? Ona ne diyeceğiz? Quiero ver la televisión. TV izlemek istiyorum. Televizyon izlemek istiyorum. El sabor es un poco amargo. Bu biraz acı. Tadı biraz acı. Compré una bolsa. Bir çanta satın aldım. Bir çanta aldım. Soy Tom Hunter. Ben Tom Hunter. Ben Tom Hunter. A Tom le gusta el chocolate. Tom çikolatadan hoşlanır. Tom çikolata sever. A ellos les gusta el café. Onlar kahveyi severler. Kahveyi seviyorlar. Mi madre no vio a mi hermano en la calle. Annem erkek kardeşimi caddede göremedi. Annem kardeşimi sokakta görmedi. Si Tom no hubiera estado, lo habría hecho yo solo. Eğer Tom orada olmasaydı onu kendi başıma yapardım. Tom orada olmasaydı, bunu tek başıma yapardım. Tom se enamoró de Mary, su amiga de la infancia. Tom çocukluk arkadaşı olan Mary'ye âşık oldu. Tom çocukluk arkadaşı Mary'e aşık oldu. Ayer vio a un hombre grande. Dün o, büyük bir adam gördü. Dün büyük bir adam gördü. Se nos ha acabado el tiempo. Zamanımız bitti. Zamanımız doldu. Jane escribió la carta personalmente. Jane mektubu kendisi yazdı. Jane mektubu bizzat kendisi yazdı. ¿Viste sus caras? Yüzlerini gördün mü? Yüzlerini gördün mü? Vine aquí anoche. Ben dün gece buraya geldim. Dün gece buraya geldim. Tom entregó una prueba en blanco. Tom boş bir test kağıdını teslim etti. Tom boş bir kanıt verdi. El bebé lloró. Bebek ağladı. Bebek ağladı. Nadie quería comprar una casa en mi país. Hiç kimse ülkemde bir ev satın almak istemedi. Kimse benim ülkemde ev almak istemedi. Austria también tenía aliados. Avusturya'nın da müttefikleri vardı. Avusturya'nın da müttefikleri vardı. ¿Es usted aquí profesor o alumno? Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz? Burada öğretmen misiniz, öğrenci mi? Estoy pensando en cambiarme de trabajo. İş değiştirmeyi düşünüyorum. İşimi değiştirmeyi düşünüyorum. ¿Hace cuánto se fue el bus? Otobüs ne kadar süre önce ayrıldı? Otobüs gideli ne kadar oldu? Te he echado mucho de menos. Seni çok özledim. Seni çok özledim. Tom realmente habla mucho. Tom gerçekten çok konuşur. Tom gerçekten çok konuşuyor. Tom le preguntó a Mary si sabía cuándo empezaba el concierto. Tom Mary'ye konserin ne zaman başladığını bilip bilmediğini sordu. Tom, Mary'ye konserin ne zaman başlayacağını bilip bilmediğini sordu. ¿Quién es tu amigo? Arkadaşın kim? Arkadaşın kim? Te dije que dejaras en paz a Tom. Sana Tom'u yalnız bırakmanı söyledim. Tom'u rahat bırakmanı söylemiştim. Tom necesita dos boletos a Boston. Tom'un Boston'a iki bilete ihtiyacı var. Tom'un Boston'a iki bilete ihtiyacı var. ¿Hablas hebreo? İbranice konuşur musun? İbranice biliyor musun? Esta película me pareció muy interesante. Bu filmi çok ilginç buldum. Bu filmi çok ilginç buldum. Ella vive en Tokio. O, Tokyo'da yaşıyor. Tokyo'da yaşıyor. Tom nos está siguiendo. Tom bizi izliyor. Tom bizi takip ediyor. Quiero verlo todo. Her şeyi görmek istiyorum. Her şeyi görmek istiyorum. Su gato viejo todavía está vivo. Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta. Yaşlı kediniz hala hayatta. ¿Puedes dármelo? Onu bana verebilir misin? Onu bana verebilir misin? Esta noche no tengo ganas de beber alcohol. Bu gece canım alkol almak istemiyor. Bu gece canım içki içmek istemiyor. Tom todavía está trabajando. Tom hâlâ çalışıyor. Tom hala çalışıyor. Sigue trabajando. Çalışmaya devam et. Çalışmaya devam et. Ken habló ayer con sus amigos. Ken dün arkadaşları ile konuştu. Ken dün arkadaşlarıyla konuştu. Seguí trabajando. Ben çalışmaya devam ettim. Çalışmaya devam ettim. ¿Cuándo se va Tom? Tom ne zaman gidiyor? Tom ne zaman gidiyor? Tom dejó sola a María en la habitación. Tom Maria'yı odada yalnız bıraktı. Tom Maria'yı odada yalnız bıraktı. Pasaré por ti mañana en la mañana. Yarın sabah uğrayacağım ve seni alacağım. Yarın sabah seni almaya gelirim. El supermercado abre a las diez. Supermarket saat onda açılır. Süpermarket 10'da açılıyor. Cogeré una cerveza. Bir bira alacağım. Ben bir bira alayım. Tom encuentra mucho más fácil hablar inglés que francés. Tom İngilizce konuşmayı Fransızca konuşmaktan çok daha kolay buluyor. Tom İngilizce'yi Fransızca'dan daha kolay buluyor. Habrá tres. Üç olacak. Üç tane olacak. Prefiero quedarme en casa a ir al cine. Evde kalmayı sinemaya gitmeye tercih ederim. Sinemaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim. Nadie puede pararme. Kimse beni durduramaz. Kimse beni durduramaz. Por favor, ponle mucha crema a mi café. Lütfen kahveme çok krema koy. Lütfen kahveme bir sürü krem sür. Nuestra escuela tiene 80 años. Okulumuz 80 yıllık. Okulumuz 80 yaşında. ¿Cuándo lo hice? Onu ne zaman yaptım? Ne zaman yaptım? Esto es un gato. Bu bir kedidir. Bu bir kedi. Soy de Ecuador. Ekvatorluyum. Ekvador'luyum. Tengo que parar. Durdurmalıyım. Durmak zorundayım. No pude ir a trabajar porque estaba enfermo. Ben hasta olduğum için işe gidemedim. Hasta olduğum için işe gidemedim. Si quieres poner tu banner en mi sitio, mándame el código. Şayet benim siteme banner'ını koymak istiyorsan,bana kodunu gönder. Banner'ını benim yerime koymak istiyorsan bana kodu gönder. Lo vi ayer. Ben onu dün gördüm. Onu dün gördüm. Me enfado mucho cuando no responden a mis preguntas. Sorularıma cevap vermedikleri zaman çok kızarım. Sorularıma cevap vermedikleri zaman çok kızıyorum. ¿Debería comprar algo para él? Onun için bir şey almalı mıyım? Onun için bir şey alayım mı? Iré a decirle a Tom que estamos listos. Gidip Tom'a hazır olduğumuzu söyleyeceğim. Gidip Tom'a hazır olduğumuzu söyleyeyim. Los dos nos reímos. İkimiz de güldük. İkimiz de güldük. Si quieres vivir mucho tiempo, deja de fumar. Çok yaşamak istiyorsan sigarayı bırak. Uzun yaşamak istiyorsan sigarayı bırak. Fue mi primera noche entre extranjeros. Bu benim yabancılar arasındaki ilk gecemdi. Yabancıların arasında ilk gecemdi. A los niños les encanta jugar en la playa. Çocuklar plajda oynamayı gerçekten çok seviyorlar. Çocuklar plajda oynamaya bayılır. No lo sabremos nunca. Asla bilmeyeceğiz. Asla bilemeyeceğiz. Esto no tiene ninguna importancia. Bunun hiçbir önemi yok. Bunun bir önemi yok. Tom me dijo que estaba realmente hambriento. Tom bana gerçekten aç olduğunu söyledi. Tom çok aç olduğunu söyledi. Nos hemos comido tu comida. Yemeğini yedik. Senin yemeğini yedik. Ese no es mi problema. O benim sorunum değil. Bu benim sorunum değil. Sabe nadar tan rápido como su hermano. Erkek kardeşi kadar hızlı yüzebilir. Abisi kadar hızlı yüzebiliyor. Ella fue una de las más bellas chicas. En güzel kızlardan biriydi. En güzel kızlardan biriydi. Siempre he querido leer ese libro. Her zaman şu kitabı okumak istedim. Hep o kitabı okumak istemişimdir. Esto no está pasando. Bu olmuyor. Bu gerçek olamaz. Hubo un accidente de tráfico delante de la casa. Evin önünde bir trafik kazası olmuştu. Evin önünde bir trafik kazası olmuş. Siguió trabajando. O çalışmaya devam etti. Çalışmaya devam etti. Empecé este trabajo hace una hora. Bu işe bir saat önce başladım. Bu işe bir saat önce başladım. Me alegro de haber podido ayudaros. Size yardım edebildiğim için memnun oldum. Yardım edebildiğime sevindim. Eso es realmente estúpido. O gerçekten aptalca. Bu çok aptalca. ¿Quién es él? Kim o? Kim o? Déjame hablar. Konuşmama izin verin. Konuşmama izin ver. ¡Saludos desde Brasil! Brezilya'dan selamlar! Brezilya'dan selamlar! Ella sabe quién soy. Kim olduğumu biliyor. Kim olduğumu biliyor. Mary echa de menos Boston. Mary Boston' u özlüyor. Mary Boston'u özlüyor. ¿Cuánto tiempo te quedarás aquí? Burada ne kadar süre kalacaksın? Burada ne kadar kalacaksın? Vi esa película hace mucho tiempo. Ben, o filmi uzun zaman önce izledim. O filmi uzun zaman önce izledim. Alguien tiene que detenerlo. Biri onu durdurmalı. Birinin onu durdurması gerek. Solo quiero ser normal. Sadece normal olmak istiyorum. Sadece normal olmak istiyorum. ¿Para qué necesitáis dinero? Ne için paraya ihtiyacınız var? Paraya neden ihtiyacınız var? Samantha ha llegado. Samantha geldi. Samantha geldi. He vuelto por ti. Senin için geri geldim. Senin için geri döndüm. Los niños construyeron un castillo de arena en la playa. Çocuklar sahilde kumdan bir kale inşa ettiler. Çocuklar kumsalda kumdan bir kale yaptılar. Discute sólo por el gusto de discutir. O sadece tartışmış olmak için tartışır. Tartışmak için kavga ediyor. Tom condujo el coche. Tom arabayı sürdü. Arabayı Tom kullandı. Todavía no hemos acabado nuestro trabajo. Henüz hazır değiliz. Henüz işimizi bitirmedik. ¿Terminaste tu tarea? Ev ödevini bitirdin mi? Ödevini bitirdin mi? No estoy hablando de él. Onun hakkında konuşmuyorum. Ondan bahsetmiyorum. Tom no está bebiendo té verde. Tom yeşil çay içmiyor. Tom yeşil çay içmiyor. ¿Puedes despertarme a las ocho de la mañana? Beni sabah sekizde uyandırabilir misin? Sabahın sekizinde beni uyandırabilir misin? Mi pasatiempo es leer novelas. Benim hobim roman okumaktır. Benim hobim roman okumak. ¿Por qué está abierta esta puerta? Neden bu kapı açık? Bu kapı neden açık? No se ocupa de sus hijos. Çocuklarına bakmıyor. Çocuklarıyla ilgilenmiyor. Ella es una hermosa chica rubia de ojos azules. O sarı saçlı ve mavi gözlü güzel bir kızdır. Mavi gözlü güzel sarışın bir kız. Ese edificio blanco es un hospital. O beyaz bina bir hastanedir. O beyaz bina bir hastane. Alejado de ti duermo yo. Senden uzakta uyuyorum. Senden uzakta, ben uyuyorum. El juez se rió sin querer. Hâkim istemeden güldü. Yargıç istemeden güldü. Ella me invitó a cenar. O, beni akşam yemeğine davet etti. Beni yemeğe davet etti. Creo que Tom es muy listo. Tom'un çok akıllı olduğunu düşünüyorum. Bence Tom çok zeki. No quiero estar aquí cuando Tom llegue. Tom buraya geldiğinde burada olmak istemiyorum. Tom geldiğinde burada olmak istemiyorum. No estoy hablando de ella. Onun hakkında konuşmuyorum. Ondan bahsetmiyorum. ¡No leas mi diario! Günlüğümü okuma! Günlüğümü okuma! ¿Por qué estamos aquí? Neden buradayız? Neden buradayız? Estos son bonitos. Bunlar güzel. Bunlar çok güzel. Mientras tú estés aquí, me quedo. Sen burada oldukça ben kalırım. Sen burada olduğun sürece ben kalıyorum. ¿Sabes por qué no pudo venir? Onun niçin gelemediğini biliyor musun? Neden gelemedi biliyor musun? Tom parece joven. Tom genç görünüyor. Tom genç görünüyor. Hagamos una tarta. Pasta yapalım. Hadi pasta yapalım. Estoy ocupada como siempre. Her zamanki gibi meşgulüm. Her zamanki gibi meşgulüm. Me duele la panza. Midem acıyor. Karnım ağrıyor. Como pan. Ekmek yerim. Ekmek gibi. Parece que ahí hay un ascensor. Orada bir asansör var gibi görünüyor. Orada bir asansör var gibi görünüyor. Así perdió él todo su dinero. Böylece, tüm parasını kaybetti. Böylece tüm parasını kaybetti. Tú comes. Sen yiyorsun. Sen ye. Tienes que venir conmigo. Benimle gelmek zorundasın. Benimle gelmelisin. Eran muy felices. Onlar çok mutluydu. Çok mutluydular. ¿Tienes una mesa? Bir masan var mı? Masan var mı? Si hubiera estado contigo, te habría ayudado. Seninle birlikte olsaydım, sana yardım ederdim. Eğer seninle olsaydım, sana yardım ederdim. He estado en París. Paristeydim. Paris'e gittim. Dámelo. Onu bana ver. Ver şunu bana. No tengo nada que darte. Sana verecek bir şeyim yok. Sana verecek hiçbir şeyim yok. Queda un día. Bir gün kaldı. Bir gün kaldı. Tengo una bicicleta nueva. Yeni bir bisikletim var. Yeni bir bisiklet aldım. Este es un libreto de radio. Bu bir radyo senaryosu. Bu bir radyo senaryosu. Tom se subió al avión. Tom uçağa bindi. Tom uçağa bindi. ¿Estudiáis inglés todos los días? Her gün İngilizce mi çalışıyorsunuz? Her gün İngilizce mi okuyorsunuz? Me sentaré con él. Onunla oturacağım. Onunla oturacağım. Hoy he visto a Tom. Bugün Tom'u gördüm. Bugün Tom'u gördüm. Volveremos. Biz tekrar geleceğiz. Geri döneceğiz. No está hablando conmigo. O benimle konuşmuyor. Benimle konuşmuyor. ¿Te ha pasado algo? Sana bir şey mi oldu? Sana bir şey mi oldu? ¿Cuántos años tengo? Ben kaç yaşındayım? Kaç yaşındayım? Estabais equivocados. Siz hatalıydınız. Yanılmışsınız. Vuelve a la casa a las seis. Altıda evde ol. Saat 6'da eve gel. ¿Por qué no me escuchaste? Neden beni dinlemedin? Neden beni dinlemedin? ¿Puede Bob estar enfermo? Bob hasta olabilir mi? Bob hasta olabilir mi? Tengo mucho dinero. Benim çok param var. Çok param var. ¿Sabes conducir? Nasıl araba süreceğini biliyor musun? Araba kullanmayı biliyor musun? ¿Te gusta el tenis? Tenisi seviyor musun? Tenis sever misin? Tengo dos hermanas, y las dos están casadas. İki tane kız kardeşim var ve ikisi de evli. İki kız kardeşim var ve ikisi de evli. Mi vecina es una mujer guapa y gorda. Komşum güzel şişman bir kadın. Komşum güzel ve şişman bir kadın. Ella es una chica inteligente. O akıllı bir kız. O akıllı bir kız. El hombre me miró. Adam bana baktı. Adam bana baktı. Tu hermana está durmiendo. Kız kardeşin uyuyor. Kız kardeşin uyuyor. Pensaba que él te quería, pero en realidad quería a otra. Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu. Seni sevdiğini sanıyordum ama aslında başka birini istiyordu. Necesito que te quedes conmigo. Benimle kalmana ihtiyacım var. Benimle kalmanı istiyorum. Me habló de ello. Bana ondan bahsetti. Bana bundan bahsetti. ¿Quieres comer conmigo? Benimle öğle yemeği yemek ister misin? Benimle yemek yemek ister misin? Akira puede jugar bien al tenis. Akira tenisi iyi oynayabilir. Akira iyi tenis oynar. No puedo creer que ella sea mayor que mi madre. Onun annemden daha yaşlı olduğuna inanamıyorum. Annemden büyük olduğuna inanamıyorum. Hay una oficina de correos delante de la estación. İstasyonun önünde bir postane vardır. İstasyonun önünde bir postane var. Los echo de menos. Onları özlüyorum. Onları özledim. ¿Qué estás pensando? Şimdi ne düşünüyorsun? Ne düşünüyorsun? No puedes fumar en el ascensor. Asansörde sigara içemezsin. Asansörde sigara içemezsin. Solo el tiempo puede ayudarte. Sadece zaman sana yardım edebilir. Sadece zaman sana yardım edebilir. "¿Vosotros sois estudiantes?" "Sí." “ Siz öğrenci misiniz?” “Evet, öğrenciyiz.” "Öğrenci misiniz?" "Evet." Es una niña. O bir kız. O bir kız. ¿Ken se fue a Japón para no volver? Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı? Ken Japonya'ya geri dönmemek için mi gitti? No hay respuestas fáciles. Kolay cevaplar yok. Kolay bir cevap yok. Conozco a alguien que puede estar interesado en tu proyecto. Senin projenle ilgilenebilecek birini tanıyorum. Projenle ilgilenen birini tanıyorum. ¿Cuánto dinero lleva usted encima? Yanınızda kaç para var? Üzerinde ne kadar para var? Tom tiene que comprar algo de comida. Tom biraz yiyecek almak zorunda. Tom'un yiyecek bir şeyler alması lazım. Odio el francés. Fransızcadan nefret ediyorum. Fransızcadan nefret ederim. Cathy viene esta noche a ver a nuestro bebé. Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor. Cathy bu gece bebeğimizi görmeye geliyor. Por fin se acabó todo, ahora podemos descansar. Sonunda hepsi bitti. Şimdi dinlenebiliriz. Sonunda her şey bitti. Artık dinlenebiliriz. Ella no piensa en nada más que en ganar dinero. Para kazanmaktan başka bir şey düşünmez. Para kazanmaktan başka bir şey düşünmüyor. Era una niña de cabellos dorados. O altın saçlı bir kızdı. Altın saçlı bir kızdı. No se puede negar que es inteligente. Onun zeki olduğu inkar edilemez. Zeki olduğunu inkar edemezsin. Nakido es mejor que Twitter. Nakido, Twitter'dan daha iyidir. Nakido Twitter'dan daha iyi. ¡Abre la puerta! Kapıyı aç! Kapıyı aç! Ve a ver a Tom. Tom'u görmeye git. Tom'u görmeye git. Estaba intentando ayudaros. Size yardım etmeye çalışıyordum. Size yardım etmeye çalışıyordum. Traducir es agotador. Çeviri yapmak çok yorucu. Tercüme etmek çok yorucu. Veo a una anciana bajo el árbol. Ağacın altında yaşlı bir kadın görüyorum. Ağacın altında yaşlı bir kadın görüyorum. ¿Qué es lo primero que vas a hacer? Yapacağın ilk şey nedir? İlk olarak ne yapacaksın? Tengo que comprarle algo a Tom. Tom'a bir şey almalıyım. Tom'a bir şey almalıyım. Me alegro de volver a verte. Seni tekrar görmek güzel. Seni tekrar görmek güzel. Todos los niños se habían ido a la cama antes de anochecer. Hava kararmadan önce bütün çocuklar yatmalıydılar. Bütün çocuklar karanlık çökmeden yatağa girmişlerdi. ¿Quién te enseña francés? Sana kim Fransızca öğretiyor? Sana kim Fransızca öğretiyor? ¿Querés que me quede o no? Kalmamı istiyor musun yoksa istemiyor musun? Kalmamı istiyor musun, istemiyor musun? ¿Tienes muchas ganas de verla? Onu görmeyi çok istiyor musun? Onu görmeyi çok mu istiyorsun? Ella dijo que todo acabará entre nosotros. Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi. Aramızdaki her şeyin biteceğini söyledi. Tom dejó el bolso de Mary en el coche. Tom Mary'nin çantasını arabada bıraktı. Tom, Mary'nin çantasını arabada bırakmış. Dejé uno de mis libros en la escuela. Kitaplarımdan birini okulda bıraktım. Kitaplarımdan birini okulda bıraktım. Van a la iglesia los domingos por la mañana. Onlar Pazar sabahı kiliseye giderler. Pazar sabahları kiliseye giderler. Tuve la sensación de que Tom y Mary decidirían no comprar esa casa. Tom ve Mary'nin o evi satın almamaya karar vereceklerini hissediyordum. Tom ve Mary'nin o evi almamaya karar vereceklerine dair içimde bir his vardı. ¿Queréis otra taza de café? Bir fincan daha kahve ister misiniz? Bir fincan daha kahve ister misiniz? Pienso que Tom no va a ir. Sanırım Tom gitmeyecek. Tom'un gelmeyeceğini düşünüyorum. El río es muy hermoso por aquí. Nehir buralarda güzeldir. Nehir burada çok güzel. Ahora Tom está pescando. Tom şimdi balık tutuyor. Şimdi Tom balık tutuyor. Una vez no es suficiente. Bir kez yeterli değil. Bir kere yeterli değil. Siempre está ocupado. O sürekli meşgul. Her zaman meşgul. No había muchas noticias en el periódico de anoche. Dün geceki gazetede çok haber yoktu. Dün geceki gazetede pek haber yoktu. Él no es un mentiroso. O bir yalancı değil. O yalancı değil. Estoy muy solo. Ben çok yalnızım. Çok yalnızım. No quiero volver a estar solo. Tekrar yalnız olmak istemiyorum. Artık yalnız kalmak istemiyorum. Ellos venden pescado y carne. Onlar balık ve et satıyorlar. Balık ve et satıyorlar. Me estoy desvistiendo. Soyunuyorum. Soyunuyorum. Mañana va a llover. Yarın yağmur yağacak. Yarın yağmur yağacak. Tienes un minuto. Bir dakikan var. Bir dakikan var. Vuelvan a sus asientos. Koltuklarınıza geri dönün. Herkes yerine otursun. Veo que todavía duerme. Onun hâlâ uyuduğunu görüyorum. Görüyorum ki hala uyuyorsunuz. ¿Entiendes lo que ha dicho? Onun söylediğini anlıyor musun? Ne dediğini anlıyor musun? ¿Cuántos años tiene tu padre? Baban kaç yaşında? Baban kaç yaşında? Solo quiero acabar esto e irme. Sadece bunu bitirmek ve gitmek istiyorum. Sadece bu işi bitirip gitmek istiyorum. ¿Les gusta oír música o cantar canciones? Müzik dinlemeyi mi yoksa şarkılar söylemeyi mi seversiniz? Müzik dinlemeyi ya da şarkı söylemeyi sever misiniz? Estaba muy cansada. Ben çok yorgundum. Çok yorgundum. Ahora estás ocupado, ¿verdad? Şimdi meşgulsün, değil mi? Şu an meşgulsün, değil mi? Su padre come allí dos veces por semana. Babası orada haftada iki kez yer. Babası haftada iki kez orada yemek yiyor. Él está mintiendo. O yalan söylüyor. Yalan söylüyor. Puedo repetir la misma pregunta. Aynı soruyu tekrar sorabilirim. Aynı soruyu ben de sorabilirim. No fue un accidente. O bir kaza değildi. Bu bir kaza değildi. Entonces no me gustaba la cerveza. O zaman biradan hoşlanmadım. O zamanlar birayı sevmiyordum. No hacía falta preocuparse. Endişelenmeye gerek yoktu. Endişelenmene gerek yoktu. Me robaron el reloj. Saatimi çaldırdım. Saatimi çaldılar. ¿Por qué estás ocupada hoy? Bugün niçin meşgulsün? Bugün neden meşgulsün? Su madre murió el año pasado. Annesi geçen yıl öldü. Annesi geçen sene öldü. Tom es su verdadero nombre. Onun gerçek adı Tom'dur. Gerçek adı Tom. Cada vez que leo este libro descubro algo nuevo. Bu kitabı her okuduğumda yeni bir şey bulurum. Bu kitabı her okuduğumda yeni bir şey buluyorum. Puedes usar este teléfono. Bu telefonu kullanabilirsin. Bu telefonu kullanabilirsin. Tom ha estado todo el día aquí. Tom tüm gün buradaydı. Tom bütün gün buradaydı. Tom quiere ir en tren. Tom trenle gitmek istiyor. Tom trenle gitmek istiyor. Quizás vaya, quizás no. Belki gideceğim, ve belki gitmeyeceğim. Belki giderim, belki gitmem. No me preguntes a mí, pregúntale a Tom. Bana sorma. Tom'a sor. Bana değil, Tom'a sor. Será fácil. Bu kolay olacak. Kolay olacak. Por favor, hazme saber cuándo vendrás a Osaka. Lütfen Osaka'ya geleceğin zaman bana haber ver. Lütfen Osaka'ya ne zaman geleceğini haber ver. Te necesitamos. Sana ihtiyacımız var. Sana ihtiyacımız var. No era el único que no conocía a Tom. Tom'u tanımayan tek kişi ben değildim. Tom'u tanımayan tek kişi ben değildim. Casi he terminado. Ben hemen hemen bitirdim. Neredeyse bitti. Tom no pensaba que fuera a llover durante tanto rato. Tom yağmurun o kadar uzun süreceğini düşünmedi. Tom bu kadar uzun süre yağmur yağacağını düşünmüyordu. Lo sabe todo sobre Alemania. Almanya hakkında her şeyi biliyor. Almanya hakkında her şeyi biliyor. Tenemos la misma edad. Aynı yaştayız. Aynı yaştayız. Estoy deseando que llegue mañana. Yarını dört gözle bekliyorum. Yarını iple çekiyorum. No sé dónde ocurrió. Nerede olduğunu bilmiyorum. Nerede olduğunu bilmiyorum. ¿Cuál era el problema? Sorun neydi? Sorun neydi? Nadie pudo hacerlo. Hiç kimse onu yapamadı. Kimse yapamadı. Él descansó un rato. O bir süre dinlendi. Biraz dinlendi. Hagas lo que hagas, no llores. Ne yaparsan yap, ağlama. Ne yaparsan yap, ağlama. Cuando me desperté, estaba nevando. Uyandığımda, kar yağıyordu. Uyandığımda kar yağıyordu. Esto es tuyo. Bu senin. Bu senin. Café, por favor. Kahve, lütfen. Kahve, lütfen. ¿De verdad te dijo eso? O gerçekten onu sana söyledi mi? Bunu sana gerçekten söyledi mi? Si no hubiera agua, no podríamos vivir. Su olmasaydı, yaşayamazdık. Su olmasaydı, yaşayamazdık. Soy policía. Ben bir polisim. Ben polisim. Gracias por la invitación. Davet için teşekkürler. Davetin için teşekkürler. Esto es comida. Bu yemek. Bu yemek. Tiene meses que no lo veo. Aylardır onu görmedim. Aylardır onu görmüyorum. No estoy llorando. Ağlamıyorum. Ağlamıyorum. Paula y yo hicimos la cena el domingo. Paula ve ben pazar günü akşam yemeği pişirdik. Paula ve ben pazar günü yemek yaptık. ¿Cómo era la estructura del ensayo? ¿Qué estaba conectado y cómo? Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı? Deneyin yapısı nasıldı, neyle ve nasıl bağlantılıydı? ¡Cierra la pinche puerta! Kapat şu lanet kapıyı! Kapat şu lanet kapıyı! Ya no soy un soldado. Artık bir asker değilim. Artık asker değilim. Tom está allí solo. Tom orada yalnız. Tom orada tek başına. No es barato. Ucuz değil. Ucuz değil. Será genial. Harika olacak. Harika olacak. No sabe conducir un coche. O, araba sürmeyi bilmez. Araba kullanmayı bilmiyor. Creo que quiero ser un mejor estudiante. Sanırım daha iyi bir öğrenci olmak istiyorum. Sanırım daha iyi bir öğrenci olmak istiyorum. Este perro corre rápido. Bu köpek hızlı koşar. Bu köpek hızlı koşuyor. Por favor, deja este paquete en la casa de los Jones cuando vayas al trabajo. Lütfen işe giderken bu paketi Jones'ların evine bırak. Lütfen bu paketi işe giderken Jones'ların evine bırak. ¿De verdad es Tom canadiense? Tom gerçekten de Kanadalı mı? Gerçekten Kanadalı Tom mu? Tom y Mary no están solos. Tom ve Mary yalnız değiller. Tom ve Mary yalnız değiller. Creo que eres un mentiroso. Bir yalancı olduğunu düşünüyorum. Bence sen bir yalancısın. Qué bueno verte, Tom. Seni görmek güzeldi, Tom. Seni görmek güzel Tom. Pregúntale a cualquier mujer. Herhangi bir kadına sor. Herhangi bir kadına sor. No podrás hacerlo sin mí. Onu bensiz yapamayacaksın. Bensiz başaramazsın. Conozco al chico. Çocuğu biliyorum. O çocuğu tanıyorum. Nos vemos la semana que viene. Gelecek hafta görüşürüz. Haftaya görüşürüz. ¿Ahora no te sientes estúpida? Şimdi aptal hissetmiyor musun? Şimdi de aptal gibi hissetmiyor musun? Tom tan sólo no entiende. Tom sadece anlamıyor. Tom anlamıyor. Los tenemos. Onlara sahibiz. Onları yakaladık. Estudiamos chino. Çince öğreniyoruz. Çince dersi aldık. Su madre estaba ocupada haciendo la cena. Annesi akşam yemeği pişirmekle meşguldü. Annesi yemek yapmakla meşguldü. Le escribí una carta a Mary. Mary'ye bir mektup yazdım. Mary'ye bir mektup yazdım. ¿Sabes de qué habló Tom? Tom'un ne konuştuğu hakkında bir fikrin var mı? Tom'un neden bahsettiğini biliyor musun? Me voy a mi habitación para poder estudiar. Çalışabilmek için odama gidiyorum. Çalışmam için odama gidiyorum. A nadie le gusta la guerra. Hiç kimse savaşı sevmez. Kimse savaşı sevmez. Si fuera cierto, ¿qué harías? Doğru olsa, ne yaparsın? Eğer bu doğru olsaydı, ne yapardın? ¡La guerra continúa! Savaş devam ediyor! Savaş devam ediyor! Hablando de aficiones: ¿coleccionas sellos? Hobilerden bahsetmişken, pul toplar mısınız? Hobilerden bahsetmişken, pul koleksiyonun var mı? Mientras el monje rezaba en la iglesia, la gente entraba lentamente. Rahip kilisede dua ederken insanlar ağır ağır içeri giriyorlardı. Rahip kilisede dua ederken insanlar yavaşça içeri giriyordu. Olvidé apagar la televisión antes de irme a la cama. Yatmaya gitmeden önce TV'yi kapatmayı unuttum. Yatmadan önce televizyonu kapatmayı unutmuşum. Me preguntó quién era. Bana kim olduğumu sordu. Kim olduğumu sordu. Deme un kilo de tomates, por favor. Bana bir kilo domates verin lütfen. Bir kilo domates lütfen. No vino nadie a ayudarla. Ona yardım etmek için kimse gelmedi. Ona yardım etmek için kimse gelmedi. ¿Te ha entrado sueño? Uykun geldi mi? Uykun mu geldi? Queremos que vengáis a nuestra fiesta. Partimize gelmenizi istiyoruz. Partimize gelmenizi istiyoruz. ¿Habla inglés, francés o alemán? O İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor? İngilizce, Fransızca ya da Almanca biliyor musunuz? Quiero algo dulce. Tatlı bir şey istiyorum. Tatlı bir şey istiyorum. Podré ayudarte. Sana yardım edebileceğim. Sana yardım edebilirim. Se parece a Tom, pero no es él. O Tom'a benziyor ama o, o değil. Tom'a benziyor ama o değil. Estamos aquí para ayudarte. Sana yardım etmek için buradayız. Sana yardım etmek için buradayız. Ellos normalmente desayunan a las siete y media y almuerzan a las doce. Onlar genellikle yedi buçukta kahvaltı yaparlar ve on ikide öğle yemeği yerler. Genelde 7.30'da kahvaltı ederler ve öğle yemeğini 12'de yerler. Deja que coja mi bolsa. Çantamı alayım. Çantamı alayım. ¿No puedes comprar un coche? Bir araba alamaz mısın? Araba alamaz mısın? No es como hace diez años. O, on yıl önce olduğu gibi değil. On yıl önceki gibi değil. ¿Dónde está su familia? Onun ailesi nerede? Ailesi nerede? He estado comprando con él. Onunla birlikte alışveriş yapıyordum. Onunla alışveriş yapıyordum. Esta cámara fue hecha en Alemania. Bu kamera Almanya'da yapılmıştı. Bu oda Almanya'da yapılmış. China es un mercado en desarrollo. Çin gelişmekte olan bir pazar. Çin gelişmekte olan bir pazar. No tenemos nada que ocultar. Saklayacak bir şeyimiz yok. Saklayacak bir şeyimiz yok. Yo odiaba a Tom. Tom'dan nefret ediyordum. Tom'dan nefret ederdim. Tom, quiero que escuches esto. Tom, bunu dinlemeni istiyorum. Tom, bunu duymanı istiyorum. El hombre lleva gafas. Adam gözlük takıyor. Adam gözlük takıyor. Tom tiene una hija de tu edad. Tom'un yaklaşık senin yaşında bir kızı var. Tom'un senin yaşında bir kızı var. ¿Quién es tu jugador de hockey favorito? Favori hokey oyuncun kim? En sevdiğin hokey oyuncusu kim? Él estaba tocando el piano. O piyano çalıyordu. Piyano çalıyordu. Mary pensaba que no volvería a ver a su hijo. Mary oğlunu tekrar görmeyeceğini düşündü. Mary oğlunu bir daha göremeyeceğini düşünüyordu. ¿Dónde está mi libro? Kitabım nerede? Kitabım nerede? Me hizo esperar media hora. O beni yarım saat bekletti. Beni yarım saat bekletti. Está muy enfadada con él. O, ona çok kızgındır. Ona çok kızgın. Los padres llamaron a su bebé Akira. Anne babası bebeklerine Akira adını verdi. Ailesi bebeğine Akira adını vermiş. Estoy aprendiendo un poco de inglés. Ben biraz İngilizce öğreniyorum. Biraz İngilizce öğreniyorum. A los niños les gusta ver la televisión. Çocuklar TV izlemeyi sever. Çocuklar televizyon izlemeyi sever. Este es el perro de Ken. Bu Ken'in köpeğidir. Bu Ken'in köpeği. ¿Qué harías si tuvieras una gran fortuna? Büyük bir servete sahip olsan, ne yaparsın? Büyük bir servetin olsaydı ne yapardın? ¿Seguirás bebiendo agua? Su içmeye devam edecek misin? Su içmeye devam edecek misin? He oído lo que te ha dicho Tom. Tom'un sana ne söylediğini duydum. Tom'un ne dediğini duydum. Es un ladrón. O bir hırsızdır. O bir hırsız. Tom nos está buscando. Tom bizi arıyor. Tom bizi arıyor. Me interesan los computadores. Bilgisayarlara ilgi duyuyorum. Bilgisayarlarla ilgileniyorum. ¿Cuánto tiempo llevas aquí? Ne kadar süredir buradasın? Ne zamandır buradasın? ¿Necesita el libro? Onun kitaba ihtiyacı var mı? Kitaba ihtiyacınız var mı? Necesito ayuda. Yardıma ihtiyacım var. Yardıma ihtiyacım var. Este pan está delicioso. Bu ekmek lezzetli. Bu ekmek çok lezzetli. Escribí esta carta en francés. Bu mektubu Fransızca yazdım. Bu mektubu Fransızca yazdım. Mañana estudiaré mucho. Yarın çok çalışacağım. Yarın çok çalışacağım. Este camino lleva a la estación. Bu yol istasyona götürür. Bu yol istasyona çıkıyor. Es demasiado viejo. O çok yaşlı. Çok yaşlı. Pese a ser muy viejo, es fuerte. Yaşlı ama kuvvetli. Çok yaşlı olmasına rağmen güçlü. Trae a tus amigos. Arkadaşlarını getir. Arkadaşlarını da getir. ¿Qué venden? Ne satıyorlar? Ne satıyorlar? El agua de este río está limpia. Bu nehrin suyu temiz. Bu nehrin suyu temiz. Para mí es una buena noticia. Bu benim için iyi bir haber. Bu benim için iyi bir haber. Empecemos a las ocho. Sekizde başlayalım. Sekizde başlayalım. El problema era muy difícil. Sorun çok zordu. Sorun çok zordu. Podría nevar por la tarde. Öğleden sonra kar yağabilir. Öğleden sonra kar yağabilir. Me gusta el perro. Köpeği severim. Köpeği severim. A las mujeres les encanta. Kadınlar onu seviyordu. Kadınlar buna bayılır. Quiero matar a alguien. Birini öldürmek istiyorum. Birini öldürmek istiyorum. No te he preguntado. Sana sormadım. Sana sormadım. Déjame hacer mi trabajo. İşimi yapmama izin ver. Bırak da işimi yapayım. Cuando entré en la habitación, él salía. Ben odaya girerken o odadan ayrıldı. Odaya girdiğimde dışarı çıkıyordu. A Tom le gusta nadar. Tom yüzmeyi sever. Tom yüzmeyi sever. Es la primera vez que digo palabrotas en presencia de mis hijos. İlk defa çocuklarımın yanında küfür ediyorum. Çocuklarımın önünde ilk defa küfrediyorum. Creo que él está cansado. Bence o yorgun. Sanırım yorgun. ¿No es verdad? Bu doğru değil mi? Doğru değil mi? Esta es mi silla. Bu benim sandalyem. Bu benim sandalyem. ¡Feliz Navidad y Feliz Año Nuevo! Mutlu Noeller ve Mutlu bir Yeni Yıl. Mutlu Noeller ve mutlu yıllar! Sé que esperabas que Tom estuviera aquí. Tom'un burada olmasını beklediğini biliyorum. Tom'un burada olmasını umduğunu biliyorum. Tom es un hombre corpulento. Tom iri yarı bir adamdır. Tom iri yarı bir adam. Nada puede ser peor que eso. Hiçbir şey ondan daha kötü olamaz. Bundan daha kötü bir şey olamaz. En Turquía la mujer no tiene valor. Türkiye'de kadının kıymeti yok. Türkiye'de kadın değersizdir. Escríbele. Ona yaz. Yaz ona. Bob entró en la casa por una ventana. Bob eve bir pencereden girdi. Bob pencereden içeri girdi. ¿Cuándo estará listo el desayuno? Kahvaltı ne zaman hazır olacak? Kahvaltı ne zaman hazır olur? Mantente lejos de ella. Ondan uzak kal. Ondan uzak dur. Te diré lo que quiero hacer. Ne yapmak istediğimi sana söyleyeceğim. Sana ne yapmak istediğimi söyleyeyim. Todos fueron menos mi hermano. Erkek kardeşim hariç hepsi gitti. Herkes benim kardeşimdi. Vuestra redacción está lejos de ser perfecta. Kompozisyonunuz mükemmel olmaktan uzak. Makaleniz mükemmel olmaktan çok uzak. ¿Puedo irme a dar un paseo? Yürüyüşe gidebilir miyim? Yürüyüşe çıkabilir miyim? La hice llorar. Onu ağlattım. Onu ağlattım. Este libro era fácil. Bu kitap kolaydı. Bu kitap kolaydı. He aprendido mucho de Tom. Tom'dan çok şey öğrendim. Tom'dan çok şey öğrendim. No tengo nada que ponerme. Giyecek bir şeyim yok. Giyecek bir şeyim yok. ¿Por qué no se paró Tom? Tom niçin durmadı? Tom neden durmadı? No estamos solas. Biz yalnız değiliz. Yalnız değiliz. Ustedes comen. Siz yiyorsunuz. Siz yemek yersiniz. No tengas miedo. Korkma. Korkma. Necesitábamos esta lluvia. Bu yağmura ihtiyacımız vardı. Bu yağmura ihtiyacımız vardı. Su estado de salud es muy malo. Sağlık durumu çok kötü. Sağlığı çok kötü durumda. Nadie la está observando. Kimse ona bakmıyor. Kimse onu izlemiyor. Él es chino. O, Çinlidir. O Çinli. He oído que ha muerto. Onun öldüğünü duydum. Öldüğünü duydum. El argentino Leonel Messi fue agredido por un aficionado de Rosario Central. Arjantin'in Lionel Messi'si bir Rosario Central hayranı tarafından tekmelenmişti. Arjantinli Leonel Messi, Rosario Central hayranı tarafından saldırıya uğradı. Nadie abrazó a Tom. Kimse Tom'a sarılmadı. Kimse Tom'a sarılmadı. Nadie murió. Hiç kimse ölmedi. Kimse ölmedi. Eso fue imperdonable. O affedilmezdi. Bu affedilemez bir şeydi. Todo lo que dije era verdad. Söylediğim her şey doğruydu. Söylediğim her şey doğruydu. ¿Ves una estrella? Bir yıldız görüyor musun? Yıldız görüyor musun? Tom no fue allí. Tom oraya gitmedi. Tom oraya gitmedi. Es hora de irse. Gitme zamanı. Gitme vakti. Esta cerámica es hecha por un artista local. Bu çömlek yerel bir sanatçı tarafından yapıldı. Bu seramik yerel bir sanatçı tarafından yapılmış. Ha estado en Hawái varias veces. Birkaç kez Hawaii'de bulundu. Hawaii'ye birkaç kez gitmiş. Está buscando un lugar donde vivir. Yaşamak için bir yer arıyor. Kalacak bir yer arıyor. El gato es café. Kedi kahverengi. Kedi kahvedir. He encontrado la llave. Anahtarı buldum. Anahtarı buldum. Intentó escribir una historia corta. Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı. Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı. Las montañas de los Himalayas son más altas que las de Los Andes. Himalaya Dağları, And Dağları'ndan daha yüksektir. Himalaya Dağları And Dağları'ndan daha yüksektir. Quieres hablar, ¿verdad? Konuşmak istiyorsun, değil mi? Konuşmak istiyorsun, değil mi? Admitió que la amaba. Onu sevdiğini itiraf etti. Onu sevdiğini itiraf etti. No puedes discutir con un ángel. Sen bir melekle tartışamazsın. Bir melekle tartışamazsın. Ella no tiene ningún hermano. Onun hiç kardeşi yok. Onun kardeşi yok. Solo quería disculparme. Sadece özür dilemek istiyordum. Sadece özür dilemek istedim. Hubo una época en la que solía correr todas las mañanas. Bir zamanlar, her sabah koşardım. Eskiden her sabah koşardım. No sé qué le ha pasado. Ona ne olduğunu bilmiyorum. Ona ne olduğunu bilmiyorum. Jack parece estar enfermo. Jack hasta görünüyor. Jack hasta görünüyor. No sabía dónde estabas. Nerede olduğunu bilmiyordum. Nerede olduğunu bilmiyordum. Viven en una casa. Bir evde oturuyorlar. Bir evde yaşıyorlar. Volverá a pasar. Tekrar olacak. Tekrar olacak. Aquí está la foto de Tom. İşte Tom'un resmi. İşte Tom'un fotoğrafı. ¿Necesitas nuestra ayuda? Yardımımıza ihtiyacın var mı? Yardımımıza ihtiyacın var mı? ¿Cuántos años tienen los niños? Çocuklar kaç yaşında? Çocuklar kaç yaşında? Tengo que hablar con Tom antes de decidir qué hacer. Ne yapacağıma karar vermeden önce Tom'la konuşmalıyım. Ne yapacağıma karar vermeden önce Tom'la konuşmalıyım. Me gusta mucho el sol. Güneşi gerçekten seviyorum. Güneşi çok severim. Yo voy ahí cada año. Her yıl oraya giderim. Her yıl oraya giderim. Quizá estuve estudiando dos horas. Belki iki saat boyunca ders çalıştım. Belki de iki saattir çalışıyorumdur. ¿Hay algo que yo pueda hacer? Yapabileceğim bir şey var mı? Yapabileceğim bir şey var mı? ¿Puedes ayudarme un poco? Bana biraz yardımcı olabilir misin? Bana biraz yardım edebilir misin? Tom viene a mi casa esta noche. Tom bu gece benim evime geliyor. Tom bu gece bana geliyor. Sé lo que hago. Ne yaptığımı biliyorum. Ne yaptığımı biliyorum. No pongas demasiada mostaza en mi sándwich. Sandviçime fazla hardal koyma. Sandviçime fazla hardal koyma. Puedes irte a casa si quieres. İstersen eve gidebilirsin. İstersen eve gidebilirsin. El joven que conducía el coche estaba borracho. Arabayı süren genç adam sarhoştu. Arabayı kullanan genç adam sarhoştu. Me cuesta creerlo. Buna inanmakta zorlanıyorum. Buna inanmakta zorlanıyorum. ¿Cómo piensas pagarlo? Onu nasıl ödemeyi planlıyorsun? Bunu nasıl ödeyeceksin? No puedo recordar dónde nació Tom. Tom'un nerede doğduğunu hatırlayamıyorum. Tom'un nerede doğduğunu hatırlayamıyorum. Ella necesita de nuestra ayuda. Onun yardımımıza ihtiyacı var. Yardımımıza ihtiyacı var. Yo tengo una casa. Benim bir evim var. Benim bir evim var. Tom debería ir a visitar a Mary al hospital esta tarde. Tom Mary'yi hastanede görmek için bu öğleden sonra gitmeli. Tom bu öğleden sonra Mary'i hastanede ziyaret etmeli. El examen era muy difícil. Sınav çok zordu. Sınav çok zordu. Todas las mañanas va al parque. Her sabah parka gider. Her sabah parka gider. Nos marchamos cuatro días después. Dört gün sonra ayrıldık. Dört gün sonra ayrıldık. Los trenes son menos frecuentes en la noche. Geceleyin trenlerin yoğunluğu daha azdır. Trenler geceleri daha az görülür. Creo que volveremos pronto. Erken geleceğimizi düşünüyorum. Sanırım yakında geri döneceğiz. ¿Cuál es tu bebida alcohólica preferida? Favori alkollü içkin nedir? En sevdiğin içki hangisi? Soy finlandés. Ben Finlandiyalıyım. Ben Finliyim. Ella prometió casarse con él, pero no lo hizo. O, onunla evlenmeye söz verdi fakat evlenmedi. Onunla evleneceğine söz verdi ama evlenmedi. He oído que lleva enfermo desde el mes pasado. Onun geçen aydan beri hasta olduğunu duydum. Geçen aydan beri hasta olduğunu duydum. ¿Cuántas vacas hay en el pueblo? Köyde kaç inek var? Kasabada kaç inek var? ¿Estás en París? Paris'te misin? Paris'te misin? Tom está haciendo té. Tom çay yapıyor. Tom çay yapıyor. Todo el mundo miente. Herkes yalan söyler. Herkes yalan söyler. Gracias por traer tu ordenador. Bilgisayarını getirdiğin için teşekkür ederim. Bilgisayarını getirdiğin için teşekkürler. ¿Usted está buscando trabajo? Bir iş arıyor musunuz? İş mi arıyorsun? Finalmente, Tom decidió dejar a Mary. Tom nihayet Mary'den ayrılmaya karar verdi. Tom sonunda Mary'den ayrılmaya karar verdi. Ella salió de casa hace diez minutos. O, on dakika önce evden ayrıldı. 10 dakika önce evden çıktı. Ayer fui allí. Dün oraya gittim. Dün oraya gittim. Tom quiere éste. Tom bunu istiyor. Tom bunu istiyor. Nunca me pongo chaqueta. Hiç ceket giymem. Ben asla ceket giymem. Bienvenida a Boston. Boston'a hoş geldiniz. Boston'a hoş geldin. Algunos de mis amigos fuman. Arkadaşlarımdan bazıları sigara içiyor. Bazı arkadaşlarım sigara içer. Parecía triste. Üzgün görünüyordu. Üzgün görünüyordu. Bill prendió la televisión. Bill televizyonu açtı. Bill televizyonu açtı. Él tiene tres hermanos. Üç erkek kardeşi vardır. Üç kardeşi var. ¿Qué sintió? Ne hissettiniz? Ne hissettin? Puede que Tom esté enamorado. Belki Tom âşık. Belki Tom aşıktır. Iré a Australia el año que viene. Gelecek yıl Avustralya'ya gidiyorum. Seneye Avustralya'ya gideceğim. ¿Alguna vez se ha enamorado? O hiç âşık oldu mu? Hiç aşık oldun mu? Mi vestido viejo es azul. Eski elbisem mavi. Eski elbisem mavi. Estoy mirando aquellas flores. Şu çiçeklere bakıyorum. Şu çiçeklere bakıyorum. ¿El francés es un idioma difícil de aprender? Fransızca öğrenmesi zor bir dil midir? Fransızca öğrenmek zor bir dil mi? Nancy, aquí hay una carta para ti. Nancy, işte senin için bir mektup. Nancy, sana bir mektup var. Este libro es fácil de leer. Bu kitap kolay okunuyor. Bu kitabı okumak çok kolay. Mi hermano es rico. Erkek kardeşim zengindir. Kardeşim zengin. Te conozco desde hace años. Seni yıllardır tanıyorum. Seni yıllardır tanıyorum. ¿Sabes por qué estoy aquí? Neden burada olduğumu biliyor musun? Neden burada olduğumu biliyor musun? A Tom le gusta cantar. Tom şarkı söylemeyi sever. Tom şarkı söylemeyi seviyor. La semana terminó. Hafta bitti. Hafta sona erdi. Murió cuando tenía 54 años. O, 54 yaşındayken öldü. 54 yaşındayken öldü. Quieren matarme. Onlar beni öldürmek istiyor. Beni öldürmek istiyorlar. ¿Tienes bebidas sin alcohol? Hiç alkolsüz içeceğin var mı? Alkolsüz içkin var mı? ¿Eso es un gato o un perro? O bir kedi mi yoksa bir köpek midir? Kedi mi köpek mi o? Mi pulso está bajo. Benim nabzım yavaş. Nabzım düşük. Pienso quedarme unos años en América. Birkaç yıl Amerika'da kalmayı düşünüyorum. Birkaç yıl Amerika'da kalmayı düşünüyorum. Tom está en el baño. Tom banyoda. Tom banyoda. Quería preguntaros algo. Sizlere bir şey sormak istedim. Size bir şey sormak istiyorum. Hace calor en esta habitación. Bu odada hava sıcak. Bu oda çok sıcak. Los niños necesitan dormir más. Çocukların daha çok uykuya ihtiyacı vardır. Çocukların daha fazla uykuya ihtiyacı var. ¿Podrías, por favor, decirme por qué la amas? Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin? Lütfen onu neden sevdiğini söyler misin? Una ballena es una especie de mamífero. Balina bir memeli türüdür. Balina bir tür memelidir. Este puente parece seguro. Bu köprü güvenli görünüyor. Bu köprü güvenli görünüyor. ¿Cómo puedo llegar a la playa? Plaja nasıl gidebilirim? Sahile nasıl gidebilirim? El precio es irrelevante para mí. Fiyat benim için önemli değil. Fiyat benim için önemsiz. Tráeme la llave. Anahtarı bana getir. Bana anahtarı getir. Tom parece estar enfermo. Tom hasta gibi görünüyor. Tom hasta görünüyor. Ojalá te mueras. Umarım ölürsün. Umarım ölürsün. No me gusta la escuela. Okulu sevmiyorum. Okulu sevmiyorum. Yo quiero algo dulce de comer. Yemek için tatlı bir şey istiyorum. Ben tatlı bir şeyler yemek istiyorum. Ella nos enseña francés. O bize Fransızca öğretir. Bize Fransızca öğretiyor. Ahí está. İşte o. İşte orada. Espero que no sea Tom. Onun Tom olmadığını umuyorum. Umarım Tom değildir. Veo a una mujer vestida de negro. Siyah giyinen bir kadın görüyorum. Siyahlar içinde bir kadın görüyorum. ¿De qué sabor es el helado que compraste? Neli dondurma aldın? Aldığın dondurmanın tadı ne? Era un buen amigo. O iyi bir arkadaştı. İyi bir arkadaştı. Amamos la belleza. Güzelliği seviyoruz. Güzelliği severiz. ¿Puedo llamar a mi amigo en Japón? Japonya'daki arkadaşımı arayabilir miyim? Japonya'daki arkadaşımı arayabilir miyim? Ojalá no me hubiera casado. Keşke evlenmeseydim. Keşke evlenmeseydim. Eres alemán, ¿verdad? Sen Almansın, değil mi? Almansın, değil mi? El autobús se dirigía al norte. Otobüs kuzeye gidiyordu. Otobüs kuzeye gidiyordu. Es una emergencia. Burası bir acil. Bu acil bir durum. Estoy en el aula. Ben sınıftayım. Sınıftayım. La Sra. Green me enseñó inglés. Bayan Green bana İngilizce öğretti. Bayan Green bana İngilizce öğretti. No tienes que ir si no quieres. Eğer istemiyorsan gitmemelisin. İstemiyorsan gitmek zorunda değilsin. Se ha acabado, ¿verdad? Bitti, değil mi? Bitti, değil mi? Tienes treinta mensajes. Otuz mesajın var. 30 mesajınız var. Este edificio tiene 5 pisos y 20 apartamentos. Bu binada 5 kat ve 20 daire var. Bu binanın beş katı ve 20 dairesi var. El jefe está pensando en despedir a un empleado. Patron bir çalışanını kovmayı düşünüyor. Patron bir çalışanı kovmayı düşünüyor. El viento puede cambiar de dirección. Rüzgar yön değiştirebilir. Rüzgar yön değiştirebilir. Tom no sabe mucho de deportes. Tom sporlar hakkında çok şey bilmez. Tom spordan pek anlamaz. Me quedo solo en casa mientras mis padres trabajan. Ailem işteyken evde yalnız kalırım. Ailem çalışırken evde tek başıma kalıyorum. Tengo un hermano y dos hermanas. Bir erkek ve iki kız kardeşim var. Bir erkek ve iki kız kardeşim var. Me gusta el vino. Şarabı severim. Şarabı severim. Los niños deberían tomar leche todos los días. Çocuklar her gün süt içmeliler. Çocuklar her gün süt içmeli. Ella le miró y supo que estaba enfadado. Ona baktı ve onun kızgın olduğunu biliyordu. Ona baktı ve kızgın olduğunu anladı. En mi país nadie quiere ser pobre. Ülkemde hiç kimse fakir olmak istemiyor. Benim ülkemde kimse fakir olmak istemez. Puedo hacer mi trabajo sin tu ayuda. Yardımın olmadan işimi yapabilirim. Senin yardımın olmadan da işimi yapabilirim. Ayer fuimos a ver una película con un amigo mío. Dün bir arkadaşımla bir film izlemeye gittik. Dün bir arkadaşımla sinemaya gittik. Están muy cerca. Onlar çok yakın. Çok yakınlar. Tom vio miedo en los ojos de Mary. Tom Mary'nin gözlerinde korku gördü. Tom, Mary'nin gözlerinde korkuyu gördü. Tom, has tenido que ayudarme. Tom, bana yardım etmek zorundasın. Tom, bana yardım etmek zorundaydın. ¿Qué más te puedo dar? Sana başka ne verebilirim? Sana başka ne verebilirim? Él lo pateó. O onu tekmeledi. Onu tekmeledi. Es jugador de béisbol. O bir beyzbol oyuncusudur. O bir beyzbol oyuncusu. Él me hizo cantar. O bana şarkı söyletti. Bana şarkı söyletti. Espero mucho de él. Ben ondan çok şey bekliyorum. Ondan çok şey bekliyorum. Estaba ocupada, pero ayudé a mi madre. Meşguldüm, ama anneme yardım ettim. Meşguldüm ama anneme yardım ettim. Deberías haberle invitado, pero no lo hiciste. Onu davet etmeliydin fakat etmedin. Onu davet etmeliydin ama etmedin. Tom tiene la misma edad que Mary. Tom Mary ile aynı yaştadır. Tom, Mary ile aynı yaşta. Le dimos otra oportunidad a Tom. Tom'a bir şans daha verdik. Tom'a bir şans daha verdik. Se lo agradezco mucho. Size çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Tom es joven. Tom gençtir. Tom daha genç. Hicieron un buen trabajo. Onlar iyi bir iş yaptı. İyi iş çıkardınız. No me avisaste. Beni uyarmadın. Beni uyarmadın. Tom murió mientras dormía. Tom uykusunda öldü. Tom uykusunda öldü. Cuando era estudiante, solía ir con frecuencia a la discoteca. O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi. Öğrenciyken sık sık diskoya giderdim. "¿Quién es él?" "Es Jim." "O kimdir?" "O Jim'dir." "Bu kim?" "Bu Jim." ¿Cuáles son sus costumbres? Onun alışkanlıkları hangileridir? Alışkanlıkları nedir? ¡Bienvenidos a nuestra casa! Evimize hoş geldiniz! Evimize hoş geldiniz! Me gusta el café. Kahveyi seviyorum. Kahveyi severim. No hablará nadie. Kimse konuşmayacak. Kimse konuşmayacak. Ella le está escuchando. O onu dinliyor. Seni dinliyor. Las clases empiezan el 8 de abril. Okul 8 Nisan'da başlıyor. Dersler 8 Nisan'da başlıyor. Tom puede venir con nosotros si quiere. Eğer istiyorsa Tom bizimle gelebilir. Tom isterse bizimle gelebilir. ¿Cómo puedo ayudarle? Size nasıl yardım edebilirim? Nasıl yardımcı olabilirim? Ocúpate de tus asuntos primero. Önce kendi işlerinle ilgilen. Önce kendi işine bak. Tom sabe dónde vive Mary. Tom Mary'nin nerede yaşadığını biliyor. Tom Mary'nin nerede yaşadığını biliyor. Prefiero no ir. Gitmeyi tercih etmiyorum. Gitmemeyi tercih ederim. Ha vuelto de la oficina. Ofisten döndü. Ofisten döndü. Ahora no tengo ganas de comer. Canım şimdi yemek istemiyor. Şu an canım yemek istemiyor. Es demasiado tarde para rendirnos. Vazgeçmemiz için çok geç. Teslim olmak için çok geç. ¿Qué es hemoglobina? Hemoglobin nedir? Hemoglobin nedir? ¿Dónde está la embajada holandesa? Hollanda elçiliği nerededir? Hollanda Elçiliği nerede? ¡Mira a esa chica! Şu kıza bak! Şu kıza bak! No tengo. Bende yok. Yok. Hace unos días estuve en el hospital. Birkaç gün önce hastanedeydim. Birkaç gün önce hastanedeydim. Le compré una muñeca. Ona bir oyuncak bebek aldım. Ona bir bebek aldım. ¿Qué hacía él aquí? Burada ne yapıyordu? Onun burada ne işi vardı? Aquí está mi llave. İşte anahtarım. İşte anahtarım. Esta mañana hace mucho frío. Bu sabah hava çok soğuk. Bu sabah çok soğuk. Prometo no cantar. Şarkı söylememeye söz veriyorum. Şarkı söylemeyeceğime söz veriyorum. Mi vista está empeorando. Benim görüşüm kötüleşiyor. Gözlerim daha da kötüleşiyor. Ella me hizo llorar. O, beni ağlattı. Beni ağlattı. Agradezco la ayuda. Yardım için minnettarım. Yardımın için teşekkür ederim. Estas son decisiones que quiero tomar yo solo. Bunlar yalnız vermek istediğim kararlar. Bu kararları kendim vermek istiyorum. Nunca ha cantado una canción con él. O, onunla birlikte asla bir şarkı söylemedi. Onunla hiç şarkı söylemedi. ¿Qué quiere saber Tom? Tom ne bilmek istiyor? Tom ne bilmek istiyor? Planea venir mañana a Tokio. Yarın Tokyo'ya gelmeyi planlıyor. Yarın Tokyo'ya gelmeyi planlıyor. Estudia mucho más que antes. Eskisinden çok daha fazla çalışıyor. Eskisinden çok daha fazla çalışıyor. Creo que no deberíamos hacer esto. Bence bunu yapmamalıyız. Bence bunu yapmamalıyız. Admitió haberse enamorado de mí. Bana âşık olduğunu itiraf etti. Bana aşık olduğunu itiraf etti. Él tiene una bicicleta. Onun bir bisikleti var. Bisikleti var. Jill y John se van a casar el mes que viene. Jill ve John gelecek ay evlenecekler. Jill ve John gelecek ay evleniyorlar. "¿Está ella leyendo un libro?" "Sí." "O bir kitap okuyor mu?" "Evet, o okuyor." "O kitap mı okuyor?" "Evet." Quiero ver a mis niños. Çocuklarımı görmek istiyorum. Çocuklarımı görmek istiyorum. Tom es muy interesante. Tom çok ilginç. Tom çok ilginç biri. No necesito un coche. Arabaya ihtiyacım yok. Arabaya ihtiyacım yok. Quiero aprender francés. Fransızca öğrenmek istiyorum. Fransızca öğrenmek istiyorum. Él se había enamorado de ella. O, ona âşık olmuştu. Ona aşık olmuştu. Tom realmente disfrutó la fiesta. Tom partiden gerçekten zevk aldı. Tom partinin tadını çıkardı. Es un buen hombre. O iyi bir adam. O iyi bir adam. Le compré un lindo obsequio de Navidad. Ona güzel bir Noel hediyesi aldım. Ona güzel bir Noel hediyesi aldım. Tienes que quedarte en cama hasta el próximo lunes. Gelecek Pazartesiye kadar yatakta kalmalısın. Gelecek pazartesiye kadar yatakta kalmalısın. Esto es un tesoro inestimable para la humanidad. Bu, insanlık için paha biçilemez bir hazinedir. Bu insanlık için paha biçilemez bir hazine. Necesito un coche. Bir arabaya ihtiyacım var. Bir arabaya ihtiyacım var. Conozco un buen sitio para cenar. Ben akşam yemeği için iyi bir yer biliyorum. Akşam yemeği için güzel bir yer biliyorum. Comer en exceso es malo para la salud. Aşırı yemek yemek sağlığa zararlıdır. Aşırı yemek sağlığa zararlıdır. No me olvides. Beni unutma. Beni unutma. Tom estaba muy enojado con Mary. Tom Mary'ye çok kızgındı. Tom, Mary'e çok kızgındı. ¿Qué diablos pasa aquí? Ne halt oluyor burada? Burada neler oluyor? Bajé en la estación equivocada. Yanlış istasyonda indim. Yanlış istasyona geldim. No confunda el portugués con el español. Portekizceyi İspanyolca ile karıştırma. Portekizceyi İspanyolca ile karıştırma. ¿Estabas allí? Orada mıydın? Orada mıydın? Ven con nosotros. Bizimle gel. Bizimle gel. Hay algunos huevos en la caja. Kutuda birkaç yumurta var. Kutuda biraz yumurta var. ¿Quién era el capitán? Kaptan kimdi? Kaptan kimdi? Estamos casados. Biz evliyiz. Biz evliyiz. ¿Está sano? O sağlıklı mı? Sağlıklı mı? La maestra me hizo una pregunta difícil. Öğretmen bana zor bir soru sordu. Öğretmen bana zor bir soru sordu. No todos los días son domingos. Her gün Pazar değildir. Her gün pazar değil. Te lo prometo, no volveré a hacerlo nunca. Söz veriyorum. Tekrar onu asla yapmayacağım. Söz veriyorum, bir daha yapmayacağım. La guerra es la destrucción de la vida humana. Savaş, insan hayatının tahribidir. Savaş, insan yaşamının yok edilmesidir. Tom confesó haber asesinado a Mary. Tom Mary'yi öldürdüğünü itiraf etti. Tom, Mary'i öldürdüğünü itiraf etti. Con su salario no se va a hacer rico. Maaşıyla zengin olmayacak. Maaşınızla zengin olamayacaksınız. No necesitas dinero. Paraya ihtiyacın yok. Paraya ihtiyacın yok. La camisa grande es marrón. Büyük gömlek kahverengidir. Büyük gömlek kahverengi. Le quería. Ben onu sevdim. Onu seviyordum. Me preguntó qué había comprado. O, bana ne aldığımı sordu. Bana ne aldığımı sordu. Es igual de alto que yo. O, benim kadar uzundur. O da benim kadar uzun. Tom quiere hacerte algunas preguntas. Tom sana bazı sorular sormak istiyor. Tom sana birkaç soru sormak istiyor. Soy el único. Ben tekim. Bir tek ben varım. ¿Estoy hablando con él? Onunla mı konuşuyorum? Onunla mı konuşuyorum? Estoy segura que lo puedo hacer mejor que ella. Ondan daha iyi yapabileceğime eminim. Ondan daha iyisini yapabileceğime eminim. María se dijo a sí misma "soy muy afortunada". Maria kendi kendine, "çok şanslıyım" dedi. Maria kendine "Çok şanslıyım" dedi. ¡Dejé mis llaves en el coche! Anahtarlarımı arabada bıraktım! Anahtarlarımı arabada unuttum! Yo soy armenio. Ben Ermeniyim. Ben Ermeniyim. Recuerdo lo que vi. Ne gördüğümü hatırlıyorum. Ne gördüğümü hatırlıyorum. De camino a la escuela vi a mi tío. Okula giderken amcamı gördüm. Okula giderken amcamı gördüm. Puede que no venga. O gelmeyebilir. Gelmeyebilir. No sabe nada sobre tu familia. Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor. Ailen hakkında hiçbir şey bilmiyor. Quiero un asiento espacioso. Geniş bir koltuk istiyorum. Geniş bir koltuk istiyorum. Lo siento pero no logro encontrar el libro que me diste. Üzgünüm ama bana verdiğin kitabı bulamıyorum. Üzgünüm ama bana verdiğin kitabı bulamıyorum. Ahora está tomando café. O şimdi kahve içiyor. Şimdi kahve içiyor. Sé que Tom es feliz. Tom'un mutlu olduğunu biliyorum. Tom'un mutlu olduğunu biliyorum. Están corriendo descalzos. Onlar ayakkabısız koşuyorlar. Yalınayak koşuyorlar. ¿Qué ocultan? Ne saklıyorlar? Ne saklıyorsunuz? El gato observa al perro. Kedi köpeği izliyor. Kedi köpeği izliyor. ¿Anoche dormiste mucho? Dün gece çok uyudun mu? Dün gece çok uyudun mu? Por favor, dime cómo llegar al aeropuerto. Lütfen bana havalanına nasıl gideceğimi söyle. Lütfen havaalanına nasıl gideceğimi söyle. Estoy estudiando francés ahora. Şimdi Fransızca çalışıyorum. Şu anda Fransızca öğreniyorum. Estoy muy ocupado. Çok meşgulüm. Çok meşgulüm. ¿Cuántas manzanas tienes? Kaç tane elman var? Kaç tane elman var? Esto es lo que más quiero. En çok istediğim şey budur. En çok istediğim şey bu. ¿Dónde están las llaves de mi coche? Arabamın anahtarları nerede? Arabamın anahtarları nerede? Quiero saber qué está pasando aquí. Burada ne olduğunu bilmek istiyorum. Burada neler olduğunu bilmek istiyorum. Por amor de Dios, ¿en qué estás pensando? Allah aşkına neyi düşünüyorsun? Tanrı aşkına, aklından ne geçiyor? Espero ir a Canadá el año que viene. Gelecek yıl Kanada'ya gitmeyi umuyorum. Seneye Kanada'ya gitmeyi umuyorum. Ahora me tengo que ir. Şimdi gitmeliyim. Şimdi gitmem gerek. Tu madre es muy joven, ¿verdad? Annen çok genç, değil mi? Annen çok genç, değil mi? Tom odia su nombre. Tom adından nefret ediyor. Tom isminden nefret ediyor. Tom enseña francés en un instituto. Tom bir lisede Fransızca öğretiyor. Tom lisede Fransızca öğretiyor. Tom prefiere quedarse. Tom kalmayı tercih eder. Tom burada kalmayı tercih ediyor. Los trabajadores no tienen ningún incentivo para trabajar más duro. işçilerin daha fazla çalışmak için istekleri yok. İşçilerin daha fazla çalışmak için hiçbir teşvikleri yok. Tus padres no vinieron, ¿no es así? Annen ve baban gelmedi, değil mi? Ailen gelmedi, değil mi? Es mi hijo. O benim oğlum. O benim oğlum. Tiene problemas en la escuela. Onun okulda sorunları var. Okulda sorunları var. ¿Cómo puede ser Tom tan despiadado? Tom nasıl bu kadar zalim olabilir? Tom nasıl bu kadar acımasız olabilir? Tom no sabía a qué hora tenía que estar allí. Tom saat kaçta orada olması gerektiğini bilmiyordu. Tom ne zaman orada olmam gerektiğini bilmiyordu. Eres descuidado. Sen dikkatsizsin. Dikkatsizsin. ¿Dónde hay que deshacernos de los desechos? Çöpü nereye atabiliriz? Bu atıklardan nerede kurtulmalıyız? ¡Yo también! Ben de! Ben de! ¡Es realmente fantástico! Gerçekten harika. Bu gerçekten harika! Nos conocemos muy bien. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Nunca he oído a Tom hablar francés. Tom'un Fransızca konuştuğunu hiç duymadım. Tom'un Fransızca konuştuğunu hiç duymadım. Ahora todos somos un equipo. Şimdi hepimiz bir takımız. Artık hepimiz bir takımız. Generalmente me voy a casa a las cuatro. Ben genellikle dörtte eve giderim. Genelde saat 4'te eve giderim. Tom todavía está escuchando. Tom hâlâ dinliyor. Tom hala dinliyor. Creemos que fue Tom quien mató a Mary. Mary'yi öldürenin Tom olduğuna inanıyoruz. Mary'yi Tom'un öldürdüğünü düşünüyoruz. Eso me hizo reír. O beni güldürdü. Bu beni güldürdü. ¿Por qué estudias francés? Neden Fransızca çalışıyorsun? Neden Fransızca okuyorsun? ¿Le duele el estómago? Karnınız mı ağrıyor? Karnınız ağrıyor mu? Yo alimenté al perro. Ben köpeği besledim. Köpeği ben besledim. Todos siguieron trabajando. Herkes çalışmaya devam etti. Herkes çalışmaya devam etti. ¿Está hablando en inglés, francés o alemán? O, İngilizce mi, Fransızca mı yoksa Almanca mı konuşuyor? İngilizce mi, Fransızca mı Almanca mı konuşuyor? Tom habla bien francés, pero no perfecto. Tom iyi Fransızca konuşur, ama mükemmel değil. Tom iyi Fransızca konuşuyor ama mükemmel değil. ¿Hablasteis ayer con mi padre? Dün babamla konuştunuz mu? Dün babamla konuştunuz mu? Me voy a acostar después de estudiar. Çalıştıktan sonra yatmaya giderim. Dersten sonra yatacağım. La semana que viene tendrás más tiempo. Gelecek hafta daha fazla zamanın olacak. Gelecek hafta daha çok vaktin olacak. ¿Él me quiere? O beni seviyor mu? Beni seviyor mu? No me hagas hacer esto. Bana bunu yaptırma. Bana bunu yaptırma. No soporto a los niños traviesos. Yaramaz çocuklara katlanamıyorum. Yaramaz çocuklara dayanamıyorum. ¿Qué es este olor? Bu koku nedir? Bu koku da ne? Él no come nada más que fruta. O, meyveden başka bir şey yemez. Meyveden başka bir şey yemiyor. Está aquí. O burada. Burada. Él es un amigo de mi hermano. O kardeşimin bir arkadaşıdır. Kardeşimin bir arkadaşı. No lo puedes vender. Onu satamazsın. Onu satamazsın. Cuando llueve, ella coge el autobús. Yağmur yağdığında, otobüse biner. Yağmur yağdığında otobüse biner. ¿Fumas? Sigara içiyor musun? Sigara içer misin? Eran unos veinte dólares. O yaklaşık yirmi dolardı. Yaklaşık 20 dolardı. En la escuela aprendimos a leer en francés, pero la verdad es que no aprendimos cómo hablar. Okulda Fransızcayı nasıl okuyacağımızı öğrendik ama onu nasıl konuşacağımızı gerçekten öğrenmedik. Okulda Fransızca okumayı öğrendik ama gerçek şu ki, nasıl konuşulacağını öğrenemedik. ¿Te lo puedes creer? Ona inanabiliyor musun? Buna inanabiliyor musun? Soy como mi madre. Ben anneme benzerim. Annem gibiyim. Quiero estar en este grupo. Bu grupta olmak istiyorum. Bu grupta olmak istiyorum. No tengo un pasaje. Biletim yok. Biletim yok. Tom no es muy sociable. Tom çok sosyal değildir. Tom pek sosyal biri değildir. Tom le pidió a Mary que le hablara de la casa en la que vivía cuando era niña. Tom Mary'nin ona çocukken yaşadığı evden bahsetmesini rica etti. Tom, Mary'den küçük bir kızken yaşadığı evi anlatmasını istedi. No puedo dormir por las noches. Gece uyuyamıyorum. Geceleri uyuyamıyorum. ¿De qué sirven las matemáticas? Matematik ne işe yarar? Matematiğin ne faydası var? ¿Quién hizo la foto? Resmi kim aldı? Fotoğrafı kim çekti? Puedes venir conmigo. Sen benimle gelebilirsin. Benimle gelebilirsin. Volvamos al trabajo. İşe geri dönelim. İşimize geri dönelim. Sabes lo que quiero. Ne istediğimi biliyorsun. Ne istediğimi biliyorsun. Vi a una chica con el pelo largo. Ben uzun saçlı bir kız gördüm. Uzun saçlı bir kız gördüm. Volveré la próxima semana. Önümüzdeki hafta geri geleceğim. Gelecek hafta tekrar geleceğim. Tom me dijo que esperara aquí. Tom burada beklememi söyledi. Tom burada beklememi söyledi. Solía vivir aquí. O burada yaşardı. Eskiden burada yaşardım. ¿Por qué debería creerte? Niçin sana inanmalıyım? Sana neden inanayım? Tom abrió la puerta. Tom kapıyı açtı. Tom kapıyı açtı. Eran tiempos felices. Onlar mutlu zamanlardı. Mutlu zamanlardı. ¿Quiénes son estas personas? Bu insanlar kimdir? Kim bu insanlar? Estoy leyendo una carta. Bir mektup okuyorum. Bir mektup okuyorum. Voy a la escuela a las ocho. Saat sekizde okula giderim. Sekizde okula gidiyorum. Mi madre tiene cuatro hermanos. Annemin dört erkek kardeşi var. Annemin dört kardeşi var. La puerta se abre sola. Kapı kendi kendine açılıyor. Kapı kendi kendine açılıyor. ¿Cómo se puede hacer? O nasıl yapılabilir? Bu nasıl yapılabilir? Estaré en casa temprano. Erken evde olacağım. Erkenden evde olurum. Tom debería estar llegando a casa. Tom eve gidiyor olmalı. Tom eve geliyor olmalı. John está haciendo un buen trabajo en la oficina. John, ofiste iyi iş yapıyor. John ofiste iyi iş çıkarıyor. Tom no cree ser capaz de hacerlo. Tom onu yapabileceğini sanmıyor. Tom bunu yapabileceğini düşünmüyor. Buena suerte con tu examen. Sınavında iyi şanslar. Sınavında iyi şanslar. Te necesito aquí. Burada sana ihtiyacım var. Sana burada ihtiyacım var. John no es mi hermano, sino mi primo. John erkek kardeşim değil fakat benim kuzenim. John benim kardeşim değil, kuzenim. ¿Hay alguna aplicación para eso? Şunun için bir uygulama (app) var mı? Bunun için bir uygulama var mı? Estamos en huelga. Grevdeyiz. Grevdeyiz. Él es el presidente del banco. O, bankanın başkanıdır. Bankanın başkanı. ¿Qué vas a hacer si él no viene? Eğer o gelmezse, ne yapacaksın? Gelmezse ne yapacaksın? No quiero su dinero. Onların parasını istemem. Paranızı istemiyorum. El trabajo lo debe hacer Tom. İş Tom tarafından yapılmalı. İşi Tom yapmalı. Parece una pesadilla. Kötü bir rüya gibi. Kabus gibi görünüyor. Creo que estás cometiendo un error. Sanırım hata yapıyorsun. Bence hata yapıyorsun. No te me acerques, estoy resfriado. Bana yaklaşma, soğuk almışım. Benden uzak dur. Üşüttüm. Estaré aquí de lunes a jueves. Pazartesiden Perşembeye kadar burada olacağım. Pazartesiden perşembeye kadar buradayım. Podemos ir ahí con la ayuda de un auto. Biz oraya bir araba yardımı ile gidebiliriz. Oraya arabayla gidebiliriz. Creo que será mejor. Daha iyi olacağına inanıyorum. Bence böylesi daha iyi. Tom debe de tener hambre. Tom aç olmalı. Tom acıkmış olmalı. Necesito que me ayudes. Bana yardım etmene ihtiyacım var. Yardımına ihtiyacım var. No está aquí. O, burada değildir. Burada değil. Estoy verdaderamente contento con mi auto nuevo. Yeni arabamdan gerçekten memnunum. Yeni arabamdan çok memnunum. Quería hablar de esto contigo. Bunun hakkında seninle konuşmak istedim. Bunu seninle konuşmak istiyordum. Entendió lo que quería decir y sonrió. O, ne demek istediğimi anladı ve gülümsedi. Ne demek istediğini anladı ve gülümsedi. Tomé prestado el martillo de mi padre para construir una caseta para perros. Bir köpek kulübesi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım. Köpek kulübesi yapmak için babamın çekicini ödünç aldım. ¿Puedes empezar mañana? Yarın başlayabilir misin? Yarın başlayabilir misin? No tenía prisa. Acelem yoktu. Acelesi yoktu. Es un hombre sin suerte. O şanssız bir adam. Şanssız bir adam. No tengas miedo de cometer errores. Hatalar yapmaktan korkma. Hata yapmaktan korkma. Hay un hombre y una mujer. Bir erkek ve bir kadın var. Bir erkek ve bir kadın var. Soy más guapa que tú. Ben senden daha güzelim. Senden daha güzelim. Sé un poco de español. Biraz İspanyolca biliyorum. Biraz İspanyolca biliyorum. A Tom no le gusta el jazz. Tom jazz sevmez. Tom caz sevmez. Harry, estoy preocupado. Harry, endişeliyim. Harry, endişeleniyorum. Os estaré esperando en mi habitación. Odamda sizi bekliyor olacağım. Odamda sizi bekliyor olacağım. Tengo muchos amigos que viven y trabajan en Turquía. Türkiye'de yaşayan ve çalışan birçok arkadaşım var. Türkiye'de yaşayan ve çalışan bir sürü arkadaşım var. Miré fijamente al hombre. Ben adama baktım. Adama baktım. No quieren envejecer. Yaşlanmak istemiyorlar. Yaşlanmak istemiyorlar. Me gusta vuestra ciudad. Şehrinizi seviyorum. Şehrinizi sevdim. Ésta es una foto de mi hermana. Bu, kız kardeşimin bir resmidir. Bu kız kardeşimin fotoğrafı. Mary es camarera. Mary bir garson. Mary bir garson. ¿Estás buscando algo? Bir şey mi arıyorsun? Bir şey mi arıyorsun? ¿Por qué ya no juega conmigo? Neden artık o benimle oynamıyor? Neden artık benimle oynamıyor? Sé quién vive en esa casa. O evde kim yaşıyor biliyorum. O evde kimin yaşadığını biliyorum. Lo siento, pero sus nombres no están en la lista. Üzgünüm fakat isimleriniz listede değil. Üzgünüm ama isimleri listede yok. Él vive con su madre. O, annesiyle yaşıyor. Annesiyle yaşıyor. ¿Es verdad que eres profesor de instituto? Lise öğretmeni olduğun doğru mu? Lise öğretmeni olduğun doğru mu? Este gato no es nuestro. Bu kedi bizim değil. Bu kedi bizim değil. Creía que estaba enferma. Onun hasta olduğunu düşündüm. Hasta olduğunu sanıyordum. Tom no quiere admitir cuánto echa de menos a Mary. Tom Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor. Tom, Mary'yi ne kadar özlediğini itiraf etmek istemiyor. Cámbiate de ropa, estás empapado. Kıyafetini değiştir, ıslaksın. Üstünü değiştir. Sırılsıklam olmuşsun. Él lo dejó todo a la suerte. O, her şeyi şansa bıraktı. Her şeyi şansa bıraktı. Amigos, estoy muy enfadado con vosotros. Size gerçekten kızgınım arkadaşlar. Beyler, size çok kızgınım. ¡Hermoso día! Güzel bir gün! Güzel bir gün! El hombre murió en un accidente de coche. Adam bir araba kazasında öldü. Adam bir araba kazasında öldü. Solo quería darte las gracias. Ben sadece sana teşekkür etmek istedim. Sadece teşekkür etmek istedim. Este es el hombre que esperaba. Bu beklediğim adamdır. İşte beklediğim adam. Si es posible hoy deberías evitar a Tom. Está muy enfadado contigo. Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın. Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. La vida no acaba nunca, pero la vida en la Tierra sí. Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter. Hayat asla bitmez, ama Dünya'daki yaşam biter. ¿Quién es el afortunado? Şanslı adam kim? Kim bu şanslı adam? No bebas cerveza antes de irte a acostar. Lütfen yatmaya gitmeden önce bira içmeyin. Yatmadan önce bira içme. Me olvidé de comprarle flores a Mary. Mary'ye çiçek satın almayı unuttum. Mary'ye çiçek almayı unuttum. Tom cometió muchos errores. Tom çok hata yaptı. Tom bir sürü hata yaptı. He visto una cosa. Bir şey gördüm. Bir şey gördüm. ¿Qué es lo que quieres vendernos? Bize satmak istediğin nedir? Bize ne satmak istiyorsun? Estuve ausente del colegio por enfermedad. Hastalık nedeniyle okulda yoktum. Hasta olduğum için okulu asmıştım. ¿Cuánto te pagó Tom? Tom sana ne kadar ödedi? Tom sana ne kadar ödedi? ¿Te gustaría que dijese la verdad? Gerçeği anlatmamı ister misin? Gerçeği söylememi ister misin? Él y yo somos amigos. O ve ben arkadaşız. O ve ben arkadaşız. Tom quiere hacer feliz a Mary. Tom Mary'yi mutlu yapmak istiyor. Tom, Mary'i mutlu etmek istiyor. No hables así. Öyle konuşma. Böyle konuşma. Esta caja está llena de libros. Bu kutu kitaplarla dolu. Bu kutu kitaplarla dolu. Ese niño se parece mucho a su padre. Şu çocuk babasına çok benziyor. O çocuk babasına çok benziyor. No hables con tal desprecio contra las cosas santas, ni siquiera en broma. Kutsal şeylere karşı şaka bile olsa bu kadar saygısızca konuşma. Kutsal şeylere böyle hakaret etme, şaka bile yapma. Si él no te gusta, ¿por qué le estabas hablando? Onu sevmiyorsan,neden onunla konuşuyorsun? Eğer ondan hoşlanmıyorsan, neden onunla konuşuyordun? Tom pescó a Mary esculcando exhaustivamente entre sus cosas. Tom Mary'yi onun işini baştan sona incelerken yakaladı. Tom, Mary'yi eşyalarını karıştırırken yakaladı. Tom no cantó. Tom şarkı söylemedi. Tom şarkı söylemedi. Tengo que parar a Tom. Tom'u durdurmalıyım. Tom'u durdurmalıyım. Los perdimos. Onları kaybettik. Onları kaybettik. He oído que el Sr. Inoue se ha alojado en ese hotel. Bay Inoue'nin o otelde kaldığını duydum. Bay Inoue'nun o otelde kaldığını duydum. Estoy seguro de que todo saldrá bien. Her şeyin iyi gideceğinden eminim. Eminim her şey yoluna girecektir. Por favor, baja de mi coche. Lütfen arabamdan in. Lütfen arabamdan in. Me gusta ducharme por la noche. Geceleri duş almayı severim. Geceleri duş almayı severim. ¿Por qué no nos vamos a ver una película? Niçin gidip bir film izlemiyoruz? Neden sinemaya gitmiyoruz? No quiero la ayuda de Tom. Tom'un yardımını istemiyorum. Tom'un yardımını istemiyorum. Lo uso todos los días. Ben onu her gün kullanırım. Bunu her gün kullanıyorum. Todo está muy barato. Her şey çok ucuz. Her şey çok ucuz. Tarde o temprano la suerte lo abandonará. Er ya da geç şans onu terk edecek. Er ya da geç şans onu terk edecek. ¿Lo estás viendo? Onu izliyor musun? Onu görüyor musun? ¿Qué haces esta noche? Bu gece ne yapıyorsun? Bu gece ne yapıyorsun? Se fue hace una hora. Bir saat önce ayrıldı. Bir saat önce gitti. Dejamos África para siempre. Ebediyen Afrika'yı terk ettik. Afrika'yı sonsuza dek terk ettik. ¿No sientes alguna molestia de vivir en el extranjero? Yurt dışında yaşamaktan hiç rahatsızlık hissetmiyor musun? Yurtdışında yaşamak seni rahatsız etmiyor mu? Tom no quiere mi ayuda. Tom yardımımı istemiyor. Tom yardımımı istemiyor. ¿Cuánto tiempo tenemos que quedarnos aquí? Burada ne kadar kalmak zorundayız? Burada ne kadar kalmamız gerekiyor? Él aún tiene tres sirvientes. Hala üç uşağa sahip. Hala üç hizmetçisi var. Estoy buscando comida. Yemek arıyorum. Yiyecek bir şeyler arıyorum. ¿Qué idioma sueles hablar en casa? Evde genellikle hangi dili konuşursun? Evde hangi dili konuşuyorsun? No me acuerdo de la letra de la canción. Şarkı sözlerini hatırlayamıyorum. Şarkının sözlerini hatırlamıyorum. No trabaja, está en paro. Çalışmıyor, işsiz. Çalışmıyor, işsiz. Hola, Susan, ¿qué tal? Merhaba, Susan. Nasılsın? Merhaba Susan, nasılsın? Quiero ayudaros. Size yardım etmek isterim. Size yardım etmek istiyorum. ¿Por qué le preguntas a Tom? Neden Tom'u soruyorsun? Neden Tom'a soruyorsun? Mi profesor es el señor Haddad. Benim öğretmenim Bay Haddaddır. Öğretmenim Bay Haddad. Ella esperó que él llegara a casa. O, onun eve gelmesini bekledi. Eve gelmesini bekledi. Mi hermana se casó con un profesor de instituto el pasado junio. Kız kardeşim geçen haziranda bir lise öğretmeniyle evlendi. Kız kardeşim geçen Haziran bir lise öğretmeniyle evlendi. Tom se montó en su coche, cerró la puerta y se alejó. Tom arabasına bindi, kapıyı kapattı ve uzaklaştı. Tom arabasına binmiş, kapıyı kilitlemiş ve uzaklaşmış. No puedes beber agua del mar porque es demasiado salada. Çok tuzlu olduğu için deniz suyunu içemezsin. Deniz suyu içemezsin çünkü çok tuzludur. Mis amigos me llaman Ken. Arkadaşlarım bana Ken diyorlar. Arkadaşlarım bana Ken der. Todavía está enfermo en la cama. O, hâlâ yatakta hasta. Hala yatakta hasta. ¿Tom quería que le esperásemos? Tom beklememizi istedi mi? Tom onu beklememizi mi istedi? Sabe tocar muy bien el piano. O, çok iyi piyano çalabilir. Piyanoyu çok iyi çalıyor. Trabaja mucho más que antes. Eskisinden çok daha fazla çalışıyor. Eskisinden çok daha fazla çalışıyor. Me quedaré con ella. Onunla kalacağım. Ben onunla kalırım. ¿Hay algún restaurante cerca de aquí? Yakında bir restoran var mı? Yakınlarda bir restoran var mı? Murió en un accidente de avión. O bir uçak kazasında öldü. Bir uçak kazasında öldü. Tom podía entender que Mary estaba enfadada. Tom Mary'nin kızgın olduğunu anlayabiliyordu. Tom, Mary'nin kızgın olduğunu anlayabilirdi. Tom tiene quince minutos para almorzar. Tom'un öğlen yemeği için 15 dakikası var. Tom'un öğle yemeği için 15 dakikası var. Quédese ahí. Orada kalın. Olduğun yerde kal. No veo mucho a Tom. Ben Tom'u çok görmüyorum. Tom'u pek göremiyorum. Creo que deberías preguntarle. Sanırım ona sormalısın. Bence ona sormalısın. Tom me dejó sus llaves. Tom anahtarları bana bıraktı. Tom anahtarlarını bana bıraktı. Él tiene dolor de cabeza. Başı ağrıyor. Başı ağrıyor. Tom está buscando las llaves de su coche. Tom arabasının anahtarlarını arıyor. Tom arabasının anahtarlarını arıyor. No veo el coche de Tom. Tom'un arabasını görmüyorum. Tom'un arabasını göremiyorum. Solo quiero saber qué ha pasado. Sadece ne olduğunu bilmek istiyorum. Sadece ne olduğunu bilmek istiyorum. ¡Qué maravillosa máquina! Ne kadar harika bir makine. Ne harika bir makine! John es dos años mayor que yo. John benden iki yaş daha büyük. John benden iki yaş büyük. "¿Me conoces?" "No, no te conozco." Beni tanıyor musun? - Hayır, seni tanımıyorum. "Beni tanıyor musun?" "Hayır, seni tanımıyorum." ¿Vas a comer? Yemek yiyecek misin? Yemek yiyecek misin? El perro está en la casa. Köpek evde. Köpek evde. No le digas a Tom que estoy aquí. Burada olduğumu Tom'a söyleme. Tom'a burada olduğumu söyleme. Estoy enseñando. Öğretiyorum. Ders veriyorum. Se había enamorado de él. O, ona âşık olmuştu. Ona aşık olmuştu. Me pregunto si me casaré algún día. Evlenip evlenmeyeceğimi merak ediyorum. Acaba bir gün evlenecek miyim? ¿Cuántas bolsas tienes? Kaç tane çantan var? Kaç torban var? Yo voy a la escuela con él. Onunla birlikte okula giderim. Onunla aynı okula gidiyorum. Hay alguien en la casa. Evde biri var. Evde biri var. Recordaré esta tarde. Ben bu akşamı hatırlayacağım. Bu öğleden sonrayı hatırlayacağım. ¿Sabes lo que has hecho? Ne yaptığını biliyor musun? Ne yaptığının farkında mısın? El soborno salió a la luz. Rüşvet açığa çıktı. Rüşvet açığa çıktı. Todavía tengo el jersey que me diste cuando tenía trece años. Ben hala bana on üç yaşındayken verdiğin kazağa sahibim. 13 yaşındayken bana verdiğin kazak hala bende. ¿Cuánto tiempo tendremos que esperar? Ne kadar beklemek zorunda kalacağız? Daha ne kadar bekleyeceğiz? Llámanos esta tarde. Bu akşam bizi ara. Öğleden sonra bizi ara. Ven a ayudarme. Gel bana yardım et. Gel de bana yardım et. Tom estaba sentado bajo un árbol leyendo un libro. Tom bir kitap okurken bir ağacın altında oturuyordu. Tom bir ağacın altında oturmuş kitap okuyordu. Es mi hermano. O benim erkek kardeşim. O benim kardeşim. Ellos tienen información. Onların bilgisi var. Ellerinde bilgi var. Es posible que llueva. Yağmur yağması ihtimali var. Yağmur yağabilir. Tienes cinco minutos. Beş dakikan var. Beş dakikan var. No merezco vuestra amistad. Arkadaşlığınızı hak etmiyorum. Dostluğunuzu hak etmiyorum. Tom tiene novia. Tom'un bir kız arkadaşı var. Tom'un kız arkadaşı var. Duerma bien, Timmy. İyi uyu Timmy. İyi uykular Timmy. ¿Comes carne? Et yer misin? Et yer misin? Tom, tu vida está en peligro. Tom, hayatın tehlikede. Tom, hayatın tehlikede. La hierba usada en esta salsa para pasta puede ser perejil. Bu makarna sosunda kullanılan bitki maydanoz olabilir. Makarna sosunda kullanılan ot maydanoz olabilir. Creo que sé cuál es el problema. Sanırım sorunun ne olduğunu biliyorum. Sanırım sorunun ne olduğunu biliyorum. Por favor, siéntese aquí. Buraya oturun, lütfen. Lütfen buraya oturun. Los dos somos amigos. Biz ikimiz arkadaşız. İkimiz de arkadaşız. Cogí el autobús equivocado. Ben yanlış bir otobüse bindim. Yanlış otobüse binmişim. Ayer escribió una carta. O dün bir mektup yazdı. Dün bir mektup yazdı. Esas flores han muerto. Şu çiçekler ölmüş. O çiçekler öldü. ¿A qué hora vas a desayunar? Ne zaman kahvaltı yapacaksınız? Kahvaltın kaçta? Creo que lo he entendido. Sanırım anladım. Sanırım anladım. Hoy es nuestro último día de vacaciones. Bugün tatilimizin son günü. Bugün tatilimizin son günü. Estás en peligro, Tom. Tehlikedesin, Tom. Tehlikedesin Tom. ¿Quieres salvarlos? Onları korumak ister misin? Onları kurtarmak mı istiyorsun? ¿No estaban en casa? Evde değil miydiniz? Evde değil miydiniz? Cojo un taxi para ir a la estación de tren. Tren istasyonuna gitmek için bir taksiye binerim. Tren istasyonuna gitmek için taksi tutarım. Estoy haciendo pan. Ekmek pişiriyorum. Ekmek yapıyorum. Tom mintió acerca de su edad, por lo que María pensó que él era mucho mayor de lo que realmente era. Tom yaşı hakkında yalan söyledi, bu yüzden Mary onun gerçekten olduğundan çok daha yaşlı olduğunu düşündü. Tom yaşı hakkında yalan söyledi, bu yüzden Maria onun olduğundan çok daha yaşlı olduğunu düşündü. Para muchos, el sueño americano se convirtió en una pesadilla. Birçokları için Amerikan rüyası bir kâbus oldu. Birçokları için Amerikan rüyası bir kabusa dönüştü. ¿Por qué aguantas eso? Neden buna katlanıyorsun? Neden buna katlanıyorsun? Olivia y Emma son amigas. Olivia ve Emma arkadaşlar. Olivia ve Emma arkadaş. Le aconsejó que fuera allá. O onun oraya gitmesini tavsiye etti. Oraya gitmesini tavsiye etti. ¡Sólo dígame qué hacer! Sadece ne yapacağımı söyleyin! Sadece bana ne yapacağımı söyle! ¿Puedo ir al bosque ahora? Ormana şimdi gidebilir miyim? Artık ormana gidebilir miyim? Alguien ha intentado matarme. Biri beni öldürmeye çalıştı. Biri beni öldürmeye çalıştı. Un pájaro puede volar. Bir kuş uçabilir. Bir kuş uçabilir. No juegues con sus sentimientos. Onun duyguları ile oyun oynama. Onun duygularıyla oynama. La gente está jugando béisbol. İnsanlar beyzbol oynuyorlar. İnsanlar beyzbol oynuyor. Tengo algunas ideas buenas pero necesito dinero. Birkaç harika fikrim var ama paraya ihtiyâcım var. Bazı iyi fikirlerim var ama paraya ihtiyacım var. ¿Tienen computadora? Bilgisayarları var mı? Bilgisayarınız var mı? ¿Dormiste con él? Onunla uyudun mu? Onunla yattın mı? Fue asesinado por su propio hermano. Kendi erkek kardeşi tarafından öldürüldü. Öz kardeşi tarafından öldürüldü. Abre la botella. Şişeyi aç. Şişeyi aç. No quiero morir mañana. Yarın ölmek istemiyorum. Yarın ölmek istemiyorum. Siempre quise tener una hija. Her zaman bir kız çocuğu istedim. Hep bir kızım olsun istemişimdir. Es una mala persona. O kötü bir kişi. O kötü bir insan. Las últimas lluvias causaron inundaciones. Son yağmurlar sele sebep oldu. Son yağmurlar sellere neden oldu. No siempre estamos en casa los domingos. Pazar günleri her zaman evde değiliz. Pazarları her zaman evde olmuyoruz. ¿Pensáis que soy idiota? Sizce ben aptal mıyım? Beni aptal mı sanıyorsunuz? Vivimos en Nueva York. New York'ta yaşıyoruz. New York'ta yaşıyoruz. El tiempo está de nuestra parte. Zaman bizim tarafımızda. Zaman bizden yana. ¿Lo quieres o no? Onu istiyor musun yoksa istemiyor musun? İstiyor musun, istemiyor musun? Trabajas mucho. Çok çalışıyorsun. Çok çalışıyorsun. Tom ayudó a Mary con su trabajo. Tom Mary'ye işinde yardım etti. Tom, Mary'nin çalışmasına yardım etti. No me gusta la política. Politikayı sevmiyorum. Politikayı sevmem. Nunca lo pedí. Ben onu asla istemedim. Bunu hiç istemedim. Eras mi amiga. Benim arkadaşımdın. Sen benim arkadaşımdın. Tom parece creerse todo lo que dice Mary. Tom Mary'nin söylediği her şeye inanıyor gibi görünüyor. Tom, Mary'nin söylediği her şeye inanıyor gibi görünüyor. Estoy intentando ayudarte. Sana yardım etmeye çalışıyorum. Sana yardım etmeye çalışıyorum. A Tom le encanta su trabajo. Tom işini seviyor. Tom işini çok seviyor. Tom está pelón. Tom kel. Tom kelleşti. Esta agua es buena para beber. Bu su içmek için iyidir. Bu su içmek için iyi. ¿Vendrá la policía? Polis gelecek mi? Polis gelecek mi? Parece estar enamorada de mi hermano. O, erkek kardeşime âşık gibi görünüyor. Kardeşime aşık gibi görünüyor. ¿Cuál es vuestro trabajo? Sizin işiniz nedir? Sizin işiniz ne? Tom habla bien francés. Tom Fransızcayı iyi konuşur. Tom iyi Fransızca konuşuyor. Tom tiene tres tíos. Tom'un üç eniştesi var. Tom'un üç amcası var. Me ayudó mi amigo. Arkadaşım bana yardım etti. Arkadaşım bana yardım etti. Australia no es Austria. Avustralya Avusturya değil. Avustralya Avusturya değil. Silencio. No hables en clase. Sessiz ol. Sınıfta konuşma. Sessiz ol, sınıfta konuşma. Durmamos un poco. Biraz uyuyalım. Hadi biraz uyuyalım. Hablemos en francés. Fransızca konuşalım. Fransızca konuşalım. Ojalá tocaran esta canción una y otra vez. Umarım bu şarkıyı tekrar tekrar çalarlar. Keşke bu şarkıyı tekrar tekrar çalsalar. ¿Puedo irme pronto a casa? Eve erken gidebilir miyim? Yakında eve gidebilir miyim? Lo haremos mañana. Onu yarın yapacağız. Yarın yaparız. No te dejes llevar mucho. Kendini çok kaptırma. Kendini fazla kaptırma. Por desgracia, estas hermosas palabras no son mías. Maalesef bu güzel kelimeler benim değil. Ne yazık ki bu güzel sözler bana ait değil. El búho ulula. Baykuş öter. Baykuş ulula. Odio el café. Kahveden nefret ederim. Kahveden nefret ederim. Leo libros. Kitaplar okurum. Kitap okuyorum. Aquí no se puede fumar. Burada sigara içilemez. Burada sigara içilmez. El avión llegó puntual a Nueva York. Uçak New York'a zamanında vardı. Uçak New York'a zamanında geldi. No puedo encontrar mi bolsa. Ben çantamı bulamıyorum. Çantamı bulamıyorum. ¡Déjame sola! Beni yalnız bırak! Beni rahat bırak! ¿Quién sabe hablar inglés? Kim İngilizce konuşabilir? İngilizce bilen var mı? Se pondrá bueno pronto. O kısa sürede iyileşecek. Yakında iyi olacak. Se llama Tomoyuki Ogura. Onun adı Tomoyuki Ogura. Adı Tomoyuki Ogura. Quiero vivir en casa con mi familia. Evde, ailemle birlikte yaşamak istiyorum. Evde ailemle yaşamak istiyorum. Tengo que comprar uno. Ben bir tane almalıyım. Bir tane almam lazım. Ese teclado es costoso. Bu klavye pahalı. Bu klavye çok pahalı. Estoy aquí para aprender. Öğrenmek için buradayım. Öğrenmek için buradayım. ¿Se ha despertado el bebé? Bebek uyandı mı? Bebek uyandı mı? ¿Cuál es el primer nombre del señor Johnson? Bay Johnson'ın ilk adı nedir? Bay Johnson'ın ilk adı ne? Sí, ahora mismo voy. Evet, şimdi geliyorum. Evet, hemen geliyorum. ¿Yo dije eso? Onu söyledim mi? Öyle mi dedim? Me gustaba jugar al tenis los fines de semana. Hafta sonunda tenis oynamayı sevdim. Hafta sonları tenis oynamayı severdim. La reunión empieza a las tres. Toplantı üçte başlar. Toplantı 3'te başlıyor. He conocido días mejores. Daha iyi günler biliyorum. Daha iyi günlerim olmuştu. Tom es el líder. Tom liderdir. Tom lider. Parecía que él estaba bien. O, iyi gibi görünüyordu. İyi görünüyordu. Esperaban que ganara Inglaterra. Onlar İngilizlerin kazanmasını umuyorlardı. İngiltere'nin kazanacağını umuyorlardı. No tienen coche. Onların bir arabası yok. Arabaları yok. Quiero a todos mis amigos. Bütün arkadaşlarımı seviyorum. Bütün arkadaşlarımı seviyorum. ¿Quieres un poco de sopa? Biraz çorba ister misin? Çorba ister misin? No me gustaría estar en tu lugar. Senin yerinde olmak istemezdim. Senin yerinde olmak istemezdim. Estoy aprendiendo noruego. Norveççe öğreniyorum. Norveççe öğreniyorum. No tienes buen aspecto. İyi görünmüyorsun. İyi görünmüyorsun. ¿Tienes hambre? Aç mısın? Aç mısın? Tom no corre tan rápido como Bill. Tom Bill kadar hızlı koşmaz. Tom Bill kadar hızlı koşamaz. Tom no puede volver a casa nunca. Tom asla tekrar eve gidemez. Tom asla eve dönemez. No quería que te fueras. Gitmeni istemedim. Gitmeni istemedim. Esa canción siempre me recuerda a mi infancia. Şarkı her zaman çocukluğumu hatırlatır. Bu şarkı bana çocukluğumu hatırlatıyor. Tony podía ver un río y un puente viejo. Tony, bir nehir ve eski bir köprü görebiliyordu. Tony eski bir nehir ve köprü görebiliyordu. Eres mi mejor amigo. Sen benim en iyi arkadaşımsın. Sen benim en iyi arkadaşımsın. Estaba rojo como un tomate. O domates gibi kırmızıydı. Domates gibi kıpkırmızıydı. Hay muchos árboles altos en el parque. Parkta bir sürü uzun ağaç var. Parkta bir sürü uzun ağaç var. No salgo mucho. Çok dışarı çıkmam. Pek dışarı çıkmıyorum. No ha vuelto de la montaña. O, dağdan geri dönmedi. Dağdan dönmedi. Cuatro hombres están cantando. Dört adam şarkı söylüyor. Dört adam şarkı söylüyor. Estoy comiendo aquí. Ben burada yemek yiyorum. Burada yemek yiyorum. La carta es para mí. Mektup benim için. Mektup bana. Estoy bien. İyiyim. İyiyim. Mi hermano pasó dos días en Roma. Kardeşim iki gün Roma'da kaldı. Kardeşim Roma'da iki gün geçirdi. Espero que mañana haga buen tiempo. Yarın havanın iyi olacağını umuyorum. Umarım yarın hava güzel olur. Tom se pregunta por qué Mary vino aquí sola. Tom, neden Mary'nin tek başına buraya geldiğini merak ediyor. Tom, Mary'nin neden buraya yalnız geldiğini merak ediyor. ¿Cuándo vinisteis aquí? Buraya ne zaman geldiniz? Buraya ne zaman geldiniz? ¿Ese niño es Tom o Ben? O çocuk Tom mu yoksa Ben mi? Bu çocuk Tom mu Ben mi? No me gustaría ser juez. Hakim olmak istemezdim. Yargıç olmak istemezdim. Llamamos a nuestro perro "White". Köpeğimizi "White " diye çağırıyoruz. Köpeğimize "White" adını verdik. Ellos no lo harán. Onu yapmayacaklar. Öyle bir şey yapmazlar. Esta película me resulta muy interesante. Bu film bence çok ilginç. Bu filmi çok ilginç buluyorum. Tom es el jefe de Mary. Tom Mary'nin patronu. Tom, Mary'nin patronu. ¿Durante cuánto tiempo estuvisteis allí?? Ne kadar zamandır orada kaldınız? Orada ne kadar kaldınız? Estoy cansado de esta monótona vida. Bu monoton hayattan yoruldum. Bu monoton hayattan bıktım. ¿Crees que Tom realmente quería hacerlo sin ayuda? Gerçekten Tom'un onu tek başına yapmak istediğini mi düşünüyorsun? Tom'un bunu gerçekten yardım almadan yapmak istediğini mi düşünüyorsun? Estamos aprendiendo francés. Fransızca öğreniyoruz. Fransızca öğreniyoruz. ¿En dónde están los policías? Polisler nerede? Polisler nerede? Vuelve aquí. Buraya geri gel. Buraya gel. No confíe en él. Ona güvenmeyin. Ona güvenme. Ese método tiene ventajas y desventajas. Bu yöntemin hem avantajları hem de dezavantajları var. Bu yöntemin avantajları ve dezavantajları var. ¿Qué robó Tom? Tom ne çaldı? Tom ne çaldı? Ya lo traje de vuelta. Onu geri getirdim. Onu geri getirdim. Vamos a ir. Gideceğiz. Gidiyoruz. Lo veo incluso en mis sueños. Onu rüyalarımda bile görüyorum. Rüyalarımda bile görüyorum. Le vi llorar. Onu ağlarken gördüm. Ağladığını gördüm. Esa es la razón por la que pregunté. Sormamın nedeni odur. Bu yüzden sordum. Tom tomó un autobús de regreso a Boston. Tom Boston'a dönmek için otobüse bindi. Tom Boston'a giden otobüse bindi. Veo a Tom. Tom'u görürüm. Tom'u görüyorum. Nos separamos. Biz ayrıldık. Ayrıldık. Tom no va a responder. Tom cevap vermeyecek. Tom cevap vermeyecek. Tom y Mary se hospedaron en un lujoso hotel. Tom ve Mary süslü bir otelde kaldı. Tom ve Mary lüks bir otelde kaldılar. Ahora no sé lo que quiero. Ne istediğimi bilmiyorum şimdi. Şimdi ne istediğimi bilmiyorum. Tom no quiere que le vean con Mary. Tom Mary ile görülmek istemiyor. Tom, Mary ile görülmek istemiyor. ¿Quieres conocerla? Onunla tanışmak istiyor musun? Onunla tanışmak ister misin? Soy muy afortunado. Ben çok şanslıyım. Çok şanslıyım. Ella cree todo lo que él dice. O, onun her söylediğine inanır. Söylediği her şeye inanıyor. Hoy preferiría estudiar que jugar. Bugün oyun oynamaktansa çalışmayı tercih ederim. Bugün oyun oynamaktansa ders çalışmayı tercih ederim. No hace falta que respondas. Cevap vermek zorunda değilsin. Cevap vermek zorunda değilsin. Esto es mucho. Bu çok fazla! Bu çok fazla. No tienes que venir aquí. Buraya gelmek zorunda değilsin. Buraya gelmek zorunda değilsin. Haga lo que quiera. İstediğinizi yapın. Ne istersen onu yap. ¡Muy buenos días! Hayırlı sabahlar! Günaydın! ¡Es súper fácil! Bu çok kolay! Bu çok kolay! Quiero comprar un sofá. Bir kanepe satın almak istiyorum. Kanepe almak istiyorum. De ningún modo pude encontrar tiempo para almorzar contigo. Seninle öğle yemeği yemeye bir türlü vakit bulamadım. Seninle öğle yemeği yemek için hiç vaktim olmadı. Bob intentó hablar con Anne, pero no pudo. Bob Anne ile konuşmaya çalıştı, ama yapamadı. Bob, Anne'le konuşmaya çalıştı ama konuşamadı. Compré una nueva bolsa. Ben yeni bir çanta satın aldım. Yeni bir çanta aldım. Ella nos quiere. O bizi sever. Bizi seviyor. Estoy demasiado ocupado para ir. Gidemeyecek kadar çok meşgulüm. Gitmek için çok meşgulüm. Tatoeba no es una red social. Tatoeba sosyal bir ağ değil. Tatoeba bir sosyal ağ değil. Voy a la escuela a las siete. Okula saat yedide giderim. Yedide okula gidiyorum. Casi lloré. Neredeyse ağladım. Neredeyse ağlayacaktım. Las otras chicas se burlaban de ella a causa de su ropa. Diğer kızlar onunla giysileri hakkında alay etti. Diğer kızlar kıyafetleri yüzünden onunla dalga geçiyorlardı. Me estoy muriendo de hambre. Ben açlıktan ölüyorum. Açlıktan ölüyorum. Siempre tengo sueño. Her zaman uykulu hissederim. Her zaman uykum gelir. Tom cogió un libro, lo abrió y lo empezó a leer. Tom bir kitap aldı, açtı ve okumaya başladı. Tom bir kitap aldı, açtı ve okumaya başladı. Tom tiene tres perros. Tom'un üç köpeği var. Tom'un üç köpeği var. Algo sucedió. Bir şey oldu. Bir şey oldu. Eres un chico travieso. Sen yaramaz bir çocuksun. Sen yaramaz bir çocuksun. Es tu cumpleaños, ¿verdad, Yuri? Senin doğum günün, değil mi, Yuri? Bugün senin doğum günün, değil mi Yuri? A Tom se le olvidó hacer los deberes. Tom ödevini yapmayı unuttu. Tom ödevini yapmayı unutmuş. ¿Los peces duermen? Balıklar uyur mu? Balıklar uyuyor mu? Saqué fotos bonitas. Güzel fotoğraflar çektim. Güzel fotoğraflar çektim. ¿Cantará Jane? Jane şarkı söyleyecek mi? Jane şarkı söyleyecek mi? Te prometo que volveré en menos de una hora. Bir saatten az bir zamanda döneceğime söz veriyorum. Söz veriyorum bir saat içinde dönerim. Se parece a su padre. O babasına benziyor. Babasına benziyor. Él leyó el libro en ocho días. O, kitabı sekiz günde okudu. Kitabı sekiz gün içinde okudu. ¿Ya has acabado de desayunar? Sabah kahvaltısını henüz bitirdin mi? Kahvaltını bitirdin mi? Me pregunto si el señor Oka enseñará inglés. Bay Oka'nın İngilizce öğretip öğretmeyeceğini merak ediyorum. Acaba Bay Oka İngilizce öğretecek mi? El español se habla en muchos países de América del Sur. İspanyolca, Güney Amerika'daki birçok ülkede konuşulur. Güney Amerika'daki birçok ülkede İspanyolca konuşuluyor. Ella no es tan joven como parece. O, göründüğü kadar genç değil. Göründüğü kadar genç değil. No puedo entender nada de lo que dices. Ne söylediğini hiç anlayamıyorum. Söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum. ¿Esta es tu familia? Bu senin ailen mi? Bu senin ailen mi? ¿Por qué dijo eso María? Maria onu niçin söyledi. Maria bunu neden söyledi? Necesitas un abogado. Bir avukata ihtiyacın var. Avukata ihtiyacın var. Ella le compró un vestido a su hija. O, kızına bir elbise aldı. Kızına bir elbise aldı. No tendremos que esperar mucho. Çok beklememiz gerekmeyecek. Fazla beklememize gerek yok. ¿Podéis andar? Yürüyebiliyor musunuz? Yürüyebilir misiniz? Voy a poner la mesa. Masayı hazırlayacağım. Masayı hazırlayayım. Ha sido un buen día. Güzel bir gündü. Güzel bir gündü. ¿Cuándo viene? O ne zaman gelir? Ne zaman geliyor? ¿Por qué no celebras una fiesta? Niçin bir parti vermiyorsun? Neden bir parti vermiyorsun? Gracias por su ayuda. Yardımınız için teşekkürler. Yardımınız için teşekkürler. Me casaré con una hermosa estonia. Estonyalı güzel bir kadınla evleneceğim. Güzel bir Estonyalıyla evleneceğim. Quien te dijo eso es un mentiroso. Bunu sana kim söylediyse yalancıdır. Bunu sana kim söylediyse, o bir yalancı. No necesitas mi ayuda. Yardımıma ihtiyacın yok. Yardımıma ihtiyacın yok. Tom no podía pensar en ninguna razón para no darle el regalo a Mary. Tom Mary'ye hediye vermemek için bir neden düşünemedi. Tom'un Mary'ye hediye vermemek için bir nedeni yoktu. Jugamos al tenis ayer. Biz dün tenis oynadık. Dün tenis oynadık. Tom llegó tarde como siempre. Tom her zamanki gibi geç kaldı. Tom her zamanki gibi geç kaldı. Puede que sea nuestro nuevo profesor. O bizim yeni öğretmenimiz olabilir. Yeni öğretmenimiz olabilir. Este es el peor libro que he leído. Bu, okuduğum en kötü kitap. Bu okuduğum en kötü kitap. Tom y María se enamoraron y decidieron casarse. Tom ve Mary aşık oldular ve evlenmeye karar verdiler. Tom ve Maria aşık oldu ve evlenmeye karar verdiler. Las botellas de cerveza están hechas de vidrio. Bira şişeleri camdan yapılır. Bira şişeleri camdan yapılmış. París es una ciudad más bien cara. Paris oldukça pahalı bir şehir. Paris pahalı bir şehirdir. Todos nos pusimos de pie al mismo tiempo. Hepimiz aynı anda ayağa kalktık. Hepimiz aynı anda ayağa kalktık. Solo estaba leyendo el periódico. Ben de tam gazeteyi okuyordum. Sadece gazete okuyordum. Parece muy asustada. O, çok korkmuş görünüyor. Çok korkmuş görünüyor. Tom reconoció de inmediato la voz de Mary. Tom Mary'nin sesini hemen tanıdı. Tom, Mary'nin sesini hemen tanıdı. Estoy viendo la televisión. Televizyon izliyorum. Televizyon izliyorum. ¿Quién cogió el dinero? Parayı kim aldı? Parayı kim aldı? ¿Qué está comiendo Ken? Ken ne yiyor? Ken ne yiyor? Tengo un regalo para ti. Sana bir hediyem var. Sana bir hediyem var. Yo soy más joven que él. Ben ondan daha gencim. Ben ondan daha gencim. Se dice que el siete es un número de la suerte. Yedinin şanslı bir rakam olduğu söylenir. Yedinin uğurlu bir sayı olduğu söyleniyor. Por favor, espera aquí un momento. Lütfen bir süre burada bekle. Lütfen biraz burada bekle. En el mundo hay 24 franjas horarias. Dünyada 24 saat dilimi vardır. Dünyada 24 zaman dilimi var. ¿Qué opinas? Ne düşünüyorsun? Ne düşünüyorsun? Mi hermano fuma mucho. Erkek kardeşim çok sigara içer. Kardeşim çok sigara içer. Solo es un niño. O sadece bir çocuk. O sadece bir çocuk. Tom no estaba esperando a nadie. Tom kimseyi beklemiyordu. Tom kimseyi beklemiyordu. Necesitas dinero. Paraya ihtiyacın var. Paraya ihtiyacın var. ¿Está todo preparado para mañana? Yarın için her şey hazır mı? Yarın için her şey hazır mı? ¿Dónde está la estación de metro más cercana? En yakın metro istasyonu nerede? En yakın metro istasyonu nerede? La noticia le rompió el corazón. Haber onun kalbini kırdı. Bu haber onun kalbini kırdı. Aquí puedes estudiar. Burada çalışabilirsin. Burada çalışabilirsin. Deberías ayudarme. Bana yardım etmelisin. Bana yardım etmelisin. Quiero estar solo. Yalnız olmak istiyorum. Yalnız kalmak istiyorum. ¿A qué hora llega este tren a Yokohama? Bu tren saat kaçta Yokohama'ya varır? Bu tren Yokohama'ya ne zaman varacak? Tenemos todo el verano para jugar. Oynamak için tüm yazımız var. Oynamak için koca bir yazımız var. ¡No te vas a creer lo que me acaba de decir Tom! Tom'un bana az önce söylediğine inanmayacaksın. Tom'un bana söylediklerine inanamayacaksın! ¿Cuántos quiere él? O kaç tane istiyor? Kaç tane istiyor? Necesita dinero. Paraya ihtiyacı var. Paraya ihtiyacı var. ¿Eso es algo bueno? O iyi bir şey mi? Bu iyi bir şey mi? No pareces feliz. Mutlu görünmüyorsun. Mutlu görünmüyorsun. ¿Cuántas cámaras tienes? Kaç tane kameran var? Kaç kameran var? Lo he oído todo. Her şeyi duydum. Her şeyi duydum. Este hombre es chino. Bu adam Çinli. Bu adam Çinli. Gracias. Eres un ángel. Teşekkürler.Sen bir meleksin. Teşekkürler, sen bir meleksin. Me levanto muy temprano. Çok erken kalkarım. Çok erken kalkarım. ¿Cuál es tu marca de yogur favorita? Favori yoğurt markan nedir? En sevdiğin yoğurt markası ne? Ven aquí antes de las siete. Yediden önce buraya gel. Saat 7'den önce buraya gel. Es verdad. Bu gerçektir. Doğru. Necesitan dinero. Onların paraya ihtiyacı var. Paraya ihtiyaçları var. Las calles estaban repletas de parejas jóvenes. Sokaklar genç çiftlerle doluydu. Sokaklar genç çiftlerle doluydu. Ve la televisión aquí. Televizyonu burada izle. Burada televizyon izle. Quiero que estés aquí. Ben burada olmanı istiyorum. Burada olmanı istiyorum. No entiendo qué nos está pasando. Onun nasıl zaman bulacağını bilmiyorum. Bize neler olduğunu anlamıyorum. Recuerda bien lo que te digo. Sana ne söylediğimi iyi hatırla. Söylediklerimi iyi hatırla. ¿Cuántos años trabajó aquí Tom? Tom burada kaç yıl çalıştı? Tom burada kaç yıl çalıştı? Debo admitir que no me gusta mucho la música contemporánea. Çağdaş müziği fazla beğenmediğimi kabul etmeliyim. Modern müzikten pek hoşlanmadığımı itiraf etmeliyim. Tom volvió a meterse en su coche. Tom arabasına geri bindi. Tom yine arabasına bindi. Creía que te habías ido. Gittiğini sanmıştım. Gittiğini sanıyordum. Acabo de ver una estrella fugaz. Az önce kayan bir yıldız gördüm. Az önce kayan bir yıldız gördüm. Tom no tiene muy buen aspecto, ¿está enfermo? Tom çok iyi görünmüyor. O hasta mı? Tom pek iyi görünmüyor. Hasta mı? ¿Qué haces el domingo? Pazar günü ne yapıyorsun? Pazar günü ne yapıyorsun? No podemos ganar. Kazanamayız. Kazanamayız. Me quedé dormido mientras hacía los deberes. Ev ödevimi yaparken uyuyakaldım. Ödevimi yaparken uyuyakalmışım. Este libro es demasiado difícil para mí. Bu kitap benim için çok zor. Bu kitap benim için çok zor. ¿Quieres vino? Şarap istiyor musun? Şarap ister misin? ¿Cuál es tu estación del año preferida? Yılın en sevdiğin mevsimi nedir? En sevdiğin mevsim hangisi? ¿Un beso o dos? Bir öpücük mü yoksa iki öpücük mü? Bir öpücük mü, iki öpücük mü? Ha habido un accidente. Bir kaza oldu. Bir kaza oldu. Tom no tiene una cita para la noche del sábado. Tom'un Cumartesi gecesi bir randevusu yok. Tom'un cumartesi gecesi randevusu yok. Él no oculta sus sentimientos. Duygularını gizlemez. Duygularını saklamıyor. ¿Es usted chino, señor? Siz Çinli misiniz, bayım? Çinli misiniz, efendim? ¡Empecemos! Başlayalım! Hadi başlayalım! ¿Tienes alguna noticia? Hiç haberin var mı? Haber var mı? Ella lleva diez años casada con él. O on yıldır onunla evli. 10 yıldır onunla evli. La casa en la que vivo es antigua. Yaşadığım ev eski. Yaşadığım ev çok eski. No estoy seguro de querer el empleo. İşi istediğimden emin değilim. Bu işi istediğimden emin değilim. Tom sonrió a Mary y ella le devolvió la sonrisa. Tom Mary'ye gülümsedi ve o ona geri gülümsedi. Tom Mary'ye gülümsedi ve Mary de ona gülümsedi. Las paredes tienen orejas, las puertas tienen ojos. Duvarların kulakları, kapıların gözleri vardır. Duvarların kulakları, kapıların gözleri var. Tiene treinta mensajes. Otuz mesajınız var. 30 mesajınız var. ¿Podrías cuidar de mi perro durante mi ausencia? Ben yokken köpeğime bakar mısın? Ben yokken köpeğime göz kulak olur musun? Pon un poco de sal en el agua hirviendo. Kaynayan suya biraz tuz koy. Kaynar suya biraz tuz koy. ¿Tom estudia francés en la escuela? Tom okulda Fransızca mı öğreniyor? Tom okulda Fransızca mı okuyor? Él aprende rápido. O hızlı öğrenir. Çabuk öğreniyor. Tom dice que todavía no se ha decidido. Tom henüz karar vermediğini söylüyor. Tom henüz karar vermediğini söylüyor. Habla árabe. O Arapça konuşuyor. Arapça konuşuyor. No ha venido. O gelmedi. Gelmedi. Este es un león. Bu bir aslandır. Bu bir aslan. ¿Te bajas? Gidiyor musun? İniyor musun? No funcionó. İşe yaramadı. İşe yaramadı. Tom quería que Mary dijera la verdad. Tom Mary'nin gerçeği söylemesini istedi. Tom, Mary'nin doğruyu söylemesini istedi. Ayer, fui al cine. Dün sinemaya gittim. Dün sinemaya gittim. ¿Vives en Sasayama? Sasayama'da mı yaşıyorsun? Sasayama'da mı yaşıyorsun? Masako acabó el instituto en Japón y después se graduó en Harvard. Masako, Japonya'da liseyi bitirdi ve sonra Harvard'dan mezun oldu. Masako Japonya'da liseyi bitirdi ve Harvard'dan mezun oldu. Mi padre murió de cáncer. Babam kanserden öldü. Babam kanserden öldü. Están buscando una solución. Bir çözüm arıyorlar. Bir çözüm arıyorlar. Pareces muy cansada. Çok yorgun görünüyorsun. Çok yorgun görünüyorsun. El hijo de la vecina rompió todas las plantas del patio. Komşunun oğlu avlunun bütün bitkilerini kırdı. Komşunun oğlu avludaki tüm bitkileri kırmış. ¿No puedes hacer nada para detenerlo? Onu durdurmak için bir şey yapamaz mısın? Onu durdurmak için yapabileceğin bir şey yok mu? ¿Podría decirme cómo se llega a la estación más cercana? En yakın istasyona nasıl gidildiğini söyleyebilir misiniz? En yakın istasyona nasıl gidileceğini söyleyebilir misiniz? - Pero tres millones es todo lo que tengo -dijo Dima-. Nada más y nada menos. "Fakat bütün sahip olduğum üç milyon" dedi Dima. "Ne daha çok ne daha az." Dima'nın dediğine göre elimde sadece 3 milyon var. No como tanta carne como antes. Eskisi kadar çok et yemem. Eskisi kadar et yemiyorum. Había muchos botes en el lago. Gölde birçok bot vardı. Gölde bir sürü tekne vardı. Deberías dormir. Uyumalısın. Biraz uyumalısın. Debería ir contigo. Seninle gitmeliyim. Ben de seninle gelmeliyim. Él tuvo una vida feliz. O, mutlu bir hayat yaşadı. Mutlu bir hayatı vardı. Él parecía enfermo. O hasta görünüyordu. Hasta görünüyordu. ¡Ven aquí! Gel buraya! Buraya gel! Nunca estarás solo. Asla yalnız olmayacaksın. Asla yalnız olmayacaksın. Yo soy española. Ben İspanyol'um. Ben İspanyolum. La película empieza. Film başlıyor. Film başlıyor. Llueve allá. Orada yağmur yağar. Orada yağmur yağıyor. Tom fue conductor de ambulancia durante la guerra. Tom savaşta bir ambulans sürücüsüydü. Tom savaş sırasında ambulans şoförüydü. Se cayó de cabeza del tejado. Çatıdan kafa üstü düştü. Çatıdan kafasının üstüne düştü. Jean y Kate son gemelas. Jean and Kate ikizler. Jean ve Kate ikiz. Soy tu compañero de habitación. Oda arkadaşınım. Ben senin oda arkadaşınım. Tom tenía muchos secretos. Tom'un birçok sırrı vardı. Tom'un birçok sırrı vardı. Tom estaba en el teléfono. Tom telefondaydı. Tom telefondaydı. No te he visto nunca. Seni hiç görmedim. Seni daha önce hiç görmedim. Soy tu novio. Erkek arkadaşınım. Ben senin erkek arkadaşınım. Hoy no puedo hacerlo. Onu bugün yapamam. Bugün bunu yapamam. Se empezaron a ver estrellas en el cielo. Yıldız gökyüzünde görünmeye başladı. Gökyüzünde yıldızlar görünmeye başladı. Ese bebé no hace más que llorar. O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmaz. O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmıyor. Tengo que decirte algo. Sana bir şey söylemem gerek. Sana söylemem gereken bir şey var. Tenemos mucho de que hablar. Konuşacak çok şeyiniz vardır. Konuşacak çok şeyimiz var. Yo también tengo 17 años. Ben de on yedi yaşındayım. Ben de 17 yaşındayım. Quiero escalar esta montaña. Bu dağa tırmanmak istiyorum. Bu dağa tırmanmak istiyorum. Cometí algunos errores en el examen. Sınavda birkaç hata yaptım. Sınavda bazı hatalar yaptım. El destino se volvió en su contra. Kader ona karşı döndü. Kader ona sırt çevirdi. Me siento bien, gracias. İyi hissediyorum,teşekkürler. Kendimi iyi hissediyorum, teşekkür ederim. Hay un largo camino de aquí a la escuela. Buradan okula uzun bir yol. Buradan okula çok uzun bir yol var. Sé tocar el piano. Piyano çalabilirim. Piyano çalabiliyorum. Esta noticia me ha hecho feliz. Bu haber beni mutlu etti. Bu haber beni mutlu etti. ¿Tú cómo supiste? Sen nasıl öğrendin? Sen nereden biliyorsun? Hay una fina línea entre lo que es aceptable y lo que no. Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır. Kabul edilebilir ve edilemez arasında ince bir çizgi vardır. Yo soy el mejor. Ben en iyisiyim. Ben en iyisiyim. ¿Quién cuida de los niños? Çocuklara kim bakıyor? Çocuklara kim bakıyor? ¿Tienes un teléfono? Bir telefonun var mı? Telefonun var mı? Se lo diré a Tom. Tom'a söyleyeceğim. Tom'a söylerim. Él me dijo la historia de su vida. O, bana hayat hikâyesini anlattı. Bana hayat hikayesini anlattı. Le gustó. Onu sevdi. Hoşuna gitti. Siento lo mismo. Aynı şeyleri hissediyorum. Ben de aynı şeyi hissediyorum. Aplaudieron los pueblerinos. Kasaba halkı alkışladı. Köylüler alkışladı. Ya no quiero hablar con él. Artık onunla konuşmak istemiyorum. Artık onunla konuşmak istemiyorum. La lectura es mi gran placer. Okumak bana büyük bir zevk verir. Okumak benim için büyük bir zevk. La chica que está leyendo un libro de cocina es Kate. Bir yemek kitabı okuyan kız Kate'tir. Yemek kitabı okuyan kız Kate. En casa solo hablamos español. Evde sadece İspanyolca konuşuyoruz. Evde sadece İspanyolca konuşuyoruz. Estamos gateando como bebés. Bebekler gibi yavaş ilerlemekteyiz. Bebekler gibi sürünüyoruz. Tienes que creerme. Bana inanmak zorundasın. Bana inanmalısın. Sé adónde ha ido Tom. Tom'un nereye gittiğini biliyorum. Tom'un nereye gittiğini biliyorum. Soy nadador. Yüzücüyüm. Ben bir yüzücüyüm. ¿Sabes si Tom sabe hablar francés? Tom'un Fransızca konuşabilip konuşamadığını biliyor musun? Tom'un Fransızca bilip bilmediğini biliyor musun? ¿Le gustan las naranjas? O, portakal sever mi? Portakal sever misiniz? He conseguido recibir la aceptación de mis padres para mi matrimonio. Düğünüm için ailemin iznini almayı başardım. Ailemin evliliğimi kabul etmesini sağladım. Te lo daré mañana. Onu sana yarın vereceğim. Yarın sana veririm. ¿Cuál es tu recuerdo de infancia favorito? En sevdiğin çocukluk anın nedir? En sevdiğin çocukluk anısı nedir? Tom sabía lo que estaba haciendo. Tom ne yaptığını biliyordu. Tom ne yaptığını biliyordu. ¿Quieren que haga eso por ustedes? Sizin için onu yapmamı ister misiniz? Bunu sizin için yapmamı ister misiniz? Jane sacó a pasear a su perro. Jane köpeğini yürüyüşe götürdü. Jane köpeğini yürüyüşe çıkardı. ¿Cómo están Tom y Mary? Tom ve Mary nasıllar? Tom ve Mary nasıllar? Todavía no le he preguntado a Tom. Henüz Tom'a sormadım. Tom'a henüz sormadım. ¿Por qué quieres ser médico? Niçin bir doktor olmak istiyorsun? Neden doktor olmak istiyorsun? Pasé una semana en el hospital. Hastanede bir hafta geçirdim. Hastanede bir hafta geçirdim. Él irá el próximo mes a París. Gelecek ay Paris'e gidecek. Gelecek ay Paris'e gidiyor. Estaré aquí toda la mañana. Bütün sabah burada olacağım. Bütün sabah burada olacağım. ¡No es un juguete! Bu bir oyuncak değil! O bir oyuncak değil! ¿Por qué quiere aprender este idioma? Neden bu dili öğrenmek istiyorsunuz? Neden bu dili öğrenmek istiyorsunuz? Tom canta en el coro de una iglesia. Tom bir kilise korosunda şarkı söyler. Tom kilise korosunda şarkı söylüyor. Nadie sabe qué pasará en el futuro. Gelecekte ne olacağını hiç kimse bilmiyor. Gelecekte ne olacağını kimse bilmiyor. Osamu Dazai se suicidó a los treinta y nueve años. Osamu Dazai otuz dokuz yaşındayken kendini öldürdü. Osamu Dazai otuz dokuz yaşında intihar etti. Soy bueno para el japonés. Japoncada iyiyim. Japoncam iyidir. Hoy es un lindo día para dormir. Bugün uyumak için güzel bir gün. Uyumak için güzel bir gün. Dame un vaso de agua, por favor. Bana bir bardak su ver, lütfen. Bana bir bardak su ver, lütfen. Tom fue a la ciudad en autobús. Tom şehre otobüsle gitti. Tom şehre otobüsle gitti. Hoy no tiene que ir a la escuela. O bugün okula gitmek zorunda değil. Bugün okula gitmek zorunda değil. Jasmin es una chica alemana. Jasmin bir Alman kızıdır. Jasmin Alman bir kız. Él también quería saber más sobre los árboles. O da ağaçlar hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordu. Ağaçlar hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordu. Tom no volvió a casa hasta después de medianoche. Tom gece yarısı sonrasına kadar eve dönmedi. Tom gece yarısından sonra eve gelmedi. Tom nunca dijo que no. Tom asla hayır demedi. Tom asla hayır demedi. Él le vio en la estación. O, istasyonda onu gördü. Onu istasyonda görmüş. No deberías estar enfadado. Kızgın olmamalısın. Kızmamalısın. Lleva una semana haciendo buen tiempo. Hava bir haftadır iyidir. Bir haftadır hava güzel. ¿Cómo se llama el novio de Mary? Mary'nin erkek arkadaşının adı nedir? Mary'nin erkek arkadaşının adı ne? Tenía mal aspecto. O kötü görünüyordu. Kötü görünüyordu. Mi tío me dio un regalo. Amcam bana bir hediye verdi. Amcam bana bir hediye verdi. La pizza es mi comida favorita. Pizza benim en sevdiğim yiyecek. Pizza en sevdiğim yemektir. Mañana le preguntaré a Tom. Yarın Tom'a soracağım. Yarın Tom'a sorarım. Es un hecho que no puedes negar. Bu inkar edemeyeceğin bir gerçektir. İnkar edemeyeceğin bir gerçek. Todo el mundo comete errores. Herkes hata yapar. Herkes hata yapar. María nos ayudó. Mary bize yardım etti. Maria bize yardım etti. El bebé se puso a llorar. Bebek ağlamaya başladı. Bebek ağlamaya başladı. ¿Qué vas a hacer al respecto? Bunun hakkında ne yapacaksın? Bu konuda ne yapacaksın? Soy más viejo que cualquier otro estudiante de mi clase. Ben sınıfımdaki diğer öğrencilerden daha büyüğüm. Sınıfımdaki herhangi bir öğrenciden daha yaşlıyım. Perdió la vida en un accidente de coche. Bir araba kazasında hayatını kaybetti. Bir araba kazasında hayatını kaybetti. Mucha gente conoce el esperanto, la lengua internacional, por primera vez en Tatoeba. Çoğu insan uluslararası bir dil olan Esperanto'yu ilk kez Tatoeba'da tanıyor. Birçok insan ilk defa Tatoeba'da uluslararası bir dil olan Esperanto'yu biliyor. Mi corbata es naranja. Benim kravat turuncu. Kravatım turuncu. Tom me enseñó a cantar. Tom bana şarkı söylemeyi öğretti. Tom bana şarkı söylemeyi öğretti. No puedo cantar. Şarkı söyleyemem. Şarkı söyleyemem. No dejaremos que pase. Olmasına izin vermeyeceğiz. Bunun olmasına izin vermeyeceğiz. Tom no sabe qué hacer después. Tom daha sonra ne yapacağını bilmiyor. Tom bundan sonra ne yapacağını bilmiyor. ¡Deja de molestarme! Beni rahatsız etmeyi bırak. Beni rahatsız etmeyi bırak! Ha llamado alguien. Birisi aradı. Biri aradı. Hablé un poco con Aki sobre ropa. Giysiler hakkında Aki'yle biraz konuştum. Aki'yle kıyafetler hakkında biraz konuştum. Comen pescado los viernes. Onlar cuma günleri balık yerler. Cuma günleri balık yiyorlar. Tom dejó el instituto. Tom liseyi bıraktı. Tom liseyi bıraktı. Él está totalmente equivocado. Tamamen yanılıyor. O tamamen yanılıyor. ¿Qué película viste? Hangi filmi izledin? Hangi filmi izledin? ¿De qué estás hablando? Sen neden bahsediyorsun? Sen neden bahsediyorsun? He comido mucho esta semana. Bu hafta çok yemek yedim. Bu hafta çok yedim. Tom decidió que quería vivir en Boston. Tom Boston'da yaşamak istediğine karar verdi. Tom Boston'da yaşamak istediğine karar verdi. ¡Qué rápido escribes! Ne hızlı yazıyorsun! Çok hızlı yazıyorsun. Tuvimos que esperar un poco al autobús. Otobüsü bir süre beklemek zorunda kaldık. Otobüsü biraz beklemek zorunda kaldık. ¿Tienen una bicicleta? Onların bir bisikleti var mı? Bisikletiniz var mı? ¿Puedes oírme? Beni duyabiliyor musun? Beni duyabiliyor musun? ¿Cuál es tu bebida alcohólica favorita? Favori alkollü içeceğin nedir? En sevdiğin içki hangisi? Meg habla demasiado. Meg çok fazla konuşur. Meg çok konuşuyor. Vivo tres puertas más abajo. Üç kapı aşağıda yaşıyorum. Üç kapı aşağıda oturuyorum. Ellos son vegetarianos. Onlar vejetaryen. Vejetaryenler. Empácalas en la caja. Kutusunda paketleyin. Kutuya koy. Él llevó a cabo el plan. O, planı gerçekleştirdi. Plana uydu. Ella se suicidó ayer. O, dün kendini öldürdü. Dün intihar etti. Ahora puedes irte. Şimdi gidebilirsin. Artık gidebilirsin. Nos divertimos mucho jugando al ajedrez. Satranç oynayarak iyi zaman geçirdik. Satranç oynarken çok eğlendik. Es culpa tuya. Senin hatan. Bu senin hatan. Voy a darme una ducha. Duş alacağım. Ben duş alacağım. ¡Cómo te echo de menos! Seni nasıl da özlüyorum! Seni çok özledim. La quiero porque es paciente. Sabırlı olduğu için onu seviyorum. Onu seviyorum çünkü o sabırlı biri. Pasaron dos años antes de que encontrara un buen trabajo. Ben iyi bir iş bulmadan önce iki yıl geçti. İyi bir iş bulmam iki yıl sürdü. ¿Quién borró el archivo? Dosyayı kim sildi? Dosyayı kim sildi? Tienes siete hijos. Yedi çocuğun var. Yedi çocuğun var. No lo estoy haciendo bien. İyi yapmıyorum. Durumum pek iyi değil. Croacia era muy bonita. Hırvatistan çok güzeldi. Hırvatistan çok güzeldi. Eres más bonita que ella. Sen ondan daha güzelsin. Ondan daha güzelsin. Ella estaba a punto de llorar. O, ağlamak üzereydi. Ağlamak üzereydi. Comamos primero. Önce yemek yiyelim. Önce yemek yiyelim. Tom se paró cerca de Mary. Tom Mary'ye yakın durdu. Tom, Mary'nin yanında durdu. Encontré un tesoro. Bir hazine buldum. Bir hazine buldum. La anciana se bajó del autobús. Yaşlı bayan otobüsten indi. Yaşlı kadın otobüsten indi. ¿Cuántos días a la semana vas a la escuela? Haftada kaç gün okula gidiyorsun? Haftada kaç gün okula gidiyorsun? ¿Lo has intentado antes? Bunu daha önce denedin mi? Daha önce denedin mi? Tom es un buen cantante. Tom, iyi bir şarkıcı. Tom iyi bir şarkıcıdır. Tom escribió una canción sobre Mary. Tom, Mary hakkında bir şarkı yazdı. Tom, Mary hakkında bir şarkı yazdı. ¿Cuál es vuestro restaurante favorito en Boston? Boston'daki favori restoranınız nedir? Boston'daki en sevdiğiniz restoran hangisi? Tom no sabe qué quiere decir Mary. Tom Mary'nin ne demek istediğini bilmiyor. Tom, Mary'nin ne demek istediğini bilmiyor. ¿Cómo puedo ayudaros? Size nasıl yardım edebilirim? Size nasıl yardımcı olabilirim? Todavía no ha terminado. O henüz bitmedi. Henüz bitmedi. Este bolso es mío. Bu el çantası benim. Bu çanta benim. Estudiamos francés. Fransızca çalışırız. Fransızca dersi aldık. Echaba de menos a su hijo. Oğlunu özledi. Oğlunu özlüyordu. ¿Puedo hacer algo? Ben bir şey yapabilir miyim? Yapabileceğim bir şey var mı? Esta flor es más bonita que esa. Bu çiçek ondan daha güzeldir. Bu çiçek ondan daha güzel. Él es cruel con los niños. Çocuklara karşı acımazdır. Çocuklara karşı acımasızdır. Deberíamos habernos casado. Biz evlenmeliydik. Evlenmeliydik. Su cabello era como la seda. Saçı ipek gibiydi. Saçları ipek gibiydi. ¿Me dejas que vaya contigo? Seninle gitmeme izin verir misin? Seninle gelebilir miyim? Tom no debería haber hecho esperar tanto a Mary. Tom Mary'yi o kadar uzun bekletmemeliydi. Tom Mary'yi bu kadar bekletmemeliydi. Este es Ken. Él quiere a su perro. Bu Ken. O köpeğini sever. Bu Ken, köpeğini istiyor. ¿Es médico? O doktor mu? O bir doktor mu? No quiero trabajar. Çalışmak istemiyorum. Çalışmak istemiyorum. Me gustan los colores claros. Ben açık renkleri severim. Açık renkleri severim. Tom visitó a Mary el 20 de octubre. Tom 20 Ekimde Mary'yi ziyaret etti. Tom 20 Ekim'de Mary'i ziyaret etti. El presidente se quedó en la cama. Başkan yatakta kaldı. Başkan yatakta kaldı. ¿Cuál es el verdadero objetivo de Tom? Tom'un gerçek amacı nedir? Tom'un asıl amacı nedir? ¿Cuál te gusta? Hangisini seviyorsun? Hangisini beğendin? Tom tenía un cuchillo en la mano. Tom'un elinde bir bıçak vardı. Tom'un elinde bıçak vardı. Sé que puedo hacerlo. Bunu yapabileceğimi biliyorum. Yapabileceğimi biliyorum. Ella es una amiga de una amiga. O bir arkadaşın arkadaşıdır. Bir arkadaşımın arkadaşı. ¡Otra vez! Tekrar! Tekrar! Suelo pensar en el lugar donde te conocí. Ben sık sık seninle tanıştığım yer hakkında düşünüyorum. Genelde seninle tanıştığım yeri düşünürüm. La primera esposa de Tom era muy rara. Tom'un ilk karısı çok garip biriydi. Tom'un ilk karısı çok garipti. Tom dijo que podía esperar aquí. Tom burada bekleyebileceğimi söyledi. Tom burada bekleyebileceğimi söyledi. Es realmente difícil. Gerçekten zor. Bu gerçekten çok zor. Tom debe de estar buscándote. Tom seni arıyor olmalı. Tom seni arıyor olmalı. Nací y crecí en Tokio. Tokyo'da doğdum ve büyüdüm. Tokyo'da doğup büyüdüm. Entendió que no podría ganar. O, kazanamayacağını anladı. Kazanamayacağını anladı. ¿Dónde está el pan? Ekmek nerede? Ekmek nerede? Déjame terminar, ¿vale? Bitirmeme izin ver, tamam mı? Bitirmeme izin ver, tamam mı? Por favor, no traduzcan esta oración. Lütfen, bu cümleyi çevirmeyin. Lütfen bu cümleyi tercüme etmeyin. ¿Qué le tengo que decir a Tom? Tom'a ne söylemem gerekir? Tom'a ne söylemeliyim? Quiero darle una sorpresa. Ona sürpriz yapmak istiyorum. Ona sürpriz yapmak istiyorum. Me estás mintiendo. Bana yalan söylüyorsun. Bana yalan söylüyorsun. ¿Funciona? Çalışıyor mu? İşe yarıyor mu? Porque él me invitó. Çünkü o beni davet etti. Çünkü beni o davet etti. Tengo bastante tiempo. Yeterli zamanım var. Yeterince zamanım var. He avisado a Tom. Tom'u uyardım. Tom'a haber verdim. ¿Había alguien más allí? Orada başka kimse var mıydı? Orada başka biri var mıydı? Creo que sabes de quién estoy hablando. Bence kimin hakkında konuştuğumu biliyorsun. Bence kimden bahsettiğimi biliyorsun. Te volveré a llamar en una hora. Bir saat içinde seni tekrar arayacağım. Seni bir saat sonra ararım. Tom todavía no se ha decidido. Tom henüz karar vermedi. Tom henüz karar vermedi. Levantate temprano. Erken kalk. Erken kalk. Hoy es un hermoso día. Bu güzel bir gün. Bugün çok güzel bir gün. Ahora estoy leyendo un libro. Şimdi bir kitap okuyorum. Şimdi bir kitap okuyorum. No me gusta la música. Ben müzik sevmiyorum. Müzikten hoşlanmam. Él quiere decirnos que está listo. O bize hazır olduğunu söylemek istiyor. Bize hazır olduğunu söylemek istiyor. ¿Por qué tengo que ir a la escuela? Neden okula gitmeliyim? Neden okula gitmek zorundayım? Vivo en Moscú. Moskova'da yaşıyorum. Moskova'da yaşıyorum. Tom no parece querer nuestra ayuda. Tom yardımımızı istiyor gibi görünmüyor. Tom yardımımızı istemiyor gibi görünüyor. No me lo creo. Ona inanmıyorum. Buna inanmıyorum. ¿Tom aún es profesor? Tom hâlâ bir öğretmen midir. Tom hala öğretmen mi? Tom no lloró tanto. Tom o kadar çok ağlamadı. Tom o kadar çok ağlamadı. ¿Esta manzana está amarilla? Bu elma sarı mı? Bu elma sarı mı? Él está escuchando la radio. O, radyo dinliyor. Radyo dinliyor. ¿Puedes hacerlo tú solo? Onu tek başına yapabilir misin? Bunu tek başına yapabilir misin? Ayer hablé con Tom. Ben dün Tom'la konuştum. Dün Tom'la konuştum. ¿Quién va a cuidar de nuestro perro? Bizim köpeğe kim bakacak? Köpeğimize kim bakacak? Estoy feliz porque estás aquí. Burada olduğun için mutluyum. Burada olduğun için mutluyum. ¿Entonces dónde está el problema? Peki sorun nerede? O zaman sorun ne? Nadie me lo dijo. Kimse bana söylemedi. Kimse bana söylemedi. ¿Está abierta ahora la biblioteca de la universidad? Üniversite kütüphanesi şimdi açık mı? Üniversite kütüphanesi şimdi açık mı? Todo el mundo sabe que perdió la pierna en la guerra. Herkes onun savaşta bacağını kaybettiğini biliyor. Herkes savaşta bacağını kaybettiğini biliyor. ¿Dónde está María? Maria nerede? Maria nerede? Todos queremos ser felices. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. No lo puedes hacer aquí. Onu burada yapamazsın. Bunu burada yapamazsın. Tom no come pescado crudo. Tom çiğ balık yemez. Tom çiğ balık yemez. ¿Conoces al chico de la foto? Resimdeki çocuğu tanıyor musun? Fotoğraftaki adamı tanıyor musun? Puedo vivir con ello. Ben onunla yaşayabilirim. Bununla yaşayabilirim. Anoche vino aquí. O, buraya dün gece geldi. Dün gece buraya geldi. Tenemos dos hijos. İki oğlumuz var. İki çocuğumuz var. La Federación Rusa vivirá. Rusya Federasyonu yaşayacak. Rus Federasyonu yaşayacak. Te ganaste su corazón. Sen onun kalbini kazandın. Onun kalbini kazandın. Tomás se fue de Boston. Tom Boston'dan ayrıldı. Tomas Boston'dan ayrıldı. ¿Estás esperando al autobús? Otobüs mü bekliyorsun? Otobüsü mü bekliyorsun? ¿Quién cuidará de tu perro? Köpeğine kim bakacak? Köpeğine kim bakacak? Esto es muy entretenido. Bu çok eğlenceli. Bu çok eğlenceli. Yo llevaré el que sea más caro. Daha pahalı olanını alacağım. En pahalısını ben alırım. Debería venir. Gelmeli. Sen de gelmelisin. Yo también estaba preparado. Ben de hazırdım. Ben de hazırdım. Recuerda que estás embarazada. Hamile olduğunu unutma. Hamile olduğunu unutma. ¿Vendrás a la fiesta de mañana? Yarın partiye gelecekmisin? Yarınki partiye geliyor musun? Los hombres no son tan diferentes de las mujeres. Erkekler kadınlardan o kadar farklı değiller. Erkekler kadınlardan o kadar da farklı değildir. Quiere vender su coche viejo a un hombre de Kobe. Eski arabasını Kobe'deki bir adama satmak istiyor. Eski arabasını Kobe'li bir adama satmak istiyor. Yo soy tu padre. Ben senin babanım. Ben senin babanım. Está nevando aquí. Burada kar yağıyor. Burada kar yağıyor. Tengo que ir a encontrarme con Tom. Tom ile görüşmeye gitmeliyim. Tom'la buluşmam gerek. Ella admitió que no sabía hablar francés. O, Fransızca konuşamadığını kabul etti. Fransızca bilmediğini itiraf etti. Esto es el futuro. Bu, gelecektir. Bu gelecek. ¿De quién es esta foto? Bu fotoğraf kimin? Bu kimin fotoğrafı? Cometiste un error al confiar en mí. Bana güvenmemekle hata yaptın. Bana güvenmekle bir hata yaptın. Tom trabaja para la Agencia de Protección Ambiental. Tom Çevre Koruma Ajansı için çalışıyor. Tom Çevre Koruma Ajansı için çalışıyor. No como carne. Ben et yemem. Ben et yemem. El teléfono sonó y Tom contestó. Telefon çaldı ve Tom yanıtladı. Telefon çaldı ve Tom açtı. El médico le aconsejó que se quedara en casa. Doktor ona evde kalmasını önerdi. Doktor evde kalmasını tavsiye etti. No vas a dormir en esta habitación. Bu odada uyumayacaksın. Bu odada yatmayacaksın. Sus amigos tuvieron que ponerle un candado al congelador para evitar que ella comiese helado. Dondurma yememesi için arkadaşları buzdolabına asma kilit takmak zorunda kaldılar. Arkadaşları dondurma yemesin diye dondurucuya kilit takmak zorunda kalmışlar. Mi padre ya estaba en casa cuando regresé. Ben döndüğümde babam zaten evdeydi. Döndüğümde babam evdeydi. La cuestión es quién va a hacerlo. Sorun onu kimin yapacağıdır. Asıl soru, bunu kimin yapacağı. ¡Mira! Una estrella fugaz. Bak! Bir yıldız kayıyor! Bak, kayan bir yıldız. Ella no quiso bailar conmigo. Benimle dans etmek istemedi. Benimle dans etmek istemedi. La decisión era tuya. Karar seninkiydi. Karar senindi. Anoche escribí una carta de amor. Dün gece bir aşk mektubu yazdım. Dün gece bir aşk mektubu yazdım. ¡Todo el mundo sueña, incluso los bebés! Herkes rüya görür, bebekler bile! Herkes rüya görür, bebekler bile! ¿Qué vas a hacer esta tarde? Bu akşam ne yapacaksın? Öğleden sonra ne yapıyorsun? Su padre era un buen nadador cuando era joven. Babası gençliğinde iyi bir yüzücüydü. Babası gençken iyi bir yüzücüydü. Al fin es viernes. Nihayet bugün Cuma. Bugün cuma. Era demasiado difícil para mí. O benim için çok zordu. Benim için çok zordu. ¿Piensas que es algo malo? Onun kötü bir şey olduğunu düşünüyor musun? Sence bu kötü bir şey mi? Atrápalos antes que te atrapen. Onlar seni yakalamadan önce sen onları yakala. Yakalanmadan önce onları yakala. Vale más hacer y arrepentirse, que no hacer y arrepentirse. Yapıp da pişman olmak, yapmayıp pişman olmaktan daha iyidir. Yapmak ve pişman olmak, yapmamaktan ve pişman olmaktan daha iyidir. Murió de sed durante la sequía. Kuraklık sırasında susuzluktan öldü. Kuraklık sırasında susuzluktan öldü. Ha sido una larga noche. Bu, uzun bir gece oldu. Uzun bir gece oldu. Aquí hace mucho frío durante todo el año. Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk. Burası sene boyunca çok soğuk. Tom quiere saber dónde fue al instituto Mary. Tom Mary'nin liseye nereye gittiğini bilmek istiyor. Tom, Mary Lisesi'ne nereye gittiğini bilmek istiyor. Yo quería ser periodista. Gazeteci olmak istiyordum. Gazeteci olmak istiyordum. Tuve una idea. Bir fikrim vardı. Bir fikrim var. Dime qué hacer. Bana ne yapacağımı söyle. Bana ne yapacağımı söyle. Deberías pedir disculpas. Özür dilemelisin. Özür dilemelisin. Hacía tanto frío que me quedé en casa todo el día. O kadar soğuktu ki bütün gün evde kaldım. O kadar soğuktu ki bütün gün evde kaldım. Nunca te he mentido. Sana hiç yalan söylemedim. Sana hiç yalan söylemedim. Abre el armario con esta llave. Dolabı bu anahtarla aç. Bu anahtarla dolabı aç. ¡Ven aquí, muchacha, siéntate! Buraya gel küçük kız, otur! Buraya gel kızım, otur! No he perdido ningún quilo. Hiç kilo vermedim. Ben hiç kilo kaybetmedim. ¿Qué has hecho con Tom? Tom ile ne yaptın? Tom'a ne yaptın? Tengo que pagar al tendero, frutero, al panadero, al lechero y a otros. Bakkal, manav, ekmekçi, sütçü ve başkalarına da ödeme yapmalıyım. Dükkan sahibine, meyveciye, fırıncıya, sütçüye ve diğerlerine ödemem gerekiyor. Si mañana hace sol iremos de picnic. Yarın hava güneşli olursa, pikniğe gideriz. Yarın güneş batarsa pikniğe gideriz. Le gusta pasear por el parque. O, parkta yürümeyi sever. Parkta dolaşmayı seviyor. Esto es mentira. Bu bir yalan. Bu bir yalan. Ve al hospital. Hastaneye git. Hastaneye git. ¡Qué sorpresa! Ne sürpriz! Bu ne sürpriz! Tom está enamorado de la hermana menor de Mary. Tom, Mary'nin küçük kız kardeşine aşık. Tom, Mary'nin kız kardeşine aşık. Las naranjas son más dulces que los limones. Portakallar limonlardan daha tatlıdır. Portakallar limonlardan daha tatlıdır. Eso suena demasiado bueno para ser cierto. O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor. Bu kulağa gerçek olamayacak kadar güzel geliyor. Yo haré mi tarea más tarde. Ödevimi daha geç yapacağım. Ödevimi daha sonra yapacağım. Nos gusta el café. Biz kahveyi seviyoruz. Kahveyi severiz. Hace mucho frío en Estambul. İstanbul'da hava çok soğuk. İstanbul'da hava çok soğuk. Este diccionario es caro. Bu sözlük pahalıdır. Bu sözlük çok pahalı. Voy a ver a Tom. Tom'u göreceğim. Tom'u görmeye gidiyorum. Tom cree saber dónde vive Mary. Tom Mary'nin nerede yaşadığını bildiğini düşünüyor. Tom, Mary'nin nerede yaşadığını bildiğini sanıyor. ¿Tom toma una ducha todos los días? Tom her gün duş alır mı? Tom her gün duş alıyor mu? Esa chica guapa es mi hermana. O güzel kız benim kız kardeşim. O güzel kız benim kız kardeşim. De acuerdo. Conduce con cuidado. Tamam.Dikkatli sür. Tamam, dikkatli sür. Me pregunto por qué vino Tom aquí hoy. Tom'un bugün neden buraya geldiğini merak ediyorum. Tom'un neden bugün buraya geldiğini merak ediyorum. Está casi acabado. Neredeyse bitti. Neredeyse bitti. ¿Quieres hablar al respecto? Onun hakkında konuşmak ister misin? Konuşmak ister misin? ¿Quién es tu profesora? Öğretmenin kimdir? Öğretmenin kim? No me dejes aquí. Beni burada bırakma. Beni burada bırakma. ¿Por qué me estás siguiendo? Neden beni takip ediyorsun? Neden beni takip ediyorsun? Tom no quería hablar de ello por teléfono. Tom telefonda ondan bahsetmek istemedi. Tom telefonda konuşmak istemedi. ¿No es negro? O, siyah değil mi? Siyah değil mi? ¿Hay un supermercado cerca de aquí? Buraya yakın bir süpermarket var mı? Yakınlarda bir süpermarket var mı? Ella sabe hablar francés. O, Fransızca konuşabilir. Fransızca konuşabiliyor. He engordado mucho desde Navidad. Noel'den beri çok kilo aldım. Noel'den beri çok kilo aldım. Ésa es la casa en que nació Tom. O, Tom'un doğduğu evdir. Tom'un doğduğu ev. Vuestra casa es grande. Eviniz büyük. Eviniz çok büyük. ¡Perdone! ¿Cómo puedo llegar a la estación más cercana? Afedersiniz! En yakın istasyona nasıl gidebilirim? Affedersiniz, en yakın istasyona nasıl gidebilirim? Deberías ser escritor. Yazar olmalısın. Yazar olmalısın. Beben mucho. Onlar çok fazla içer. Çok içiyorlar. ¿Cogemos un taxi? Bir taksiye binelim mi? Taksiye binelim mi? Él se casó con una canadiense. O, Kanadalı bir kızla evlendi. Kanadalı bir kadınla evlendi. Tom necesita hablar con Mary. Tom'un Mary ile konuşmaya ihtiyacı var. Tom'un Mary ile konuşması gerek. Tom tocó unas pocas canciones en el piano. Tom piyanoda birkaç melodi çaldı. Tom piyanoda birkaç şarkı çaldı. No tengo ganas de nada. Canım hiçbir şey istemiyor. Hiç havamda değilim. Lo he hecho. Onu yaptım. Yaptım. La mayoría de mis compañeros de clase saben hablar francés bastante bien. Sınıf arkadaşlarımdan çoğu Fransızcayı oldukça iyi konuşabiliyorlar. Sınıf arkadaşlarımın çoğu Fransızcayı iyi biliyor. ¿Por qué rumian las vacas? İnekler neden geviş getirirler? İnekler neden dedikodu yapar? Quiero otra taza de café. Bir fincan kahve daha almak istiyorum. Bir fincan daha kahve istiyorum. Soy estudiante. Ben bir öğrenciyim. Öğrenciyim. Tom quería que vinierais. Tom gelmenizi istedi. Tom gelmenizi istedi. Haz todo lo que puedas. Yapabileceğin her şeyi yap. Elinden geleni yap. Murió en tus brazos. Kollarında öldü. Senin kollarında öldü. ¿Sabéis dónde está? Onun nerede olduğunu biliyor musunuz? Nerede olduğunu biliyor musunuz? Las uñas de la mano crecen casi cuatro veces más rápido que las de los pies. El tırnakları ayaklarınkinden yaklaşık dört kat daha hızlı büyür. El tırnakları ayak tırnaklarından neredeyse dört kat daha hızlı büyüyor. Acabo de empezar. Daha az önce başladım. Daha yeni başladım. Hagamos juntos los deberes. Ev ödevini birlikte yapalım. Ödevlerimizi birlikte yapalım. Tom todavía está en la escuela. Tom hâlâ okulda. Tom hala okulda. A las mujeres les gusta el té. Kadınlar çayı sever. Kadınlar çay sever. Creo que quiero ser profesor de inglés. Sanırım bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum Sanırım İngilizce öğretmeni olmak istiyorum. Quiero a mi madre. Annemi seviyorum. Annemi istiyorum. Yo siempre descanso por una hora después de la cena. Ben akşam yemeğinden sonra her zaman bir saat dinlenirim. Yemekten sonra hep bir saat mola veririm. Estoy seguro de que aprobará el próximo examen. Onun gelecek sınavı geçeceğinden eminim. Bir sonraki sınavı geçeceğine eminim. Corrí tres millas. Üç mil koştum. Üç mil koştum. Cuando era niño sabía nadar bien. Ben bir çocukken iyi yüzebiliyordum. Çocukken iyi yüzerdim. ¿Cuál prefiere usted? ¿Éste o aquél? Hangisini tercih edersiniz? Bunu mu yoksa onu mu? Hangisini tercih edersiniz, bunu mu, bunu mu? Tengo que hacer los deberes. Ev ödevimi yapmalıyım. Ödevimi yapmam lazım. Tom y Mary quieren aprender francés. Tom ve Mary Fransızca öğrenmek istiyor. Tom ve Mary Fransızca öğrenmek istiyor. No voy a hacerle la comida a Tom. Tom için yemek yapmayacağım. Tom'a yemek yapmayacağım. Te lo agradezco. Onun için teşekkürler. Minnettarım. Tom rara vez come en casa. Tom nadiren evde yer. Tom evde nadiren yemek yer. Quiero lo mejor. En iyisini istiyorum. En iyisini istiyorum. Algunos hombres no creen en Dios porque no pueden tocarlo. Kimi insanlar ona dokunamadıkları için Allah'a inanmıyorlar. Bazıları Tanrı'ya inanmıyor çünkü ona dokunamıyorlar. Estos son bonbones. Bunlar hatmi. Bunlar bonbon. La guerra comenzó cinco años más tarde. Savaş beş yıl sonra başladı. Savaş beş yıl sonra başladı. ¿Qué van a tomar? Ne içeceksiniz? Ne alırsınız? Estoy ocupado como siempre. Her zamanki gibi meşgulüm. Her zamanki gibi meşgulüm. Por favor, llámenme en cuanto hayan decidido lo que quieren hacer. Ne yapmak istediğinize karar verdiğiniz zaman beni arayın lütfen. Ne yapmak istediğinize karar verdiğinizde lütfen beni arayın. Quiero un zumo de naranja. Bir portakal suyu istiyorum. Portakal suyu istiyorum. Si trabajas despacio, no cometes errores. Yavaş çalışırsan, hatalar yapmazsın. Yavaş çalışırsan hata yapmazsın. Tengo que trabajar mañana. Yarın çalışmam gerekiyor. Yarın işe gitmem lazım. Ese chico está hablando inglés. O çocuk İngilizce konuşuyor. Bu çocuk İngilizce konuşuyor. Estoy triste porque no has podido venir con nosotros. Bizimle gelemediğin için üzgünüm. Bizimle gelemediğin için üzgünüm. Hay un lago al este del pueblo. Köyün doğusunda bir göl var. Kasabanın doğusunda bir göl var. ¡Después de usted, señora! Sizden sonra, hanımefendi! Önden buyurun, hanımefendi! Quiero comprar aspirinas. Aspirin almak istiyorum. Aspirin almak istiyorum. ¿Hay alguien que conozca el camino? Yolu bilen başka biri var mı? Yolu bilen var mı? ¿Adónde vas? Nereye gidiyorsun? Nereye gidiyorsun? Esta es la frase número 66.666 en español. Bu 66.666'cı İspanyolca cümle. Bu İspanyolca 66.666 numaralı cümle. El árbol tiene algunas naranjas. Ağaçta birkaç portakal var. Ağaçta portakal var. Estoy aprendiendo a tocar el clarinete. Klarnet çalmayı öğreniyorum. Klarnet çalmayı öğreniyorum. Ella es dos años mayor que yo. O, benden iki yaş daha büyüktür. Benden iki yaş büyük. ¿Quieres que conteste? Cevap vermemi istiyor musun? Açmamı ister misin? No deberías creértelo. Ona inanmamalısın. Buna inanmamalısın. Creo que llevan casados cinco años. Sanırım onlar beş yıldır evli. Sanırım beş yıldır evliler. Quiero ir a Japón. Japonya'ya gitmek istiyorum. Japonya'ya gitmek istiyorum. ¿Dónde está él? O nerededir? Nerede o? ¡De nada Jack! Bir şey değil, Jack! Rica ederim, Jack! Él vino un poco más temprano de lo que solía. Eskisinden biraz daha erken geldi. Eskisinden biraz daha erken geldi. Le tiene miedo a la muerte. O ölümden korkuyor. Ölmekten korkuyor. Él no sabe cantar bien. O, iyi şarkı söyleyemez. İyi şarkı söyleyemiyor. ¡Dios mío! Tanrım! Aman Tanrım! Coméis. Yiyorsunuz. Yiyin. Hace dos días compré una cámara. İki gün önce bir kamera aldım. İki gün önce bir kamera aldım. Me encontraré con él el viernes. Onunla gelecek Cuma görüşeceğim. Cuma günü onunla buluşacağım. PD: Te amo. Not: Seni seviyorum. Not: Seni seviyorum. ¡Hala! ¡Qué caja tan grande! Oo! Ne büyük bir kutu! Ne büyük bir kutu! Pagué dos mil yenes por el libro. Kitap için iki bin yen ödedim. Kitap için 2000 yen ödedim. La chica va a la escuela. Kız okula gidiyor. Kız okula gidiyor. Tómate algo. Bir içki al. Bir şeyler iç. Bin vivió en Singapur. Bin Singapurda yaşadı. Bin Singapur'da yaşadı. Tom lo vio en las noticias. Tom onu haberde gördü. Tom onu haberlerde görmüş. Ella no puede cantar. O şarkı söyleyemez. O şarkı söyleyemez. Su nombre es Irina. Onun adı Irina. Adı Irina. Tom no sabe si es verdad o no. Tom onun doğru olup olmadığını bilmiyor. Tom bunun doğru olup olmadığını bilmiyor. Solo somos niños. Biz sadece çocuklarız. Biz sadece çocuğuz. Puedes hacer lo que quieras. Ne istersen yapabilirsin. Ne istersen yapabilirsin. Voy a la estación. İstasyona gidiyorum. İstasyona gidiyorum. Se ha convertido en una hermosa joven. Güzel genç bir bayan oldu. Çok güzel bir genç kız oldu. Está muy enfadada con ella. O, ona çok kızgındır. Ona çok kızgın. Todavía no lo sé. Hâlâ bilmiyorum. Henüz bilmiyorum. ¿Esta es tu última palabra? Bu son sözün mü? Son sözün bu mu? Su bicicleta es azul. Onun bisikleti mavi. Bisikleti mavi. Fui a China hace dos años. Ben iki yıl önce Çin'e gittim. İki yıl önce Çin'e gittim. No me escribas cartas tan largas. Bana böyle uzun mektuplar yazma. Bana bu kadar uzun mektuplar yazma. Clark Kent es el héroe de las historias de Supermán. Clark Kent Süpermen hikayelerinin kahramanıdır. Clark Kent, Süpermen hikâyelerinin kahramanı. Esperaron al profesor. Öğretmeni beklediler. Profesörü beklemişler. Mi familia espera que entre en la universidad. Ailem benim üniversiteye girmemi umuyor. Ailem üniversiteye girmemi bekliyor. Dicen que en el vino está la verdad. Gerçeğin şarapta gizli olduğu söylenir. Şarabın gerçek olduğunu söylerler. No quieres eso, ¿verdad? Onu istemiyorsun, değil mi? Bunu istemezsin, değil mi? Las quiero matar. Onları öldürmek istiyorum. Onları öldürmek istiyorum. ¿Cuánto va a durar? O ne kadar sürecek? Ne kadar sürecek? Mañana estaré en casa. Yarın evde olacağım. Yarın evde olacağım. ¿Por qué están enfadadas? Onlar niçin öfkeli? Neden bu kadar kızgınlar? La nueva biblioteca se está construyendo desde el año pasado. Yeni kütüphane, geçen yıldan beri yapım aşamasında. Yeni kütüphane geçen yıldan beri inşa ediliyor. Tom no tenía mucha comida para comer. Tom'un yiyecek çok fazla yemeği yoktu. Tom'un yiyecek pek bir şeyi yoktu. Tom tuvo una buena idea. Tom'un, iyi bir fikri vardı. Tom'un iyi bir fikri vardı. Odio a mi vecino. Komşumdan nefret ederim. Komşumdan nefret ediyorum. Siempre pensé que el tener un ataque cardiaco era la manera de la naturaleza de decirte que mueras. Kalp krizi geçirmenin her zaman doğanın senin öldüğünü anlatma şekli olduğunu düşündüm. Her zaman kalp krizi geçirmenin sana ölmeni söylemenin doğanın bir yolu olduğunu düşünmüşümdür. Es muy temprano. Bu çok erken. Daha çok erken. El inglés se habla en muchos países. İngilizce birçok ülkede konuşulur. İngilizce birçok ülkede konuşuluyor. El tenedor está sucio. Çatal kirli Çatal kirli. No sé cocinar. Yemek pişiremem. Yemek yapmayı bilmiyorum. ¡Todos somos amigos en Tatoeba! Tatoeba'da hepimiz arkadaşız! Tatoeba'da hepimiz arkadaşız! No me agrada Tom y no confío en él. Tom'u sevmiyorum ve ona güvenmiyorum. Tom'u sevmiyorum ve ona güvenmiyorum. Todavía no confío en Tom. Tom'a hâlâ güvenmiyorum. Tom'a hâlâ güvenmiyorum. Ojalá hubiera otra cosa que pudiéramos hacer. Keşke yapabileceğimiz başka bir şey olsa. Keşke yapabileceğimiz başka bir şey olsaydı. Sabía que Tom volvería. Tom'un geri geleceğini biliyordum. Tom'un geri geleceğini biliyordum. ¿No estabais en casa? Evde değil miydiniz? Evde değil miydiniz? Nos hemos encontrado frente a la escuela. Biz okulun önünde buluştuk. Okulun önünde karşılaştık. Tom trató de seducir a su secretaria. Tom sekreterini kandırmaya çalıştı. Tom sekreterini baştan çıkarmaya çalıştı. Tus problemas se parecen a los míos. Sorunların benimkine benziyor. Senin sorunların benimkilere benziyor. En los restaurantes de EE.UU. puedes elegir entre sentarte en la zona de fumadores o en la de no fumadores. Birleşik Devletler'deki lokantalarda sigara içilen veya sigara içilmeyen bölümlerde oturmayı seçebilirsiniz. Amerika'daki restoranlarda sigara içenlerle sigara içmeyenler arasında bir seçim yapabilirsin. Él llegó aquí anoche. O, buraya dün gece geldi. Dün gece buraya geldi. Podemos ayudarte. Sana yardım edebiliriz. Sana yardım edebiliriz. Esto es lo que tengo que hacer. Bu yapmak zorunda olduğum şey. Yapmam gereken şey şu. Éramos pobres, pero felices. Biz fakirdik, ama mutluyduk. Fakirdik ama mutluyduk. Nunca más cometeré ese error. Bir daha bu hatayı yapmayacağım. Bir daha asla bu hatayı yapmayacağım. Aquellos dicen que yo soy una vieja. Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar. Benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar. Esto es un hospital. Bu bir hastanedir. Burası bir hastane. Los domingos, Tom no hace nada más que leer libros. Tom Pazar günleri kitap okumaktan başka hiçbir şey yapmaz. Pazar günleri Tom kitap okumaktan başka bir şey yapmıyor. Las entradas se vendieron en un momento. Biletler bir anda satıldı. Biletler bir anda satıldı. Vas a ser visto. Görüleceksin. Görüleceksin. Estaba esperando a que llagaras. Buraya gelmeni bekliyordum. İçeri girmeni bekliyordum. Tom no tiene problema con eso. Tom'un onunla sorunu yok. Tom'un bununla bir sorunu yok. Te ves japonés. Japonyalı görünüyorsun. Japon'a benziyorsun. Tom tiene algo que está deseando mostrarte. Tom'un sana göstermek için bekleyemediği bir şeyi var. Tom'un sana göstermek istediği bir şey var. Ven aquí y siéntate. Buraya gel ve otur. Buraya gel ve otur. He visitado Boston varias veces. Boston'u birkaç kez ziyaret ettim. Boston'u birkaç kez ziyaret ettim. Su hijo tiene ocho años. Onun oğlu sekiz yaşında. Oğlu sekiz yaşında. Ella permaneció soltera toda su vida. Bütün hayatı boyunca bekar kaldı. Hayatı boyunca yalnız kaldı. ¿Y a mí qué? Bana ne? Bana ne? Tengo ganas de salir con ella. Canım onunla çıkmak istiyor. Onunla çıkmak için sabırsızlanıyorum. Me molesta que me hagan esperar. Bekletildiğim zaman sinirim bozulur. Beni beklettiğiniz için üzgünüm. Ahora estoy cansada de verdad. Şu an gerçekten yorgunum. Şimdi gerçekten yoruldum. Cuanto antes lo hagas, mejor. Onu ne kadar erken yaparsan, o kadar iyi. Ne kadar çabuk yaparsan o kadar iyi. «¿Usted habla alemán?» «No.» " Almanca biliyor musunuz? " "Hayır, bilmiyorum" Almanca biliyor musunuz? "Hayır." Puedes leer este libro. Bu kitabı okuyabilirsin. Bu kitabı okuyabilirsin. Eres genial. Harikasın. Harikasın. Adoro el amor. Aşka bayılıyorum. Aşkı seviyorum. No me creo que sea abogado. Onun bir avukat olduğuna inanmıyorum. Avukat olduğuna inanamıyorum. Tom no sabe nada de esto, ¿verdad? Tom bunun hakkında bir şey bilmiyor, değil mi? Tom'un bundan haberi yok, değil mi? No trabajo con él. Onunla çalışmam. Onunla çalışmıyorum. Mi padre solía ir a pescar con frecuencia. Babam sık sık balık tutmaya giderdi. Babam sık sık balığa giderdi. Es muy romántico. Bu çok romantik. Çok romantik. Todos te están esperando. Herkes seni bekliyor. Herkes seni bekliyor. Le envió una larga carta. O, ona uzun bir mektup gönderdi. Ona uzun bir mektup göndermiş. Me levanté y me fui a la escuela. Kalktım ve okula gittim. Kalktım ve okula gittim. Sólo es un sueño. O sadece bir rüya. Sadece bir rüya. Os equivocaréis. Siz hata yapacaksınız. Yanılıyorsunuz. Te llevo a casa. Seni eve götürüyorum. Seni eve bırakayım. ¿Cómo es la vida en Alemania? Almanya'da hayat nasıl? Almanya'da hayat nasıl? ¿A quién buscas, Tom? Kimi arıyorsun, Tom? Kimi arıyorsun Tom? David es muy activo. David çok aktif. David çok aktiftir. Esta mañana hace frío, ¿verdad? Bu sabah soğuk değil mi? Bu sabah soğuk, değil mi? John es mi sobrino. John benim yeğenimdir. John benim yeğenim. Estoy bastante ocupado. Oldukça meşgulüm. Çok meşgulüm. ¡Ojalá dejase de llover! Keşke yağmur yağmasa. Keşke yağmur dinseydi! Ya no soy un niño. Artık çocuk değilim. Artık çocuk değilim. Dentro de las casas japonesas quítate los zapatos. Japon evlerinin içinde ayakkabılarını çıkar. Japon evlerinde ayakkabılarını çıkar. Tom le entregó un mensaje a Mary. Tom Mary'ye bir mesaj verdi. Tom, Mary'ye bir mesaj gönderdi. Ella escribe chino. O Çince yazar. Çince yazıyor. Tom no ha estado enfermo por un largo tiempo. Tom uzun bir süre hasta olmadı. Tom uzun zamandır hasta değil. Nancy le invitó a una fiesta. Nancy onu bir partiye davet etti. Nancy onu bir partiye davet etti. ¡Tú piensas mucho! Çok düşünüyorsun! Sen çok düşünüyorsun! Le gusta vernos. O bizi görmeyi sever. Bizi görmeyi seviyor. Por favor, enséñenos otra cosa. Lütfen bize başka bir şey gösterin. Lütfen bize başka bir şey öğretin. Continúa, por favor. Lütfen devam et. Devam et, lütfen. Me voy de vacaciones la próxima semana. Gelecek hafta tatile gidiyorum. Haftaya tatile çıkıyorum. Compraron un coche nuevo. Onlar yeni bir araba aldı. Yeni bir araba aldılar. Ayer jugamos al béisbol. Dün biz beyzbol oynadık. Dün beyzbol oynadık. María es una niña buena. Mary iyi bir kızdır. Maria iyi bir kız. ¿Cuándo fuiste a Roma? Roma'ya ne zaman gittin? Roma'ya ne zaman gittin? Tengo un mensaje de tu padre para ti. Senin için babandan bir mesajım var. Babandan sana bir mesajım var. No tienes que hacerlo ahora. Onu şimdi yapmak zorunda değilsin. Bunu şimdi yapmak zorunda değilsin. ¿Cuánto tiempo vas a quedarte? Ne kadar kalacaksın? Ne kadar kalacaksın? Todo el mundo lo sabe. Hiç kimse bilmiyor. Bunu herkes bilir. Todavía es muy pronto. Hâlâ çok erken. Daha çok erken. ¿Por qué huele mal el perro? Neden köpek kötü kokuyor? Köpek neden kötü kokuyor? Este es tu destino. Bu senin kaderin. Bu senin kaderin. Tuve que correr a la estación. Ben istasyona kadar koşmak zorunda kaldım. Karakola gitmek zorunda kaldım. Paula tiene que ayudar a su padre en la cocina. Paula mutfakta babasına yardımcı olmak zorundadır. Paula'nın babasına mutfakta yardım etmesi gerek. Mi ciudad está a algunos kilómetros de la costa. Şehrim sahile birkaç kilometre uzaklıkta. Şehrim kıyıdan birkaç kilometre uzakta. ¿Qué hiciste con tu auto? Arabanla ne yaptın? Arabana ne yaptın? Nancy estudió mucho. Nancy çok çalıştı. Nancy çok çalıştı. Eso estaría bueno. Bu iyi olurdu. Bu iyi olur. No. Hayır. Hayır. A eso me refiero. Onu kastettim. Ben de bundan bahsediyorum. Por favor, dígame dónde está la comisaría de policía. Lütfen bana karakolun nerede olduğunu söyleyin. Lütfen bana polis karakolunun nerede olduğunu söyleyin. Tom no come carne, pero sí pescado. Tom et yemez ama balık yer. Tom et yemez ama balık yer. ¿Cuándo estarás en Londres? Ne zaman Londra'da olacaksın? Ne zaman Londra'da olacaksın? Hay muchos pájaros en este parque. Bu parkta birçok kuş vardır. Bu parkta bir sürü kuş var. Él se sentó a mi lado. O, yanıma oturdu. Yanıma oturdu. ¿Cómo la conociste? Onu nasıl tanıdın? Onunla nasıl tanıştın? Hoy no hace mucho frío. Bugün çok soğuk değil. Bugün hava pek soğuk değil. ¡Abra la puerta o vamos a derribarla! Kapıyı aç yoksa kıracağız! Kapıyı aç, yoksa kıracağız! ¿Me puedes hacer un favor? Bana bir iyilik yapar mısın? Bana bir iyilik yapar mısın? Tom no parece feliz. Tom mutlu görünmüyor. Tom mutlu görünmüyor. ¿No llevas dinero encima? Üstünde hiç para yok mu? Üzerinde hiç para yok mu? Él no le gustaba. O onu sevmiyordu. Ondan hoşlanmıyordu. ¿Tom es lúcido? Tom berrak mı? Tom aklı başında mı? Esta noche damos una fiesta. Bu gece bir parti veriyoruz. Bu gece bir parti veriyoruz. Tom esperó por más de una hora. Tom bir saatten daha fazla bekledi. Tom bir saatten fazla bekledi. El Sr. Wang normalmente toma una siesta en la sala de reuniones. Bay Wang genelde toplantı odasında kestirir. Bay Wang genelde toplantı odasında kestirir. Él también es escritor. O da bir yazar. O da bir yazar. ¿Estás ocupado? Meşgul müsün? Meşgul müsün? ¿No has venido un poco pronto? Biraz erken gelmedin mi? Biraz erken gelmedin mi? ¿Cuál es tu lugar favorito para pasar las vacaciones? Favori tatil yerin nedir? Tatil için en sevdiğin yer neresi? Le pregunté por qué estaba triste. Neden üzgün olduğunu sordum. Neden üzgün olduğunu sordum. ¿Cuánto ha costado? Ne kadardı? Ne kadara mal oldu? ¡Tienes que estar loco para hacer una cosa así! Kafayı mı yedin sen? Böyle bir şey yapmak için deli olmalısın! Juntos, la familia mira una película. Aile birlikte bir film izliyor. Birlikte, aile bir film izliyor. Él no hace otra cosa que jugar todo el día. Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz. Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmıyor. Tom sabe dónde estamos. Tom nerede olduğumuzu biliyor. Tom nerede olduğumuzu biliyor. Este hotel no sirve el almuerzo. Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez. Bu otel öğle yemeği için uygun değil. ¿Tienes un plan mejor? Daha iyi bir planın var mı? Daha iyi bir planın var mı? Guus Hiddink es holandés. Guus Hiddink Hollandalıdır. Guus Hiddink Hollandalı. Él no miente. O, yalan söylemez. Yalan söylemiyor. Mary dijo que me amaba, pero no me lo creí. Mary beni sevdiğini söyledi fakat ben ona inanmadım. Mary beni sevdiğini söyledi ama ben inanmadım. Se vendieron todas las entradas. Tüm biletler satıldı. Bütün biletler satıldı. Tom conoce a un hombre cuya hija vive en Boston. Tom kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor. Tom, kızı Boston'da yaşayan bir adam tanıyor. No lo envidio. Onu kıskanmam. Onu kıskanmıyorum. Leyó un montón de libros. O bir sürü kitap okudu. Bir sürü kitap okumuş. Tom parecía cansado. Tom yorgun görünüyordu. Tom yorgun görünüyordu. Creo que mi plan es mejor que el tuyo. Sanırım benim plan seninkinden daha iyi. Sanırım benim planım seninkinden daha iyi. Creo que Yumi está enferma. Sanırım Yumi hasta. Sanırım Yumi hasta. Compramos una libra de té. Bir paund çay satın aldık. Bir kilo çay aldık. No soy uno de ellos. Onlardan biri değilim. Ben onlardan biri değilim. Lo sé, lo sé. Biliyorum, biliyorum. Biliyorum, biliyorum. No soy muy buen escritor. Ben çok iyi bir yazar değilim. Pek iyi bir yazar sayılmam. ¿Sabes dónde está el baño? Banyonun nerede olduğunu biliyor musun? Tuvaletin nerede olduğunu biliyor musun? La revolución marcó una nueva era. Devrim yeni bir çağı işaret etti. Devrim yeni bir çağa işaret etti. ¿Cuándo estará lista la cena? Akşam yemeği ne zaman hazır olacak? Yemek ne zaman hazır olur? Tengo que refrescar mi francés antes de ir a estudiar a París. Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım. Paris'e gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim. No fumo. Ben sigara içmem. Ben sigara içmem. Jim fue capaz de contener su enojo. Jim öfkesine hâkim olabildi. Jim öfkesini kontrol altına almayı başardı. Tenemos hambre. Biz açız. Acıktık. ¿No estaba en casa? Evde değil miydim? Evde değil miydi? Recuerdo todo lo que me dijiste. Bana söylediğin her şeyi hatırlıyorum. Bana söylediğin her şeyi hatırlıyorum. ¿Con quién vas a cenar? Kimle akşam yemeği yiyeceksin? Kiminle yemek yiyeceksin? Yo corrí una milla. Bir mil koştum. Bir mil koştum. Me gusta más el té caliente que el té frío. Soğuk çaydan daha çok sıcak çayı severim. Sıcak çayı soğuk çaydan daha çok seviyorum. La línea roja en el mapa representa una vía férrea. Haritadaki kırmızı hat bir demiryolunu temsil ediyor. Haritadaki kırmızı çizgi demiryolunu temsil ediyor. Enero es el primer mes del año. Ocak yılın birinci ayıdır. Ocak yılın ilk ayı. Nadie te amará tanto como yo. Seni benim sevdiğim gibi hiç kimse sevmeyecek. Kimse seni benim kadar sevemez. ¿De verdad hiciste eso? Gerçekten onu yaptın mı? Bunu gerçekten yaptın mı? ¿Dónde está? O nerede? Nerede o? Deberíamos habernos traído el almuerzo. Öğle yemeği getirmeliydik. Öğle yemeği getirmeliydik. ¿Sobre qué estaban discutiendo? Onlar ne hakkında tartışıyordu? Ne hakkında tartışıyordunuz? Esta novela fue escrita por un autor americano. Bu roman Amerikalı bir yazar tarafından yazıldı. Bu roman Amerikalı bir yazar tarafından yazıldı. ¿Tienes móvil? Cep telefonun var mı? Cep telefonun var mı? Estamos comiendo manzanas. Biz elma yiyoruz. Elma yiyoruz. Yo estuve en el hospital durante varias semanas. Birkaç hafta boyunca hastanedeydim. Birkaç hafta hastanede kaldım. La gasolinera está abierta los siete días de la semana. Benzin istasyonu haftanın yedi günü açık. Benzin istasyonu haftanın yedi günü açık. ¿Quieres jugar al tenis con nosotros? Bizimle tenis oynamak ister misin? Bizimle tenis oynamak ister misin? Estoy esperando aquí. Burada bekliyorum. Burada bekliyorum. Tom es mi héroe. Tom benim kahramanım. Tom benim kahramanım. ¿Qué estás escribiendo? Ne yazıyorsun? Ne yazıyorsun? ¿Cuál es el río más largo de Japón? Japonya'da en uzun nehir hangisidir? Japonya'daki en uzun nehir hangisi? En este momento no consigo recordar su nombre. Şu anda onun adını hatırlayamıyorum. Şu anda adını hatırlayamıyorum. ¿Tú has escrito este libro? Bu kitabı sen mi yazdın? Bu kitabı sen mi yazdın? Les invité a la fiesta. Onları partiye davet ettim. Onları partiye davet ettim. Hace mucho tiempo que somos amigos. Uzun bir süredir arkadaşız. Uzun zamandır arkadaşız. El profesor se volvió a recuperar. Öğretmen tekrar iyileşti. Profesör tekrar kendine geldi. Ella cocina muy bien. O çok iyi yemek yapar. Çok iyi yemek yapar. Él lo intenta. O dener. Dener. No me molestes, estoy trabajando. Beni rahatsız etme. Çalışıyorum. Beni rahatsız etme, çalışıyorum. Nuestro equipo falló un montón de pases. Bizim takım bir çok pas hatası yaptı. Takımımız pek çok pası kaçırdı. Tom salió temprano del trabajo. Tom işten erken ayrıldı. Tom işten erken çıktı. Tom va a necesitar ayuda. Tom'un yardıma ihtiyacı olacak. Tom'un yardıma ihtiyacı olacak. Quiero mandarle una carta a Tom. Tom'a bir mektup göndermek istiyorum. Tom'a bir mektup göndermek istiyorum. No leo mucho los periódicos. Pek gazete okumam. Gazeteleri pek okumam. Esto está hecho en Kazajistán. Bu, Kazakistan'da yapıldı. Bu Kazakistan'da yapılmış. Johan estuvo todo el día en la cama y no fue a trabajar. John, bütün gün yatakta kaldı, işe gitmedi. Johan bütün gün yataktaydı ve işe gitmedi. Su hermana pequeña es muy dulce, ¿verdad? Küçük kız kardeşi çok tatlı, değil mi? Küçük kız kardeşin çok tatlı, değil mi? Mary se enfadó conmigo. Mary bana kızdı. Mary bana çok kızdı. Podemos manejar en Japón a los 18 años. Japonya'da 18 yaşında araba kullanabiliriz. 18 yaşında Japonya'da araba sürebiliriz. Fue muy divertido. Bu oldukça şaşırtıcıydı. Çok eğlenceliydi. Miente bien. O iyi bir yalancı. İyi bir yalancı. No creo que Tom y Mary sepan mucho de la música clásica. Tom'un ve Mary'nin klasik müzik hakkında çok şey bildiklerini düşünmüyorum. Tom ve Mary'nin klasik müzik hakkında pek bir şey bildiklerini sanmıyorum. El anciano habló conmigo en francés. Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu. Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu. Él no sabe mucho sobre Japón. Japonya hakkında çok şey bilmez. Japonya hakkında pek bir şey bilmiyor. ¿Quién te contó la historia? Sana hikayeyi kim anlattı? Sana hikayeyi kim anlattı? Tom no sabe nada acerca de lo que sucedió. Tom, ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyor. Tom'un olanlardan haberi yok. Este caballo patea cuando alguien se le acerca por detrás. Bu at birisi ona arkadan yaklaştığında tekmeler. Bu at biri arkasından yaklaşınca tekmeliyor. Lo vendí en diez dólares. Onu on dolara sattım. 10 dolara sattım. ¿Qué hiciste? Ne yapıyordun? Ne yaptın sen? No llores, no pasa nada. Ağlama. Kötü bir şey yok. Ağlama, sorun yok. ¡Hola! Soy un nuevo usuario. Merhaba! Ben yeni bir kullanıcıyım. Merhaba, ben yeni kullanıcıyım. ¿Tienen dinero? Onların parası var mı? Paranız var mı? ¿Quieren venir con nosotras? Bizimle gelmek ister misiniz? Bizimle gelmek ister misiniz? Su madre era de la familia Kennedy. Annesi Kennedy ailesindendi. Annesi Kennedy ailesindendi. Mi madre murió cuando yo era un niño. Annem ben çocukken öldü. Annem ben çocukken öldü. María ayudó a su madre a adornar el árbol de Navidad. Mary Noel ağacını süslemek için annesine yardım etti. Maria annesinin Noel ağacını süslemesine yardım etti. Puede que nieve mañana por la noche. Yarın gece kar yağabilir. Yarın akşam kar yağabilir. Está demasiado caliente. Çok sıcak. Çok sıcak. Voy a darte treinta dólares. Sana otuz dolar vereceğim. Sana 30 dolar vereceğim. Eres nuevo aquí, ¿verdad? Sen burada yenisin, değil mi? Burada yenisin, değil mi? Estamos en el mismo grupo, ¿verdad? Aynı gruptayız, değil mi? Aynı gruptayız, değil mi? Tenemos mucho tiempo. Çok fazla zamanımız var. Daha çok zamanımız var. Juega al fútbol. O futbol oynar. Futbol oynuyor. ¡Has ganado! Sen kazandın! Sen kazandın! No puedo ver a Tom. Tom'u göremiyorum. Tom'u göremiyorum. En febrero llueve bastante en Brasil. Şubatta Brezilya'da bol yağış olur. Şubat ayında Brezilya'da çok yağmur yağar. En tu opinión, ¿tiene Tom hambre? Sence Tom aç mı? Sence Tom aç mı? Dinos qué vamos a hacer después. Bize sonra ne yapacağımızı söyle. Daha sonra ne yapacağımızı söyle. No hagas dos cosas a la vez. Aynı anda iki şey birden yapma. Aynı anda iki şey yapma. Le gusta el dinero. O parayı sever. Parayı seviyor. Vi la televisión después de comer. Ben yemeğimi yedikten sonra televizyon izledim. Yemekten sonra televizyon izledim. Tráeme el periódico, por favor. Bana gazeteyi getir lütfen. Bana gazeteyi getir, lütfen. Soñé contigo. Seni rüyamda gördüm. Rüyamda seni gördüm. Quiero conocerla. Onunla tanışmak istiyorum. Onunla tanışmak istiyorum. Tom no quiere ir con Mary. Tom Mary ile gitmek istemiyor. Tom, Mary ile gitmek istemiyor. Ojalá pudiera ayudarte. Keşke sana yardım edebilsem. Keşke sana yardım edebilseydim. ¿Por qué no vino? O niçin gelmedi? Neden gelmedi? No deberías reírte de su error. Onun hatasına gülmemelisin. Onun hatasına gülmemelisin. Nosotros desayunaremos a las ocho. Sekizde kahvaltı yapacağız. Kahvaltıyı sekizde yaparız. No es la primera vez. Bu ilk kez değil. Bu ilk kez olmuyor. Mi calculadora cometió un error. Hesap makinem bir hata yaptı. Hesap makinem bir hata yaptı. Poca gente sabe cómo hacerlo. Az sayıda kişi onu nasıl yapacağını biliyor. Nasıl yapılacağını çok az kişi biliyor. No he venido con Tom. Tom'la gelmedim. Tom'la gelmedim. ¿Adónde fuiste? Nereye gittin? Nereye gittin? ¿Cuál es la forma más sencilla de llegar a la estación de Tokio? Tokyo istasyonuna varmanın en kolay yolu hangisi? Tokyo istasyonuna ulaşmanın en kolay yolu nedir? Anoche había luna llena. Dün gece dolunay vardı. Dün gece dolunay vardı. Quiero hablar con él. Onunla konuşmak istiyorum. Onunla konuşmak istiyorum. ¿Has recibido una carta de él? Onun bir mektubunu aldın mı? Ondan mektup mu aldın? Tengo que hacerte una pregunta. Sana bir soru sormak zorundayım. Sana bir şey sormam gerek. ¿No estaba en casa? Evde değil miydiniz? Evde değil miydi? ¿Sabéis si Lucy sabe hablar japonés? Lucy'nin Japonca konuşabilip konuşamadığını biliyor musunuz? Lucy Japonca biliyor mu? Tom tuvo una cita con Mary el viernes pasado. Tom'un geçen Cuma Mary ile randevusu vardı. Tom'un geçen cuma Mary ile randevusu vardı. ¿Por qué estás en mi habitación? Neden benim odamdasın? Neden benim odamdasın? "¿Ahora eres feliz?" "Sí, soy feliz." "Şimdi mutlu musun?" "Evet, mutluyum." "Şimdi mutlu musun?" "Evet, mutluyum." Me gusta estar ocupado. Meşgul olmayı severim. Meşgul olmayı seviyorum. Se convirtió en un buen joven. O iyi bir genç oldu. İyi bir genç adam oldu. Siempre hacemos una fiesta por su cumpleaños. Onun doğum gününde her zaman parti yaparız. Her zaman doğum günü partisi yaparız. No es tan malo. O, o kadar kötü değil. O kadar da kötü değil. Él hizo un buen trabajo. İyi bir iş yaptı. İyi iş çıkardı. Todos en el edificio sintieron el terremoto. Binadaki herkes depremi hissetti. Binadaki herkes depremi hissetti. Él no sabía nadar. O yüzemedi. Yüzme bilmiyordu. Es un músico muy bueno. O çok iyi bir müzisyendir. Çok iyi bir müzisyendir. Al momento no hay nadie en la oficina. Şu anda ofiste kimse yok. Şu anda ofiste kimse yok. Mi hermano pequeño está viendo la televisión. Benim küçük erkek kardeşim TV izliyor. Küçük kardeşim televizyon izliyor. Quiero ir a París. Paris'e gitmek istiyorum. Paris'e gitmek istiyorum. No sabes lo que haces. Ne yaptığını bilmiyorsun. Ne yaptığını bilmiyorsun. Soy bueno tocando el piano. Piyano çalmada iyiyim. Piyanoda çok iyiyimdir. El domingo pasado me quedé en casa descansando. Geçen Pazar evde dinlendim. Geçen pazar evde kalıp dinlendim. No puedo recibir correos. No tengo correo electrónico. Mektupları alamıyorum. E-mail adresim yok. E-posta alamam, e-postam yok. ¿Os veré más tarde? Daha sonra sizi görecek miyim? Sonra görüşür müyüz? Nosotros la vimos. Onu gördük. Onu gördük. Esta oración va a ser traducida. Bu cümle çevrilecek. Bu cümle tercüme edilecek. Estás equivocado. Sen hatalısın. Yanılıyorsun. Construí una casa nueva. Yeni bir ev yaptım. Yeni bir ev yaptım. El accidente sucedió a altas horas de la noche. Kaza gece geç saatlerde oldu. Kaza gece geç saatlerde olmuş. Actúa como si no hubiera nada. Hiçbir şey olmuyor gibi davran. Hiçbir şey yokmuş gibi davran. Creo que es un mito. Sanıyorum ki bu bir efsanedir. Bence bu bir efsane. Los llamaré. Onları arayacağım. Onları arayacağım. Recuerdo haberlo visto. Onu gördüğümü hatırlıyorum. Onu gördüğümü hatırlıyorum. Nunca has ido a Boston, ¿verdad? Boston'a hiç gitmedin, değil mi? Boston'a hiç gitmedin, değil mi? La verás. Onu göreceksin. Göreceksin. Tom todavía se está riendo. Tom hâlâ gülüyor. Tom hala gülüyor. Tenemos que darnos prisa. Acele etmeliyiz. Acele etmeliyiz. Fue un error venir aquí. Buraya gelmek bir hataydı. Buraya gelmek bir hataydı. Hay un mensaje para ti. Sana bir mesaj var. Sana bir mesaj var. Estuve buscando el libro durante una hora. Bir saat boyunca kitabı aradım. Bir saattir kitabı arıyordum. Me gusta levantarme temprano. Erken kalkmayı severim. Erken kalkmayı severim. La madre de Susie es una mujer muy hermosa. Susie'nin annesi çok güzel bir kadın. Susie'nin annesi çok güzel bir kadın. Compré este sombrero por 2.000 yenes. Bu şapkayı 2000 yene aldım. Bu şapkayı 2000 yen'e aldım. Tom no cambia nunca. Tom asla değişmez. Tom asla değişmez. No tengo tele en casa. Benim evimde televizyonum yok. Evde televizyonum yok. Todos os están esperando. Herkes sizi bekliyor. Herkes sizi bekliyor. No deberías rendirte pase lo que pase. Ne olursa olsun vazgeçmemelisin. Ne olursa olsun pes etmemelisin. Esta noche estoy ocupado. Bu gece meşgulüm. Bu gece meşgulüm. Los odias, ¿verdad? Onlardan nefret ediyorsun, değil mi? Onlardan nefret ediyorsun, değil mi? El tiempo cambia y nosotros también cambiamos con él. Zaman değişiyor ve biz de zamanla değişiyoruz. Zaman değişiyor, biz de değişiyoruz. No puedo pararla. Onu durduramam. Onu durduramıyorum. ¿Pensás que él está muerto? Onun öldüğünü mü düşünüyorsun? Onun öldüğünü mü düşünüyorsun? No somos extranjeros. Biz yabancı değiliz. Biz yabancı değiliz. Hice todo lo que querías. İstediğin her şeyi yaptım. İstediğin her şeyi yaptım. Es una enfermedad muy grave. Bu çok ciddi bir hastalıktır. Bu çok ciddi bir hastalık. Mi trabajo es fácil y tengo mucho tiempo libre. İşim kolay ve bir sürü boş zamanım var. İşim kolay ve bir sürü boş vaktim var. Jugamos a las cartas para pasar el tiempo. Vakit geçirmek için kart oynadık. Zaman geçirmek için kağıt oynuyoruz. Tuvo que irse de casa. O, evinden ayrılmak zorunda kaldı. Evden ayrılmak zorunda kaldı. Buenos días. Es hora de levantarse. Günaydın. Uyanma vakti. Günaydın, kalkma vakti. El hombre se estaba muriendo. Adam ölüyordu. Adam ölüyordu. Hay un banco frente a la estación. İstasyonun önünde bir banka vardır. İstasyonun önünde bir banka var. He jugado al tenis. Tenis oynadım. Tenis oynadım. Tengo un problema serio. Ciddi bir sorunum var. Ciddi bir sorunum var. ¿Has ido a trabajar un domingo alguna vez? Hiç pazar günü işe gittin mi? Hiç pazar günü işe gittin mi? «¿No sabes fumar?» «¡Claro que sé fumar!» "Sen sigara içmeyi bilmiyor musun?" "Elbette sigara içmeyi biliyorum!" "Sigara içmeyi bilmiyor musun?" "Elbette sigara içebilirim." Fuma mucho. O çok fazla sigara içiyor. Çok sigara içiyor. Jugarán al béisbol después de la escuela. Okuldan sonra beyzbol oynayacaklar. Okuldan sonra beyzbol oynayacaklar. Tanto Tom como Mary necesitan zapatos nuevos. Tom ve Mary her ikisinin de yeni ayakkabılara ihtiyacı var. Tom ve Mary'nin yeni ayakkabılara ihtiyacı var. Solíamos hablar con frecuencia de nuestro futuro. Sık sık geleceğimiz hakkında konuşurduk. Geleceğimiz hakkında sık sık konuşurduk. Eso es una iglesia. O bir kilise. Orası bir kilise. ¡Perdóname! Beni affet! Affet beni! En las noches me gusta venir a este parque. Geceleri bu parka gelmeyi seviyorum. Geceleri bu parka gelmeyi seviyorum. Soy universitario. Ben bir üniversite öğrencisiyim. Üniversite öğrencisiyim. ¿Por qué estás todavía en Boston? Neden hâlâ Boston'dasın? Neden hala Boston'dasın? Puedes venir a casa. Eve gelebilirsin. Eve gelebilirsin. El año que viene no viviré en Kobe. Ben gelecek yıl Kobe'de yaşamayacağım. Seneye Kobe'de yaşamayacağım. Tom es infeliz. Tom mutsuz. Tom mutsuz. ¿Cuántas tazas de café te has tomado hoy? Bugün kaç fincan kahve içtin? Bugün kaç fincan kahve içtin? No se lo digas a tu padre. Babana söyleme. Babana söyleme. Tengo que ir al médico. Hastaneye gitmem lazım. Doktora gitmem gerek. Ahora estoy ocupada. Şimdi meşgulüm. Şu an meşgulüm. ¿Por qué no admirar una música así? Niçin böyle bir müzik beğenilmez? Neden böyle bir müziği takdir etmiyorsun? Necesitamos una botella de zumo. Bizim bir şişe meyve suyuna ihtiyacımız var. Bir şişe meyve suyu lazım. Cada tren que cojo es mejor que el anterior. Bindiğim her tren öncekinden daha iyi. Bindiğim her tren bir öncekinden daha iyidir. Tom quería ayudar a Mary a hacer lo correcto. Tom Mary'ye doğru şeyi yapması için yardım etmek istedi. Tom, Mary'nin doğru olanı yapmasına yardım etmek istedi. ¡Qué camión más grande! Ne büyük bir kamyon! Ne büyük bir kamyon! No estoy cansada. Yorgun değilim. Yorgun değilim. Algunas niñas estaban jugando al tenis. Bazı kızlar tenis oynuyorlardı. Bazı kızlar tenis oynuyordu. Mary sabe bailar bien. Mary iyi dans edebilir. Mary iyi dans eder. ¡Despierta! Uyan! Uyan! Tom está equivocado. Tom hatalı. Tom yanılıyor. Tom quería verlo. Tom onu görmek istiyordu. Tom onu görmek istedi. En la habitación no hay espacio para otra cama. Başka bir yatak için odada yer yok. Odada başka bir yatak için yer yok. Ocurrirá en breve. Bu yakında olacak. Yakında olacak. No debería haber comido tanto. Bu kadar çok yememeliydim. O kadar çok yememeliydim. Dormí bien. İyi bir uyku aldım. İyi uyudum. ¿Tenéis más preguntas? Başka sorunuz var mı? Başka sorunuz var mı? ¿Quién es Tom? ¿Tu nuevo novio? Tom kim? O senin yeni erkek arkadaşın mı? Tom kim, yeni erkek arkadaşın mı? Deberíamos ser amigos. Arkadaş olmalıyız. Arkadaş olmalıyız. Le vimos. Onu gördük. Onu gördük. Tom quiere protegerme. Tom beni korumak istiyor. Tom beni korumak istiyor. Estamos bastante cansados. Oldukça yorgunuz. Çok yorgunuz. Te lo pagaré. Sana ödeyeceğim. Ödeyeceğim. Mi esposo no me dejará conseguir un trabajo. Kocam bir işe girmeme izin vermeyecek. Kocam iş bulmama izin vermiyor. Yo soy justo como tú. Ben tam sana benziyorum. Ben de senin gibiyim. James Madison odiaba la idea. James Madison fikirden nefret ediyordu. James Madison bu fikirden nefret ederdi. No me lo dijo. O bana söylemedi. Bana söylemedi. Vale la pena intentarlo. Denemeye değer. Denemeye değer. En sus marcas, listos, ¡fuera! Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın! Yerlerinize, hazır olun, dışarı! Tenemos que ser pacientes. Sabırlı olmamız gerekir. Sabırlı olmalıyız. El ordenador está en la biblioteca. Bilgisayar kütüphanededir. Bilgisayar kütüphanede. El dinero es capaz de cambiar a alguien en pocos minutos. Para, herhangi birini birkaç dakikada değiştirme kapasitesine sahiptir. Para bir kaç dakika içinde birini değiştirebilir. No me dejes. Beni bırakma. Beni bırakma. Después de las vacaciones de verano, los niños deben volver a la escuela. Yaz tatilinden sonra çocuklar okula dönmek zorundadırlar. Yaz tatilinden sonra çocuklar okula geri dönmeli. Yo creo que te gusta. Sanırım ondan hoşlanıyorsun. Bence ondan hoşlanıyorsun. Ahora somos amigos. Biz artık arkadaşız. Artık arkadaşız. No debes usar el ascensor en caso de emergencia. Acil durumlarda asansörü kullanmamalısın. Acil bir durumda asansörü kullanmamalısın. Ella murió. O öldü. Öldü. Por favor, recójame en el hotel a las seis en punto. Lütfen saat altıda beni otelden alın. Lütfen beni saat 6'da otelden alın. ¿Son estos tus hijos? Bunlar senin çocukların mı? Bunlar senin çocukların mı? No puedo correr tan rápido como tú. Senin kadar hızlı koşamam. Senin kadar hızlı koşamam. Le gusta cantar. O, şarkı söylemeyi sever. Şarkı söylemeyi seviyor. Contrata a otros para escribir sus discursos. O, konuşmalarını yazmak için başkalarını tutuyor. Konuşmalarını yazmaları için başkalarını işe alıyor. Tom se ve joven. Tom genç görünüyor. Tom genç görünüyor. No leas mi diario. Günlüğümü okuma. Günlüğümü okuma. Hablé con Tom. Tom'la konuştum. Tom'la konuştum. Necesitas un abogado. Sana bir avukat lazım. Avukata ihtiyacın var. Por favor, dame una taza de café. Lütfen bana bir fincan kahve ver. Lütfen bana bir fincan kahve ver. Nací en Barcelona el 23 de marzo de 1969. Ben 23 Mart 1969'da Barselona'da doğdum. 23 Mart 1969'da Barselona'da doğdum. Mi familia no es tan grande. Ailem o kadar büyük değildir. Ailem o kadar da büyük değil. No me desobedecerás. Sözümün dışına çıkmayacaksın. Bana itaatsizlik etmeyeceksin. Los preservativos ofrecen protección contra las enfermedades de transmisión sexual. Prezarvatifler seksüel hastalıkların geçmesinden korurlar. Prezervatifler cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma sağlar. Ese niño no hace más que llorar. O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmaz. Çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmıyor. Era sábado por la noche. Cumartesi gecesi idi. Cumartesi akşamıydı. Tiene muchos perros. Onun bir sürü köpeği var. Bir sürü köpeği var. Ella sabe mucho sobre la moda actual. O, şimdiki moda hakkında çok şey bilir. Moda hakkında çok şey biliyor. Esto es un libro. Bu bir kitaptır. Bu bir kitap. Simplemente le amo. Sadece onu seviyorum. Sadece onu seviyorum. Este libro se vende aquí. Bu kitap burada satılır. Bu kitap burada satılıyor. Come y bebe. İç ve ye. Ye ve iç. Puede que esta sea nuestra única oportunidad. Bu bizim tek şansımız olabilir. Bu tek şansımız olabilir. La gente debería trabajar. İnsanlar çalışmalı. İnsanlar çalışmalı. Tanto Tom como Mary son buenos estudiantes. Tom ve Mary her ikisi de iyi öğrenciler. Tom ve Mary iyi öğrencilerdir. Ella no miente. O, yalan söylemez. Yalan söylemiyor. Acaba de llegar aquí. O az önce buraya vardı. Buraya yeni geldi. ¿Qué comida prefieres? Hangi yemeği tercih edersin? Hangi yemeği tercih edersin? Estás despedida. Sen kovuldun. Kovuldun. Es muy práctico. O çok kullanışlı. Çok kullanışlı. ¿Dónde está mi padre? Babam nerede? Babam nerede? Tom no logra acordarse de la dirección de Mary. Tom Mary'nin adresini hatırlayamıyor. Tom, Mary'nin adresini hatırlayamıyor. ¡Mezcla bien los ingredientes! Malzemeleri iyi karıştır! Malzemeleri iyice karıştır! ¡Escucha la canción! Şarkıyı dinle! Şarkıyı dinle! Tanto Tom como Bill están jugando al tenis en este momento. Şu anda hem Tom hem de Bill tenis oynuyorlar. Tom ve Bill şu anda tenis oynuyorlar. Ella nos gusta a todos. Hepimiz onu severiz. Hepimiz ondan hoşlanıyoruz. No necesitas apresurarte. Acele etmene gerek yok. Acele etmene gerek yok. Quieren más. Onlar daha çok istiyor. Daha fazlasını istiyorlar. Viven cerca. Onlar yakın bir yerde yaşıyorlar. Yakında oturuyorlar. ¿A que has venido aquí a nadar? Buraya yüzmeye geldin, değil mi? Buraya yüzmeye mi geldin? Prepara café. Kahve hazırla. Kahve yap. ¿Qué es Assembla? Assembla nedir? Assembla nedir? ¿Cuál es tu propósito principal para que estudies inglés? İngilizce öğrenmekteki asıl amacın nedir? İngilizce öğrenmenin asıl amacı nedir? Ella no sabe la verdad. O gerçeği bilmiyor. O gerçeği bilmiyor. A Tom no le gusta que le digan qué hacer. Tom ne yapacağının söylenmesini sevmiyor. Tom ne yapacağının söylenmesinden hoşlanmaz. Esto no es amor verdadero. Bu gerçek aşk değil. Bu gerçek aşk değil. Es una chica realmente buena. O gerçekten iyi bir kız. O gerçekten iyi bir kız. Si lo supiera, se lo diría. Bilsem, size söylerim. Bilseydim söylerdim. Quiero comer. Yemek yemek istiyorum. Yemek yemek istiyorum. ¿Puede esperar unos minutos? Birkaç dakika bekler misiniz? Birkaç dakika bekleyebilir misiniz? Él escribió muchos poemas. O, birçok şiir yazdı. Bir sürü şiir yazdı. Si hace buen tiempo, voy. Hava iyi olursa, giderim. Hava iyi olursa gelirim. Ellas nos están disparando. Onlar bize ateş ediyorlar. Bize ateş ediyorlar. Tom se está desvistiendo. Tom soyunuyor. Tom soyunuyor. Solo estoy intentando ayudar. Sadece yardım etmeye çalışıyorum. Sadece yardım etmeye çalışıyorum. Los pasajeros deben bajarse del tren ya. Yolcular derhal trenden inmeli. Yolcuların trenden inmesi gerekiyor. ¿Hay alguien que hable japonés? Japonca konuşan biri var mı? Japonca bilen var mı? La estoy esperando. Onu bekliyorum. Bekliyorum. Ella no fuma. O sigara içmiyor. O sigara içmez. Me ha ayudado mucho. O bana çok yardım etti. Bana çok yardımcı oldunuz. Hoy es el mañana del que nos preocupábamos ayer. Bugün, dün endişelendiğimiz yarındır. Bugün dün endişelendiğimiz sabah. ¿Tienes cita con él? Onunla bir randevun var mı? Onunla randevun mu var? Tom se va a la cama a las diez y media. Tom saat 10.30 'da yatmaya gider. Tom 10:30'da yatıyor. Estoy feliz de verte. Seni gördüğüme sevindim. Seni gördüğüme sevindim. Pinochet sigue hospitalizado por problemas cardíacos. Pinochet kalp sorunları nedeniyle hastanede kalıyor. Pinochet hâlâ kalp krizinden hastanede yatıyor. Fumar puede matar. Sigara içmek öldürebilir. Sigara insanı öldürebilir. Mi amigo tuvo más suerte que yo. Arkadaşım benden daha şanslıydı. Arkadaşım benden daha şanslıydı. ¿Por qué no puede jugar hoy al tenis? O, bugün niçin tenis oynayamaz? Neden bugün tenis oynayamıyor? ¿Cuánto costaron los lentes? Bu gözlükler kaç paraydı? Gözlükler ne kadardı? Tom está preocupado por qué dirá Mary. Tom Mary'nin ne söyleyeceği hakkında endişeli. Tom, Mary'nin ne diyeceğini merak ediyor. Es peligroso correr por aquí. Burada koşmak tehlikeli. Burada koşmak çok tehlikeli. ¡Estoy hablando con vosotros! Sizinle konuşuyorum! Sizinle konuşuyorum! ¿Cuántas lenguas hablas bien? Kaç tane dili iyi konuşursun? Kaç dil biliyorsun? No les haré daño. Size zarar vermeyeceğim. Size zarar vermeyeceğim. Con estos ojos, veré arder a las montañas. Bu gözlerle, dağların yandığını göreceğim. Bu gözlerle, dağların yanışını izleyeceğim. Los dos tenemos la misma edad. İkimiz de aynı yaştayız. İkimiz de aynı yaştayız. Solo lo hicimos una vez. Bunu sadece bir kez yaptık. Sadece bir kere yaptık. No tenía nada con lo que escribir. Yazacak bir şeyim yoktu. Yazacak bir şeyim yoktu. Quiero hacerle feliz. Onu mutlu etmek istiyorum. Onu mutlu etmek istiyorum. Este tren va a Boston. Bu tren Boston'a gider. Bu tren Boston'a gidiyor. Suecia es el país más grande de Escandinavia. İsveç, İskandinavya'daki en büyük ülkedir. İsveç İskandinavya'nın en büyük ülkesidir. Tom despierta a las once. Tom saat onbirde uyanır. Tom 11'de uyanıyor. Hagámoslo otra vez. Ha sido muy divertido. Bunu tekrar yapalım. Çok eğlenceliydi. Bir daha yapalım, çok eğlenceliydi. Quiero hablar contigo. Seninle konuşmak istiyorum. Seninle konuşmak istiyorum. Tom apenas puede pagar la renta. Tom ancak kirasını ödeyebiliyor. Tom kirayı zar zor ödüyor. Para comenzar, debes ser honesto. Başlamak için dürüst olmalısın. İlk olarak, dürüst olmalısın. Mi amigo fue arrestado por exceso de velocidad. Arkadaşım aşırı hız yapmaktan tutuklandı. Arkadaşım aşırı hızdan tutuklandı. Solo déjame ayudarte. Sadece sana yardım edeyim. Sana yardım etmeme izin ver. ¿Por qué ya no me mira? Artık neden bana bakmıyor? Neden artık bana bakmıyor? Casi nadie le creyó. Neredeyse kimse ona inanmadı. Neredeyse kimse ona inanmadı. Hablaré con Tom. Tom'la konuşacağım. Tom'la konuşacağım. Tom puede hablar francés casi tan bien como puede hablar español. Tom Fransızcayı neredeyse İspanyolcayı iyi konuştuğu kadar iyi konuşabilir. Tom neredeyse İspanyolca konuşabildiği kadar iyi Fransızca konuşabiliyor. Tom está en el jardín. Tom bahçede. Tom bahçede. Casi nadie le creyó. Neredeyse kimse ona inanmıyordu. Neredeyse kimse ona inanmadı. Tom parecía estar esperando a alguien. Tom birini bekliyor gibiydi. Tom birini bekliyor gibiydi. Mi patio trasero puede acomodar a más de diez personas. Benim arka bahçe on kişiden daha fazlasını barındırabilir. Arka bahçem 10 kişiden fazla insanı yerleştirebilir. Se fue sin decir nada. Herhangi bir şey söylemeden gitti. Hiçbir şey söylemeden gitti. Tom no logra encontrar su bolsa. Tom çantasını bulamıyor. Tom çantasını bulamıyor. Tengo que quedarme aquí. Burada kalmalıyım. Burada kalmalıyım. Me preguntaba si me podrías hacer otro favor. Bana bir iyilik daha yapabilip yapamayacağını merak ediyordum. Acaba bana bir iyilik daha yapabilir misin? Por cierto, él no es cantante. Es un actor. Tabii ki o bir şarkıcı değil. O bir aktör. Bu arada, o şarkıcı değil, aktör. Solo pregunto. Sadece soruyorum. Sadece soruyorum. Hanako se hizo más alta que su madre. Hanako annesinden daha uzun oldu. Hanako annesinden daha uzundu. ¿Qué le voy a decir a Tom? Tom'a ne söyleyeceğim? Tom'a ne diyeceğim? Mi padre solía traerme aquí cuando era pequeño. Babam, küçükken beni buraya getirirdi. Babam küçükken beni buraya getirirdi. Si mañana hace bueno, iremos de picnic. Yarın hava iyi olursa, pikniğe gideriz. Yarın uygunsa pikniğe gideriz. Mary era hermosa. Mary güzeldi. Mary çok güzeldi. ¿Vamos a bailar? Dans etmeye gidelim mi? Dans edelim mi? Terminaré de leer el libro en una semana. Bir hafta içinde kitabı okumayı bitireceğim. Kitabı bir hafta içinde okuyacağım. ¿Cuántos soldados han luchado? Kaç asker savaştı? Kaç asker savaştı? Tom conduce deprisa. Tom hızlı araba kullanır. Tom hızlı sürüyor. Espera un momento, quiero decirte una cosa. Bir dakika bekle. Sana bir şey söylemek istiyorum. Bekle bir dakika. Sana bir şey söylemek istiyorum. ¡Sonría a la cámara, por favor! Fotoğraf makinasına gülümseyin lütfen! Kameraya gülümse, lütfen! ¡Mamá, estoy en casa! Evdeyim, anne! Anne, ben geldim! Sí, entiendo. Gracias. Evet, anlıyorum. Teşekkürler. Evet, anlıyorum. Tengo que ir, pero no lo haré. Oraya gitmek zorundayım fakat gitmeyeceğim. Gitmem gerek ama gitmeyeceğim. El hombre viejo dijo algo. Yaşlı adam bir şey söyledi. Yaşlı adam bir şey söyledi. ¿De verdad no sabes nadar? Gerçekten yüzemez misin? Gerçekten yüzme bilmiyor musun? No confío en las mujeres. Kadınlara güvenmem. Kadınlara güvenmiyorum. Ayer vendí dos libros. Dün iki kitap sattım. Dün iki kitap sattım. Anoté su nombre para que no se me olvidara. Unutmamak için onun adını not ettim. Adını not ettim. Unutmayayım diye. ¿Por qué no estás en casa? Neden evde değilsin? Neden evde değilsin? Toda persona tiene un lado oculto. Her insanın saklı bir yanı vardır. Herkesin gizli bir tarafı vardır. Prefiero el rojo. Kırmızı tercih ederim. Kırmızıyı tercih ederim. Me voy a ir a dormir. Yatacağım. Ben yatmaya gidiyorum. Yo no tengo una hermana. Bir kız kardeşim yok. Benim kız kardeşim yok. Llegó a tiempo para coger el autobús. O, otobüs için zamanında gelmişti. Otobüse yetişmek için tam zamanında geldin. Todo el mundo sabe que Tom no habla muy bien francés. Herkes Tom'un Fransızcayı çok iyi konuşamadığını bilir. Tom'un iyi Fransızca bilmediğini herkes bilir. Soy médica. Ben bir doktorum. Ben doktorum. Gracias por venir. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Geldiğiniz için teşekkürler. Tom no quiere que me quede. Tom kalmamı istemiyor. Tom kalmamı istemiyor. Eran muy populares. Onlar çok popülerdi. Çok popülerdiler. Puedes ir por el camino que quieras. İstediğin herhangi bir yoldan gidebilirsin. İstediğin yoldan gidebilirsin. Dale esto a Remu. Bunu Ramu'ya ver. Bunu Remu'ya ver. ¿Dónde están tus llaves? Anahtarların nerede? Anahtarların nerede? No volveré a hablar contigo nunca. Asla seninle tekrar konuşmayacağım. Seninle bir daha asla konuşmayacağım. No veo mucho baloncesto. Ben çok basketbol izlemem. Pek basketbol izlemem. Tom pidió algo de dinero. Tom biraz para istedi. Tom biraz para istedi. Yo también iré a la universidad mañana. Ben de yarın üniversiteye gideceğim. Ben de yarın üniversiteye gideceğim. No lo puedes comprar por menos de 1.000 yenes. Onu 1,000 yenin altında alamazsın. 1000 yen'den aşağısına alamazsın. No puedo ver. Göremiyorum. Göremiyorum. Mañana no tenemos clase. Yarın okulumuz yok. Yarın okul yok. Quiero olvidarla. Onu unutmak istiyorum. Onu unutmak istiyorum. Mi novio parece serio. Benim erkek arkadaşım ciddi görünüyor. Erkek arkadaşım ciddi görünüyor. ¿Me ayudas a limpiar la habitación? Yatak odasını temizlememe yardım eder misin? Odayı temizlememe yardım eder misin? Soy colombiana. Kolombiyalıyım. Kolombiyalıyım. Tom es la persona más feliz del mundo en este momento. Tom şu an dünyanın en mutlu insanı. Tom şu anda dünyadaki en mutlu insan. El hombre se comió el pan. Adam ekmeği yedi. Adam ekmeği yedi. ¡De acuerdo! Tamam! Tamam! ¿Están en China? Çin'deler mi? Çin'deler mi? Acaba de salir de casa. O, az önce evden ayrıldı. Evden yeni çıktı. ¿Cuándo se fueron? Onlar ne zaman gitti? Ne zaman gittiler? Lo que dijiste era falso. Dediğin şey yanlıştı. Söylediğin şey yalandı. Steve parecía muy feliz. Steve çok mutlu görünüyordu. Steve çok mutlu görünüyordu. Ojalá él estuviera aquí para ayudarnos. Keşke bize yardım etmek için burada olsa. Keşke bize yardım etmek için burada olsaydı. Tengo un amigo que vive en Alemania. Almanya'da yaşayan bir arkadaşım var. Almanya'da yaşayan bir arkadaşım var. Ya tengo la maleta preparada. Çantam hazır bile. Valizimi hazırladım bile. Tom se sabe el secreto. Tom sırrı biliyor. Tom sırrı biliyor. Tom te está ignorando. Tom seni görmezden geliyor. Tom seni görmezden geliyor. Mi padre jugaba al golf los domingos por la mañana. Babam Pazar sabahı golf oynadı. Babam pazar sabahları golf oynardı. No estáis en China. Çin'de değilsiniz. Çin'de değilsiniz. Tiene cien años. O yüz yaşında. Yüz yaşında. Me gusta la comida coreana. Ben Kore yemeğini severim. Kore yemeklerini severim. Creo que Tom te estaba buscando. Tom'un seni aradığına inanıyorum. Sanırım Tom seni arıyordu. No sé nada aparte de esto. Bundan başka bir şey bilmiyorum. Bundan başka bir şey bilmiyorum. ¿Me conoces? Beni tanıyor musun? Beni tanıyor musun? ¡Muéstreme sus papeles! Kağıtlarınızı bana gösterin! Belgelerinizi gösterin! Él la ama, pero ella no le ama. O, onu seviyor, ama o onu sevmiyor. Adam onu seviyor ama kadın onu sevmiyor. ¿Crees en OVNIs? UFO'lara inanır mısın? UFO'lara inanır mısın? ¿Esto es tuyo? Bu senin mi? Bu senin mi? ¿Cuál es el secreto? Sır nedir? Sırrın ne? Tom está leyendo un libro de historia. Tom bir tarih kitabı okuyor. Tom tarih kitabı okuyor. Solo lo vi una vez. Onu sadece bir kez gördüm. Onu sadece bir kez gördüm. Hace un momento estaba bebiendo leche. Bir dakika önce süt içiyordum. Az önce süt içiyordum. A mi padre no le gusta el fútbol. Babam futbolu sevmez. Babam futbolu sevmez. Sé que se fue a Londres. Onun Londra'ya gittiğini biliyorum. Londra'ya gittiğini biliyorum. No me gusta el té. Çay sevmem. Çay sevmem. Yo amaba a esa mujer. O kadını sevdim. O kadını seviyordum. No bebo té. Çay içmem. Ben çay içmem. Son grandes. Onlar büyük. Büyükler. Tu plan parece mejor que el mío. Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor. Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor. ¿Hoy no vamos al parque? Bugün parka gitmiyor muyuz? Bugün parka gitmiyor muyuz? Eres idiota. Sen aptalsın. Sen bir aptalsın. Él tiene una buena cámara. Onun iyi bir kamerası var. İyi bir kamerası var. Nos veremos el domingo. Biz pazar günü buluşacağız. Pazar günü görüşürüz. ¿Quieres venir a vernos esta tarde? Bu akşam bizi görmek için gelmek ister misin? Öğleden sonra gelip bizi görmek ister misin? Duermo desnudo. Çıplak uyurum. Çıplak uyurum. Estoy sorprendido de su rápido progreso en inglés. Onun İngilizcedeki hızlı ilerleyişine şaşırdım. İngilizce'de bu kadar hızlı ilerlemeniz beni şaşırttı. Alguien está llamando a la puerta. Birisi kapıyı çalıyor. Kapıda biri var. Desperté de un largo sueño. Ben uzun bir rüyadan uyandım. Uzun bir uykudan uyandım. Todos quieren dinero. Bütün insanlar para isterler. Herkes para istiyor. ¿Por qué cometiste un error así? Niçin böyle bir hata yaptın? Neden böyle bir hata yaptın? ¿La película es doblada o en versión original subtitulada? Filme dublaj yapılmış mı yoksa orijinal dilinde altyazılı mı? Film katlanmış mı yoksa orijinal çeviri mi? En mi país las costumbres son diferentes. Benim ülkemdeki âdetler farklıdır. Benim ülkemde gelenekler farklıdır. Dijo que me quería. O beni sevdiğini söyledi. Beni sevdiğini söyledi. Él no es cantante. O şarkıcı değil. Şarkıcı değil. Uno es azul. Biri mavi. Biri mavi. Yo conozco a esta mujer. Bu kadını tanıyorum. Bu kadını tanıyorum. No podemos esperar a Tom. Tom'u bekleyemeyiz. Tom'u bekleyemeyiz. Algunos de los estudiantes vinieron en autobús y otros a pie. Bazı öğrenciler otobüsle geldiler, bazıları da yürüyerek. Bazı öğrenciler otobüsle, bazıları yürüyerek geldi. Compró un Honda. O bir Honda aldı. Bir Honda aldı. Ella me tocó el hombro. Omuzuma dokundu. Omzuma dokundu. Él es un buen nadador. O iyi bir yüzücü. İyi bir yüzücüdür. Hoy no hace frío. Bugün soğuk değil. Bugün hava soğuk değil. Quieren matarme. Beni öldürmek istiyorlar. Beni öldürmek istiyorlar. Es la foto de mi nueva casa. Bu benim yeni evin fotoğrafı. Yeni evimin fotoğrafı. Había como mil personas. Yaklaşık bin kişi vardı. Binden fazla insan vardı. ¿De verdad quieres saber la verdad? Gerçeği bilmeyi gerçekten istiyor musun? Gerçekten gerçeği bilmek istiyor musun? ¿Qué quieres comer? Ne yemek istiyorsun? Ne yemek istersin? Mi esposa lleva un vestido azul. Karım mavi bir elbise giyiyor. Karım mavi bir elbise giyiyor. Deberías haber venido a la fiesta. Partimize gelmeliydin. Partiye gelmeliydin. Os esperaré aquí. Sizi burada bekleyeceğim. Sizi burada bekleyeceğim. Se fue a Italia a estudiar música. O, müzik eğitimi yapmak için İtalya'ya gitti. Müzik okumak için İtalya'ya gitti. No sé cuándo podrá venir. Onun ne zaman gelebileceğini bilmiyorum. Ne zaman gelir bilmiyorum. No estoy tan ocupado como Tom. Ben Tom kadar meşgul değilim. Tom kadar meşgul değilim. Mi amigo es indio. Arkadaşım Hintlidir. Arkadaşım Hintli. Esos son nuestros libros. Onlar bizim kitaplarımız. Bunlar bizim kitaplarımız. Siempre quise ir a Boston. Her zaman Boston'a gitmek istedim. Hep Boston'a gitmek istemişimdir. Necesitas conocimiento técnico para entender cómo funciona este sistema. Bu sistemin nasıl işlediğini anlamak için teknik bilgiye ihtiyacınız var. Bu sistemin nasıl işlediğini anlamak için teknik bilgiye ihtiyacın var. En este momento no me siento triste. Şu an üzgün hissetmiyorum. Şu anda üzgün hissetmiyorum. ¿Es verdad que estás enamorado de mí? Bana aşık olduğun doğru mu? Bana aşık olduğun doğru mu? Ya dije todo lo que tenía que decir. Söylemek zorunda olduğum her şeyi söyledim. Söylemem gereken her şeyi söyledim. Mi madre es abogada. Annem bir avukattır. Annem avukattır. Lo necesitarás. Ona ihtiyacın olacak. İhtiyacın olacak. Querría estar en París. Paris'te olmak isterdim. Paris'te olmak isterdim. Hoy hace viento, ¿verdad? Bugün hava rüzgarlı, değil mi? Bugün rüzgar var, değil mi? Yo misma lo entregaré. Onu kendim teslim edeceğim. Onu kendim teslim edeceğim. Me gusta el sashimi. Sashimiyi severim. Sashimi severim. ¿Por qué estás enfadada? Niçin kızgınsın? Neden bu kadar kızgınsın? El gato es café. Kedi kahverengidir. Kedi kahvedir. Creo que te equivocas. Bence hatalısın. Bence yanılıyorsun. Me estoy duchando. Ben bir duş alıyorum. Duş alıyorum. ¿Lo quieres con pimienta? Üzerine biber istiyor musun? Biber ister misin? He oído que Tom está enfermo. Tom'un hasta olduğunu duydum. Tom'un hasta olduğunu duydum. Me encanta el francés. Fransızcayı seviyorum. Fransızca'ya bayılırım. Me gustan las matemáticas. Matematiği severim. Matematiği severim. Lo hizo otra vez. O onu tekrar yaptı. Yine yaptı. Tom todavía debería estar en cama. Tom hâlâ yatakta olmalı. Tom'un hala yatakta olması gerekiyordu. No conocía esta canción. Bu şarkıyı bilmiyordum. Bu şarkıyı bilmiyordum. Es muy lento. Bu çok yavaş. Çok yavaş. Voy a Tokio todos los días. Her gün Tokyo'ya giderim. Her gün Tokyo'ya gidiyorum. Los niños querían jugar. Çocuklar oynamak istedi. Çocuklar oynamak istedi. Nuestro matrimonio se terminó. Evliliğimiz bitti. Evliliğimiz bitti. Hoy es el primer y último día para mí. Bugün, benim için ilk ve son gündür. Bugün benim için ilk ve son gün. No te entiendo. Seni anlamıyorum. Anlamıyorum. Es demasiado peligroso. Bu çok tehlikeli. Bu çok tehlikeli. Necesito un poco de agua. Biraz suya ihtiyacım var. Biraz suya ihtiyacım var. La raíz de una flor es tan débil como el dedo de un bebé. Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır. Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır. Tom sabe hablar francés. Tom Fransızca konuşabilir. Tom Fransızca konuşabiliyor. Hoy no puedo llevar a Tom a la escuela. Bugün Tom'u okula götüremem. Tom'u bugün okula götüremem. ¿Has visto a este hombre? Bu adamı gördün mü? Bu adamı gördün mü? ¿Hay un gato debajo de la mesa? Masanın altında bir kedi var mı? Masanın altında kedi mi var? ¿No te gustan las manzanas? Elma sevmez misin? Elma sevmez misin? Pregúntale cómo se llama. Ona isminin ne olduğunu sor. Ona adını sor. ¿Puedes hablar más despacio, por favor? Lütfen daha yavaş konuşabilir misin? Biraz daha yavaş konuşur musun lütfen? Dicen que nunca te olvidas de tu primer amor. Onlar, senin ilk aşkını asla unutmadığını söylüyorlar. İlk aşkını asla unutmadığını söylerler. No me gusta nada. Onu hiç sevmiyorum. Hiç hoşuma gitmedi. Estoy seguro de que Tom estuvo aquí ayer. Tom'un dün burada olduğundan eminim. Tom'un dün burada olduğuna eminim. ¿Por qué no debería hacer eso? Bunu neden yapmamalıyım? Bunu neden yapmayayım ki? Váyase, por favor. Lütfen gidin. Lütfen gidin. Tom es nuestro vecino. Tom bizim komşumuz. Tom bizim komşumuz. Tengo el pelo muy largo. Çok uzun saçım var. Saçlarım çok uzun. ¿Cómo se llama el perro de Tom? Tom'un köpeğinin adı ne? Tom'un köpeğinin adı ne? Hace tiempo que quería decir esto. Tus chistes cínicos son insoportables. Uzun zamandır bunu söylemek istedim. Sizin alaycı şakalarınız tahammül edilmezdir. Bunu söylemeyeli uzun zaman oldu. Dame un vaso de leche. Bana bir bardak süt ver! Bana bir bardak süt ver. Nadie vino a la fiesta. Kimse partiye gelmedi. Partiye kimse gelmedi. Ella está parada allá. O orada duruyor. Orada duruyor. Fuimos al museo. Biz müzeye gittik. Müzeye gittik. No estoy de acuerdo con él. Onunla aynı fikirde değilim. Onunla aynı fikirde değilim. Voy a dejar mi actual trabajo. Şimdiki işimi bırakacağım. Şu anki işimi bırakıyorum. La mujer se despierta. Kadın uyanıyor. Kadın uyanıyor. Parece estar enfermo. O hasta görünüyor. Hasta gibi görünüyor. Hay un niño. Bir çocuk var. Bir çocuk var. Ninguno de esos chicos habla francés. O çocuklardan hiçbiri fransızca konuşmuyor. Bu çocukların hiçbiri Fransızca bilmiyor. Bill tiene muchos amigos. Bill'in çok arkadaşı var. Bill'in bir sürü arkadaşı var. Bill siguió llorando durante horas. Bill saatlerce ağlamaya devam etti. Bill saatlerce ağladı. Él nada en el río. O, nehirde yüzer. Nehirde yüzüyordu. ¿Quieres esperar en el coche? Arabada beklemek ister misin? Arabada beklemek ister misin? ¿Quién te dijo que me dieras eso? Bunu bana vermeni kim söyledi? Bunu bana vermeni kim söyledi? ¿Tom es un actor? Tom bir aktör mü? Tom bir aktör mü? Tom no tiene ni idea de en qué está pensando Mary. Tom'un Mary'nin ne düşündüğü hakkında hiçbir fikri yok. Tom, Mary'nin ne düşündüğünü bilmiyor. No sabía que eras de Boston. Boston'lu olduğunu bilmiyordum. Boston'lu olduğunu bilmiyordum. Uno, dos, tres, cuatro, cinco, seis, siete, ocho, nueve, diez. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on. Fue un buen rey. O, iyi bir kraldı. İyi bir kraldı. ¿Por qué te gustó? Onu niçin sevdin? Neden hoşuna gitti? Amo a mi esposa. Karımı seviyorum. Karımı seviyorum. ¿Dónde está la cuerda? İp nerede? İp nerede? Voy a jugar al tenis esta tarde. Öğleden sonra tenis oynayacağım. Öğleden sonra tenis oynayacağım. Deberías escuchar su consejo. Onun tavsiyesini dinlemelisin. Onun tavsiyesini dinlemelisin. Salió por esa puerta pero nunca volvió. O kapıdan çıktı ve asla geri dönmedi. Şu kapıdan çıktı ama bir daha geri dönmedi. ¿Podés escribir tu nombre acá? İsminizi buraya yazar mısınız? Buraya adını yazabilir misin? Es imposible terminar el informe en una semana. Bir haftada raporu bitirmek imkansız. Raporu bir hafta içinde bitirmek imkansız. Este reloj es similar al mío que perdí ayer. Bu saat,dün kaybettiğim saatle aynı. Bu saat dün kaybettiğim saatle aynı. Mi cantante favorita es Kylie Minogue. Favori şarkıcım Kylie Minogue'dur. En sevdiğim şarkıcı Kylie Minogue. Hay un vaso aquí. Burada bir bardak var. Burada bir bardak var. Mi hija fue a Inglaterra hace tres años. Kızım üç yıl önce İngiltere'ye gitti. Kızım üç yıl önce İngiltere'ye gitti. A Tom le gustaba su trabajo muchísimo. Tom işini çok sevdi. Tom işini çok severdi. ¿Dónde escondo mi dinero? Paramı nerede saklıyorum? Paramı nereye saklayayım? Por favor, dame un vaso de agua. Lütfen bana bir bardak su ver. Lütfen bana bir bardak su ver. Eso está hecho en Kazajistán. Bu, Kazakistan'da yapıldı. Kazakistan'da yapıldı. Pocos se dan cuenta, pero es verdad. Birkaç kişi farkına varıyor ama o gerçek. Çok az kişi fark eder, ama bu doğru. No sé leer ni hablar francés. Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim. Ne okuyabiliyorum ne de Fransızca konuşabiliyorum. ¿Dónde estás? Neredesin? Neredesin? Ella habla tanto el francés como el inglés. O hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor. Hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor. Quizás ella venga mañana. Belki o yarın gelecek. Belki yarın gelir. Él siempre está preparado. O, her zaman hazırdır. O her zaman hazırlıklıdır. Te llamaré. Sana telefon edeceğim. Seni ararım. Necesito un cambio. Bir değişime ihtiyacım var. Değişikliğe ihtiyacım var. Yo creo esto sinceramente. Ben buna dürüst olarak inanıyorum. Buna gerçekten inanıyorum. Preferiría que no le hubieras dicho la verdad. Ona gerçeği söylememeni tercih ederdim. Ona gerçeği anlatmamanı tercih ederim. Hola, cariño. Merhaba, sevgilim. Merhaba, tatlım. Ramudu vino al colegio. Ramudu okula geldi. Ramudu okula geldi. ¿Qué haces aquí a estas horas de la noche? Gecenin bu saatinde burada ne yapıyorsun? Gecenin bu saatinde burada ne işin var? Llorar no va a traer de vuelta a tus padres. Ağlamak anne babanı geri getirmeyecek. Ağlamak aileni geri getirmeyecek. A Tom no le gusta el café con azúcar. Tom şekerli kahve sevmez. Tom şekerli kahve sevmez. Si llueve mañana, no iré a la reunión. Eğer yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim. Yarın yağmur yağarsa toplantıya gitmeyeceğim. Tú no me impresionas. Beni etkilemiyorsun. Senden etkilenmedim. ¿Por qué quieres matarme? Neden beni öldürmek istiyorsun? Neden beni öldürmek istiyorsun? Tom no tenía idea de qué decir. Tom'un ne söyleyeceği hakkında fikri yoktu. Tom'un ne diyeceğine dair hiçbir fikri yoktu. Muchos pasajeros estaban durmiendo en el último tren. Birçok yolcu son trende uyuyordu. Son trende birçok yolcu uyuyordu. ¿Qué te gusta más: el té o el café? Hangisini daha çok seversin:çay mı yoksa kahve mi? Hangisini daha çok seviyorsun? Çay mı kahve mi? Estoy seguro de que Tom sabe hablar francés. Tom'un Fransızca konuşabildiğine eminim. Eminim Tom Fransızca biliyordur. La lluvia arruinó la cosecha. Yağmurlar mahsulü harap etti. Yağmur ekinleri mahvetti. ¿Querés jugar? Oynamak ister misin? Oynamak ister misin? Hoy no, mañana sí. Bugün hayır, yarın evet. Bugün değil, yarın. ¿Cómo de grande es? O ne kadar büyük? Ne kadar büyük? Levántate. Es muy tarde. Kalk. Çok geç oldu. Kalk, artık çok geç. Vayamos a la playa. Haydi plaja gidelim. Hadi sahile gidelim. Hacía mucho frío, así que nos quedamos en casa. Hava çok soğuktu, bu yüzden evde kaldık. Hava çok soğuktu, biz de evde kaldık. Algo viene. Bir şey geliyor. Bir şey geliyor. ¡Sé una buena chica! İyi bir kız ol. Uslu bir kız ol! A Tom no le gusta su trabajo. Tom işini sevmiyor. Tom işini sevmiyor. Tom trabaja desde las nueve hasta las cinco. Tom dokuzdan beşe kadar çalışır. Tom 9'dan 5'e kadar çalışıyor. Fui invitado a la fiesta de Sachiko. Sachiko'nun partisine davet edildim. Sachiko'nun partisine davet edildim. Ahora, una investigación exhaustiva está en progreso. Şimdi kapsamlı bir soruşturma devam ediyor. Şimdi, kapsamlı bir soruşturma devam ediyor. Dame tu número de teléfono por favor. Lütfen bana telefon numaranı söyle. Telefon numaranı ver lütfen. ¿Qué puedes darme? Bana ne verebilirsin? Bana ne verebilirsin? Se bajó del autobús y corrió directo hacia ella. Otobüsten indi ve ona doğru koştu. Otobüsten indi ve ona doğru koştu. El muchacho al que ayudé es Tony. Yardım ettiğim çocuk Tony'dir. Yardım ettiğim çocuk Tony. ¿Te gusta el rap? Rap sever misin? Rap sever misin? Fui al banco. Bankaya gittim. Bankaya gittim. Es más guapa que cualquier otra chica. O, başka herhangi bir kızdan daha güzel. Diğer kızlardan daha güzel. Tom debería haberle pedido disculpas a Mary. Tom Mary'den özür dilemeliydi. Tom, Mary'den özür dilemeliydi. No logro entender por qué no vino. Onun niçin gelmediğini anlayamıyorum. Neden gelmediğini anlamıyorum. Tom no sabe nada. Tom hiçbir şey bilmiyor. Tom hiçbir şey bilmiyor. Os lo dejaré a vosotros. Onu size bırakacağım. Bunu size bırakıyorum. No lo despiertes. Onu uyandırma. Uyandırma onu. No te olvides el paraguas. Şemsiyeni unutma. Şemsiyeyi unutma. ¡Feliz Año Nuevo! Mutlu yıllar! Mutlu yıllar! ¿Estás orgullosa de mí? Benimle gurur duyuyor musun? Benimle gurur duyuyor musun? Ella compró un juguete para el niño. O, çocuk için bir oyuncak aldı. Çocuk için bir oyuncak aldı. Estamos muy agradecidos por lo que usted hizo. Yaptıklarınız için çok minnettarız. Yaptığınız şey için çok minnettarız. "Soy japonés" respondió el niño. Çocuk cevap verdi: "Ben Japonum." "Ben Japonum" dedi çocuk. Hay una parada de bus por aquí cerca. Burada yakında bir otobüs durağı var. Yakınlarda bir otobüs durağı var. Aquel niño no come. O çocuk yemek yemiyor. O çocuk yemek yemiyor. Mañana a estas horas, Tom estará ocupado. Yarın bu saatlerde Tom meşgul olacak. Yarın bu saatlerde Tom meşgul olacak. Estos son nuestros libros. Bunlar bizim kitaplarımız. Bunlar bizim kitaplarımız. No es un médico. O bir doktor değil. O bir doktor değil. No puedo calcular la distancia. Mesafeyi tahmin edemem. Mesafeyi hesaplayamıyorum. ¿Planea ayudarnos? O bize yardım etmeyi planlıyor mu? Bize yardım etmeyi düşünüyor musunuz? No bebí mucho. Çok fazla içki içmedim. Çok fazla içmedim. Amo las novelas de romance. Aşk romanlarını seviyorum. Romanlara bayılırım. Mi tío que vive en París vino a vernos. Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi. Paris'te yaşayan amcam bizi görmeye geldi. El sospechoso estaba escondido en una fábrica abandonada. Şüpheli, terkedilmiş bir fabrikada saklanıyordu. Şüpheli terk edilmiş bir fabrikada saklanıyormuş. ¿Qué me ha enseñado la vida? Hayat bana ne öğretti? Hayat bana ne öğretti? Al parecer no hubo separación. Ellos decidieron quedarse juntos de nuevo. Meğerse bir ayrılık yokmuş. Onlar tekrar bir arada kalmaya karar vermişler. Görünüşe göre ayrılmamışlar ve tekrar birlikte olmaya karar vermişler. Necesitamos tomar una muestra de sangre. Bir kan örneği almamız gerekiyor. Kan örneği almamız lazım. Ellos están vigilando. Onlar izliyor. İzliyorlar. ¿Tienes escuela los sábados? Cumartesi günleri okulun var mı? Cumartesileri okulun var mı? Solo era un sueño. Sadece bir rüyaydı. Sadece bir rüyaydı. Jack no conduce rápido. Jack hızlı sürmez. Jack hızlı sürmüyor. Ella ayudó a su hermano pequeño con sus deberes. O, küçük erkek kardeşinin ev ödevine yardım etti. Küçük kardeşine ödevlerinde yardım etti. Todavía no confío en él. Ona hâlâ güvenmiyorum. Ona hâlâ güvenmiyorum. ¿De verdad quieres saber si Tom te quiere? Tom'un seni sevip sevmediğini gerçekten bilmek istiyor musun? Tom'un seni sevip sevmediğini gerçekten bilmek istiyor musun? Llevaba mi anillo. Yüzüğümü takıyordum. Yüzüğümü takıyordu. Porque ayer estuve mucho rato trabajando. Çünkü dün uzun bir süre çalıştım. Çünkü dün çok çalıştım. El barco pasó bajo el puente. Gemi köprünün altından geçti. Gemi köprünün altından geçti. No mientas, profesor, no mientas. Yalan konuşma öğretmen yalan konuşma. Yalan söyleme Profesör. Yalan söyleme. ¿Quién me llamó? Beni kim aradı? Beni kim aradı? La casa huele bien. Ev güzel kokuyor. Ev güzel kokuyor. Tú también sabes lo que quiero. Sen de benim ne istediğimi biliyorsun. Sen de benim ne istediğimi biliyorsun. No, no estoy casado. Hayır, evli değilim. Hayır, evli değilim. Estáis en el tren equivocado. Siz yanlış trendesiniz. Yanlış trendesiniz. Os llamaremos. Sizi arayacağız. Sizi ararız. Soy más bajo que tú. Ben senden daha kısayım. Senden daha kısayım. He estado recibiendo clases de Tom. Tom'dan dersler alıyorum. Tom'dan ders alıyorum. ¡Oh! ¿Qué es esto? Oh, bu nedir? Bu da ne? Llamo porque he perdido mi tarjeta de crédito. Kredi kartımı kaybettiğim için arıyorum. Kredi kartımı kaybettiğim için aradım. Sabes que es cierto. Bunun doğru olduğunu biliyorsun. Bunun doğru olduğunu biliyorsun. Bienvenidos a Japón. Japonya'ya hoş geldiniz. Japonya'ya hoş geldiniz. Esas mujeres son fuertes. Bu kadınlar güçlü. Bu kadınlar çok güçlü. Creo que lo recordarías. Bence bunu hatırlardın. Sanırım hatırlardın. Cristiano Ronaldo es un futbolista. Cristiano Ronaldo bir futbolcudur. Cristiano Ronaldo bir futbolcu. Soy tan estúpida. Çok aptalım. Çok aptalım. Me gusta leer libros. Ben kitap okumayı severim. Kitap okumayı severim. El bus le llevará al centro de la ciudad. Otobüs seni şehir merkezine bırakacak. Otobüs sizi şehir merkezine götürecek. Esperaré. Bekleyeceğim. Beklerim. Te echaré de menos. Seni özleyeceğim. Seni özleyeceğim. Casi todos fueron invitados. Neredeyse herkes davet edildi. Neredeyse herkes davetliydi. Es muy fácil odiar a alguien. Birisinden nefret etmek çok kolaydır. Birinden nefret etmek çok kolay. Están comiendo manzanas. Onlar elmalar yiyorlar. Elma yiyorlar. No necesito una televisión nueva. Yeni bir televizyona ihtiyacım yok. Yeni televizyona ihtiyacım yok. Ahora a mí también me gusta. Şimdi onu ben de seviyorum. Şimdi ben de ondan hoşlanıyorum. El perro es mío. Köpek benim. Köpek benim. Mi padre normalmente viene a casa a las siete. Babam genellikle eve yedide gelir. Babam genelde 7'de eve gelir. Yo lo hago. Onu ben yapıyorum. Ben yaparım. Tom, te echo de menos. Seni özlüyorum, Tom. Tom, seni özledim. ¿Hay alguien que sepa de primeros auxilios? İlk yardım bilen biri var mı? İlk yardımdan anlayan var mı? Estaba ocupado haciendo la comida. Yemek yapmakla meşguldüm. Yemek yapmakla meşguldüm. Hablas bien inglés. Sen iyi İngilizce konuşursun. İngilizcen çok iyi. Le aseguro que todo estará preparado a tiempo. Her şeyin zamanında hazır olacağını size garanti ediyorum. Sizi temin ederim ki her şey zamanında hazır olacak. Sabemos lo que queremos. Ne istediğimizi biliyoruz. Ne istediğimizi biliyoruz. La historia sobre la chica salió en las noticias. Kız hakkındaki hikâye, haberlerdeydi. Kız hakkındaki hikaye haberlerde çıktı. Tom le dijo a Mary que estaba ocupado. Tom Mary'ye meşgul olduğunu söyledi. Tom, Mary'ye meşgul olduğunu söyledi. Tom se siente un poco mejor esta mañana. Bu sabah Tom biraz daha iyi hissediyor. Tom bu sabah biraz daha iyi hissediyor. Necesito estar solo. Benim yalnız kalmaya ihtiyacım var. Yalnız kalmaya ihtiyacım var. Ha resuelto todos los problemas. O bütün sorunları çözdü. Bütün sorunları çözdü. Tom habla muy rápido. Tom çok hızlı konuşur. Tom çok hızlı konuşuyor. ¿Por qué yo? Neden ben? Neden ben? No tengo ganas de hablar. Canım konuşmak istemiyor. Konuşmak istemiyorum. ¡Tom, espera un minuto! Bir dakika bekle, Tom! Tom, bekle bir dakika! Él no entiende las reglas del juego. O oyunun kurallarını anlamıyor. Oyunun kurallarını anlamıyor. Deberías estar orgulloso de él. Onunla gurur duyuyor olmalısın. Onunla gurur duymalısın. Se fue hace un rato. Bir süre önce ayrıldı. Bir süre önce gitti. Preferiría que ella se sentara junto a mí. Yanımda oturmasını tercih ederdim. Yanıma oturmasını tercih ederim. No, pero me gusta ir a ver el béisbol. Hayır, fakat beyzbol izlemeye gitmekten hoşlanıyorum. Hayır, ama beyzbol seyretmeyi seviyorum. Mike fue a Kioto el verano pasado. Mike geçen yaz Kyoto'ya gitti. Mike geçen yaz Kyoto'ya gitti. Tom va a la iglesia los domingos por la mañana. Tom Pazar sabahı kiliseye gider. Tom pazar sabahları kiliseye gider. Él todavía la quiere. O onu hâlâ seviyor. Onu hala seviyor. Los días son más largos que las noches. Gündüzler gecelerden daha uzundur. Günler gecelerden daha uzun. ¿Puedes ver a Tom? Tom'u görebiliyor musun? Tom'u görebiliyor musun? Mi tía tiene tres hijos. Halamın üç çocuğu var. Teyzemin üç çocuğu var. No será necesario. Bu gerekli olmayacak. Buna gerek yok. El presidente ha abolido la esclavitud. Başkan köleliği kaldırdı. Başkan köleliği kaldırdı. ¿No le has escrito una carta? Ona bir mektup yazmadın mı? Ona mektup yazmadın mı? ¿Cuándo empezaste a aprender francés? Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın? Fransızca öğrenmeye ne zaman başladın? ¿Puedes pensar en alguna razón? Herhangi bir neden düşünebiliyor musun? Aklına bir sebep geliyor mu? Ya lo sabes, ¿verdad? Onu zaten biliyorsun, değil mi? Bunu biliyorsun, değil mi? Yo preferiría haber nacido en Japón. Japonya'da doğmayı tercih ederdim. Japonya'da doğmayı tercih ederdim. Algunas personas engordan al dejar de fumar. Bazı insanlar sigarayı bıraktıklarında kilo alır. Bazı insanlar sigarayı bırakınca şişmanlar. Esta frase está libre de errores gramaticales. Bu cümle dil bilgisi hatalarından uzaktır. Bu cümle dilbilgisel hatalardan arınmıştır. Estaba hablando contigo. Seninle konuşuyordum. Seninle konuşuyordum. Tom cogió el autobús para ir a la escuela. Tom okula gitmek için otobüse bindi. Tom okula gitmek için otobüse bindi. ¿Mi respuesta es correcta? Benim cevabım doğru mu? Cevabım doğru mu? ¿Te ha visto Tom? Tom seni gördü mü? Tom seni gördü mü? Ellos trajeron los suyos. Onlar onlarınkini getirdi. Onlar da kendilerininkini getirmişler. Si no me siento, creo que me caigo. Eğer oturmazsam, sanırım düşeceğim. Eğer oturmazsam, sanırım düşerim. ¿Qué tipo de pájaro es este? Bu ne çeşit bir kuş? Ne tür bir kuş bu? Nunca he visto reír a Tom. Tom'un güldüğünü hiç görmedim. Tom'un güldüğünü hiç görmedim. Tom no quería que Mary trabajase. Tom Mary'nin çalışmasını istemiyordu. Tom, Mary'nin çalışmasını istemedi. Hice mal en hacerlo. Onu yapmakla hata ettim. Bunu yapmamalıydım. No pareces ser muy feliz. Çok mutlusun gibi görünmüyorsun. Pek mutlu görünmüyorsun. Molly tiene un reloj grande. Molly'nin büyük bir saati var. Molly'nin büyük bir saati var. Mira al bebé que está durmiendo en la cuna. Beşikte uyuyan bebeğe bak. Beşikteki bebeğe bak. Has hecho más que suficiente. Gereğinden daha fazla yaptın. Yeterince şey yaptın. Deja que te prepare la cena. Senin için akşam yemeği hazırlayayım. Sana yemek hazırlayayım. Es fácil preparar pasta. Makarna pişirmek kolaydır. Makarna yapmak kolaydır. Mándamelo. Onu bana gönder. Onu bana gönder. Están comiendo. Yiyorlar. Yemek yiyorlar. Él fue a Boston con ella. O, onunla Boston'a gitti. Onunla Boston'a gitti. No me gustan Tom y Mary. Tom ve Mary'den hoşlanmıyorum. Tom ve Mary'den hoşlanmıyorum. No está trabajando. O çalışmıyor. Çalışmıyor. La habitación es oscura. Oda karanlık. Oda karanlık. Me gusta ducharme por las noches. Geceleri duş almayı severim. Geceleri duş almayı severim. Esto es lo que me hace feliz. Bu, beni mutlu eden şey. Beni mutlu eden şey bu. Este no es su lugar. Onların yeri burası değil. Burası onun yeri değil. Tengo un examen mañana. Yarın bir sınavım var. Yarın sınavım var. ¿Qué quieres que haga? Ne yapmamı istersin? Ne yapmamı istiyorsun? Él puede haber dicho eso. O öyle söylemiş olabilir. Bunu söylemiş olabilir. ¿Cuál es la música que estabas escuchando? Dinlediğin müzik neydi? Dinlediğin müzik neydi? Quería estar en los periódicos. Gazetelerde olmak istedi. Gazetelerde olmak istedim. Él murió la semana pasada. O geçen hafta öldü. Geçen hafta öldü. Creo que te gustará esto. Sanırım bunu beğeneceksin. Bence bu hoşuna gidecek. ¿Por qué ya no come conmigo? O neden artık benimle öğle yemeği yemiyor? Neden artık benimle yemek yemiyor? Adiós, Sayoko. Hoşça kal, Sayoko. Hoşça kal Sayoko. ¿Cuál es vuestro plan? Planınız nedir? Planın ne? ¿Tienes planes para las vacaciones de verano? Yaz tatili için hiç planınız var mı? Yaz tatili için planın var mı? He visto todo lo que quiero ver. Görmek istediğim her şeyi gördüm. Görmek istediğim her şeyi gördüm. Puede ser cierto. Bu doğru olabilir. Bu doğru olabilir. Puedes usarlo siempre que quieras. İstediğin zaman onu kullanabilirsin. İstediğin zaman kullanabilirsin. Puso su dinero en la caja. O, parasını kutuya koydu. Parasını kutuya koydu. Estoy estudiando francés. Fransızca çalışıyorum. Fransızca öğreniyorum. Ella nos cantó una canción japonesa. O, bizim için bir Japon şarkısı söyledi. Bize Japon şarkısı söyledi. No me preguntes por qué. Bana nedenini sorma. Nedenini sorma. No entra en el bosque por miedo a los lobos. Kurttan korkan ormana girmez. Kurtlardan korktuğu için ormana girmez. En ningún otro país ocurren tan frecuentemente los terremotos como en Japón. Başka hiçbir ülkede Japonya'daki kadar sıklıkla deprem olmaz. Başka hiçbir ülkede depremler Japonya'daki kadar sık olmaz. ¿Dónde están mis niños? Çocuklarımız nerede? Çocuklarım nerede? ¿Por qué estudias italiano? Neden İtalyanca öğreniyorsun? Neden İtalyanca okuyorsun? Odio a las mujeres celosas. Ben kıskanç kadınlardan nefret ederim. Kıskanç kadınlardan nefret ederim. Tom quería darse una ducha. Tom bir duş almak istedi. Tom duş almak istedi. ¿Puedes coger esto? Bunu alabilir misin? Bunu alabilir misin? Los dos odiamos a Tom. İkimiz de Tom'dan nefret ederiz. İkimiz de Tom'dan nefret ediyoruz. Tom me vio darle algo de dinero a Mary. Tom benim Mary'ye biraz para verdiğimi gördü. Tom beni Mary'ye para verirken gördü. ¿Aún? Hala? Hala mı? Tengo que estudiar francés. Fransızca öğrenmeliyim. Fransızca öğrenmem lazım. Ahora es otoño. Şimdi sonbahar. Şimdi sonbahar. Ella le aconsejó que usara una bicicleta. O, ona bir bisiklet kullanmasını tavsiye etti. Bisiklet kullanmasını tavsiye etti. Ahora debes de estar muy ocupado. Şimdi çok meşgul olmalısın. Şu anda çok meşgul olmalısın. Hierva los ingredientes antes de continuar con la receta. Yemek tarifine devam etmeden önce malzemeleri kaynatın. Tarife devam etmeden önce malzemeleri kaynat. No has hecho nada malo. Yanlış bir şey yapmadın. Sen yanlış bir şey yapmadın. Juego al tenis todos los domingos. Her Pazar tenis oynarım. Her pazar tenis oynarım. Tomó nota de lo que dijo. Onun söylediğini not aldı. Söylediklerini not aldı. Tailandia está en Asia. Tayland, Asya'dadır. Tayland Asya'da. ¿Puedo hablar a solas con usted? Sizinle yalnız konuşabilir miyim? Sizinle yalnız konuşabilir miyim? Yo le enseño a escribir a mi hija. Kızıma yazı yazmayı öğretiyorum. Kızıma yazmayı öğretiyorum. ¿Qué quieres que haga con esta niñita? Bu küçük kızla ne yapmamı istiyorsun? Bu küçük kızla ne yapmamı istiyorsun? Permítame intentarlo otra vez. Bir kere daha denememe izin verin. Tekrar denememe izin verin. Ha estado enfermo en cama por una semana. Bir haftadır yatakta hastadır. Bir haftadır yatakta hasta. Me cuesta jugar golf. Golf oynamakta zorluk çekiyorum. Golf oynamakta zorlanıyorum. Tiene el pelo corto. Onun saçı kısa. Kısa saçları var. La casa de Tom es fácil de encontrar. Tom'un evini bulmak kolaydır. Tom'un evini bulmak kolay. Tom puede tocar la guitarra mejor que yo. Tom benden daha iyi gitar çalabilir. Tom benden daha iyi gitar çalabilir. ¿Cuál es el lugar más bonito del mundo? Dünyadaki en güzel yer neresidir? Dünyadaki en güzel yer neresi? Pareces enfadado. Öfkeli görünüyorsun. Kızgın görünüyorsun. No, no he visto a nadie. Hayır, hiç kimseyi görmedim. Hayır, kimseyi görmedim. Trabajo incluso los domingos. Pazartesi günleri dahil çalışıyorum. Pazar günleri bile çalışıyorum. Estará en casa mañana. O, yarın evde olacak. Yarın evde olacak. Quédate en casa. Evde kal. Evde kal. Él está cansado, y yo también. O yorgun, ve ben de. O yorgun, ben de yorgunum. Fui a Kawagoe en taxi. Ben taksi ile Kawagoe'ye gittim. Kawagoe'ya taksiyle gittim. ¿Tom vive lejos de aquí? Tom buradan uzakta mı yaşar? Tom buradan çok uzakta mı yaşıyor? ¿Por qué no tiene nada que decir? Neden söyleyecek bir şeyi yok? Neden söyleyecek bir şeyi yok? Te amo mucho. Seni çok seviyorum. Seni çok seviyorum. He visto la cara de Tom. Tom'un yüzünü gördüm. Tom'un yüzünü gördüm. Tom decidió abandonar la escuela y trabajar tiempo completo. Tom okulu bırakmaya ve tamgün çalışmaya karar verdi. Tom okulu bırakıp tam zamanlı çalışmaya karar verdi. No habrá más clases. Artık ders olmayacak. Artık ders yok. Fue el primero en ayudarle. O, ona yardım eden ilk kişiydi. Ona ilk yardım eden oydu. ¿Quién se va a enterar? Kim bilecek? Kim bilecek ki? ¿Te acuerdas? Hatırlıyor musun? Hatırladın mı? Terminé de escribir una carta. Bir mektup yazmayı bitirdim. Bir mektup yazmayı bitirdim. Mentí a mis padres. Aileme yalan söyledim. Aileme yalan söyledim. La caja está vacía. Kutu boş. Kutu boş. ¿Lo viste? Onu gördün mü? Onu gördün mü? Ya no mientas más, ¿vale? Artık yalan söyleme, tamam mı? Artık yalan söyleme, tamam mı? En mi sueño vi a Yumi. Rüyamda Yumi'yi gördüm. Rüyamda Yumi'yi gördüm. ¿Cuál es tu palabra japonesa favorita? Favori Japonca kelimen nedir? En sevdiğin Japonca kelime nedir? Tom no hizo nada para ayudar a Mary. Tom Mary'ye yardım etmek için bir şey yapmadı. Tom, Mary'e yardım etmek için hiçbir şey yapmadı. Tom parece estar interesado en Mary. Tom Mary ile ilgileniyor gibi görünüyor. Tom, Mary ile ilgileniyor gibi görünüyor. No bebo cerveza. Ben bira içmem. Ben bira içmem. Tengo muchas cosas que hacer esta semana. Bu hafta yapacak çok işim var. Bu hafta yapacak çok işim var. Es muy guapa. O çok güzel. Çok güzel. Las peleas de gallos están prohibidas en muchos países. Horoz dövüşü birçok ülkede yasaklanmıştır. Birçok ülkede horoz dövüşü yasaklanmıştır. No, no fui. Hayır, gitmedim. Hayır, gitmedim. Será difícil. Zor olacak. Zor olacak. ¿Dónde las perdiste? Onları nerede kaybettin? Onları nerede kaybettin? ¿Has estado en Japón alguna vez? Hiç Japonya'da bulundun mu? Hiç Japonya'ya gittin mi? Tom parece más viejo. Tom daha yaşlı görünüyor. Tom daha yaşlı görünüyor. Necesito una toalla seca. Kuru bir havluya ihtiyacım var. Kuru bir havluya ihtiyacım var. Eres nuevo por aquí, ¿verdad? Buralarda yenisin, değil mi? Buralarda yenisin, değil mi? Tom compró algo de comer para Mary. Tom, Mary için yiyecek bir şeyler aldı. Tom, Mary için yiyecek bir şeyler aldı. ¿Me ves? Beni görüyor musun? Beni görüyor musun? El señor es un pianista muy famoso. Beyefendi çok meşhur bir piyanisttir. Beyefendi çok ünlü bir piyanisttir. Eres el amor de mi vida. Sen benim hayatımın aşkısın. Sen hayatımın aşkısın. ¿Tus niños saben francés? Çocukların Fransızca bilir mi? Çocukların Fransızca biliyor mu? Tom quiere que me mantenga lejos de ti. Tom senden uzak kalmamı istiyor. Tom senden uzak durmamı istiyor. Les gustan las manzanas. Onlar elma severler. Elmaları severler. Hay un estudiante turco en la escuela de Magdalena. Se llama Reşit. Magdalena'nın okulunda bir Türk öğrenci var. Onun adı Reşit. Magdalena'nın okulunda bir Türk öğrenci var. Tom era importante. Tom önemliydi. Tom önemli biriydi. No tiene que venir aquí todos los días. Her gün buraya gelmek zorunda değilsiniz. Buraya her gün gelmenize gerek yok. Me pasé todo el día haciéndolo. Tüm günü onu yaparak geçirdim. Bütün günümü bunu yaparak geçirdim. Apague su cigarro. Está prohibido fumar aquí. Sigaranızı söndürün. Burada sigara içmek yasaktır. Sigaranızı söndürün, burada sigara içmek yasaktır. Nadie puede hacer pizza tan bien como Tom. Hiç kimse Tom'un yapabildiği kadar iyi pizza yapamaz. Kimse Tom kadar iyi pizza yapamaz. Mamá, ¿todavía recuerdas cómo se hace? Anne, onu nasıl yapacağını hâlâ hatırlıyor musun? Anne, hala nasıl yapıldığını hatırlıyor musun? Esta palabra tiene origen griego. Bu kelimenin özü Yunancadır. Bu kelime Yunanca kökenlidir. Tom no sabe hablar francés. Tom Fransızca konuşamaz. Tom Fransızca konuşamıyor. Los gatos no comen plátano. Kediler muz yemez. Kediler muz yemez. Sé cómo conducir un coche. Nasıl araba süreceğimi biliyorum. Araba kullanmayı biliyorum. Nado aquí todas las mañanas. Ben burada her sabah yüzerim. Her sabah burada yüzüyorum. Él no está aquí, ¿verdad? O burada değil, değil mi? Burada değil, değil mi? Es fácil responder a esta pregunta. Bu soruya cevap vermek kolay. Bu soruyu cevaplamak kolay. Él fue allí solo. O, oraya kendisi gitti. Oraya tek başına gitti. Vuestro perro está aquí. Köpeğiniz burada. Köpeğiniz burada. Mi padre me ayudó con los deberes. Babam ev ödevimde bana yardım etti. Babam ödevlerime yardım etti. El mercado estaba lleno a rebosar de bienes extranjeros. Pazar yabancı mallarla dolup taşıyordu. Piyasa yabancı mallarla doluydu. Puedo volver a hacerlo. Onu tekrar yapabilirim. Tekrar yapabilirim. Ellos encontraron el cuerpo de un recién nacido en un congelador. Yeni doğmuş bir bebeğin vücudunu bir dondurucunun içinde buldular. Buzdolabında yeni doğmuş bir bebeğin cesedini bulmuşlar. Tom habla francés tan bien como tú. Tom senin kadar iyi Fransızca konuşur. Tom da senin kadar iyi Fransızca konuşuyor. Jane no estaba feliz. Jane mutlu değildi. Jane mutlu değildi. Fue un día estresante. Bu stresli bir gündü. Stresli bir gündü. Estas no son mis llaves. Bunlar benim anahtarım değil. Bunlar benim anahtarlarım değil. Tom y Mary se odian. Tom ve Mary birbirlerinden nefret ederler. Tom ve Mary birbirlerinden nefret ediyorlar. Será nuestro secreto. O bizim sırrımız olacak. Bu bizim sırrımız olacak. ¿Te acuerdas de lo que dijo ella? Onun ne dediğini hatırlıyor musun? Ne dediğini hatırlıyor musun? Se le permitió irse pronto. Erken gitmesi için izin verildi. Erkenden gitmesine izin verildi. Tom ya me ha dado las gracias. Tom zaten bana teşekkür etti. Tom zaten teşekkür etti. Mary me dio una muñeca americana. Mary bana Amerikalı bir bebek verdi. Mary bana bir Amerikan bebeği verdi. ¿Hay algún lugar al que quieras ir? Gitmek istediğin herhangi bir yer var mı? Gitmek istediğin bir yer var mı? No dijo nada. Bir şey söylemedi. Hiçbir şey söylemedi. Tom es mi abuelo. Tom benim büyük babam. Tom benim büyükbabam. Ven, miremos por la ventana. Gel, pencereden bakalım. Hadi, pencereden dışarı bakalım. Se lo robé a Tom. Onu Tom'dan çaldım. Tom'dan çaldım. La situación económica del país empeoró. Ülkenin ekonomik durumu kötüleşti. Ülkenin ekonomik durumu daha da kötüleşti. ¿Quién va ganando? Kim kazanıyor? Kim kazanıyor? Ella ha estado ausente desde el miércoles pasado. O, geçen Çarşambadan beri yoktur. Geçen çarşambadan beri ortalarda yok. De aquí a la estación hay dos millas. Buradan istasyona iki mildir. Buradan istasyona kadar iki mil var. Tom, ¿estás dormido? Uyuyor musun, Tom? Tom, uyuyor musun? Yo llego en el próximo bus. Bir sonraki otobüs ile geliyorum. Ben bir sonraki otobüse bineceğim. Vive aquí desde que tenía 5 años. Beş yaşından beri burada yaşıyor. 5 yaşından beri burada yaşıyor. ¿Por qué no estás conmigo? Neden benimle değilsin? Neden benimle değilsin? A esa chica la he visto antes. O kızı daha önce gördüm. Bu kızı daha önce görmüştüm. Intentó quitarme el novio. Erkek arkadaşımı çalmaya çalıştı. Erkek arkadaşımı elimden almaya çalıştı. Ojalá tuviéramos un médico aquí. Keşke burada bir doktorumuz olsa. Keşke burada bir doktorumuz olsaydı. Vuelve en un mes. Bir ay içinde dön. Bir ay sonra gel. Tom es jugador de baloncesto. Tom bir basketbol oyuncusudur. Tom bir basketbol oyuncusu. Tom odia levantarse temprano. Tom sabah erken kalkmaktan nefret eder. Tom erken kalkmayı sevmez. Te vi con ella. Seni onunla gördüm. Seni onunla gördüm. Si tú no vas, yo tampoco. Sen gitmezsen, ben de gitmem. Sen gitmezsen, ben de gitmem. Si cambias de dirección, por favor, házmelo saber. Eğer adresini değiştiriyorsan, lütfen bana bildir. Adresini değiştirirsen, lütfen bana haber ver. Creo que está enfadado. Sanırım o kızgın. Sanırım kızgın. Este tren va a Nueva York. Bu tren New York'a gider. Bu tren New York'a gidiyor. Ella será doctora. O bir doktor olacak. Doktor olacak. Un milímetro es la milésima parte de un metro. Bir milimetre metrenin binde biridir. Bir milimetre, bir metrenin binde biri kadardır. Ella no parece feliz. O mutlu görünmüyor. Mutlu görünmüyor. El niño se acatarró. Çocuk soğuk aldı. Çocuk hastalanacak. Tú tienes una hora. Senin bir saatin var. Bir saatin var. Coge uno de estos. Bunlardan birini al. Bunlardan birini al. Me invitaron a la fiesta. Onlar beni partiye davet ettiler. Partiye davet edildim. ¿Que nacionalidad era su abuelo?" "Suizo." "Dedeleri nereliydi?" "İsviçre." "Büyükbabanız hangi uyruktaydı?" "İsviçreli." ¿Dónde puedo cambiar yenes por dólares? Nerede Yen'i dolar'la değiştirebilirim? Dolarla yenleri nerede değiştirebilirim? Deja dormir a Tom. Tom'un uyumasına izin ver. Bırak Tom uyusun. Ya lo he hablado con Tom. Tom'la onun hakkında zaten konuştum. Tom'la konuştum. No puedo beber café. Kahve içemem. Kahve içemem. ¿Se pondrá bien? O iyileşecek mi? İyileşecek mi? Ella llevaba unos zapatos blancos. O, beyaz ayakkabılar giydi. Beyaz ayakkabıları vardı. ¿Quieres comer algo? Bir şey yemek ister misin? Bir şeyler yemek ister misin? Durante el trabajo se trabaja y cuando se juega se juega. Çalışma zamanı çalış, eğlence zamanı eğlen. İş sırasında çalışılır, oyun oynandığında oynanır. No le pregunté a Tom. Tom'a sormadım. Tom'a sormadım. Mi calabaza fue la mejor. Benim kabağım en iyisiydi. Balkabağım en iyisiydi. Tom quería esperar al siguiente autobús. Tom sonraki otobüsü beklemek istedi. Tom bir sonraki otobüsü beklemek istedi. Lo siento, mi padre no está aquí. Maalesef babam burada değil. Üzgünüm, babam burada değil. Soy yo. Benim. Benim. Él me hace feliz. O beni mutlu ediyor. Beni mutlu ediyor. ¿Me he dejado aquí las llaves? Anahtarlarımı burada mı bıraktım? Anahtarlarımı burada mı unuttum? ¿Puedes venir? Gelebilir misin? Gelebilir misin? Sí, Bob me ha ayudado. Evet, Bob bana yardım etti. Evet, Bob bana yardım etti. ¿Dónde la conocisteis? Onunla nerede tanıştın? Onunla nerede tanıştınız? ¿Quién cuida de este perro? Bu köpeğe kim bakıyor? Bu köpeğe kim bakıyor? Ella refrescó su memoria al ver la foto. Fotoğrafla hafızasını tazeledi. Fotoğrafa baktığında hafızasını canlandırdı. ¿Por qué a Tom no le gusta comer pescado? Tom neden balık yemeyi sevmiyor? Tom neden balık yemeyi sevmiyor? No te acuerdas, ¿verdad? Hatırlamıyorsun, değil mi? Hatırlamıyorsun, değil mi? Tom se pasó el día viendo la televisión. Tom bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmadı. Tom bütün gün televizyon izledi. Los hititas son una de las civilizaciones de época antigua que vivieron en Anatolia. Hititler , Anadolu'da yaşamış eski çağ uygarlıklarından bir tanesidir. Hititler Anadolu'da yaşamış antik uygarlıklardan biridir. Tom empezó a creer que nunca podría volver a andar. Tom tekrar asla yürüyemiyeceğine inanmaya başladı. Tom bir daha yürüyemeyeceğini düşünmeye başladı. Un policía me dijo que parase el coche. Bir polis memuru arabayı durdurmamı söyledi. Bir polis arabayı durdurmamı söyledi. Comparto una casa con dos de mis amigos. Ben bir evi iki arkadaşımla paylaşıyorum. Bir evi iki arkadaşımla paylaşıyorum. Todos estaban asustados. Onların hepsi korkmuştu. Herkes korkmuştu. No he tenido noticias suyas durante mucho tiempo. Ben uzun bir süre ondan haber almadım. Uzun zamandır ondan haber alamadım. No deberías confiar en Tom. Tom'a güvenmemelisin. Tom'a güvenmemelisin. No lo necesitamos. Ona ihtiyacımız yok. Ona ihtiyacımız yok. ¿Ha pasado algo? Bir şey mi oldu? Bir şey mi oldu? ¿Qué hay? Ne var? Ne var ne yok? Cookie es más joven que Kate por diez años. Cookie Kate'ten on yaş daha gençtir. Cookie Kate'den 10 yıl daha genç. No debes juzgar a un hombre por su apariencia. Bir insanı görünüşü ile yargılamamalısın. Bir erkeği görünüşüne göre yargılamamalısın. Ella aún le ama. O onu hâlâ seviyor. Onu hala seviyor. Sabía que vendrías. Geleceğini biliyordum. Geleceğini biliyordum. Mañana iremos a un baile. Yarın bir dansa gidiyoruz. Yarın dansa gidiyoruz. Claro que te amo. Seni elbette seviyorum. Tabii ki seni seviyorum. Debería haber ido allí contigo. Oraya seninle gitmeliydim. Oraya seninle gelmeliydim. Si pudiera, no estaría aquí. Eğer yapabilseydim, burada olmazdım. Yapabilseydim, burada olmazdım. Era una broma. O bir şakaydı. Şakaydı. El gimnasio de la escuela fue extendido. Okulun spor salonu genişletildi. Okulun spor salonu genişledi. Esta tarde tendremos una entrevista. Bu akşamüstü bir görüşmemiz var. Bu öğleden sonra bir röportajımız var. Esta escuela fue fundada en el año 1970. Bu okul 1970 yılında inşa edildi. Bu okul 1970 yılında kuruldu. Esta mañana Tom se ha levantado antes de lo normal. Tom bu sabah her zamankinden daha erken kalktı. Tom bu sabah normalden erken kalktı. Estambul es su ciudad favorita. İstanbul, onun en çok sevdiği şehirdir. İstanbul onun en sevdiği şehir. Hubo un terremoto ayer. Dün bir deprem oldu. Dün bir deprem oldu. Necesito las llaves del coche. Arabanın anahtarlarına ihtiyacım var. Arabanın anahtarlarına ihtiyacım var. ¡Muchas gracias! Çok teşekkürler! Çok teşekkür ederim! ¿Por qué deberíamos confiar en ti? Sana neden güvenmeliyiz? Neden sana güvenelim ki? Tom no habla nada de francés. Tom hiç Fransızca konuşmaz. Tom Fransızca bilmiyor. No fomente el uso de Facebook. İnsanları Facebook kullanmaya teşvik etmeyin. Facebook kullanımını desteklemiyorum. ¿Cómo podemos agradecéroslo? Size nasıl teşekkür edebiliriz? Size nasıl teşekkür edebiliriz? Tom comió algo. Tom bir şey yedi. Tom bir şeyler yedi. Este perro es mío. Bu köpek benim. Bu köpek benim. Ya terminé de leer este libro. Bu kitabı okumayı henüz bitirdim. Bu kitabı okumayı bitirdim. No todo estudiante tiene un diccionario. Her öğrencinin bir sözlüğü yok. Her öğrencinin sözlüğü yoktur. Tan solo tenemos que hacerlo. Biz sadece onu yapmak zorundayız. Tek yapmamız gereken bunu yapmak. No es tan bueno como se ve. O, göründüğü kadar iyi değildir. Göründüğü kadar iyi değil. Entonces dime qué haces. Bu yüzden bana ne yaptığını söyle. O zaman bana ne yaptığını söyle. ¿Cuánto tiempo te quedarás aquí? Burada ne kadar kalacaksın? Burada ne kadar kalacaksın? ¿Es ésa una foto mía? O benim bir resmim mi? Bu benim resmim mi? Mi país me necesita. Ülkemin bana ihtiyacı var. Ülkemin bana ihtiyacı var. Dame eso. Bana onu ver. Ver şunu bana. Mi madre me compró un bonito vestido el domingo pasado. Anne geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı. Annem geçen pazar bana güzel bir elbise aldı. Somos canadienses. Biz Kanadalılarız. Biz Kanadalıyız. No pude ir a la reunión porque estaba enfermo. Hasta olduğum için, toplantıya gidemedim. Toplantıya gidemedim çünkü hastaydım. Suelo desayunar a las siete. Genellikle saat yedide kahvaltı yaparım. Genelde 7'de kahvaltı ederim. Cómete tu comida. Yemeğini ye. Yemeğini ye. ¿Cuántos años tiene su hija? Kızınız kaç yaşında? Kızınız kaç yaşında? ¿Qué tiempo hace en tu país? Senin ülkende iklim nasıl? Senin ülkende hava nasıl? La regla es corta. Cetvel kısadır. Kural kısa. Mi amigo vive en esta casa. Arkadaşım bu evde yaşamaktadır. Arkadaşım bu evde yaşıyor. Ella nos invitó a su fiesta de cumpleaños. Bizi doğum günü partisine davet etti. Bizi doğum günü partisine davet etti. ¿Cuánto tiempo nos queda antes de la cena? Akşam yemeğinden önce ne kadar zamanımız var? Yemekten önce ne kadar vaktimiz var? No creo que sea tan buena idea. Bunun böyle iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Soy más baja que él. Ondan daha kısayım. Ondan daha kısayım. Hago una hora de deporte al día. Her gün bir saat spor yaparım. Günde bir saat spor yapıyorum. Es capaz de hablar diez idiomas. O, on dil konuşma yeteneğine sahiptir. On dil konuşabiliyor. Ella compró un juguete para el niño. Çocuğa bir oyuncak aldı. Çocuk için bir oyuncak aldı. Quiero unas galletas de chocolate. Çikolatalı bisküviler istiyorum. Çikolatalı kurabiye istiyorum. Creo que te recuerdo. Seni hatırladığımı düşünyorum. Sanırım seni hatırlıyorum. Sergio Ramos: "El Madrid necesitaba a alguien como Mou." Sergio Ramos: "Madrid'in Mou gibi birisine ihtiyâcı vardı". Sergio Ramos, Madrid'in Mou gibi birine ihtiyacı vardı. No me gusta tomar café. Kahve içmekten hoşlanmıyorum. Kahve içmeyi sevmiyorum. Entonces era joven. O zaman gençtim. O zamanlar gençtim. Tom tomó un curso de control de la ira. Tom öfkesini yönetmeyi öğrenmek için ders aldı. Tom öfke kontrolü kursuna gitti. No los entiendo. Onları anlamıyorum. Anlamıyorum. Anoche llovió mucho. Dün gece çok yağmur yağdı. Dün gece çok yağmur yağdı. Sabe que se ha portado mal. O kötü davrandığını biliyor. Yaramazlık yaptığını biliyor. ¡No vuelvas a hacer una cosa así! Tekrar öyle bir şey yapma. Bir daha böyle bir şey yapma! ¿A qué hora te fuiste a la cama ayer? Dün saat kaçta yatmaya gittin? Dün gece kaçta yattın? Creo que deberíamos irnos. Sanırım gitmeliyiz. Gitsek iyi olacak. ¿No te sientes mejor? Sen daha iyi hissetmez misin? Daha iyi hissetmiyor musun? ¿Este camino me va a llevar a la estación? Bu yol beni istasyona götürecek mi? Bu yol beni istasyona götürecek mi? No soy capaz de encontrar lo que quiero. Ne istediğimi bulamıyorum. İstediğimi bulamıyorum. ¿Puedes mostrarme el camino, por favor? Lütfen bana yolu gösterir misin? Bana yolu gösterir misin lütfen? Tom no está durmiendo. Tom uyumuyor. Tom uyumuyor. ¿Vives solo? Yalnız mı yaşıyorsun? Yalnız mı yaşıyorsun? Creo que me gustaría ser tu amiga. Senin arkadaşın olmayı istediğimi düşünüyorum. Sanırım arkadaşın olmak istiyorum. Lo intento, pero no hay manera de olvidarte. Deniyorum, yine de seni unutamıyorum. Deniyorum ama seni unutmanın bir yolu yok. ¡Qué viento! Ne rüzgarlı! Ne rüzgar ama! Hágalo mañana. Onu yarın yapın. Yarın yap. No tengo ganas de dormir ahora. Canım şimdi uyumak istemiyor. Şu an uyumak istemiyorum. Estoy comiendo fruta. Meyve yiyorum. Meyve yiyorum. Es realmente bonito. Gerçekten güzel. Gerçekten çok güzel. La gente que no quiera ir no tiene que ir. Gitmek istemeyen insanlar gitmek zorunda değil. Gitmek istemeyenler gitmek zorunda değil. "¿Qué pasó?" "El carro se descompuso." "Ne oldu?" "Araba bozuldu." "Ne oldu?" "Araba bozuldu." Voy a volver a casa mañana. Yarın eve dönüyorum. Yarın eve dönüyorum. ¿Cuánto tiempo tarda para ir de aquí al Hotel Hilton? Buradan Hilton Oteline gitmek ne kadar zaman alır? Buradan Hilton Oteli'ne gitmek ne kadar sürer? Gracias por la cena. Akşam yemeği için teşekkürler. Yemek için teşekkürler. Tom dice que trabaja mucho. Tom çok çalıştığını söylüyor. Tom çok çalıştığını söylüyor. He venido a disculparme. Üzgün olduğumu söylemek için geldim. Özür dilemeye geldim. ¿Qué otra cosa puede ser? Başka ne olabilir? Başka ne olabilir ki? Tom le dijo a Mary que él iría a Boston en octubre. Tom Mary'ye Ekimde Boston'a gideceğini söyledi. Tom, Mary'ye Ekim'de Boston'a gideceğini söylemiş. Caminamos por el río. Nehir boyunca yürüdük. Nehir boyunca yürüdük. Cómete estos pasteles. Bu kekleri ye. Bu kekleri ye. Tenemos que limpiar el coche. Biz arabayı temizlemeliyiz. Arabayı temizlemeliyiz. No hablo chino. Çince konuşmam. Çince bilmiyorum. Quiero cumplir las promesas que hice. Verdiğim sözleri tutmak isterim. Verdiğim sözleri tutmak istiyorum. Me estoy preguntando si lo amo. Onun sevip sevmediğimi merak ediyorum. Onu sevip sevmediğimi merak ediyorum. ¿Dónde está el banco más cercano? En yakın banka nerede? En yakın banka nerede? Le compré una corbata. Ona bir kravat aldım. Ona bir kravat aldım. ¿Quieres ganar algo de dinero hoy? Bugün biraz para kazanmak ister misin? Bugün biraz para kazanmak ister misin? Las dos chicas tienen los ojos azules. Heriki kızın mavi gözleri var. İki kızın da mavi gözleri var. Hoy tenemos mucha comida. Bugün bizim çok yiyeceğimiz var. Bugün çok fazla yiyeceğimiz var. Se fue de casa hace diez minutos. O, on dakika önce evden ayrıldı. 10 dakika önce evden ayrıldı. ¿Tom se va contigo? Tom seninle gidiyor mu? Tom da seninle geliyor mu? Ella es más guapa cada día que pasa. O günden güne daha da güzelleşiyor. Her geçen gün daha da güzelleşiyor. Es hora de irse a la cama. Apaga la radio. Yatma zamanı.Radyoyu kapa. Yatma vakti, radyoyu kapat. Todos quieren protegerte. Herkes seni korumak ister. Herkes seni korumak istiyor. ¿Me has olvidado? Beni unuttun mu? Beni unuttun mu? Tengo que ir a trabajar. Ben işe gitmeliyim. İşe gitmem gerek. ¿Qué hiciste en las últimas vacaciones? Son tatilde ne yaptın? Son tatillerde ne yaptın? He venido a disculparme. Özür dilemeye geldim. Özür dilemeye geldim. No puedo conseguirte ese vestido. Sana o elbiseyi alamam. Sana o elbiseyi alamam. Mi madre es rica. Annem zengindir. Annem zengin. ¿Vivirás en Sasayama en año que viene? Gelecek yıl Sasayama'da yaşayacak mısın? Seneye Sasayama'da mı yaşayacaksın? Tom está tranquilo. Tom sakin. Tom sakin. No hace falta que me des las gracias. Bana teşekkür etmene gerek yok. Bana teşekkür etmene gerek yok. ¿Qué hacés por la tarde? Öğleden sonra ne yapıyorsun? Öğleden sonra ne yapıyorsun? Tom trajo a Mary a nuestra fiesta. Tom Mary'yi partimize getirdi. Tom, Mary'yi partimize getirdi. En el mundo no hay mayor misterio que el amor. Dünyada aşktan daha büyük bir gizem yoktur. Dünyada aşktan daha büyük bir gizem yoktur. No deberías ir ahí. Oraya gitmemelisin. Oraya gitmemelisin. Tom está más gordo ahora que la última vez que lo vi. Tom şimdi onu son gördüğüm zamankinden daha şişman. Tom şu an onu son gördüğümden daha şişman. El chico fue vendido como esclavo. Çocuk köle olarak satıldı. Çocuk köle olarak satıldı. Bebió leche. Süt içti. Süt içti. ¿Qué te gustaría hacer antes de morir? Ölmeden önce ne yapmak hoşuna giderdi? Ölmeden önce ne yapmak istersin? Vienen. Onlar geliyor. Geliyorlar. ¡Hoy el teléfono está sonando sin parar! Bugün telefon durmadan çalıyor! Bugün telefon durmadan çalıyor! ¿Caminas a la escuela todos los días? Okula her gün yürüyerek mi gelirsin? Her gün okula gidiyor musun? Me gusta esa falda. O eteği seviyorum. Eteği beğendim. Como no tenía nada que hacer, vi la televisión. Yapacak bir şey olmadığı için, televizyon izledim. Yapacak bir işim olmadığı için televizyon izledim. Mi casa es pequeña. Evim küçüktür. Benim evim küçük. Fumar no es bueno para la salud. Sigara içmek sağlık için iyi değildir. Sigara içmek sağlığa iyi gelmez. ¡No le creas! Ona inanma! Ona inanma! Está enfermo. Por eso no ha venido. O hasta. Bu yüzden gelmedi. Hasta, bu yüzden gelmedi. No estudió para nada. O hiç çalışmadı. Hiç ders çalışmadı. Lo invitamos a nuestra casa. Biz onu evimize davet ettik. Onu evimize davet ettik. Solía ir a la escuela en bicicleta, pero ahora va en autobús. Okula bisikletle giderdi ama artık otobüsle gidiyor. Eskiden bisikletle okula giderdi ama şimdi otobüse biniyor. Todavía no lo he visto. Onu hâlâ görmedim. Onu henüz görmedim. Dicen que soy una anciana. Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar. Yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar. Volvió a empezar. Tekrar başladı. Yine başladı. Tom tiene un helicóptero personal. Tom'un kişisel bir helikopteri var. Tom'un özel helikopteri var. ¿Por qué te quedaste ayer en casa? Dün neden evde kaldın? Dün neden evde kaldın? ¿Por qué estás en el baño? Neden banyodasın? Neden banyodasın? Es una persona amable. O nazik bir insandır. O iyi bir insan. Tom sabía adónde iba. Tom nereye gideceğini biliyordu. Tom nereye gittiğini biliyordu. Mañana se irá de aquí. O, yarın buradan ayrılacak. Yarın buradan gidecek. Mi madre está en la cocina haciendo la comida. Annem mutfakta yemek pişiriyor. Annem mutfakta yemek yapıyor. No estoy aquí. Burada değilim. Ben burada değilim. Odio el invierno. Kıştan nefret ederim. Kıştan nefret ederim. Tom es el único chico de mi clase. Tom sınıfımızdaki tek oğlan. Tom sınıfımdaki tek çocuk. Me dio pan y leche. Bana ekmek ve süt verdi. Bana ekmek ve süt verdi. Tom bebió demasiado. Tom çok içti. Tom çok fazla içti. Mi tía tiene tres hijos. Teyzemin üç çocuğu var. Teyzemin üç çocuğu var. ¿Con quién está hablando Tom? Tom kimle konuşuyor? Tom kiminle konuşuyor? Para ser honesto, nunca he oído hablar de este lugar antes. Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım. Dürüst olmak gerekirse, burayı daha önce hiç duymamıştım. Tom leía novelas. Sen romanlar okurdun. Tom roman okurdu. No dejes que se beba este zumo. Onun bu meyve suyunu içmesine izin verme. Bu meyve suyunu içmesine izin verme. ¿Sabes dónde están mi llaves? Anahtarlarım nerede biliyor musun? Anahtarlarım nerede biliyor musun? No puedo hacer nada. Ben bir şey yapamam. Yapabileceğim bir şey yok. Todos somos ateos respecto a la mayoría de dioses en los que la humanidad ha creído alguna vez. Algunos simplemente vamos un dios más allá. Hepimiz insanlığın bir zamanlar inandığı tanrıların çoğuna karşı ateistiz. Bazıları sadece bir tanrı daha ileri gidiyor. Hepimiz insanlığın inandığı tanrıların çoğuna ateistiz. ¿Qué estoy oyendo ahora? Ben şimdi ne duyuyorum? Şimdi ne duyuyorum? Espero que mañana haga buen tiempo. Yarın havanın güzel olacağını umuyorum. Umarım yarın hava güzel olur. ¿Qué dice él en su carta? Mektubunda ne diyor? Mektubunda ne yazıyor? Me encanta su casa. Onların evini seviyorum. Evini seviyorum. ¿Por qué has venido a Japón? Neden Japonya'ya geldin? Japonya'ya neden geldin? Su hermana vive en Escocia. Onun kız kardeşi İskoçya'da yaşıyor. Kız kardeşi İskoçya'da yaşıyor. Ha estado en la cama enfermo durante cuatro días. O, dört gündür yatakta hastadır. Dört gündür yatakta hasta. El ladrón se esfumó. Hırsız kaçtı. Hırsız ortadan kayboldu. Pon este libro encima de los otros. Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy. Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy. Pueden hablar alemán. Almanca konuşabilirsiniz. Almanca konuşabiliyorlar. Crió al niño para que sea una buena persona. Çocuğu iyi bir insan olması için yetiştirdi. Çocuğu iyi bir insan olması için yetiştirdi. Mi padre tiene muchos libros. Babamın birsürü kitabı var. Babamın bir sürü kitabı var. ¿De verdad quieres dejar el instituto? Liseyi bırakmayı gerçekten istiyor musun? Gerçekten okulu bırakmak istiyor musun? La escarcha dañó las flores. Kırağı çiçeklere zarar verdi. Soğuk çiçeklere zarar vermiş. Ellos os desean. Sizi istiyorlar. Seni istiyorlar. Es la letra de Tom. Bu Tom'un el yazısı. Tom'un el yazısı. Si quieres, te enseño ajedrez. Eğer istersen, sana satranç oynamayı öğretirim. İstersen sana satranç öğretirim. Vi la casa de Marcus. Marcus'un evini gördüm. Marcus'un evini gördüm. Todos eran felices. Herkes mutluydu. Herkes mutluydu. ¿Puedes hacerlo en un día? Onu bir günde yapabilir misin? Bunu bir günde yapabilir misin? ¿Quién es él? O kim? Kim o? Si mañana hace bueno, iré a dar un paseo. Yarın hava güzel olursa yürüyüşe gideceğim. Yarın uygunsa, yürüyüşe çıkacağım. Recuerdo la casa en la que crecí. Büyüdüğüm evi hatırlıyorum. Büyüdüğüm evi hatırlıyorum. Tom no quiere comer. Tom yemek yemek istemiyor. Tom yemek istemiyor. ¿Ves? Görüyor musun? Gördün mü? Me gustan tus amigos. Arkadaşlarını severim. Arkadaşlarından hoşlanıyorum. ¿Hay un teléfono aquí? Burada bir telefon var mı? Burada telefon var mı? ¿Hablas inglés? İngilizce konuşur musun? İngilizce biliyor musun? ¡Feliz cumpleaños, Muiriel! Doğum günün kutlu olsun, Muiriel. Doğum günün kutlu olsun Muiriel! Estuve escribiendo cartas toda la mañana. Bütün sabah mektupları yazıyordum. Sabahtan beri mektup yazıyorum. ¿Puedo ir a la casa de Tom a tocar música? Çalgı çalmak için Tom'un evine gidebilir miyim? Tom'un evine gidip müzik çalabilir miyim? No soy más inteligente que él. Ondan daha zeki değilim. Ondan daha zeki değilim. ¿Irás conmigo a la tienda? Mağazaya benimle gelecek misin? Benimle dükkana gelir misin? Trabaja para una compañía americana. O bir Amerikan şirketi için çalışıyor. Bir Amerikan şirketinde çalışıyor. Un día me gustaría ir a Francia. Bir gün Fransa'ya gitmek istiyorum. Bir gün Fransa'ya gitmek istiyorum. Mary se parece a su madre. Mary annesine benziyor. Mary annesine benziyor. Sé nadar bien. Ben iyi yüzebilirim. Yüzmeyi iyi bilirim. Yumi es feliz, ¿verdad? Yumi mutlu, değil mi? Yumi mutlu, değil mi? El libro es pequeño. Kitap küçük. Kitap küçük. Ella es una enfermera. O bir hemşire. O bir hemşire. Tom no lo vio. Tom onu görmedi. Tom onu görmedi. Habrá que hacerlo mañana. Yarın tamamlanmış olması gerekecek. Yarın yapmamız gerekecek. Vámonos a dormir. Uyumaya gidelim. Hadi uyuyalım. Ella está lejos, pero todavía la quiero. Uzaklarda ama hala onu seviyorum. O uzakta ama onu hala seviyorum. ¿Qué es esto? Bu nedir? Bu da ne? Puedo verle. Onu görebilirim. Onu görebiliyorum. Tom debería decir la verdad. Tom gerçeği söylemeli. Tom doğruyu söylemeli. ¿Estaba el bebé llorando en aquel momento? O zaman, bebek ağlıyor muydu? O sırada bebek ağlıyor muydu? Vengo aquí todos los días. Her gün buraya gelirim. Buraya her gün geliyorum. No tengo tiempo para esto. Bunun için zamanım yok. Bunun için zamanım yok. "Estoy muy feliz", dijo él. "Çok mutluyum." dedi. "Çok mutluyum," dedi. Quiero algunas patatas. Birkaç patates istiyorum. Biraz cips istiyorum. La niña sentada al piano es mi hija. Piyanoda oturan kız benim kızımdır. Piyanoda oturan kız benim kızım. ¿Él sabe hablar francés? O Fransızca konuşabilir mi? Fransızca biliyor mu? También Tom va a ir. Tom da gidiyor. Tom da geliyor. Patty terminó de escribirles a sus amigos en Canadá. Patty Kanada'da arkadaşlarına yazmayı bitirdi. Patty Kanada'daki arkadaşlarına yazmayı bitirdi. No tengo perro. Köpeğim yok. Köpeğim yok. No tengo tiempo. Zamanım yok. Zamanım yok. Por favor, ¿me dejas irme? Lütfen gitmeme izin verir misin? Lütfen, gitmeme izin verir misin? Ellos se besaron. Öpüştüler. Öpüştüler. Es tres años mayor que yo. O benden üç yaş daha büyüktür. Benden üç yaş büyük. ¿Tienen una bicicleta? Bisikletiniz var mı? Bisikletiniz var mı? Nada es más importante que el tiempo. Hiçbir şey zamandan daha önemli değildir. Hiçbir şey zaman kadar önemli değildir. ¿Tienes miedo? Korkuyor musun? Korkuyor musun? Al principio es difícil. Önce, zordur. İlk başlarda zor oluyor. Me sonrió y se subió al tren. Bana gülümsedi ve trene bindi. Bana gülümsedi ve trene bindi. Pareces sorprendida. Şaşırmış görünüyorsun. Şaşırmış gibisin. Ella gana de media 10 libras a la semana. Bir haftada ortalama 10 pound kazanıyor. Haftada yarım on sterlin kazanıyor. ¡Hagámoslo! Hadi yapalım! Hadi yapalım şu işi! Ella se levanta tarde los domingos por la mañana. O,pazar sabahları geç kalkar. Pazar sabahları geç kalkar. No puedo esperar hasta el verano. Yaza kadar bekleyemem. Yaza kadar bekleyemem. Tom está tosiendo. Tom öksürüyor. Tom öksürüyor. Hemos llegado a Berlín. Luego llegaremos a Nueva York. Berline vardık.Daha sonra Newyork' gideceğiz. Berlin'e ulaştıktan sonra New York'a varacağız. No digas eso. Onu söyleme. Böyle söyleme. Prefiero el inglés a las matemáticas. Ben İngilizceyi matematikten daha çok severim. İngilizceyi matematikten daha çok seviyorum. Los microbios pueden provocar enfermedades. Mikroplar hastalığa neden olabilir. Mikroplar hastalıklara neden olabilir. La cuestión es si vendrá. Sorun onun gelip gelmeyeceğidir. Asıl soru, gelecek mi? Cogieron el metro. Onlar metroya bindi. Metroya bindiler. Está en el tren. O, trende. Trende. ¿Qué hora es allí ahora? Orada saat kaç şimdi? Şu an orada saat kaç? ¿Me encontrarás? Beni bulacak mısın? Beni bulacak mısın? ¡No es culpa mía! Benim hatam değil! Benim suçum değil! Él sabe jugar tenis. Tenis oynamayı bilir. Tenis oynamayı biliyor. Vive en Londres. O, Londra'da yaşıyor. Londra'da yaşıyor. ¿Conocéis a alguno de los amigos de Tom? Tom'un arkadaşlarından herhangi birini tanıyor musunuz? Tom'un arkadaşlarından tanıdığınız var mı? Vi a Bob y a Mary cuando esperaba a Kate. Kate'i beklerken Bob ve Mary'yi gördüm. Kate'i beklerken Bob ve Mary'yi gördüm. Cantó algunas viejas canciones. Birkaç eski şarkı söyledi. Birkaç eski şarkı söyledi. ¿Todavía necesitas mi ayuda? Benim yardımıma hâlâ ihtiyacın var mı? Hala yardımıma ihtiyacın var mı? Tu amiga ¿cómo está? Arkadaşın nasıl? Arkadaşın nasıl? Eric ha empezado a cantar. Eric şarkı söylemeye başladı. Eric şarkı söylemeye başladı. Estoy deseando ir al concierto. Konsere gitmeyi dört gözle bekliyorum. Konsere gitmek için sabırsızlanıyorum. No estoy seguro de ganar esta partida. Bu defa oyunu kazanacağımdan emin değilim. Bu oyunu kazandığımdan emin değilim. Sería fantástico tener un jardín zen delante de mi casa. Evimin önünde bir zen bahçesi olsaydı harika olurdu. Evimin önünde bir Zen bahçesi olması harika olurdu. No me importa lo que piense, señor. Mis pensamientos particulares nunca cambiaron. Sizin ne düşündüğünüz beni alakadar etmez bayım. Benim kendime has düşüncelerim hiçbir zaman değişmedi. Ne düşündüğünüz umurumda değil efendim, düşüncelerim hiç değişmedi. ¿Por qué no volviste? Niçin geri dönmedin? Neden geri dönmedin? Soy el mejor. Ben en iyisiyim. Ben en iyisiyim. Me desnudo. Ben soyunuyorum. Soyunuyorum. Quiero alguien con quien hablar. Konuşmak için birini istiyorum. Konuşacak birini istiyorum. No pueden pararme. Onlar beni durduramaz. Beni durduramazsınız. Yo respondí a la pregunta. Soruya cevap verdim. Soruya ben cevap verdim. En resumen, él ganó mucho dinero. Kısacası, çok para kazandı. Uzun lafın kısası, çok para kazandı. ¿Dónde estás? Yo estoy en el jardín. Neredesin? Ben bahçedeyim. Ben bahçedeyim. ¿Qué estás viendo? Ne izliyorsun? Ne izliyorsun? Ayer no fui al colegio. Dün okulda yoktum. Dün okula gitmedim. Mi padre es empleado de una empresa estatal. Babam bir devlet şirketi çalışanıdır. Babam bir devlet şirketinde çalışıyor. Tom no está mintiendo. Tom yalan söylemiyor. Tom yalan söylemiyor. Ayer fue la primera vez que hablé con Tom en francés. Dün ilk kez Tom'la Fransızca konuştum. Tom'la ilk kez dün Fransızca konuştum. No sé dónde está. Onun nerede olduğunu bilmiyorum. Nerede olduğunu bilmiyorum. Pensé que querías conocer a Tom. Tom'la tanışmak istediğini düşündüm. Tom'la tanışmak istediğini sanıyordum. El río es cincuenta yardas de lado a lado. Nehir karşıdan karşıya elli yardadır. Nehir yan yana 50 yard. Juan le dio algo de dinero a María. John Mary'ye biraz para verdi. Juan, Maria'ya biraz para verdi. Ella se maquilla todas las mañanas. Her sabah makyaj yapar. Her sabah makyaj yapıyor. Cuando ocurrió, yo estaba en Nueva York. O olduğunda New York'taydım. Olay olduğunda New York'taydım. ¿Habla usted turco? Türkçe konuşur musunuz? Türkçe biliyor musun? Iniesta: "Cesc, Xavi y yo no somos incompatibles". Iniesta: "Cesc, Xavi ve ben uyumsuz değiliz". "Cesc, Xavi ve ben uyumsuz değiliz." No he leído ninguna de sus novelas. Onun romanlarından hiçbirini okumadım. Onun romanlarından hiçbirini okumadım. ¿Cuándo va a pasar? O ne zaman olacak? Bu ne zaman olacak? ¿Entraste al concurso de canto? Şarkı yarışmasına girdin mi? Şarkı söyleme yarışmasına katıldın mı? ¿Qué has hecho ahí? Orada yaptığın neydi? Orada ne yaptın? Soy como él. Onun gibiyim. Ben de onun gibiyim. Tom dejó un mensaje para Mary. Tom Mary için bir mesaj bıraktı. Tom, Mary'ye bir mesaj bırakmış. A Tom no le gustan las mujeres que usan demasiado maquillaje. Tom çok makyaj yapan kadınları sevmez. Tom çok fazla makyaj yapan kadınlardan hoşlanmaz. Decir la verdad es mucho más fácil que mentir. Gerçeği söylemek yalan söylemekten çok daha kolaydır. Doğruyu söylemek yalan söylemekten çok daha kolay. No me gustan los ricos. Ben zenginleri sevmiyorum. Zenginleri sevmem. No te mataré. Seni öldürmeyeceğim. Seni öldürmeyeceğim. Fue a trabajar pese a estar enfermo. O, hastalığına rağmen çalışmaya gitti. Hasta olmasına rağmen işe gitti. La banda llegó a ser la familia de Fadil. Çete, Fadıl'ın ailesi oldu. Grup Fadil'in ailesi oldu. El mundo no es como antes. Dünya eskisi gibi değil. Dünya eskisi gibi değil. Ella suele venir aquí los martes. Buraya genellikle salı günleri gelir. Genelde salı günleri buraya gelir. Le dije que lo hiciera. Bunu yapmasını söyledim. Bunu yapmasını ben söyledim. Nací en Australia. Avustralya'da doğdum. Avustralya'da doğdum. Tom es distinto a mí. Tom benden farklı. Tom benden farklı. Prefiero la primavera al otoño. İlkbaharı sonbahara tercih ederim. Baharı sonbahara tercih ederim. La ciudad estaba repleta de soldados hambrientos. Şehir aç askerlerle doluydu. Şehir aç askerlerle doluydu. No hablo solo de Tom. Sadece Tom hakkında konuşmuyorum. Sadece Tom'dan bahsetmiyorum. Quiero ir a Inglaterra. İngiltere'ye gitmek istiyorum. İngiltere'ye gitmek istiyorum. Tomé en cuenta esta posibilidad también. Bu olasılığı da göz önüne aldım. Bu olasılığı da göz önünde bulundurdum. Ella abrió los ojos. Gözlerini açtı. Gözlerini açtı. Esta noche tengo que cuidar de los niños. Bu gece çocuklara bakmalıyım. Bu gece çocuklara bakmak zorundayım. No me gusta el chocolate. Çikolata sevmem. Çikolata sevmem. A Erkin también le gusta. Erkin de ondan hoşlanıyor. Erkin de ondan hoşlanıyor. No tengo nada que decir. Söyleyecek hiçbir şeyim yok. Söyleyecek bir şeyim yok. Tom es bastante popular. Tom oldukça popüler. Tom oldukça popülerdir. Le llamé, pero no estaba allí. Ona telefon ettim fakat orada değildi. Onu aradım ama orada değildi. No hago este tipo de negocios. Bu tip işler yapmıyorum. Ben böyle bir iş yapmam. ¿Por qué ya no me visita? O neden artık beni ziyaret etmiyor? Neden artık beni ziyaret etmiyor? Ella estaba allí sola. O, orada yalnızdı. Orada tek başınaydı. Estaba nevando un poco. Biraz kar yağıyordu. Kar yağıyordu. ¿Sabes adónde fue? Onun nereye gittiğini biliyor musun? Nereye gittiğini biliyor musun? Escríbame la dirección, por favor. Bana adresi yazın, lütfen. Bana adresi yazın lütfen. Tom vino aquí solo. Tom buraya yalnız geldi. Tom buraya yalnız geldi. ¿Él quiere volver al ejército? O, orduya geri dönmek istiyor mu? Orduya geri mi dönmek istiyor? Nadie sabe hacer pizzas tan bien como Tom. Hiç kimse Tom'un yapabildiği kadar iyi pizza yapamaz. Kimse Tom kadar iyi pizza yapamaz. No están en China. Çin'de değiller. Çin'de değiller. Él no dice mentiras. O yalan söylemez. O yalan söylemez. Todavía me encanta esta bicicleta. Ben bu bisikleti hâlâ seviyorum. Bu bisikleti hala seviyorum. Tom pasó una semana en Boston. Tom Boston'da bir hafta geçirdi. Tom Boston'da bir hafta geçirdi. Coge mi caballo. Benim atımı al. Atımı al. Tom se fue a casa enfadado. Tom eve kızgın gitti. Tom kızgın bir şekilde eve gitti. No esperes demasiado de él. Ondan çok şey bekleme. Ondan çok şey bekleme. Tengo una manzana. Bir elmam var. Bir elmam var. Jugamos al fútbol todos los sábados. Her cumartesi futbol oynuyoruz. Her cumartesi futbol oynuyoruz. Hay muchos aparatos útiles en la ferretería. Hırdavatçıda birçok kullanışlı alet vardır. Hırdavatçıda bir sürü kullanışlı alet var. ¿Cómo va al colegio? O, okula nasıl gider? Okul nasıl gidiyor? Mi amiga tiene diecisiete años. Arkadaşım on yedi yaşındadır. Arkadaşım 17 yaşında. ¿Cuándo me vas a devolver mi paraguas? Şemsiyemi ne zaman geri vereceksin? Şemsiyemi ne zaman geri vereceksin? ¿Cuál es tu taza? Hangisi senin fincanın? Senin fincanın ne? En Japón llueve mucho en junio. Japonya'da haziran ayında çok yağmur yağar. Japonya'da Haziran'da çok yağmur yağar. Nunca le abras la puerta a él. Asla ona kapıyı açma. Ona kapıyı asla açma. ¿Cuánto cuesta el billete de entrada? Giriş ücreti ne kadardır? Bilet ne kadar? ¿Qué quieres para comer? Öğle yemeği için ne istersin? Ne yemek istersin? Pasé el lunes con Tomás. Pazartesiyi Tom'la geçirdim. Pazartesi günü Tomas'laydım. Se lo dirá cuando vuelva. O döndüğünde, o ona ondan bahsedecek. Döndüğünde söyleyecektir. Hoy me he levantado a las ocho. Bugün saat 8'de kalktım. Bu sabah sekizde kalktım. Tom es casi tan alto como yo. Tom neredeyse benim kadar uzun. Tom neredeyse benim kadar uzun. La lluvia retrasó nuestros planes dos semanas. Yağmur, planlarımızı iki hafta geciktirdi. Yağmur planlarımızı iki hafta geciktirdi. Tom le preguntó a Mary si sabía el nuevo número de teléfono de John. Tom, Mary'ye John'un yeni telefon numarasını bilip bilmediğini sordu. Tom, Mary'ye John'un yeni numarasını bilip bilmediğini sordu. ¿Qué vas a hacer el viernes? Cuma günü ne yapacaksın? Cuma günü ne yapıyorsun? Me aburro. Sıkıldım. Sıkıldım. Tenemos poco tiempo. Az zamanımız var. Çok az zamanımız var. Mañana no iré al cine. Yarın sinemaya gitmeyeceğim. Yarın sinemaya gitmeyeceğim. Quiero una habitación para esta noche. Bu gece için bir oda istiyorum. Bu gece için bir oda istiyorum. Él se bebió una cerveza. O, bir bira içti. Bir bira içti. Tom nunca fue al hospital a visitar a Mary. Tom Mary'yi hastanede hiç ziyaret etmedi. Tom, Mary'i ziyaret etmek için hiç hastaneye gitmedi. Ese anciano cruzó la carretera con gran precaución. Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti. O yaşlı adam büyük bir ihtiyatla karşıya geçti. Soy mi propio jefe. Kendimin patronuyum. Ben kendimin patronuyum. Vine por usted. Sizin için geldim. Senin için geldim. Yo que tú tendría cuidado. Yerinde olsam dikkatli olurdum. Yerinde olsam dikkatli olurdum. Soy un hombre. Ben bir erkeğim. Ben bir erkeğim. Necesito hablar contigo. Seninle konuşmam lâzım. Seninle konuşmam gerek. Ellas la desean a usted. Sizi istiyorlar. Onlar seni istiyor. No eres tan guapa como piensas. Sen olduğunu düşündüğün kadar güzel değilsin. Düşündüğün kadar güzel değilsin. Yo amo el agua. Suyu severim. Suyu seviyorum. Te ayudaré. Sana yardım edeceğim. Sana yardım edeceğim. Él se construyó una casa nueva. Kendisi için yeni bir ev yaptı. Kendine yeni bir ev yaptı. El presidente estaba seguro de que habría una guerra. Başkan savaş olacağından emindi. Başkan bir savaş olacağından emindi. Es mi CD. O benim CD. Bu benim CD'm. Es rico. O zengindir. O zengin. Su nombre, por favor. Adınız, lütfen. Adınız, lütfen. Compré un reloj. Ben bir saat aldım. Bir saat aldım. Nos hicimos amigos de ellos. Onlarla arkadaş olduk. Onlarla arkadaş olduk. Quiero ir a vuestra fiesta. Partinize gelmek istiyorum. Partinize gelmek istiyorum. Cogí el taxi para ir de la estación al hotel. İstasyondan otele gitmek için taksiye bindim. İstasyondan otele gitmek için taksiye bindim. Por favor, lee ese libro. Lütfen şu kitabı oku. Lütfen o kitabı oku. ¿Tu hermano sabe conducir un coche? Erkek kardeşin araba sürebilir mi? Kardeşin araba kullanmayı biliyor mu? Ayer todos se rieron de mí. Dün herkes bana güldü. Dün herkes bana güldü. Yo le levanto todos los días a las seis. Her gün sabah saat altıda onu uyandırırım. Onu her gün 6'da kaldırıyorum. Quiero saber cuánto tiempo va a tomar. Onun ne kadar süreceğini bilmek istiyorum. Ne kadar süreceğini bilmek istiyorum. Hoy no hace frío. Bügün hava soğuk değildir. Bugün hava soğuk değil. Cojamos el autobús. Otobüse binelim. Otobüse binelim. Puede que estuviera equivocado. Belki hatalıydım. Belki de yanılmışımdır. No había nadie aquí ayer. Dün burada hiç kimse yoktu. Dün burada kimse yoktu. Nunca le veo, pero soy feliz. Onu asla görmem, fakat mutluyum. Onu hiç görmüyorum ama mutluyum. Tom es un típico canadiense. Tom tipik bir Kanadalı. Tom tipik bir Kanadalı. Tu actitud ante los acontecimientos me empuja a la desesperación y la inseguridad. Senin olaylar karşısındaki tutumun beni ümitsizliğe ve güvensizliğe itiyor. Olaylara bakış açın beni çaresizliğe ve güvensizliğe itiyor. Llámame si tienes algún problema. Bir sorunun olursa beni ara. Bir sorun olursa beni ara. Tom abrió el libro. Tom kitabı açtı. Tom kitabı açtı. Tom no había considerado eso. Tom onu düşünmemişti. Tom bunu hesaba katmamıştı. Ven con nosotras. Bizimle birlikte gel. Bizimle gel. Me arde el corazón. Kalbim sızlıyor. Kalbim yanıyor. ¡Mira, Tom, ha parado de llover! Bak Tom, yağmur durdu! Bak Tom, yağmur durdu! Él sabe leer bien. O iyi okuyabilir. Okumayı iyi biliyor. ¿Puedo bailar aquí? Burada dans edebilir miyim? Burada dans edebilir miyim? Ahora podemos ser felices. Şimdi mutlu olabiliriz. Artık mutlu olabiliriz. Adiós, que te vaya bien. Hoşça kal, iyi yolculuklar. Hoşça kal. Kendine iyi bak. Fui a la iglesia con él. Onunla birlikte kiliseye gittim. Onunla kiliseye gittim. Está lejos de ser rico. O, zengin olmaktan uzaktır. Zengin olmaktan çok uzak. En casa, mi padre no hace nada. Babam evde hiçbir iş yapmaz. Babam evde hiçbir şey yapmıyor. ¿Por qué estás tan feliz? Niçin bu kadar mutlusun? Neden bu kadar mutlusun? Estoy listo, ¿y ustedes? Ben hazırım, ya siz? Ben hazırım. Ya siz? A Tom le gusta caminar solo. Tom tek başına yürüyüş yapmayı sever. Tom yalnız yürümeyi sever. Se fueron. Onlar gitti. Gittiler. He oído decir que es más difícil complacer a una mujer que a un hombre. Me pregunto si será verdad. Bir kadını memnun etmenin bir erkeği memnun etmekten daha zor olduğunun söylendiğini duydum. Doğru olup olmadığını merak ediyorum. Bir kadını memnun etmenin bir erkekten daha zor olduğunu duymuştum. Eres padre ahora. Artık bir babasın. Artık bir babasın. No me gustan los chicos malos. Kötü çocukları sevmem. Kötü adamları sevmem. ¿Cuándo ocurrirá eso? O ne zaman olacak? Bu ne zaman olacak? Por favor cuéntame sobre ello. Lütfen bana ondan bahset. Lütfen, anlat bana. Quiero hacer feliz a mi mujer. Karımı mutlu etmek istiyorum. Karımı mutlu etmek istiyorum. Debería visitar Kioto. Kyoto'yu ziyaret etmeliyim. Kyoto'yu ziyaret etmeliyim. Prefiero no hablar francés. Fransızca konuşmamayı tercih ederim. Fransızca konuşmamayı tercih ederim. Tom todavía no ha acabado los deberes. Tom ev ödevini henüz bitirmedi. Tom daha ödevini bitirmedi. ¿Hay algo frío para tomar? İçmek için soğuk bir şey var mı? İçecek soğuk bir şey var mı? Quiero hablar con Tom. Tom ile konuşmak istiyorum. Tom'la konuşmak istiyorum. Tom fue asesinado. Tom öldürüldü. Tom öldürüldü. Me he dejado el reloj en casa. Saatimi evde bıraktım. Saatimi evde unutmuşum. Se creyó que Ben era un criminal. Ben'in bir suçlu olduğuna inanıldı. Ben'in suçlu olduğuna inanıldı. Debería haber ido contigo. Seninle gitmeliydim. Seninle gelmeliydim. ¿No hay nada que podamos hacer para ayudar a Tom? Tom'a yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey yok mu? Tom'a yardım etmek için yapabileceğimiz bir şey yok mu? Tom nunca la volvió a ver. Tom onu asla tekrar görmedi. Tom onu bir daha hiç görmedi. Solo no confío en Tom. Sadece Tom'a güvenmiyorum. Sadece Tom'a güvenmiyorum. No hemos visto nada. Hiçbir şey görmedik. Hiçbir şey görmedik. Creo que amaba a Tom. Tom'u sevdiğimi düşünüyorum. Sanırım Tom'u seviyordu. ¿Estás furioso? Öfkeli misin? Kızgın mısın? Me levanto a las siete. Ben saat 7:00 'de kalkarım. Sabah 7'de kalkıyorum. Visitó Japón cuando era presidente. Başkan olduğu zaman Japonya'yı ziyaret etti. Başkanken Japonya'yı ziyaret etmiş. Me he enamorado de ti. Sana aşık oldum. Sana aşık oldum. Juego al tenis todos los días. Ben her gün tenis oynarım. Her gün tenis oynuyorum. ¿Te gusta hacer ejercicio solo o en grupo? Tek başına mı yoksa bir grupla birlikte mi egzersiz yapmayı seversin? Tek başına mı yoksa grup halinde mi egzersiz yapmayı seviyorsun? No puedes ser una mujer. Sen bir kadın olamazsın. Sen bir kadın olamazsın. Ella tocaba el piano en ese momento. O zaman piyano çalıyordu. O zamanlar piyano çalardı. Tom no es uno de los nuestros. Tom bizden biri değil. Tom bizden biri değil. Sé que has tenido problemas con tu madre. Senin annenle sorunların olduğunu biliyorum. Annenle sorunların olduğunu biliyorum. Estás en China. Çin'desin. Çin'desin. Llovió mucho aquel invierno. O kış çok yağmur yağdı. O kış çok yağmur yağdı. ¿Cuál es su equipo favorito? Favori takımınız hangisidir? En sevdiği takım hangisi? Le conocí cuando era estudiante. Ben bir öğrenci iken onunla tanıştım. Onunla öğrenciyken tanıştım. Esto es muy malo. Bu çok kötü. Bu çok kötü. Murió de cáncer el año pasado. O, geçen yıl kanserden öldü. Geçen yıl kanserden öldü. Esperó diez minutos. 10 dakika bekledi. On dakika bekledi. Quiero ir a hablar con Tom. Gidip Tom'la konuşmak istiyorum. Tom'la konuşmak istiyorum. Quieres que me vaya, ¿verdad? Gitmemi istiyorsun, değil mi? Gitmemi istiyorsun, değil mi? No está mal esta idea. Bu fikir fena değil. Bu fikir hiç fena değil. El francés es la lengua del amor. Fransızca aşkın dilidir. Fransızca aşkın dilidir. Ella es china. O, Çinlidir. O Çinli. ¿No puedes ver que quiero a Mary? Mary'i sevdiğimi göremiyor musun? Mary'i sevdiğimi görmüyor musun? Los soldados no podían hacer nada hasta la primavera. Askerler bahara kadar hiçbir şey yapamadı. Bahara kadar askerler bir şey yapamazdı. Lucha o muere. Savaş ya da öl. Savaş ya da öl. ¿Qué es ese edificio que está detrás del hospital? Hastanenin arkasındaki o bina nedir? Hastanenin arkasındaki bina ne? No puedo rendirme. Vazgeçemem. Pes edemem. No vivo en Helsinki. Ben Helsinki'de yaşamıyorum. Helsinki'de yaşamıyorum. Llevo dos horas aquí. İki saattir buradayım. İki saattir buradayım. No conozco a nadie en Boston. Boston'da kimseyi tanımıyorum. Boston'da kimseyi tanımıyorum. Tengo una pregunta. Benim bir sorum var. Bir sorum var. Leeré un libro mientras duermes. Sen uyurken ben kitap okuyacağım. Sen uyurken bir kitap okuyacağım. La manzana no cae lejos del árbol. Armut dalının dibine düşer. Armut dibine düşer. Gana al menos 1.000 dólares a la semana. Haftada en az 1000 dolar kazanır. Haftada en az 1000 dolar kazanıyor. Vino corriendo a la habitación. O, koşarak odaya geldi. Odaya koştu. No estás enfermo. Sen hasta değilsin. Hasta değilsin. Era difícil de satisfacer. Onu memnun etmek zordu. Tatmin etmek çok zordu. Eso no te ayudará. Şu sana yardım etmeyecek. Bunun sana faydası olmaz. ¿Para qué es esto? Bu ne için? Bu ne için? Todavía le quería. O hâlâ onu seviyordu. Onu hala seviyordum. Deberíamos habernos quedado en casa con Tom. Tom'la evde kalmalıydık. Evde Tom'la kalmalıydık. Él sobrevivió al accidente de avión. O, uçak kazasında hayatta kaldı. Uçak kazasından kurtuldu. Tom está bromeando. Tom şaka yapıyor. Tom şaka yapıyor. Parece que él sabe la verdad. O, gerçeği biliyor gibi görünüyor. Görünüşe göre gerçeği biliyor. Tom vio el video. Tom videoyu gördü. Tom videoyu gördü. Estaba casada con un hombre rico. O, zengin bir adamla evliydi. Zengin bir adamla evliydim. No te gusta la música. Müziği sevmiyorsun. Müzikten hoşlanmıyorsun. Me gusta el fútbol. Futbolu severim. Futbolu severim. Cuéntame qué ha dicho. Onun ne dediğini bana anlat. Bana ne dediğini anlat. ¿Eso es un sí o un no? Bu bir evet mi yoksa bir hayır mı? Bu evet mi hayır mı? La ciudad dormía. Şehir uyuyordu. Şehir uykudaydı. Él le preguntó dónde vivía. O, ona nerede yaşadığını sordu. Nerede yaşadığını sordu. ¿Por qué no estaban allí? Neden orada değillerdi? Neden orada değildiniz? No era muy difícil. Çok zor değildi. O kadar da zor değildi. Él vive en una casa con buena orientación al sol. O, iyi güneş alan bir evde yaşıyor. Güneşe duyarlı bir evde yaşıyor. Ayer estuve en Tokio. Dün Tokyo'daydım. Dün Tokyo'daydım. Ellos son mis amigos. Onlar benim arkadaşlarım. Bunlar benim arkadaşlarım. Ella estaba en la puerta, con su cabello ondeando al viento. Kapıda duruyordu, rüzgarda dalgalanan saçlarıyla. O kapıdaydı, saçları rüzgarda dalgalanıyordu. ¿Te hace falta dinero? Paraya ihtiyacın var mı? Paraya ihtiyacın var mı? Seguido vamos de pinta. Sık sık okulu ekeriz. Biz de aynı şeyi yapıyoruz. Ese niño siguió llorando por horas. O çocuk saatlerce ağlamaya devam etti. O çocuk saatlerce ağladı. Creí haber oído tu voz. Sesini duyduğumu düşündüm. Sesini duyduğumu sandım. Estos son maravillosos. Bunlar harikalardır. Bunlar harika. Es una mujer celosa. O kıskanç bir kadın. Kıskanç bir kadın. Él le odiaba tanto que nuestra familia nunca pudo ir a visitarle. O, ondan o kadar çok nefret etti ki ailemiz asla gidemedi ve onu ziyaret edemedi. O kadar nefret ediyordu ki, ailemiz onu hiç ziyaret edemedi. Estoy en contra del matrimonio. Evliliğe karşıyım. Evliliğe karşıyım. Toda la gente lleva abanicos. Tüm insanlar yelpaze taşıyorlar. Herkes yelpaze takıyor. Vamos a la misma escuela. Aynı okula gidiyoruz. Aynı okula gidiyoruz. Venga, vámonos a casa. Haydi. Eve gidelim. Hadi, eve gidelim. No puedo ir contigo. Ben seninle birlikte gelemem. Seninle gelemem. La reunión duró hasta bien entrada la noche. Toplantı gece geç saatlere kadar sürdü. Toplantı gece geç saatlere kadar sürdü. Vi a mi tío cuando iba a la escuela. Okula giderken amcamı gördüm. Amcamı okulda görmüştüm. ¡Qué flor tan bonita! Ne güzel bir çiçek! Ne güzel bir çiçek! No puedes perder. Sen kaybedemezsin. Kaybedemezsin. Me daba miedo. Ondan korktum. Beni korkutuyordu. Soy muy malo en los deportes. Sporda çok kötüyüm. Sporda çok kötüyümdür. Tom sale de Kobe mañana en la mañana. Tom Kobe'den yarın sabah ayrılıyor. Tom yarın sabah Kobe'den ayrılıyor. Por favor, quite su libro de esta mesa. Lütfen kitabınızı bu masadan alın. Lütfen kitabınızı masadan kaldırın. No te sientes bien, ¿verdad? Sen iyi hissetmiyorsun, değil mi? Kendini iyi hissetmiyorsun, değil mi? No pierdas tu bolsa. Cüzdanını kaybetme. Çantanı kaybetme. El tren siempre llega a la hora prevista. Tren her zaman vaktinde gelir. Tren her zaman zamanında gelir. A menudo él iba a pescar los domingos. Pazar günü sık sık balığa giderdi. Pazarları sık sık balığa giderdi. No pudimos hacer nada por ellos. Onlar için bir şey yapamadık. Onlar için yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Tom es un buen conductor. Tom, iyi bir sürücü. Tom iyi bir sürücüdür. Tom parece estar borracho. Tom sarhoş gibi görünüyor. Tom sarhoş görünüyor. ¿Has usado mi cámara? Benim fotoğraf makinemi mi kullandın? Kameramı mı kullandın? Necesitaba dinero. Paraya ihtiyacı vardı. Paraya ihtiyacım vardı. Él tampoco escribió. O da yazmadı. O da yazmamış. Estaba en la biblioteca. Kütüphanedeydim. Kütüphanedeydim. Llegué a Londres. Londra'ya vardım. Londra'ya geldim. Han pasado tres años desde que vi a Tom. Tom'u gördüğümden beri üç yıl oldu. Tom'u görmeyeli üç yıl oldu. Tom nunca cocina los domingos. Pazar günü Tom asla yemek yapmaz. Tom asla pazar günleri yemek yapmaz. No murió nadie. Hiç kimse ölmedi. Kimse ölmedi. ¿Quieres ir a ver una película mañana por la noche? Yarın gece bir filme gitmek ister misin? Yarın akşam sinemaya gitmek ister misin? Las flores hermosas tienen espinas. Güzel çiçeklerin dikenleri vardır. Güzel çiçeklerin dikenleri vardır. El dinero no lo es todo. Para her şey değildir. Para her şey değildir. Quiero comprar una cámara nueva. Yeni bir fotoğraf makinesi almak istiyorum. Yeni bir kamera almak istiyorum. Tiene más de cinco diccionarios. Onun beşten fazla sözlüğü var. Beş sözlükten fazla sözlüğü var. Pero, ¿por qué lo hizo? Ama o bunu neden yaptı? Ama bunu neden yaptı? Relajémonos un poco. Biraz dinlenelim. Biraz sakinleşelim. Puedes sentarte si quieres. İstersen oturabilirsin. İstersen oturabilirsin. Ese es mi verdadero nombre. O benim gerçek adım. Bu benim gerçek adım. Le diré a Tom quién soy en realidad. Tom'a gerçekten kim olduğumu söyleyeceğim. Tom'a gerçekte kim olduğumu söyleyeceğim. No voy porque no tengo bastante dinero. Gitmiyorum çünkü yeterli param yok. Gitmiyorum çünkü yeterince param yok. Vine por vosotros. Sizin için geldim. Sizin için geldim. Han pasado diez años desde que vine a esta ciudad. Bu kasabaya geldiğimden beri on yıl oldu. Bu şehre geleli 10 yıl oldu. Cuando era niño sabía nadar bien. Bir çocukken iyi yüzebiliyordum. Çocukken iyi yüzerdim. Siempre me pregunté si volverías. Geri gelip gelmeyeceğini her zaman merak ettim. Her zaman geri dönüp dönmeyeceğini merak etmişimdir. ¡No puede ser! Olamaz! Olamaz! No tengo ganas de reír. Canım gülmek istemiyor. Gülmek istemiyorum. No puedo correr tan rápido como Tom. Tom kadar hızlı koşamam. Tom kadar hızlı koşamam. La comida ha estado deliciosa, ¿verdad? Yemek harikaydı, değil mi? Yemek çok lezzetliydi, değil mi? Tom era muy infeliz. Tom çok mutsuzdu. Tom çok mutsuzdu. Ya has estado en Berlín. Sen zaten Berlin'e gittin. Berlin'e daha önce de gittin. Ellos no te menosprecian. Onlar seni küçümsemiyorlar. Seni hor görmüyorlar. ¿Puedo empezar a comer? Yemeye başlayabilir miyim? Yemek yemeye başlayabilir miyim? Esto no está bien. Bu iyi değil. Bu doğru değil. Te he hablado de Tom. Sana Tom'dan bahsettim. Sana Tom'dan bahsetmiştim. ¿Cómo se llama tu amigo? Senin arkadaşının ismi ne? Arkadaşının adı ne? No sabía que Mary fuera tu novia. Mary'nin kız arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Mary'nin kız arkadaşın olduğunu bilmiyordum. Eso es verdaderamente triste. O gerçekten üzücü. Bu çok üzücü. Tom se siente mejor. Tom daha iyi hissediyor. Tom daha iyi hissediyor. La noche era fría. Gece soğuktu. Gece soğuktu. Tiene que estudiar mucho. O çok çalışmak zorunda. Çok çalışması gerekiyor. Me gusta estar solo. Tek başıma olmayı seviyorum. Yalnız olmayı seviyorum. Pensé que había perdido mis llaves. Anahtarlarımı kaybettiğimi sandım. Anahtarlarımı kaybettiğimi sandım. Aarón mató a Elizabeth. Aaron, Elizabeth'i öldürdü. Elizabeth'i Aaron öldürdü. Tienes que decidir si vas a ir en tren o en avión. Trenle mi yoksa uçakla mı gideceğine karar vermelisin. Trenle mi yoksa uçakla mı gideceğine karar vermelisin. Tom y Mary están en casa hoy. Tom ve Mary bugün evdeler. Tom ve Mary bugün evdeler. Tengo muchas ganas de ir al concierto. Konsere gitmeyi dört gözle bekliyorum. Konsere gitmek için sabırsızlanıyorum. No tomes antibióticos. Antibiyotik kullanma. Antibiyotik kullanma. Nos vamos a quedar acá. Burada kalacağız. Burada kalacağız. ¿Qué vas a hacer mañana? Yarın ne yapacaksın? Yarın ne yapıyorsun? Alguien hará ese trabajo. Biri şu işi yapacak. Birisi bu işi yapacak. Solo tengo diez libros. Sadece on kitabım var. Sadece 10 kitabım var. No quiero que se rinda Tom. Tom'un vazgeçmesini istemiyorum. Tom'un pes etmesini istemiyorum. Las dos chicas se rieron. Kızların her ikisi de güldü. İki kız da güldü. Sí, este es mi diccionario. Evet, bu benim sözlüğüm. Evet, bu benim sözlüğüm. Hay muchas cosas que quiero mostrarte. Sana göstermek istediğim çok şey var. Sana göstermek istediğim çok şey var. Hoy es lunes, ¿verdad? Bugün pazartesi, değil mi? Bugün pazartesi, değil mi? ¿Cuál es tu vídeo musical de Michael Jackson favorito? Favori Michael Jackson müzik videon nedir? En sevdiğin Michael Jackson müzik videosu hangisi? Es muy difícil leer a Shakespeare. Shakespeare'yi okumak çok zordur. Shakespeare okumak çok zor. ¡Date prisa! Acele et! Acele et! ¿Adónde fue Tom? Tom nereye gitti? Tom nereye gitti? Fui en autobús hasta Londres. Londra'ya kadar otobüsle gittim. Londra'ya otobüsle gittim. ¿Hay algún restaurante japonés por aquí? Buralarda bir Japon restoranı var mı? Buralarda Japon restoranı var mı? ¿Has dado algún discurso en inglés antes? Daha önce İngilizce bir konuşma yaptın mı? Daha önce hiç İngilizce konuşma yaptın mı? Me ha gustado mucho el artículo que he leído. Okuduğum makaleyi çok sevdim. Okuduğum makale çok hoşuma gitti. No cometo errores. Ben hatalar yapmam. Ben hata yapmam. No soy pobre. Fakir değilim. Ben fakir değilim. ¿Quiere salsa en la carne? Ette sos ister misin? Ete sos ister misin? Acabo de recibir noticias de Tom. Az önce Tom'dan haber aldım. Tom'dan haber aldım. Hasta donde sé, él es inocente. Bildiğim kadarıyla o masumdur. Bildiğim kadarıyla o masum. ¿El perro está nadando? Köpek yüzüyor mu? Köpek yüzüyor mu? Me lo comí. Onu yedim. Onu yedim. Mary es la hermana menor de Tom. Mary Tom'un küçük kız kardeşidir. Mary, Tom'un kız kardeşi. Ese era el hospital que visité el mes pasado. O, benim geçen ay ziyaret ettiğim hastane idi. Geçen ay ziyaret ettiğim hastaneydi. Me parece una idea horrible. Bence bu gerçekten kötü bir fikir. Bence bu berbat bir fikir. No estoy llorando. Ben ağlamıyorum. Ağlamıyorum. ¿Quién lo sabe? Onu kim biliyor? Kim biliyor? Tom quería que Mary fuese a Boston a visitar a su tío. Tom Mary'nin amcasını ziyaret etmesi için Boston'a gitmesini istedi. Tom, Mary'nin Boston'a amcasını ziyaret etmesini istedi. Dispararon a mi amigo. Arkadaşım vuruldu. Arkadaşım vuruldu. Nos vemos más tarde. Daha sonra görüşürüz. Sonra görüşürüz. No creo que eso sea culpa de Tom. Onun Tom'un hatası olduğunu sanmıyorum. Bunun Tom'un hatası olduğunu sanmıyorum. ¿Cómo vas a la escuela cada día? Her gün okula nasıl gidersin? Her gün okula nasıl gidiyorsun? Tom parecía estar enfadado. Tom öfkeli görünüyordu. Tom kızgın görünüyordu. Tom se compró una casa con una magnífica vista al mar. Tom harika deniz manzaralı bir ev satın aldı. Tom harika bir deniz manzarası olan bir ev aldı. Nadie era rico en mi país. Ülkemde hiç kimse zengin değildi. Ülkemde hiç kimse zengin değildi. Tom cree que estás mintiendo. Tom, yalan söylediğini düşünüyor. Tom yalan söylediğini düşünüyor. Tom encendió el ventilador. Tom vantilatörü açtı. Tom vantilatörü açtı. ¿Puedes verlos? Onları görebiliyor musun? Onları görebiliyor musun? ¿Qué quieres que haga? Ne yapmamı istiyorsun? Ne yapmamı istiyorsun? Este autobús va a Minsk. Bu otobüs Minsk'e gidiyor. Bu otobüs Minsk'e gidiyor. Tom no sabía qué hacer primero. Tom ilk önce ne yapacağını bilmiyordu. Tom önce ne yapacağını bilmiyordu. Estoy buscando la llave. Anahtarı arıyorum. Anahtarı arıyorum. Él leyó un libro escrito en inglés. İngilizce yazılmış bir kitap okudu. İngilizce yazılmış bir kitap okudu. Todos siguen mirando a Tom. Herkes hâlâ Tom'a bakıyor. Herkes Tom'a bakıyor. Me decepcionó el nuevo producto. Yeni mahsul beni hayal kırıklığına uğrattı. Yeni ürün beni hayal kırıklığına uğrattı. No eras tú. O sen değildin. Sen değildin. ¿Estudiáis? Okuyor musunuz? Ders çalışıyor musunuz? Mary lo hizo gratis. Mary onu ücretsiz yaptı. Mary bedavaya yaptı. Tom se preguntaba por qué mucha gente en América pensaba que el béisbol era más interesante que el fútbol. Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti. Tom, Amerika'daki birçok insanın neden beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüğünü merak ediyordu. Bogdana es la madre de Felicja. Felicja'nın annesi Bogdana'dır. Bogdana, Felicja'nın annesi. Por favor, dime cuándo ir. Lütfen ne zaman gideceğimi bana söyle. Lütfen ne zaman gideceğimi söyle. Podéis ducharos aquí. Burada duş yapabilirsiniz. Burada duş alabilirsiniz. He bebido demasiado café hoy. Bugün oldukça çok fazla kahve içtim. Bugün çok kahve içtim. Tom y sus amigos están jugando al póquer. Tom ve arkadaşları poker oynuyorlar. Tom ve arkadaşları poker oynuyor. A él no le gustaba. O onu sevmiyordu. Ondan hoşlanmıyordu. Tom se ve estupendo. Tom harika görünüyor. Tom harika görünüyor. Lo siento, te amo. Üzgünüm, seni seviyorum. Üzgünüm, seni seviyorum. ¿Quién la ayuda? Ona kim yardım eder? Ona kim yardım ediyor? No era una novela muy interesante. Çok ilginç bir roman değildi. Çok ilginç bir roman değildi. Tom no hizo los deberes. Tom ev ödevini yapmadı. Tom ödevlerini yapmadı. Tom cogió su taza de café y empezó a bebérsela. Tom kahve fincanını aldı ve onu içmeye başladı. Tom kahvesini aldı ve içmeye başladı. Ya eres un hombre. Artık bir erkeksin. Artık bir erkeksin. Yo tengo un amigo que es piloto. Benim pilot olan bir arkadaşım var. Pilot olan bir arkadaşım var. Sin agua no hay vida. Su olmadan hayat olmaz. Su yoksa hayat da yok. Él comenzó a tocar una vieja canción. O, eski bir şarkı çalmaya başladı. Eski bir şarkı çalmaya başladı. Una lengua internacional sería de enorme utilidad para la humanidad. Uluslararası bir dil insanlık için oldukça kullanışlı olurdu. Uluslararası bir dil insanlık için çok yararlı olabilir. Ella es amable. O, naziktir. O iyi biri. Bill sabe montar en bicicleta. Bill bisiklet sürebilir. Bill bisiklete binebilir. Ayer fui al hospital. Dün hastaneye gittim. Dün hastaneye gittim. Él vio a la muchacha. O, kızı gördü. Kızı gördü. ¿Eres una buena persona? Sen iyi biri misin? İyi bir insan mısın? ¿Dónde está la embajada? Elçilik nerededir? Elçilik nerede? ¿Dónde están tus amigos? Arkadaşların nerede? Arkadaşların nerede? Ahora Tom está durmiendo. Tom şimdi uyuyor. Tom şimdi uyuyor. ¿Dónde está el gato? Kedi nerede? Kedi nerede? Durmió con su jefe. Patronuyla uyudu. Patronuyla yattı. Ya no le creo. Artık ona inanmıyorum. Artık sana inanmıyorum. No puedo comprarlo porque no tengo nada de dinero. Onu alamam çünkü hiç param yok. Alamam çünkü hiç param yok. Lo que dijiste enfadó mucho a Tom. Söylediklerin Tom'u çok kızdırdı. Söylediğin şey Tom'u çok kızdırdı. Tengo tres año menos que tú. Senden üç yaş daha gencim. Senden üç yaş küçüğüm. Escuche esto. Bunu dinleyin. Şunu dinle. El silencio se rompió con un grito. Sessizlik bir çığlık ile bozuldu. Sessizlik bir çığlıkla kırıldı. ¿Cuántas letras tiene el alfabeto ruso? Rus alfabesinde kaç tane harf var? Rus alfabesinde kaç harf var? No se te ha olvidado, ¿verdad? Unutmadın, değil mi? Unutmadın, değil mi? Esperaré cinco minutos más. Beş dakika daha bekleyeceğim. Beş dakika daha bekleyeceğim. Vamos a ir a Hong Kong primero, y luego iremos a Singapur. Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz. Önce Hong Kong'a gideceğiz, sonra Singapur'a. Llovió ayer por la tarde. Dün öğleden sonra yağmur yağdı. Dün öğleden sonra yağmur yağdı. Hoy estaremos en casa. Bugün evde olacağız. Bugün evde olacağız. Tengo ganas de beber cerveza. Canım bira içmek istiyor. Bira içmek istiyorum. Tom dio a Mary algo de comida. Tom Mary'ye biraz yiyecek verdi. Tom, Mary'ye yiyecek bir şeyler verdi. ¿Estabas en el tren? Sen trende miydin? Trende miydin? Él vive cerca de mi casa. O, evime yakın yaşıyor. Evimin yakınında oturuyor. Tom no quiere esperar. Tom beklemek istemiyor. Tom beklemek istemiyor. Me olvidé de preguntárselo. Ona sormayı unuttum. Sormayı unuttum. A Tom también le gusta nadar. Tom, yüzmeyi de seviyor. Tom da yüzmeyi sever. Fue al estadio. Stadyuma gitti. Stadyuma gitti. Él echa de menos a su familia. Ailesini özlüyor. Ailesini özlüyor. Mi madre hace las mejores tartas del mundo. Annem dünyadaki en iyi kekleri yapar. Annem dünyanın en iyi pastalarını yapar. ¿Tom vive lejos de donde vives tú? Tom senin yaşadığın yerden uzakta mı yaşar? Tom senin yaşadığın yerden çok uzakta mı yaşıyor? ¿Este coche es nuevo? Bu araba yeni mi? Bu yeni bir araba mı? No me gusta conducir. Araba kullanmaktan hoşlanmıyorum. Araba kullanmayı sevmiyorum. No era difícil. Zor değildi. O kadar da zor değildi. Él me encontró una bonita corbata. O, bana hoş bir kravat buldu. Bana güzel bir kravat buldu. La normalidad es aburrida. Normallik sıkıcıdır. Normallik sıkıcıdır. Esto es una locura. Bu deli. Bu delilik. Te estaba esperando. Seni bekliyordum. Seni bekliyordum. Siempre quiero dormir después de la cena. Akşam yemeğinden sonra, hep uyumak isterim. Her zaman yemekten sonra uyumak isterim. Naciste en el siglo equivocado. Yanlış yüzyılda doğmuşsun. Yanlış yüzyılda doğdun. Están en China. Çin'deler. Çin'deler. Solo estaba bromeando. Sadece şaka yapıyordum. Sadece şaka yapıyordum. Si no está en Tatoeba, no es una oración. Eğer o Tatoeba'da değilse, o bir cümle değildir. Eğer Tatoeba'da değilse, bu bir dua değildir. Me fui a casa apresuradamente. Ben acele ile eve gittim. Eve aceleyle gittim. ¿Es demasiado grande? O çok mu büyük? Çok mu büyük? El mismo hombre que vino ayer está aquí de nuevo. Dün gelen aynı adam tekrar burada. Dün gelen adam yine burada. Te esperaré, amor mío. Seni bekleyeceğim aşkım. Seni bekleyeceğim, aşkım. Mi padre es rico. Babam zengindir. Babam zengin. Esa palabra se escribe con mayúscula. Bu kelime büyük harfle yazılır. Bu kelime büyük harfle yazılıyor. Soy el más viejo. En yaşlı benim. En yaşlısı benim. Pocos estudiantes saben leer el latín. Çok az öğrenci Latince okumayı bilir. Çok az öğrenci Latince okuyabiliyor. Llévaselo a Tom. Onu Tom'a götür. Tom'a götür. Hace mucho tiempo que no hablo francés. Uzun bir süre Fransızca konuşmadım. Fransızca konuşmayalı uzun zaman oldu. Habrá una crisis económica a final de año. Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak. Yılın sonunda ekonomik bir kriz olacak. No soy malo. Ben kötü değilim. Ben kötü biri değilim. ¿Cómo fue? Nasıldı? Nasıl gitti? No volveré a verla nunca. Onu asla tekrar görmeyeceğim. Onu bir daha asla göremeyeceğim. Debería venir. O gelmeli. Sen de gelmelisin. No puedo ir solo. Tek başıma gidemem. Tek başıma gidemem. No sabía que estaba enfermo. Onun hasta olduğunu bilmiyordum. Hasta olduğunu bilmiyordum. Lo dejé encima de la mesa. Onu masanın üzerine koydum. Masanın üstüne bıraktım. Está leyendo un libro. Bir kitap okuyor. Kitap okuyor. Era una carta larga. Bu uzun bir mektuptu. Uzun bir mektuptu. ¿Has hablado con ellos? Onlarla konuştun mu? Onlarla konuştun mu? Se lo comió mi perro. Köpeğim onu yedi. Köpeğim yedi. No debería haberte dejado ir. Gitmene izin vermemeliydim. Gitmene izin vermemeliydim. El bebé estuvo llorando toda la noche. Bebek tüm gece ağladı. Bebek bütün gece ağladı. La luz se puso roja. Işık kırmızıya döndü. Işık kırmızıya döndü. Mi hermano vive en Tokio. Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor. Kardeşim Tokyo'da yaşıyor. Me conocían. Onlar beni tanıyorlardı. Beni tanıyorlardı. ¿Cómo lo hizo? Onu nasıl yaptı? Bunu nasıl yaptı? Ellas solo quieren hablar con Tom. Onlar sadece Tom'la konuşmak istiyor. Sadece Tom'la konuşmak istiyorlar. Es divertido hacer muñecos de nieve en invierno. Kışın kardan adam yapmak eğlencelidir. Kışın kardan adam yapmak eğlencelidir. Fuimos juntos de picnic. Beraber pikniğe gittik. Pikniğe beraber gitmiştik. Yo siempre fui una persona solitaria. Her zaman yalnız yaşayan biriydim. Ben her zaman yalnız bir insandım. Viajar al extranjero es muy interesante. Yurt dışında seyahat etmek çok ilginçtir. Yurtdışına gitmek çok ilginç. ¿Sabes si Tom habla francés? Tom'un Fransızca konuşabilip konuşamadığını biliyor musun? Tom Fransızca biliyor mu? Tom le pidió ayuda a Mary. Tom Mary'nin yardımını istedi. Tom, Mary'den yardım istedi. Lo encontré llorando en la cocina. Onu mutfakta ağlarken buldum. Onu mutfakta ağlarken buldum. ¿Cuál es tu canción favorita de los Beatles? Favori Beatles şarkın nedir? Beatles'ın en sevdiğin şarkısı hangisi? No quiero perder a Mary. Mary'yi kaybetmek istemiyorum. Mary'i kaybetmek istemiyorum. Quería darte estos a ti. Bunları sana vermek istedim. Bunları sana vermek istedim. Tom hizo esperar mucho tiempo a Mary. Tom uzun süre Mary'yi bekletti. Tom Mary'yi çok uzun süre bekletti. La palabra "trabajador" es un sustantivo derivado de la palabra "trabajo". işçi kelimesi iş kelimesinden türetilmiştir. "Çalışan" kelimesi "iş" kelimesinden türeyen bir isimdir. Mi mejor amigo es un libro. En iyi arkadaşım bir kitaptır. En iyi arkadaşım bir kitap. Sé que esto es difícil. Bunun zor olduğunu biliyorum. Bunun zor olduğunu biliyorum. ¿Quién te dio esto? Bunu sana kim verdi? Bunu sana kim verdi? Coméis. Yersiniz. Yiyin. Ya no tengo ganas de dormir. Canım artık uyumak istemiyor. Artık uyumak istemiyorum. Soy Mike. ¿Hiroshi está ahí? Ben Mike. Hiroshi orada mı? Ben Mike. Hiroshi orada mı? Siento una profunda simpatía por ti. Senin için derin bir sempati hissediyorum. Sana karşı derin bir sempatim var. No sabíamos la verdad. Gerçeği bilmiyorduk. Gerçeği bilmiyorduk. Ella tenía una conciencia limpia. Onun açık bir bilinci vardı. Temiz bir vicdanı vardı. Olvidé comprar el libro de texto. Ders kitabını almayı unuttum. Ders kitabını almayı unuttum. Ayer entregué mi informe. Dün raporumu verdim. Raporumu dün teslim ettim. Jackson se quedó un rato. Jackson bir süre kaldı. Jackson bir süre burada kaldı. Era mi mejor amiga en el instituto. O benim lisedeki en iyi arkadaşımdı. Lisedeki en iyi arkadaşımdı. ¡El gato no es una persona! Kedi bir insan değildir! Kedi insan değil! Ese libro es nuevo. O kitap yeni bir kitaptır. Bu yeni bir kitap. Nunca estaban solos. Onlar asla yalnız değildi. Hiç yalnız kalmazlardı. Se puso sus lentes y comenzó a leer. Gözlüğünü taktı ve okumaya başladı. Gözlüklerini taktı ve okumaya başladı. No tienes que venir. Senin gelmene gerek yok. Gelmek zorunda değilsin. Gracias por venir, Tom. Geldiğin için teşekkürler, Tom. Geldiğin için teşekkürler Tom. No es fácil enseñar a los niños pequeños. Genç çocuklara öğretmek kolay değildir. Küçük çocuklara öğretmek kolay değil. Tom iba al cine cada semana. Tom her hafta sinemaya gitti. Tom her hafta sinemaya giderdi. ¿Sabes hablar mandarín? Mandarin konuşabilir misin? Çince biliyor musun? Un oso escribió la historia. Bir ayı hikaye yazdı. Hikayeyi bir ayı yazdı. A ver... Görelim bakalım... Bakalım... Vimos un partido de béisbol en televisión. Televizyonda bir beyzbol oyunu izledik. Televizyonda beyzbol maçı izledik. Algunas personas simplemente no son muy inteligentes. Bazı insanlar çok akıllı değildir. Bazı insanlar çok zeki değildir. No deberías estar solo. Yalnız olmamalısın. Yalnız kalmamalısın. No trabajo los domingos. Pazar günü çalışmam. Pazar günleri çalışmıyorum. Tengo 34 años. 34 yaşındayım. 34 yaşındayım. Los animales ya han comido suficiente. Hayvanlar zaten yeterince yedi. Hayvanlar yeterince yedi. Él todavía la ama. O hâlâ onu seviyor. Onu hala seviyor. Hace días que no veo a Tom. Tom'u günlerdir görmedim. Tom'u günlerdir görmedim. Estaba un poco asustado. Ben biraz korkuyordum. Biraz korkmuştum. No sé quién es Scott. Ben Scott'un kim olduğunu bilmiyorum. Scott'ın kim olduğunu bilmiyorum. ¿Qué fruta es la que más te gusta? En çok hangi meyveyi seversin? En sevdiğin meyve hangisi? ¿Dónde está el taxi? Taksi nerede? Taksi nerede? Tom no parece ponerse nunca enfermo. Tom asla hasta gibi görünmüyor. Tom hiç hastalanmıyor. Las dos mujeres se conocen. İki kadın birbirini tanıyor. İki kadın birbirini tanıyor. Creo que deberías decírselo a Tom. Bence onu Tom'a söylemelisin. Bence Tom'a söylemelisin. Estamos de acuerdo también. Biz de aynı fikirdeyiz. Biz de aynı fikirdeyiz. Hoy es mi día. Bugün benim günüm. Bugün benim günüm. Ella dijo que no más trabajo. Daha fazla çalışmayacağını söyledi. Artık iş yok dedi. Tiene respeto por su padre. Babasına saygısı var. Babasına saygısı var. ¿Cuándo esperas que vuelva? Onun ne zaman geri dönmesini umuyorsun? Ne zaman dönmesini bekliyorsun? ¿Por qué no vamos a verle al hospital? Niçin onu hastanede görmeye gitmiyoruz? Neden hastaneye gidip onu görmüyoruz? ¿Qué te hace pensar que Tom es el novio de Mary? Seni Tom'un Mary'nin erkek arkadaşı olduğunu düşündüren şey ne? Tom'un Mary'nin erkek arkadaşı olduğunu nereden çıkardın? ¿Nos dejas irnos ahora? Şimdi gitmemize izin verir misin? Şimdi gitmemize izin verecek misin? Esperamos impacientes la visita de nuestro tío. Amcamızın ziyaretini dört gözle bekliyoruz. Amcamızın ziyaretini sabırsızlıkla bekliyoruz. ¿Cómo llegaste a la escuela? Okula nasıl geldin? Okula nasıl gittin? Ese edificio es nuestra escuela. O bina bizim okulumuz. O bina bizim okulumuz. Veinte familias viven aquí. Burada yirmi aile yaşar. Burada 20 aile yaşıyor. Ahí viene. İşte o geliyor. Geliyor. ¿Habláis turco? Türkçe konuşur musunuz? Türkçe mi konuşuyorsunuz? Puedes quedarte en esta habitación siempre que no hagas ruido. Sessiz olduğun sürece bu odada kalabilirsin. Ses çıkarmadığın sürece bu odada kalabilirsin. ¿Cuál es el nombre de tu barco? Senin geminin adı nedir? Geminin adı ne? ¿Tom estaba ocupado? Tom meşgul müydü? Tom meşgul müydü? Me di una ducha rápida. Hızlıca duş aldım. Hızlı bir duş aldım. Depende de a lo que te refieras con "creer" en Dios. Tanrı'ya "inanmak"la neyi kastettiğine bağlı. Tanrı'ya inanmakla neyi kastettiğine bağlı. El sol brillaba como el oro. Güneş altın gibi parlıyordu. Güneş altın gibi parlıyordu. Ella le saluda cada mañana. O, her sabah onu selamlar. Her sabah onu selamlıyor. Tienes un reloj. Bir saatin var. Saatin var. Estoy vendiendo un coche nuevo. Ben yeni bir araba satıyorum. Yeni bir araba satıyorum. Ella es nuestra profesora. O bizim öğretmenimiz. O bizim öğretmenimiz. Michael saldrá en televisión esta noche. Michael bu akşam televizyona çıkacak. Michael bu gece televizyona çıkacak. Ella no me puede detener. O beni durduramaz. Beni durduramaz. Si llueve mañana, me quedaré en casa todo el día. Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım. Yarın yağmur yağarsa bütün gün evde kalırım. María es mi esposa. Mary benim karım. Maria benim karım. Pensé que Tom llegaría aquí antes que nosotros. Tom'un bizden önce burada olacağını düşündüm. Tom'un buraya bizden önce geleceğini sanıyordum. Susan se fue hace una hora. Susan bir saat önce ayrıldı. Susan bir saat önce gitti. El deber de la monja es regar las flores y las coliflores. Rahibenin görevi, çiçekleri ve karnabaharları sulamaktır. Rahibenin görevi çiçekleri ve karnabaharları sulamaktır. Tom admitió que se había equivocado. Tom hatalı olduğunu itiraf etti. Tom yanıldığını itiraf etti. ¿Cómo puedo creerte cuando has admitido que mentiste? Yalan söylediğini kabul etmişken nasıl olur da sana güvenebilirim? Yalan söylediğini itiraf ettiğinde sana nasıl inanabilirim? ¿Sabes nadar? Nasıl yüzeceğini biliyor musun? Yüzme biliyor musun? Tom llegó el último. Tom son olarak vardı. Tom sonuncuydu. Veo lo que hiciste ahí. Orada ne yaptığını gördüm. Orada ne yaptığını görüyorum. ¿Esto por qué fue? Bu neden oldu? Bu ne içindi? Vendré a verte el domingo a las tres de la tarde. Pazar öğleden sonra 3'te gelip seni göreceğim. Pazar günü saat 3'te seni görmeye geleceğim. Usted aprenderá a amar a su bebé. Bebeğinizi sevmeyi öğreneceksiniz. Bebeğini sevmeyi öğreneceksin. Él vivía separado de todos los problemas de nuestra familia. Ailemizin tüm sorunlarından ayrı yaşıyordu. Ailemizin tüm sorunlarından ayrı yaşıyordu. Estoy en Berlín. Berlin'deyim. Berlin'deyim. Estoy desempleado. İşsizim. İşsizim. Mi coche es alemán. Arabam Alman'dır. Benim arabam Alman. Comió una manzana. Bir elma yedi. Elma yedi. Quiero comprar una piña. Ben bir ananas almak istiyorum. Ananas almak istiyorum. Tengo que saltar desde aquí. Buradan atlamak zorundayım. Buradan atlamam lazım. Pregunté por mi padre. Babama sordum. Babamı sordum. Hemos venido. Geldik. Geldik. Fumar es malo para vosotros. Sigara içmek sizin için kötü. Sigara içmek sizin için kötü. Voy. Geliyorum. Geliyorum. ¿Ellos trabajan aquí? Burada mı çalışıyorlar? Burada mı çalışıyorlar? En 1943, Japón estaba en guerra. 1943'te Japonya savaştaydı. 1943'te Japonya savaştaydı. Hace demasiado frío para nadar. Yüzmek için hava çok soğuk. Yüzmek için çok soğuk. Está aprendiendo francés para que así pueda obtener un mejor salario. Daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor. Daha iyi maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor. Su trabajo no es fácil. Sizin işiniz kolay değil. Onun işi kolay değil. Hey, Fred. ¿Qué tal jugar al bádminton el jueves? Ee, Fred. Perşembe günü futbol oynamaya ne dersin? Hey, Fred. Perşembe günü badminton oynamaya ne dersin? El anciano dijo algo. Yaşlı adam bir şey söyledi. Yaşlı adam bir şey söyledi. Tom estaba en la cocina. Tom mutfaktaydı. Tom mutfaktaydı. Llegamos primero. Biz ilk olarak vardık. İlk biz geldik. ¿Boston es un buen lugar para vivir? Boston yaşamak için iyi bir yer mi? Boston yaşamak için iyi bir yer mi? Tom trató de sonreír, pero no pudo. Tom gülümsemeye çalıştı, ama yapamadı. Tom gülümsemeye çalıştı ama başaramadı. Siempre estábamos juntos. Her zaman birlikteydik. Her zaman birlikteydik. Llámale esta tarde. Bu akşam onu ara. Öğleden sonra onu ara. Las sillas están hechas de madera. Sandalyeler tahtadan yapılmış. Sandalyeler tahtadan yapılmış. ¿Por qué estás tan cansado? Neden o kadar yorgunsun? Neden bu kadar yorgunsun? Tom no está en el hospital. Tom hastanede değildir. Tom hastanede değil. Soy abogado de su madre. Annesinin avukatıyım. Annesinin avukatıyım. ¿Cuándo vas a dejar de fumar? Ne zaman sigarayı bırakacaksın? Sigarayı ne zaman bırakacaksın? Ella me ama, y yo a ella. O beni seviyor, ve ben de onu. O beni seviyor, ben de onu. Ellas tienen información. Onların bilgisi var. Onlarda bilgi var. Voy a esquiar con frecuencia. Ben sık sık kayak yaparım. Sık sık kayak yaparım. No puedo solucionar ese problema. Bu problemi çözemiyorum. Bu sorunu çözemem. Tú no eres mi madre. Sen benim annem değilsin. Sen benim annem değilsin. Empezó a nevar. Kar yağışı başladı. Kar yağmaya başladı. Jugamos al fútbol a pesar de estar lloviendo. Yağmur yağmasına rağmen futbol oynadık. Yağmura rağmen futbol oynuyoruz. ¿También lo amas? Onu da seviyor musun? Sen de mi onu seviyorsun? ¿Quién es él? O kimdir? Kim o? Eres un verdadero amigo. Sen gerçek bir arkadaşsın. Sen gerçek bir dostsun. ¿Qué pasó después? Sonra ne oldu? Sonra ne oldu? Yo también estoy bien, gracias. Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Ben de iyiyim, teşekkürler. Llegaré antes que tú. Sen gelmeden önce ben oraya geleceğim. Senden önce orada olacağım. Prometí que lo obedecería. Ona itaat etmeye söz verdim. Ona itaat edeceğime söz verdim. Tom sólo escuchó. Tom sadece dinledi. Tom sadece dinledi. Mañana estaré aquí. Yarın ben burada olacağım. Yarın burada olacağım. Me acusaron de coger el dinero. Beni parayı almakla suçladılar. Beni parayı almakla suçladılar. Estaba en el cine. Ben sinemadaydım. Sinemadaydım. No estoy seguro, pero creo que sé qué hacer. Emin değilim ama sanırım ne yapacağımı biliyorum. Emin değilim ama sanırım ne yapacağımı biliyorum. Tom tiene serios problemas de salud. Tom'un ciddi sağlık sorunları var. Tom'un ciddi sağlık sorunları var. Estoy seguro de esto. Ben bundan eminim. Bundan eminim. Llevo gafas desde los trece años. Üç senedir gözlük takıyorum. 13 yaşımdan beri gözlük takıyorum. Vive en una casa muy grande. O, çok büyük bir evde yaşar. Büyük bir evde yaşıyor. Mi hermana tiene muy buena letra. Kız kardeşimin çok iyi el yazısı var. Kız kardeşimin el yazısı çok güzel. Yo volví a casa en tren. Eve trenle döndüm. Trenle eve döndüm. Nancy tiene miedo a los perros. Nancy köpeklerden korkar. Nancy köpeklerden korkuyor. Fui a un concierto. Bir konsere gittim. Bir konsere gittim. El tiempo vuela. Zaman uçar. Zaman akıp gidiyor. Anoche comí curry. Geçen gece köri yedim. Dün gece köri yedim. Mucha gente dice que es mentira. Birçok insan, bunun bir yalan olduğunu söylüyor. Birçok insan bunun yalan olduğunu söylüyor. Mi bolsa está vacía. Benim çantam boştur. Çantam boş. Ella está en el trabajo, ¿no? O, iş yerinde, değil mi? İşte, değil mi? Mi padre ha comprado un coche nuevo. Babam yeni bir araba satın aldı. Babam yeni bir araba aldı. ¿Esto es nuevo? Bu yeni mi? Bu yeni mi? Volví a mi casa esta primavera. Ben bu bahar benim evime döndüm. Bu bahar eve döndüm. Tom comió. Tom yemek yedi. Tom yedi. Tom fue quien disparó a Mary. Mary'yi vuran kişi Tom'dur. Mary'yi vuran Tom'du. ¿Estaba en Berlín? Berlin'de miydi? Berlin'de miydi? Su discurso fue muy corto. Konuşması çok kısaydı. Konuşması çok kısaydı. Tom me pidió ayuda. Tom yardım etmemi istedi. Tom benden yardım istedi. El deber antes que todo. Her şeyden önce vazife. Görev her şeyden önce gelir. Aquí hace mucho frío. Burada hava çok soğuk. Burası çok soğuk. He pensado en esta posibilidad también. Bu olasılığı da düşündüm. Bu olasılığı ben de düşündüm. Tom todavía está trabajando acá, ¿no? Tom hâlâ burada çalışıyor, değil mi? Tom hala burada çalışıyor, değil mi? Nadie me enseñó. Kimse bana öğretmedi. Kimse bana öğretmedi. Para crecer bien, estas plantas necesitan una tierra que no contenga demasiada humedad. İyi büyümek için, bu bitkilerin çok fazla nem içermeyen toprağa ihtiyacı var. İyi büyümek için bu bitkilerin çok fazla rutubet içermeyen bir araziye ihtiyacı var. Quiero ser periodista. Bir gazeteci olmak istiyorum. Gazeteci olmak istiyorum. Me baño una vez al día. Günde bir kez banyo yaparım. Günde bir kez banyo yaparım. A Tom le gusta jugar al fútbol. Tom futbol oynamaktan hoşlanır. Tom futbol oynamayı seviyor. ¿Os acordáis de vuestro número de pasaporte? Sizin pasaport numaranızı hatırlıyor musunuz? Pasaport numaranızı hatırlıyor musunuz? Gracias por invitarme a la fiesta. Beni partiye davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Beni partiye davet ettiğin için teşekkürler. Esa es una espléndida idea. Bu muhteşem bir fikir. Bu harika bir fikir. Estabas allí, ¿verdad? Oradaydın, değil mi? Sen de oradaydın, değil mi? No estoy feliz. Mutlu değilim. Mutlu değilim. Creo que he visto bastante. Sanırım yeterince gördüm. Sanırım yeterince gördüm. Tenemos más manzanas de las que podríamos comer en un día. Bir günde yiyebileceğimizden daha fazla elmamız var. Bir günde yiyebileceğimizden daha çok elmamız var. Te vi ayer. Dün seni gördüm. Seni dün gördüm. Tom prometió no volver a hacerlo. Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi. Tom bunu bir daha yapmayacağına söz verdi. Todo esto es para mi uso personal. Bunun hepsi benim kişisel kullanımım içindir. Bunların hepsi benim kişisel kullanımım için. Ella es joven. O genç. O daha genç. Él durmió en el coche. O, arabada uyudu. Arabada uyudu. Es una historia increíble. O, inanılmaz bir hikaye. İnanılmaz bir hikaye. ¿Qué preferís, té o café? Ne tercih edersin, çay mı yoksa kahve mi? Hangisini tercih edersiniz, çay mı, kahve mi? Podemos ir todos. Hepimiz gidebiliriz. Hepimiz gidebiliriz. ¿Dónde está el mapa? Harita nerede? Harita nerede? Si no quieres ir, solo tienes que decirlo. Eğer gitmek istemiyorsan sadece söyle. Gitmek istemiyorsan söylemen yeterli. ¿Qué dijeron ellos? Onlar ne dedi? Ne dediler? ¿Mañana estaréis aquí otra vez, niños? Siz çocuklar yarın tekrar burada olacak mısınız? Yarın yine burada olacak mısınız? A menudo, Bob intenta dejar de fumar. Bob sık sık sigarayı bırakmak için çalışır. Bob sık sık sigarayı bırakmaya çalışır. Tom no sabe qué pasó. Tom ne olduğunu bilmiyor. Tom ne olduğunu bilmiyor. Puedes fiarte de ellos. Onlara güvenebilirsin. Onlara güvenebilirsin. Tendremos que esperar cinco horas. Beş saat beklemek zorunda kalacağız. Beş saat beklemek zorundayız. ¿Tom es soltero? Tom bekar mı? Tom bekar mı? Hay un poquito de agua en el vaso. Bardakta azıcık su var. Bardakta biraz su var. Vamos al cine. Ven con nosotros. Biz sinemaya gidiyoruz. Bizimle gel. Sinemaya gidiyoruz. Estará aquí esta noche. O, bu gece burada olacak. Bu gece burada olacak. ¡Haz lo que quieras! İstediğini yap! Ne istiyorsan onu yap! Ya no quiero hablar más. Artık konuşmak istemiyorum. Daha fazla konuşmak istemiyorum. ¿Quieres que hable con Tom? Tom'la konuşmamı ister misin? Tom'la konuşmamı ister misin? ¡No trabajes como máquina! Makine gibi çalışma! Makine gibi çalışma! La situación cambió radicalmente. Durum kökten değişti. Durum radikal bir şekilde değişti. Espero verla. Onu göreceğimi umuyorum. Umarım onu görürüm. ¿Están satisfechos? Memnunlar mı? Tatmin oldunuz mu? ¿Te gusta el colegio? Okulu seviyor musun? Okulu seviyor musun? Solo estamos cansados. Biz sadece yorgunuz. Sadece yorgunuz. Tomás me preguntó si quería cocinar. Tom bana yemek pişirmeyi isteyip istemediğimi sordu. Tomas bana yemek yapmak isteyip istemediğimi sordu. No debería haber vuelto nunca aquí. Buraya asla geri gelmemeliydim. Buraya asla geri dönmemeliydim. ¿Sabes lo que ha pasado? Ne olduğunu biliyor musun? Ne olduğunu biliyor musun? Tom murió en un accidente de avión. Tom bir uçak kazasında öldü. Tom bir uçak kazasında öldü. Tom ya no es el novio de Mary. Tom artık Mary'nin erkek arkadaşı değil. Tom artık Mary'nin erkek arkadaşı değil. Yo lo tomé prestado. Onu ödünç aldım. Ben ödünç aldım. La Guerra de 1812 había comenzado. 1812 Savaşı başlamıştı. 1812 Savaşı başlamıştı. Esta es una flor muy linda. Bu çok güzel bir çiçektir. Bu çok güzel bir çiçek. ¿Crees que un poco de sal le mejore el sabor? Tuzun, tadı güzelleştirdiğine inanıyor musun? Biraz tuzun tadını düzelteceğini mi düşünüyorsun? ¿Son americanos? Onlar Amerikalı mı? Amerikalı mısınız? Tom camina despacio. Tom yavaşça yürür. Tom yavaş yürüyor. ¿De verdad te quieres casar? Evlenmeyi gerçekten istiyor musun? Gerçekten evlenmek istiyor musun? Él va al concierto. O konsere gidiyor. Konsere gidiyor. Irán no es Iraq. İran Irak değildir. İran Irak değil. Está muy enfadado con él. O, ona çok kızgındır. Ona çok kızgın. Juego al voleibol a menudo. Sık sık voleybol oynarım. Sık sık voleybol oynarım. Él la miró. O, ona baktı. Ona baktı. ¿Cómo pagaré mis deudas? Borçlarımı nasıl ödeyeceğim? Borcumu nasıl ödeyeceğim? Ella se convertirá en médico en dos años. İki yıl içinde bir doktor olacak. İki yıl içinde doktor olacak. ¿Qué hora es ahora? Şu anda saat kaç? Saat kaç şimdi? ¿Por qué me ayudaste? Neden bana yardım ettin? Neden bana yardım ettin? Tatoeba ayuda a mejorar mi Esperanto. Tatoeba Esperantoca'mı geliştirmeme yardım ediyor. Tatoeba Esperanto'mu geliştirmeme yardım ediyor. Entenderé. Anlayacağım. Anlayışla karşılayacağım. ¿Por qué mataste a Tom? Tom'u niçin öldürdün? Tom'u neden öldürdün? No hay nada que decir. Söylenecek bir şey yok. Söylenecek bir şey yok. Soy un tenista. Tenisçiyim. Ben bir tenisçiyim. Quiero algo dulce para comer. Yemek için tatlı bir şey istiyorum. Tatlı bir şeyler yemek istiyorum. Tom no es comunista. Tom komünist değil. Tom komünist değil. Tom no quiere casarse con Mary. Tom Mary ile evlenmek istemiyor. Tom, Mary ile evlenmek istemiyor. ¿Puede encender el aire acondicionado? Klimayı açabilir misiniz? Klimayı açabilir misin? Sé cuatro lenguas. Dört dil biliyorum. Dört dil biliyorum. ¡Ya no soy un bebé! Artık bir bebek değilim! Artık bebek değilim! A Tom no le gusta que le digan lo que tiene que hacer. Tom ne yapacağının söylenmesini sevmiyor. Tom ne yapması gerektiğinin söylenmesinden hoşlanmaz. Tengo las manos pequeñas. Küçük ellerim var. Ellerim küçük. ¿Qué has hecho? Ne yaptın? Ne yaptın sen? Jugamos los domingos. Biz pazar günü oynarız. Pazar günleri oynarız. ¿Por qué no lo haces? Onu niçin yapmıyorsun? Neden yapmıyorsun? Se quedaron en casa porque estaba lloviendo. Evde kaldılar, çünkü yağmur yağıyordu. Yağmur yağdığı için evde kaldılar. Los accidentes de tráfico aumentan cada año. Trafik kazaları her yıl çoğalıyor. Trafik kazaları her yıl artıyor. Mi padre estaba en las nubes. Babam düşünceye dalıp gitmişti. Babam bulutların üzerindeydi. ¿Puedo verte en mi oficina? Seni ofisimde görebilir miyim? Ofisimde görüşebilir miyiz? Salgo a las diez. Saat on'da gideceğim. Saat 10'da çıkıyorum. ¿Qué otra cosa podía hacer? Başka ne yapabilirdim? Başka ne yapabilirdim ki? Después del invierno viene la primavera. Kıştan sonra bahar gelir. Kıştan sonra bahar gelir. Tom le quitó el reloj de su muñeca. Tom saati kolundan çıkardı. Tom saatini bileğinden aldı. Ten cuidado cuando hables con Tom. Tom ile konuşurken dikkatli ol. Tom'la konuşurken dikkatli ol. El hombre al que estaba esperando no vino. Beklediğim adam gelmedi. Beklediğim adam gelmedi. Nuestro país produce una gran cantidad de azúcar. Memleketimiz çok şeker üretir. Ülkemiz çok fazla şeker üretiyor. Claro, Tom, lo entiendo. Tabii, Tom, anlıyorum. Elbette Tom, anlıyorum. ¿Por qué no me llamaste? Niçin bana telefon etmedin? Neden beni aramadın? Tom fue a Boston hace tres años. Tom üç yıl önce Boston'a gitti. Tom üç yıl önce Boston'a gitti. Tom le preguntó a Mary dónde estaba el perro. Tom Mary'ye köpeğin nerede olduğunu sordu. Tom, Mary'e köpeğin nerede olduğunu sordu. ¿Vas a jugar al tenis después de la escuela? Okuldan sonra tenis oynayacak mısın? Okuldan sonra tenis mi oynayacaksın? Tom habla en francés con sus profesores. Tom öğretmenleriyle Fransızca konuşur. Tom öğretmenleriyle Fransızca konuşuyor. ¿Tom está soñando? Tom hayal kuruyor mu? Tom rüya mı görüyor? ¿Cuántos años tenía entonces Tom? Tom o zaman kaç yaşındaydı? O zaman Tom kaç yaşındaydı? ¿Cómo os sentís? Nasıl hissediyorsunuz? Nasıl hissediyorsunuz? Solo tomaré un vaso de agua. Yalnızca bir bardak su içeceğim. Sadece bir bardak su alacağım. Estoy esperando a la mujer correcta. Doğru kadını bekliyorum. Doğru kadını bekliyorum. Ahora ella está escribiendo una carta. O şimdi bir mektup yazıyor. Şimdi de mektup yazıyor. Tom no sabe cómo llegar a la casa de Mary. Tom Mary'nin evine nasıl gideceğini bilmiyor. Tom, Mary'nin evine nasıl gidileceğini bilmiyor. Es viejo. O yaşlı. Eski. Tom nunca se equivoca. Tom asla yanılmaz. Tom asla yanılmaz. Llegué allí demasiado pronto. Oraya çok erken vardım. Oraya çok erken gittim. Mi abuela habla despacio. Büyükannem yavaş konuşur. Büyükannem yavaş konuşur. Él es más alto que su padre. O, babasından daha uzun boyludur. Babasından daha uzun. ¿Qué ha hecho Tom? Tom ne yaptı? Tom ne yaptı? No estaba celoso. Kıskanç değildim. Kıskanmadım. ¿Qué es la felicidad? Mutluluk nedir? Mutluluk nedir? Me encantan los niños. Ben çocukları seviyorum. Çocukları severim. No entiendo tu pregunta. Sorunu anlamıyorum. Sorunu anlamıyorum. Primero, averigua su nombre y dirección. Öncelikle onun adını ve adresini bul. Önce adını ve adresini öğren. Las chicas no tenían miedo, pero los hombres sí. Kızlar korkmuyordu ama erkekler korkuyordu. Kızlar korkmazdı ama erkekler korkardı. No soy yo quien necesita perder peso. Kilo kaybetmeye ihtiyacı olan ben değilim. Kilo vermesi gereken ben değilim. Tom detuvo a Mary. Tom Mary'yi durdurdu. Tom, Mary'i durdurdu. Ella es mi esposa. O benim karım. O benim karım. Sus padres me querían. Onun ailesi beni sevdi. Ailesi beni severdi. Tom le escribió a Mary acerca de John. Tom, Mary'e John hakkında yazdı. Tom, Mary'e John hakkında yazmış. Esta experiencia quedará por siempre en mi memoria. Bu tecrübe sonsuza kadar hafızamda kalacak. Bu deneyim sonsuza dek hafızamda kalacak. Lo hizo por su hermana. Onu kız kardeşi için yaptı. Bunu kız kardeşi için yaptı. Deberíamos llamar al médico. Doktoru aramalıyız. Doktor çağırmalıyız. Estaba equivocado contigo. Senin hakkında yanıldım. Senin hakkında yanılmışım. Una niña estaba parada ahí llorando. Bir kız orada ağlayarak duruyordu. Orada duran küçük bir kız ağlıyordu. Él quiere beber algo frío. O, içmek için soğuk bir şey istiyor. Soğuk bir şeyler içmek istiyor. Ocurrió cuando no estaba mirando. Ben bakmıyorken oldu. Ben bakmazken oldu. Gracias, cariño. Teşekkür ederim canım. Teşekkürler, tatlım. ¿Adónde iba Tom? Tom nereye gidiyordu? Tom nereye gidiyordu? Enséñame la lengua. Bana dilini göster. Bana dilini göster. Deja de llorar, tienes que irte. Ağlamayı bırak. Sen gitmek zorundasın. Ağlamayı kes. Gitmen gerek. No entiendo lo que ella quiere que haga. Onun ne yapmamı istediğini anlamıyorum. Ne yapmamı istediğini anlamıyorum. Todos son especiales. Onların hepsi özel. Hepsi özeldir. Soy un buen profesor. Ben iyi bir öğretmenim. Ben iyi bir öğretmenim. No sé nada sobre ella. Ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Quiero saber quién ha roto esta ventana. Bu pencereyi kim kırdı bilmek istiyorum. Bu pencereyi kimin kırdığını bilmek istiyorum. Faltaban al menos treinta estudiantes. En az otuz öğrenci yoktu. En az 30 öğrenci kayıptı. Normalmente me levanto a las siete. Genellikle yedide kalkarım. Genelde 7'de kalkarım. El comité consiste de doce miembros. Komite on iki üyeden oluşmaktadır. Komite 12 üyeden oluşuyor. Tom estaba siendo interrogado por la Policía en el cuarto contiguo. Tom yan odada polis tarafından sorgulanmaya başlıyordu. Tom yan odada polis tarafından sorgulanıyordu. Prefiero el tenis al béisbol. Tenisi beyzbola tercih ederim. Tenisi beyzbola tercih ederim. ¿Qué flor es azul? Hangi çiçek mavidir? Hangi mavi çiçek? Tom dijo que no. Tom hayır dedi. Tom hayır dedi. No fue culpa mía. Bu benim hatam değildi. Benim hatam değildi. Me invitó a su casa. O, beni evine davet etti. Beni evine davet etti. No te encontrarán. Onlar seni bulmayacaklar. Seni bulamayacaklar. Espero volver a visitar este aeropuerto. Bu havalanını tekrar ziyaret etmeyi umuyorum. Umarım bu havaalanını tekrar ziyaret ederim. Nadie le cree. Kimse ona inanmıyor. Kimse ona inanmıyor. No se lo digas a nadie, por favor. Lütfen hiç kimseye söyleme. Lütfen kimseye söyleme. Éste es mi padre. Bu benim babam. Bu benim babam. Tom habla francés mejor que Mary. Tom Mary'den daha iyi Fransızca konuşur. Tom, Mary'den daha iyi Fransızca konuşuyor. Es muy lento. Çok yavaş. Çok yavaş. ¿Cuál es el planeta más cercano al sol? Güneş'e en yakın gezegen hangisidir? Güneşe en yakın gezegen neresi? Soy española. İspanyol'um. Ben İspanyolum. Dame un beso. Bana bir öpücük ver. Bana bir öpücük ver. Eres tan alto como yo. Benim kadar uzunsun. Sen de benim kadar uzunsun. Tom era cooperativo. Tom yardımseverdi. Tom işbirliği yapıyordu. No empecé. Başlamadım. Ben başlamadım. No quiero nada de ti. Senden hiçbir şey istemiyorum. Senden hiçbir şey istemiyorum. Hoy tengo muchos deberes. Bugün çok ödevim var. Bugün bir sürü ödevim var. Tom le pidió a Mary que se quedara. Tom Mary'den kalmasını rica etti. Tom Mary'den kalmasını istedi. «¿Quién ha escrito este libro?» «John.» "Bu kitabı kim yazdı? " John yazdı. " "Bu kitabı kim yazdı?" "John." Espero hacerlo. Onu yapmayı umuyorum. Umarım öyle olur. ¿Ahora podemos llamar a Tom? Şimdi Tom'u arayabilir miyiz? Artık Tom'u arayabilir miyiz? Planeas ir a bailar con Mary, ¿verdad? Mary ile dansa gitmeyi planlıyorsun, değil mi? Mary ile dansa gitmeyi planlıyorsun, değil mi? Tom es el más alto de nuestra clase. Tom sınıfımızda en uzundur. Tom sınıfımızın en iyisi. Ahora no puedo hablar. Şimdi konuşamam. Şu an konuşamam. Mi hermana fue a Kobe ayer. Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti. Kız kardeşim dün Kobe'ye gitti. ¿Dónde está el baño? Banyo nerede? Tuvalet nerede? Cuanto más le escucho, menos me gusta. Onu ne kadar çok dinlersem, ondan o kadar daha az hoşlanıyorum. Ne kadar çok dinlersem, o kadar az hoşuma gidiyor. El reloj está adelantado. Saat ileri gidiyor. Saat erken geldi. No puedo ir a casa. Eve gidemem. Eve gidemem. Cómprame este libro, por favor. Lütfen bana bu kitabı al. Bana bu kitabı satın al, lütfen. Muchos peruanos tienen el hábito de mascar hojas de coca. Birçok Perulunun koka yapraklarını çiğneme adeti vardır. Peruluların çoğunun kokain yaprakları çiğneme alışkanlığı vardır. Tenemos un perro grande. Bizim büyük bir köpeğimiz var. Büyük bir köpeğimiz var. ¿Crees que todavía me quiere? Onun hala beni sevdiğini düşünüyor musun? Sence hala beni seviyor mu? No podrán levantarse tan temprano. O kadar erken kalkamayacaklar. Bu kadar erken kalkamazlar. Él está borracho. O sarhoş. O sarhoş. Sé cocinar muy bien. Çok iyi yemek pişirebilirim. Çok iyi yemek yaparım. No está en manos de Tom. Tom'un elinde değil. Bu Tom'un elinde değil. La pobreza es la raíz de todo mal. Yoksulluk bütün kötülüklerin kaynağıdır. Yoksulluk tüm kötülüklerin köküdür. Dejó la llave encima de la mesa como siempre. Her zamanki gibi anahtarı masaya koydu. Her zamanki gibi anahtarı masanın üstüne bırakmış. No lo entiendo. Bunu anlamıyorum. Anlamıyorum. Ellos pueden entenderme. Onlar beni anlayabilirler. Beni anlarlar. La capital de Turquía es Ankara. Türkiye'nin başkenti Ankaradır. Türkiye'nin başkenti Ankara. Decidieron derribar el viejo edificio. Eski binayı yıkmaya karar verdiler. Eski binayı yıkmaya karar verdiler. Él es mi vecino. O benim komşum. O benim komşum. Buenos días a todos. Hepinize günaydın. Herkese günaydın. Por favor, enséñame este libro. Lütfen bana bu kitabı göster. Lütfen bana bu kitabı göster. No solía fumar. Sigara içmezdim. Eskiden sigara içmezdim. Compré un deportivo rojo. Kırmızı bir spor araba aldım. Kırmızı bir spor araba aldım. Hoy me siento mal. Bugün kötü hissediyorum. Bugün kendimi kötü hissediyorum. Debe de ser difícil para ti. Senin için zor olmalı. Senin için zor olmalı. Entonces tenía muy mal aspecto. O zaman çok kötü görünüyordu. O zaman çok kötü görünüyordu. Tom se ha ido, pero Mary está todavía aquí. Tom gitti ama Mary hâlâ burada. Tom gitti ama Mary hala burada. Todos estuvieron satisfechos. Herkes memnundu. Herkes memnundu. ¿Qué aspecto tenía Tom? Tom nasıl görünüyordu? Tom neye benziyordu? Fue una gran fiesta. O harika bir partiydi. Harika bir partiydi. Te recuperarás. Atlatırsın. Her şey yoluna girecek. Es imposible vivir sin agua. Susuz yaşamak imkansızdır. Su olmadan yaşamak imkansız. Apaga la luz antes de acostarte, por favor. Yatmaya gitmeden önce lütfen ışığı kapat. Yatmadan önce ışığı söndür lütfen. Tom no volverá antes de las dos y media. Tom 2.30'dan önce gelmeyecek. Tom 2:30'dan önce dönmeyecek. Lo he visto. Onu gördüm. Gördüm. Hoy es un lindo día para correr por la playa. Bugün plajda koşmak için güzel bir gün. Plajda koşmak için güzel bir gün. No había agua en el río. Nehirde su yoktu. Nehirde su yoktu. Queríamos a Tom. Tom'u seviyorduk. Tom'u seviyorduk. Empecé a estudiar esperanto. Esperanto öğrenmeye başladım. Esperanto'ya başladım. Tom no ha estado nunca en Boston. Tom asla Boston'da değildi. Tom Boston'a hiç gitmedi. Tom escribió esto hace tres semanas. Tom bunu üç hafta önce yazdı. Tom bunu üç hafta önce yazmış. La casa de Tom tiene una torre. Tom'un evinin bir kulesi var. Tom'un evinin bir kulesi var. Creo que Tom podría estar en la escuela. Sanırım Tom okulda olabilir. Tom'un okulda olabileceğini düşünüyorum. Es una buena bailarina. O iyi bir dansçı. O iyi bir dansçı. Tom y John son hermanos. Tom ve John kardeştir. Tom ve John kardeş. Tom quería que Mary se disculpara ante John. Tom Mary'nin John'dan özür dilemesini istedi. Tom, Mary'nin John'dan özür dilemesini istedi. A causa de la nieve, el tren no corrió. Kar yüzünden tren çalışmadı. Kar yüzünden tren koşmadı. No deberías hablar aquí. Burada konuşmamalısın. Burada konuşmamalısın. Tengo que volver a Boston. Boston'a dönmek zorundayım. Boston'a geri dönmeliyim. Ella le besó. O onu öptü. Onu öptü. Perdí mi arete. Küpemi kaybettim. Küpemi kaybettim. ¡Por favor, no se lo digas! Lütfen, bunu ona söyleme! Lütfen ona söyleme! Sé lo que le dijiste a Tom. Tom'a ne söylediğini biliyorum. Tom'a ne söylediğini biliyorum. ¿Estáis aquí para ayudar? Yardım etmek için mi buradasınız? Yardım etmeye mi geldiniz? Yo prefiero la natación al esquí. Yüzmeyi kayak yapmaya tercih ederim. Kayak yerine yüzmeyi tercih ederim. Van descalzos. Onlar ayakkabısız gidiyorlar. Yalınayaklar. Estoy bebiendo agua. Su içiyorum. Su içiyorum. ¿Viste en la TV? El aeropuerto cerró porque las tortugas invadieron la pista. Televizyonu seyrettin mi? Havaalanı kapanmış çünkü kaplumbağalar pisti işgal etmiş. Havalimanı kapalı çünkü kaplumbağalar pisti istila etti. Cuando era niño, tenía un cachorro de perro. Ben çocukken yavru bir köpeğim vardı. Çocukken bir köpeğim vardı. ¿Cuándo volvió tu padre? Baban eve ne zaman geldi? Baban ne zaman döndü? ¿Te preparo la cena? Sana akşam yemeği hazırlayayım mı? Sana yemek hazırlayayım mı? Creo que Tom quiere venir con nosotras. Sanırım Tom bizimle gelmek istiyor. Sanırım Tom bizimle gelmek istiyor. Eres el mejor candidato para este trabajo. Bu iş için en iyi aday sensin. Bu iş için en iyi aday sensin. No hay nadie que quiera ir allí. Oraya gitmek isteyen hiç kimse yok. Oraya gitmek isteyen kimse yok. Piotr tiene el pelo negro pero Lech es rubio. Piotr'un saçları siyahtır ama Lech'in saçları sarıdır. Piotr'un siyah saçları var ama Lech sarışın. Él nunca miente. O, asla yalan söylemez. Asla yalan söylemez. No quiero a Tom en mi fiesta. Tom'u partimde istemiyorum. Tom'u partimde istemiyorum. En ese momento estaba preparando la cena. O zaman akşam yemeğini pişiriyordu. O sırada yemek hazırlıyordum. ¿Queréis ir al lago con nosotros? Bizimle birlikte göle gitmek ister misiniz? Bizimle göle gelmek ister misiniz? Mike canta bien. Mike iyi şarkı söyler. Mike güzel şarkı söylüyor. Escribió una novela autobiográfica. O, otobiyografik bir roman yazdı. Otobiyografik bir roman yazdı. Después de que muriera Tom, Mary volvió a casa de sus padres. Tom öldükten sonra, Mary ebeveynlerinin evine geri döndü. Tom öldükten sonra Mary ailesinin yanına döndü. El padre de mi esposa es mi suegro, yo soy su yerno, y mi padre es el suegro de mi esposa. Karımın babası benim kayınpederimdir, ben onun damadıyım ve benim babam karımın kayınpederidir. Karımın babası kayınpederim, ben damadım, babam da karımın kayınpederi. Míralos. Onlara bak. Şunlara bak. Lo que te dijeron no es cierto. Onların sana söylediği doğru değil. Sana söylenenler doğru değil. Ojalá estuvieras aquí. Keşke burada olsan. Keşke burada olsaydın. Hola, Susan, ¿cómo estás? Merhaba, Susan. Nasılsın? Selam Susan, nasılsın? Usamos mucha agua. Biz çok su kullanırız. Çok fazla su kullandık. Cuando sea mayor me gustaría ser profesor de inglés. Büyüdüğümde, bir İngilizce öğretmeni olmak istiyorum. Büyüdüğümde İngilizce öğretmeni olmak istiyorum. Hola, soy Mike. Merhaba, ben Mike. Merhaba, ben Mike. Mary nos asustó. Mary bizi korkuttu. Mary bizi korkuttu. Creía que estaba enfermo. Onun hasta olduğunu düşündüm. Hasta olduğunu sanıyordum. Solo soy un turista. Ben sadece bir turistim. Ben sadece bir turistim. Ella duerme en el coche. O, arabada uyuyor. Arabada uyuyor. Quiero un hermanito. Bir küçük erkek kardeş istiyorum. Küçük bir kardeş istiyorum. ¿Cuál es tu tipo de libro favorito? Favori kitap türün nedir? En sevdiğin kitap hangisi? Él es francés. O Fransız. O Fransız. No has hecho nada. Hiçbir şey yapmadın. Sen hiçbir şey yapmadın. Todavía hace mucho frío para ir a la playa. Plaja gitmek için hâlâ çok soğuk. Plaja gitmek için hala çok soğuk. Ha pasado mucho tiempo desde la última vez que te escribí. Sana son kez yazdığımdan beri uzun zaman oldu. Sana yazmayalı uzun zaman oldu. Tom gana más dinero que Mary. Tom, Mary'den daha fazla para kazanıyor. Tom Mary'den daha çok kazanıyor. Él nunca me perdonará. Beni asla bağışlamayacak. Beni asla affetmeyecek. Mi hermano está ahora en Australia. Kardeşim şimdi Avustralya'dadır. Kardeşim şu anda Avustralya'da. Puedes quedarte en esta sala en lo que no hagas ruido. Sessiz olduğun sürece bu odada kalabilirsin. Sessiz olduğun yerde bu odada kalabilirsin. Espera hasta esta noche. Bu geceye kadar bekle. Bu geceye kadar bekle. ¿Quién te ha enseñado eso? Onu sana kim öğretti? Bunu sana kim öğretti? Podemos ir juntos. Birlikte gidebiliriz. Birlikte gidebiliriz. Devolvió el diccionario. Sözlüğü geri verdi. Sözlüğü geri verdi. Acabo de ver a Tom besando a María. Ben sadece Tom'un Mary'yi öptüğünü gördüm. Tom'u Maria'yı öperken gördüm. Yo creo que eres perfecta. Bence mükemmelsin. Bence sen mükemmelsin. Ya no me necesitas. Artık bana ihtiyacın yok. Artık bana ihtiyacın yok. No viene nadie. Kimse gelmiyor. Kimse gelmiyor. Mary se desmayó. Mary bayıldı. Mary bayıldı. ¿Hay algo que no me hayas dicho? Bana söylemediğin bir şey var mı? Bana söylemediğin bir şey mi var? Los niños están en la escuela. Çocuklar okulda. Çocuklar okulda. En Canadá se habla inglés y francés. Kanada'da İngilizce ve Fransızca konuşulur. Kanada'da İngilizce ve Fransızca konuşuluyor. Podéis pasar la noche con nosotros. Geceyi bizde geçirebilirsiniz. Geceyi bizimle geçirebilirsiniz. Le gustan los juguetes. O oyuncakları sever. Oyuncakları seviyor. ¿Eres feliz, Tom? Mutlu musun, Tom? Mutlu musun, Tom? ¿Vamos? Gidiyor muyuz? Gidelim mi? A María le encanta bailar y cantar. Mary dans edip şarkı söylemeyi sever. Maria dans etmeyi ve şarkı söylemeyi sever. ¿Se lo dijiste a Tom? Tom'a söyledin mi? Tom'a söyledin mi? La he oído cantar. Onun şarkı söylediğini duydum. Şarkı söylediğini duydum. Ella corre más rápido que yo. O, benden daha hızlı koşar. Benden daha hızlı koşuyor. No tengo ganas de hacer nada. Hiçbir şey yapasım yok. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Mi jefe me regañó por mi trabajo. Patronum işim hakkında bana homurdandı. Patronum işimden dolayı beni azarladı. ¿Te acuerdas de mí? Beni hatırlıyor musun? Beni hatırladın mı? ¿Es este tu helicóptero? Bu senin helikopterin mi? Bu senin helikopterin mi? No estamos locas. Biz deli değiliz. Biz deli değiliz. Deberíamos hacerlo. Bunu yapmalıyız. Yapmalıyız. Vivo en Tokio desde 1985. 1985'ten beri Tokyo'da oturuyorum. 1985'ten beri Tokyo'da yaşıyorum. Ella es mi primer amor. O benim ilk aşkım. O benim ilk aşkım. La adicción a las drogas es un cáncer en la sociedad moderna. İlaç bağımlılığı modern toplumda bir kanserdir. Uyuşturucu bağımlılığı modern toplumda bir kanserdir. Ella puso su pañuelo en su herida. Yarasına mendilini koydu. Yarasına mendilini koydu. Él dice que no va a venir. O gelmeyeceğini söylüyor. Gelmeyeceğini söylüyor. Viniste el lunes y te fuiste al día siguiente. Pazartesi geldin ve ertesi gün gittin. Pazartesi geldin ve ertesi gün gittin. Se lo prometí. Ona söz verdim. Ona söz verdim. ¡Qué hombre gracioso! Ne komik adam! Ne komik bir adam! ¿Por qué está papá en la cocina? Baba niçin mutfakta? Babam neden mutfakta? Tom está viendo golf. Tom golf izliyor. Tom golf izliyor. Odio correr riesgos. Risk almaktan nefret ederim. Risk almaktan nefret ederim. No puedes dormir aquí. Burada uyuyamazsın. Burada uyuyamazsın. Yo no fui una buena madre. Ben iyi bir anne değildim. Ben iyi bir anne değildim. ¿Qué enfermedad tienes? Hastalığın nedir? Hastalığın nedir? ¿Has comido alguna vez en este restaurante? Daha önce bu restoranda yedin mi hiç? Bu restoranda hiç yemek yedin mi? Tengo un leve dolor de cabeza desde anoche. Dün geceden bu yana hafif bir baş ağrım var. Dün geceden beri biraz başım ağrıyor. ¿Qué te gusta? Ne seversin? Nelerden hoşlanırsın? Tuvimos unas vacaciones maravillosas. Biz harika bir tatil yaptık. Harika bir tatil geçirdik. Encontré el libro que había estado buscando mucho tiempo. Uzun süredir aradığım kitabı buldum. Uzun zamandır aradığım kitabı buldum. Todo el mundo lo sabe. Herkes bunu bilir. Bunu herkes bilir. No logro dormir bien. İyi uyuyamıyorum. Uyuyamıyorum. No se podía hacer nada aparte de esperar. Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı. Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Tom prometió que no volvería a llegar tarde. Tom bir daha geç kalmayacağına söz verdi. Tom bir daha geç kalmayacağına söz vermişti. Sólo tienes dos opciones para seleccionar. Sadece iki tercih hakkın var. Seçmek için sadece iki seçeneğin var. Si no lo hago ahora, nunca lo haré. Onu şimdi yapmazsam, asla yapamam. Eğer şimdi yapmazsam, asla yapmam. Tom es un verdadero caballero. Tom gerçek bir beyefendi. Tom gerçek bir beyefendi. ¿Cuándo vas a volver de Milán? Milano'dan ne zaman döneceksin? Milan'dan ne zaman döneceksin? Ella necesita ayuda. Onun yardıma ihtiyacı var. Yardıma ihtiyacı var. Tom será un buen profesor. Tom, iyi bir öğretmen olacak. Tom iyi bir öğretmen olacak. La arena está caliente. Kum sıcak. Kum çok sıcak. La abuela está haciendo ejercicio. Büyükanne egzersiz yapıyor. Büyükanne egzersiz yapıyor. Tom vino a mi casa ayer. Tom dün evime geldi. Tom dün evime geldi. Nació en los años 50. O,1950'lerde doğdu. 1950'lerde doğmuş. ¿Cuándo os vais a ir de vacaciones este año? Bu yıl ne zaman tatile gidiyorsunuz? Bu sene ne zaman tatile çıkıyorsunuz? Sospecho que Tom no sabe hacer eso. Tom'un onu yapmayı bilmediğinden şüpheleniyorum. Tom'un bunu yapamayacağından şüpheleniyorum. Bebe un poco de té. Biraz çay iç. Biraz çay iç. Todavía no puedes irte. Henüz gidemezsin. Henüz gidemezsin. Los niños no pueden nadar en este río. Çocuklar bu nehirde yüzemezler. Çocuklar bu nehirde yüzemez. ¿Qué clase de cámara tiene Tom? Tom ne çeşit bir kameraya sahiptir? Tom'un nasıl bir kamerası var? Espero que tengas hambre. Aç olduğunu umuyorum. Umarım açsındır. Nos dieron una cálida bienvenida. Bizi sıcak karşıladılar. Bizi sıcak bir şekilde karşıladılar. Ven y quédate con nosotros en Boston. Gel ve Boston'da bizimle kal. Bizimle Boston'da kal. Tom dijo que era culpa mía. Tom onun benim hatam olduğunu söyledi. Tom benim hatam olduğunu söyledi. ¡Feliz Navidad! Mutlu Noeller! Mutlu Noeller! Hablemos de eso después de clase. Okuldan sonra onun hakkında konuşalım. Bunu okuldan sonra konuşalım. Tom no parece feliz de ver a Mary. Tom Mary'yi görmekten mutlu görünmüyor. Tom, Mary'i gördüğüne pek sevinmişe benzemiyor. Tom no quería hablar con nadie. Tom kimseyle konuşmak istemiyordu. Tom kimseyle konuşmak istemedi. ¿Los has encontrado o no? Onları buldun mu yoksa bulmadın mı? Onları buldun mu bulmadın mı? Creo que deberías esperar. Bence beklemelisin. Bence beklemelisin. ¡Ven! Gel! Gel! Espero que me ayude. Onun bana yardımcı olacağını umuyorum. Umarım bana yardım eder. Vamos a conquistar el mundo. Hadi dünyayı ele geçirelim! Dünyayı ele geçireceğiz. Maria perdió sus llaves. Maria anahtarlarını kaybetti. Maria anahtarlarını kaybetti. Lo mismo pasó en Boston hace tres años. Aynı şey Boston'da üç yıl önce oldu. Aynı şey üç yıl önce Boston'da da oldu. ¿Qué marca de cigarrillos fuma usted? Ne marka sigara içiyorsunuz? Hangi marka sigara içiyorsunuz? No necesito una oficina. Bir ofise ihtiyacım yok. Ofise ihtiyacım yok. Cada persona cuenta. Her insan sayar. Herkes sayılır. Ellos tuvieron miedo. Onlar korktular. Korktular. Nunca la volví a ver. Onu tekrar asla görmedim. Onu bir daha hiç görmedim. Estoy temblando de miedo. Korkudan titriyorum. Korkudan titriyorum. Tienes que ayudar. Yardım etmek zorundasın. Yardım etmelisin. Mañana me quedaré en casa. Yarın evde kalacağım. Yarın evde kalacağım. ¿Qué ha hecho esta mañana? Bu sabah ne yaptın? Bu sabah ne yaptın? Eres de Boston, ¿verdad? Sen Bostonlusun, değil mi? Boston'lusun, değil mi? Lo he oído. Onu duydum. Duydum. ¿Puede hablar más despacio? Daha yavaş konuşabilir misiniz? Biraz daha yavaş konuşur musunuz? Tom sabía que Mary llegaría tarde. Tom Mary'nin geç geleceğini biliyordu. Tom, Mary'nin geç kalacağını biliyordu. Los bancos no abren los sábados. Bankalar cumartesi günleri açık değildir. Cumartesileri bankalar açılmaz. Tom quiere ir. Tom gitmek ister. Tom gitmek istiyor. El hombre es viejo. Adam yaşlıdır. Adam yaşlı. Tom le dijo a Mary lo que pasó. Tom Mary'ye ne olduğunu söyledi. Tom, Mary'ye olanları anlattı. El mundo es un pañuelo. Dünya küçük. Dünya küçük. Tom no sabe qué pasará. Tom ne olacağını bilmiyor. Tom ne olacağını bilmiyor. Nuestra profesora dijo ayer que hoy tendríamos un examen. Öğretmenimiz dün, bugün bir sınav olacağımızı söyledi. Dün öğretmenimiz bugün sınavımız olduğunu söyledi. ¿Cathy también fue? Cathy de gitti mi? Cathy de mi gitti? No haga eso, por favor. Lütfen onu yapmayın. Lütfen bunu yapmayın. Las bacterias están en todas partes. Bakteriler her yerdedir. Bakteriler her yerde. ¿De quién es ese libro? O kitap kimin? Kimin kitabı bu? ¿Dónde está la llave? Anahtar nerede? Anahtar nerede? Él no nos creería. O bize inanmazdı. Bize inanmaz. ¿Tú eres médico? Bir doktor musun? Sen doktor musun? Tiene ojos azules. Onun mavi gözleri var. Mavi gözleri var. Deberíamos acabar con tan mala costumbre. Bu kötü alışkanlığı bırakmamız gerek. Bu kötü alışkanlıktan kurtulmalıyız. Trabaja despacio y no cometas errores. Yavaş çalış, ve hatalar yapma. Yavaş çalış ve hata yapma. Fue el error más grande de mi vida. Hayatımın en büyük hatasıydı. Hayatımın en büyük hatasıydı. Me duele el hombro derecho. Sağ omzum acıyor. Sağ omzum ağrıyor. En su lugar, yo no haría eso. Senin yerinde olsam bunu yapmazdım. Yerinde olsam bunu yapmazdım. No le hemos visto todavía. Onu henüz görmedik. Onu henüz görmedik. Guárdalo. Onu sakla. Sende kalsın. Espera a que acabe de cenar. Yemeğin bitmesini bekle. Yemeğimi bitirene kadar bekle. ¿Qué color prefieres, el azul o el verde? Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yoksa yeşil mi? Hangi rengi tercih edersin, mavi mi yeşil mi? Tom está muy preocupado. Tom çok endişeli. Tom çok endişeli. Iré a ver. Gidip bakacağım. Gidip bir bakayım. No era necesario. Gerekli değildi. Buna gerek yoktu. Tom quería conducir el coche, pero como estaba borracho Mary no se lo permitió. Tom araba sürmek istedi fakat o sarhoş olduğu için, Mary ona izin vermedi. Tom arabayı kullanmak istedi ama sarhoş olduğu için Mary izin vermedi. Están aquí. Buradalar. Geldiler. Tom no sabe dónde está Mary ahora. Tom Mary'nin şimdi nerede olduğunu bilmiyor. Tom, Mary'nin şu anda nerede olduğunu bilmiyor. No me habría enfadado si me hubiera dicho la verdad. Eğer o bana doğruyu söyleseydi kızmazdım. Bana gerçeği söyleseydi kızmazdım. Estas pinturas son de tamaños distintos. Bu tabloların boyutları farklı. Bu resimler farklı boyutlarda. No es solo él, tú también estás equivocado. Sadece o değil, sen de hatalısın. Sadece o değil, sen de yanılıyorsun. Esta guitarra es muy cara, no la puedo comprar. Bu gitar çok pahalı, onu satın alamam. Bu gitar çok pahalı, satın alamam. ¿Cuál es vuestra película favorita de este año? Bu yıl favori filminiz nedir? Bu yılki en sevdiğiniz film hangisi? Nadie sabe su nombre. Hiç kimse onun adını bilmiyor. Kimse adını bilmiyor. A eso me refería. Onu kastettim. Ben de bundan bahsediyordum. Hace mal tiempo. Kötü bir hava. Hava çok kötü. ¿Te parezco desesperado? Sana umutsuz görünüyor muyum? Çaresiz görünüyor muyum? Hoy hace un año que ocurrió el accidente. Kaza bugün bir yıl önce oldu. Kazanın üzerinden bir yıl geçti. Me mentiste, ¿no? Sen bana yalan söyledin, değil mi? Bana yalan söyledin, değil mi? Si me ayudas con el inglés, te ayudo con el francés. Bana İngilizcemde yardım edersen, sana Fransızcanda yardım ederim. Bana İngilizce konusunda yardım edersen, Fransızca konusunda da sana yardım ederim. Ya he hablado de eso con Tom. Tom'la onun hakkında zaten konuştum. Bu konuyu Tom'la konuştum. Quiero un poco de zumo de naranja. Biraz portakal suyu istiyorum. Portakal suyu istiyorum. Escuchemos música. Müzik dinleyelim. Biraz müzik dinleyelim. No eres la única mujer aquí. Buradaki tek kadın sen değilsin. Buradaki tek kadın sen değilsin. Si tienes que ir a alguna parte, podría venir por ti. Eğer bir yere gitmen gerekirse, ben gelip seni alabilirim. Bir yere gitmen gerekiyorsa, gelip seni alabilir. ¿Ella fue a ese concierto? O konsere gitti mi? O konsere gitti mi? No tengo ganas de responder preguntas. Canım soruları cevaplamak istemiyor. Sorulara cevap vermek istemiyorum. Él es un hombre de unos sesenta años. Altmış yaşlarında bir adam. O 60 yaşlarında bir adam. Abro un poco la ventana. Pencereyi biraz açıyorum. Pencereyi biraz açıyorum. No tengo cuatro hermanas. Dört kız kardeşim yok. Dört kız kardeşim yok. Somos felices. Biz mutluyuz. Mutluyuz. El inglés se ha convertido en mi asignatura favorita. İngilizce en sevdiğim ders oldu. İngilizce benim en sevdiğim ders oldu. Haré lo que dices. Söylediğini yapacağım. Dediğini yapacağım. ¿De verdad quieres dejar la escuela? Okulu bırakmayı gerçekten istiyor musun? Gerçekten okulu bırakmak istiyor musun? Siento lo de anoche. Dün gece için üzgünüm. Dün gece için üzgünüm. Bob entró en su coche. Bob arabasına bindi. Bob arabasına bindi. No he hecho nada malo. Yanlış bir şey yapmadım. Ben yanlış bir şey yapmadım. ¿Sabes hablar francés? Fransızca konuşur musun? Fransızca biliyor musun? Kumiko es tan alta como Tom. Kumiko Tom kadar uzundur. Kumiko da Tom kadar uzun. A algunas personas les gusta el béisbol; a otras, el fútbol. Bazı insanlar beyzbol sever, diğerleri futbol sever. Bazıları beyzbolu, bazıları futbolu sever. De nada. Bir şey değil. Bir şey değil. Ella estudia inglés todos los días. O, her gün İngilizce çalışır. Her gün İngilizce okuyor. ¿Puedo venir a veros mañana? Yarın sizi görmek için gelebilir miyim? Yarın sizi görmeye gelebilir miyim? ¿Cuándo empezaste a jugar al golf? Ne zaman golf oynamaya başladın? Ne zaman golf oynamaya başladın? Hola de nuevo. Tekrar merhaba. Tekrar merhaba. Tom y yo somos muy buenos amigos. Tom ve ben çok iyi arkadaşız. Tom ve ben çok iyi arkadaşız. No puedo hacerlo sin dinero. Ben parasız yapamam. Bunu para olmadan yapamam. Su nombre es Lucifera. Onun adı Lucifera. Adı Lucifera. ¿Qué le regalaste a Tom el día de su cumpleaños? Doğum gününde Tom'a ne verdin? Tom'a doğum gününde ne aldın? Esta es nuestra casa. Bu bizim ev. Burası bizim evimiz. Tu gato sobrevivirá. Kedin hayatta kalacak. Kedin yaşayacak. ¿Eres mi amigo? Arkadaşım mısın? Arkadaşım mısın? Ella me rompió el corazón. O kalbimi kırdı. Kalbimi kırdı. ¿Me debería ir o quieres que me quede? Gitmeli miyim yoksa kalmamı ister misin? Gitmem gerekiyor mu yoksa kalmamı mı istiyorsun? Los hombres son infieles. Adamlar sadakatsizdir. Erkekler kafirdir. Me subí al tren equivocado. Ben yanlış trene bindim. Yanlış trene binmişim. Pocas personas llegan a vivir cien años. Çok az insan yüz yaşına kadar yaşar. Çok az insan 100 yıl yaşayabilir. Creo que deberíamos esperar. Bence beklemeliyiz. Bence beklemeliyiz. Tom murió luchando por lo que creía. Tom inandığı şeyler için savaşırken öldü. Tom inandığı şey için savaşırken öldü. Normalmente me quedo en casa los domingos. Pazar günü genellikle evde kalırım. Genelde pazar günleri evde kalırım. Me siento culpable por haber mentido. Yalan söylediğim için kendimi suçlu hissediyorum. Yalan söylediğim için kendimi suçlu hissediyorum. ¿A qué hora llegará a Tokio? O,Tokyo'ya saat kaçta varacak? Tokyo'ya ne zaman varır? El supermercado está abierto. Süpermarket açık. Süpermarket açık. Tom siempre habla francés. Tom her zaman Fransızca konuşur. Tom her zaman Fransızca konuşur. No puedo ver la película. Ben filmi göremiyorum. Filmi izleyemem. Sí, Bob me ayudó. Evet, Bob bana yardım etti. Evet, Bob bana yardım etti. Él no sabe nadar y yo tampoco. O yüzemez ve ben de. O yüzme bilmiyor, ben de bilmiyorum. Los niños vuelven a la escuela en otoño. Çocuklar Sonbaharda okula geri giderler. Çocuklar sonbaharda okula geri dönüyor. Quiero el mismo reloj que tiene Jack. Jack'in sahip olduğu aynı saati istiyorum. Jack'inkiyle aynı saati istiyorum. He escrito tres cartas. Üç mektup yazdım. Üç mektup yazdım. Soy demasiado viejo para ella. Ben onun için çok yaşlıyım. Onun için çok yaşlıyım. Habéis empezado a aprender esperanto. Esperanto öğrenmeye başladınız. Esperanto öğrenmeye başladınız. Está triste. O üzgündür. Üzgün. Él volvió antes de las ocho. O, sekizden önce geri geldi. Sekizden önce dönmüş. El impostor fue capturado. Dolandırıcı yakalandı. Sahtekâr yakalandı. Se sentía enfermo, pero al poco tiempo se recuperó. O, hasta hissediyordu fakat kısa sürede iyileşti. Hastaydı ama kısa süre sonra iyileşti. No lo soples. Onu çarçur etme. Üfleme. Le envió una postal desde Boston. Ona Boston'dan bir kartpostal gönderdi. Boston'dan ona kartpostal göndermiş. ¿Cuál es tu guitarra? Hangisi senin gitarın? Gitarın hangisi? ¿Quieres añadir algo a lo que he dicho? Söylediklerime bir şey eklemek ister misin? Söylediğime eklemek istediğin bir şey var mı? Cántanos una canción, por favor. Bize bir şarkı söyle, lütfen. Bize bir şarkı söyle, lütfen. He hecho un descubrimiento. Bir keşif yaptım. Bir keşif yaptım. Prometí no decir. Söylememeye söz verdim. Söylemeyeceğime söz verdim. Tienen esperanza. Onların umudu var. Umutları var. Tom confesó que no hablaba francés. Tom Fransızca konuşamadığını itiraf etti. Tom Fransızca bilmediğini itiraf etti. No me gusta la música tanto como a ti. Müziği senin sevdiğin kadar çok sevmiyorum. Müziği senin kadar sevmiyorum. ¿Tom dijo por qué iba Mary a Boston? Tom Mary'nin neden Boston'a gittiğini söyledi mi? Tom, Mary'nin Boston'a neden gittiğini söyledi mi? Ella no es mi hermana, es mi esposa. O, benim kız kardeşim değil, o, benim eşim. O benim kız kardeşim değil. O benim karım. Iré contigo después de que me haya comido mi almuerzo. Öğle yemeğimi yedikten sonra seninle gideceğim. Öğle yemeğimi yedikten sonra seninle geleceğim. ¿Dónde pensáis que está Tom? Tom'un nerede olduğunu düşünüyorsunuz? Tom'un nerede olduğunu düşünüyorsunuz? Hay una carta para vosotros. Sizin için bir mektup var. Size bir mektup var. Lo necesitaba. Ona ihtiyacım vardı. Buna ihtiyacım vardı. Lo hizo para su hermana. Onu kız kardeşi için yaptı. Bunu kız kardeşi için yaptı. Tampoco somos tan pobres. O kadar da fakir değiliz. O kadar da fakir değiliz. Siempre hay preguntas. Sorular hep vardır. Her zaman sorular vardır. ¿De qué te avergüenzas? Neden utanıyorsun? Neden utanıyorsun? ¿Dónde estarás el lunes? Pazartesi nerede olacaksın? Pazartesi nerede olacaksın? Cuando era joven, prefería el café al té japonés. O gençken, kahveyi Japon çayına tercih ederdi. Gençken, kahveyi Japon çayına tercih ederdim. Jim también viene a la fiesta. Partiye Jim de geliyor. Jim de partiye geliyor. Tom va a la escuela nocturna. Tom gece okuluna gidiyor. Tom gece okuluna gidiyor. No le llames ahora. Ona şimdi telefon etme. Onu şimdi arama. Vivo en esta casa solo. Ben bu evde tek başıma yaşıyorum. Bu evde yalnız yaşıyorum. Me quedo con un amigo. Bir arkadaşla birlikte kalıyorum. Bir arkadaşla kalıyorum. Ayer fue domingo, no sábado. Dün cumartesi değil, pazardı. Dün Pazar'dı, Cumartesi değil. ¿Adónde tenemos que ir? Nereye gitmeliyiz? Nereye gitmemiz gerekiyor? Estacioné mi carro junto a la puerta. Arabamı kapının yanına park ettim. Arabamı kapının önüne park ettim. ¿Cuándo aprendiste a manejar? Ne zaman araba sürmeyi öğrendin? Araba kullanmayı ne zaman öğrendin? ¿Dónde está la madre de Tom? Tom'un annesi nerede? Tom'un annesi nerede? Tom me recordó que tenía una reunión a las dos y media. Tom bana 2.30'da bir toplantım olduğunu hatırlattı. Tom bana 2:30'da bir toplantısı olduğunu hatırlattı. Esa señora te miró raro cuando dijiste eso. Onu söylediğinde o kadın sana garip garip baktı. Bunu söylediğinde o kadın sana tuhaf baktı. Tom y Mary no son felices. Tom ve Mary mutlu değiller. Tom ve Mary mutlu değiller. Esos estudiantes estudian mucho, ¿verdad? Şu öğrenciler çok çalışırlar, değil mi? Bu öğrenciler çok çalışıyor, değil mi? Quiero que veas esto. Buna bakmanı istiyorum. Bunu görmeni istiyorum. Somos sus hijos. Biz, onun çocuklarıyız. Biz onun çocuklarıyız. Voy a trabajar en la construcción con mi padre. Babam ile beraber inşaatta çalışacağım. Babamla inşaatta çalışacağım. Tom no conoce las reglas. Tom kuralları bilmiyor. Tom kuralları bilmiyor. Lo ha hecho antes. Onu daha önce yaptı. Bunu daha önce de yaptı. ¿Cuánto pan comes al día? Her gün ne kadar ekmek yersin? Günde ne kadar ekmek yiyorsun? Él es independiente de sus padres. O, anne ve babasından bağımsızdır. Ailesinden bağımsız. Yo me bañé. Banyo yaptım. Ben banyo yaptım. ¿Les gusta el inglés? İngilizceyi sever misiniz? İngilizceyi sever misiniz? Ella va al cine con él a menudo. O, onunla sık sık sinemaya gider. Onunla sık sık sinemaya gider. Recogeré a Tom. Tom'u alacağım. Tom'u alacağım. ¿Qué comió Tom? Tom ne yedi? Tom ne yedi? ¿Te besó? O seni öptü mü? Seni öptü mü? ¿Por qué invitaste a Tom a la cena? Neden Tom'u akşam yemeğine davet ettin? Neden Tom'u yemeğe davet ettin? ¿Te sientes afortunado? Kendini şanslı hissediyor musun? Kendini şanslı hissediyor musun? ¿Por qué le das a él este regalo? Neden bu hediyeyi ona verdin? Neden ona bu hediyeyi veriyorsun? A ella le gustan los niños. O, çocukları sever. Çocukları seviyor. Por desgracia, su sueño no se hizo realidad. Maalesef, onun hayali gerçekleşmedi. Ne yazık ki, hayalleri gerçekleşmedi. No entendíamos qué nos quiere decir la guagua. Bebeğin bize ne demek istediğini anlamıyoruz. Guagua'nın ne demek istediğini anlamadık. ¿No nos estamos olvidando de algo? Bir şey unutmuyor muyuz? Bir şeyi unutmadık mı? ¿Recuerdas la primera vez que vine aquí? Buraya geldiğim ilk zamanı hatırlıyor musun? Buraya ilk geldiğim zamanı hatırlıyor musun? No molestes a Tom mientras lee. Tom kitap okurken onu rahatsız etme. Tom okurken onu rahatsız etme. Todavía no está aquí Tom. Tom henüz burada değil. Henüz gelmedi, Tom. Puede que me haya mentido. O bana yalan söylemiş olabilir. Bana yalan söylemiş olabilir. Por favor, espere un momento. Lütfen biraz bekle. Lütfen bir dakika bekleyin. Cambia de idea si quieres. Eğer istiyorsan, fikrini değiştir. İstersen fikrini değiştir. Mañana no tenemos clases. Yarın okulumuz yok. Yarın okul yok. Ella dijo que tenía un leve resfriado. O, hafif üşüttüğünü söyledi. Nezle olduğunu söyledi. ¿Dónde juegas al tenis? Nerede tenis oynarsın? Tenis nerede oynanıyor? Llegaste hace tres días. Üç gün önce ulaştın. Üç gün önce geldin. Muchas personas murieron en el mar. Birçok insan denizde öldü. Denizde birçok insan öldü. ¿Os gusta hablar? Siz konuşmayı sever misiniz? Konuşmayı sever misiniz? Alice es mi madre. Alice benim annemdir. Alice benim annem. No soy tan buen guitarrista como pensaba. Olduğumu düşündüğüm kadar iyi bir gitarist değilim. Düşündüğüm kadar iyi bir gitarist değilim. Es fantástico, ¿verdad? Bu harika, değil mi? Harika, değil mi? Ahora Tom no está viendo la televisión. Tom şimdi TV izlemiyor. Tom artık televizyon izlemiyor. Las toallas están sucias. Havlular kirli. Havlular kirli. Tiene los ojos verdes. Yeşil gözleri var. Gözleri yeşil. El hotel está ahí. Otel oradadır. Otel şu tarafta. Estudié durante una hora. Bir saat çalıştım. Bir saat çalıştım. Tom todavía está allí. Tom hâlâ orada. Tom hala orada. ¿Qué quieres hacer? Ne yapmak istersin? Ne yapmak istiyorsun? Espere un poco, por favor. Biraz bekleyin, lütfen. Biraz bekleyin, lütfen. Me encuentro muy cansado. Kendimi çok yorgun hissediyorum. Çok yorgunum. Tiré el periódico. Gazeteyi yere fırlattım. Gazeteyi attım. No quiero volver a verte nunca. Seni asla tekrar görmek istemiyorum. Seni bir daha görmek istemiyorum. El día que él nació llovía. Onun doğduğu gün yağmur yağmıştı. Doğduğu gün yağmur yağıyordu. No me gustan las matemáticas. Matematiği sevmiyorum. Matematiği sevmem. Hay algunos sitios para aparcar por aquí. Buralarda park edecek birkaç yer var. Buralarda park yeri var. Otelo está sentado en el sillón de un hotel con una botella. Othello bir otel koltuğunda bir şişe ile oturuyor. Othello bir otel koltuğunda elinde bir şişeyle oturuyor. ¿Cómo podía saberlo? Nasıl bilebilirdim? Nereden bilebilirdim ki? Quiero escalar la montaña. Dağa tırmanmak istiyorum. Dağa tırmanmak istiyorum. Es una emergencia, Tom. Bu bir acil durum, Tom. Bu acil bir durum, Tom. Tom quería que vinieras. Tom gelmeni istedi. Tom gelmeni istedi. He estado aprendiendo inglés tres años. Üç yıldır İngilizce öğreniyorum. Üç yıldır İngilizce öğreniyorum. Susan ha hecho un vestido para Jill. Susan, Jill için bir elbise yaptı. Susan Jill için bir elbise yaptı. Le llamé, pero una chica contestó al teléfono. Onu aradım ama bir kız telefona cevap verdi. Onu aradım ama bir kız telefonu açtı. ¡Abracadabra! Abrakadabra! Abrakadabra! ¿No crees que Jane se parece a su padre? Jane'nin babasına benzediğini düşünmüyor musun? Jane'in babasına benzediğini düşünmüyor musun? No lo he olvidado. Unutmadım. Unutmadım. Tom no sabe qué quiere Mary para cenar. Tom Mary'nin akşam yemeği için ne yemek istediğini bilmiyor. Tom, Mary'nin akşam yemeği için ne istediğini bilmiyor. Por favor, no lo hagas. Lütfen bunu yapma. Lütfen bunu yapma. No he visto a Tom últimamente. Son zamanlarda Tom'u görmedim. Tom'u son zamanlarda görmedim. ¿Por qué hoy no hay ningún taxi en la estación? Neden bugün istasyonda taksi yok? Neden bugün istasyonda taksi yok? ¿Dónde crees que estamos? Nerede olduğumuzu düşünüyorsun? Sence neredeyiz? Eres un hombre gracioso. Sen komik bir adamsın. Komik bir adamsın. ¿El error aparece de forma regular o esporádica? ¿El error es reproducible? Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi? Hata düzenli mi, zaman zaman mı ortaya çıkar? Hata tekrarlanabilir mi? No puedo aunque quiero. İstememe rağmen yapamam. İstesem de yapamam. Ella va cada domingo a la iglesia. Her pazar kiliseye gider. Her pazar kiliseye gider. El hombre tiene dos pies. İnsanın iki ayağı vardır. Adamın iki ayağı var. Saben que somos amigos. Onlar arkadaş olduğumuzu biliyor. Arkadaş olduğumuzu biliyorlar. No tienes nada. Hiçbir şeyin yok. Elinde hiçbir şey yok. Hablamos de muchas cosas. Birçok şey hakkında konuştuk. Birçok şey hakkında konuştuk. Adiós y buena suerte. Güle güle ve iyi şanslar. Güle güle ve iyi şanslar. De momento no necesito dinero. Benim şu anda paraya ihtiyacım yok. Şu anda paraya ihtiyacım yok. ¿Está aquí Tom? Tom burada mı? Tom burada mı? Tom es un amigo mío. Tom benim bir arkadaşımdır. Tom benim bir arkadaşım. Tom habla francés. Tom Fransızca konuşur. Tom Fransızca konuşuyor. Necesito las llaves. Anahtarlara ihtiyacım var. Anahtarlara ihtiyacım var. Prefiero algo mejor. Daha iyi bir şeyi tercih ederim. Daha iyisini tercih ederim. Nadie puede pararle Hiçbir şey onu durduramaz. Kimse onu durduramaz. Abre los ojos, por favor. Gözlerini aç lütfen. Gözlerini aç lütfen. No puedo ayudarles porque estoy ocupado. Meşgul olduğum için size yardımcı olamam. Size yardım edemem çünkü meşgulüm. No tengo ganas de leer ahora. Canım bir şey okumak istemiyor. Şu anda okumak istemiyorum. Nos da ropa. O bize elbiseler verir. Bize kıyafet veriyor. Me pasé dos horas viendo televisión anoche. Dün gece iki saati televizyon izleyerek geçirdim. Dün gece iki saatimi televizyon izleyerek geçirdim. ¿A que te has comprado un coche? Bir araba satın aldın, değil mi? Kendine bir araba aldın, değil mi? Búscalo en el diccionario. Ona sözlükte bak. Sözlüğe bak. Ella va a Ooita. O, Ooita'ya gidiyor. Ooita'ya gidiyor. Parece cansada. O yorgun görünüyor. Yorgun görünüyorsun. No quiero esperar tanto. Bu kadar uzun beklemek istemiyorum. O kadar beklemek istemiyorum. ¿Cómo lo has sabido? Bunu nasıl bildin? Nereden bildin? Tom no es tan feliz como parece. Tom göründüğü kadar mutlu değildir. Tom göründüğü kadar mutlu değil. Es más fácil decirlo que hacerlo. Söylemek yapmaktan kolaydır. Söylemesi yapmaktan daha kolay. Quiero comprar un mapa. Bir harita satın almak istiyorum. Bir harita almak istiyorum. ¿Me enseñarías el camino a la biblioteca? Kütüphane yolunu bana söyler misiniz? Bana kütüphanenin yolunu gösterir misin? No entendí la última frase. Son cümleyi anlamadım. Son cümleyi anlamadım. Tom es tu profesor. Tom senin öğretmenin. Tom senin öğretmenin. Fui a esa fiesta. O partiye gittim. O partiye gittim. Oí a John hablar con el señor Brown. John'un Bay Brown ile konuştuğunu duydum. John'un Bay Brown'la konuştuğunu duydum. ¿Has hecho tu trabajo? İşini yaptın mı? İşini yaptın mı? Las lágrimas son el arma de los niños. Gözyaşları çocukların silahlarıdır. Gözyaşları çocukların silahıdır. No estoy seguro de poder hacer lo que me pediste. Yapmamı istediğin şeyi yapabileceğimden emin değilim. İstediğin şeyi yapabileceğimden emin değilim. ¿A qué hora es la cena? Akşam yemeği ne zaman? Akşam yemeği ne zaman? Juguemos a un nuevo juego. Yeni bir oyun oynayalım. Yeni bir oyun oynayalım. El anciano atrapó un pez grande. Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı. Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı. ¿Cómo quiere los huevos? Yumurtalarınızı nasıl istersiniz? Yumurtalarınızı nasıl istersiniz? Generalmente, los americanos prefieren los coches grandes. Genellikle, Amerikalılar büyük arabaları tercih ederler. Amerikalılar genelde büyük arabaları tercih ederler. Su corazón latía lentamente. Onun kalbi yavaş atıyordu. Kalbi yavaşça atıyordu. El párrafo que Sarah leyó era interesante. Sarah'nın okuduğu paragraf ilginçti. Sarah'nın okuduğu paragraf ilginçti. Mañana iremos de Fráncfort a Múnich. Yarın Frankfurt'tan Münih'e gideceğiz. Yarın Francfort'tan Münih'e gideceğiz. Tom quiere que yo te mande un mensaje. Tom sana bir mesaj vermemi istiyor. Tom sana mesaj atmamı istiyor. Casi no podía trabajar. Neredeyse çalışamıyordum. Zar zor çalışabiliyordum. Por favor, lavad los platos. Lütfen bulaşıkları yıka. Lütfen bulaşıkları yıkayın. Creo que sé cuál es el secreto de Tom. Sanırım Tom'un sırrını biliyorum. Sanırım Tom'un sırrını biliyorum. Quiero comer sushi. Suşi yemek istiyorum. Sushi yemek istiyorum. «¿Qué lenguas conoces, Tom?» «C++ y Java, y un poco de PHP. ¿Y tú, María?» «Francés, japonés y hebreo.» “Hangi dilleri konuşabiliyorsun Tom?” – “C++ ve Java. Biraz da PHP. Ya sen Maria?” – “Fransızca, Japonca ve İbranice.” "Hangi dilleri biliyorsun, Tom?" "C++ ve Java ve biraz da PHP. Ya sen, Mary?" "Fransızca, Japonca ve İbranice." No tiene hermanos. Onun hiç erkek kardeşi yok. Hiç kardeşi yok. Él es más joven que yo. O benden daha genç. O benden daha genç. Ella fue a París por primera vez. Paris'e ilk kez gitti. Paris'e ilk kez gitti. Estoy respirando aire contaminado. Kirli hava soluyorum. Kirli havayı soluyorum. Ayer llegamos a Boston. Dün Boston'a vardık. Boston'a dün vardık. No me enamoré. Aşık olmadım. Aşık olmadım. Esto no ha pasado nunca. Bu asla olmadı. Bu hiç olmadı. ¿Dónde están mis relojes? Saatlerim nerede? Saatlerim nerede? Compré dos panes cuando volvía de la escuela. Okuldan eve dönerken iki ekmek aldım. Okuldan dönerken iki tane ekmek aldım. Se enamoró de su mejor amigo. O en iyi arkadaşına aşık oldu. En iyi arkadaşına aşık oldu. Lo puedes vender. Onu satabilirsin. Satabilirsin. Quiero comprar un coche nuevo. Ben yeni bir araba satın almak istiyorum. Yeni bir araba almak istiyorum. Tom está preparado para lo peor. Tom en kötüsü için hazır. Tom en kötüsüne hazır. Él encontró el anillo que había perdido en el viaje. O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu. Yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu. Prefiero salir a andar que ver la película. Yürüyüşe gitmeyi film izlemeye tercih ederim. Sinemaya gitmektense dışarı çıkmayı tercih ederim. Era la madre de Tom. O, Tom'un annesiydi. Tom'un annesiydi. ¿Podemos ir allí? Oraya gidebilir miyiz? Oraya gidebilir miyiz? Nunca le escribiré una carta a Mary. Mary'ye asla mektup yazmayacağım. Mary'ye asla mektup yazmayacağım. En el verano, acostumbramos nadar en el río. Yazın, sık sık nehirde yüzeriz. Yazın nehirde yüzeriz. Debo pedir disculpas a Ann. Ann'e özür dilemeliyim. Ann'den özür dilemeliyim. ¿A qué hora es el vuelo de tu hermana? Ablanın uçağı saat kaçta? Kız kardeşinin uçağı ne zaman kalkıyor? Me estaba escondiendo. Saklanıyordum. Saklanıyordum. ¿Cuánto tiempo viviste en Kobe? Kobe'de ne kadar zaman yaşadın? Kobe'de ne kadar yaşadın? Tom siempre recordará a Mary. Tom her zaman Mary'yi hatırlayacaktır. Tom, Mary'i her zaman hatırlayacak. Déjele ir. Gitmesine izin verin. Bırak gitsin. Fue una mañana genial. Harika bir sabahtı. Harika bir sabahtı. Estaba viendo la televisión cuando sonó el teléfono. Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum. Telefon çaldığında televizyon izliyordum. Me quedo aquí. Burada kalıyorum. Ben burada kalıyorum. El tiempo era muy malo ayer. Hava dün çok kötüydü. Dün hava çok kötüydü. Ella salió a hacer un mandado. O bir iş için dışarı gitti. Bir iş için dışarı çıktı. Yo no voy sin ti. Sensiz gitmiyorum. Sensiz gitmem. ¿Quién es tu jugador favorito? En sevdiğin oyuncu kimdir? En sevdiğin oyuncu kim? Podría haberlo hecho mejor si hubiera tenido tiempo. Daha fazla zamanım olsaydı daha iyi yapabilirdim. Zamanım olsaydı daha iyisini yapardım. Estoy muy ocupado. Ben çok meşgulüm. Çok meşgulüm. Me gusta bailar. Dans etmekten hoşlanırım. Dans etmeyi severim. Tom no recordaba haberle pedido ayuda a Mary. Tom Mary'den yardım istediğini hatırlamadı. Tom, Mary'den yardım istediğini hatırlamıyordu. Fui un idiota por confiar en Tom. Ben Tom'a güvendiğim için bir aptaldım. Tom'a güvenerek aptallık ettim. Regresen al barco. Gemiye geri dönün. Gemiye geri dönün. Tienes un bonito caballo. Atın güzel. Güzel bir atın var. Estas aves emigran al norte de África en invierno. Bu kuşlar kışın Kuzey Afrika'ya göç ederler. Bu kuşlar kışın Kuzey Afrika'ya göç ederler. Muchos soldados perdieron la vida en la Segunda Guerra Mundial. İkinci Dünya Savaşı'nda birçok asker hayatını kaybetti. İkinci Dünya Savaşı'nda birçok asker hayatını kaybetti. Realmente lo siento. Gerçekten üzgünüm. Gerçekten üzgünüm. Los dos queremos a Tom. İkimiz de Tom'u seviyoruz. İkimiz de Tom'u seviyoruz. Lo hice por obligación. Bunu mecburiyetten yaptım. Bunu zorunluluktan yaptım. ¡Vaya! el forro de mi abrigo se ha descosido. Tüh, ceketimin astarı söküldü. Ceketimin astarı yırtılmış. Solo déjame solo. Sadece beni yalnız bırak. Beni yalnız bırak. Las cervezas sin alcohol son un flagelo para la sociedad. Alkolsüz bira toplum için beladır. Alkolsüz bira toplum için bir felakettir. Es muy guapo. O çok güzel. Çok yakışıklı. Él va a la escuela en autobús. O, okula otobüsle gider. Okula otobüsle gidiyor. Los heridos se están mejorando. Yaralılar iyileşiyor. Yaralılar iyileşiyor. Tú eres mi amiga. Sen benim arkadaşımsın. Sen benim arkadaşımsın. No puedo concentrarme cuando estoy cansado. Yorgunken konsantre olamıyorum. Yorgunken konsantre olamıyorum. Creo que estás listo. Sanırım hazırsın. Sanırım hazırsın. Estaba pensando en ti. Senin hakkında düşünüyordum. Ben de seni düşünüyordum. Puede llamarme cuando quiera. İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz. İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz. Ha contratado un detective privado. Bir özel dedektif ile anlaştı. Özel bir dedektif tutmuş. Mary no tiene novio. Mary'nin bir erkek arkadaşı yok. Mary'nin erkek arkadaşı yok. Tom fue pobre. Tom fakirdi. Tom fakirdi. Esta manzana está muy roja. Bu elma çok kırmızı. Bu elma çok kırmızı. Tengo un paquete para Tom. Tom için bir paketim var. Tom için bir paketim var. Tom se sentó solo en el bar. Tom tek başına barda oturdu. Tom barda tek başına oturuyordu. ¿Los tocó? Size dokundu mu? Onlara dokundun mu? ¿Qué no sabemos? Ne bilmiyoruz? Neyi bilmiyoruz? Son más o menos del mismo tamaño. Onlar aşağı yukarı aynı boyuttalar. Aşağı yukarı aynı büyüklükteler. ¿Dónde está tu casa? Evin nerede? Evin nerede? No se lo contaré a nadie. Onu kimseye söylemeyeceğim. Kimseye söylemem. Dejé la llave en el mostrador de recepción. Anahtarı resepsiyon masasında bıraktım. Anahtarı resepsiyona bıraktım. Hubo una época en la que en Inglaterra había un mal rey. Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı. Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı. Tom no quiso esperar. Tom beklemek istemedi. Tom beklemek istemedi. Todo el mundo está muy ocupado. Herkes çok meşgul. Herkes çok meşgul. Llegamos primero. İlk olarak biz geldik. İlk biz geldik. Los niños juegan en este parque todos los días. Çocuklar her gün bu parkta oynarlar. Çocuklar bu parkta her gün oynuyor. No puedo aceptar este regalo. Bu hediyeyi kabul edemem. Bu hediyeyi kabul edemem. Estás cansada, y yo también. Sen yorgunsun, ve ben de. Sen yorgunsun, ben de yorgunum. Él dejó de fumar. Sigarayı bıraktı. Sigarayı bıraktı. Eres mi hermana. Sen benim ablamsın. Sen benim kardeşimsin. Dormiré hasta las ocho y media. Sekiz buçuğa kadar uyuyacağım. 8:30'a kadar uyurum. Yo me enojé. Ben sinirlendim. Ben sinirlendim. Me senté a esperar en un banco. Bir bankta beklerken oturdum. Bir bankta oturup bekledim. No vino nadie. Hiç kimse gelmedi. Kimse gelmedi. ¿Estás esperando a alguien? Birini bekliyor musun? Birini mi bekliyorsun? ¿Tom tiene un gato? Tom bir kediye sahip mi? Tom'un kedisi mi var? ¿Por qué no respondes a tu padre? Neden babana cevap vermiyorsun? Neden babana cevap vermiyorsun? Cierra la puerta. Kapıyı kapat. Kapıyı kapat. Tom llamó a Mary y no hubo respuesta. Tom Mary'yi aradı, ve cevap yoktu. Tom Mary'i aradı ve cevap vermedi. No eres para mí, y lo sabes muy bien. Sen benim için değilsin. Bunu çok iyi biliyorum. Bana göre değilsin ve bunu çok iyi biliyorsun. ¿Es mi turno? Benim sıram mı? Benim sıram mı? Tom tradujo una carta del francés al inglés para su jefe. Tom patronu için Fransızca mektubu İngilizceye çevirdi. Tom patronu için Fransızca'dan İngilizce'ye bir mektup çevirdi. No escribas mensajes mientras conduces. Araba kullanırken mesajlaşma. Araba kullanırken mesaj yazma. ¿Cuándo empezará? O ne zaman başlayacak? Ne zaman başlayacak? Los empleos del futuro no están en la producción. Geleceğin meslekleri üretimde değil. Geleceğin işleri üretimde değil. Es fácil hacer a una persona amigo de uno, pero es difícil mantenerlo así. Bir insanı birinin arkadaşı yapmak kolaydır fakat onu öyle sürdürmek zordur. İnsanla arkadaş olmak kolaydır ama bu şekilde kalmak zordur. Mañana por la tarde estará jugando al tenis. O, yarın öğleden sonra tenis oynuyor olacak. Yarın öğleden sonra tenis oynayacak. Tom no es el padre de Mary. Tom, Mary'nin babası değil. Tom, Mary'nin babası değil. Tony rompió esta mesa. Bu masa Tony tarafından kırıldı. Tony bu masayı kırdı. Betty sabe tocar el piano. Betty piyano çalabilir. Betty piyano çalabiliyor. Voy a dormir. Uyuyacağım. Ben yatmaya gidiyorum. ¿Has visitado Kioto alguna vez? Hiç Kyoto'yu ziyaret ettin mi? Kyoto'ya hiç gittin mi? ¿Qué vas a hacer esta noche? Bu gece ne yapacaksın? Bu gece ne yapıyorsun? Ese presidente escribió sus memorias. Bu başkan hatıralarını yazdı. Başkan anılarını yazdı. Dáselos. Onları ona ver. Ver onlara. Me encanta estar solo. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnız olmayı seviyorum. Es peligroso vivir. Yaşamak tehlikelidir. Yaşamak çok tehlikeli. Salí de la habitación. Odadan çıktım. Odadan çıktım. Es fácil para vosotros. O sizin için kolay. Sizin için kolay. Yumi se hará profesora. Yumi bir öğretmen olacak. Yumi öğretmen olacak. Tom casi se casó con Mary. Tom neredeyse Mary ile evleniyordu. Tom, Mary ile neredeyse evleniyordu. Tom no dijo nada sobre de dónde venía. Tom, nereden geldiği hakkında hiçbir şey söylemedi. Tom nereden geldiği hakkında bir şey söylemedi. ¿Puedo tocar algo de música? Biraz müzik çalabilir miyim? Biraz müzik çalabilir miyim? Yo te abrazo. Sana sarılıyorum. Sana sarılıyorum. Él me prometió venir temprano. O, erken gelmek için bana söz verdi. Erken geleceğime söz vermişti. Ella nos contó una historia interesante. Bize ilginç bir hikaye anlattı. Bize ilginç bir hikaye anlattı. Me tomaría una taza de café. Bir fincan kahve alırdım. Bir fincan kahve alabilir miyim? Necesitarás esto. Buna ihtiyacın olacak. Buna ihtiyacın olacak. Ese autor italiano no es muy conocido en Japón. Bu italyan yazar Japonya'da çok tanınmıyor. İtalyan yazar Japonya'da pek tanınmaz. Estoy esperando a Tom. Tom'u bekliyorum. Tom'u bekliyorum. A veces no puedo pensar con claridad. Bazen açıkça düşünemiyorum. Bazen doğru düzgün düşünemiyorum. Los padres enseñan a los hijos a hablar, los hijos les enseñan a callar. Ebeveynler çocuklara konuşmayı öğretir, çocuklar ebeveynlere sessiz olmayı öğretir. Ana babalar çocuklarına konuşmayı, çocuklar susmayı öğretir. ¡Trae pizza y cerveza! Pizza ve bira getir! Pizza ve bira getir! La vi la semana pasada. Geçen hafta onu gördüm. Onu geçen hafta gördüm. No puedo encontrarlo. Onu bulamıyorum. Onu bulamıyorum. Por favor, pregúntaselo a otro. Lütfen başka birine sor. Lütfen başka birine sorun. Dímelo, por favor. Lütfen söyle bana. Söyle bana, lütfen. ¡Nunca digas nunca! Asla asla deme! Asla asla deme! Hasta en la televisión hay racismo. Irkçılık televizyonda bile var. Televizyonda bile ırkçılık var. La primavera ha llegado pronto este año. Bahar bu yıl erken geldi. Bahar bu yıl erken geldi. Tom le preguntó a Mary cuáles eran sus planes para el futuro. Tom Mary'ye gelecek için planlarının ne olduğunu sordu. Tom, Mary'ye gelecekle ilgili planlarını sordu. ¿Vas a la escuela andando todos los días? Okula her gün yürüyerek mi gidiyorsun? Her gün okula yürüyerek mi gidiyorsun? Estamos escribiendo. Biz yazıyoruz. Yazıyoruz. Tom tiene el pelo castaño. Tom'un kahverengi saçı var. Tom'un kahverengi saçları var. Pienso que Mary es demasiado joven para llevar maquillaje. Bence Mary makyaj yapmak için çok genç. Mary'nin makyaj yapmak için çok genç olduğunu düşünüyorum. La reunión casi había terminado. Toplantı neredeyse bitmişti. Toplantı bitmek üzereydi. Tom no ve mucho a Mary. Tom Mary'yi çok görmez. Tom, Mary'yi pek görmüyor. Tom vino a Australia a visitar a su novia. Tom kız arkadaşını ziyaret etmek için Avustralya'ya geldi. Tom kız arkadaşını ziyarete Avustralya'ya geldi. Tom y Mary están esperando un bebé. Tom ve Mary bir bebek bekliyorlar. Tom ve Mary bebek bekliyor. No puedo pelar papas. No tengo cuchillo. Patatesleri soyamam. Bıçağım yok. Patates soyamam, bıçağım yok. ¿Hablas español? İspanyolca konuşabiliyor musun? İspanyolca biliyor musun? ¿Tienes una bicicleta? Bir bisikletin var mı? Bisikletin var mı? El agua nos llegó hasta el cuello. Su boynumuza kadar çıktı. Su ensemize kadar geldi. Estaba comiendo un sándwich. O bir sandviç yiyordu. Sandviç yiyordum. Tom es una buena persona. Tom iyi bir kişidir. Tom iyi bir insan. No me odies, por favor. Lütfen benden nefret etme. Benden nefret etme, lütfen. No es mala persona. O kötü bir insan değil. O kötü biri değil. ¡Mi idioma no se encuentra en la lista! Listede benim dilim yok! Benim dilim listede yok! Tom dice que no sabe cuándo empieza la reunión. Tom toplantının ne zaman başlayacağını bilmediğini söylüyor. Tom toplantının ne zaman başlayacağını bilmediğini söylüyor. No vas a morir. Ölmeyeceksin. Ölmeyeceksin. ¿Cuáles fueron sus primeras palabras? Onun ilk sözleri neydi? İlk sözleri neydi? Alice no vio al perro. Alice, köpeği görmedi. Alice köpeği görmedi. ¿Has jugado alguna vez al póquer con Tom? Hiç Tom ile poker oynadın mı? Tom'la hiç poker oynadın mı? ¿Está en China? O Çin'de mi? Çin'de mi? No duerme. O uyumaz. Uyumuyor. Tom fue pobre toda su vida. Tom hayatı boyunca fakir kaldı. Tom hayatı boyunca fakirdi. Hay una vieja iglesia en esta ciudad. Bu kasabada eski bir kilise var. Bu şehirde eski bir kilise var. No te puedo parar. Seni durduramam. Seni durduramam. Tengo que irme antes de que venga Tom. Tom buraya gelmeden gitmem lâzım. Tom gelmeden gitmeliyim. Susan descubrió de dónde venía el perro. Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi. Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi. Por favor, haga sólo las reparaciones necesarias. Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen. Lütfen gerekli onarımları yapın. ¿Cuándo juegas al tenis? Ne zaman tenis oynarsın? Ne zaman tenis oynuyorsun? Tom lleva tres años estudiando francés. Tom üç yıldır Fransızca çalışıyor. Tom üç yıldır Fransızca okuyor. ¿Adónde me lleváis? Beni nereye götürüyorsunuz? Beni nereye götürüyorsunuz? Ese hombre es un enfermo. O adam bir hasta. Bu adam hasta. Hay más de siete mil idiomas en el mundo. Dünyada yedi binden fazla dil var. Dünyada yedi binden fazla dil var. Las últimas lluvias causaron inundaciones. Son yağmurlar sele neden oldu. Son yağmurlar sellere neden oldu. Él es chino. O Çinlidir. O Çinli. Tom llevó a Mary a la estación. Tom Mary'yi istasyona götürdü. Tom, Mary'yi istasyona götürdü. ¿Por qué abres el paraguas? No está lloviendo. Şemsiyeni neden açıyorsun? Yağmur yağmıyor. - Şemsiyeyi neden açıyorsun? Me gusta el color verde. Yeşili beğenirim. Yeşili severim. Envía esa carta en seguida. Bu mektubu hemen gönder O mektubu hemen gönder. Duerme un poco, ¿vale? Biraz uyu, tamam mı? Biraz uyu, tamam mı? Tom llenó la habitación de cajas de cartón. Tom karton kutularla odayı doldurdu. Tom odayı karton kutularla doldurdu. El perro parece estar enfermo. Köpek hasta görünüyor. Köpek hasta görünüyor. Tom puede entender por qué Mary está deprimida. Tom Mary'nin niçin depresyonda olduğunu anlayabiliyor. Tom, Mary'nin neden depresyonda olduğunu anlayabilir. El proceso es importante. Proses mühimdir. Süreç önemli. Volverá como muy tarde el lunes. En geç Pazartesiye kadar dönecek. En geç pazartesi dönecek. Este es un gran proyecto. Bu büyük bir proje. Bu büyük bir proje. Como queráis. Nasıl isterseniz. Nasıl isterseniz. Dile que estamos ocupadas. Ona meşgul olduğumuzu söyle. Meşgul olduğumuzu söyle. Me echaréis de menos. Beni özleyeceksiniz. Beni özleyeceksiniz. Estaba en la estación. Ben İstasyondaydım. İstasyondaydım. Mañana me pasaré todo el día trabajando. Yarın bütün gün çalışıyor olacağım. Yarın bütün gün çalışacağım. ¿Irás a la escuela mañana? Yarın okula gidiyor musun? Yarın okula gidecek misin? Quiero que trabajes con Tom. Tom'la çalışmanı istiyorum. Tom'la çalışmanı istiyorum. Saludó a la mujer. O, kadına selam verdi. Kadına el salladı. Está bebiendo de mi vaso. Benim bardağımdan içiyorsunuz. Bardağımdan içiyor. ¿Por qué estoy llorando? Neden ağlıyorum? Neden ağlıyorum? Ojalá pudiera dejar de pensar en Tom. Keşke Tom hakkında düşünmeyi bırakabilsem. Keşke Tom'u düşünmeyi bırakabilsem. Hablaba bien japonés. O, Japoncayı iyi konuştu. İyi Japonca konuşuyordu. Este es un punto muy importante. Bu, çok önemli bir nokta. Bu çok önemli bir nokta. Fue una noche muy difícil para Tom. Tom için zor bir geceydi. Tom için çok zor bir geceydi. Creo que Tom no lo sabe. Sanırım Tom bilmiyor. Tom'un bunu bildiğini sanmıyorum. Espera impaciente la llegada de su esposo. Kocasının gelmesini dört gözle bekliyor. Kocasının gelmesini bekliyor. No tuve tiempo. Zamanım yoktu. Zamanım olmadı. Nuestro gato está en la cocina. Bizim kedimiz mutfaktadır. Kedimiz mutfakta. Hicimos todo juntos. Her şeyi beraber yaptık. Her şeyi birlikte yaptık. Todos los hombres están durmiendo. Adamların hepsi uyuyor. Bütün erkekler uyuyor. ¿Qué quieres? Ne istiyorsun? Ne istiyorsun? Mary decidió no volver a verle nunca. Mary artık onu asla görmemeye karar verdi. Mary onu bir daha görmemeye karar verdi. Hay una muñeca en la caja. Kutuda oyuncak bir bebek var. Kutuda bir bebek var. Estás en mi camino. Sen benim yolumdasın. Yoluma çıkıyorsun. ¿Era tan difícil? O kadar zor muydu? O kadar zor muydu? El fútbol es un deporte. Futbol bir spordur. Futbol bir spordur. Han pasado seis meses desde que el autor murió en un accidente. Yazar bir kazada öldüğünden beri altı ay geçti. Fail bir kazada öleli altı ay oldu. Es una buena escritora. O iyi bir yazar. İyi bir yazardır. ¿De verdad quieres comerte eso? Onu yemeyi gerçekten istiyor musun? Onu gerçekten yemek istiyor musun? No hay ningún error. Hata yok. Hata falan yok. Él tiene un hermano en Tokio. Onun Tokyo'da bir erkek kardeşi var. Tokyo'da bir kardeşi var. Hoy hace un poco de frío. Bugün biraz soğuk. Bugün hava biraz soğuk. ¿Cómo se llama este restaurante? Bu restoranın adı nedir? Bu restoranın adı ne? Lo siento, pero no puedo hacerlo. Üzgünüm; ama yapamam. Üzgünüm ama bunu yapamam. ¿Cómo me encontraste? Beni nasıl buldun? Beni nasıl buldun? Fue difícil atrapar la gallina. Tavuk yakalamak zordu. Tavuğu yakalamak çok zordu. Odio a sus padres. Onun ailesinden nefret ediyorum. Ailesinden nefret ediyorum. ¿Dónde está tu hermana? Kız kardeşin nerede? Kız kardeşin nerede? Queremos que sea una sorpresa. Bunun bir sürpriz olmasını istiyoruz. Sürpriz olmasını istiyoruz. ¿Tienes un móvil? Senin cep telefonun var mı? Cep telefonun var mı? No puedo explicar eso. Onu açıklayamam. Bunu açıklayamam. Esta palabra tiene dos significados. Bu kelimenin iki anlamı var. Bu kelimenin iki anlamı var. Esto es para mi amiga. Bu benim arkadaşım için. Bu arkadaşım için. No hay aire en la Luna. Ayda hava yoktur. Ay'da hava yok. Lo que quiero no es té, sino café. İstediğim çay değil, kahve. İstediğim şey çay değil, kahve. Los pájaros vuelan distancias largas. Kuşlar uzak yerlere uçarlar. Kuşlar uzun mesafeler uçar. Voy a París. Paris'e gidiyorum. Paris'e gidiyorum. No es tan alto como su padre. O, babası kadar uzun değildir. Babası kadar uzun değil. Estoy buscando mi reloj. Saatimi arıyorum. Saatimi arıyorum. Te han encontrado. Seni buldular. Seni buldular. Tom no se acuerda nunca de mi nombre. Tom asla benim adımı hatırlamaz. Tom adımı hiç hatırlamıyor. No estamos sonriendo. Gülümsemiyoruz. Gülmüyoruz. ¿Quién sabe que Tom está aquí? Tom'un burada olduğunu kim biliyor? Tom'un burada olduğunu kim biliyor? Los llamé. Onları aradım. Onları aradım. Soy muy bajo. Ben çok kısayım. Çok kısayım. El cachorro quiere dormir. Küçük köpek uyumak istiyor. Köpek yavrusu uyumak istiyor. ¿Qué vende María? Mary ne satıyor? Maria ne satıyor? Es mi profesor. O, benim öğretmenimdir. O benim öğretmenim. ¿Por qué le has dado dinero? Neden ona para verdin? Neden ona para verdin? Me llevó tres horas escribir la carta. Mektubu yazmak üç saatimi aldı. Mektubu yazmam üç saatimi aldı. Los productos con especies transgénicas son peligrosos para la vida humana. GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir. Transgenic türleri olan ürünler insan hayatı için tehlikeli. ¿Te acuerdas de lo que dijo? Onun ne dediğini hatırlıyor musun? Ne dediğini hatırlıyor musun? Quizá Mary será asesinada. Belki Mary biri tarafından öldürülecek. Belki Mary öldürülür. El libro es chico. Kitap küçüktür. Kitap daha küçük. Todos los pasajeros murieron en el accidente. Kazada bütün yolcular öldü. Tüm yolcular kazada öldü. Yo jugué al tenis. Tenis oynadım. Ben tenis oynadım. Él me dio el número de teléfono de su oficina y su dirección. O bana ofis telefon numarasını ve adresini verdi. Bana ofisinin telefon numarasını ve adresini verdi. Llegó a tiempo a pesar de la lluvia. Yağmura rağmen zamanında vardı. Yağmura rağmen zamanında geldi. ¿Le conozco? Onu tanıyor muyum? Sizi tanıyor muyum? Él no viene aquí todos los días. O, her gün buraya gelmez. Buraya her gün gelmiyor. ¡Qué suerte tienes! Ne kadar şanslısın! Ne kadar şanslısın! Mi hijo está trabajando duro en el campo ahora mismo. Oğlum şimdi tarlada sıkı çalışıyor. Oğlum şu anda sahada çok çalışıyor. Lo hice. Onu yaptım. Yaptım. No, yo soy inglesa. Hayır, ben İngilizim. Hayır, ben İngiliz'im. Eso no es culpa mía. O, benim hatam değil. Bu benim hatam değil. El ladrón me robó el coche. Hırsız arabamı çaldı. Hırsız arabamı çaldı. Te avisaré cuando lleguemos a la estación. İstasyona geldiğimizde sana bildireceğim. İstasyona vardığımızda sana haber veririm. Yo estoy cansada. Ben yorgunum. Ben yoruldum. Quedaos en vuestros coches. Arabalarınızda kalın. Arabalarınızda kalın. Él me preguntó si me gustaban las matemáticas. Matematiği sevip sevmediğimi sordu. Matematiği sevip sevmediğimi sordu. ¿Por qué no os casasteis? Neden evlenmediniz? Neden evlenmediniz? La democracia es la dictadura de la mayoría. Demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüdür. Demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüdür. ¡Venga, que llegamos tarde! Haydi! Geç kalacağız. Hadi, geç kaldık! ¿Qué te pasó anoche? Dün gece sana ne oldu? Dün gece sana ne oldu? Empezamos a las seis. Saat altıda başladık. Altıda başlıyoruz. Me voy el domingo. Pazar günü gidiyorum. Pazar günü gidiyorum. Todos tienen miedo del tiempo. Herkes zamandan korkar. Herkes havadan korkar. La gata está bajo la silla. Kedi sandalyenin altındadır. Kedi sandalyenin altında. Tengo que usar el inglés todo el día. Bütün gün İngilizce kullanmak zorundayım. Bütün gün İngilizce'yi kullanmak zorundayım. Estoy esperando la inspiración. Ben ilham bekliyorum. İlham bekliyorum. Tom fue a Boston a estudiar música. Tom müzik öğrenimi için Boston'a gitti. Tom müzik çalışmak için Boston'a gitti. Sé que estás ocupada. Meşgul olduğunu biliyorum. Meşgul olduğunu biliyorum. Eso explica por qué la puerta estaba abierta. O, kapının niçin açık olduğunu açıklıyor. Bu kapının neden açık olduğunu açıklıyor. ¿Por qué no me despertaste? Neden beni uyandırmadın? Neden beni uyandırmadın? Te quiero más que a nada en el mundo. Seni dünyadaki her şeyden daha fazla seviyorum. Seni dünyadaki her şeyden çok seviyorum. Tom no se rio de mi broma. Tom şakama gülmedi. Tom şakama gülmedi. No dejes el trabajo a medias. İşini yarıda bırakma. İşi yarıda bırakma. Veo la BBC. BBC izlerim. BBC'yi görüyorum. Deberías llegar al colegio antes de las ocho. Sekizden önce okula varmalısın. Sekizden önce okula gitmelisin. Mensaje automático. Otomatik mesaj. Otomatik mesaj. Dan amenazó con enviar a María de vuelta al hospital psiquiátrico. Dan Linda'yı akıl hastanesine geri göndermekle tehdit etti. Dan, Maria'yı akıl hastanesine göndermekle tehdit etti. ¿Estoy gordo? Şişman mıyım ? Şişman mıyım? ¿Estás orgulloso de mí? Benimle gurur duyuyor musun? Benimle gurur duyuyor musun? No eres mi novia. Sen benim kız arkadaşım değilsin. Sen benim kız arkadaşım değilsin. Su popularidad está disminuyendo. Popüleritesi azalıyor. Popülerliği azalıyor. Él dejó de fumar hace dos años. İki yıl önce sigarayı bıraktı. Sigarayı iki yıl önce bıraktı. ¿De qué trata? O ne hakkındadır? Ne hakkında? Tengo dos cámaras. İki kameram var. İki kameram var. Él no podía correr muy rápido. O çok hızlı koşamadı. Çok hızlı koşamazdı. He estado viviendo aquí por tres años. Üç yıldır burada yaşıyorum. Üç yıldır burada yaşıyorum. ¡No me lo puedo creer! İnanamıyorum! Buna inanamıyorum! ¿Qué haremos? Ne yapacağız? Ne yapacağız? Tom pensaba que habías dicho que sí. Tom senin evet dediğini düşündü. Tom evet dediğini sanıyordu. Compró un abanico chino. Bir çin vantilatörü satın aldı. Çin yelpazesi almış. Ella enseña inglés a los estudiantes. O öğrencilere İngilizce öğretiyor. Öğrencilere İngilizce öğretiyor. Tengo dieciocho años. On sekiz yaşındayım. 18 yaşındayım. ¿Quieres ver el partido de béisbol por la tele? TV'de beyzbol oyunu izlemek ister misin? Beyzbol maçını TV'de izlemek ister misin? La casa de Tom tiene un bonito jardín. Tom'un evinin güzel bir bahçesi var. Tom'un evinin güzel bir bahçesi var. ¿Vas a la universidad? Üniversiteye gidiyor musun? Üniversiteye mi gidiyorsun? Ahora dime, ¿eres una buena persona? Şimdi söyle sen iyi biri misin? Şimdi söyle bana, sen iyi bir insan mısın? ¿Puedo llamar hoy más tarde? Bugün daha sonra arayabilir miyim? Daha sonra arasam olur mu? Odio mi trabajo. İşimden nefret ediyorum. İşimden nefret ediyorum. Debería escribir en mi diario todos los días. Her gün günlüğüme yazmalıyım. Günlüğüme her gün yazmalıyım. ¿Dónde duermo yo? Nerede uyuyorum? Ben nerede uyuyacağım? Tom no suele llegar tarde a la escuela. Tom okula nadiren geç kalır. Tom genelde okula geç kalmaz. El zorro pierde el pelo pero no las mañas. Can çıkar, huy çıkmaz. Tilki saçlarını kaybeder ama hile yapmaz. Ya es temporada de tifones. Tayfun sezonu geldi. Tayfun mevsimi geldi. No seas estúpido. Aptal olma. Aptal olma. ¿Queréis tomar una taza de café? Bir fincan kahve içmek ister misiniz? Bir fincan kahve ister misiniz? Yo visité a Dan. Ben Dan'ı ziyaret ettim. Dan'i ziyaret ettim. No sé dónde están mis llaves. Anahtarlarımın nerede olduğunu bilmiyorum. Anahtarlarım nerede bilmiyorum. Este papel es importado. Bu kağıt dışarıdan. Bu kağıt ithal. Ella encontró un hombre muerto. Kız ölü bir adam buldu O ölü bir adam buldu. Mi tío vivió en Washington durante dos años. Amcam iki yıl Vaşington'da yaşadı. Amcam iki yıl Washington'da yaşadı. No quiero hablar contigo. Seninle konuşmak istemiyorum. Seninle konuşmak istemiyorum. Si los conejos no ponen huevos, ¿por qué son el símbolo de pascua? Eğer tavşanlar yumurtlamıyorlarsa neden Paskalya'nın simgesiler? Eğer tavşanlar yumurtlamıyorsa, neden Paskalya sembolü oldular? ¿Vosotras dos estáis bien? Siz ikiniz iyi misiniz? Siz ikiniz iyi misiniz? Sus tartas son buenas. Onların kekleri iyidir. Kekleriniz çok güzel. Soy más bajo que tú. Senden daha kısayım. Senden daha kısayım. Hagan un buen uso de su tiempo. Zamanınızı iyi kullanın. Zamanınızı iyi kullanın. Iré allí aunque llueva mañana. Yarın yağmur yağsa bile, oraya gideceğim. Yarın yağmur yağsa bile oraya gideceğim. Él escribió una carta. O bir mektup yazdı. Bir mektup yazdı. He perdido mucho dinero. Çok para kaybettim. Çok para kaybettim. Un día tu sueño se hará realidad. Bir gün hayalin gerçekleşecek. Bir gün rüyan gerçek olacak. Sabes qué hacer. Sen ne yapacağını biliyorsun. Ne yapacağını biliyorsun. Tom quiere que muramos con él. Tom onunla ölmemizi istiyor. Tom onunla birlikte ölmemizi istiyor. ¿Puede ser verdad que está enfermo? Hasta olduğu doğru olabilir mi? Hasta olduğu doğru mu? Tom quiere ver a Mary otra vez. Tom Mary'yi tekrar görmek istiyor. Tom Mary'yi tekrar görmek istiyor. ¿Quién te ha dado ese paquete? O paketi sana kim verdi? Bu paketi sana kim verdi? Lo que dices es cierto. Söylediğin doğru. Söylediklerin doğru. Los dos hermanos son músicos. Her iki kardeş müzisyendir. İki kardeş de müzisyen. Deme una taza de leche, por favor. Lütfen bana bir fincan süt verin. Bir bardak süt lütfen. No te creo. Sana inanmıyorum. Sana inanmıyorum. Sentía que algo estaba a punto de pasar. Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti. Bir şeyler olmak üzereymiş gibi hissettim. Ella es la hermana de Tom. O, Tom'un kız kardeşidir. Bu Tom'un kız kardeşi. Él se fue a Austria a estudiar música. O, müzik okumak için Avusturya'ya gitti. Avusturya'ya müzik okumaya gitti. La flor no es negra. Çiçek siyah değil. Çiçek siyah değil. Pasaron diez días. On gün geçti. On gün oldu. Los dos hermanos siguen vivos. Her iki erkek kardeş hâlâ hayatta. İki kardeş hala hayatta. ¿Por qué quieres ir a Boston? Neden Boston'a gitmek istiyorsun? Neden Boston'a gitmek istiyorsun? No tenía ganas de cocinar. Canım yemek pişirmek istemedi. Canım yemek yapmak istemedi. ¿Todavía me quieres? Hâlâ beni seviyor musun? Beni hala seviyor musun? De preferencia un poco más temprano. Tercihen biraz daha erken. Daha erken tercih ederim. Tom le vendió su moto a Mary. Tom motosikletini Mary'ye sattı. Tom motosikletini Mary'ye sattı. Me gusta bostezar. Esnemeyi severim. Esnemeyi severim. Las noticias dicen que ha habido un gran terremoto en Grecia. Haber Yunanistan'da büyük bir deprem olduğunu söylüyor. Haberlere göre Yunanistan'da büyük bir deprem olmuş. De verdad que no tenemos tiempo. Gerçekten zamanımız yok. Gerçekten zamanımız yok. ¿Qué significa eso? Onun anlamı nedir? Bu da ne demek? ¿Cuál es la buena noticia? İyi haber nedir? İyi haber ne? Lo tienen todo bajo control. Onlar her şeyi kontrol altına aldı. Her şey kontrol altında. Yo voy a Kioto. Kyoto'ya giderim. Kyoto'ya gidiyorum. Eres muy dulce. Çok tatlısın. Çok tatlısın. Mi pasatiempo es hacer maquetas de aviones. Benim hobim model uçak yapmaktır. Benim hobim uçak modelleri yapmak. ¿Cuál es la verdad? Gerçek nedir? Gerçek nedir? ¿Me lo has contado todo? Bana her şeyi söyledin mi? Bana her şeyi anlattın mı? ¿Dónde está la estación de tren? Tren istasyonu nerede? Tren istasyonu nerede? No es solo un juego. O sadece bir oyun değil. Bu sadece bir oyun değil. ¿De verdad se llama Tom? Onun adı gerçekten Tom mu? Adı gerçekten Tom mu? ¿Dónde están mis guantes? Eldivenlerim nerede? Eldivenlerim nerede? El anciano vivía allí solo. Yaşlı adam orada tek başına yaşadı. Yaşlı adam orada yalnız yaşıyordu. Necesito saber que estás bien. Senin iyi olduğunu bilmem lâzım. İyi olduğunu bilmem gerek. La vida es monótona en un pueblo pequeño. Küçük bir köyde hayat monotondur. Küçük bir kasabada hayat monotondur. Toca el piano mejor que yo. Benden daha iyi piyano çalar. Piyanoyu benden daha iyi çalıyor. El hombre tiene hambre. Adam aç. Adam aç. Ayer conduje a través de vidrio, pero sólo el neumático se dañó. Dün camın üzerinden sürmüştüm, ama sadece dış lastiğim hasar gördü. Dün camdan geçtim ama sadece lastik hasar gördü. Conozco su nombre. Onun adını biliyorum. Adını biliyorum. Limpia el cañón de esta escopeta. Bu tüfeğin namlusunu temizle. Bu tüfeğin namlusunu temizle. El perro de Tom es marrón. Tom'un köpeği kahverengi. Tom'un köpeği kahverengi. Ayer nos dijo el profesor: "mañana os voy a poner un examen". Dün bize öğretmen:"yarın sınav olacaksınız" dedi. Dün profesör dedi ki, "Yarın sizi sınava sokacağım." ¿Cuál es nuestro coche? Hangisi bizim arabamız? Hangisi bizim arabamız? Tom tenía treinta años cuando murió. Tom öldüğünde otuz yaşındaydı. Tom öldüğünde 30 yaşındaydı. Llueve todo el tiempo. Her zaman yağmur yağıyor. Sürekli yağmur yağıyor. Le vi hace tres años. Ben onu üç yıl önce gördüm. Onu üç yıl önce gördüm. Yo me iré cuando ella regrese. O geri geldiğinde gideceğim. O dönünce ben giderim. Deberías ser profesor. Öğretmen olmalısın. Öğretmen olmalısın. Tengo que encontrar a Tom. Tom'u bulmalıyım. Tom'u bulmalıyım. Mi madre compró dos botellas de zumo de naranja. Annem iki şişe portakal suyu aldı. Annem iki şişe portakal suyu aldı. No era gracioso. O komik değildi. Hiç komik değildi. Mi tía habla tanto chino como inglés. Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşur. Teyzem hem Çince hem de İngilizce konuşuyor. He estado en la iglesia. Kilisedeydim. Kiliseye gittim. Ella tiene un hermano en Tokio. Onun Tokyo'da bir erkek kardeşi var. Tokyo'da bir kardeşi var. Tom se dio cuenta de que estaba equivocado. Tom hatalı olduğunu fark etti. Tom yanıldığımı anladı. Necesitamos dinero. Paraya ihtiyacımız var. Paraya ihtiyacımız var. Tom perdió todo su dinero. Tom bütün parasını kaybetti. Tom bütün parasını kaybetti. Contesta a mi pregunta. Soruma cevap ver. Soruma cevap ver. Hay un número de huevos en la caja. Kutuda çok sayıda yumurta var. Kutuda bir yumurta numarası var. Tengo una pregunta. Bir sorum var. Bir sorum var. Ella no está en su lugar. O yerinde değil. Onun yerinde değil. Dame la pelota. Bana topu ver. Topu bana ver. Este medicamento no protege contra la gripe. Bu ilaç gribe karşı korumaz. Bu ilaç grip önleyici değil. Sé que no querías que pasara esto. Bunun olmasını istemediğini biliyorum. Bunun olmasını istemediğini biliyorum. Mañana por la mañana te estaré esperando en la estación. Yarın sabah seni istasyonda bekliyor olacağım. Yarın sabah seni istasyonda bekliyor olacağım. Le dije a Tom cuál era el problema. Sorunun ne olduğunu Tom'a söyledim. Tom'a sorunun ne olduğunu söyledim. Deja que se vaya Tom. Tom'un ayrılmasına izin ver. Bırak Tom gitsin. Está escribiendo un libro. O bir kitap yazıyor. Bir kitap yazıyor. Ahí estaremos. Orada olacağız. Orada olacağız. Lo vi. Onu gördüm. Gördüm. Pensé que era tu mejor amigo. En iyi arkadaşın olduğumu düşündüm. Onun en iyi arkadaşın olduğunu sanıyordum. No quiero ir a la escuela hoy. Bugün okula gitmek istemiyorum. Bugün okula gitmek istemiyorum. No, los vegetarianos no comen ni pollo ni pescado. Hayır, vejeteryanlar tavuk ya da balık yemez. Hayır, vejetaryenler tavuk ya da balık yemezler. Estos son libros muy antiguos. Bunlar çok eski kitaplar. Bunlar çok eski kitaplar. Ya le he dado un regalo a Tom. Tom'a zaten bir hediye verdim. Tom'a zaten bir hediye verdim. ¡No hables! Konuşma! Konuşma! Tienes derecho a ser feliz. Mutlu olmaya hakkın var. Mutlu olmaya hakkın var. ¿Por dónde empezamos? Nereden başlıyoruz? Nereden başlıyoruz? Tom vino a la fiesta con Mary. Tom Mary ile partiye geldi. Tom, Mary ile partiye geldi. ¿Tom te ha devuelto tu bolígrafo? Tom sana kalemini geri verdi mi? Tom kalemini geri verdi mi? ¿Sabes cómo funciona esta máquina? Bu makineyi nasıl çalıştıracağını biliyor musun? Bu makinenin nasıl çalıştığını biliyor musun? Es fácil hablar con ella. Onunla konuşmak kolaydır. Onunla konuşmak kolay. Tom me dijo que quería dejar su trabajo. Tom bana işini bırakmak istediğini söyledi. Tom işinden ayrılmak istediğini söyledi. Estoy aquí todas las noches. Her gece buradayım. Her gece buradayım. No deberías ir. Gitmemelisin. Gitmemelisin. ¿Qué hay ahí? Oradaki nedir? Orada ne var? Ni siquiera sabía que Tom conociera a Mary. Ben bile Tom'un Mary'yi tanıdığını bilmiyordum. Tom'un Mary'i tanıdığını bile bilmiyordum. Pregúntale el camino al policía. Polise yolu sor. Polise yolu sor. Creo que esto te parecerá interesante. Sanırım bunu ilginç bulacaksın. Bence bunu ilginç bulacaksın. ¿De verdad quieres hablar de esto ahora? Bunun hakkında gerçekten şimdi konuşmak istiyor musun? Bunu şimdi mi konuşmak istiyorsun? ¿De verdad es eso lo que queréis decir? Gerçekten bunu mu demek istiyorsunuz? Gerçekten bunu mu söylemek istiyorsunuz? Lo siento, pero no te puedes casar con Susan. Üzgünüm fakat Susan'la evlenemezsin. Üzgünüm ama Susan'la evlenemezsin. Tom quería que su hijo viviera en Boston. Tom, oğlunun Boston'da yaşamasını istedi. Tom oğlunun Boston'da yaşamasını istedi. ¿Qué vio Galileo? Galileo ne gördü? Galileo ne gördü? ¿De quién es esa cama? O kimin yatağı? Kimin yatağı bu? Este diamante cuesta una fortuna. Bu elmas servet tutar. Bu elmas bir servet değerinde. Mi traje es gris. Benim takım gridir. Takım elbisem gri. Admitimos que estábamos equivocados. Yanıldığımızı itiraf ettik. Yanıldığımızı kabul ettik. No sé nada de eso. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Él buscó la llave. O anahtarı aradı. Anahtarı arıyordu. ¿Qué tipo de ropa pongo en la maleta? Çantama hangi tür kıyafet koyayım? Çantaya ne tür kıyafetler koyayım? Creo que lo que dices es cierto. Sanırım söylediğin doğru. Bence söylediklerin doğru. ¿Él sabe hablar inglés? O, İngilizce konuşabilir mi? İngilizce konuşabiliyor mu? Tom cría caballos árabes. Tom Arap atları yetiştirir. Tom Arap atları yetiştiriyor. Tu hermano está muy enojado. Erkek kardeşin çok kızgın. Kardeşin çok kızgın. Tom sabía algo. Tom bir şey biliyordu. Tom bir şeyler biliyordu. Quiero beberlo. Onu içmek istiyorum. İçmek istiyorum. Tom puede entender perfectamente bien. Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor. Tom çok iyi anlar. Conozco a tu padre. Ben senin babanı biliyorum. Babanı tanıyorum. Tom vive en Boston. Tom Bostonda yaşıyor. Tom Boston'da yaşıyor. ¿Y su hijo conduce? Ve oğlunuz araba sürüyor mu? Oğlunuz mu kullanıyor? Mi hermano usa esta bicicleta. Erkek kardeşim bu bisikleti kullanır. Kardeşim bu bisikleti kullanıyor. Prefiero bañarme por la mañana. Ben sabah banyo yapmayı tercih ederim. Sabah duş almayı tercih ederim. Es mi amigo. O benim arkadaşım. O benim arkadaşım. Deberías dejar de leer novelas románticas. Aşk romanları okumayı durdurmalısın. Aşk romanlarını okumayı bırakmalısın. Nací en mil novecientos ochenta y ocho en York. 1988'de York'ta doğdum. 1.98'de York'ta doğdum. Él lo cortó con el cuchillo que recibió como regalo de su hermano. Onu, kardeşinden hediye olarak aldığı bıçakla kesti. Kardeşinin hediyesi olarak aldığı bıçakla onu kesti. Estoy en contra de la guerra. Savaşa karşıyım. Savaşa karşıyım. ¿Hablas sueco? İsveçce konuşur musun? İsveççe biliyor musun? No creo que Tom esté en Boston el verano que viene. Tom'un gelecek yaz Boston'da olacağını sanmıyorum. Tom'un gelecek yaz Boston'da olacağını sanmıyorum. Mi tío me ha dado un libro. Amcam bana bir kitap verdi. Amcam bana bir kitap verdi. ¿Cómo está mi padre? Babam nasıl? Babam nasıl? Tom intentó solucionar el problema. Tom sorunu çözmeye çalıştı. Tom sorunu çözmeye çalıştı. ¿Pensáis que soy guapa? Benim güzel olduğumu düşünüyor musunuz? Sizce güzel miyim? Todo el mundo habla una lengua. Herkes bir dil konuşur. Herkes bir dil konuşuyor. Tom no quiso rendirse. Tom vazgeçmeyi reddetti. Tom teslim olmak istemedi. En este momento estoy hablando con ellos. Şu anda onlarla konuşuyorum. Şu an onlarla konuşuyorum. No puedo decirte lo que hicimos anoche. Dün gece ne yaptığımızı sana söyleyemem. Dün gece ne yaptığımızı sana söyleyemem. Hoy no vamos a necesitar tu ayuda. Bugün yardımına ihtiyacımız olmayacak. Bugün yardımına ihtiyacımız olmayacak. Sé cuál es el rango del soldado. Askerin rütbesini biliyorum. Askerin rütbesini biliyorum. La cena estaba deliciosa. Akşam yemeği harikaydı. Yemek çok lezzetliydi. El fuerte viento indica que se acerca una tormenta. Güçlü rüzgar yaklaşan fırtınanın habercisidir. Şiddetli rüzgar fırtınanın yaklaştığını gösteriyor. Tom fue al médico. Tom bir doktora gitti. Tom doktora gitti. Tiene una familia grande. Onun büyük bir ailesi vardır. Büyük bir ailesi var. Todavía es posible. Bu hâlâ mümkün. Bu hala mümkün. ¿Todos están esperando? Herkes bekliyor mu? Herkes bekliyor mu? ¿Te acuerdas de su nombre? Onun adını hatırlayabiliyor musun? Adını hatırlıyor musun? ¿Cuál es tu tipo de chocolate preferido? Favori çikolata türün nedir? En sevdiğin çikolata hangisi? Es una sorpresa. Bu bir sürpriz. Bu bir sürpriz. Ella trabaja en un banco. O bir bankada çalışıyor. Bankada çalışıyor. Su esposa se puso como loca al escuchar de su abrupta muerte. Karısı onun ani ölümünü duyunca deliye döndü. Karısı onun ani ölümünü duyunca çılgına döndü. El hombre está aquí. Adam burada. Adam burada. Fui al cine con mi hermano. Erkek kardeşimle sinemaya gittim. Kardeşimle sinemaya gittik. Te esperaremos Tom y yo. Tom ve ben sizi bekleyeceğiz. Tom ve ben seni bekleyeceğiz. Soy húngaro. Ben Macar'ım. Ben Macarım. El que no comete ningún error es el que no hace nada. Hiç hata yapmayan biri hiçbir şey yapmayan biridir. Hata yapmayan, hiçbir şey yapmayandır. Soy demasiado vieja para esto. Bunun için çok yaşlıyım. Bunun için çok yaşlıyım. No sale agua de la ducha. Duştan su akmıyor. Duştan su gelmiyor. ¿Es una buena noticia? Bu iyi haber mi? Bu iyi bir haber mi? No pudo ir a la fiesta porque estaba enfermo. Parti'ye gidemedi çünkü hastaydı. Hasta olduğu için partiye gidemedi. Jane también juega al tenis. Jane de tenis oynuyor. Jane de tenis oynuyor. Shinya se casó con una chica bonita. Shinya güzel bir kız ile evlendi. Shinya güzel bir kızla evlendi. Es diferente. Bu farklı. Bu farklı. Nosotros vemos televisión todos los días. Biz her gün TV izleriz. Biz her gün televizyon izliyoruz. Nadie quiere parecer idiota. Kimse aptal gibi görünmek istemez. Kimse aptal gibi görünmek istemez. He dejado de fumar de una vez por todas. İlk ve son defa sigarayı bıraktım. Bir kez olsun sigarayı bıraktım. ¿Has enseñado francés a alguien alguna vez? Birine hiç Fransızca öğrettin mi? Hiç birine Fransızca öğrettin mi? ¿Por qué no te gusto? Neden benden hoşlanmıyor? Neden benden hoşlanmıyorsun? Iré pase lo que pase. Ne olursa olsun, gideceğim. Ne olursa olsun geleceğim. Te quiero mucho, pero mucho mucho. Seni çok, ama çok seviyorum. Seni çok ama çok seviyorum. Yuko nunca ha hablado con un extranjero. Yuko bir yabancı ile asla konuşmadı. Yuko bir yabancıyla hiç konuşmadı. Tom nos lo contó todo. Tom bize her şeyi anlattı. Tom bize her şeyi anlattı. El bebé que está en la cuna es muy rico. Beşikteki bebek çok şirindir. Beşikteki bebek çok zengin. Ha llegado el verano. Yaz geldi. Yaz geldi. Escribió un libro acerca de China. O Çin hakkında bir kitap yazdı. Çin hakkında bir kitap yazdı. Éste es el pueblo en el que nació mi padre. Bu, babamın doğduğu köydür. Burası babamın doğduğu kasaba. La corbata es muy cara. Kravat çok pahalı. Kravat çok pahalı. ¿Esta es la mujer de Tom? Bu Tom'un eşi mi? Bu Tom'un karısı mı? Tengo un trabajo. Bir işim var. Bir işim var. Tom sigue al teléfono. Tom hâlâ telefonda. Tom hala telefonda. No es algo bueno. Bu iyi bir şey değil. Bu iyi bir şey değil. De verdad que está ahí. Gerçekten orada. Gerçekten orada. Tienes que responder a estas preguntas. Bu soruları cevaplamalısın. Bu sorulara cevap vermelisin. ¿Dónde está tu familia? Ailen nerede? Ailen nerede? Nunca se olvida de llamar a su madre por su cumpleaños. O, doğum gününde annesini aramayı asla unutmaz. Doğum gününde annesini aramayı asla unutmaz. ¿Hay algo que podamos hacer? Yapabileceğimiz herhangi bir şey var mı? Yapabileceğimiz bir şey var mı? Deberías haber escuchado el consejo de Tom. Tom'un tavsiyesini dinlemeliydin. Tom'un tavsiyesini dinlemeliydin. Tom quiere que Mary sea feliz. Tom Mary'nin mutlu olmasını istiyor. Tom, Mary'nin mutlu olmasını istiyor. ¿Sabe quién lo hizo? Onu kimin yaptığını biliyor musun? Kimin yaptığını biliyor musunuz? No sabe hacer nada más que hablar. Konuşmaktan başka bir şey bilmiyor. Konuşmaktan başka bir şey bilmiyor. Él volverá mañana. Yarın geri dönecek. Yarın geri gelecek. Volveré a Boston. Boston'a geri döneceğim. Boston'a geri dönüyorum. Están corriendo descalzas. Onlar ayakkabısız koşuyorlar. Yalınayak koşuyorlar. Todavía estaba lloviendo. Hâlâ yağmur yağıyordu. Hala yağmur yağıyordu. ¿Cuándo puedo llamarte? Seni ne zaman arayabilirim? Seni ne zaman arayabilirim? ¿Estás ocupado el domingo por la tarde? Pazar öğleden sonra meşgul müsün? Pazar öğleden sonra işin var mı? Tom lloró toda la noche. Tom, bütün gece ağladı. Tom bütün gece ağladı. Tom me ayudó bastante. Tom bana yeterince yardım etti. Tom bana çok yardımcı oldu. No confiaste en mí. Bana güvenmedin. Bana güvenmedin. "¿Harás los deberes después de cenar?" "Sí." "Akşam yemeğinden sonra ders çalışacak mısın?" "Evet, çalışacağım." "Yemekten sonra ödevlerini yapacak mısın?" "Evet." Debo estar con mi familia. Ailemle olmalıyım. Ailemin yanında olmalıyım. ¡Dios me perdone! Allah'ım affet beni! Tanrı beni affetsin! Él vende whisky. O viski satıyor. O viski satıyor. Los niños pequeños no conocen muchas palabras. Çok küçük çocuklar çok kelime bilmezler. Küçük çocuklar çok fazla kelime bilmezler. He oído que Tom sabe hacerlo. Tom'un onu yapabildiğini duydum. Tom'un bunu bildiğini duydum. Me tengo que ir a la cama. Ben yatmaya gitmeliyim. Yatmam lazım. Tom es tu padre. Tom senin baban. Tom senin baban. Este gato es blanco. Bu kedi beyazdır. Bu kedi beyaz. Son vecinos. Onlar komşular. Onlar komşu. Tom y Mary solo estuvieron casados unos meses. Tom ve Mary sadece birkaç aylık evliydiler. Tom ve Mary sadece birkaç ay evli kaldılar. Tenemos dos hijos. İki çocuğumuz var. İki çocuğumuz var. Hasta entonces no había visto nunca ese tipo de pez. O zaman kadar o tür bir balık hiç görmemiştim. O zamana kadar böyle bir balık görmemiştim. Cinco más siete son doce. Beş artı yedi, on iki eder. 5 artı 7 eşittir 12. Francamente hablando, está equivocado. Açık konuşmak gerekirse, o hatalı. Dürüst olmak gerekirse, yanılıyorsunuz. Yo era feliz entonces. Ben o zaman mutluydum. O zamanlar mutluydum. ¿Hablas chino? Çince konuşur musun? Çince biliyor musun? ¿Es necesario que corra tan rápido? Onun o kadar hızlı koşması gerekiyor mu? Bu kadar hızlı koşmam şart mı? Es muy pronto. Çok erken. Daha çok erken. La cabaña fue rota a pedazos por la tormenta. Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı. Kulübe fırtına yüzünden parçalandı. Ella es francesa. O Fransız. O Fransız. Enséñame cómo se hace. Onun nasıl yapıldığını bana öğret. Nasıl yapıldığını göster bana. Yo puedo ser bueno. İyi olabilirim. Ben iyi olabilirim. ¿Te gusta la comida china? Çin yemeğini sever misin? Çin yemeği sever misin? No esperaba que Tom estuviera ahí. Tom'un orada olmasını beklemiyordum. Tom'un orada olmasını beklemiyordum. El italiano es mi lengua materna. İtalyanca benim ana dilimdir. İtalyanca benim ana dilim. Va a trabajar a su oficina en bus. Ofise otobüsle gider. Ofisine otobüsle gidiyor. Tom habló con Mary. Tom, Mary ile konuştu. Tom, Mary ile konuştu. En la biblioteca hay muchos libros. Kütüphanede çok kitap var. Kütüphanede bir sürü kitap var. ¿Vas a visitar otros países? Diğer ülkeleri ziyaret edecek misin? Başka ülkelere mi gideceksin? Puedo ir a donde tú quieras. Sevdiğin herhangi bir yere gidebilirim. İstediğin yere gidebilirim. No necesito dinero. Paraya ihtiyacım yok. Paraya ihtiyacım yok. Cantó bastante bien. Oldukça güzel şarkı söyledi. Çok güzel şarkı söyledi. ¿Es ese Tom? O Tom mu? Bu Tom mu? David está en casa. David evde. David evde. Tu hermano dijo que ibas a París. Erkek kardeşin Paris'e gittiğini söyledi. Kardeşin Paris'e gideceğini söyledi. Tom está muy interesado en aprender francés. Tom Fransızca öğrenmeyle çok ilgileniyor. Tom Fransızca öğrenmekle çok ilgileniyor. No voy a añadirte a mi lista de amigos. Seni arkadaş listeme eklemiyorum. Seni arkadaş listeme eklemeyeceğim. Quiero jugar. Oynamak istiyorum. Oynamak istiyorum. Es culpa mía, no tuya. O benim hatam, senin değil. Bu benim hatam, senin değil. Tengo que decírselo a Tom. Tom'a söylemeliyim. Tom'a söylemeliyim. Me pregunto si estará casada. Onun evli olup olmadığını merak ediyorum. Acaba evli mi? Hay 300 millas de aquí a Boston. Buradan Boston'a 300 mil. Boston'dan 300 mil uzakta. ¿Sabes dónde vive? Onun nerede yaşadığını biliyor musun? Nerede yaşadığını biliyor musun? ¿Puedo hablar con el Sr. Brown? Bay Brown ile konuşabilir miyim? Bay Brown'la konuşabilir miyim? Tom puede tocar la armónica y la guitarra al mismo tiempo. Tom, armonika ve gitarı aynı anda çalabilir. Tom aynı anda hem mızıka hem de gitar çalabilir. No quiero hacer nada. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Estoy buscando mi cámara. Kameramı arıyorum. Kameramı arıyorum. Sabes que te quiero, ¿verdad? Onlar hiç kimseyi görmediklerini söylediler. Seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi? Estamos trabajando juntos. Beraber çalışıyoruz. Birlikte çalışıyoruz. No hables de Tom. Tom hakkında konuşma. Tom hakkında konuşma. ¡No podéis dormir en mi cama! Benim yatağımda uyuyamazsınız! Benim yatağımda yatamazsınız! ¿Mañana qué va a pasar? Yarın ne olacak? Yarın ne olacak? ¿Qué has visto? Ne gördün? Ne gördün? ¿Te levantas a las seis? Saat altıda kalkar mısın? Saat 6'da kalkıyor musun? Yo no hago eso. Onu yapmıyorum. Ben öyle bir şey yapmam. Se casaron hace poco. Onlar kısa süre önce evlendiler. Daha yeni evlendiler. ¿Qué le quieres dar a Tom? Tom'a ne vermek istiyorsun? Tom'a ne vermek istiyorsun? ¿Por qué quiere comprar este libro? Neden bu kitabı satın almak istiyorsunuz? Neden bu kitabı almak istiyorsunuz? Ella me dijo que conocía a mi hermano. O, bana erkek kardeşimi tanıdığını söyledi. Bana kardeşimi tanıdığını söyledi. Estoy esperando un tren. Bir tren bekliyorum. Bir tren bekliyorum. Aún no he desayunado. Henüz sabah kahvaltısı yemedim. Daha kahvaltı yapmadım. Tom no es tan viejo como tú. Tom senin kadar yaşlı değildir. Tom senin kadar yaşlı değil. Déjame pensar un minuto. Bir dakika düşüneyim. Bir dakika düşüneyim. Estoy en Tel Aviv. Tel Aviv'deyim. Tel Aviv'deyim. ¿A quién amas? Kimi seviyorsun? Kimi seviyorsun? No eres bienvenido aquí. Burada istenmiyorsun. Burada istenmiyorsun. Puedo enseñar inglés. İngilizce öğretebilirim. İngilizce öğretebilirim. «Tom, ¿qué estás haciendo?» «Nada.» "Tom, ne yapıyorsun?" "Hiçbir şey." "Tom, ne yapıyorsun?" "Hiçbir şey." Quienquiera que lo quiera puede llevárselo. İsteyen onu alabilir. Kim istiyorsa alsın. Ella tiene una familia grande. Onun büyük bir ailesi var. Onun büyük bir ailesi var. ¿Crees que todavía mira mis fotos? Sence o hala benim resimlerime bakıyor mudur? Sence hala fotoğraflarıma mı bakıyor? ¿Cuál es tu deporte de verano favorito? Favori yaz sporun nedir? En sevdiğin yaz sporu hangisi? «Mamá, ¿puedo ver la tele?» «No, no puedes, Tom.» «Papá, ¿puedo ver la tele?» "Anne, TV izleyebilir miyim?" "Hayır, izleyemezsin Tom." "Baba, TV izleyebilir miyim?" "Anne, televizyon izleyebilir miyim?" "Hayır, göremezsin Tom." "Baba, televizyon izleyebilir miyim?" No soy el novio de Mary. Ben Mary'nin erkek arkadaşı değilim. Mary'nin erkek arkadaşı değilim. Yo estoy listo, ¿y usted? Ben hazırım, ya siz? Ben hazırım. Ya siz? ¿Qué película has visto? Hangi filmi izledin? Hangi filmi izledin? ¡Tengo ganas de hablar italiano! Canım İtalyanca konuşmak istiyor! Canım İtalyanca konuşmak istiyor! ¿Esa cosa es tuya? O şey senin mi? Bu şey senin mi? Tom no pudo encontrar a nadie que lo ayudara. Tom kendisine yardım edecek birini bulamadı. Tom ona yardım edecek birini bulamadı. No tengo ni pizca de miedo. Hiç korkmuyorum. Hiçbir şeyden korkmuyorum. Tom le va a escribir una carta a Mary. Tom Mary'ye bir mektup yazacak. Tom, Mary'e mektup yazacak. Él se marchó al día siguiente. Ertesi gün o gitti. Ertesi gün gitti. ¿Estás hablando conmigo? Benimle konuşuyor musun? Benimle mi konuşuyorsun? Voy directo a casa después del trabajo. İşten sonra direkt eve giderim. İşten sonra doğruca eve gidiyorum. Éste es el hospital en el que nací. Burası benim doğduğum hastane. Burası doğduğum hastane. ¿Por qué no haces lo que te he dicho? Neden dediğimi yapmıyorsun? Neden dediğimi yapmıyorsun? Los días felices pasan rápido. Mutlu günler çabuk geçer. Mutlu günler çabuk geçer. Tom quiere ser piloto. Tom bir pilot olmak istiyor. Tom pilot olmak istiyor. No quiero volver a la cárcel. Hapishaneye dönmek istemiyorum. Hapse geri dönmek istemiyorum. Le contaste a Mary la historia completa. Sen Mary'ye bütün hikayeyi anlattın. Mary'ye tüm hikayeyi anlattın. Algunos niños están nadando en el río. Bazı çocuklar nehirde yüzüyor. Bazı çocuklar nehirde yüzüyor. Si quieres puedes ir. Eğer istersen oraya gidebilirsin. İstersen gidebilirsin. Se casó con un músico. O, bir müzisyenle evlendi. Bir müzisyenle evlendi. Tiene cerca del tamaño de un huevo. O, yaklaşık bir yumurta büyüklüğündedir. Neredeyse bir yumurta büyüklüğünde. Todo fue culpa mía. Hepsi benim hatamdı. Hepsi benim suçumdu. Conozco a aquellas chicas. Şu kızları tanıyorum. O kızları tanıyorum. Ayer me llevó al parque. Dün beni parka götürdü. Dün beni parka götürdü. Tom vivía solo con su perro. Tom köpeği ile yalnız yaşadı. Tom köpeğiyle yalnız yaşıyordu. Mi gato y mi perro conviven bien. Kedim ve köpeğim iyi geçinirler. Kedim ve köpeğim iyi geçiniyor. ¡Trae aquí a Tomás! Tom'u aşağıya getir. Tomás'ı buraya getir! Soy amado por mis padres. Ben, annem ve babam tarafından sevilirim. Ailem tarafından seviliyorum. Quiero un informe completo antes de las dos y media. 2.30'dan önce tam rapor istiyorum. 2:30'dan önce tam bir rapor istiyorum. Su amigo es cantante. Onun arkadaşı bir şarkıcıdır. Arkadaşı şarkıcıymış. Su discurso duró tanto que algunas personas empezaron a quedarse dormidas. Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı. Konuşması o kadar uzun sürdü ki bazı insanlar uykuya dalmaya başladı. Las estrellas brillaban en el cielo. Yıldızlar gökyüzünde parladı. Yıldızlar gökyüzünde parlıyordu. Devuélveselo. Onu ona geri ver. Ona geri ver. No estoy demasiado cansado. Çok yorgun değilim. Çok yorgun değilim. Por favor, responde en francés. Lütfen Fransızca cevap ver. Lütfen Fransızca cevap ver. Tom está en el autobús que va a la ciudad. Tom şehre giden otobüste. Tom şehre giden otobüste. Por favor, no pares. Lütfen durma. Lütfen durma. ¿Yo le tengo miedo a la muerte? Ben ölümden korkuyor muyum? Ben ölmekten korkuyor muyum? Una semana tiene siete días. Bir hafta yedi gündür. Bir hafta yedi gün eder. Siempre me levanto pronto. Ben her zaman erken kalkarım. Her zaman erken kalkarım. ¿Lo has oído? Onu duydun mu? Duydun mu? Tom no quería trabajar en Boston. Tom Boston'da çalışmak istemedi. Tom Boston'da çalışmak istemiyordu. Mi padre está enfadado conmigo. Babam bana kızgın. Babam bana kızgın. Él viene de París. Paris'ten geliyor. Paris'ten geliyor. ¿Qué está intentando decir Tom? Tom ne söylemeye çalışıyor? Tom ne söylemeye çalışıyor? Quiero regresar. Dönmek istiyorum. Geri dönmek istiyorum. Tom no es creyente. Tom inançlı değildir. Tom inançlı biri değil. Tom no sabía nada de él. Tom onun hakkında bir şey bilmiyordu. Tom'un ondan haberi yoktu. No tenemos que hablar de esto ahora. Bunun hakkında şimdi konuşmamız gerekmiyor. Bunu şimdi konuşmak zorunda değiliz. No le hables de la fiesta a Tom. Tom'a partiden bahsetme. Tom'a partiden bahsetme. Tom le preguntó a su padre si podía ir al cine. Tom babasına sinemaya gidip gidemeyeceğini sordu. Tom babasına sinemaya gidebilir mi diye sordu. Susan no fuma nunca. Susan hiç sigara içmez. Susan sigara içmez. Tom no puede decirme qué hacer. Tom bana ne yapacağımı söyleyemez. Tom bana ne yapacağımı söyleyemez. ¿A qué distancia está el aeropuerto? Havaalanı ne kadar uzak? Havaalanı ne kadar uzakta? ¿Qué haces esta tarde? Bu akşam ne yapıyorsun? Öğleden sonra ne yapıyorsun? Vuelve a la cama. Yatağa geri dön. Yatağına dön. Nací en 1982. Ben 1982'de doğdum. 1982'de doğdum. Tom es un padre terrible. Tom çok kötü bir baba. Tom berbat bir baba. Esto no fue culpa de Tom. Bu, Tom'un hatası değildi. Bu Tom'un suçu değildi. Estamos en China. Çin'deyiz. Çin'deyiz. Me llamo Tom. Benim adım Tom. Adım Tom. No he comido nada en los últimos tres días. Son üç gündür bir şey yemedim. Son üç gündür hiçbir şey yemedim. Sí, podemos ir. Evet, gidebiliriz. Evet, gidebiliriz. Ese hombre le vendió el alma al diablo. Şu adam ruhunu şeytana sattı. O adam ruhunu şeytana sattı. ¿Dónde está mi cerveza? Benim biram nerede? Biram nerede? Estoy preparando la comida. Yemek pişiriyorum. Yemek hazırlıyorum. No puedo leer el texto en árabe. Arapça yazı okuyamam Arapça metni okuyamıyorum. Solo tengo una pregunta para usted. Sizin için sadece bir sorum var. Sana sadece bir sorum var. No puedo volver a prisión. Hapise geri dönemem. Hapse geri dönemem. Todos en mi familia son felices. Ailemdeki herkes mutlu. Ailemdeki herkes mutlu. ¿Vais a venir conmigo? Benimle gelecek misiniz? Benimle gelecek misiniz? Tom me hizo esto. Tom bunu benim için yaptı. Bunu bana Tom yaptı. Tom no necesita saber los detalles. Tom'un detayları bilmesi gerekmez. Tom'un detayları bilmesine gerek yok. Ella ha estado triste desde que murió su gato. Kedisi öldüğünden beri mutsuz. Kedisi öldüğünden beri üzgün. Es demasiado caro. O çok pahalı. Çok pahalı. Jack sabe hablar francés. Jack Fransızca konuşabilir. Jack Fransızca konuşabiliyor. Él escribió tres libros en tres años. Üç yılda üç kitap yazdı. Üç yılda üç kitap yazdı. Nadie llamó a Tom. Kimse Tom'u aramadı. Kimse Tom'u aramadı. La caja está casi vacía. Kutu neredeyse boş. Kutu neredeyse boş. ¿Esto es bueno? Bu iyi mi? Bu iyi mi? Mi alemán no es lo suficientemente bueno. Almancam yeterince iyi değil. Almancam yeterince iyi değil. Vendré a veros uno de estos días. Bu günlerde sizi görmeye geleceğim. Bir gün seni görmeye geleceğim. Puedes quedarte aquí tanto tiempo como quieras. Burada istediğin kadar kalabilirsin. Burada istediğin kadar kalabilirsin. Ahora Emily está ocupada. Emily şu an meşgul. Emily şu an meşgul. Quiero ver la película. Filmi görmek istiyorum. Filmi izlemek istiyorum. Pensaré algo. Bir şey düşüneceğim. Bir şeyler düşüneceğim. Espera, hay más. Bekle, daha fazlası var. Bekle, dahası da var. El chicle perdió el sabor. Sakızın tadı kaçtı. Sakızın tadı kaçtı. Estaba solo en la casa. Evde yalnızdı. Evde yalnızdım. Tom se conoce bien Boston. Tom Boston'u iyi bilir. Tom Boston'u iyi tanır. Yo estaba seguro de que vendrías con nosotros. Bizimle geleceğinden emindim. Bizimle geleceğinden emindim. Fuimos a Hakone en coche el domingo pasado. Geçen Pazar arabayla Hakone'ye gittik. Geçen pazar Hakone'ye arabayla gittik. ¿Por qué se te hace tan difícil decirle que le quieres? Ona onu sevdiğini söylemek sana neden bu kadar zor geliyor? Neden ona onu sevdiğini söylemek bu kadar zor? No tengo tiempo para esto. Buna vaktim yok. Bunun için zamanım yok. Soy de Dinamarca. Danimarkalıyım. Danimarkalıyım. ¿Cuánto se tarda en ir de aquí a vuestra casa? Buradan evinize gitmek ne kadar sürer? Buradan evinize gitmek ne kadar sürer? Son huevos. Onlar yumurta. Yumurtalar. ¿Qué vas a hacer con eso? Onunla ne yapacaksın? Onunla ne yapacaksın? Me gusta esta escuela. Bu okulu severim. Bu okulu seviyorum. Tú y yo somos viejos amigos. Sen ve ben eski arkadaşız. Sen ve ben eski dostuz. Ponte en mi lugar. Kendini benim yerime koy. Kendini benim yerime koy. Nunca llega tarde a la escuela. O, asla okula geç kalmaz. Okula hiç geç kalmaz. No puede pararme. O, beni durduramaz. Beni durduramazsınız. Me duele el corazón. Kalbim acılıdır. Kalbim acıyor. Voy a necesitarte más tarde. Sana sonra ihtiyacım olacak. Sana daha sonra ihtiyacım olacak. He perdido la llave. Anahtarı kaybettim. Anahtarımı kaybettim. Ahora no tengo tiempo. Şimdi zamanım yok. Şu an vaktim yok. Tom y yo caminamos juntos. Tom ve ben birlikte yürüdük. Tom ve ben birlikte yürüdük. Terminará pronto. O yakında bitecek. Yakında bitecek. Ya no quiero verlo. Artık onu görmek istemiyorum. Artık onu görmek istemiyorum. ¿Dónde sacaste estas fotos? Bu fotoğrafları nerede çektin? Bu fotoğrafları nereden buldun? No sé si él vendrá. Geleceğini bilmiyorum Gelir mi bilmiyorum. ¿A qué hora abre el banco? Banka saat kaçta açılıyor? Banka ne zaman açılıyor? No hay otro país en el mundo donde los terremotos son tan frecuentes como en Japón. Dünyada, depremlerin Japonya'daki kadar sık olduğu başka bir ülke yoktur. Dünyada depremlerin Japonya'da olduğu kadar sık olduğu başka bir ülke yok. No quiero que hagas eso, Tom. Bunu yapmanı istemiyorum, Tom. Bunu yapmanı istemiyorum Tom. Cuando alguien muere, el cuerpo instantáneamente pierde exactamente 21 gramos. Birisi öldüğünde, anında bedeninden tam olarak 21 gram kadar yük gider. Biri öldüğünde vücut anında 21 gram kaybeder. Ojalá hubiera sabido que Tom sabía hablar francés. Keşke Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilseydim. Keşke Tom'un Fransızca bildiğini bilseydim. ¿Eres chino? Sen Çinli misin? Çinli misin? Estaba en casa. Evdeydim. Evdeydim. No puedo hacer que se quede. Onu kaldıramıyorum. Onu burada tutamam. Almorcé. Öğle yemeğini yedim. Öğle yemeği yedim. Tráemelo. Onu bana getir. Onu bana getir. Esta es mi amiga Raquel. Fuimos juntos a la escuela. Bu, arkadaşım Rachel. Biz birlikte okula gittik. Bu arkadaşım Raquel. Tom se bebió un vaso de leche. Tom bir bardak süt içti. Tom bir bardak süt içti. Henry quiere verte. Henry seni görmek istiyor. Henry seni görmek istiyor. Ella ha perdido toda esperanza. O tüm umudunu kaybetti. Bütün umutlarını kaybetti. Tom estaba desarmado. Tom silahsızdı. Tom silahsızdı. Mi papá es viejo pero no es anticuado, él viste a la moda. Babam yaşlıdır ama demode değildir, modaya uygun giyinir. Babam yaşlı ama eski kafalı değil. Modaya uygun giyiniyor. Si lo quieres, es tuyo. Eğer istersen bu senindir. Eğer istiyorsan, senindir. Revolvió la habitación buscando las llaves perdidas. Kayıp anahtarları ararken odayı dağıttı. Kayıp anahtarları bulmak için odayı karıştırdı. ¿Qué dicen los periódicos? Gazeteler ne diyor? Gazeteler ne diyor? ¿Dónde está la estación de tren más cercana? En yakın tren istasyonu nerede? En yakın tren istasyonu nerede? Me gusta este color. Bu rengi seviyorum. Bu rengi sevdim. Le rompí el corazón y la hice llorar. Onun kalbini kırdım ve onu ağlattım. Kalbini kırdım ve onu ağlattım. Todos nosotros somos felices. Hepimiz mutluyuz. Hepimiz mutluyuz. No lo hará. O onu yapmayacak. Öyle bir şey olmayacak. Me muero. Ölüyorum. Ölüyorum. Nada es tan duro como un diamante. Hiçbir şey elmas kadar sert değildir. Hiçbir şey elmas kadar sert değildir. Siéntate, Kate. Otur, Kate. Otur Kate. ¿Estaba en Berlín? Berlin'de miydim? Berlin'de miydi? ¿Me has echado de menos? Beni özledin mi? Beni özledin mi? Era una flor preciosa. O, çok güzel bir çiçekti. Çok güzel bir çiçekti. Confía en mí. Bana güven. Güven bana. ¡Hola! ¿Cómo estás? Merhaba! Nasılsın? Merhaba, nasılsın? Ella le preguntó dónde estaba Jessie. O, ona Jessie'nin nerede olduğunu sordu. Jessie'nin nerede olduğunu sordu. Fue a Boston en coche. O, araba ile Boston'a gitti. Boston'a arabayla gitti. ¿Dónde viste a esa mujer? O kadını nerede gördün? O kadını nerede gördün? Mira a Tom. Tom'a bak. Tom'a bak. Casi nunca se rinde. O nadiren vazgeçer. Neredeyse hiç vazgeçmiyor. Estoy aquí sentado con Tom. Burada Tom'la oturuyorum. Tom'un yanında oturuyorum. Quiero devolver estos pantalones porque me quedaban demasiado grandes. Bu pantolonu iade etmek istiyorum çünkü pantolon bana büyük geldi. Pantolonum çok büyük olduğu için bu pantolonu iade etmek istiyorum. Mi llave, por favor. Oda anahtarım, lütfen. Anahtarım, lütfen. Estuve una semana sin comer. Bir hafta için yemeksiz gittim. Bir haftadır bir şey yemedim. ¿Cuándo puedo volver a verte? Seni tekrar ne zaman görebilirim? Seni bir daha ne zaman görebilirim? Él fue a América para estudiar la literatura americana. Amerika'ya Amerikan edebiyatı okumaya gitti. Amerikan edebiyatı okumak için Amerika'ya gitti. Empezó a llover poco después. Kısa süre sonra yağmur yağmaya başladı. Kısa süre sonra yağmur yağmaya başladı. Ese joven es nuestro profesor. O genç adam bizim öğretmenimizdir. Bu genç adam bizim öğretmenimiz. Creo que no tenemos nada que perder. Sanırım kaybedecek bir şeyimiz yok. Kaybedecek bir şeyimiz olduğunu sanmıyorum. Me gustan los trenes. Trenleri severim. Trenleri severim. Ahora están corriendo. Şimdi koşuyorlar. Şimdi kaçıyorlar. «¿Hacéis algo después de la escuela?» «No, la verdad es que no, ¿por qué?» «¿Quieres hacer algo conmigo?» "Okuldan sonra bir şey yapıyor musunuz?" "Hayır, gerçekten değil. Neden?" "Benimle bir şey yapmak ister misin?" "Okuldan sonra bir şey mi yapıyorsunuz?" "Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, neden?" Tom no tenía intención de volver a ver a Mary. Tom'un asla Mary'yi tekrar görmeye niyeti yoktu. Tom'un Mary'i bir daha görmek gibi bir niyeti yoktu. En primavera del año pasado fui a clases de cocina y aprendí a hornear pan. Geçen yıl ilkbaharda aşçılık kursuna gittim ve ekmek pişirmeyi öğrendim. Geçen yılın baharında aşçılık kursuna gittim ve ekmek pişirmeyi öğrendim. Tom habla a menudo con Mary. Tom sık sık Mary ile konuşur. Tom, Mary ile sık sık konuşuyor. Mary está comiendo. Mary yiyor. Mary yemek yiyor. ¿Cuál es su novela más reciente? Onun en son romanı nedir? En son romanınız nedir? Escribí esto para ella. Bunu onun için yazdım. Bunu onun için yazdım. ¿Me lo puedo probar? Bunu deneyebilir miyim? Deneyebilir miyim? ¿Ha comprado usted los billetes? Biletleri satın aldınız mı? Biletleri siz mi aldınız? No nos gusta la lluvia. Yağmuru sevmiyoruz. Yağmuru sevmeyiz. Tom cogió prestados algunos libros de la biblioteca para leer durante el fin de semana. Tom hafta sonu boyunca okumak için kütüphaneden bazı kitaplar ödünç aldı. Tom hafta sonu kitap okumak için kütüphaneden birkaç kitap ödünç aldı. Para mí es difícil levantarme antes de las seis. Benim için altıdan önce kalkmak zor. Altıdan önce kalkmak benim için çok zor. Todos los días estudio durante tres horas. Her gün üç saat çalışırım. Üç saat boyunca her gün çalışıyorum. Bienvenido a mi vida. Hayatıma hoş geldin. Hayatıma hoş geldin. Prefiero quedarme en casa a ir de pesca. Evde kalmayı balık tutmaya tercih ederim. Balık tutmaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim. Tengo tres exámenes a final de año. Sene sonunda üç tane sınavım var. Yılın sonunda üç sınavım var. Hola, me llamo Tina. Merhaba, benim adım Tina'dır. Merhaba, benim adım Tina. Quiero aprender hebreo. İbranice öğrenmek istiyorum. İbranice öğrenmek istiyorum. ¿Vas a ir al teatro esta noche? Bu gece tiyatroya gidiyor musun? Bu gece tiyatroya gidiyor musun? Pienso que Francia es el país más bello de Europa. Fransa'nın Avrupa'daki en güzel ülke olduğunu düşünüyorum. Bence Fransa Avrupa'nın en güzel ülkesi. Seguimos hablando. Konuşmaya devam ettik. Hala konuşuyoruz. Este café está frío. Bu kahve soğuk. Bu kahve soğuk. Estuve en Boston. Bostondaydım. Boston'daydım. No dejes que se vaya. Onun gitmesine izin verme. Gitmesine izin verme. Estamos a punto de irnos a nadar. Yüzmeye gitmek üzereyiz. Yüzmeye gitmek üzereyiz. Quiero que vaya allí. Onun oraya gitmesini istiyorum. Oraya gitmeni istiyorum. Me niego a contestar a esa pregunta. Soruya cevap vermeyi reddediyorum. Bu soruya cevap vermeyi reddediyorum. ¿Yo hice eso? Onu yaptım mı? Bunu ben mi yaptım? Tom pudo terminar de escribir su informe a tiempo. Tom raporunu yazmayı zamanında bitirebildi. Tom raporunu zamanında bitirebildi. Tengo que refrescar mi francés antes de ir a estudiar a París. Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim. Paris'e gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim. ¿Tom tiene que escribir hoy la carta? Tom mektubu bugün yazmak zorunda mı? Tom'un mektubu bugün mü yazması gerekiyor? Tengo que ayudar a mi madre. Anneme yardım etmek zorundayım. Anneme yardım etmeliyim. La película fue interesante. Film ilginçti. Film çok ilginçti. ¿Puedes abrir la ventana? Pencereyi açar mısın? Pencereyi açabilir misin? ¿Cuántas horas al día nada Tom? Tom günde kaç saat yüzer? Günde kaç saat yüzüyorsun, Tom? Estaba ocupado con los deberes. O, ödevi ile meşguldü. Ödevlerimle meşguldüm. Dijo la verdad. O gerçeği söyledi. Doğruyu söyledi. Esto no es un juego. Bu bir oyun değil. Bu bir oyun değil. Hay diez personas en esta habitación. Bu odada on kişi var. Bu odada 10 kişi var. Luché contra el sueño. Uykuyla mücadele ettim. Uykuya karşı savaştım. Casi todos vinieron. Neredeyse herkes geldi. Neredeyse herkes geldi. Esto es altamente confidencial. Bu çok gizli. Bu çok gizlidir. ¿Qué le ha pasado a tu coche? Arabana ne oldu? Arabana ne oldu? ¿Este es Tom? Bu Tom mu? Bu Tom mu? Es demasiado tarde para ti. Senin için çok geç. Senin için artık çok geç. ¿Estás almorzando? Öğle yemeği yiyor musun? Öğle yemeği mi yiyorsun? Luces más joven. Daha genç görünüyorsun. Daha genç görünüyorsun. Tom está estudiando para ser un biólogo marino. Tom bir deniz biyoloğu olmak için eğitim görüyor. Tom deniz biyoloğu olmak için çalışıyor. Tom no viene. Tom gelmiyor. Tom gelmiyor. Es un secreto. O bir sır. Bu bir sır. Todos están llorando. Herkes ağlıyor. Herkes ağlıyor. Queremos que seas el capitán del equipo. Takım kaptanı olmanı istiyoruz. Takımın kaptanı olmanı istiyoruz. Por favor, dime cuándo vas a volver. Lütfen ne zaman döneceğini bana söyle. Lütfen ne zaman döneceğini söyle. Él vendió su alma. Ruhunu sattı. Ruhunu sattı. Tengo que leer mucho. Çok okumam lazım. Okumam gereken çok şey var. Era más fácil de lo que pensaba. Düşündüğümden kolaydı. Düşündüğümden daha kolaymış. He oído decir que está enfermo. Ben onun hasta olduğunu duyuyorum. Hasta olduğunu duydum. Él solía levantarse temprano. O erken kalkardı. Eskiden erken kalkardı. Yo no estudié nada. Hiç çalışmadım. Ben hiçbir şey okumadım. Tom ha muerto. Tom öldü. Tom öldü. Esto no ha sido culpa mía. Bu benim hatam değildi. Bu benim hatam değildi. Debería tomar té. Çay içmeliyim. Çay içsem iyi olur. Era mi mejor amigo en el instituto. O benim lisedeki en iyi arkadaşımdı. Lisedeki en iyi arkadaşımdı. Por favor, dime que esto es una broma. Lütfen bana bunu bir şaka olduğunu söyle. Lütfen bunun bir şaka olduğunu söyle. Tienes un teléfono. Bir telefonun var. Telefonun var. Espero estar equivocada. Umarım yanılıyorumdur. Umarım yanılıyorumdur. Esto no es español. Bu İspanyolca değil. Bu İspanyolca değil. Quiero enseñarte una cosa. Sana bir şey göstermek istiyorum. Sana bir şey göstermek istiyorum. Lo sé. Biliyorum. Biliyorum. La niña no dijo nada. Kız bir şey söylemedi. Kız hiçbir şey söylemedi. Fue realmente malo. O gerçekten kötüydü. Gerçekten çok kötüydü. ¿Prefieres leer una novela o ver una película? Roman okumayı mı yoksa film izlemeyi mi tercih edersin? Roman mı okumayı yoksa film izlemeyi mi tercih edersin? Esto es para ti. Bu, senin için. Bu senin için. Enciende la radio, por favor. Lütfen radyoyu aç. Radyoyu aç lütfen. Nos vamos. Biz gidiyoruz. Gidiyoruz. Estoy bien. Ben iyiyim. İyiyim. ¿Yo he ido a Boston? Boston'a gittim mi? Ben Boston'a gittim mi? Mantén esa cosa lejos de mí. O şeyi benden uzak tut. O şeyi benden uzak tut. Nadie es inocente. Kimse masum değil. Kimse masum değildir. No quieres ser feliz. Sen mutlu olmak istemiyorsun. Mutlu olmak istemiyorsun. Tom no se va a casar contigo. Tom seninle evlenmeyecek. Tom seninle evlenmeyecek. ¿Hay algún cine cerca de aquí? Buraya yakın hiç sinema var mı? Yakınlarda sinema var mı? Tenemos que echar una mano. Yardım etmeliyiz. Yardıma ihtiyacımız var. Tom tiene otro problema. Tom'un başka sorunu var. Tom'un başka bir sorunu daha var. ¿Está el Sr. Jones en la oficina? Bay Jones ofiste mi? Bay Jones ofiste mi? ¿Sabes dónde está? Onun nerede olduğunu biliyor musun? Nerede olduğunu biliyor musun? ¿Sabe quién lo hizo? Bunu kimin yaptığını biliyor musun? Kimin yaptığını biliyor musunuz? Te compré un regalo. Sana bir hediye aldım. Sana bir hediye aldım. Tom ayudó a Mary con los deberes. Tom Mary'ye ev ödevinde yardımcı oldu. Tom, Mary'nin ödevlerine yardım etti. Amaba a Tom. Tom'u sevdim. Tom'u seviyordum. Esto es ultra secreto. Bu çok gizli. Bu çok gizli. ¿Sabes dónde puso Tom las llaves? Tom'un anahtarları nereye koyduğunu biliyor musun? Tom'un anahtarları nereye koyduğunu biliyor musun? No estaba borracho. Sarhoş değildim. Sarhoş değildi. Esas rosas son muy bonitas. Şu güller çok güzeldir. Bu güller çok güzel. Deme una oportunidad. Bana bir şans verin. Bana bir şans ver. Este coche es negro. Bu araba siyah. Bu araba siyah. A él le gusta este libro. O bu kitabı sever. Bu kitabı seviyor. No quiero que Tom me odie. Tom'un benden nefret etmesini istemiyorum. Tom'un benden nefret etmesini istemiyorum. Parece estar enfermo. O hasta gibi görünüyor. Hasta gibi görünüyor. Hablo bien japonés. İyi Japonca konuşurum. Japoncam iyidir. Todos le quieren. Herkes onu seviyor. Herkes onu seviyor. Él lleva esperando una hora. O, bir saattir bekliyor. Bir saattir bekliyor. Esa es una casa azul. O mavi bir ev. Bu mavi bir ev. Tom no parece feliz al respecto. Tom bunun hakkında mutlu görünmüyor. Tom bu konuda pek mutlu görünmüyor. Mamá, ¿todavía te acuerdas de cómo se hace? Anne, onu nasıl yapacağını hâlâ hatırlıyor musun? Anne, hala nasıl yapıldığını hatırlıyor musun? Vamos a preguntarle a Alí a ver qué opina. Ali'ye sorup ne düşündüğünü göreceğiz. Ali'ye soralım bakalım ne diyecek. Yo no llamé. Ben aramadım. Ben aramadım. Tom sabía que la historia no era real. Tom, hikâyenin doğru olmadığını biliyordu. Tom hikayenin gerçek olmadığını biliyordu. Podéis llamarme cuando queráis. İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz. İstediğiniz zaman beni arayabilirsiniz. Encontré la llave que estaba buscando. Ben aradığım anahtarı buldum. Aradığım anahtarı buldum. Consiguió el trabajo por casualidad. İşi şans eseri buldu. İşi tesadüfen aldı. No quiero dinero. Hiç para istemiyorum. Para istemiyorum. Tom podía nadar mucho más rápido cuando era joven. Gençken, Tom çok daha hızlı yüzebiliyordu. Tom gençken çok daha hızlı yüzerdi. ¿Tiene algo para el dolor de cabeza? Baş ağrısı için bir şeyin var mı? Baş ağrısı için bir şeyiniz var mı? Mi padre estaba pintando la casa. Babam evi boyuyordu. Babam evi boyuyordu. Quiero comprar. Satın almak istiyorum. Satın almak istiyorum. Creo que será mejor que nos vayamos. Sanırım gitsek iyi olur. Sanırım gitsek iyi olacak. Tiene muchos amigos. Onun birçok arkadaşı var. Bir sürü arkadaşı var. Ellas ya están aquí. Onlar zaten buradalar. Geldiler bile. La abuelita viajaba con sus dos nietos. Büyükanne iki torunuyla seyahat ediyordu. Büyükanne iki torunuyla seyahat ediyordu. ¿Dónde ha aparecido el error? Hata ne zaman meydana geldi? Hata nerede ortaya çıktı? Me encanta esta canción. Bu şarkıyı severim. Bu şarkıya bayılıyorum. Hoy hasta Tom se estaba divirtiendo. Bugün Tom bile eğleniyordu. Tom bile bugün eğleniyordu. Puede que llueva mañana. Yarın belki yağmur yağacak. Yarın yağmur yağabilir. No estoy enfadado. Öfkeli değilim. Kızgın değilim. No sé en el pasado, pero ahora tenemos fax y correos electrónicos. Geçmişi bilmem ama, şimdi faksımız ve elektronik postalarımız var. Geçmişte ne olduğunu bilmiyorum ama artık fakslarımız ve e-postalarımız var. Es una verdadera sorpresa. Bu gerçek bir sürpriz. Bu gerçek bir sürpriz. Tuvimos que parar. Durmak zorunda kaldık. Durmak zorunda kaldık. Después de acabar los deberes, leí un libro. Ödevimi bitirdikten sonra kitabı okudum. Ödevimi bitirdikten sonra bir kitap okudum. Tengo ganas de cantar. Canım şarkı söylemek istiyor. Şarkı söylemek istiyorum. ¿Quién comió? Kim yemek yedi? Kim yemek yedi? Por favor, llámeme si llueve. Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın. Yağmur yağarsa lütfen beni arayın. Estaba en el teatro. Ben tiyatrodaydım. Tiyatrodaydım. Ayer vi a Shin'ichi en Kakogawa. Dün Kakogawa'da Shin'ichi'i gördüm. Dün Shin'ichi'yi Kakogawa'da gördüm. No tendrás una segunda oportunidad. İkinci bir şansın olmayacak. İkinci bir şansın olmayacak. ¿Lo ves con frecuencia? Onu sık sık görüyor musun? Onu sık sık görüyor musun? Tom no cree que esto sea una buena idea. Tom bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyor. Tom bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyor. Los niños pequeños eran muy curiosos. Küçük çocuklar çok meraklıydılar. Küçük çocuklar çok meraklıydı. ¿Estáis libres mañana? Yarın boş musunuz? Yarın boş musunuz? Es tuyo si quieres. Eğer istersen bu senindir. İstersen senin olsun. Un tal Henry quería verte. Henry isimli birisi seni görmek istedi. Henry adında biri seni görmek istedi. Por más extraño que pueda sonar, lo que Tom dijo es verdad. Çok garip görünse de, Tom'un söylediği doğrudur. Kulağa ne kadar garip gelse de Tom'un söyledikleri doğruydu. Estaba a punto de irme a la cama cuando sonó el teléfono. Telefon çaldığında yatmaya gitmek üzereydim. Telefon çaldığında ben de tam yatmak üzereydim. ¿Va a cantar Jeanne? Jeanne şarkı söyleyecek mi? Jeanne şarkı mı söyleyecek? Hay un pez. Bir balık var. Bir balık var. Mañana hará bueno. Yarın hava güzel olacak. Yarın güzel olacak. ¿Puedes decirme una vez más tu nombre, por favor? Lütfen ismini bir kez daha söyler misin? Adını bir kez daha söyler misin, lütfen? No sabía que Tom había dado una fiesta. Tom'un bir parti verdiğini bilmiyordum. Tom'un parti verdiğini bilmiyordum. Después de trabajar muy duro diez meses, a veces trabajando durante la noche en una cúpula sin calefacción, Clyde Tombaugh descubrió un objeto que denominó Plutón. On aylık çok sıkı bir çalışmadan sonra, bazen ısıtılmamış bir kubbede gece boyunca çalışarak, Clyde Tombaugh Pluto adını verdiği bir nesne keşfetti. 10 ay çok çalıştıktan sonra, bazen geceleri ısıtması olmayan bir kubbede çalıştıktan sonra Clyde Tombaugh Plüton adını verdiği bir nesne keşfetti. Tengo diecinueve años. On dokuz yaşındayım. 19 yaşındayım. Reunámonos aquí una vez por semana. Haftada bir kez burada buluşalım. Haftada bir burada buluşalım. Tom se enfadó porque no había sido invitado a la fiesta de Mary. Tom Mary'nin partisine davet edilmediği için kızgındı. Tom, Mary'nin partisine davet edilmediğim için çok kızdı. Ya vamos. Biz geliyoruz. Geliyoruz. ¿Hablaste con él? Onunla konuştun mu? Onunla konuştun mu? No duermo mucho. Çok uyumam. Çok fazla uyumam. No sé leer los labios. Ben dudak okuyamam. Dudak okuyamıyorum. Le aconsejé que descansara. Ben ona dinlenmesini tavsiye ettim. Ona dinlenmesini tavsiye ettim. ¿Cuándo estará lista la comida? Öğle yemeği ne zaman hazır olacak? Yemek ne zaman hazır olur? Este es el vestido que hice la semana pasada. Geçen hafta yaptığım elbise budur. Bu geçen hafta yaptığım elbise. ¿Por qué no lo hiciste? Niçin onu yapmadın? Neden yapmadın? Tom tenía que darse prisa. Tom'un acele etmesi gerekiyordu. Tom'un acele etmesi gerekiyordu. Yo encontré estos. Bunları buldum. Bunları ben buldum. Este es el quinto concierto de esta orquesta. Bu,bu orkestranın beşinci konseri. Bu orkestranın beşinci konseri. Los mentirosos tienen que tener una buena memoria. Yalancılar iyi bir hafızaya sahip olmalıdırlar. Yalancıların iyi bir hafızası olmalı. Se llama Kenji pero le llamamos Ken. Onun adı Kenji, ama biz ona Ken deriz. Adı Kenji ama ona Ken diyoruz. Vi a un hombre que venía directo hacia mí. Bana doğru gelen bir adam gördüm. Bana doğru gelen bir adam gördüm. No estaba contento. Memnun değildim. Mutlu değildi. Dile que se dé prisa. Ona acele etmesini söyle. Ona acele etmesini söyle. ¿Dónde nació? O nerede doğdu? Nerede doğdun? Creo que Tom está vivo. Sanırım Tom yaşıyor. Sanırım Tom yaşıyor. Creo que necesitamos ayuda. Sanırım yardıma ihtiyacımız var. Sanırım yardıma ihtiyacımız var. ¿Cuál coges? Hangisini alırsın? Hangisini alıyorsun? Se dio una ducha antes de desayunar. Kahvaltıdan önce duş aldı. Kahvaltıdan önce duş aldı. ¿Con quién piensas cenar? Akşam yemeğini kimle yemeği planlıyorsun? Kiminle yemek yiyeceksin? Él vive cerca. O yakın yaşıyor. Yakınlarda oturuyor. Ella tiene una bicicleta. Onun bir bisikleti var. Bisikleti var. Tiene el pelo muy corto. Onun saçı çok kısa. Saçları çok kısa. Hablo bien japonés. Japonca'yı iyi konuşurum. Japoncam iyidir. Ojalá dejara de llover. Keşke yağmur dursa. Keşke yağmur dinse. Mi abuelo es de Osaka. Büyükbabam Osakalı. Büyükbabam Osaka'lı. Tengo tres hermanos y cuatro hermanas. Üç erkek, dört de kız kardeşim var. Üç erkek ve dört kız kardeşim var. El hombre es joven. Adam gençtir. Adam daha genç. Quería gustarte. Benden hoşlanmanı istedim. Benden hoşlanmanı istedim. El jardín de la escuela era muy pequeño. Okulun bahçesi çok küçüktü. Okul bahçesi çok küçüktü. No me mates, por favor. Lütfen beni öldürme. Lütfen beni öldürme. Yo era profesora. Bir öğretmendim. Eskiden öğretmendim. Quiero ser capaz de leer en francés. Fransızca okuyabilmeyi istiyorum. Fransızca okuyabilmek istiyorum. Iré a Kioto. Kyoto'ya gideceğim. Kyoto'ya gidiyorum. No quiero que veas esto. Senin bunu görmeni istemiyorum. Bunu görmeni istemiyorum. Sonó el teléfono pero nadie lo cogió. Telefon çaldı ama kimse cevap vermedi. Telefon çaldı ama kimse açmadı. Tom no pudo encontrar nada mejor que hacer. Tom yapacak daha iyi bir şey bulamadı. Tom yapacak daha iyi bir şey bulamadı. Ha muerto un gran hombre. Büyük bir adam öldü. Büyük bir adam öldü. Abra bien sus ojos. Gözlerini iyi aç. Gözlerinizi dört açın. Se me hielan los pies. Ayaklarım donuyor. Ayaklarım donuyor. Hoy hace sol. Bugün hava güneşli. Bugün güneşli. ¿De quién es hijo Tom? Tom kimin oğlu? Tom'un oğlu kim? ¿Tienes que trabajar el domingo? Pazar çalışmak zorunda mısın? Pazar günü çalışmak zorunda mısın? ¿Por qué no vas a hablar con Tom? Niçin Tom'la konuşmaya gitmiyorsun? Neden gidip Tom'la konuşmuyorsun? Frank no puede estar enfermo, ha estado jugando al tenis todo el día. Frank hasta olamaz. O bütün gün tenis oynuyordu. Frank hasta olamaz. Bütün gün tenis oynadı. Realmente no eres tonto. Sen gerçekten aptal değilsin. Gerçekten aptal değilsin. De verdad que nos tenemos que ir. Gerçekten gitmek zorundayız. Gerçekten gitmemiz gerek. Twitter no es un amigo de verdad. Twitter, gerçek bir arkadaş değildir. Twitter gerçek bir arkadaş değil. Contar en esperanto es muy sencillo. Esperantoda sayı saymak çok kolaydır. Esperanto'da saymak çok kolay. Dile a Tomás que yo no conozco a María. Tom'a Mary'yi tanımadığımı söyle. Tomas'a Maria'yı tanımadığımı söyle. No entres en ese edificio. O binaya girme. O binaya girme. Su plan me parece interesante. Onların planı bana ilginç görünüyor. Planını ilginç buldum. En este momento no tengo planeado hacer ningún viaje. Şu anda seyahat etme planım yok. Şu anda seyahate çıkmayı planlamıyorum. Debe de estar en casa, veo su coche en el garaje. O, evde olmalı. Garajında arabasını görüyorum. Evde olmalı. Garajda arabasını görüyorum. No puedo pagarles. Onları ödeyemem. Size ödeyemem. Se me olvidó algo en la habitación. Odada bir şey unuttum. Odada bir şey unuttum. ¿Crees que la televisión es mala para los niños? Televizyonun çocuklar için kötü olduğunu düşünüyor musun? Televizyonun çocuklar için kötü olduğunu mu düşünüyorsun? Me pregunto por qué habrá hecho eso Tom. Tom'un onu niçin yaptığını merak ediyorum. Tom'un bunu neden yaptığını merak ediyorum. No sé por qué Tom no está aquí hoy. Tom'un neden bugün burada olmadığını bilmiyorum. Tom'un neden bugün burada olmadığını bilmiyorum. Tom no quiere estudiar francés, pero tiene que hacerlo. Tom Fransızca çalışmak istemiyor fakat çalışmak zorunda. Tom Fransızca okumak istemiyor ama okumak zorunda. Su coche está ahí. Onun arabası orada. Arabası şurada. Él está en casa. O evdedir. Evde. Él se ha hecho rico. O zengin oldu. Zengin oldu. Soy un estudiante de instituto. Ben bir lise öğrencisiyim. Ben lise öğrencisiyim. Anoche tuve un sueño divertido. Dün gece komik bir rüya gördüm. Dün gece komik bir rüya gördüm. Ella nos dio un libro. Bize bir kitap verdi. Bize bir kitap verdi. A Tom le gusta ver la televisión por la tarde. Tom akşam TV izlemeyi sever. Tom öğleden sonraları televizyon izlemeyi sever. Si yo pudiera ser así... Eğer öyle olabilseydim... Keşke ben de böyle olabilseydim. No deberías hablar con él. Onunla konuşmamalısın. Onunla konuşmamalısın. Tenéis que venir conmigo. Benimle gelmek zorundasınız. Benimle gelmelisiniz. Él es bajo pero fuerte. Kısa ama güçlüdür. Kısa ama güçlü. Jugué al tenis después de clase. Okuldan sonra tenis oynadım. Okuldan sonra tenis oynadım. "Yo no soy bueno nadando." "Ni yo." "Yüzme'de iyi değilimdir." "Ben de." "Ben yüzmede iyi değilim." "Ben de." ¡Feliz cumpleaños, Shishir! Mutlu yıllar Shishir! Mutlu yıllar, Shishir! Todos los niños estaban bien y parecían ser felices. Çocukların hepsi iyiydi ve mutlu görünüyordu. Bütün çocuklar iyiydi ve mutlu görünüyorlardı. El domingo es el día en el que estoy más ocupado. Pazar en meşgul olduğum gündür. Pazar günü en çok meşgul olduğum gün. Está en mi bolsillo. O benim cebimde. Cebimde. ¿Quién habla mejor inglés, Yoko o Yumi? Kim daha iyi İngilizce konuşabilir, Yoko mu yoksa Yumi mi? İngilizceyi en iyi kim biliyor? Yoko mu Yumi mi? Perdió a su hijo en el accidente de tráfico. Trafik kazasında oğlunu kaybetti. Oğlunu trafik kazasında kaybetti. No me puedes matar. Beni öldüremezsin. Beni öldüremezsin. Engordé tres kilos. Üç kilo aldım. Üç kilo aldım. No parece elegante. Zarif görünmüyor. Pek şık görünmüyor. Quiero bailar. Ben dans etmek istiyorum. Dans etmek istiyorum. Esta silla está hecha de plástico. Bu sandalye plastikten yapılmıştır. Bu sandalye plastikten yapılmış. Tom no tiene mucho dinero en el banco. Tom'un bankada çok parası yok. Tom'un bankada fazla parası yok. Esto no es un gato, es un perro. Bu bir kedi değil. Bu bir köpek. Bu kedi değil, köpek. Eres innecesario. Sen gereksizsin. Buna hiç gerek yok. ¿Qué dijeron ellas? Onlar ne dedi? Ne dediler? Murió algunas horas más tarde. Birkaç saat sonra öldü. Birkaç saat sonra öldü. Tom es el hermano pequeño de Mary. Tom, Mary'nin daha genç erkek kardeşidir. Tom, Mary'nin kardeşi. Yo no voté Oy vermedim. Ben oy vermedim. Ya no voy a poder visitarte más. Artık seni ziyaret edemeyeceğim. Seni daha fazla ziyaret edemeyeceğim. Tom y Mary son primos. Tom ve Mary kuzendir. Tom ve Mary kuzen. Yo uso Firefox. Firefox kullanırım. Firefox kullanıyorum. Mi nombre es Ichiro. Benim adım Ichiro. Benim adım Ichiro. Esta cerveza no está fría. Bu bira soğuk değil. Bu bira soğuk değil. Hubo un accidente. Bir kaza vardı. Bir kaza oldu. Tom quiere saber quién lo ha hecho. Tom bunu kimin yaptığını bilmek istiyor. Tom kimin yaptığını bilmek istiyor. Hace buen tiempo. Hava güzel. Hava çok güzel. No te creí. Sana inanmadım. Sana inanmadım. ¿Adónde creéis que lleva este camino? Bu yolun nereye götürdüğünü düşünüyorsunuz? Sence bu yol nereye gidiyor? ¿Era un sueño? O bir rüya mıydı? Bu bir rüya mıydı? Jack no está ahí. Jack orada değil. Jack orada değil. ¿Conoces a algún doctor que hable japonés? Japonca konuşan herhangi bir doktor tanıyor musun? Japonca bilen bir doktor tanıyor musun? Fue bastante agradable. Oldukça hoştu. Çok güzeldi. Tú puedes nadar mucho mejor que él. Ondan çok daha iyi yüzebilirsin. Sen ondan çok daha iyi yüzebilirsin. ¿No es un poco pequeño? O biraz küçük değil mi? Biraz küçük değil mi? Aquel hombre comió pan. Şu adam ekmek yedi. O adam ekmek yedi. Estoy en el baño. Banyodayım. Banyodayım. El techo tiene goteras. Tavan akıyor. Tavanda sızıntı var. Gracias por la pizza. Pizza için teşekkürler. Pizza için teşekkürler. Yo he vivido aquí. Ben burada yaşadım. Ben burada yaşadım. Vivo en Boston. Boston'da yaşıyorum. Boston'da yaşıyorum. Vive en Yokohama. O Yokohama'da yaşıyor. Yokohama'da yaşıyor. Te echo mucho de menos. Seni çok özlüyorum. Seni çok özledim. Ellos saben la verdad. Onlar gerçeği biliyor. Gerçeği biliyorlar. Queremos que te cases con Tom. Tom'la evlenmeni isteriz. Tom'la evlenmeni istiyoruz. Tus pantalones están sucios. Pantolonun kirli. Pantolonun kirlenmiş. Le estamos molestando. Biz onu rahatsız ediyoruz. Sizi rahatsız ediyoruz. No estoy contento aquí. Burada olmaktan memnun değilim. Burada mutlu değilim. ¿Es tuyo? O senin mi? Bu senin mi? Tom perdió sus gafas. Tom gözlüğünü kaybetti. Tom gözlüklerini kaybetti. Tom se había vestido totalmente de negro. Tom tamamen siyah giymişti. Tom tamamen siyah giyinmişti. ¡Tengan piedad de mí! Bana acıyın! Merhamet edin bana! Voy en coche todos los días al trabajo. Her gün işe arabayla giderim. Her gün işe arabayla gidiyorum. Él murió de cáncer. O kanserden öldü. Kanserden öldü. Leo con frecuencia. Sık sık okurum. Sık sık okurum. Los dos estabais borrachos. Her ikiniz de sarhoştunuz. İkiniz de sarhoştunuz. Tom es la única persona que parece saber dónde vive Mary. Tom Mary'nin nerede yaşadığını biliyor gibi görünen tek kişidir. Tom, Mary'nin nerede yaşadığını bilen tek kişi. No le gusta mucho el béisbol. Beyzbolu çok sevmez. Beyzbolu pek sevmez. Tom se divirtió mucho. Tom çok eğlendi. Tom çok eğlendi. Habla inglés con un acento alemán. İngilizceyi Alman aksanıyla konuşuyor. Alman aksanıyla İngilizce konuşuyor. ¿Dónde lo encontraste? Onu nerede buldun? Onu nerede buldun? Tenéis dos libros. Sizin iki kitabınız var. İki kitabınız var. Ese es el teclado de mi computadora. Benim bilgisayarımın klavyesi o. Bilgisayarımın klavyesi. Su madre seguirá trabajando. Annesi çalışmaya devam edecek. Annesi çalışmaya devam edecek. ¿Tom quería que le esperáramos? Tom beklememizi istedi mi? Tom onu beklememizi mi istedi? ¿Qué de lo aprendido es correcto y qué es erróneo? Öğrenilenlerin hangisi doğru hangisi yanlış? Doğru ve yanlış olan nedir? Nunca digas nunca. Asla asla deme. Asla deme. El pueblo no tiene electricidad. Köyün elektriği yok. Köyde elektrik yok. No la moleste. Onu rahatsız etmeyin. Onu rahatsız etmeyin. ¿Qué ocultaste? Ne sakladın? Ne sakladın? Yumi habla muy bien inglés. Yumi çok iyi İngilizce konuşur. Yumi çok iyi İngilizce konuşuyor. Quiero pan. Ekmek istiyorum. Ekmek istiyorum. No sé si tengo tiempo. Vaktim olup olmadığını bilmiyorum. Zamanım var mı bilmiyorum. ¿Viste a Tom? Tom'u gördün mü? Tom'u gördün mü? No entiendo su broma. Şakasını anlayamadım. Şakanızı anlamıyorum. Viene el tren. Tren geliyor. Tren geliyor. Necesito muchos libros. Birçok kitaba ihtiyacım var. Bir sürü kitaba ihtiyacım var. La chica parecía enferma. Kız hasta görünüyordu. Kız hasta görünüyordu. ¿Qué ha dicho? O ne dedi? Ne dedi? No me gusta nada el béisbol. Beyzbolu hiç sevmem. Beyzbolu hiç sevmem. Tuvieron muchos hijos. Birçok çocukları oldu. Bir sürü çocukları vardı. Él dijo algo que no entendí. Anlamadığım bir şey söyledi. Anlamadığım bir şey söyledi. Ayer Jake rompió esta ventana. Jake bu pencereyi dün kırdı. Dün Jake bu pencereyi kırdı. No tengo miedo a la muerte. Ölümden korkmam. Ölümden korkmuyorum. Como estaba enfermo, no fui a la escuela. Hasta olduğum için okula gitmedim. Hasta olduğum için okula gitmedim. ¿Dónde está mi coche? Arabam nerede? Arabam nerede? Encontré la caja vacía. Boş kutuyu buldum. Kutuyu boş buldum. El hombre no está escribiendo una carta. Adam mektubu yazmıyor. Adam mektup yazmıyor. Soy el nuevo profesor. Ben yeni öğretmenim. Ben yeni öğretmenim. ¿De verdad quieres hacerlo? Onu yapmayı gerçekten istiyor musun? Bunu gerçekten istiyor musun? Ella es modelo. O bir modeldir. O bir model. Lo haremos juntos. Onu birlikte yapacağız. Bunu birlikte yapacağız. Tenía una habitación con una hermosa vista de las montañas. Çok güzel dağ manzarası olan bir odam vardı. Güzel bir dağ manzarası olan bir odası vardı. Él vino aquí hace diez minutos. O, on dakika önce buraya geldi. 10 dakika önce buraya geldi. ¿Querías algo más? Başka bir şey istedin mi? İstediğin başka bir şey var mı? Tom no se acordaba de lo que le había dicho Mary. Tom Mary'nin ona söylediğini hatırlayamadı. Tom, Mary'nin ona ne söylediğini hatırlamıyordu. Me gusta el francés. Fransızcayı seviyorum. Fransızcayı severim. Quiero entender a Tom. Tom'u anlamak istiyorum. Tom'u anlamak istiyorum. Habrá sangre. Kan olacak. Kan dökülecek. ¿Cómo estás ahora? Şimdi nasılsın? Şimdi nasılsın? Te llamaré el domingo. Pazar günü seni arayacağım. Pazar günü seni ararım. Usa el teléfono. Telefon kullan. Telefonu kullan. Por favor levanta la mano si no lo entiendes. Eğer anlamıyorsan lütfen elini kaldır. Anlamadıysan lütfen elini kaldır. ¿Qué trato hay entre tú y Tom? Sen ve Tom ile anlaşma nedir? Tom'la aranızda ne var? Ella no quiere que él vaya a Boston. O, onun Boston'a gitmesini istemiyor. Boston'a gitmesini istemiyor. Es mejor líder que ella. Ondan daha iyi bir liderdir. Sen ondan daha iyi bir lidersin. Ahora tengo que irme. Şimdi gitmeliyim. Şimdi gitmem gerek. No creo que quiera volver a ver a Tom. Tom'u tekrar görmek istediğimi sanmıyorum. Tom'u bir daha görmek istediğimi sanmıyorum. Doctor Clark, ¿puedo pedirle un favor? Dr. Clark, sizden bir iyilik rica edebilir miyim? Dr. Clark, sizden bir iyilik isteyebilir miyim? El profesor la trató como una de sus estudiantes. Profesör ona öğrencilerinden biri gibi davrandı. Profesör ona öğrencilerinden biri gibi davrandı. Tú has nacido para poeta. Sen, şiir için doğdun. Sen şair olmak için doğmuşsun. No debería haberlo hecho. Onu yapmamalıydım. Bunu yapmamalıydım. Quiero que vayas a Boston. Boston'a gitmeni istiyorum. Boston'a gitmeni istiyorum. Tú sabes que te amo. Seni sevdiğimi biliyorsun. Seni sevdiğimi biliyorsun. Todavía estoy ocupado. Hâlâ meşgulüm. Hala meşgulüm. ¿Por qué no le pides consejo a tu profesor? Neden tavsiye için öğretmenine sormuyorsun? Neden öğretmeninden tavsiye istemiyorsun? Es una pregunta difícil. Zor bir soru. Zor bir soru. Pienso igual que usted. Sizin gibi düşünüyorum. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Creo que es hora de irme. Sanırım şimdi gitmemin zamanıdır. Sanırım gitme vaktim geldi. Sois afortunados. Siz şanslısınız. Şanslısınız. Él no había hablado nunca antes con él. O zamandan önce onunla hiç konuşmadı. Onunla daha önce hiç konuşmamıştı. Tom oculta un terrible secreto. Tom korkunç bir sır saklıyor. Tom korkunç bir sır saklıyor. Ese hombre es ahora una mujer. O adam şimdi bir kadın. O adam artık bir kadın. En su carta pone que vendrá el domingo que viene. Mektubu onun gelecek Pazar geleceğini söylüyor. Mektubunda gelecek pazar geleceğini yazmış. Esta bicicleta es vieja, pero es mejor que nada. Bu bisiklet eski; ama hiç yoktan iyidir. Bu bisiklet eski ama hiç yoktan iyidir. Él viene mucho más pesado que antes. O eskisinden çok daha fazla ağır geliyor. Eskisinden çok daha ağır geliyor. ¿Ha muerto alguien? Biri öldü mü? Biri mi öldü? No es un buen coche, pero es un coche. O, iyi bir araba değil fakat o bir araba. İyi bir araba değil ama bir araba. Hacía un tiempo perfecto. Hava mükemmeldi. Hava çok güzeldi. ¿Quieres algo más? İstediğin başka bir şey var mıdır? Başka bir şey ister misin? Mi padre me compró algunos CD por mi cumpleaños. Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı. Babam doğum günümde bana CD almıştı. No tocar. Dokunma. Dokunmak yok. No me acuerdo, pero ojalá lo recordara. Hatırlamıyorum ama keşke hatırlasam. Hatırlamıyorum ama keşke hatırlayabilseydim. Me encanta la comida china. Ben Çin yemeğini seviyorum. Çin yemeklerine bayılırım. Me alegra que te guste. Ondan hoşlandığına sevindim. Beğendiğine sevindim. No le haré daño. Size zarar vermeyeceğim. Ona zarar vermeyeceğim. ¿Estás leyendo un libro interesante? İlginç bir kitap okuyor musun? İlginç bir kitap mı okuyorsun? Escuchémoslo. Onu dinleyelim. Duyalım bakalım. Tom está a punto de comenzar. Tom başlamak üzere. Tom başlamak üzere. ¿Cuál es tu banda sonora favorita? En sevdiğin film müziği ne? En sevdiğin şarkı hangisi? Tom tiene que ir a ver a Mary. Tom Mary'yi görmeye gitmelidir. Tom'un Mary'i görmesi gerek. Tom ya lo sabe. Tom zaten biliyor. Tom zaten biliyor. ¿La noticia puede ser verdad? Haber gerçek olabilir mi? Haberler doğru olabilir mi? Tom abrió la puerta azul. Tom mavi kapıyı açtı. Tom mavi kapıyı açtı. El examen era muy difícil. Test çok zordu. Sınav çok zordu. Él es científico. O, bir bilim adamıdır. O bir bilim adamı. Mi hermano vive en Inglaterra desde hace más de treinta años. Erkek kardeşim 30 yıldan fazladır İngiltere'de yaşıyor. Kardeşim 30 yıldır İngiltere'de yaşıyor. Estaré en el camión. Kamyonda olacağım. Kamyonda olacağım. Las nubes se están oscureciendo. Bulutlar kararıyor. Bulutlar kararıyor. Sois raros. Siz garipsiniz. Çok tuhafsınız. ¿Qué quieres ahora? Şimdi ne istiyorsun? Şimdi ne istiyorsun? ¿Por qué odias a Tom? Neden Tom'dan nefret ediyorsun? Neden Tom'dan nefret ediyorsun? ¿Por qué no os fuisteis a casa? Neden eve gitmediniz? Neden eve gitmediniz? Tom sonrió cuando vio a Mary. Tom Mary'yi gördüğünde gülümsedi. Tom Mary'yi gördüğünde gülümsedi. Me quedo contigo. Seninle kalıyorum. Seninle kalıyorum. ¿Te gusta el trabajo? İş hoşuna gidiyor mu? İşini seviyor musun? Llueve. Yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor. Ella estuvo llorando toda la noche. Bütün gece ağlamaya devam etti. Bütün gece ağladı. ¡Quiero pizza! Pizza istiyorum. Pizza istiyorum! Tom es uno de los mejores abogados de Boston. Tom Boston'un en iyi avukatlarından biri. Tom Boston'un en iyi avukatlarından biri. No deberías haberlo hecho. Onu yapmamalıydın. Bunu yapmamalıydın. Son amigos míos. Onlar benim arkadaşlarım. Onlar benim arkadaşlarım. Come más verduras. Çok sebze ye. Biraz daha sebze ye. Es muy fácil usar Tatoeba. Tatoeba'yı kullanmak çok kolay. Tatoeba'yı kullanmak çok kolay. ¿Puedo pedirte una cosita? Senden küçük bir şey rica edebilir miyim? Senden bir şey isteyebilir miyim? Ahora no tiene dinero. Onun şimdi parası yok. Şimdi hiç parası yok. El hombre debe de estar loco. Adam deli olmalı. Adam deli olmalı. A los gatos no les gustan los perros. Kediler köpekleri sevmez. Kediler köpekleri sevmez. ¿Querías sentarte? Oturmak istedin mi? Oturmak ister misin? Quiero decirles que mañana no estaré aquí. Sizlere yarın burada olmayacağımı söylemek istiyorum. Yarın burada olmayacağımı söylemek istiyorum. Él volvió a las nueve. O, saat dokuzda geri geldi. Saat 9'da geri döndü. ¡Qué maravilloso trabajo que está haciendo en donar libros a los niños necesitados! İhtiyacı olan çocuklara kitap bağışlayarak ne harika bir iş yapıyor! İhtiyacı olan çocuklara kitap bağışlamak için ne harika bir iş yapıyorsunuz. Parece peligroso. Tehlikeli görünüyor. Tehlikeli görünüyor. Ella se hace su propia ropa. O kendi elbiselerini yapıyor. Kendi kıyafetlerini yapıyor. Vamos a verlo. Onu görmeye gidelim. Bir bakalım. Sabía dulce. Tatlı bir tadı vardı. Tadı çok güzeldi. Vive en una casa lejos del pueblo. Köyden uzak bir evde yaşıyor. Kasabadan çok uzakta bir evde yaşıyor. Tom quería ir adondequiera que fuera Mary. Tom Mary'nin gittiği her yere gitmek istedi. Tom, Mary'nin gittiği her yere gitmek istedi. ¿Quién es ella? Kim o? Kim o? A Tom no le gusta su trabajo. Tom işini sevmez. Tom işini sevmiyor. ¿Podría enviarme el catálogo por correo? Bana kataloğu posta ile gönderebilir misin? Kataloğu bana postalayabilir misiniz? Está haciendo su trabajo. O işini yapıyor. İşini yapıyor. No queríamos dinero. Parayı istemedik. Para istemiyorduk. Con frecuencia leo libros. Ben sık sık kitap okurum. Sık sık kitap okurum. Tom no lloró. Tom ağlamadı. Tom ağlamadı. Ellos viven cerca. Onlar yakında yaşarlar. Yakınlarda oturuyorlar. Aunque llueva, jugará al golf. Yağmur yağmasına rağmen, o golf oynayacak. Yağmur yağsa bile golf oynayacak. Viene aquí una vez al mes. O ayda bir kez buraya gelir. Ayda bir buraya gelir. Es guapa. O güzel. Güzelmiş. Hoy Tom no ha venido a la escuela. Tom bugün okula gelmedi. Tom bugün okula gelmedi. Ella tiene dos hermanas que viven en Kioto. Kyoto'da yaşayan iki kız kardeşi var. Kyoto'da yaşayan iki kız kardeşi var. ¿Puede verme? Beni görebiliyor mu? Beni görebiliyor musun? ¿Crees que los tricórnios vuelven a estar de moda? Sence üç köşeli şapkalar tekrar moda olur mu? Trikornların tekrar moda olduğunu mu düşünüyorsun? Él era muy pobre. O, çok fakirdi. Çok fakirdi. Él tiene un libro interesante. Onun ilginç bir kitabı var. İlginç bir kitabı var. ¿Qué estoy comiendo? Ben ne yiyorum? Ne yiyorum ben? John vive en Nueva York. John New York'ta yaşar. John New York'ta yaşıyor. Él quiere a su hija, pero su esposa no. O, kızını seviyor ama eşi sevmiyor. O kızını seviyor ama karısı sevmiyor. Ayer hizo mal tiempo. Dün havamız kötüydü. Dün hava kötüydü. Tom me dijo que hablaba francés. Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi. Tom Fransızca bildiğini söyledi. A Tom le encantan los animales. Tom hayvanları çok seviyor. Tom hayvanları sever. No tenemos nada que perder. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Kaybedecek bir şeyimiz yok. ¿Qué vas a hacer este verano? Bu yaz ne yapacaksın? Bu yaz ne yapıyorsun? Quizá deberíamos hacer algo al respecto. Belki onun hakkında bir şey yapmalıyız. Belki de bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Conozco a Tom desde que nació. Doğduğundan beri Tom'u tanıyorum. Tom'u doğduğundan beri tanırım. Él está en casa hoy. O bugün evde. Bugün evde. Todos pueden jugar. Herkes oynayabilir. Herkes oynayabilir. ¡Ah, genial! Ah, harika. Harika! A veces pienso en el futuro y me olvido de respirar. Bazen geleceği düşünüyorum ve nefes almayı unutuyorum. Bazen geleceği düşünüyorum ve nefes almayı unutuyorum. Las faldas cortas ya pasaron de moda. Kısa eteklerin modası çoktan geçti. Kısa etekler artık moda değil. "¿Dónde está Tom?" "Está jugando al tenis con Mary." "Tom nerede?" "Mary ile tenis oynuyor." "Tom nerede?" "Mary ile tenis oynuyor." Tom dice que solo hablará contigo. Tom sadece seninle konuşacağını söylüyor. Tom sadece seninle konuşacağını söyledi. ¿Quieres comerte esto? Bunu yemek istiyor musun? Bunu yemek ister misin? ¿Podemos quedarnos aquí? Burada kalabilir miyiz? Burada kalabilir miyiz? ¿Hay algún doctor o alguna enfermera en este hotel? Bu otelde bir doktor ya da hemşire var mı? Bu otelde doktor ya da hemşire var mı? No lo puedes parar. Onu durduramazsın. Onu durduramazsın. Por aquí había un hotel. Buralarda bir otel vardı. Buralarda bir otel vardı. Creo que deberíamos irnos. Sanırım ayrılmalıyız. Gitsek iyi olacak. Marie estudia siempre dos horas al día. Mary, her zaman günde iki saat çalışır. Marie her gün iki saat çalışıyor. No empecé a beber hasta los 22. 22 yaşıma kadar içki içmeye başlamadım. 22 yaşıma kadar içmeye başlamamıştım. Tom quiere hacerse rico y famoso. Tom zengin ve ünlü olmak istiyor. Tom zengin ve ünlü olmak istiyor. He oído que tienes una nueva novia. Yeni bir kız arkadaşın olduğunu duydum. Yeni bir kız arkadaşın olduğunu duydum. Soy de Rio. Rioluyum. Rio'luyum. El taxi es caro. Taksi pahalıdır. Taksi çok pahalı. Tom se bajó del bus. Tom otobüsten indi. Tom otobüsten indi. Como con las manos. Ben ellerimle yemek yerim. Ellerimle yaptığım gibi. No sabía que trabajabas aquí. Burada çalıştığını bilmiyordum. Burada çalıştığını bilmiyordum. ¿Podemos confiar en él? Ona güvenebilir miyiz? Ona güvenebilir miyiz? ¿Irás en tren? Trenle gidecek misin? Trenle mi gideceksin? Mi madre me está preparando la comida. Annem benim için yemek pişiriyor. Annem bana yemek hazırlıyor. ¿En qué habitación se quiere quedar? Hangi odada kalmak istersiniz? Hangi odada kalmak istiyorsunuz? Ahora puedes mirar. Şimdi bakabilirsin. Şimdi bakabilirsin. No pudimos hacer nada por ellas. Onlar için bir şey yapamadık. Onlar için yapabileceğimiz bir şey yoktu. Necesito ese teléfono. O telefona ihtiyacım var. O telefona ihtiyacım var. ¿Lloverá hoy? Bugün yağmur yağacak mı? Bugün yağmur yağacak mı? Me preguntó si estaba ocupado. O, bana meşgul olup olmadığımı sordu. Meşgul olup olmadığımı sordu. Quiero un asiento al lado de la ventana. Pencere yanında koltuk istiyorum. Pencere kenarında bir koltuk istiyorum. Como estaba enfermo, no fui. Hasta olduğum için, gitmedim. Hasta olduğum için gitmedim. ¿Qué te gusta hacer cuando hace calor? Sıcak havalarda ne yapmaktan hoşlanırsın? Hava sıcakken ne yapmayı seversin? ¿Sabe montar en bicicleta? O, bisiklet sürebilir mi? Bisiklete binebilir misin? Tom no se lo dijo a nadie. Tom hiç kimseye söylemedi. Tom kimseye söylemedi. Esto es mucho trabajo. Bu çok fazla iş. Bu çok fazla iş demek. A Tom parece gustarle la comida japonesa. Tom Japon yemeklerini seviyor gibi görünüyor. Tom Japon yemeklerini seviyor gibi. La casa está fría. Ev soğuk. Ev soğuk. No lo puedo explicar. Onu açıklayamam. Açıklayamam. Deberías tener cuidado con lo que dices. Söylediğine dikkat etmelisin. Söylediklerine dikkat etmelisin. ¿Qué no sabe Tom? Tom ne bilmiyor? Tom'un bilmediği şey ne? Aquí no vive nadie. Burada kimse yaşamıyor. Burada kimse yaşamıyor. Tiene un aspecto genial. O harika görünüyor. Harika görünüyor. ¿Por qué no avisaste a Tom? Neden Tom'u uyarmadın? Neden Tom'a söylemedin? No lo sabrá nadie. Hiç kimse bilmeyecek. Kimse bilmeyecek. Estaba a punto de irme. Ayrılmak üzereydim. Ben de tam çıkıyordum. Mary es la madre biológica de Tom. Mary, Tom'un biyolojik annesidir. Mary, Tom'un biyolojik annesi. Lo iba a hacer yo solo. Onu kendim yapacaktım. Kendim yapacaktım. En mi opinión, debes escucharme. Bence beni dinlemelisin. Bence beni dinlemelisin. Los dos niños empezaron a llorar. Her iki çocuk da ağlamaya başladı. İki çocuk ağlamaya başladı. ¿Cuánto tiempo tengo que tomar este remedio? Ne kadar süre bu ilacı almak zorundayım? Bu ilacı daha ne kadar almam gerekiyor? Su padre hizo que se lo contara todo. Babası ona ona her şeyi anlattırdı. Babası ona her şeyi anlattırdı. Millie va a la escuela. Millie okula gidiyor. Millie okula gidiyor. José Andrés es un gran cocinero. José Andrés büyük bir aşçıdır. Jose Andres harika bir aşçıdır. Ellos comen. Yerler. Yemek yiyorlar. No te olvides de venir a recogerme mañana a las seis. Yarın saat 6'da beni almayı unutma. Yarın 6'da beni almaya gelmeyi unutma. Doctor, ¿puedo beber cerveza? Doktor, bira içebilir miyim? Doktor, bira içebilir miyim? Era perfecto. Mükemmeldi. Mükemmeldi. Esta es una fotografía de mi madre. Bu annemin bir resmidir. Bu annemin bir fotoğrafı. Internet está muy lenta. İnternet çok yavaş. İnternet çok yavaş. Tenemos que estudiar la materia. Konuyu çalışmak zorundayız. Çalışmamız gereken bir konu var. Esperé un buen rato. Uzun süre bekledim. Uzun zamandır bekliyorum. A Tom le gusta mucho la comida japonesa. Tom Japon yiyeceğini çok seviyor. Tom Japon yemeklerini çok sever. Tu respuesta a la pregunta es incorrecta. Soruya verdiğin cevap doğru değildir. Soruya verdiğin cevap yanlış. No quiero volver. Dönmek istemiyorum. Geri dönmek istemiyorum. Responda a mis preguntas. Sorularıma cevap verin. Sorularımı cevapla. "¿Yo?" "¡Sí, tú!" "Ben mi?" "Evet, sen!" "Ben mi?" "Evet, sen!" Ella tiene 31 años. O otuz bir yaşında. 31 yaşında. Por favor dime que no es verdad. Lütfen bana bunun doğru olmadığını söyle. Lütfen bunun doğru olmadığını söyle. ¿Queréis azúcar? Şeker istiyor musunuz? Şeker ister misiniz? Él habla ruso. O Rusça konuşur. Rusça konuşuyor. Este libro era muy interesante. Bu kitap çok ilginçti. Bu kitap çok ilginçti. Esperamos las vacaciones con impaciencia. Tatili dört gözle bekliyoruz. Tatili sabırsızlıkla bekliyoruz. ¿Me puedes decir? Bana söyler misin? Bana söyleyebilir misin? Podía nadar más rápido cuando era joven. Gençken daha hızlı yüzebilirdim. Gençken daha hızlı yüzebiliyordum. Tom no sabe lo que está haciendo Mary ahora. Tom Mary'nin şimdi ne yaptığını bilmiyor. Tom, Mary'nin şu an ne yaptığını bilmiyor. Si tuviera más tiempo, aprendería a bailar. Daha fazla zamanım olsa, nasıl dans edileceğini öğrenirim. Daha fazla zamanım olsaydı, dans etmeyi öğrenirdim. Tengo dieciocho años. Ben on sekiz yaşındayım. 18 yaşındayım. Me duele el corazón. Kalbim acıyor. Kalbim acıyor. No hay vuelta atrás. Geri dönüş yok. Geri dönüş yok. Quiero tomármelo. Onu içmek istiyorum. İçmek istiyorum. Todos los juguetes son de madera. Oyuncakların hepsi tahtadan yapılmış. Bütün oyuncaklar tahtadan yapılmış. Nos necesitas. Bize ihtiyacın var. Bize ihtiyacın var. Tom esperó hasta las dos y media. Tom 2.30'a kadar bekledi. Tom 2:30'a kadar bekledi. Tom dijo que estaba realmente ocupado. Tom, gerçekten meşgul olduğunu söyledi. Tom çok meşgul olduğunu söyledi. Espero que venga. Onun geleceğini umuyorum. Umarım gelir. Estuviste perfecta. Mükemmeldin. Mükemmeldin. ¡Lo estaba esperando! Onu bekliyordum! Ben de sizi bekliyordum! Intenté decírtelo. Ben bunu sana anlatmaya çalıştım. Sana söylemeye çalıştım. ¿Te fijaste en su nuevo vestido? Onun yeni elbisesini fark ettin mi? Yeni elbisesini gördün mü? Es mi turno. Sıra bende. Sıra bende. No me gusta mandar postales cuando estoy de viaje. Seyahatte iken kartpostal göndermeyi sevmiyorum. Seyahatteyken kartpostal atmayı sevmem. Parece que se nos ha acabado la gasolina. Benzinimiz bitti gibi görünüyor. Benzinimiz bitmiş gibi görünüyor. Él no sabe cantar bien. O iyi şarkı söyleyemez. İyi şarkı söyleyemiyor. ¿Puedo usar su servicio, por favor? Ben tuvaletinizi kullanabilir miyim, lütfen? Servisinizi kullanabilir miyim, lütfen? Me gustaba mucho la tarta. Ben keki severdim. Pastayı çok severdim. Visité el pueblo en el que nació. Doğduğu köyü ziyaret ettim. Doğduğu kasabayı ziyaret ettim. Me pregunto si estará realmente enfermo. Onun gerçekten hasta olup olmadığını merak ediyorum. Acaba gerçekten hasta mı? ¿Crees que hoy va a llover? Sence bugün yağmur yağacak mı? Sence bugün yağmur yağacak mı? Tom debería preguntarle a Mary cómo se hace. Tom onu nasıl yapacağını Mary'ye sormalı. Tom, Mary'ye nasıl yapıldığını sormalı. Tienes que leerte este libro. Bu kitabı okumalısın. Bu kitabı okumalısın. Planeo ir allá. Ben oraya gitmeyi planlıyorum. Oraya gitmeyi planlıyorum. ¿Puedo decir algo? Bir şey söyleyebilir miyim? Bir şey söyleyebilir miyim? Estudia inglés todos los días. Her gün İngilizce çalış. Her gün İngilizce okuyor. ¡Eres el mejor papá del mundo! Sen dünyanın en iyi babasısın! Sen dünyanın en iyi babasısın! Tom habla francés mejor que cualquiera de sus compañeros de clase. Tom sınıf arkadaşlarının herhangi birinden daha iyi Fransızca konuşur. Tom diğer sınıf arkadaşlarından daha iyi Fransızca konuşuyor. Hace frío, ¿por qué no llevas cazadora? Hava soğuk, niye bir kazak giymiyorsun? Hava soğuk, neden ceket giymiyorsun? Tom estuvo sentado en silencio durante treinta minutos. Tom, 30 dakika boyunca sessizce oturdu. Tom 30 dakika boyunca sessizce oturdu. Tu software está actualizado. Yazılımın güncel. Yazılımın güncellendi. Su padre es japonés. Onun babası Japondur. Babası Japon. Estaba en la oficina de correos. Postanedeydim. Postanedeydim. Me levanté a las 7 de la mañana. Sabah yedide kalktım. Sabah 7'de kalktım. Este libro me lo prestó un amigo. Bir arkadaş bu kitabı bana ödünç verdi. Bu kitabı bir arkadaşım ödünç verdi. Este verano ha llovido poco. Bu yaz az yağmur aldık. Bu yaz çok az yağmur yağdı. Estudio inglés los lunes y los viernes. Pazartesi ve Cuma günleri İngilizce çalışırım. Pazartesi ve cumaları İngilizce okuyorum. Por favor, no me mates. Lütfen beni öldürme. Lütfen beni öldürme. Las hojas cambian de color en otoño. Yaprakların rengi sonbaharda değişir. Yapraklar sonbaharda renk değiştirir. ¿Ahora tenéis hambre? Şimdi aç mısınız? Şimdi aç mısınız? Te dije que nos dejaras solos. Sana bizi yalnız bırakmanı söyledim. Bizi yalnız bırakmanı söylemiştim. Hay cosas que nunca voy a aprender. Bazı şeyleri hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Asla öğrenemeyeceğim şeyler var. Seiko no tiene hermanas. Seiko'nun hiç kız kardeşi yok. Seiko'nun kız kardeşi yok. Tom tuvo mucha suerte. Tom çok şanslıydı. Tom çok şanslıydı. Estados Unidos es un país grande. ABD büyük bir ülkedir. Amerika büyük bir ülke. Estoy haciendo pescado a la parrilla. Balık ızgara yapıyorum. Izgara balık yapıyorum. Quiero tu amor. Aşkını istiyorum. Sevgini istiyorum. Comamos sushi. Suşi yiyelim. Sushi yiyelim. ¿Por qué hablas sola? Neden kendi başına konuşuyorsun? Neden kendi kendine konuşuyorsun? He visto a una chica con el pelo largo. Uzun saçlı bir kız gördüm. Uzun saçlı bir kız gördüm. Es inglés pero vive en la India. O İngiliz ama Hindistan'da oturuyor. İngiliz ama Hindistan'da yaşıyor. Esa música siempre me ha recordado a ti. O müzik her zaman bana seni hatırlattı. Bu müzik bana hep seni hatırlattı. Tom se subió al tren de las dos y media. Tom 2.30 trenine bindi. Tom 2:30'da trene bindi. Tom, soy feliz. Mutluyum, Tom. Tom, ben mutluyum. Mi hermano es muy bueno tocando la guitarra. Erkek kardeşim gitar çalmada çok iyidir. Kardeşim çok iyi gitar çalar. Los niños estaban muy felices cuando les repartimos los paquetes de caramelos. kendilerine şekerleme paketlerini dağıtırken çocuklar mutlulardı. Şeker paketlerini dağıttığımızda çocuklar çok mutlu oldu. ¿Qué hiciste con ese dinero? O parayla ne yaptın? O parayla ne yaptın? ¿Quién te ha pegado? Sana kim vurdu? Sana kim vurdu? Tom ha muerto, ¿verdad? Tom öldü, değil mi? Tom öldü, değil mi? ¿Con quién preferirías salir, con Tom o con John? Kimle gitmeyi tercih edersin, Tom'la mı yoksa John'la mı? Kiminle çıkmak isterdin, Tom'la mı John'la mı? Una oración es una oración. Bir cümle bir cümledir. Dua, duadır. Los niños estaban jugando en el parque. Çocuklar parkta oynuyorlardı. Çocuklar parkta oynuyordu. No estoy tan ocupado como Yoshio. Ben Yoshio kadar meşgul değilim. Yoshio kadar meşgul değilim. Tom sabe hablar inglés y francés. Tom Fransızca ve İngilizce konuşabilir. Tom İngilizce ve Fransızca konuşabiliyor. No sabia que hoy estarías aquí. Bugün burada olacağını bilmiyordum. Bugün burada olacağını bilmiyordum. Quizá sea cierto. Belki doğrudur. Belki de doğrudur. Tráele una bebida. Ona bir içki getir. Ona bir içki getir. ¿Dónde cogiste este autobús? Bu otobüse nerede bindin? Bu otobüsü nereden buldun? ¡Bienvenidos otra vez, os hemos echado de menos! Tekrar hoş geldiniz. Sizi çok özledik. Tekrar hoş geldiniz, sizi özledik! Llamamos a nuestro perro Rex. Köpeğimize Rex adını verdik. Köpeğimize Rex adını verdik. Siempre te he querido. Seni her zaman sevdim. Seni her zaman sevdim. Ahora están corriendo. Onlar şimdi koşuyor. Şimdi kaçıyorlar. Tom no parecía estar tan ocupado. Tom o kadar meşgul görünmüyordu. Tom o kadar meşgul görünmüyordu. Los dos estamos bien. İkimiz de iyiyiz. İkimiz de iyiyiz. Lleva puesto un vestido azul claro. Açık mavi bir elbise giyiyor. Açık mavi bir elbise giyiyor. Eso es demasiado caro. O çok fazla pahalı. Bu çok pahalı. Mi proyecto es distinto al tuyo. Benim projem seninkinden farklı. Benim projem seninkinden farklı. En mi familia, la que se levanta más temprano es mi madre. Ailemde en erken annem kalkar. Benim ailemde erken kalkan annemdir. Ha estado lloviendo a ratos desde anoche. Dün geceden beri ara sıra yağmur yağıyor. Dün geceden beri yağmur yağıyor. Anoche estudié. Ben dün gece çalıştım. Dün gece ders çalıştım. La capital de Serbia es Belgrado. Sırbistan'ın başkenti Belgrad'tır. Sırbistan'ın başkenti Belgrad. Esta caja está vacía, no hay nada dentro. Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok. Bu kutu boş, içinde hiçbir şey yok. Finalmente ella cedió a la tentación y se comió toda la torta. Sonunda pes etti ve tüm pastayı yedi. Sonunda ayartmaya boyun eğdi ve tüm pastayı yedi. Echaré de menos a Tom. Tom'u özleyeceğim. Tom'u özleyeceğim. Tiene graves problemas. Onun büyük sorunları var. Başı büyük belada. Quiero jugar al tenis. Tenis oynamak istiyorum. Tenis oynamak istiyorum. Tom te ofreció un trabajo, ¿no? Tom sana bir iş önerdi, değil mi? Tom sana iş teklif etti, değil mi? Quiero un coche nuevo. Yeni bir araba istiyorum. Yeni bir araba istiyorum. ¿De quién es ese reloj? O kimin saati? Bu kimin saati? Le dolía la cabeza. Başı ağrıyordu. Başı ağrıyordu. Tom es cuidadoso. Tom dikkatlidir. Tom dikkatlidir. Quiero mandarle un mensaje codificado a Tom. Tom'a bir kodlu mesaj göndermek istiyorum. Tom'a şifreli bir mesaj göndermek istiyorum. Siempre está tomando una siesta en la escuela. O, her zaman okulda şekerleme yapıyor. Okulda sürekli kestiriyor. Él me dijo que ella estaba enferma. O bana hasta olduğunu söyledi. Bana hasta olduğunu söyledi. Solo tenemos una oportunidad. Sadece bir şansımız var. Tek bir şansımız var. ¿Por qué no cambiaste el plan? Neden planı değiştirmedin? Neden planı değiştirmedin? El bar está cerrado. Bar kapalı. Bar kapalı. No le digas a Tom lo que hemos hecho hoy. Bugün yaptığımızdan Tom'a bahsetme. Tom'a bugün ne yaptığımızı söyleme. A menudo se van de picnic en bicicleta. Onlar sık sık bisikletle pikniğe giderler. Genelde bisikletle pikniğe giderler. ¿Has entendido lo que quiere decir? Onun ne demek istediğini anladın mı? Ne demek istediğini anladın mı? La paciencia de ellos estaba al límite. Sabırları bitmek üzereydi. Sabrları çok fazlaydı. Quiero agua caliente. Sıcak su istiyorum. Sıcak su istiyorum. Este libro es suyo. Bu kitap onunki. Bu kitap sizin. ¿Qué verduras te gustan? Hangi sebzeleri seviyorsun? Hangi sebzeleri seversin? El plan requiere mucho dinero. Plan çok para gerektiriyor. Plan çok para gerektiriyor. ¿Estás de acuerdo? Kabul ediyor musun? Katılıyor musun? Cada día me como un huevo cocido de desayuno. Her gün kahvaltıda haşlama yumurta yerim. Her gün kahvaltıda pişmiş yumurta yiyorum. No tengo prisa. Benim acelem yok. Acelem yok. Tom quería ser alto. Tom uzun olmak istiyordu. Tom uzun boylu olmak istiyordu. Tom era peligroso. Tom tehlikeliydi. Tom tehlikeliydi. Las dos hermanas son bonitas. Her iki kız kardeş güzel. İki kız kardeş de çok güzel. Creo que sabes cómo se llama la novia de Tom. Bence Tom'un kız arkadaşının isminin ne olduğunu biliyorsun. Sanırım Tom'un kız arkadaşının adını biliyorsun. Tom habla tanto francés como inglés. Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşur. Tom hem Fransızca hem de İngilizce konuşuyor. No estás en China. Çin'de değilsin. Çin'de değilsin. «¿Dónde está Tom?» «¿Cómo puedo saberlo?» "Tom nerede?" "Nasıl bilebilirim?" "Tom nerede?" Ben nereden bileyim? El cine es una industria. Sinema bir endüstridir. Sinema bir endüstridir. Anoche trabajé. Ben dün gece çalıştım. Dün gece çalıştım. Observe este gran edificio. Şu yüksek binaya bakın. Şu büyük binaya bakın. Tom planea ir a la universidad el año que viene. Tom gelecek yıl üniversiteye gitmeyi planlıyor. Tom seneye üniversiteye gitmeyi planlıyor. María es muy guapa. Mary çok güzel. Maria çok güzel. Estaba comprando pan. Ekmek alıyordum. Ekmek alıyordum. Creo que sabes por qué no puedo hacer esto. Bence bunu neden yapamayacağımı biliyorsun. Sanırım bunu neden yapamayacağımı biliyorsun. Déjame ir solo una vez. Sadece bir kez gitmeme izin ver. Sadece bir kez gitmeme izin ver. Nunca te he visto llorar. Asla ağladığını görmedim. Seni ağlarken hiç görmedim. ¿Has comprado zumo? Meyve suyu aldın mı? Meyve suyu mu aldın? Mi amor, ¿por qué lloras? Aşkım! Neden ağlıyorsun? Aşkım, neden ağlıyorsun? Agáchate y quédate así. Eğil ve öyle kal. Eğil ve öyle kal. Todos tenemos un aroma único. Hepimizin kendimize has bir kokusu vardır. Hepimizin eşsiz bir kokusu vardır. Voy a la escuela a las siete. Okula yedide giderim. Yedide okula gidiyorum. Estoy bromeando. Şaka yapıyorum. Şaka yapıyorum. Hoy no puedo ir contigo. Bugün seninle gidemem. Bugün seninle gelemem. Tengo amigos rusos. Rus arkadaşlarım var. Rus dostlarım var. Visito a mis abuelos dos veces a la semana. Haftada iki kez büyük babamı ve annemi ziyaret ederim. Haftada iki kez büyükannemleri ziyaret ederim. Los gatos no comen plátanos. Kediler muz yemez. Kediler muz yemez. Tom le dijo a Mary cuánto le gustó su trabajo. Tom Mary'ye işini ne kadar çok sevdiğini söyledi. Tom, Mary'ye işini ne kadar sevdiğini söyledi. Ya no puedo hacerlo más. Onu yapamam artık. Bunu daha fazla yapamam. ¿Cómo hemos llegado aquí? Buraya nasıl geldik? Buraya nasıl geldik? No le gusta el café. O, kahveyi sevmez. Kahve sevmez. Ya he dicho que no. Zaten hayır dedim. Hayır dedim ya. No veo ningún problema. Herhangi bir sorun görmüyorum. Bir sorun görmüyorum. Quiero un pez. Bir balık istiyorum. Balık istiyorum. Él escribe poemas de amor. Aşk şiirleri yazar. Aşk şiirleri yazıyor. Bienvenidos a nuestra primera clase de italiano. Bizim ilk İtalyan sınıfımıza hoş geldiniz. İlk İtalyanca dersine hoş geldiniz. Rompí a llorar. Ağlamaya başladım. Ağlamaya başladım. Creo que estás celoso. Bence sen kıskançsın. Bence kıskanıyorsun. Todo el mundo se sintió seguro. Herkes kendini güvende hissetti. Herkes kendini güvende hissetti. No es un pez. Bir balık değil. Bu bir balık değil. Quiero visitar Nueva York. New York'u ziyaret etmek istiyorum. New York'u ziyaret etmek istiyorum. Se le da bien nadar. O yüzmede iyidir. Yüzmede çok iyidir. Mis dos hermanas están casadas. Kız kardeşlerimin her ikisi evlidir. İki kız kardeşim de evli. Si tuviera dinero, te lo daría. Param olsa, ona verirdim. Param olsaydı sana verirdim. ¿Cuál es tu coche preferido? Senin en sevdiğin araba nedir? En sevdiğin araba hangisi? ¡Si la mierda tuviera valor el hombre nacería sin ano! Eğer bokun bir değeri olsaydı insan kıçsız doğardı. Bokun değeri olsaydı, insan anüssüz doğardı! Lo necesitas. Ona ihtiyacın var. Buna ihtiyacın var. Como el autobús se retrasaba, cogí un taxi. Otobüs geç kaldığı için, taksiye bindim. Otobüs geciktiği için taksiye bindim. Me gustan la lluvia y la nieve. Yağmur ve karı severim. Yağmuru ve karı severim. Ya no es tu problema. O artık senin sorunun değil. Artık senin sorunun değil. En ese momento estaba cansado. O, o zaman yorgundu. O zamanlar yorgundum. Aprendimos inglés. Biz İngilizce öğrendik. İngilizce öğrendik. Solo me miró. O sadece bana baktı. Sadece bana baktı. Esto es lo último que voy a hacer por ti. Bu senin için yapabileceğim en son şeydir. Bu senin için yapacağım son şey. Ahora soy profesora de francés. Şimdi Fransızca öğretmeniyim. Artık Fransızca öğretmeniyim. Este es mi hermano. Bu benim erkek kardeşim. Bu benim kardeşim. Amar es estar solo. Sevmek yalnız olmaktır. Aşk yalnız olmaktır. Le he contado a Tom todo lo que te conté a ti. Sana söylediğim her şeyi Tom'a söyledim. Tom'a sana söylediğim her şeyi anlattım. Me asustaron tus gritos. Senin çığlıkların beni korkutuyor. Çığlıkların beni korkuttu. Para mejorar, tienes que comer. İyileşmek için yemen lazım. İyileşmek için yemek yemelisin. El mercado es amplio. Market büyüktür. Piyasa geniş. Tom tiene tres gatos. Tom'un üç kedisi var. Tom'un üç kedisi var. ¿Qué clase de libros lee Tom? Tom ne tür kitaplar okur? Tom ne tür kitaplar okur? Ella salió del hospital hace una hora. O bir saat önce hastaneden ayrıldı. Hastaneden bir saat önce çıktı. ¿Por qué no le pedimos consejo? Niçin onun tavsiyesini sormuyoruz? Neden ondan tavsiye istemiyoruz? El profesor no nos dejaba hablar en francés en clase. Öğretmen sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermedi. Profesör sınıfta Fransızca konuşmamıza izin vermiyordu. ¿Seguro que quieres saber la verdad? Gerçeği bilmeyi gerçekten istiyor musun? Gerçeği bilmek istediğine emin misin? ¿Ahora está tu madre en casa? Annen şimdi evde mi? Annen şimdi evde mi? Me encanta verte reír. Gülmeni görmeyi seviyorum. Gülüşünü izlemeye bayılıyorum. Lo que ha dicho es una buena idea. Onun söylediği iyi bir fikir. İyi bir fikir olduğunu söyledi. Gracias, Yukina. Teşekkürler Yukina. Teşekkür ederim Yukina. Tom dice que hace calor. Tom havanın sıcak olduğunu söylüyor. Tom havanın sıcak olduğunu söylüyor. «Creo que tenemos que limpiar el carburador.» «Ya lo he intentado.» "karbüratörü temizlememiz gerektiğini düşünüyorum." "Ben zaten denedim." "Karbüratörü temizlememiz gerektiğini düşünüyorum." "Daha önce denedim." Es rico y vive como un mendigo. O zengin ve bir dilenci gibi yaşıyor. Zengin ve dilenci gibi yaşıyor. ¿Te olvidaste de comprar huevos? Yumurtaları satın almayı unuttun mu? Yumurta almayı mı unuttun? Tom, ¿te vas a levantar? Tom, kalkacak mısın? Tom, kalkacak mısın? Se vengó del asesinato de su padre. Babasının öldürülmesinin intikamını aldı. Babasının cinayetinden intikam aldı. Va al parque cada mañana. Her sabah parka gider. Her sabah parka gidiyor. Mi familia está siempre ahí para mí. Ailem benim için her zaman orada. Ailem her zaman yanımda. Nadie le ha visto desde entonces. O zamandan beri onu kimse görmedi. O zamandan beri onu gören olmamış. ¿Estás feliz en tu casa? Evinde mutlu musun? Evinde mutlu musun? ¿Cuántos gatos hay en el jardín? Bahçede kaç tane kedi var? Bahçede kaç kedi var? Tom dice que no quiere estudiar francés. Tom Fransızca çalışmak istemediğini söylüyor. Tom Fransızca okumak istemediğini söylüyor. Nada puede pararlos. Hiçbir şey onları durduramaz. Hiçbir şey onları durduramaz. Mi tío y mi tía viven en Francia. Amcam ve halam Fransa'da yaşıyor. Amcam ve teyzem Fransa'da yaşıyor. Confirmo mi reserva de vuelo. Uçuş rezervasyonumu onaylıyorum. Uçuş rezervasyonumu onaylıyorum. Tú eres listo, pero yo también. Sen zekisin fakat ben de zekiyim. Sen zekisin ama ben de öyleyim. Hace mucho tiempo que no nos hemos visto. Birbirimizi görmeyeli uzun zaman oldu. Görüşmeyeli uzun zaman oldu. Ni siquiera yo sabía que Tom tenía novia. Tom'un bir kız arkadaşı olduğunu ben bile bilmiyordum. Tom'un kız arkadaşı olduğunu ben bile bilmiyordum. Mi padre ha estado desempleado durante un año. Babam bir yıldır işsiz. Babam bir yıldır işsiz. Él se quedó sin dinero. Parasız kaldı. Onun parası bitti. Creo que les oigo. Sanırım onları duyuyorum. Sanırım onları duyabiliyorum. Solo quería casarme. Ben sadece evlenmek istedim. Sadece evlenmek istedim. Él la invitó a ir al concierto. Onu konsere gitmek için davet etti. Onu konsere davet etti. Se dice que sabe mucho sobre España. Söylendiğine göre İspanya hakkında çok şey biliyor. İspanya hakkında çok şey bildiğiniz söyleniyor. Siempre escucha las noticias por la radio. Her zaman haberleri radyodan dinler. Her zaman haberleri radyodan dinler. Estoy molestando a mi hermana. Kız kardeşimin sinirini bozuyorum. Kız kardeşimi rahatsız ediyorum. No, nunca estuve allí. Hayır, asla orada bulunmadım. Hayır, hiç gitmedim. Qué ha pasado? Ne oldu? Ne oldu? Esa corbata es demasiado cara. O kravat çok pahalı. Kravat çok pahalı. Tom dijo que no cree que vale la pena el tiempo para hacerlo. Tom onu yapmanın zamanına değdiğini sanmadığını söyledi. Tom buna değmeyeceğini söyledi. Nadie es dueño de la luna. Kimse ayın sahibi değil. Kimse Ay'a sahip olamaz. Tom no quiere irse a casa. Tom eve gitmek istemiyor. Tom eve gitmek istemiyor. No sé cómo usarlo. Ben onu nasıl kullanacağımı bilmiyorum. Nasıl kullanacağımı bilmiyorum. ¿Puedo bailar con usted? Sizinle dans edebilir miyim? Sizinle dans edebilir miyim? Él llamó a su madre desde el aeropuerto. Havaalanından annesini aradı. Havaalanından annesini aramış. Corrimos hacia el fuego. Ateşe koştuk. Ateşe doğru koştuk. ¿Quedan entradas para hoy? Bugün için bilet kaldı mı? Bugün için bilet var mı? Ahora está lo suficientemente bien para trabajar. O, şimdi çalışmak için yeterince iyidir. Şimdi çalışabilecek kadar iyi. ¿Mañana hará calor? Yarın sıcak olacak mı? Yarın sıcak olacak mı? No volví a ver a Tom. Tom'u tekrar görmedim. Tom'u bir daha görmedim. ¿Son nuevas? Onlar yeni mi? Bunlar yeni mi? ¿Estás loco? Deli misin? Delirdin mi sen? Te quedarás en casa. Sen evde kalacaksın. Evde kalacaksın. No podemos hacerlo. Onu yapamayız. Bunu yapamayız. Ahora me acuerdo. Şimdi hatırlıyorum. Şimdi hatırladım. Ha estado nevando a ratos desde anoche. Dün geceden beri ara sıra kar yağıyor. Dün geceden beri kar yağıyor. Esa manzana no está roja. O elma kırmızı değil O elma kırmızı değil. Tom ha vivido solo desde la muerte de su esposa. Karısı öldüğünden beri Tom yalnız yaşadı. Tom karısı öldüğünden beri yalnız yaşıyor. Tom y su esposa querían tener un hijo antes de ser demasiado viejos. Tom ve karısı, çok yaşlanmadan önce bir çocuk sahibi olmak istedi. Tom ve karısı çok yaşlanmadan önce çocuk sahibi olmak istemişler. Le visito con frecuencia. Sık sık onu ziyaret ederim. Onu sık sık ziyaret ediyorum. Tenemos un problemilla. Küçük bir sorunumuz var. Küçük bir sorunumuz var. Le hice una pregunta difícil. Ona zor bir soru sordum. Ona zor bir soru sordum. Deme una taza de café. Bana bir fincan kahve ver. Bana bir fincan kahve ver. Habrá leche y galletas. Süt ve kurabiyeler olacak. Süt ve kurabiye olacak. Tom ayudó a Mary ayer por la tarde. Tom dün öğleden sonra Mary'ye yardım etti. Tom dün öğleden sonra Mary'e yardım etti. No podrías haber hecho esto sin mí. Bunu bensiz yapamazdın. Bunu bensiz yapamazdın. El avión despegó a las 2:30. Uçak saat 2:30'da kalktı. Uçak 2:30'da kalktı. ¿Bebiste una cerveza? Bir bira içtin mi? Bira mı içtin? Fui a Boston el mes pasado. Geçen ay Boston'a gittim. Geçen ay Boston'a gittim. Dame el libro. Bana kitabı ver. Kitabı bana ver. Porque está ahí. Çünkü bu orada. Çünkü orada. Estaré aquí mañana. Yarın ben burada olacağım. Yarın burada olacağım. Me alegro por ellos. Onlar için mutluyum. Onlar adına sevindim. Al gato le gusta dormir. Kedi uyumayı seviyor. Kedi uyumayı sever. No dijo nada. O, hiç konuşmadı. Hiçbir şey söylemedi. Mary es ahora mi novia. Mary artık benim kız arkadaşım. Mary artık benim kız arkadaşım. Nunca antes me había hablado un extranjero. Daha önce bir yabancı ile hiç konuşmamıştım. Daha önce bir yabancı benimle hiç konuşmamıştı. Él no siempre está en casa los domingos. Pazar günleri her zaman evde değildir. Pazar günleri hep evde olmuyor.