Lopetan polttamisen. Sigarayı bırakıyorum. Sigarayı bırakacağım. Voinko jättää tämän kirjan sinulle? Bu kitabı sana bırakabilir miyim? Bu kitabı sana bırakabilir miyim? Sanoin, että täyttäisin seuraavaksi kaksikymmentä vuotta. Gelecek doğum günümde yirmi yaşında olacağımı söyledim. Sonraki 20 yaşıma gireceğimi söylemiştim. Manchester United voitti ottelun 4-2. Manchester United maçı 4-2 yendi. Manchester United maçı 4-2 kazandı. He haluavat erota 40 vuoden avioliiton jälkeen. Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar. 40 yıllık evlilikten sonra boşanmak isterler. Kuinka suuri se on? Ne kadar büyük? Ne kadar büyük? Nukuin television edessä. Televizyonun karşısında uyudum. Televizyonun önünde uyudum. Tomin kaltainen hyvä oppilas tuo luokallemme kunniaa. Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur getirir. Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur getirir. Älä kyhää mitään virheitä pursuavaa ja sekavasti kirjoitettua raporttia. Hatalarla dolu uyduruk biçimde yazılmış bir raporu karalama. Herhangi bir hata yapma ve karışık bir rapor hazırlama. Miksi haluat oppia tätä kieltä? Neden bu dili öğrenmek istiyorsun? Neden bu dili öğrenmek istiyorsunuz? Pysy kaukana täältä. Buradan uzak durun. Buradan uzak dur. Hän sijoitti rahansa osakkeisiin. O, parasını hisse senetlerine yatırdı. Parasını hisse senedine yatırmış. 2539 on alkuluku. 2539 bir asal sayıdır. 2539 asal sayıdır. Sen perusteella mitä minä tiedän hän ei koskaan tule ajoissa. Bildiğim kadarıyla, o asla zamanında gelmedi. Benim bildiklerime dayanarak, asla zamanında gelemez. Hän on häntä vanhempi. Kız, oğlandan büyük. Kendisinden daha yaşlıdır. Oli synkkä ja myrskyinen yö. Karanlık ve fırtınalı bir geceydi. Karanlık ve fırtınalı bir geceydi. Hän nukahti heti. O derhal uyudu. Hemen uykuya daldı. Se on Rushmore-vuori. O Rushmore dağı. Rushmore Dağı'dır. Poliisi sanoi tytöille: "Onko tämä teidän autonne?" Polis, ''Bu araba sizin mi?'' diye sordu kızlara. Polis kızlara "Bu sizin arabanız mı?" dedi. Hän on naimisissa ulkomaalaisen kanssa. O, bir yabancıyla evli. Bir yabancı ile evlidir. Sinun olisi parasta syödä kaikki, mikä lautasellasi on. Tabağındaki her şeyi yesen iyi olur. Tabağındaki her şeyi yesen iyi olur. Älä välitä siitä. Boş ver! Boş ver onu. Haluaisin antaa hänelle jonkin syntymäpäivälahjan. Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum. Ona bir doğum günü hediyesi vermek istiyorum. Apinalle puuhun kiipeäminen on helppoa. Bir maymun için ağaca tırmanmak kolay bir şeydir. Bir maymun için ağaca tırmanmak kolaydır. Olen hyvin ujo. Çok çekingenim. Çok utangacımdır. Jos olisit lähtenyt kotoa vähän aikaisemmin, olisit ehtinyt ajoissa. Evden biraz daha erken çıksaydın, zamanında olurdun. Evden biraz daha erken çıksaydın zamanında yetişebilirdin. Kuka tuo mies on? Bu adam kim? Kim bu adam? En halua syödä enää. Artık yemek istemiyorum. Artık yemek istemiyorum. Kynttilä sammui itsestään kenenkään sitä sammuttamatta. Mum söndürülmek yerine söndü. Kimse söndürmeden mum kendi kendine söndü. Muutin vasta. Henüz taşındım. Yeni taşındım. Tom miltei pyörtyi kuumuudesta. Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı. Tom sıcaktan neredeyse bayılıyordu. Olen Kiotosta. Ben Kyotoluyum. Kyoto'luyum. Olen tässä asiassa samaa mieltä. Ben o konuda hemfikirim. Bu konuda seninle aynı fikirdeyim. Valitettavasti en ole kanssasi samaa mieltä. Üzgünüm seninle aynı düşüncede değilim. Maalesef seninle aynı fikirde değilim. Tuntuu tosi hienolta. Harika hissediyorum. Kendimi çok iyi hissediyorum. Tee läksysi ennen telkkarin katsomista. Televizyon izlemeden önce ödevini yap. Televizyon izlemeden önce ödevini yap. Kaiken kaikkiaan nämä olivat mukavat juhlat. Her şeyi göz önüne alırsak, bu güzel bir partiydi. Sonuç olarak, güzel bir partiydi. Voit odottaa ulkona. Dışarıda bekleyebilirsin. Dışarıda bekleyebilirsin. Tom tunsi olonsa heikoksi. Tom zayıf hissetti. Tom kendini çok zayıf hissediyordu. Hän näyttää surulliselta. O mutsuz görünüyor. Üzgün görünüyor. Monet opiskelijoista olivat väsyneitä. Öğrencilerin çoğu yorgundu. Öğrencilerin çoğu yorgundu. Haltija muutti prinssin kissaksi. Peri prensi kediye dönüştürdü. Elf, Prens'i kediye dönüştürmüştür. Näemme ensi viikolla! Haftaya görüşürüz! Haftaya görüşürüz! Sinä olet ainoa toivomme. Sen bizim tek umudumuzsun. Tek umudumuz sensin. Hän käytti elämänsä totuuden etsimiseen. Hayatını gerçeği aramakla geçirdi. Hayatını gerçeği bulmak için harcadı. Metsästäjä ampui ketun. Avcı, tilkiyi vurarak öldürdü. Avcı tilkiyi vurdu. Hän antoi kissalle maitoa. O, kediyi sütle besledi. Kediye süt verdi. Pesin auton. Arabayı yıkadım. Arabayı yıkadım. Tom valmistaa varaosia autotehtaassa. Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor. Tom bir araba fabrikasında yedek parça üretiyor. Hän oli talossanikin. O da benim evimdeydi. Benim evimdeydi. Ei hän enää täällä ole. O artık burada değil. Artık burada değil. Ei pidä paikkaansa. Bu doğru değil. Bu doğru değil. Se koira on valkoinen. Köpek beyaz. Köpek beyaz. Italia on hyvin kaunis maa. İtalya çok güzel bir ülke. İtalya çok güzel bir ülkedir. Päivät pitenevät. Günler uzuyor. Günler uzar. En muista sanoja. Şarkı sözlerini hatırlayamıyorum. Kelimeleri hatırlayamıyorum. Minulla on paljon aikaa, mutta ei riittävästi rahaa. Bol bol zamanım var ama yeterli param yok. Çok zamanım var ama yeterli param yok. Hän meni sinne kuten hänen isänsä käski. Babasının dediği gibi oraya gitti. Babasının söylediği gibi oraya gitti. Voisitko vilkaista raporttiani? Raporuma göz atacak mısın? Raporuma bir göz atar mısın? Ystäväni sanoi ostaneensa uuden kellon. Arkadaşım, yeni bir saat aldığını söyledi. Arkadaşım yeni bir saat aldığını söyledi. Ensi lauantaina tarjotaan illallista. Gelecek Cumartesi bir akşam yemeği verilecek. Önümüzdeki cumartesi akşam yemeği var. Japanissa uusi lukuvuosi alkaa huhtikuussa. Japonya'da yeni öğretim yılı nisan ayında başlar. Japonya'da yeni dönem Nisan ayında başlar. Kuulin kummallisen äänen. Ben sıradışı bir ses duydum. Garip bir ses duydum. Tom ei kyennyt uimaan. Tom yüzemiyordu. Tom yüzemedi. Tupakointi on hengenvaarallista. Sigara içmek öldürebilir. Sigara içmek ölümcüldür. Tiedän, mikä on oikein. Neyin doğru olduğunu biliyorum. Neyin doğru olduğunu biliyorum. Mitä Jon tekee juuri nyt. John şu an ne yapıyor? Jon şu anda ne yapıyor? Teidät kaikki on kutsuttu. Hepiniz davetlisiniz. Hepiniz davetlisiniz. Tom ei aio jäädä. Tom kalmayacak. Tom burada kalmayacak. Kotini on suuri. Benim evim büyük. Benim evim büyük. Sepä on yllätys! Sürpriz! Bu ne sürpriz! Läksyt tehtyään hän katseli televisiota. Ödevini yaptıktan sonra televizyon izledi. Ödevini yaptıktan sonra televizyon izliyordu. Kauppa on auki koko päivän. Dükkan tüm gün açık. Dükkan bütün gün açık. Ihminen on tottumustensa orja. İnsan, alışkanlıklarının kölesidir. İnsan, alışkanlıklarının kölesidir. Hän tuli laivalla ja lähti lentokoneella. Deniz yoluyla geldi ama havayoluyla gitti. Gemiyle geldi ve uçağa bindi. Älä unohda ottaa sateenvarjoa mukaasi. Yanına bir şemsiye almayı unutma. Şemsiye getirmeyi unutma. Et voi menestyä, jollet tee kovasti työtä. Çok çalışmazsan, başarılı olamazsın. Çok çalışmadığın sürece başarılı olamazsın. He menivät pidellen toisiaan käsistä kiinni. El ele gittiler. El ele tutuşuyorlardı. En tiennyt, miten ilmaisisin itseäni. Kendimi nasıl ifade edeceğimi bilmiyordum. Kendimi nasıl ifade edeceğimi bilemedim. Kielitiede on tieteenala, jonka pyrkimyksenä on kuvailla kieltä. Dilbilim dili tanımlamayı amaçlayan bilim dalıdır. Dilbilim, dili tanımlamaya yönelik çalışmalar yapan bir bilim dalıdır. Te kaikki olette rasisteja. Hepiniz ırkçısınız. Hepiniz ırkçısınız. Professori Hudson on isäni ystävä. Profesör Hudson babamın arkadaşıdır. Profesör Hudson babamın bir arkadaşı. Jotkut naiset näyttävät enemmän miehekkäiltä kuin naisellisilta. Bazı kadınlar kadınsıdan daha çok erkeksi görünüyor. Bazı kadınlar kadınsı olmaktan çok erkeksi görünürler. Me emme voi antaa Tomin kuolla. Tom'un ölmesine izin veremeyiz. Tom'un ölmesine izin veremeyiz. Kastelkaa kukat ennen kuin syötte aamiaista. Kahvaltınızı yapmadan önce çiçekleri sulayın. Kahvaltıdan önce çiçekleri ıslatın. Soita poliisiasemalle ja kerro heille, mitä kerroit minulle. Polisi ara ve bana anlattıklarını onlara da anlat. Karakolu ara ve bana anlattıklarını anlat. Tom ei käytä aurinkovoidetta. Tom güneş kremi kullanmaz. Tom güneş kremi kullanmıyor. Emme löytäneet aseita. Silah bulmadık. Silah bulamadık. Tom palaa puoli kolmen maissa. Tom 2.30 civarında dönecek. Tom 2:30'da dönecek. Tomilla on loistava ura lääkärinä. Bir tıp doktoru olarak Tom'un parlak bir kariyeri var. Tom'un doktor olmak için harika bir kariyeri var. Hän toi takaisin joitakin matkamuistoja. Birkaç turistik eşyayı geri getirdi. Bazı hatıraları geri getirdi. Lopetin tupakoinnin. Sigara içmeyi bıraktım. Sigarayı bıraktım. Tunnistaakohan hän minua kaikkien näiden vuosien jälkeen? Bunca yılın ardından beni hatırlayacak mı, merak ediyorum. Bunca yıldan sonra beni tanıyabilir mi acaba? Älkää turhaan vaivautuko. Lütfen zahmet etmeyin. Zahmet etmeyin. Maria käyttää paljon rahaa vaatteisiin. Maria giysiler için çok fazla para harcıyor. Maria elbiseler için çok para harcıyor. Huusimme varoittaaksemme kaikkia vaarasta. Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık. Herkesi tehlike hakkında uyarmak için çığlık attık. Hänen täytyy olla kipeä. Hasta olmalı. Hasta olmalı. Tämä lääke saa sinut tuntemaan olosi paremmaksi. Bu ilaç daha iyi hissetmeni sağlayacak. Bu ilaç kendini daha iyi hissetmeni sağlayacak. Jos olet lukenut kirjan loppuun, palauta se kirjastoon. Kitabı okumayı bitirdiysen kütüphaneye iade et. Kitabı bitirdiyseniz kütüphaneye geri götürün. Hänessä on myös virheitä. Onun da hataları var. Hataları da var. Belgradissa on melkein kaksi miljoonaa asukasta. Belgrad'ın yaklaşık bir milyon nüfusu vardır. Belgrad'ın nüfusu 2 milyona yakındır. Onko teidän maallanne ydinaseita? Ülkeniz nükleer silahlara sahip mi. Ülkenizde nükleer silah var mı? Emme suudelleet. Öpmedik. Öpüşmüyorduk. Jos minulla ei olisi perhettä, en tekisi niin kovasti töitä. Ailem olmasa, çok fazla çalışmam. Ailem olmasaydı, bu kadar çok çalışmazdım. Tavallaan olet väärässä. Bir bakıma, yanılıyorsun. Bir bakıma yanılıyorsun. Seisokaa siellä. Orada durun. Orada durun. Hänen viimeisin näytelmänsä oli suuri menestys. Son oyunu çok başarılıydı. Son oyunu büyük bir başarı elde etti. Koti on kahden mailin päässä. Ev iki mil uzakta. Evim iki kilometre ötede. Nähdään talolla! Salonda görüşürüz. Evde görüşürüz! Mahtavaa! Fevkalade! Harika! Nousimme linja-autoon täällä. Biz otobüse orada bindik. Otobüse burada bindik. Hänen poikansa varmasti menestyy. Oğlu kesinlikle başarılı olacak. Eminim oğlu başarılı olacaktır. Pesin T-paitani. Tişörtümü yıkadım. Tişörtümü yıkadım. Tom on Marya kolme vuotta nuorempi. Tom Mary'den üç yaş daha gençtir. Tom, Mary'den üç yaş küçük. Jos sataa vettä, olkaa ystävällisiä ja soittakaa minulle. Yağmur yağarsa, lütfen beni arayın. Yağmur yağarsa lütfen beni arayın. Tom on rikas mies. Tom zengin bir adamdır. Tom zengin bir adam. Hän lupasi mennä naimisiin hänen kanssaan. O onunla evlenmek için söz verdi. Onunla evleneceğine söz verdi. Pian sen jälkeen alkoi sataa. Kısa süre sonra yağmur yağmaya başladı. Kısa bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. Tom on vaatimaton ihminen. Tom bir pısırıktır. Tom mütevazı bir insandır. Hän ei koskaan puhu oma-aloitteisesti. Konuşulmadıkça asla konuşmaz. Hiç inisiyatif kullanmaz. Linnut munivat. Kuşlar yumurtlar. Kuşlar yumurtlar. Koira hyppäsi aidan yli puutarhaan. Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı. Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı. Tänä iltapäivänä sataa. Öğleden sonra yağmur yağacak. Bu öğleden sonra yağmur yağacak. Nuoret menevät mielellään ulkomaille. Gençler yurt dışına gitmekte çok hevesli. Gençler yurtdışına gitmeyi severler. Kuinka kauan teiltä kesti oppia suomea? Fince öğrenmek ne kadar zamanınızı aldı? Fince öğrenmeniz ne kadar sürdü? Mireille Mathieu on yksi Ranskan parhaimmista laulajista. Mireille Mathieu, Fransa'nın en iyi şarkıcılarından biridir. Mireille Mathieu, Fransa'nın en iyi şarkıcılarından biridir. Tom sai sakot liikennerikkeestä. Tom bir trafik kanunu ihlal ettiği için bir trafik cezası aldı. Tom trafik cezası aldı. Kippis! Şerefe! Şerefe! Sillä vanhalla miehellä on taipumusta liioitteluun. Yaşlı adam abartma eğilimindedir. Yaşlı adam aşırıya kaçıyor. Tämä on tietokoneeni. Bu benim bilgisayarım. Bu benim bilgisayarım. Uuden kirjaston rakentaminen on ollut käynnissä jo viime vuodesta lähtien. Yeni kütüphane, geçen yıldan beri yapım aşamasında. Yeni kütüphanenin inşaatı geçen yıldan beri devam etmektedir. Miksi luet ranskaa? Neden Fransızca çalışıyorsun? Neden Fransızca okuyorsun? Meidän tulee noudattaa lakia. Biz yasaya itaat etmeliyiz. Kanunlara uymalıyız. Davidilla on niin monta tyttöystävää, ettei hän muista heidän kaikkien nimiä. David'in isimlerini aklında tutamayacağı kadar kız arkadaşı var. David'in o kadar çok kız arkadaşı var ki hepsinin adını bile hatırlamıyor. Muutan Bostoniin. Boston'a taşınıyorum. Boston'a taşınıyorum. Pitäisi olla täysi hullu uskoakseen häntä. Bir aptaldan başka hiç kimse ona inanmazdı. Ona inanacak kadar deli olmalıyım. Tom on sen verran järkevä, ettei paljasta oikeaa nimeään chateissä. Tom'un sohbet odalarında gerçek ismini vermeyecek kadar aklı var. Tom, sohbet odalarında gerçek adını açıklamayacak kadar akıllıdır. Lisa tuntee kaunaa Stania kohtaan. Lisa'nın Stan'a karşı bir kini var. Lisa, Stan'e karşı kin beslemektedir. Hän kumartui. Eğildi. Eğildi. En kestä tätä kuumuutta. Bu ısıya dayanamam. Bu sıcağa dayanamıyorum. Hän on ollut tämän viikon vuoteen omana. Geçen haftadan beri yatakta hasta yatıyor. Bu hafta bir yıldır kendindeymiş. Kaunis tyttö bikineissä herätti huomiota rannalla. Bikinili güzel kız sahilde bir göz açıcı idi. Bikinili güzel bir kız sahilde dikkat çekti. Kieltäydyin tarjouksesta. Ben teklifi reddettim. Teklifi reddettim. En ymmärrä saksaa. Almancayı anlamıyorum. Almanca anlamıyorum. Häntä syytettiin siitä, että hän oli valehdellut tapahtuneesta. Olay hakkında yalan söylemekle suçlandı. Olanlar hakkında yalan söylemekle suçlandı. Ravintolassa järjestettiin tervetuliaisjuhlat. Restoranda "Hoş geldin" partisi yapıldı. Restaurantta hoş geldin partisi vardı. Vihreä on lempivärini. Yeşil, benim en sevdiğim renktir. Yeşil en sevdiğim renktir. Hän nukkuu kuin vauva. Bebek gibi uyuyor. Bebek gibi uyuyor. Eilen täällä oli huono ilma. Dün havamız kötüydü. Dün gece hava pek iyi değildi. Toivottavasti tämä istumapaikka ei ole varattu. Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum. Umarım bu koltuk dolu değildir. Etsittekö jotain? Bir şey mi arıyorsun? Bir şey mi arıyorsunuz? Hän ylpeilee ruoanlaittotaidoillaan. Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar. Aşçılık yetenekleriyle övünür. Voinko ottaa jonkun viestin? Ben bir mesaj alabilir miyim? Bir mesaj alabilir miyim? Nämä vaatteeni ovat poissa muodista. Bu kıyafetim çok demode. Bu kıyafetlerin modası geçti. Kannatetaan. Sana katılıyorum. Kabul ediyorum. Jim käyttäytyi koko päivän ajan todella oudosti. Jim bütün gün çok garip davrandı. Jim bütün gün çok garip davranıyordu. Tom on kiistämättä hyvä opettaja. Tom kesinlikle iyi bir öğretmen. Tom'un iyi bir öğretmen olduğunu inkar edemem. Onpa nätti paikka. Yer güzel. Ne kadar güzel bir yer. On sinun vuorosi tiskata, minä tein sen eilen. Bulaşıkları yıkama sırası sende. Dün ben yıkamıştım. Bulaşıkları yıkama sırası sende. Ben dün yaptım. Hän on varma voitostaan. O kazanacağından emin. Kazanacağından emin. Olet komea. Sen yakışıklısın. Çok yakışıklısın. En ymmärtänyt vitsiä. Ben fıkrayı anlamadım. Espriyi anlamadım. Tomin on vaikeaa hyväksyä sitä tosiasiaa, että hänen poikansa teki itsemurhan. Tom oğlunun intihar etmesi gerçeğiyle başa çıkmada sorun yaşıyor. Tom, oğlunun intihar ettiği gerçeğini kabul etmekte zorlanır. Hän lauloi joitakin vanhoja lauluja. Birkaç eski şarkı söyledi. Bazı eski şarkıları seslendirdi. En tiedä kuinka paljon tämä moottoripyörä maksaa. Bu motorsikletin ne kadar olduğunu bilmiyorum. Bu motosikletin fiyatını bilmiyorum. Onko tämä sinun paikkasi vai minun? Senin yerin mi yoksa benimki mi? Burası senin yerin mi benim mi? Hän haluaa naida miljonäärin. O bir milyonerle evlenmek istiyor. Bir milyonerle evlenmek istiyor. Soittakaa lääkäriin! Doktor çağırın! Biri doktor çağırsın! Ilman vettä kuolisimme nopeasti. Su olmazsa kısa zamanda ölürüz. Eğer su olmasaydı, hızlı bir şekilde ölmüş olurduk. Jatka työtäsi. Çalışmaya devam et. İşine devam et. Minun täytyy riisuutua. Elbisemi çıkarmalıyım. Soyunmam gerek. Tomilla ei ollut mitään syytä suuttua. Tom'un sinirlenmesini gerektirecek bir sebep yok. Tom'un kızmak için bir sebebi yoktu. Näytät tyhmältä. Aptal görünüyorsun. Aptal gibi görünüyorsun. Missä on uloskäynti? Çıkış nerede? Çıkış nerede? Samaa minulle, kiitos. Bana da aynısından lütfen. Bana da aynısından, lütfen. Älä naura! Gülme! Gülme! Hänet tunnetaan hyvin laulajana. O bir şarkıcı olarak iyi tanınmıştır. Çok iyi bir şarkıcı olarak tanınır. Osaatko edes kuvitella, millaista elämäni on? Hayatımın neye benzediği hakkında bir fikrin var mı? Hayatımın nasıl olduğunu hayal edebiliyor musun? En ole koskettanutkaan Tomia. Tom'a asla dokunmadım. Tom'a hiç dokunmadım. Oletko nähnyt ihmissyöjätiikeriä? En, mutta olen nähnyt ihmisen syövän kanaa. Hiç insan yiyen bir kaplan gördünüz mü? Hayır, ama ben tavuk yiyen insan gördüm. Hayır, ama tavuk yiyen bir insan gördüm. Hyvät veljet! Kardeşlerim! Kardeşlerim! En ole hänelle mitään velkaa. Ona bir şey borçlu değilim. Ona hiçbir şey borçlu değilim. Saapa nähdä, pystyykö hän voittamaan molemmat kilpailut. İki yarışı da kazanıp kazanmayacağını merak ediyorum. İki yarışmayı da kazanıp kazanamayacağını göreceğiz. Hän tuli New Yorkiin etsimään työtä. Bir iş aramak için New York'a geldi. İş aramak için New York'a geldi. Ei sinun olisi tarvinnut ottaa taksia. Taksi çağırmana gerek yoktu. Taksiye binmene gerek yoktu. Hänet hyväksyttiin Harvardiin. O, Harvard'a kabul edildi. Harvard'a kabul edildi. Hän vuokraa huonetta opiskelijalle. O, bir öğrenciye bir oda kiralıyor. Odayı bir öğrenciye kiralıyor. Tänään on pitkästyttävä päivä. Bugün sıkıcı bir gün. Bugün çok sıkıcı bir gün. Hän on huolissaan tämän turvallisuudesta. Onun güvenliğinden endişe ediyor. Güvenliği için endişeleniyor. Suomi on kartalla. Finlandiya haritada. Finlandiya haritada var. Pelkäänpä, etten pysty auttamaan teitä. Korkarım ki size yardımcı olamam. Korkarım size yardım edemem. Hän ei kertonut Johnille onnettomuudesta. O, John'a kazadan bahsetmedi. John'a kazadan hiç bahsetmedi. Nyt hänellä ei ole mitään minkä vuoksi elää. Onun şimdi uğruna yaşamak için hiçbir şeyi yok. Artık uğruna yaşayacak bir şeyi kalmadı. Odotan lasta. Ben çocuk bekliyorum. Hamileyim. Join veden. Suyu içtim. Suyu içtim. Uusina kengät ovat jäykät. Yeni olduklarında, ayakkabılar serttir. Ayakkabılar yeni olunca çok sert oluyorlar. En tiedä mitä kello on. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Saatin kaç olduğunu bilmiyorum. Vihreä pukee Alicea. Yeşil Alice'e yakışır. Yeşil Alice'e yakışıyor. Bussit lähtivät yksi toisensa perään. Otobüsler peş peşe ayrıldılar. Otobüsler peş peşe geldi. Häivy talostani! Defol git evimden! Defol evimden! Tiesin, etten ole hullu. Deli olmadığımı biliyordum. Deli olmadığımı biliyordum. Sinulla ei ole yhtään rahaa. Hiç paran yok. Hiç paran yok. Et ole kotona. Evde değilsin. Evde değilsin. Asuin Roomassa. Ben Roma'da yaşadım. Roma'da yaşıyordum. Opettaja rankaisi oppilaita ankarasti. Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı. Öğretmen, öğrencileri ağır şekilde cezalandırdı. Tom sai selville, että Mary oli flirttaillut hänen parhaan ystävänsä kanssa. Tom Mary'nin onun en iyi arkadaşıyla flört ettiğini keşfetti. Tom, Mary'nin en yakın arkadaşıyla flört ettiğini öğrendi. Tom näyttää onnelliselta. Tom mutlu gibi görünüyor. Tom mutlu görünüyor. Olen iloinen nähdessäni sinut täällä. Seni burada gördüğüm için mutluyum. Seni burada gördüğüme sevindim. Olet sairas. Sinun on levättävä. Sen hastasın. Dinlenmek zorundasın. Sen hastasın, dinlenmen gerek. Tom ei välitä siitä, mitä muut ihmiset ajattelevat. Diğer insanların ne düşündüğü Tom'un umrunda değil. Tom diğer insanların ne düşündüğünü umursamaz. En pysty tekemään mitään. Yapacak bir şeyim yok. Yapabileceğim bir şey yok. Mihin aikaan Tom tuli? Tom ne zaman geldi? Tom ne zaman geldi? Me tapaamme vielä. Biz tekrar buluşacağız. Tekrar görüşeceğiz. Opettajan täytyy olla oikeudenmukainen oppilaitaan kohtaan. Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalı. Öğretmen, öğrencilerine karşı adil olmalıdır. Menin melko aikaisin teatteriin saadakseni kunnon istumapaikan. İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim. Oturmak için tiyatroya erken gittim. Tomilla on kolme siskoa. Tom'un üç kız kardeşi var. Tom'un üç kız kardeşi vardır. Montako vierasta on? Kaç tane misafir var? Kaç misafirimiz var? Hän ei ollut koko päivänä näkevinään sitä. O onu bütün gün görmezden geldi. Bütün gün onu görmemiş gibi davrandı. Halla vahingoitti kovasti satoa. Don ürünlere çok zarar verdi. Halla mahsullere büyük zarar verdi. Tom ei ole varsinainen atleetti. Tom büyük ölçüde bir atlet değil. Tom tam bir atlet değil. Rouva Glück ja Yuki haluavat lähteä ostoksille. Bayan Glück ve Yuki alışveriş turu yapmak istiyorlar. Bayan Glück ve Yuki alışverişe çıkmak istiyor. Joku ratkaisu ongelmaan täytyy olla. Sorunun bir çözümü olmalı. Bu sorunun bir çözümü olmalı. Tarvitsetko rahaa? Paraya ihtiyacın var mı? Paraya ihtiyacın var mı? Emme jää odottamaan. Bekleyemeyiz. Beklemeyeceğiz. Toivomme, että pidätte näyttelystä. Gösteriden hoşlanacağınızı umuyoruz. Umarım sergiyi beğenirsiniz. Olemme vielä kunnossa. Hâlâ iyiyiz. Hala iyiyiz. Unohdatte minut jonain päivänä. Bir gün beni unutacaksınız. Bir gün beni unutacaksınız. Kaupunki oli aivan lumen peitossa. Kar, şehri tamamen kapladı. Şehir karla kaplıydı. Mennään ajelulle minun autollani. Arabamla gezmeye gidelim. Benim arabamla gezelim. Tom lopettaa. Tom bırakıyor. Tom kapatıyor. Tom on Marin veli. Tom Mary'nin erkek kardeşi. Tom, Mari'nin kardeşidir. Nyt tai ei koskaan. Ya şimdi ya da asla. Ya şimdi ya hiç. Tavallisesti Tom panee makkarasämpylöihinsä sinappia ja ketsuppia. Tom genellikle sosisli sandviçlerinin üzerine hardal ve ketçap koyar. Normalde Tom sosis sandviçlerine hardal ve ketçap koyar. Tavallisesti japanilaiset ovat ujoja. Genellikle, Japonlar utangaçtır. Genelde Japonlar utangaçtır. Meillä on ranskan koe ensi maanantaina. Gelecek pazartesi Fransızca test olacağız. Önümüzdeki pazartesi Fransızca sınavımız var. Saanko syödä tämän kakun? Bu keki yiyebilir miyim? Bu pastayı yiyebilir miyim? Onko tämän peuran maito tosiaan hyvää? Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir? Bu geyiğin sütü gerçekten iyi mi? Tunsin sydämeni lyövän kiivaasti. Kalbimin hızla çarptığını hissettim. Kalbim küt küt atıyordu. Hän on saattanut nähdä sen. Onu görmüş olabilir. Görmüş olabilir. Älä puhu hölynpölyä. Boş konuşma. Saçmalamayı kes. Hän näyttää humalaiselta. Sarhoş gibi görünüyor. Sarhoş gibi görünüyor. Istu minun kanssani. Benimle otur. Benimle otur. Suojelen sinua vaaralta. Seni tehlikeden koruyacağım. Seni tehlikeden koruyorum. Tom ei ole vielä valmis ottamaan vastaan vieraita. Tom henüz ziyaretçi kabul etmek için hazır değil. Tom misafir kabul etmeye hazır değil. Tom ei varmastikaan ole niin huono kuin Mary väittää. Tom kesinlikle Mary'nin olduğunu iddia ettiği kadar kötü değil. Eminim Tom, Mary'nin dediği kadar kötü değildir. Meillä on kuusi oppituntia päivässä. Bir günde altı dersimiz var. Günde altı dersimiz var. Minä olen Tom. Ben Tom'um. Ben Tom. Se oli viimeinen kerta kun vierailen Tomin luona. O, Tom'u ziyaret ettiğim son kezdi. Bu Tom'u son ziyaretimdi. Miksi et kirjoita berbereille berberikielellä? Neden Berberilere Berberice yazmıyorsun? Neden Berberi dilinde yazmıyorsun? Hän saattaa myöhemmin muuttaa mieltään. O, daha sonra fikrini değiştirebilir. Daha sonra fikrini değiştirebilir. Tämä on se mies jonka matkalaukun löysin. Bu, valizini bulduğum adam. Bavulu bulduğum adam bu. Lääkäri käski minua lopettamaan tupakanpolton. Doktor bana sigaradan vazgeçmemi söyledi. Doktor sigarayı bırakmamı söyledi. Pelasimme baseballia. Biz beyzbol oynadık. Beyzbol oynuyorduk. En halunnut kylmettyä. Siksi en mennyt hiihtämään. Üşütmek istemedim, bu yüzden kayak yapmaya gitmedim. Üşümek istemedim, bu yüzden kayak yapmaya gitmedim. John piti päänsä veden pinnalla. John kafasını suyun üzerinde tuttu. John başını suyun üstünde tuttu. Minä olen Tom. Ben Tom. Ben Tom. Mitä on tehtävissä? Ne yapılabilir? Ne yapabiliriz? Myisitkö sinä talosi hänelle? Evini ona satacak mısın? Evini ona satar mıydın? Onneksi olkoon menestyksenne johdosta. Başarından dolayı seni tebrik ederim. Başarınız için tebrik ederim. Kurssi jatkuu kello yhdeksältä. Kurs, dokuzda devam edecek. Ders saat 9'da devam edecek. Saanko nimenne? İsminizi alabilir miyim? Adınızı alabilir miyim? Mikä on suosikkikaskusi? Favori fıkran hangisidir? En sevdiğin hindistan cevizi hangisi? Kukaan ei saa karata. Kimse kaçmasın. Kimse kaçamaz. En muista, koska tapasin hänet ensimmäistä kertaa. Onunla ilk kez ne zaman karşılaştığımı hatırlamıyorum. Onunla ilk ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum. Miten nopeasti Tom puhuukaan. Tom ne kadar hızlı konuşuyor! Tom ne kadar hızlı konuşuyor. Suuri määrä ihmisiä vieraili Japanissa. Çok sayıda insan Japonyayı ziyaret etti. Japonya'yı çok sayıda insan ziyaret etti. Tytön kihlattu antoi tälle hyvin suuren sormuksen. Nişanlısı ona büyük bir yüzük verdi. Nişanlısı ona çok büyük bir yüzük vermiş. Nämä ihmiset vihaavat kaikkia ulkomaalaisia. Bu insanlar, bütün yabancılardan nefret ederler. Bu insanlar yabancılardan nefret ediyor. Tämä on haaste. Bu meydan okumadır. Bu bir meydan okuma. Jostakin syystä hän ei pysty puhumaan. O neredeyse konuşamıyor. Nedense konuşamıyor. Opiskelija oli niin ystävällinen, että näytti minulle tien. Öğrenci bana yolu gösterecek kadar kibardı. Öğrenci o kadar nazikti ki bana yolu gösterdi. Tom ei ole koskaan ennen ollut sairaana. Tom daha önce hiç hasta olmadı. Tom daha önce hiç hastalanmamıştı. Tämä kirja sopii nuorille lukijoille. Bu kitap genç okurların kapasitesi dahilinde. Bu kitap genç okuyucular için uygundur. Tämä ei koske sinua, Tom. Bu seni ilgilendirmiyor, Tom. Bu seni ilgilendirmez Tom. Selittäisitkö tuon kaavion minulle? O şemayı bana açıklar mısın ? Bu şemayı bana açıklar mısın? Bradlay on englantilainen tähtitieteilijä. Bradley bir İngiliz gökbilimcidir. Bradlay, İngiliz gökbilimcidir. Pidän hänestä. Ben onu çok seviyorum. Ondan hoşlanıyorum. Tämä on kaunein koskaan näkemäni auringonlasku. Bu, bugüne kadar gördüğüm en güzel günbatımı. Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel gün batımı. Älä estä minua tekemästä työtä. Beni çalışmaktan alıkoyma. İşimi yapmama engel olma. Sinun ei tarvitse ottaa pois kenkiäsi. Ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekmiyor. Ayakkabılarını çıkarmana gerek yok. Kuulin, että olet ollut sairaana. Hasta olduğunu işitiyorum. Hasta olduğunu duydum. Ollaanpa rehellisiä! Dürüst olalım! Dürüst olalım! Pue päällesi. Elbiselerini giy. Giyin. Bill ilmoittautui tenttiin. Bill sınav için kaydını yaptırdı. Bill sınava girdi. Strutsit eivät osaa lentää. Devekuşları uçamaz. Devekuşları uçamaz. Tom asuu vaimonsa Maryn kanssa yhdessä maatilalla, joka ei ole kovin kaukana Bostonista. Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor. Tom, eşi Mary ile birlikte Boston'dan çok uzak olmayan bir çiftlikte yaşamaktadır. Kuka Annille soitti? Ann'e kim telefon etti? Ann'i kim aradı? Sinulla on lupa mennä. Gidebilirsin. Gitmekte özgürsün. Luuletteko, että nauttisitte kuuluisuudesta? Ünlü olmaktan hoşlanacağınızı düşünüyor musunuz? Şöhretten hoşlanacağını mı sanıyorsun? Luokka jaettiin neljään ryhmään. Sınıf dört gruba ayrıldı. Sınıf 4 gruba ayrıldı. Hänen henkensä on vaarassa. Hayatı tehlikede. Hayatı tehlikede. Haluan kannettavan tietokoneen. Ben bir dizüstü bilgisayar istiyorum. Bir dizüstü bilgisayar istiyorum. Hän kävi suihkussa ennen aamupalaa. Kahvaltıdan önce duş aldı. Kahvaltıdan önce duş almış. Tom myöhästyy aina. Tom her zaman geç kalır. Tom hep geç kalır. Farkuissa on helppoa tehdä töitä. Kot pantolonla çalışmak kolaydır. Kot pantolonla çalışmak kolaydır. Aina kun löydän jotain, joka miellyttää minua, on se liian kallista. Ne zaman hoşuma giden bir şey bulsam, hep pahalı olur. Ne zaman beni memnun edecek bir şey bulsam çok pahalı oluyor. Mike pyysi saada olla rauhassa. Mike rahatsız edilmemesini rica etti. Mike yalnız kalmak istedi. Valittaminen on hyödytöntä. Şikayet etmenin faydası yok. Temyize gerek yok. Tätä lääkettä tulee ottaa kolme kertaa päivässä. Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı. Bu ilaç günde üç kez alınmalıdır. Sukkani ovat yhä kosteat. Çoraplarım hâlâ nemli. Çoraplarım hala ıslak. Unohdin avaimeni. Anahtarımı unuttum. Anahtarlarımı unutmuşum. Pelkäänpä, että asia ei ole niin. Korkarım ki öyle değil. Korkarım öyle değil. Tänä syksynä menen Pariisiin. Önümüzdeki sonbaharda Paris'e gideceğim. Bu sonbahar Paris'e gideceğim. Olen ollut kiireinen viime sunnuntaista asti. Geçen Pazardan beri meşgulüm. Geçen pazardan beri çok meşgulüm. Mahtavaa! Harika! Harika! Tom tosiaan tietää paljon Marystä. Tom kesinlikle Mary hakkında çok şey bilir. Tom, Mary hakkında çok şey biliyor. Kotimatkalla tapasin hänet. Evime giderken onunla karşılaştım. Eve dönerken onunla tanıştım. Poikani voi aina huonosti matkustaessaan linja-autossa. Oğlum bir otobüs sürdüğünde her zaman hastalanır. Oğlum otobüse binerken hep kendini kötü hisseder. Tom on uupunut. Tom çok yorgun. Tom yoruldu. Hän teki sen rahan vuoksi. O, onu para için yaptı. Bunu para için yaptı. En tiedä, miksi hän itkee. Onun neden ağladığını bilmiyorum. Neden ağladığını bilmiyorum. Mikä on menestyksen salaisuus? Başarının sırrı nedir? Başarının sırrı nedir? He syövät terveellisiä ruokia. Sağlıklı yemek yiyorlar. Sağlıklı yemekler yiyorlar. Pieni tyttö avasi ikkunan. Küçük kız pencereyi açtı. Küçük bir kız pencereyi açtı. Kerron teille tarinan. Sana bir hikaye anlatacağım. Size bir hikaye anlatayım. Tervetuloa Japaniin. Japonya'ya hoş geldiniz. Japonya'ya hoş geldiniz. Olen nuori. Ben gencim. Ben gencim. Kuinka kauan olet ollut täällä? Ne kadar süredir buradasın? Ne zamandır buradasın? Olen käynyt Pariisissa. Paris'te bulundum. Paris'e gittim. Muutan ensi kuussa. Gelecek ay taşınacağım. Gelecek ay taşınıyorum. Olen kuullut, että hän hakee työtä. Onun iş aradığını duyuyorum. Duyduğuma göre iş arıyormuş. Olkaa hyvä ja tehkää näin. Lütfen bunu yapın. Lütfen bunu yapın. Olet suloinen. Sen şirinsin. Çok tatlısın. Menimme Kanadaan hiihtämään. Biz Kanada'da kayak yapmaya gittik. Kanada'ya kayak yapmaya gittik. Tom pesi jalkansa. Tom ayaklarını yıkadı. Tom ayaklarını yıkadı. Johdot yhdistettiin. İpler birlikte bağlandılar. Kablolar birleştirildi. Ilman vettä kuolisimme nopeasti. Su olmazsa, kısa sürede ölürüz. Eğer su olmasaydı, hızlı bir şekilde ölmüş olurduk. Tänään on maanantai. Bugün pazartesi. Bugün pazartesi. Voimmeko me puhua? Konuşabilir miyiz? Konuşabilir miyiz? Tiedätkö hänen suuntanumeronsa? Telefon kodunu biliyor musun? Alan kodunu biliyor musun? New Yorkin kadut ovat todella leveitä. New York'un caddeleri çok geniştir. New York sokakları çok geniş. Minulla on todella paljon kameroita. Çok fazla kameram var. Bir sürü kameram var. Bill ja Joan jakoivat karkit keskenään. Bill ve Joan şekeri aralarında paylaştırdılar. Bill ve Joan şekerleri paylaştılar. Hän ei pystynyt juoksemaan kovin nopeasti. O, çok hızlı koşamadı. Çok hızlı koşamadı. Tuhannet ulkomaalaiset vierailevat Japanissa vuosittain. Her yıl binlerce yabancı Japonya'yı ziyaret eder. Japonya'yı her yıl binlerce yabancı ziyaret etmektedir. Se olen minä. Benim. Benim. Tutustuin juhlissa Kimura-nimiseen herraan. Partide Bay Kimura diye biriyle tanıştım. Partide Kimura adında bir beyefendiyle tanıştım. Oletko tyytyväinen painoosi? Kilondan memnun musun? Kilondan memnun musun? Taivaalla voi nähdä tuhansittain tähtiä. Gökyüzünde binlerce yıldız görebiliriz. Gökyüzünde binlerce yıldız görülebilir. Jos ei sada vettä, Tom menee aina kouluun kävellen. Yağmur yağmıyorsa, Tom her zaman okula kadar yürür. Yağmur yağmazsa Tom her zaman okula yürüyerek gider. Leipä ja maito ovat hyvää syötävää. Ekmek ve süt iyi yiyeceklerdir. Ekmek ve süt çok lezzetlidir. Hän oli melko varma päätöksestään. O, niyetinde oldukça kararlıydı. Kararından oldukça emindi. Ottaisitko vähän teetä? Biraz çay al, ne dersin? Çay ister misin? Tomin isoisoisä syntyi sokeana. Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu. Tom'un büyük dedesi kör doğdu. Mitä varovaisempi olet, sitä vähemmän teet virheitä. Ne kadar çok dikkatli olursan o kadar az hata yaparsın. Ne kadar dikkatli olursan o kadar az hata yaparsın. Tunnen syyllisyyttä siitä. Ben onun hakkında suçlu hissediyorum. Kendimi suçlu hissediyorum. On mukavaa, kun on paljon ystäviä. Birçok arkadaşa sahip olmak ne güzel. Bir sürü arkadaşın olması güzel bir şey. Ennen pitkää alkaa sataa lunta. Çok geçmeden önce kar yağmaya başlayacak. Er ya da geç kar yağmaya başlayacak. Tom katsoo aivan liikaa televisiota. Tom çok fazla televizyon izliyor. Tom çok fazla televizyon izliyor. Tom valmistautui tenttiin hyvin. Tom sınav için iyi hazırlandı. Tom sınava çok iyi hazırlanıyordu. Tomilla on kolme ranskan sanakirjaa Tom'un üç Fransızca sözlüğü var. Tom'un üç Fransızca sözlüğü var. Haluatko, että vien sinut asemalle? Seni istasyona bırakmamı ister misin? Seni merkeze götürmemi ister misin? Minulla ei ole mitään sanottavaa häntä vastaan. Onun aleyhinde söyleyecek bir şeyim yok. Ona karşı söyleyecek bir şeyim yok. On lähes mahdotonta tehdä näin. Bunu yapmak neredeyse imkansız. Bunu yapmak neredeyse imkansız. Hän menetti omaisuutensa, perheensä ja ystävänsä. Parasını, ailesini ve arkadaşlarını kaybetti. Servetini, ailesini ve arkadaşlarını kaybetti. Unohdin. Unuttum. Unutmuşum. Hän opetti minulle, miten minun pitäisi kirjoittaa. O bana nasıl yazacağımı öğretti. Bana nasıl yazmam gerektiğini öğretti. He ovat ulkona ostoksilla. Onlar dışarıda alışveriş yapıyorlar. Alışveriş için dışarıdalar. Se oli vitsi. Şaka yapıyordum. Şaka yapıyorum. Pidän historiasta. Tarihi severim. Tarihi severim. Kirjeen kirjoitti Bill. Mektup Bill tarafından yazıldı. Mektup Bill tarafından yazılmıştır. Hän sanoi vain typeriä asioita. Sadece aptalca şeyler söyledi. Sadece aptalca şeyler söyledi. Tänään minulla on aikaa. Bugün boşum. Bugün vaktim var. Mitä teette tänään? Bugün ne yapacaksın? Bugün ne yapıyorsunuz? Mitä selainta käytät? Hangi tarayıcıyı kullanıyorsun? Hangi tarayıcıyı kullanıyorsun? Myrskyn vuoksi merenkäynti oli kovaa. Fırtınadan dolayı deniz haşindi. Fırtınadan dolayı deniz çok sertti. Kuorin perunat mieluummin perunankuorimaveitsellä kuin tavallisella veitsellä. Patatesleri sıradan bir bıçak yerine patates soyacağı ile soymayı tercih ederim. Patatesleri sıradan bir bıçakla soymaktansa patates kabuğu bıçağıyla soymayı tercih ederim. Tarkastelkaa omaa elämäntapaanne. Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın. Kendi yaşam tarzınıza bir bakın. Oliko hänen tarinansa totta? Onun hikayesi doğru muydu? Hikayesi doğru muydu? Pidän uudesta työstäni. Yeni işimi seviyorum. Yeni işimi seviyorum. Olet valmis, ilmoita minulle. Hazır olunca bana haber ver. Hazırsın. Bana haber ver. Tappaa kaksi kärpästä yhdellä iskulla. Bir taşla iki kuş vurmak. Bir taşla iki kuş öldürürsün. Älä näytä, miltä sinusta tuntuu. Duygularının ortaya çıkmasına izin verme. Bana nasıl hissettiğini gösterme. Jos kellään on mitään kysyttävää, nostakaa oikea kätenne ylös. Eğer herhangi bir sorun varsa sağ elini kaldır. Sorusu olan varsa sağ elini kaldırsın. Soitan Teille huomenna. Yarın sabah seni arayacağım. Sizi yarın ararım. Äiti lupasi, että saan mennä elokuviin. Annem sinemaya gitmeme izin verdi. Annem sinemaya gidebileceğimi söyledi. Me lopetamme. Biz bırakıyoruz. Bırakıyoruz. Tom on idiootti. Tom bir aptal. Tom aptalın teki. Koneemme oli kolmekymmentä minuuttia myöhässä. Uçağımız otuz dakika gecikti. Uçağımız 30 dakika gecikti. Voinko saada numerosi? Numaranı alabilir miyim? Numaranı alabilir miyim? Poliisi ei yrityksistä huolimatta löytänyt murtojälkiä. Polis zorla giriş izi bulamadı. Polis tüm çabalarına rağmen zorla girildiğine dair bir iz bulamadı. Villipedot elävät metsässä. Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar. Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar. Hanukka on juutalainen juhla, jota vietetään joulukuussa. Hanukkah, aralık ayında kutlanan bir Yahudi bayramıdır. Hanuka, Aralık ayında kutlanan bir Yahudi bayramıdır. Millä käärmeellä on pisin myrkkyhammas? Hangi yılan en uzun zehirli dişe sahiptir? Hangi yılanın en uzun zehirli dişi vardır? Hän päätti olla osallistumatta kokoukseen. Toplantıya katılmamaya karar verdi. Toplantıya katılmamaya karar verdi. Odota täällä. Burada bekle. Burada bekle. Kaikki rakkaus ja suru sulavat sydämessäni. Tüm sevgi ve hüzün kalbimde erir. Bütün sevgim ve kederim kalbimde eriyecek. Huomenna hänen täytyy mennä sinne. Yarın oraya gitmek zorunda. Yarın oraya gitmesi gerekiyor. Neliöjuuri kahden likiarvo on 1,41. 2'nin karekök değeri yaklaşık 1,41'dir. Kare kök ikinin yaklaşık değeri 1,41'dir. Se ei ole minun syytäni! Benim hatam değil! Benim suçum değil! Minulle maksetaan tuntipalkkaa. Bana saat ücreti ödeniyor. Bana saat başı ücret ödüyorlar. Sinun pitäisi viettää enemmän aikaa ulkona ja vähemmän sisällä. Dışarıda daha fazla zaman ve içeride daha az zaman harcamalısın. Dışarıda daha fazla zaman geçirmelisin. İçeride daha az zaman geçirmelisin. Ota joku näistä. Bunlardan birini al. Bunlardan birini al. Hän soitti hänelle. O, onu telefonla aradı. Onu aradı. Ihmiset rakastavat vapautta. İnsanlar özgürlüğü sever. İnsanlar özgürlüğü sever. Hän ei ole uhri. O kurban değil. O bir kurban değil. Puhuin hänen kanssaan eilen illalla puhelimessa. Dün gece telefonda onunla konuştum. Dün gece onunla telefonda konuştum. Heillä on hyvät välit naapurien kanssa. Onların komşuları ile iyi ilişkileri var. Komşularla iyi anlaşırlar. Tom meni Japaniin opiskellakseen japania. Tom Japonca eğitimi için Japonya'ya gitti. Tom Japonca öğrenmek için Japonya'ya gitti. Minusta on mukavampaa mennä ulos kuin viettää aikaa Facebookissa. Facebook'ta kalmaktansa dışarı gitmeyi tercih ederim. Facebook'ta vakit geçirmektense dışarı çıkmayı tercih ederim. Tervetuloa! Hoş geldin! Hoş geldiniz! Kauppa on tänään suljettu. Dükkân bugün kapalı. Dükkân bugün kapalı. En ymmärrä. Anlamadım. Anlamıyorum. Tom kysyi Maryltä, tulisiko tämä pian takaisin. Tom Mary'ye yakında dönüp dönmeyeceğini sordu. Tom, Mary'ye yakında geri gelip gelmeyeceğini sordu. Tom ymmärsi, miksi kone ei toiminut. Tom makinenin niçin çalışmadığını anladı. Tom makinenin neden çalışmadığını anladı. Hän on hullu. O çılgındır. Delirmiş bu. Sinun täytyy ottaa hänen sairautensa huomioon. Onun hastalığına dikkat etmelisin. Hastalığını göz önünde bulundurmalısın. Kerään omenoita. Elma topluyorum. Elma topluyorum. Hän uskoi, että mustat saattoivat voittaa taistelun tasa-arvosta ilman väkivaltaa. O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu. Siyahların, şiddet kullanmadan eşitlik mücadelesini kazanabileceklerine inanıyordu. Pelaan golfia silloin tällöin. Arada bir golf oynarım. Arada sırada golf oynarım. Pyydän anteeksi, että olen aiheuttanut teille vaivaa. Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm. Size rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Hän postitti kortin Marylle. Mary'ye bir kart gönderdi. Mary'ye kartpostal atmış. Sinä olet vielä noviisi. Hâlâ toysun. Sen hala çaylaksın. Tiedämme että hän on urhea mies. Biz onu cesur bir adam olarak tanıyoruz. Onun cesur bir adam olduğunu biliyoruz. Se on tyhmintä, mitä olen koskaan sanonut. Bu, söylediğim en aptalca şey. Bu şimdiye kadar söylediğim en aptalca şey. Enoni tulee huomenna käymään meillä. Amcam yarın bizi görmeye gelecek. Amcam yarın bizi ziyarete gelecek. Minun nimeni on Tom. Benim adım Tom. Benim adım Tom. Haluaisin oppia suomen kielen. Fince öğrenmek istiyorum. Fince öğrenmek istiyorum. Eilisiltana katselimme televisiota. Dün gece TV izledik. Dün gece televizyon izliyorduk. Hän lähti retkelle. O bir geziye çıktı. Geziye çıktı. Oliko sinulla ikävä minua? Beni özledin mi? Beni özledin mi? On varmaa, että kullan hinta nousee. Altın fiyatının yükseleceği kesin. Altının fiyatının yükseleceği kesindir. Näytät väsyneeltä. Yorgun görünüyorsun. Yorgun görünüyorsun. Tämä tuote on valmistettu Italiassa. Bu ürün İtalya'da yapılır. Bu ürün İtalya'da üretilmiştir. Hän tuli New Yorkiin etsimään työtä. İş aramak için New York'a geldi. İş aramak için New York'a geldi. Oppilas loukkasi opettajaa. Öğrenci öğretmene hakaret etti. Öğrenci öğretmene hakaret etti. Pane kengät jalkaan. Ayakkabılarını giy. Ayakkabılarını giy. Kaikkialla oli hiljaista. Her yer sessizdi. Her yer sessizdi. Onko sinulla lapsia? Çocuğun var mı? Çocuğun var mı? He hakkasivat oveen. Onlar kapıya vurdu. Kapıya vurdular. Tämä on se toimisto, jossa hän on töissä. Bu onun çalıştığı ofistir. Çalıştığı ofis burası. Miten hirveä mies! Ne korkunç bir adam! Ne korkunç bir adam! Näen jo päältä, että hän on sairas. Görünüşünden onun hasta olduğunu anlayabiliyorum. Şimdiden hasta olduğunu görebiliyorum. Hän vaikuttaa ystävälliseltä. O kibar görünüyor. Arkadaş canlısı birine benziyor. Nykyisin kaikki ovat immuuneja isorokolle. Bugünlerde herkesin çiçeğe karşı bağışıklığı var. Günümüzde herkes çiçek hastalığına karşı bağışıktır. Tom ei halua lähteä yksin. Tom tek başına gitmek istemiyor. Tom yalnız gitmek istemiyor. Pidän niistä kaikista. Onların hepsini seviyorum. Hepsini seviyorum. Lähdetään ajoissa. Erken ayrılalım. Erkenden gidelim. Haluaisin huoneen rakennuksen nurkasta. Ben binanın köşesinde bir oda istiyorum. Binanın köşesinde bir oda istiyorum. Juna saapuu laiturille 2 ja lähtee Shibuyaan kello 4.35. Peron 2'ye gelen tren 4:35'te Shibuya'ya gidecek. Tren 2. rıhtıma varır ve 4.35'te Shibuya'ya hareket eder. Näin tiedoston. Dosyayı gördüm. Dosyayı gördüm. Minulla ei ollut paljon aikaa, ja siksi vain silmäilin artikkelia. Çok zamanım yoktu bu yüzden makaleye sadece göz gezdirdim. Fazla zamanım yoktu, bu yüzden sadece makaleye bakıyordum. He istuivat vaiti kuin lumoutuneina musiikista. Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular. Sessizce oturdular, sanki müzikten etkilenmiş gibiydiler. Tulen sinua vastaan asemalle. Seninle istasyonda buluşacağım. Seninle istasyonda buluşurum. Tomin ruokavaliosta puuttuu proteiineja. Tom'un diyeti proteinden yoksun. Tom'un diyetinde protein eksikliği var. Yleensä syömme ennen seitsemää. Genellikle yediden önce yemek yeriz. Genelde 7'den önce yeriz. Hän puhui minulle englantia kehuskellakseen. Hava atmak için benimle İngilizce konuştu. Övünmek için benimle İngilizce konuşuyordu. John teki kävelyretken pitkin joenrantaa. John nehir boyunca bir yürüyüş yaptı. John nehir kenarında bir yürüyüş yaptı. Todella palan halusta nähdä sinut. Gerçekten seni görmeye can atıyorum. Seni görmek için can atıyorum. Hän näyttää vähän väsyneeltä. Biraz yorgun gözüküyor. Biraz yorgun görünüyor. Damaskos sijaitsee Syyriassa. Şam, Suriye'dedir. Şam, Suriye'de yer almaktadır. Se on Yhdysvaltain ilmavoimien F-14 -lentokone. Bir F-14 ABD Hava Kuvvetleri uçağıdır. ABD Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-14 uçağıdır. Viisi vuotta myöhemmin syttyi sota. Savaş, beş yıl sonra başladı. Beş yıl sonra savaş çıktı. Tomin ja Maryn välit eivät ole hyvät. Tom ve Mary'nin iyi bir ilişkisi yoktur. Tom ve Mary'nin arası pek iyi değil. Maryn toimisto sijaitsee kaksi mailia hänen kodistaan länteen. Mary'nin ofisi evinin iki mil batısındadır. Mary'nin ofisi evinin iki kilometre batısında. Tom on hylkiö. Tom bir kazazade. Tom dışlanmış biri. Hän suositteli hänelle tupakoinnin vähentämistä, mutta hän ei uskonut pystyvänsä siihen. O ona sigara içmeyi azaltmasını tavsiye etti fakat o yapabileceğini düşünmüyordu. Ona sigarayı azaltmasını tavsiye etti, ancak bunu yapamayacağını düşündü. Tom ei pitänyt Marystä. Tom Mary'den hoşlanmıyordu. Tom, Mary'i hiç sevmezdi. Älä pelästytä minua tuolla tavalla. Beni öyle korkutma! Beni böyle korkutma. Heitetään siitä kolikkoa. Yazı tura atalım. Yazı tura atalım. Et voi viedä sitä mukanasi. Onu götüremezsin. Onu yanında götüremezsin. Tom käyttäytyi, niin kuin hän olisi ollut onnellinen, mutta sisimmässään hän oli surullinen. Tom mutlu gibi davranıyordu fakat derinlerde üzgündü. Tom mutluymuş gibi davranıyordu ama içten içe üzgündü. Tom tarkasteli heitä huolellisesti. Tom onları dikkatli bir şekilde izledi. Tom onları dikkatle inceledi. Pidän hänestä kovasti. Ben onu çok seviyorum. Ondan çok hoşlanıyorum. Tom ei vielä tiedä tätä, mutta hänet irtisanotaan. Tom onu henüz bilmiyor fakat işten çıkartılacak. Tom bunu henüz bilmese de işten çıkarılır. Mistä virrestä pidät eniten? Favori Hıristiyan ilahin nedir? En çok hangi ilahiyi seversin? Yksi heistä löi minua selkään. Birisi sırtıma vurdu. İçlerinden biri sırtıma vurdu. Keitä vähän vettä. Biraz su ısıt. Biraz su kaynat. Tom on älykkäämpi kuin he. Tom onlardan daha akıllı. Tom onlardan daha zeki. Hänen sanotaan olevan hyvin rikas. Onun çok zengin olduğunu söylerler. Çok zengin olduğu söylenir. En ole syönyt mangoa koskaan aikaisemmin. Daha önce hiç mango yememiştim. Daha önce hiç mango yememiştim. Olen nykyisin todella kiireinen. Şu günlerde çok yoğunum. Bugünlerde çok meşgulüm. Sähköt ovat olleet poikki tästä aamusta lähtien. Bu sabahtan beri elektrik kesik. Bu sabahtan beri elektrikler kesik. Kerään tietoa. Bilgi topluyorum. Bilgi topluyorum. Minä olen. Ben. Evet, benim. Joskus unelmat toteutuvat. Rüyalar bazen gerçek olur. Bazen hayaller gerçek olur. Viime yönä Tom nukkui kuin tukki. Tom dün gece kütük gibi uyudu. Dün gece Tom kütük gibi uyudu. Pitkän keskustelun jälkeen kongressi hyväksyi ehdotuksen. Uzun tartışmadan sonra, Kongre tasarıyı geçirdi. Uzun tartışmalardan sonra meclis bu öneriyi kabul etti. Hänellä oli paljon tehtävää. Onun yapacak çok işi vardı. Yapacak çok işi vardı. Hänen vaikuttava puheensa oli kuin helmiä sioille. Onun muhteşem konuşması domuzun önündeki inci gibiydi. Onun etkileyici konuşması domuzlar için boncuk gibiydi. Ottakaa tätä lääkettä kuuden tunnin välein. Her altı saatte bu ilacı iç. Bu ilacı her altı saatte bir alın. Sinulla ei voi olla nälkä. Muutama minuutti sitten söit jotain pikaruokaa. Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin. Birkaç dakika önce fast food yemiştin. Hän on keittiössä. O, mutfakta. Mutfakta. Olen suomalainen. Ben Finim. Ben Finlandiyalıyım. Tykkääköhän Tom vielä Marysta. Tom'un hâlâ Mary'yi sevip sevmediğini merak ediyorum. Tom hala Mary'den hoşlanıyor mu merak ediyorum. Missä sinä olet? Sen neredesin? Neredesin? Mene yläkertaan ja käy nukkumaan. Üst kata çık ve yatmaya git. Yukarı çık ve biraz uyu. Minkä arvoinen tämä on? Bu ne kadar değer? Bu ne kadar eder? Hänellä on silmää taiteelle. Onun sanat için iyi bir gözü var. Sanatla arası çok iyi. Minun autoni hajosi tielle. Arabam yolda bozuldu. Arabam yolda bozuldu. Antoiko Tomi sinulle anteeksi? Tom seni affetti mi? Tomi seni affetti mi? Olisinpa nuorempi. Keşke daha genç olsam. Keşke daha genç olsaydım. Cuzco on yksi maailman mielenkiintoisimmista paikoista. Cuzco, dünyada en çok ilgi çeken yerlerden birisi. Cuzco dünyanın en ilginç yerlerinden biridir. Tomin täytyy valita kunnian ja kuoleman väliltä. Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı. Tom'un onurla ölüm arasında bir seçim yapması gerekiyor. Hän lukee joka aamu sanomalehteä. O, her sabah gazete okur. Her sabah gazete okuyor. Tällä kertaa minä olen oikeassa. Bu sefer ben haklıyım. Bu sefer haklı olan benim. Mihin sinä olet menossa? Nereye gidiyorsun? Nereye gidiyorsun? Singaporessa puhutaan englantia. Singapur'da İngilizce konuşulur. Singapur'da İngilizce konuşulur. Eläköön Neuvostoliitto! Çok yaşa Sovyetler Birliği! Yaşasın Sovyetler Birliği! Odota. Bekle. Bekle. Hän ei saapunut ennen kahta. İkiye kadar gelmedi. 2'den önce gelmedi. Eilen sää oli kylmempi kuin tänään. Dün hava bugünkünden daha soğuktu. Dün hava bugün olduğundan daha soğuktu. Haittaako sinua jos laitan television päälle? Televizyonu açmamın bir sakıncası var mı? Televizyonu açsam sorun olur mu? Vuotta myöhemmin Paul syntyi. Bir yıl sonra, Paul doğdu. Bir yıl sonra Paul doğdu. Nähdään ensi keskiviikkona. Önümüzdeki çarşamba görüşürüz. Gelecek Çarşamba görüşürüz. Milloin me voidaan tavata seuraavan kerran? Birbirimizi tekrar ne zaman görebiliriz ? Bir daha ne zaman buluşabiliriz? Haluan elää. Ben yaşamak istiyorum. Yaşamak istiyorum. Jim avaa oven. Jim kapıyı açar. Jim kapıyı açacak. Ystävyys tarkoittaa keskinäistä ymmärtämystä. Dostluk karşılıklı anlayışla oluşur. Arkadaşlık, karşılıklı anlayış demektir. Jälkeenpäin on helppoa näyttää viisaalta. İş işten geçince akıllanmak kolaydır. Daha sonra akıllı görünmek kolaydır. Haluaisin uskoa. İnanmak istiyorum. İnanmak istiyorum. Sinun ei ole pakko mennä kokeeseen. Sınava girmek zorunda değilsin. Sınava girmek zorunda değilsin. Tee läksysi ennen telkkarin katsomista. TV izlemeden önce ev ödevini yap. Televizyon izlemeden önce ödevini yap. Tämä on työpöytäni. Bu benim sıram. Bu benim masam. Hänen hiuksensa kasvoivat takaisin. Onun saçı tekrar uzadı. Saçları tekrar uzadı. Hän asui yksin metsässä. Ormanda yalnız başına yaşadı. Ormanda yalnız yaşardı. Heillä on monta ongelmaa huolehdittavana. Onların ilgilenmesi için bir sürü sorun var. İlgilenmeleri gereken bir sürü sorunları var. Hänen rekisterinsä on puhdas viimeisen kymmenen vuoden ajalta. Son on yıldır temiz bir geçmişi var. Sabıka kaydı son on yılda temizlenmiş. Minusta oli helppoa vastata tähän kysymykseen. Ben, bu soruya cevap vermeyi kolay buldum. Bu soruyu cevaplamak benim için çok kolaydı. Hänen puheensa oli liian lyhyt. Konuşması çok kısaydı. Konuşması çok kısaydı. Tom palasi kolmen tunnin päästä. Tom üç saat sonra geri döndü. Tom üç saat sonra döndü. Ihan varmasti rupeaa satamaan. Yağmur yağması kesin gibi. Yağmur yağacak. Menen hänen taloonsa. Onun evine giriyorum. Onun evine gidiyorum. Puhutaan englantia. İngilizce konuşalım. İngilizce konuşalım. Jokaisella on oikeus tehdä työtä ja valita työnsä vapaasti, oikeus oikeudenmukaisiin ja edullisiin työehtoihin sekä työttömyysturvaan. Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır. Herkes çalışma ve işlerini özgürce seçme hakkına, adil ve ucuz iş koşullarına ve işsizlik güvencesine sahiptir. Hänellä on terävä kieli. Onun keskin bir dili var. Keskin bir dili vardır. Heti kun oli saanut palkan, hän tuhlasi sen kaikki. Maaşını aldığı gibi hepsini harcadı. Maaşını alır almaz hepsini harcadı. Meri oli täysin tyyni. Deniz gerçekten durgundu. Okyanus tamamen sakindi. Ota pala kakkua. Pastadan bir parça al. Bir dilim kek al. Aina kannattaa yrittää. Her zaman denemeye değer. Denemeye değer. Sinun täytyy olla asemalla viimeistään viideltä. En geç saat beşte istasyonda olmalısın. Saat 5'ten önce istasyonda olman gerek. Tom kunnioittaa Marya paljon. Tom Mary'ye çok saygı duymaktadır. Tom, Mary'ye çok saygı duyar. En ole hullu. Ben çılgın değilim. Ben deli değilim. En ole koskaan ennen nähnyt sinua tuollaisena. Seni daha önce hiç böyle görmemiştim. Seni daha önce hiç böyle görmemiştim. Sinun täytyy valmistautua tulevaisuuteen. Gelecek için hazırlanmalısın. Geleceğe hazırlanmalısın. Hän syntyi Ateenassa vuonna 1956. 1956'da Atina'da doğdu. 1956 yılında Atina'da doğdu. Täällä on hiiri. Kutsu kissa. Burada fare var! Kediyi çağır! Burada bir fare var, kediyi çağır. Hän ei halunnut hänen lähtevän ulkomaille. O, onun yurt dışına gitmesini istemiyordu. Yurt dışına gitmesini istemedi. Älä tee liikaa töitä. Çok fazla çalışma! Çok fazla çalışma. Hyvät sisaret! Kardeşlerim! Kardeşlerim! Hän sopii taatusti hyvin siihen työhön. Onun işe yarayacağı kesindir. Eminim bu iş için biçilmiş kaftandır. Hän lukee kirjaa. Bir kitap okuyor. Kitap okuyor. Tämä sana on vaikea lausua. Bu sözcüğü telaffuz etmek zordur. Bu kelimeyi telaffuz etmek çok zor. Tämä kirja on uusi. Bu kitap yeni. Bu yeni bir kitap. Hän pani kynänsä pulpettiin. O, kalemini sıraya koydu. Kalemini masaya koydu. Minulla on tänään kauhea olo. Ben bugün berbat hissediyorum. Bugün kendimi çok kötü hissediyorum. Tulen takaisin kahden tunnin sisällä. Ben iki saat içinde döneceğim. İki saat içinde dönerim. Minä rakastan sinua. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Hän on täsmälleen isänsä näköinen. O tıpa tıp babasına benziyor. Aynı babasına benziyor. Minulle on yhdentekevää, mitä ihmiset puhuvat. İnsanların ne dediği umrumda değil. İnsanların ne dediği umurumda değil. Minä en tiedä. Ben bilmiyorum. Bilmiyorum. Hinnat tippuivat yhtäkkiä. Fiyatları aniden düştü. Fiyatlar birden düştü. En ole kanadalainen. Ben Kanadalı değilim. Ben Kanadalı değilim. Sairastuin varmasti flunssaan. Soğuk almış olmalıyım. Grip olmuş olmalıyım. Nurmella on huuraa. Çİmin üzerinde don var. Çimlerde hurma var. Tom toteuttaa käskyjänne. Tom emrinizi uyguluyor. Tom emirlerinizi yerine getiriyor. Laittaisitko musiikkia pienemmälle? Müziği kısar mısın? Müziği kısabilir misin? Kuusikymmenvuotias tätini peri suuren kiinteistön. Altmış yaşındaki teyzem büyük miras aldı. 60 yaşındaki teyzeme büyük bir mülk miras kaldı. Tom ja Mary ovat aina eri mieltä. Tom ve Mary her zaman birbirleriyle çelişiyor. Tom ve Mary her zaman aynı fikirde değillerdir. Lääkäri suositteli, että Tom lopettaisi juomisen. Doktor Tom'a içkiyi bırakmasını tavsiye etti. Doktor, Tom'un içkiyi bırakmasını tavsiye etti. En voi olla ajattelematta tulevaisuutta. Geleceği düşünmeden edemiyorum. Geleceği düşünmeden edemiyorum. Sota kesti viikon. Savaş bir hafta sürdü. Savaş bir hafta sürdü. Et voi syyttää häntä siitä onnettomuudesta. Kaza için onu suçlayamazsın. Kaza için onu suçlayamazsın. Anna kun otan sinusta mitat. Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin. Ölçülerini alayım. Rakastatko minua? Beni seviyor musun? Beni seviyor musun? Hän opiskeli nuorena ranskaa. O gençken Fransızca öğrendi. Gençliğinde Fransızca eğitimi aldı. Olen varma, että hänestä tulee suuri laulaja. Eminim ki ondan büyük bir şarkıcı olacak. Büyük bir şarkıcı olacağına eminim. Hän on naimisissa, ja hänellä on kaksi lasta. O, iki çocuklu evlidir. Evli ve iki çocuk sahibidir. Minulla on viisumi. Benim bir vizem var. Vizem var. Nähdään myöhemmin! Sonra görüşürüz! Sonra görüşürüz! Hän pyysi äitiään ostamaan uuden lelun. Annesinden ona yeni bir oyuncak almasını istedi. Annesinden yeni bir oyuncak almasını istedi. Tomilla oli hirveä päänsärky. Tom'un berbat bir baş ağrısı vardı. Tom'un başı çok kötü ağrıyordu. Tyttö muistuttaa erehdyttävästi kuollutta äitiäni. Kız hemen hemen ölen anneme benziyor. Ölü anneme çok benziyor. Hän ei saapunut ennen kahta. O, ikiye kadar gelmedi. 2'den önce gelmedi. Kun Sadakon tila heikkeni, hän alkoi ajatella enemmän kuolemaa. Sadako zayıflarken, ölüm hakkında daha çok düşündü. Sadako'nun durumu kötüleşince daha çok ölümü düşünmeye başladı. Mitä kieliä Belgiassa puhutaan? Belçika'da hangi dilleri konuşuyorlar? Belçika’da hangi diller konuşuluyor? Voisitteko kopioida tämän raportin? Lütfen bu raporu kopyalar mısınız? Bu raporu kopyalayabilir misiniz? Minä rakastan äitiäni. Annemi seviyorum. Annemi seviyorum. Jos emme saa levätä, emme pysty menemään kauemmas. Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz. Eğer dinlenemezsek, daha fazla ilerleyemeyiz. Hänellä ei ole varaa ostaa autoa. Onun bir araba alması için yeterli parası yok. Araba alacak parası yok. Hän moitti minua laiskuudesta. O, tembel olduğum için beni azarladı. Tembel olduğum için beni azarladı. Ensi vuonna matkustan Havaijille. Gelecek yıl Hawaii'ye gidiyorum. Seneye Hawaii'ye gideceğim. Hänen poikansa on varma menestyksestään. Oğlu kesinlikle başarılı olacak. Oğlu başarılarından emindir. Meidän on tehtävä oikein. Doğru şeyi yapmak zorundayız. Doğru olanı yapmalıyız. En ymmärrä saksaa. Almancayı anlamıyorum. Almanca anlamıyorum. Lumesta minulle tulee mieleen kotiseutuni. Kar bana benim memleketi hatırlatıyor. Kar bana memleketimi hatırlatıyor. Molemmat vanhemmistani ovat kuolleet. Ebeveynlerimin her ikisi de öldü. Ailemden ikisi de öldü. Minäpä en pese hiuksiani aamulla. Sabahları saçlarımı şampuanlamam. Ben sabahları saçımı yıkamam. Sinun ei olisi pitänyt maksaa sitä laskua. Hesabı ödememeliydin. O faturayı ödememeliydin. Kampaaja leikkasi asiakkaan hiukset. Kuaför konuğun saçını kesti. Kuaför, müşterinin saçını kesti. En syö omenan siemenkotaa. Elma çekirdeği yemem. Elma tohumu yemiyorum. Lapsi lopetti itkemisen. Bebek ağlamayı kesti. Çocuk ağlamayı kesti. Ettekö haluaisi haukata vähän raitista ilmaa? Biraz temiz hava almak istemez misiniz? Biraz temiz hava almak istemez misiniz? Olemme hieman kiireisiä nyt, joten voitteko odottaa hetken? Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz? Şu an biraz meşgulüz, bir saniye bekler misiniz? Mihin aikaan menit eilen nukkumaan? Dün saat kaçta yattın? Dün gece kaçta uyudun? Hän asuu puolisostaan erillään. Eşinden ayrı yaşıyor. Eşinden ayrı yaşıyor. Ota sateenvarjo mukaan. Şemsiyeni yanına al. Şemsiyeni getir. Mustat kissat tuovat epäonnea. Kara kedi uğursuzluk getirir. Kara kediler uğursuzluk getirir. Hän oli suuttunut pojalleen. O, oğluna kızmıştı. Oğluna çok kızmıştı. Hän antoi koneesta lausunnon. O, makineyle ilgili bir açıklama yaptı. Uçakla ilgili bir açıklama yaptı. He syyttivät häntä polkupyörän varastamisesta. Onlar onu bisikleti çalmakla suçladılar. Onu bisiklet çalmakla suçladılar. Mikä sinun ongelmasi sitten on? Peki sorunun nedir? Senin sorunun ne o zaman? Niin siinä luultavasti käy. Bu beklenilebilir. Muhtemelen böyle olacak. Hänen kasvoillaan oli kummallinen ilme. Yüzünde garip bir görünüm vardı. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Tahdon pois täältä! Buradan çıkmak istiyorum! Buradan gitmek istiyorum! ”Kiitos.” ”Olkaa hyvä.” "Teşekkür ederim." ''Rica ederim." “ Teşekkür ederim. ” “ Rica ederim. ” Ranska on Englannin eteläpuolella. Fransa İngiltere'nin güneyindedir. Fransa İngiltere'nin güneyindedir. Näetkö ruusun? Bir gül görüyor musun? Gülü görüyor musun? Potilas on nyt päässyt ohi suurimman vaaran. Hasta şu an tehlikeyi atlattı. Hasta en büyük tehlikeyi atlattı. Jos kuolet, kaikki kuolee. Sen ölürsen herkes ölür. Eğer ölürsen, her şey ölür. Muutamat lehdet julkaisivat uutisen. Birkaç gazete haberi yayınladı. Haberi birkaç gazete yayınladı. Ensin luulin että hän oli opettaja, mutta ei hän ollut. İlk önce öğretmen olduğunu sanmıştım ama değilmiş. İlk başta onun öğretmen olduğunu sandım ama değildi. En pidä matematiikasta. Matematiği sevmiyorum. Matematiği sevmem. Hyvät veljet ja sisaret! Kardeşlerim! Sevgili kardeşlerim! Sairastuin varmasti flunssaan. Üşütmüş olmalıyım. Grip olmuş olmalıyım. Laittakaa kaikki koriini. Her şeyi sepetime koy. Hepsini sepete koyun. Hänen täytyy olla kipeä. O hasta olmalı. Hasta olmalı. Nimeni on Andrea. Benim adım Andrea. Adım Andrea. Huoneessa oli joukko ihmisiä. Odada bir sürü insan vardı. Odada bir grup insan vardı. Opiskelen ulkomailla. Yurtdışında eğitim görüyorum. Yurtdışında okuyorum. Jätä huone ennalleen. Odayı olduğu gibi bırakın. Odayı olduğu gibi bırak. Muutan pian. Yakında taşınacağım. Yakında taşınacağım. Tom käveli ravintolasta pois päin. Tom restorandan uzaklaştı. Tom restorandan uzaklaşmış. Missä vaan sanot. Söylediğin her yerde. Nerede istersen. Nimesi? - Robotti. Adınız? - Robot. - Adın ne? Hyvää iltaa, Chicago. İyi akşamlar Şikago. İyi akşamlar Chicago. Täytyykö minun lähteä kanssasi? Seninle gitmek zorunda mıyım? Seninle gitmek zorunda mıyım? Seisoin kädet puuskassa. Kollarım katlı durdum. Elim kolum bağlı duruyordum. Se oli ikkuna, jonka Tom rikkoi eilen. O, Tom'un dün kırdığı camdı. Dün gece Tom'un kırdığı pencereydi. Haluaisitko hieman lisää kastiketta? Biraz daha sos alır mıydınız? Biraz daha sos ister misin? Hän hurrasi suosikkihevoselleen. O favori atını alkışladı. Favori atı için tezahürat yaptı. Kuka tahansa pystyy tuohon. Onu herkes yapar. Bunu herkes yapabilir. Kuinka kaukana Hakata on täältä? Buradan Hakata ne kadar uzaklıkta? Hakata buradan ne kadar uzakta? Hänen nenästään vuotaa verta. Burnu kanıyor. Burnu kanıyor. Se on hänen, eikö olekin? O onun, değil mi? Onun, değil mi? Jos sanat tulevat sydämestä, ne menevät sydämeen, jos ne tulevat kielen päältä, ne menevät toisesta korvasta sisään toisesta ulos. Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider, dilden çıkarsa kulağı aşamaz. Sözcükler kalpten geliyorsa kalbe gider, dilden geliyorsa bir kulağından diğer kulağın içine girerler. Taloni on tyhjä. Evim boş. Evim bomboş. Hän palasi Euroopasta kotiin vuonna 1941, sinä vuonna alkoi sota. O, 1941'de savaş başladığında Avrupa'dan evine döndü. 1941'de Avrupa'dan evine döndü, o yıl savaş başladı. Hallitsijalla oli kuusi poikaa. Bir padişahın altı oğlu varmış. Hükümdarın altı oğlu vardı. Hänellä ei ollut rahaa joten hän ei voinut ostaa ruokaa Onun parası yoktu ve herhangi bir yiyeceği alamıyordu. Parası yoktu, bu yüzden yiyecek alamazdı. Jotkut linnut eivät osaa lentää. Bazı tür kuşlar uçamaz. Bazı kuşlar uçamaz. He hankkivat kyläläisille ruokaa. Köylülere yiyecek sağladılar. Köylülere yiyecek temin ederler. Tom sanoi haluavansa pelata golfia Maryn kanssa. Tom, Mary ile golf oynamak istediğini söyledi. Tom, Mary ile golf oynamak istediğini söyledi. Tämä on kolmen tähden hotelli. Yö maksaa kolmesataa dollaria. Burası üç yıldızlı bir oteldir; bir gece üç yüz dolardır. Burası üç yıldızlı bir otel ve gecenin fiyatı 300 dolar. Tämä kukka tuoksuu hyvältä. Bu çiçek güzel kokuyor. Bu çiçek çok güzel kokuyor. Hän asuu yksinään täällä Jumalan selän takana. O, bu ıssız yerde tek başına taşıyor. Burada, ıssız bir yerde tek başına yaşıyor. Kuinka monta kirjainta kyrilissa aakkosissa on? Rus alfabesinde kaç tane harf var? Kiril alfabesinde kaç harf vardır? Kissat näkevät pimeässä. Kediler, karanlık yerlerde bile görebilirler. Kediler karanlıkta görür. Kaksi miestä kätteli toisiaan. İki adam tokalaştı. İki adam el sıkıştı. Älä välitä siitä. Takma kafana! Boş ver onu. Hänen puheelleen taputettiin innokkaasti. Onun konuşması coşkulu alkışlarla karşılandı. Konuşması coşkuyla alkışlandı. Pidä kiirettä, Tom. Acele et, Tom. Acele et, Tom. Hän ponnisteli kovasti pyyhkiäkseen epäilykset mielestään. Aklını şüphelerden temizlemek için çok çabaladı. Şüpheleri zihninden silmek için çok çabaladı. Kuka unohti lukita varaston oven? Deponun kapısını kilitlemeyi unutan kimdi? Deponun kapısını kilitlemeyi kim unuttu? Mikä on suosikkianimehahmosi? En sevdiğin anime karakteri nedir? En sevdiğin anime karakteri hangisi? Luulen sen varmistavan että joukkueemme voittaa. Bence takımımızın kazanacağı kesin. Sanırım bu takımımızın kazanmasını sağlayacak. En tiedä, olisiko hän tehnyt sen minun vuokseni. Onu benim için yapıp yapmadığını bilmiyorum. Bunu benim için yapar mıydı bilmiyorum. Tom päätti luopua urbaanista elämästä ja muuttaa maalle. Tom şehir hayatından vazgeçmeye ve kırsalda yaşamaya karar verdi. Tom, şehircilikten vazgeçmeye karar verdi ve bir ülkeye taşındı. Mennäänkö kävellen vai autolla? Yürüyelim mi yoksa arabayla mı gidelim? Yürüyerek mi gidelim yoksa arabayla mı? Tom on Australiassa asuva kanadalainen. Tom, Avustralya'da yaşayan bir Kanadalı. Tom Avustralya'da yaşayan bir Kanadalıdır. En kuule ole erityisen puhelias ihminen. Minulla vain sattuu olemaan paljon asioita, joista haluan puhua sinulle. Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var. Pek konuşkan biri değilim ama seninle konuşmak istediğim çok şey var. Totta puhuakseni, en tykkää hänen tavastaan puhua. Doğruyu söylemek gerekirse, onun konuşma tarzından hoşlanmadım. Doğruyu söylemek gerekirse konuşma tarzı hoşuma gitmedi. Kumpi on pidempi, sinä vai Ken? Kim daha uzun, sen mi yoksa Ken mi? Hangisi daha uzun, sen mi yoksa Ken mi? Pienimmäinen vietti aamupäivänsä päiväkodissa. En küçük çocuk her sabahı kreşte geçirdi. Küçük olan sabahlarını anaokulunda geçirirdi. Jos auttaisit minua, tulisin tosi onnelliseksi. Bana yardım edersen, mutlu olurum. Eğer bana yardım edersen, çok mutlu olurum. Söimme lounasta puolilta päivin. Biz öğleyin öğle yemeği yedik. Öğlen yemeği yedik. Tom loukkasi säärensä ja pystyy tuskin kävelemään. Tom bacağını incitti ve neredeyse yürüyemiyor. Tom bacaklarını incitti ve zar zor yürüyebiliyor. Tähän kysymykseen on vaikeata vastata. Bu soruya cevap vermek zor. Bu soruyu cevaplamak çok zor. Söin tuskin mitään ennen lounasta. Öğle yemeğinden önce neredeyse hiç bir şey yemedim. Öğle yemeğinden önce neredeyse hiçbir şey yemedim. Paljonko tämä kello maksaa? Bu saatin fiyatı nedir? Bu saat kaç para? Et tarvitse rahaa. Paraya ihtiyacın yok. Paraya ihtiyacın yok. Vauva nukahti heti kehtoon. Bebek beşikte uyuyakaldı. Bebek hemen beşikte uyuyakaldı. Olet söpö. Sen şirinsin. Çok tatlısın. Rakastan sinua. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Oli hiljaista. Bir sessizlik vardı. Sessizdi. Hän syö omenaa. O bir elma yiyor. Elma yiyor. Murskasit nenäni. Burnumu kırdın. Burnumu kırdın. Yhteistyöllä saavutetaan parempia tuloksia. İnsanlar işbirliği yaptığında daha fazlasını elde ederler. Birlikte çalışarak daha iyi sonuçlar elde edilir. Sinä myös,minun poikani. Sen de, oğlum. Sen de benim oğlumsun. Mike on huono baseballissa. Mike, iyi beysbol oynayamaz. Mike beyzbolda berbattır. Turvallisuudentunne on pahin vihollinen. Güvenlik en büyük düşmandır. Güvenlik en büyük düşmanımızdır. Emme tarvitse sanoja vaan tekoja. Sözlere değil, eylemlere ihtiyacımız var. Sözlere değil, hareketlere ihtiyacımız var. Taidat tykätä tästä. Hoşuna gidiyor, değil mi? Hoşuna gidiyor, değil mi? Äitini pitää kovasti teestä. Annem çayı çok sever. Annem çayı çok sever. Tässä suhteessa sinä olet oikeassa. Bu bakımdan haklısın. Bu konuda haklısın. Soitin tänään Tomille. Bugün Tom'u aradım. Bugün Tom'u aradım. Etkö varaisi tätä paikkaa minulle? Bu koltuğu benim için tutar mısın? Burayı benim için ayıramaz mısın? Tulen jonain päivänä kotimaahasi. Bir gün ülkene geleceğim. Bir gün senin ülkene geleceğim. Tomin lainen hyvä oppilas on kunniaksi luokallemme. Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımıza onur getirir. Tom gibi iyi bir öğrenci sınıfımızı onurlandırır. Minä muutin. Ben taşındım. Taşındım. Kukaan ei pysty rikkomaan hänen ennätystään. Hiç kimse onun rekorunu kıramaz. Kimse onun rekorunu kıramaz. Moi, minä olen Pekka. Mikä sinun nimesi on? Merhaba, benim adım Pekka. Adın ne? Merhaba, ben Pete. Näyttää siltä, että myrsky on asettunut. Görünüşe göre fırtına dindi. Görünüşe göre fırtına dinmiş. Tästä eteenpäin menemme kävellen. Bu noktadan itibaren yürüyerek gideceğiz. Şu andan itibaren yürüyeceğiz. Rakensin uuden talon. Yeni bir ev yaptım. Yeni bir ev yaptım. Antaa helmiä sioille. Domuzlara inci at. Domuzlara boncuk vermek. Jokainen poltettu kirja valaisee maailmaa. Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır. Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır. Me käytämme syömäpuikkoja haarukan ja veitsen sijasta. Biz bıçak ve çatal yerine yemek çubuklarını kullanırız. Çatal ve bıçak yerine yemek çubukları kullanıyoruz. Keiko on luokan johtaja. Keiko, sınıf başkanıdır. Sınıfın lideri Keiko'dur. George on todella puhelias. George hayli geveze. George çok konuşkandır. Se ei minua yllätä. Beni şaşırtmadı. Bu beni hiç şaşırtmadı. Äitini kattoi pöydän illallista varten. Annem akşam yemeği için masayı hazırladı. Annem akşam yemeği için masayı açtı. Tarvitsen työpaikan. Bir işe ihtiyacım var. Bir işe ihtiyacım var. Missä sinä teit sen? Onu nerede yaptı? Nerede yaptın? Veljeni on kokenut merimies. Erkek kardeşim deneyimli bir denizcidir. Kardeşim deneyimli bir denizcidir. Hän ei missään tapauksessa valehtele. O, yalan söyleyecek son kişidir. Kesinlikle yalan söylemiyor. Vietnamin tapahtumat muistuttavat pahaa unta. Vietnam'da olanlar kötü bir rüya gibiydi. Vietnam'da olanlar kötü bir rüyayı andırıyor. Kaupungissa käy vuosi vuodelta enemmän vierailijoita. Kasabayı ziyaret edenler yıldan yıla artıyor. Kente her geçen yıl daha fazla ziyaretçi gelmektedir. Otin viikon vapaata. Ben bir hafta izin aldım. Bir hafta izin aldım. Kuka kirjoitti tämän kirjeen? Bu mektubu kim yazdı? Bu mektubu kim yazdı? Miksi ostitte kukat? Çiçekleri niçin satın aldınız? Çiçekleri neden aldınız? Ei, siinä kaikki. Hayır, hepsi bu. Hayır, hepsi bu kadar. Suoritan työtehtäväni niin hyvin kuin kykenen. Görevimi yapabildiğim en iyi şekilde yerine getireceğim. Görevimi en iyi şekilde yerine getireceğim. Kuka teistä lähtee? Hanginiz gidecek? Hanginiz gidiyor? Jätän sen sinulle. Onu sana bırakıyorum. Bunu sana bırakıyorum. Hän sulki oven. O, kapıyı kapattı. Kapıyı kapattı. Toden totta, kuinka pitkään oikein aiot nukkua? On keskipäivä. Dürüstçe, saat kaça kadar yatmayı planlıyorsun? Zaten öğle oldu. Gerçekten, daha ne kadar uyuyacaksın? Saanko nähdä ajokorttinne, herra? Sürücü belgenizi görebilir miyim, efendim? Ehliyetinizi görebilir miyim, efendim? Tom leikkautti tukkansa äskettäin. Tom az önce bir saç tıraşı oldu. Tom yakın zamanda saçını kestirdi. Tom on asunut Chicagossa jo vuoden. Tom bir yıl Şikago'da yaşadı. Tom bir yıldır Chicago'da yaşıyor. Kokeile jotakin toista. Başkasını dene. Başka birini dene. Kahden minuutin kuluttua autostamme loppui bensiini. İki dakika sonra arabamızın benzini bitti. İki dakika sonra arabamızın benzini bitti. Älä käännä tätä virkettä! Bu cümleyi çevirmeyin! Bu cümleyi çevirme! Toteutan Tomin käskyjä. Tom'un emirlerini uyguluyorum. Tom'un emirlerine uyuyorum. Huoneen lakaiseminen on tyttäreni tehtävä. Odayı süpürmek kızımın işidir. Odayı süpürmek kızımın görevidir. Vaihda renkaat uusiin. Eski lastikleri yenileriyle değiştir. Lastikleri değiştir. Sinähän ole Tom, etkö olekin? Sen Tom değil misin? Sen Tom'sun, değil mi? Haluaisin nähdä Tomin ensin. Önce Tom'u görmek istiyorum. Önce Tom'u görmek istiyorum. Kuulitko, että joku soitti ovikelloa? Birinin kapı zilini çaldığını duydun mu? Birisinin zili çaldığını duydun mu? Lopetan polttamisen. Sigara içmeyi bırakıyorum. Sigarayı bırakacağım. He keskustelevat keittiössä. Onlar mutfakta konuşuyorlar. Mutfakta konuşuyorlar. Liityin laivastoon. Donanmaya katıldım. Donanmaya katıldım. Se näyttää pahemmalta kuin on. Olduğundan daha kötü gözüküyor. Göründüğü kadar kötü değil. Monissa maissa, arabimaita ja Israelia lukuun ottamatta, lauantai ja sunnuntai määritellään yleisesti viikonlopuksi. Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir. Arap ülkeleri ve İsrail dışında birçok ülkede Cumartesi ve Pazar, genel olarak hafta sonu olarak tanımlanır. Missä hän on? O nerede? Nerede o? Onko hänellä siskoa, Lucia? Bir kız kardeşin var mı, Lucia? Kız kardeşi var mı Lucia? Pyysin, että äiti toisi hiukan sinua varten. Anneme senin için biraz almasını rica ettim. Annemden senin için biraz getirmesini istedim. Nyt riittää! Bu kadar yeter! Bu kadar yeter! En tunne ketään Bostonissa. Boston'da kimseyi tanımıyorum. Boston'da kimseyi tanımıyorum. Tyttäremme on tänä vuonna Shichi-Go-San -festivaaleilla. Kızımız bu yıl Shichi-Go-San festivalinde olacak. Kızımız bu yıl Shichi-Go-San festivalinde olacak. Hän on todella älykäs, eikö totta? O gerçekten akıllı, değil mi? Çok zeki, değil mi? Kotiin tullessani minulla oli kova nälkä. Çok acıkmıştım eve geldiğimde. Eve geldiğimde çok acıkmıştım. Hän puhuu englannin lisäksi saksaa. O sadece İngilizce değil, Almanca da konuşur. İngilizcenin yanı sıra Almanca da bilmektedir. Tässä on laukkusi. İşte senin çantan. İşte çantan. Laita televisio pienemmälle. TV'nin sesini kıs. Televizyonu kapat. Sinusta pitäisi tulla diplomaatti. Diplomat olmalısınız. Diplomat olmalısın. Jos et olisi tehnyt yhteistyötä, en olisi saanut työtä ajoissa valmiiksi. İşbirliğin olmasaydı, işi zamanında bitiremezdim. İşbirliği yapmasaydın, işi zamanında bitiremezdim. Ole ystävällinen ja vaihda lippu. Lütfen bayrağı değiştir. Lütfen biletinizi değiştirin. Tom keräili kahvikuppeja. Tom, kahve fincanlarını topladı. Tom bir fincan kahve koleksiyoncusuydu. En tiedä. Bilmem. Bilmiyorum. Oliko tässä kaikki? Hepsi bu kadar mı? Hepsi bu kadar mı? Selviydyin juuri ja juuri. Zor kurtuldum. Zar zor kurtuldum. Nyt on minun vuoroni puhua. Artık konuşma sırası bende. Şimdi konuşma sırası bende. Minulla ei ollut kovin nälkä. Çok aç hissetmiyordum. Pek aç değildim. Kuka lopettaa? Kim bırakıyor? Kim bırakıyor? Anna minulle lasi vettä. Bana bir bardak su ver. Bana bir bardak su ver. Älä sano yhtään mitään. Hiçbir şey söyleme. Hiçbir şey söyleme. Hänellä oli päässään musta hattu. Siyah bir şapka takıyordu. Kafasında siyah bir şapka vardı. Älä kerro kenellekään suunnitelmistamme. Planımızdan kimseye bahsetme. Planlarımızı kimseye söyleme. Hän vei minut eilen puistoon. Dün beni parka götürdü. Dün beni parka götürdü. Lyijy antaa helposti periksi. Kurşun kolayca eğilir. Kurşun kolayca pes eder. En puhu saksaa. Almanca konuşmuyorum. Almanca bilmiyorum. Pane jalkaasi ne hyvät kengät, jotka sinulla on. İyi ayakkabılarını giyin. Şu giydiğin güzel ayakkabıları giy. Tom on miljardööri. Tom bir milyarder. Tom bir milyarder. Paljonko meillä on aikaa? Ne kadar zamanımız var? Ne kadar zamanımız var? Tom on todella nopea uimari. Tom çok hızlı bir yüzücüdür. Tom çok hızlı bir yüzücüdür. Se koira on täsmälleen kaksi kertaa niin suuri kuin tämä. O köpek tam olarak bunun iki katı büyüklüğünde. O köpek bunun iki katı büyüklüğünde. Eksyin joen lähellä. Yolumu nehrin yakınında kaybettim. Nehir kenarında kayboldum. Tom ei tiennyt, mitä muutakaan hän toisi tehdä. Tom başka ne yapacağını bilmiyor. Tom başka ne yapacağını bilmiyordu. Lakkaa nauramasta! Gülmeyi kes! Gülmeyi kes! Meillä ei ole sokeria. Bizde şeker yok. Şekerimiz yok. Hän on omaksunut joustavan asenteen. O değişken bir tutum takındı. Esnek bir tutum benimsemiştir. Kommenttien lisääminen helpottaa koodin lukemista. Yorum eklemek kodu okumayı daha kolay hale getirir. Yorumların eklenmesi kodun okunmasını kolaylaştırır. Tomin yrityksen työntekijät vaativat lyhyempiä työaikoja. Tom'un şirketindeki işçiler daha kısa çalışma saatleri talep ediyorlar. Tom'un firmasında çalışanlar daha kısa çalışma saatleri talep ederler. Tänä aamuna olin liikkeellä jo hirveän aikaisin. Bu sabah çok erken kalktım. Bu sabah çok erken kalktım. Nyt heillä on kolme lasta. Artık üç çocukları var. Şimdi üç çocukları var. Tom ei ole varsinainen atleetti. Tom kim, atlet olmak kim! Tom tam bir atlet değil. Toivottavasti en häiritse. Umarım sizi rahatsız etmiyorumdur. Umarım rahatsız etmiyorumdur. En osaa lukea ranskaa enkä puhua sitä. Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim. Fransızca okuyamıyorum, konuşamıyorum. Kaikki mitä hän sanoi oli totta. Söylediği her şey doğruydu. Söylediği her şey doğruydu. Tiedät, että raha ei kasva puussa. Bilirsin, para kolay kazanılmıyor. Para ağaçta büyümez, biliyorsun. Sinun olisi parasta lopettaa tupakointi. Sigarayı içmeyi bıraksan iyi olur. Sigarayı bıraksan iyi olur. Meillä oli tosi hauskaa. Biz çok eğlendik. Çok eğlendik. Minulla ei ole varapaitaa. Yedek bir gömleğim yok. Yedek gömleğim yok. Olen jo tottunut istumaan tatamilla. Ben zaten tatami üstünde oturmaya alışkınım. Ben zaten burada oturmaya alıştım. Luulenpa, että minun täytyy puhua Tomin kanssa. Sanırım Tom'la konuşmalıyım. Sanırım Tom'la konuşmalıyım. Tom on rikoksen ainoa todistaja. Tom suçun tek tanığıdır. Tom bu cinayetin tek tanığı. Et saa antaa periksi kiusaukselle. Günaha karşı boyun eğmemelisin. Ayartmalara boyun eğmemelisin. Hän etsii parhaillaan parempaa työpaikkaa. Daha iyi bir iş arıyor. Şu anda daha iyi bir iş arıyor. Kaupunki oli aivan lumen peitossa. Kar şehri tamamen kapladı. Şehir karla kaplıydı. Tulen todellakin kaipaamaan heitä. Onları kesinlikle özleyeceğim. Onları gerçekten özleyeceğim. Hän on synnynnäinen taiteilija. O doğuştan bir sanatçı. Doğuştan sanatçıdır. Hän teki sen rahan vuoksi. Para uğruna yaptı. Bunu para için yaptı. Voinko lainata tätä sanakirjaa? Sözlüğünü ödünç alabilir miyim? Bu sözlüğü ödünç alabilir miyim? Totuus ei valjennut moneen vuoteen. Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı. Uzun yıllar gerçeği öğrenemedik. Kun Tom pysäytti stop-merkin eteen, moottori sammui. Tom dur-işaretinde durduğunda, motoru durdu. Tom dur işaretinin önünde durduğunda motor durdu. Lentokoneet tulivat yksi toisensa perästä. Uçaklar birbiri ardına geldi. Uçaklar peş peşe geldi. Minulla on niin kiire, etten voi auttaa teitä. O kadar meşgulüm ki, sana yardımcı olamam. O kadar meşgulüm ki size yardım edemem. Miten nopeasti Tom puhuukaan! Tom ne kadar hızlı konuşuyor! Tom ne kadar hızlı konuşuyor! Pesin paitani. Gömleğimi yıkadım. Gömleğimi yıkadım. Keväällä päivät pitenevät. İlkbaharda günler uzar. İlkbaharda günler uzar. Setäni asui monta vuotta ulkomailla. Amcam yıllarca yurt dışında yaşadı. Amcam uzun yıllar yurt dışında yaşadı. Joimme sojua karaokebaarissa. Karaoke barda soju içtik. Karaoke barında soju içtik. Älä sekaannu tähän juttuun! Ondan uzak dur! Bu işe karışma! Onko aamulla lentoa? Sabah bir uçuş var mı? Sabah uçağınız var mı? Minä muutan. Taşınacağım. Taşınıyorum. Tyttö toi minulle punavalkoisen ruusun. Kız bana bir kırmızı beyaz gül getirdi. Kız bana kırmızı beyaz bir gül getirdi. Ei tullut mieleenikään, että se olisi näin kaunis. Bu kadar güzel olacağı aklıma gelmezdi. Bu kadar güzel olacağını hiç düşünmemiştim. Nimeni ei ole Tom. Adım Tom değil. Adım Tom değil. Tom on kolme vuotta nuorempi kuin Mary. Tom Mary'den üç yaş daha gençtir. Tom, Mary'den üç yaş küçüktür. Opiskelijat esittivät kysymyksiä yksi toisensa perästä. Öğrenciler birbiri ardına sorular sordu. Öğrenciler birbiri ardına sorular sordular. Hänen vanhempansa veivät hänet kävelylle. Anne ve babası onu bir yürüyüş için götürdüler. Ailesi onu yürüyüşe çıkardı. Saavutimme kaikki tavoitteemme. Biz tüm amaçlarımıza ulaştık. Bütün hedeflerimize ulaştık. Tom tuskin koskaan valittaa mistään. Tom neredeyse herhangi bir şey hakkında şikâyet etmez. Tom'un hiçbir şeyden şikayet ettiğini sanmıyorum. Tom näyttää puhuvan Maryn kanssa todella mielellään. Tom Mary ile konuşmaktan gerçekten hoşlanıyor gibi görünüyor. Tom, Mary ile konuşmayı çok seviyor gibi görünüyor. Tom söi sushia kalliissa ravintolassa, joka on aivan kulman takana. Tom tam köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi. Tom hemen köşede bulunan pahalı bir restoranda suşi yiyordu. Minäkin pidän englannista. Ben de İngilizceyi seviyorum. Ben de İngilizceyi severim. Puun alla on poikia. Ağacın altında bazı erkek çocukları var. Ağacın altında oğlanlar var. Opettaja antoi meille läksyjä. Öğretmen bize ödev verdi. Öğretmen bize ödev verdi. Se oli kovin pikkuinen. O çok küçüktü. Çok küçüktü. Pankaa se ihan täyteen. Onu tam doldurun. Doldurun, doldurun. Jätän sen teille. Onu size bırakıyorum. Onu size bırakıyorum. Haluaisin lähteä sinun kanssasi, mutta olen ihan vararikossa. Seninle gitmek istiyorum fakat meteliksizim. Seninle gitmek isterdim ama beş parasızım. Tom ei näe mitään ilman silmälasejaan. Tom gözlüğü olmadan bir şey göremiyor. Tom gözlükleri olmadan hiçbir şey göremez. Tykkäätkö tästä puutarhasta? Bu bahçeyi sevdiniz mi? Bu bahçeyi sevdin mi? Älä välitä siitä. Önemli değil! Boş ver onu. Et voi luottaa siihen, että hän on täsmällinen. Onun dakikliğine güvenemezsin. Onun dakik olduğuna güvenemezsin. Hän epäonnistui kaikissa yrityksissään. Her denemesinde başarısız oldu. Tüm denemelerinde başarısız oldu. Nancy tulee aina ajoissa. Nancy asla zamanında varmaktan geri kalmaz. Nancy her zaman vaktinde gelir. He vuokrasivat yläkerran huoneen opiskelijalle. Birinci kattaki odayı bir öğrenciye kiraladılar. Üst kattaki odayı bir öğrenciye kiralamışlar. Asuuko hän täällä? O burada yaşıyor mu? Burada mı yaşıyor? Me suojasimme itsemme vaaralta. Tehlikeye karşı kendimizi koruduk. Kendimizi tehlikeden koruduk. Pesin ikkunat. Pencereleri yıkadım. Pencereleri temizledim. Näin hänen kasvonsa vilaukselta. Onun yüzünü bir an gördüm. Yüzünü bir anlığına gördüm. En ymmärtänyt vitsiä. Şakanın konusunu kaçırdım. Espriyi anlamadım. En aio kiistellä enempää. Tartışmayı bitirdim. Daha fazla tartışmayacağım. Nämä kaikki muistuttavat toisiaan. Bunların hepsi birbirine benziyor. Bunların hepsi birbirine çok benziyor. En tiedä. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Veljeni opiskelee yliopistossa. Erkek kardeşim bir üniversite öğrencisidir. Kardeşim üniversitede okuyor. Tom purskahti nauramaan. Tom kahkaha attı. Tom gülmeye başladı. Päästä hänet sisään. Bırak girsin. Bırak girsin. Hän ei ollut tietävinään mitään. O, sanki bir şey bilmiyormuş gibi davrandı. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu. Olen tosissani. Ben ciddiyim. Ciddiyim. Tom haluaa todella kehittyä. Tom gerçekten geliştirmek istiyor. Tom gerçekten gelişmek istiyor. Tavallaan se on oikein. Bu bir bakıma doğrudur. Bir bakıma doğru olan da bu. Seuraamme vain käskyjä. Biz sadece emirleri uyguluyoruz. Biz sadece emirleri uyguluyoruz. Kotini on mäen päällä. Evim bir tepe üstündedir. Evim tepenin üstünde. Hän täyttää ensi helmikuussa 17. Önümüzdeki şubat ayında on yedi yaşında olacak. Önümüzdeki Şubat'ta 17 yaşına basacak. Joidenkin mielestä hallituksella on aivan liikaa valtaa. Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor. Bazı insanlar hükümetin çok fazla güce sahip olduğunu düşünüyor. Maksoin Tomille vähän lisää rahaa, jotta hän tekisi raporttinsa loppuun. Raporunu bitirmesi için Tom'a biraz daha para verdim. Raporunu bitirmesi için Tom'a biraz daha para verdim. Pidän musiikin kuuntelusta ja erityisesti jazzista. Müzik dinlemeyi severim, özellikle caz. Müzik dinlemeyi ve özellikle cazı severim. Viisi plus seitsemän tekee kaksitoista. Beş artı yedi, on iki eder. Beş artı yedi on iki eder. Minulle tuli nälkä. Ben acıktım. Acıktım. He ovat meidän vieraitamme. Onlar bizim misafirlerimiz. Onlar bizim misafirlerimiz. Pesin astiat. Bulaşıkları yıkadım. Bulaşıkları yıkadım. Vanha mies näki kannettavan tietokoneeni ja hymyili. Yaşlı adam dizüstü bilgisayarımı gördü ve bana gülümsedi. Yaşlı adam dizüstü bilgisayarımı gördü ve gülümsedi. "No hyvä on sitten", Willie myöntyi lopulta. "Tamam, pekala", Willie nihayet kabul etti. "Peki o zaman," Willie sonunda evet dedi. Menkää hissillä viidenteen kerrokseen. Asansörle beşinci kata çıkın. Asansöre binin ve beşinci kata çıkın. Hän ei lukenut sitä kirjaa. Kitabı okumadı. O kitabı okumadı. Kuka rikkoi ikkunan? Kerro totuus. Camı kim kırdı? Doğruyu söyle. Camı kim kırdı? Panin valot päälle. Işıkları açtım. Işıkları açtım. Ai niin muuten, onnittelut menestyksesi johdosta! Oh, sırası gelmişken: başarın için tebrikler! Bu arada, başarın için tebrikler. Älkää jättäkö valokuvia auringonvaloon. Fotoğrafları güneşe maruz bırakmayın. Gün ışığında fotoğraf bırakmayın. Olisin voinut tulla sinua vastaan lentoasemalle. Seni havaalanında karşılayabilirdim. Havaalanında seni görebilirdim. Matkustin Amerikan kautta Eurooppaan. Amerika yoluyla Avrupa'ya gittim. Amerika'dan Avrupa'ya gittim. Vihreä väri yhdistetään ruohoon. Yeşil rengi, çim ile ilişkilidir. Yeşil renk çimle ilişkilendirilir. Jonain päivänä sinä tiedät totuuden. Gerçeği bir gün öğreneceksin. Bir gün gerçeği bileceksin. Hän myöhästyi ehkä lennoltaan. Uçağı kaçırmış olabilir. Uçağını kaçırmış olabilir. Haluaisin Bloody Maryn. Bir Bloody Mary istiyorum. Bloody Mary istiyorum. Älä katso kameraan. Sınalgaya bakma. Kameraya bakma. Ette voi pitää minua vastuullisena. Beni sorumlu tutamazsınız! Beni sorumlu tutamazsınız. Hän tulee ehkä huomenna. O, yarın gelebilir. Belki yarın gelir. Hänen juhlansa olivat tosiaan aika hauskat. Onun partisi gerçekten oldukça eğlenceliydi. Evet, onun partisi oldukça eğlenceliydi. Kysy häneltä, asuuko hän vielä Tokiossa. Ona hâlâ Tokyo'da yaşayıp yaşamadıklarını sor. Ona hala Tokyo'da yaşayıp yaşamadığını sor. Tom palasi kolme tuntia myöhemmin. Tom üç saat sonra geri döndü. Tom üç saat sonra geri döndü. Hän otti hyllystä kirjan. Raftan bir kitap indirdi. Raftan bir kitap aldı. Filosofia ei ole niin vaikea aine kuin sinä luulet. Felsefe, düşündüğünüz kadar da zor bir ders değildir. Felsefe senin düşündüğün kadar zor bir madde değildir. Juna ei ole vielä tullut. Tren henüz gelmedi. Tren henüz gelmedi. Hän kokeili sitä itse. O, onu kendisi denedi. Kendi denemiş. Tom haluaa matkustaa Australiaan. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. Haluan ottaa valokuvia. Fotoğraf çekmek istiyorum. Fotoğraf çekmek istiyorum. Jotkut menivät kävellen kun toiset taas pyöräilivät. Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti. Kimisi bisiklete binerken, kimisi yürüyerek gitti. Hänen raporttinsa on ylivertainen minun raporttiini verrattuna. Onun raporu benimkine göre üstündür. Raporu benim raporuma kıyasla daha üstündür. Hän itki koko yön. Bütün gece ağlamaya devam etti. Bütün gece ağladı. Missä on lentokenttä? Havaalanı nerede? Havaalanı nerede? Hän on vastuussa myyntiosastosta. O, satış departmanından sorumlu. Satış bölümünden sorumludur. Hyvää päivää, mitä haluaisit? İyi günler. Ne istemiştiniz? İyi günler, ne istersiniz? Hän meni naimisiin erään näyttelijän kanssa. O, bir aktris ile evlendi. Oyunculardan biriyle evlendi. Älä unohda kirjoittaa meille muutamaa riviä heti kun saavut Lontooseen. Londra'ya varır varmaz bize iki satır yazmayı unutma. Londra'ya varır varmaz bize birkaç satır yazmayı unutma. Ajatus toisten auttamisesta ja rahan ansaitsemisesta kiehtoi minua. Diğerlerine yardım etme ve para kazanma fikri beni cezbetti. Başkalarına yardım etme ve para kazanma düşüncesi beni büyüledi. Hyvä idea! İyi fikir! İyi fikir! Soittakaa lääkäriin! Doktor çağır! Biri doktor çağırsın! Olen rikas. Zenginim. Zenginim. Syö enemmän vihanneksia. Daha fazla sebze ye. Biraz daha sebze ye. Sinun täytyy syödä aamiaista. Kahvaltı yapman gerekiyor. Kahvaltı etmelisin. Voitko sinä tehdä minulle palveluksen? Bana bir iyilik yapar mısın? Bana bir iyilik yapar mısın? Miten sanoo koira? - Hauhau. Köpek ne diyor? Hav hav. - Köpek ne diyor? Tyttö pyörtyi, mutta tuli tajuihinsa, kun kaadoimme vettä hänen kasvoilleen. Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. Kız bayıldı ama biz yüzüne su dökerken bilinci yerine geldi. Olet oikeassa. Menen taksilla. Haklısın. Taksiyle gideceğim. Haklısın, taksiye bineceğim. Heidän täytyy työskennellä vuoden ympäri. Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar. Yıl boyunca çalışmak zorundalar. Rakastan rokkia. Rock müziği seviyorum. Rock'n roll'a bayılırım. Uskon häneen. Ona inanıyorum. Ona inanıyorum. Viime aikoina on satanut koko ajan. Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor. Son zamanlarda sürekli yağmur yağıyor. Maa näyttää märältä. Zemin ıslak görünüyor. Toprak ıslak görünüyor. Tom perusti baseball-joukkueen. Tom beyzbol takımı kurdu. Tom bir beyzbol takımı kurdu. Mitä ostit poikaystävällesi? Erkek arkadaşına ne aldın? Erkek arkadaşına ne aldın? Hän repi reiän paitapuseroonsa. O, buluzüne bir delik açtı. Tişörtünde bir delik açtı. Olen aika väsynyt. Ben hayli yorgunum. Biraz yorgunum. Hän asuu Lontoossa. O Londra'da yaşamaktadır. Londra'da yaşamaktadır. Kiitos! Teşekkürler! Teşekkür ederim! Sää muuttui paremmaksi. Hava düzeldi. Hava düzeldi. Ystävällisesti puhukaa kuuluvalla äänellä. Lütfen yüksek sesle konuşun. Lütfen yüksek sesle konuşun. Minulle on yhdentekevää, mitä ihmiset puhuvat. İnsanların söyledikleri umrumda değil. İnsanların ne dediği umurumda değil. He pesevät astiat. Bulaşıkları yıkayacaklar. Bulaşıkları yıkıyorlar. Tervetuloa! Hoş geldiniz! Hoş geldiniz! Uskon sen. Ona inanıyorum. Eminim öyledir. Sain VIP-passin. Bir VIP geçişi aldım. VIP kartım var. Kenen tämä polkupyörä on? Bu kimin bisikleti? Bu bisiklet kimin? Älä odota liian pitkään. Çok fazla bekleme. Çok fazla bekleme. Tom voi tänään tulla ja ottaa sen. Tom bugün gelebilir ve onu alabilir. Tom bugün gelip alabilir. Hän yritti puhua meille ranskaa. Bizimle Fransızca konuşmayı denedi. Bizimle Fransızca konuşmaya çalıştı. Hän on töissa yhdeksästä puoli kuuteen. O, dokuzdan beş otuza kadar çalışır. 9'dan 5:30'a kadar çalışıyor. Onni hymyili hänelle. Talih yüzüne güldü. Şans ona gülümsüyordu. Minusta uiminen on hauskaa. Yüzmeyi eğlenceli bulurum. Bence yüzmek eğlenceli. Kenen kirjoja nämä ovat? Bunlar kimin kitapları? Bunlar kimin kitapları? Hän ei voinut olla surematta hänen vuokseen. Onun için üzülmemek elinde değildi. Onun için üzülmekten kendini alamıyordu. Minulla on tapana työskennellä tuntikausia öisin. Gece saatlerce çalışırım. Geceleri saatlerce çalışırım. Sunnuntaisin hän meni usein kalaan. Pazar günü sık sık balığa giderdi. Pazar günleri sık sık balığa giderdi. Miksi hän oli sinun autossasi? O neden senin arabandaydı? Neden senin arabandaydı? Se tyttö on pikemminkin sievä kuin kaunis. O kız güzelden çok şirin. O kız güzelden çok güzel. Hän kumartui. Domaldı. Eğildi. Tomin ei olisi tarvinnut nousta niin aikaisin. Tom bu kadar erken kalkmak zorunda değildi. Tom'un bu kadar erken kalkmasına gerek yoktu. Hänellä on suuri määrä kirjoja. Onun çok sayıda kitabı var. Çok sayıda kitabı vardır. Haluaisin faksata tämän Japaniin. Ben, bunu Japonya'ya fakslamak istiyorum. Japonya'ya fakslamak istiyorum. Meneekö tämä linja-auto Hilton-hotellille? Bu otobüs Hilton Hotel'e gider mi? Bu otobüs Hilton Oteli'ne mi gidiyor? Hän jätti viimeisen sivun tyhjäksi. O, son sayfayı boş bıraktı. Son sayfayı boş bırakmış. En ole niin nopea. O kadar hızlı değilim. O kadar hızlı değilim. Tarvitsemme sinua. Sana ihtiyacımız var. Sana ihtiyacımız var. Näetkö lumihuippuisen vuoren? Tepesi karlı dağı görebiliyor musun? Karla kaplı dağı görüyor musun? Olen autossa. Ben arabadayım. Arabadayım. Olenko valmis? Hazır mıyım? Hazır mıyım? Tämä golfkenttä on avoin vain jäsenille. Bu golf sahası üye olmayanlara açık değildir. Bu golf sahası sadece üyelere açıktır. Jos sinä olet väärässä, niin minäkin olen. Hatalıysan, o zaman ben de hatalıyım. Sen yanılıyorsan, ben de yanılıyorum. Näytät todella onnettomalta. Çok mutsuz görünüyorsun. Çok mutsuz görünüyorsun. Ensi sunnuntaina menemme käymään setämme luona. Önümüzdeki Pazar amcamızı ziyaret edeceğiz. Önümüzdeki pazar amcamızı ziyarete gideceğiz. Yritin välttää katsomasta häntä silmiin. Onun gözlerine bakmaktan kaçınmaya çalıştım. Gözlerinin içine bakmamaya çalıştım. Onnettomuus johtui siitä, että hän ajoi huolimattomasti. Onun dikkatsiz sürüşü kazaya sebep oldu. Kazanın nedeni dikkatsiz bir şekilde araba kullanmasıydı. Jos et tee lujasti työtä, et tule onnistumaan. Çok çalışmazsan, başarılı olmazsın. Eğer sıkı çalışmazsan, başaramayacaksın. Hän itse on hyvä uimari, ja lisäksi hän pelaa myös hyvin tennistä. Kendisi iyi bir yüzücüdür ayrıca güzel de tenis oynar. Kendisi de iyi bir yüzücüdür ve aynı zamanda iyi bir tenis oyuncusudur. Hän ajaa joka aamu partansa sähköparranajokoneella. O her sabah elektrikli tıraş makinesi ile tıraş olur. Her sabah elektrikli tıraş makinesiyle tıraş oluyor. Roomassa on joukko antiikin aikaisia rakennuksia. Roma bir sürü antik yapılara sahiptir. Roma'da antik çağdan kalma bir dizi bina bulunmaktadır. He ovat tyytyväisiä uuteen taloon. Onlar yeni evden memnun. Yeni evimizden memnunlar. Vakuutan, etten myöhästy. Geç kalmayacağıma dair sizi temin ederim. Sizi temin ederim, geç kalmayacağım. Hän veti laukkunsa vetoketjun kiinni. O, çantasının fermuarını kapadı. Çantasının fermuarını çekti. Hän ei voi hyväksyä sitä, että häntä kohdellaan kuin lasta. Bir çocuk gibi davranılmasına tahammül edemez. Ona bir çocuk gibi davranılmasını kabul edemez. Unohdat minut jonain päivänä. Bir gün beni unutacaksın. Bir gün beni unutacaksın. Tom tuli takaisin kolmen tunnin kuluttua. Tom üç saat sonra geri döndü. Tom üç saat sonra geri döndü. Kokous pidettiin rehtorin toimistossa. Toplantı okul müdürünün ofisinde gerçekleştirildi. Toplantı müdürün ofisinde yapıldı. Kuinka monta kirjainta latinalaisissa aakkosissa on? İngiliz alfabesinde kaç tane harf var? Latin alfabesinde kaç harf vardır? Tule katsomaan minua huomenna puolenpäivän jälkeen mihin tahansa aikaan. Yarın öğleden sonra herhangi bir zamanda beni görmeye gel. Yarın öğleden sonra herhangi bir saatte beni görmeye gel. Hänen suunnitelmansa on vaarallinen. Onun planı tehlikeli. Planı çok tehlikeli. Menen kauppaan. Markete gidiyorum. Markete gidiyorum. En ymmärtänyt. Anlamadım. Anlamadım. Hän on hyvä rugbyn pelaaja. O ragbide iyidir. İyi bir ragbi oyuncusudur. Äidinkielemme on japani. Bizim ana dilimiz Japoncadır. Dilimiz Japonca. Nämä ovat poikia ja nuo ovat tyttöjä. Bunlar oğlanlar, şunlar da kızlar. Bunlar erkek, bunlar da kız. Voisitko tavata sen, kiitos! Heceler misiniz, lütfen? Onu heceleyebilir misin lütfen? Tom sanoi katsoneensa joka paikkaan, mutta ei siltikään löytänyt Maryä. Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı. Tom her yere baktığını söyledi ama Mary'yi bulamadı. Ennen kuin Jeff löysi töitä, hän joutui kolmeksi kuukaudeksi päällystämään jalkakäytäviä. Jeff bir iş bulmadan önce üç ay boyunca kaldırımları arşınlamak zorunda kalmıştı. Jeff iş bulmadan önce üç ay boyunca kaldırımları kaplamak zorunda kaldı. Hyvää päivää, mitä haluaisit? İyi günler. Ne istersiniz? İyi günler, ne istersiniz? Mahtavaa! Vay canına! Harika! Olen eksyksissä. Kayboldum. Kayboldum. Olen itse muukalainen täällä. Ben kendim burada bir yabancıyım. Ben burada bir yabancıyım. Se selittää asian. O onu açıklıyor. Bu her şeyi açıklıyor. Tähän asiaan hänellä ei ollut mitään sanomista. Onun o konuda söyleyecek bir şeyi yoktu. Bu konuda söyleyecek bir şeyi yoktu. Edison keksi hehkulampun. Edison ampulü icat etti. Edison bir ampul icat etti. Afrikka on manner, mutta Grönlanti ei ole. Afrika bir kıta ama Grönland değil. Afrika bir kıtadır ama Grönland değil. Valitettavasti minun täytyy nyt lähteä. Maalesef şimdi gitmek zorundayım. Üzgünüm ama gitmem gerek. Miksi tuijotat minua? Neden bana bakıyorsun? Neden bana bakıyorsun? Mitä sinä sillä teet? Onunla ne yapacaksın? Onunla ne yapacaksın? Myöhästyin kokouksesta liikenneruuhkan takia. Trafik çok kalabalıktı. Toplantıya geç kaldım. Trafik yüzünden toplantıyı kaçırdım. Mikään ei ole huonosti, joten älä itke. Ağlama. Kötü bir şey yok. Kötü bir şey yok, o yüzden ağlama. Tom odotti kolme tuntia. Tom üç saat bekledi. Tom üç saat bekledi. Saksalaiset ovat hyvin ovelia. Almanlar çok üçkâğıtçı. Almanlar çok kurnazdır. Hän ei juurikaan piittaa baseballista. Beyzbolu fazla umursamaz. Beyzbolla pek ilgilenmez. Kuuntelimme tarkkaavaisesti, jotta yksikään sana ei jäisi kuulematta. Bir tek kelimesini bile kaçırmamak için dikkatlice dinledik. Tek bir kelimenin bile duyulmaması için dikkatle dinledik. Minulla on mukava koti. Rahat bir evim var. Güzel bir evim var. Kirjoittaisin hänelle kirjeen, jos vain tietäisin osoitteen. Adresini bilseydim ona yazardım. Adresini bilseydim ona bir mektup yazardım. Hän näki hiiren. O bir fare gördü. Bir fare gördü. Hän asuu Lontoossa. O, Londra'da yaşıyor. Londra'da yaşamaktadır. En ole koskaan ollut näin onnellinen. Daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Istun mieluummin kirjastossa lukemassa kuin menen kotiin. Eve gitmektense kütüphanede oturup okumayı tercih ederim. Eve gitmek yerine kütüphanede oturup kitap okumayı tercih ederim. Tom otti takkinsa kaapista ja laittoi sen päälleen. Tom ceketini dolaptan aldı ve onu giydi. Tom ceketini dolaptan çıkardı ve giydi. Toivottavasti voimme pitää yhteyttä. Umarım irtibatlaşabiliriz. Umarım iletişimde kalabiliriz. Näyttää siltä, että Mary on taas humalassa. Görünüşe göre Mary gene sarhoş. Görünüşe göre Mary yine sarhoş olmuş. "Olisiko se mahdollista?" Dima ihmetteli. "Olisinko lopultakin saanut oikean Al-Sayibin?" " Olabilir miydi...? Dima merak etti. Sonunda doğru Al-Sayib aldım mı? "Bu mümkün mü?" Dima merak etti, "Nihayet gerçek bir Al-Sayib'e sahip olabilir miydim? En ymmärrä tuota sanaa. Bu kelimeyi anlayamadım. Bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmiyorum. Saksalaisia on varoitettu syömästä kurkkuja. Almanlar salatalık yememeleri konusunda uyarıldı. Almanlar boğazları yememeleri konusunda uyarıldılar. Tämä on turkkilainen perinne. Bu bir Türk geleneğidir. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p Ojensin Tomille veitsen. Tom'a bir bıçak uzattım. Tom'a bıçağı verdim. Nanako on tosi söpö, eikö olekin? Nanako gerçekten de hoş, değil mi? Nana gerçekten orada, değil mi? Näytät hyvin väsyneeltä. Çok yorgun görünüyorsun. Çok yorgun görünüyorsun. Olisit pystynyt tekemään palapelin valmiiksi, jos sinulla olisi ollut hieman enemmän kärsivällisyyttä. Birazcık daha sabırlı olsaydın yapbozu bitirebilirdin. Biraz daha sabırlı olsaydın yapbozu bitirebilirdin. Älä keskeytä minua, kun puhun. Konuşurken lafımı bölme. Konuşurken sözümü kesme. Tämä on loistava paikka kasvattaa lapsia. Burası çocuk yetiştirmek için harika bir yerdir. Burası çocuk yetiştirmek için harika bir yer. Tämä on todella kummallinen kirje. Bu çok tuhaf bir mektup. Bu çok garip bir mektup. Hänellä on veli ja kaksi siskoa. Bir erkek ve iki kız kardeşi var. Bir erkek ve iki kız kardeşi vardır. Aterian jälkeen pyysin laskun. Yemeğin ardından hesabı istedim. Yemekten sonra hesabı istedim. Hän palasi retkeltä. O bir geziden döndü. Geziden döndü. Sinä selviydyt tästä. Bunun üstesinden geleceksin. Bunu atlatacaksın. Se on täyttä hepreaa. Anladıysam Arap olayım. Bu tamamen İbranice. Nyt olen tosi iloinen siitä, että olen raskaana. Bugün hamileliğimle çok mutluyum. Şimdi hamile olduğum için çok mutluyum. Vanha mies kirjoitti pojalleen kirjeen. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazmış. Jos se on ilmaista, ota niin paljon kuin pystyt. Eğer bedavaysa, alabildiğiniz kadar alın. Bedavaysa alabildiğin kadarını al. Amerikka on siirtolaisten maa. Amerika, göçmenler ülkesidir. Amerika göçmenlerin ülkesidir. Yliopistoelämä on merkityksellistä. Üniversitedeki hayat anlamlıdır. Üniversite hayatı çok önemli. Tom puuhasi muutaman päällikkönsä tarvitseman käännöksen parissa. Tom patron için bazı belgeleri çevirmekle meşguldü. Tom, şeflerinin ihtiyacı olan çeviriler üzerinde çalışıyordu. Tom näyttää vähän väsyneeltä. Tom biraz yorgun gibi görünüyor. Tom biraz yorgun görünüyor. Se on pelkkä lintu. O sadece bir kuş. Alt tarafı bir kuş. En ole hyvä arvioimaan ihmisiä nopeasti. İnsanları çabucak değerlendirmede iyi değilim. İnsanları hızlı değerlendirme konusunda pek iyi değilimdir. Hän ei kuuntele. O dinlemiyor. Dinlemiyor. Meksikon armeija uhkasi toimilla. Meksika ordusu eylem tehdidinde bulundu. Meksika ordusu harekete geçmekle tehdit etti. Sinun pitäisi seurata lääkärin määräyksiä. Doktorun talimatlarına uyman gerekiyor. Doktorun emirlerine uymalısın. Hän on minun ystäväni. O benim arkadaşım. O benim arkadaşım. Uutinen hänen poikansa loukkaantumisesta kolarissa oli hänelle kauhea shokki. Oğlunun kazada yaralandığı haberi ona büyük bir şoktu. Oğlunun kazada yaralanması haberi onun için korkunç bir şoktu. Minulle on yhdentekevää, kuka voittaa. Kimin kazanacağı benim için önemli değil. Kimin kazandığı umurumda değil. He tarvitsevat rahaa aineksien maksamiseen. Malzemelere ödemek için paraya ihtiyaçları vardı. Malzemeleri ödemek için paraya ihtiyaçları var. Joistakuista avioliitto tuntuu pelottavalta. Evlilik bazı insanları korkutur. Bazı insanlar evlilikleri korkutucu buluyor. Toivon, että olisin ollut siellä kanssasi. Keşke seninle orada olsaydım. Keşke orada seninle birlikte olabilseydim. Tom imuroi maton sillä aikaa, kun Mary moppasi keittiön lattian. Mary mutfak zeminini paspaslarken Tom halıyı temizliyordu. Tom, Mary mutfak zeminini paspaslarken halıyı süpürür. Minä vain yksinkertaisesti rakastan sitä. Sadece onu seviyorum. Sadece hoşuma gidiyor. En ole hullu. Ben deli değilim! Ben deli değilim. Voitteko kertoa minulle, mistä löydän lennon JL123 matkatavarat. Uçuş JL 123 için bagajı nerede bulabileceğimi bana söyleyebilir misiniz? JL123'ün bagajını nerede bulabileceğimi söyler misiniz? Hän jätti tyttärelleen suuren omaisuuden. Kızına büyük bir servet bıraktı. Kızına büyük bir servet bıraktı. Tämä on fakta. Gerçek bu. Bu bir gerçek. Hän oli juovuksissa ja unohti sulkea takaoven. O sarhoştu ve arka kapıyı kapatmayı unuttu. Sarhoştu ve arka kapıyı kapatmayı unuttu. Jos haluat mennä heidän mukanaan, sinun täytyy pitää kiirettä. Onlarla birlikte gitmek istiyorsan acele etmelisin. Onlarla gitmek istiyorsan acele etmelisin. Tom ei ole kylpenyt kolmeen viikkoon. Tom üç hafta öncesinden beri banyo yapmadı. Tom üç haftadır banyo yapmıyor. Tom ja Mary viettivät yhdessä mukavan päivän eläintarhassa. Tom ve Mary hayvanat bahçesinde birlikte keyifli bir gün geçirdi. Tom ve Mary birlikte hayvanat bahçesinde güzel bir gün geçirdiler. Neliöjuuri kahden likiarvo on 1,41. İkinin karekök değeri yaklaşık bir virgül kırk birdir. Kare kök ikinin yaklaşık değeri 1,41'dir. Tom tietää kuka törmäsi Maryn autoon. Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını biliyor. Tom, Mary'nin arabasına kimin çarptığını biliyor. Jokaisella on oikeus omistaa omaisuutta yksin tai yhdessä toisten kanssa. Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir. Herkes tek başına ya da başkalarıyla birlikte mal sahibi olma hakkına sahiptir. Hän kertoi minulle kiinnostavan tarinan. O bana ilginç bir hikaye anlattı. Bana ilginç bir hikaye anlattı. Olet ainoa, johon voin luottaa. Sen güvenebileceğim tek insansın. Güvenebileceğim tek kişi sensin. Tom ihmetteli, pitäisikö hänen teeskennellä pitäneensä Maryn hänelle valmistamasta illallisesta. Tom Mary'nin onun için yaptığı akşam yemeğini beğenmiş gibi yapması gerekip gerekmediğini merak ediyordu. Tom, Mary'nin ona hazırladığı yemeği seviyormuş gibi yapıp yapmayacağını merak ediyordu. Hän antaa minulle anteeksi. O beni affedecek. Beni affediyor. Kuunteletko minua? Beni dinliyor musun? Beni dinliyor musun? Antoiko Tom Maryn ajaa autoaan? Tom Mary'ye arabasını sürdürdü mü? Tom, Mary'nin arabasını kullanmasına izin mi verdi? Hän tuli kotiin kolmen tunnin päästä. O, eve üç saat sonra geldi. Üç saat sonra eve geldi. Seinänaapuri pitää meteliä. Yan komşu gürültülü. Duvar komşusu gürültü yapıyor. Tässä avaimenne. İşte anahtarın. İşte anahtarlarınız. Kuinka monta kirjaa olet lukenut? Kaç tane kitap okudun? Kaç kitap okudun? Tekisi mieleni haukata vähän raitista ilmaa. Canım biraz temiz hava almak istiyor. Biraz temiz hava almak istiyorum. Älä kohtele minua niin kuin koiraa. Bana bir köpek gibi davranmayın. Bana köpekmişim gibi davranma. Olet komea. Yakışıklısın. Çok yakışıklısın. Tämä neuvoi häntä olemaan täsmällinen. Onun dakik olması onun tarafından tavsiye edildi. Bu ona dakik olmasını öğütledi. Tomilla on kaksi poikaa. Molemmat heistä asuvat Bostonissa. Tom'un iki oğlu var, İkisi de Boston'da yaşıyor. Tom'un iki oğlu vardır ve ikisi de Boston'da yaşamaktadır. Miksi taivas on sininen? Gökyüzü neden mavidir? Gökyüzü neden mavi? Hän ostaa tietokoneen. O, bilgisayarı satın alıyor. Bilgisayar alıyor. On vaikeaa auttaa ihmisiä, jos he eivät halua apuasi. Senin yardımını istemediklerinde insanlara yardım etmek zordur. Yardımını istemiyorlarsa insanlara yardım etmek zordur. Lörpöttelen jatkuvasti pojasta. Her zaman, erkekler hakkında boşboğazlık ediyorum. Sürekli bir çocuk hakkında gevezelik ediyorum. Lehdet tippuvat syksyllä. Yapraklar sonbaharda dökülür. Yapraklar sonbaharda dökülür. Olen Shizuokasta. Ben Shizuokalıyım. Shizuoka'lıyım. Astuisitteko tähän suuntaan? Lütfen buradan yürür müsünüz? Bu tarafa gelir misiniz lütfen? Marcon auton nimi on Thunder Giant. Marco'nun arabasının adı "Thunder Giant"tir. Marco'nun arabasının adı Thunder Giant'tır. Pidän musiikin kuuntelusta ja erityisesti jazzista. Müzik dinlemeyi severim, özellikle de caz. Müzik dinlemeyi ve özellikle cazı severim. Kuinka vahva hän onkaan! O ne kadar güçlü! Ne kadar güçlü! Suola oli entisaikaan harvinainen ja kallis hyödyke. Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı. Tuz eski zamanlarda nadir bulunan ve pahalı bir üründü. Sinä olet todella epäystävällinen, etkö olekin? Sen gerçekten kabasın, değil mi? Çok kabasın, değil mi? Japanin ja Amerikan sotavoimat taistelivat vielä katkerasti. Japon ve Amerikan güçleri hâlâ acımasızca mücadele ediyorlardı. Japon ve Amerikan orduları hala acımasız bir şekilde savaşıyorlardı. Tilauksenne on valmiina. Siparişiniz hazır. Siparişiniz hazır. Älä häiritse Tomia kun hän lukee. Tom okurken ona karışma. Okurken Tom'u rahatsız etme. En pidä matematiikasta. Matematikten hoşlanmıyorum. Matematiği sevmem. Kokeile jotakin toista. Başka bir tane deneyin. Başka birini dene. John ei välitä vaatetuksestaan. John elbiseleri hakkında kayıtsız. John ne giydiğini umursamıyor. Tom seuraa pintapuolisesti arvopaperimarkkinoita. Tom borsa ile yüzeysel olarak ilgilenir. Tom hisse senedi piyasasını yüzeysel olarak takip ediyor. Tapasimme sattumalta lentokentällä. Havaalanında karşılaştık. Havaalanında tesadüfen karşılaştık. Hän joi lasinsa tyhjäksi. O, bardağını boşalttı. İçkisini bitirmişti. Kuinka pitkä matka on lentokentältä hotellille? Havaalanıyla otel arasındaki uzaklık nedir? Havaalanından otele ne kadar var? Vuokrasimme asunnon. Daireyi kiraladık. Bir daire kiraladık. Älä avaa kirjaa. Kitabını açma. Kitabı açma. Minä lopetan. Ben bırakıyorum. Bırakıyorum. Pojan nokkeluus yllätti minut. Çocuğun zekasına şaşırdım. Çocuğun zekası beni şaşırttı. Käyn kävelyllä. Yürüyüşe çıkıyorum. Biraz yürüyeceğim. Tom ei ollut näkevinään Maryn varoitusta. Tom Mary'nin uyarısına aldırmadı. Tom, Mary'nin uyarısını görmemiş gibi görünüyordu. Pelkään koiria. Ben köpeklerden korkarım. Köpeklerden korkarım. Tom on meidän firman aivot. Tom şirketimizin beynidir. Şirketin beyni Tom'dur. Tom on paras henkilö tähän työhön. Tom iş için en iyi kişi. Tom bu iş için en iyi kişi. Pukeutuneena pukuun, hän erottui joukosta. Takım elbise giydiği için göze battı. Takım elbise giyerken göze çarpıyordu. En usko, että voimme oikeastaan sanoa toisen olleen oikeassa ja toisen väärässä. Birinin haklı diğerinin hatalı olduğunu gerçekten söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Birinin haklı diğerinin haksız olduğunu söyleyebileceğimizi sanmıyorum. Kiitin häntä siitä, mitä hän oli tehnyt. Yapmış olduğundan dolayı ona teşekkür ettim. Yaptıkları için ona teşekkür ettim. Olimme tosi onnellisia. Çok mutluyduk. Çok mutluyduk. Halusin opiskella ranskaa. Fransızca okumak istiyordum. Fransızca öğrenmek istiyordum. Hän haluaa uuden hatun. O yeni bir şapka istiyor. Yeni bir şapka istiyor. Näimme, että herra Sato lähti huoneesta. Bay Sato'nun odadan ayrıldığını gördük. Bay Sato'nun odadan çıktığını gördük. Kutsumme New Yorkia isoksi omenaksi. Biz New York'a Büyük Elma deriz. New York'a "Büyük Elma" diyoruz. Jack selitti minulle, miten auton rengas vaihdetaan. Jack arabanın tekerleğinin nasıl değiştirileceğini bana anlattı. Jack bana arabanın lastiğini nasıl değiştireceğimi anlattı. Oletko jo lukenut tämän kirjan? Bu kitabı daha önce okudun mu? Bu kitabı okudun mu? Mistä meren herkusta pidät eniten? Favori deniz ürünü türün nedir? En çok hangi deniz ürününü seversin? Mitä Jean valmisti? Jean ne yaptı? Jean ne hazırladı? Älä puutu toisten asioihin. Diğer insanların işlerine karışmayın. Başkalarının işine burnunu sokma. Hän vilkaisi meihin. O bize bir bakış fırlattı. Bize baktı. Hänellä on kaksi autoa. Onun iki arabası var. İki arabası var. Tomilla ei ollut aavistustakaan siitä, kuinka paljon se voisi maksaa. Tom'un onun kaça mal olacağı hakkında hiçbir fikri yok. Tom'un bunun ne kadara mal olabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Voit ostaa sen mistä tahansa kirjakaupasta. Onu herhangi bir kitapçıda alabilirsin. Herhangi bir kitapçıdan satın alabilirsiniz. Kura tarttui hänen kenkiinsä. Çamur onun ayakkabılarına yapıştı. Çamur ayakkabılarına yapıştı. Nimeni on Ivan. Benim adım Ivan. Adım Ivan. Hän on ollut pitkään sairaana. O uzun süredir hastadır. Uzun zamandır hastaymış. Kirjoitan kirjettä. Mektup yazıyorum. Mektup yazıyorum. New Yorkin kadut ovat todella leveitä. New York'un caddeleri çok geniş. New York sokakları çok geniş. Linnut lentävät usein yhdessä. Kuşlar genellikle birlikte uçar. Kuşlar sık sık birlikte uçarlar. Tom ei ostanut sitä tavaraa, jonka hinnasta oli tinkinyt. Tom pazarlık ettiği şeyi almadı. Tom, fiyatını düşürdüğü şeyi satın almadı. En ole vielä lopettanut. Henüz hazır değilim. Daha bitirmedim. Jim on kanadalainen. Jim Kanadalıdır. Jim Kanadalı. Pöllöjä pidetään hyvin viisaina. Baykuşların çok akıllı oldukları düşünülmektedir. Baykuşlar çok zeki kabul edilirler. Koira tekee kuolemaa. Köpek ölüyor. Köpek ölüyor. Pidän kävelytyylistäsi. Yürüyüşünü sevdim. Yürüyüşünü beğendim. Hän on kymmenen lapsen äiti. Onun on tane çocuğu var. 10 çocuk annesidir. Joulupäivänä Tomin oikea jalka oli edelleen kipsissä. Noel günü, Tom'un sağ bacağı hâlâ alçılıydı. Noel günü Tom'un sağ bacağı hala alçıdaydı. Kunpa pystyisin olemaan spontaanimpi. Keşke biraz daha spontan olsam. Keşke daha spontane olabilseydim. Missä Mississippi on? Mississippi nerede? Mississippi nerede? En ole lihava! Ben şişman değilim! Ben şişman değilim! Sain kirjeen ystävältäni. Bir arkadaşımdan mektup aldım. Bir arkadaşımdan mektup aldım. Siksi koska tämä on siellä. Çünkü bu orada. Çünkü bu orada. Ettekö tiedä, että juusto tehdään maidosta? Peynirin sütten yapıldığını bilmiyor musunuz? Peynirin sütten yapıldığını bilmiyor musunuz? Jouduimme keskeyttämään ottelun sateen vuoksi. Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık. Yağmur yüzünden maçı iptal etmek zorunda kaldık. Kunpa asuisin lähellä sinun kotiasi. Keşke senin evine yakın yaşayabilsem. Keşke senin evine yakın bir yerde yaşasaydım. Pyörä on minun. Bisiklet benim. Bu benim bisikletim. Tiedän että olet rikas. Zengin olduğunu biliyorum. Zengin olduğunu biliyorum. Kertokoon mielipiteensä. O, görüşünü söylesin. Bırakalım da ne düşündüğünü söylesin. Hän meni ohi, mutta ei nähnyt minua. O, beni görmeden geçti. Geçip gitti ama beni görmedi. Hän puhuu pelkästään englantia ja saksaa, ja minä en ymmärrä niistä kumpaakaan. O, sadece İngilizce ve Almanca konuşur, onlardan hiçbirini anlamam. Sadece İngilizce ve Almanca biliyor ve ben ikisini de anlamıyorum. Minäkään en ole hyvällä tuulella. Ben de iyi bir ruh halinde değilim. Ben de pek havamda değilim. Kirjoitan kirjettä. Ben bir mektup yazıyorum. Mektup yazıyorum. Tulet huomaamaan, että siellä on mahdotonta elää. Orada yaşamayı imkansız bulacaksın. Orada yaşamanın imkansız olduğunu göreceksin. Hän suositteli, että menisin sinne. O, oraya gitmemi tavsiye etti. Oraya gitmemi tavsiye etti. Voisitko tuoda minulle japanilaisen sanomalehden? Bana bir Japon gazetesi getirir misin? Bana bir Japon gazetesi getirebilir misin? Ihmiset ovat rauhallisimmillaan ollessaan kotona. İnsanlar en çok evde oldukları zaman rahat eder. İnsanlar evdeyken daha sakin oluyorlar. Tom kylpee ainakin kolme kertaa viikossa. Tom haftada en az üç kez banyo yapar. Tom haftada en az üç kez banyo yapıyor. Kreikka ei ole helppo kieli. Yunanca kolay bir dil değildir. Yunanca kolay bir dil değildir. Jokainen ei ole rehellinen. Herkes dürüst değildir. Herkes dürüst değildir. Miksi taivas on sininen? Gökyüzü niçin mavidir? Gökyüzü neden mavi? Nukahdin. Uyuyakaldım. Uyuyakalmışım. Teenpä tämän loppuun. Bitireyim. Bitireyim şu işi. Minulla on kysymys. Benim bir sorum var. Bir sorum var. Hän painoi vauvan tiukasti syliinsä. Bebeğini kollarının arasında tutdu. Bebeği sıkıca kucağına aldı. Meillä on 20 prosentin markkinaosuus. Marketin %20 lik bir hissesine sahibiz. %20 pazar payına sahibiz. Hänen tyttärensä on sairaanhoitaja. Onun kızı bir hemşiredir. Kızı hemşiredir. Hän työnsi kirjan syrjään. O, kitabı bir kenara bıraktı. Kitabı bir kenara itti. Hän valittaa jatkuvasti. Her zaman şikâyet eder. Sürekli şikayet ediyor. Hinnat nousivat. Fiyatlar yükseldi. Fiyatlar yükseldi. Hän syö yhden omenan. O bir elma yiyor. Bir elma yiyecek. Hän oli niin vihainen, ettei pystynyt puhumaan. O konuşamadı, çok kızgındı. O kadar kızmıştı ki konuşamıyordu. Rengas vuotaa. Lastik hava sızdırıyor. Lastik sızdırıyor. Tuo minulle päivän lehti. Bana bugünün gazetesini getir. Bana gazeteyi getir. Olemme nelihenkinen perhe. Dört kişilik bir aileyiz. Biz dört kişilik bir aileyiz. ”Kiitos.” ”Ei kestä.” "Teşekkür ederim." ''Rica ederim." “ Teşekkür ederim. ” “ Rica ederim. ” John on samanikäinen kuin veljeni. John erkek kardeşim kadar yaşlı. John kardeşimle aynı yaşta. En saa tätä ovea auki. Şu kapıyı açamıyorum. Bu kapıyı açamıyorum. Tom osti kameran antaakseen sen Marylle. Tom Mary'ye vermek için bir kamera satın aldı. Tom, Mary'ye vermek için bir kamera satın aldı. Hän on liian vanha teille. O sizin için çok yaşlı. Sizin için çok yaşlı. Ymmärrän sinun kieltäsi. Dilini anlıyorum. Dilini anlıyorum. Älä enää koskaan tee tälläistä! Bunu bir daha yapmaya kalkma! Bir daha asla böyle bir şey yapma! Tom jätettiin kuolemaan. Tom ölüme terkedildi. Tom'u ölüme terk ettiler. Missä on hotelli? Otel nerede? Otel nerede? Hän päätyi punaiseen autoon. Kararı kırmızı arabadan yana oldu. Kırmızı bir arabaya binmiş. Oletko syönyt jo illallista? Henüz akşam yemeğini yedin mi? Yemek yedin mi? Olet mainio. Sen harikasın. Harikasın. Heti kotiin saavuttuaan hän alkoi suudella häntä. Eve varır varmaz onu öpmeye başladı. Eve gelir gelmez onu öpmeye başladı. Tämä kirja on tarkoitettu muuta kieltä kuin Japania äidinkielenään puhuville opiskelijoille. Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için. Bu kitap Japonca'yı anadili olarak konuşan öğrencilerden başka bir dil olarak sunulmaktadır. Uutinen sai hänet surun valtaan. Haber onu üzüntü ile doldurdu. Bu haber onu çok üzdü. Enkö minä muka kyennyt vastustamaan sinun johtamiasi ihmisiä? Ben senin yönlendirdiğin insanlara direnemedim mi? Senin yönettiğin insanlara karşı koyamadığımı mı söylüyorsun? Tom ei saa sormustaan pois sormesta. Tom yüzüğünü parmağından çıkaramıyor. Tom yüzüğünü parmağından çıkaramıyor. Huomenta, Mike. Günaydın Mike Günaydın Mike. Menestyksenne on kovan työnne tulosta. Başarınız sıkı çalışmanızın sonucudur. Başarınız emeklerinizin sonucudur. Hänen nimensä unohdetaan pian. Onun adı yakında unutulacak. İsmi yakında unutulacak. Mitä olette lukemassa? Ne okuyorsunuz? Ne okuyorsunuz? Minulla on kysymys. Bir sorum var. Bir sorum var. Puhe vaikutti kuulijoihin syvästi. Konuşma dinleyicileri derinden etkiledi. Konuşma dinleyicileri derinden etkiledi. Sain selville, missä hän asuu. Onun nerede olduğunu öğrendim. Nerede yaşadığını öğrendim. Eilisaamuna ilma oli tosi kylmä. Dün sabah hava çok soğuktu. Dün sabah hava çok soğuktu. Talossa kävi kylmä viima. Evde soğuk bir rüzgar esti. Ev çok soğuktu. Lopeta viivyttely ja tee niin kuin sanon. Oyalanmayı bırak da sana ne dediysem onu yap. Oyalanmayı kes ve dediğimi yap. Hänen tavoitteensa on päästä kokeesta läpi. Onun amacı testi geçmek. Amacı sınavdan geçmektir. Hän ei voi auttaa sinua. O size yardımcı olamaz. Sana yardım edemez. Vasen käteni on turta. Sol elim uyuşuk. Sol kolum uyuştu. Maa on 149,6 miljoonan kilometrin päässä Auringosta. Dünya, Güneş'ten 149,6 milyon kilometre uzaklıktadır. Ülke, Güneş'e 149.6 milyon km uzaklıktadır. Meidän pitäisi istua. Oturmalıyız. Oturmalıyız. Tom kummasteli, minkä vuoksi Amerikassa niin monet ihmiset ovat kiinnostuneempia baseballista kuin jalkapallosta. Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti. Tom, Amerika'da pek çok insanın futboldan çok beyzbolla ilgilenmesinin nedeninin ne olduğunu merak ediyordu. Se on minun CDni, eikö olekin? Bu CD benim, değil mi? Bu benim CD'm, değil mi? En pysty asumaan yksin. Tek yaşamaya katlanamam. Yalnız yaşayamam. Moi, minä olen Pekka. Mikä sinun nimesi on? Merhaba, benim adım Pekka'dır. Senin adın nedir? Merhaba, ben Pete. Miksi olet tällä laivalla? Neden bu gemidesin? Neden bu gemidesin? Hän kielsi avoimesti minua tulemasta sisään. O, içeri girmemi açıkça reddetti. İçeri girmememi açıkça söyledi. Kerro minulle, mitä minun tulee tietää. Bana bilmem gerekeni söyle. Bana bilmem gerekenleri söyle. Asuitko viime vuonna Sasayamassa? Geçen yıl Sasayama'da yaşadın mı? Geçen yıl Sasayama'da mı yaşadın? Hän istuutui penkille. O, banka oturdu. Koltuğa oturdu. Joka paikassa näyttää olevan ruuhkaa. Her yer kalabalık görünüyor. Her yerde trafik var gibi görünüyor. Tom on sen verran järkevä, ettei hän ala tapella sinun kanssasi. Tom seninle dövüşmeyecek kadar mantıklıdır. Tom seninle kavga etmeyecek kadar akıllı. Olen kurkkuani myöten täynnä englantia. İngilizceden bıktım! İngilizceden bıktım usandım artık. Luulen, että joudun miettimään tätä. Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım. Sanırım bunu düşünmem gerekiyor. Indonesia on maailman laajin pelkästään saarille sijoittuva maa. Endonezya dünyada yalnızca adalar üzerinde kurulu olan en büyük ülkedir. Endonezya dünyanın en geniş adasıdır. Stadionille tulvi baseballin ystäviä. Stadyum beyzbol hayranlarının akınına uğradı. Beyzbolsever arkadaşlar stadyuma akın etti. Odota meitä. Bizi bekle. Bizi bekle. Pidä tämä tosiasia mielessäsi. Lütfen bu gerçeği aklında tut. Bu gerçeği aklından çıkarma. Linja-autopysäkki on suhteellisen toimiva. Otobüs durağı oldukça kullanışlı. Otobüs durağı nispeten işlevseldir. Olen naimisissa ja minulla on kaksi poikaa. Evliyim ve iki oğlum var. Evliyim ve iki oğlum var. Onko se vitsi? Bu bir şaka mı? Şaka mı bu? Tulin takaisin. Ai, onko meillä vieraita? Geri döndüm! Oh? Misafirimiz var mı? Misafirimiz mi var? Sotilaat oli varustettu aseilla. Askerler silahlarla donatıldı. Askerler silahlarla donatılmıştı. Se kana ei ole viime aikoina muninut. O tavuk son zamanlarda hiç yumurtlamadı. Son zamanlarda tavuk yumurtlamıyor. Hurraa! Yaşasın! Yaşasın! Hän lukee joka aamu sanomalehteä. Her sabah gazete okur. Her sabah gazete okuyor. Felicja katsoo mielellään televisiota. Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır. Felicia televizyon izlemeyi sever. Ole kiltti ja soita ennen kuin tulet. Lütfen gelmeden önce ara. Gelmeden önce beni ara lütfen. Juuri sinuun olen halunnut tutustua. Tanışmak istediğim kişi sensin. Seni tanımak için can atıyordum. Hän asetti tikapuut aitaa vasten. Merdiveni çite dayadı. Çite bir merdiven koydu. Mitä on onnellisuus? Mutluluk nedir? Mutluluk nedir? Hätätapauksessa ottakaa yhteys edustajaani. Acil bir durumda, temsilcim ile temas kurun. Acil bir durum olursa, temsilcimi arayın. Emme ole vielä nähneet häntä. Onu henüz görmedik. Henüz onu görmedik. Minun täytyy valmistautua kokeeseen. Test için hazırlanmak zorundayım. Sınava hazırlanmam gerek. Haluan puhua heidän kaikkien kanssa. Onların hepsiyle konuşmak istiyorum. Hepsiyle konuşmak istiyorum. George on todella puhelias. George oldukça gevezedir. George çok konuşkandır. Hän meni vahingossa väärään bussiin. Kazara yanlış otobüse bindi. Yanlış otobüse binmiş. Viime viikolla tapasin hänen sisarensa. Geçen hafta onun kız kardeşiyle buluştum. Geçen hafta kız kardeşiyle tanıştım. Hän katosi tässä kaupungissa. O, bu şehirde gözden kayboldu. Bu şehirde kayboldu. Tiedän, että se ei ole helppoa. Kolay olmadığını biliyorum. Kolay olmadığını biliyorum. Tehdas suljettiin 10 vuotta sitten. Fabrika on yıl önce kapatıldı. Fabrika 10 yıl önce kapandı. Kun yksi onni hylkää sinut, toinen tulee luoksesi. Pääsin juuri äsken läpi työhönottokokeesta. Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim. Bir şans seni terk ettiğinde, bir başkası sana gelir ve ben de çalışma sınavını yeni geçtim. Tarina oli hyvin kiinnostava. Hikaye çok ilginçti. Çok ilginç bir hikayeydi. Tämä on ihanteellinen eväsretkisää. Bu piknik için ideal hava. Bu mükemmel bir piknik havası. Hän ei halunnut sotaa. O savaş istemiyordu. Savaş istemiyormuş. Hän vilkaisi lehteä ennen nukkumaan menoa. Yatmadan önce gazeteye göz attı. Yatmadan önce gazeteye baktı. Minä nukun alasti. Çıplak uyurum. Ben çıplak uyurum. Hän lukee mielellään kirjoja. O kitapları okumaktan hoşlanır. Kitap okumayı sever. Lopeta tuollaiset puheet. Böyle söylemeyi bırak! Böyle konuşmayı kes. Pidätkö kesästä? Yazı sever misin? Yazı sever misin? Huomenna pelaamme baseballia. Biz yarın beyzbol oynayacağız. Yarın beyzbol oynayacağız. Voisitko selittää mikä tämä on? Bunun ne olduğunu açıklar mısın? Bunun ne olduğunu açıklayabilir misin? Millaista lakia hän harjoittaa? O ne tür yasayı uyguluyor? Ne tür bir hukukla uğraşıyor? Vie se kotiisi. Onu eve götür. Onu evine götür. Ostan yhden kirjan. Bir kitap alıyorum. Bir kitap alacağım. Tämä on minun kirjani. Bu benim kitabım. Bu benim kitabım. Hämmästyksekseni hän epäonnistui kokeessa. Benim için sürpriz oldu, o, sınavda başarısız oldu. Sınavda başarısız olmasına şaşırdım. Haluaisin jakaa salaisuuteni kanssasi. Sırrımı seninle paylaşmak isterim. Sırrımı seninle paylaşmak istiyorum. Maryn ja Johnin lisäksi huoneessa ei ollut ketään muuta. Mary ve John dışında odada kimse yoktu. Mary ve John dışında odada kimse yoktu. Kuka tyttö tuolla seisoo? Orada duran kız kimdir? Orada duran kız kim? Meitä ei pelottanut. Korkmadık. Korkmuyoruz. Hae kamera. Sınalgayı al. Kamerayı getir. Keskustelin Tomin kanssa. Tom ile sohbet ettim. Tom'la konuştum. Hänen puheensa oli liian lyhyt. Onun konuşması çok kısaydı. Konuşması çok kısaydı. Ovatko he koskaan tulleet ajoissa? Onlar hiç zamanında geldiler mi? Hiç zamanında geldiler mi? Mikä paikka tämä on? Bu yer nedir? Burası neresi? Hän halveksii valehtelijoita. O yalan söyleyen insanları hor görüyor. Yalancıları küçümsüyor. Ei hänen tarvitse pestä autoa. O, arabayı yıkamak zorunda değil. Arabayı yıkamasına gerek yok. Hän käänsi päänsä pois. O bakışlarını kaçırdı. Başını çevirdi. Meidän toimintaperiaatteemme on asiakkaan tyytyväisyys. Politikamız müşterilerimizi tatmin etmektir. Bizim politikamız müşteri memnuniyeti. Saksa on suuri maa. Almanya büyük bir ülkedir. Almanya büyük bir ülkedir. Laurie merkitsee minulle paljon. Laurie bana çok şey ifade eder. Laurie benim için çok önemli. Saisinko puhelinnumerosi? Telefon numaranızı alabilir miyim, lütfen? Telefon numaranı alabilir miyim? Huomenna kerään viinirypäleitä. Yarın üzüm toplayacağım. Yarın üzüm toplayacağım. Minä olen rikas. Ben zenginim. Ben zenginim. Lapsikin osaa tehdä sen. Bir çocuk bile onu yapabilir. Bir çocuk bile yapabilir. Uutta menetelmää kannattaa hyvinkin harkita. Yeni metot epeyce düşünmeye değer. Yeni bir yöntem düşünmeye değer. Hän käy mielellään kävelyllä. O yürüyüş yapmayı sever. Yürüyüşe çıkmayı sever. Haluaisin tietää syyn. Sebebini bilmek istiyorum. Nedenini bilmek istiyorum. Tänään on vähän kylmä. Bugün hava biraz soğuk. Bugün hava biraz soğuk. En koskaan ajatellut, että lähtisin näin aikaisin kotiin. Eve bu kadar erken gideceğimi asla düşünmedim. Eve bu kadar erken döneceğimi hiç düşünmemiştim. Keskustelin ongelmasta hänen kanssaan. Sorunu onunla tartıştım. Onunla bir sorun hakkında konuştum. Hän päätyi punaiseen autoon. Kırmızı arabaya karar verdi. Kırmızı bir arabaya binmiş. En mielelläni ui altaissa. Ben havuzlarda yüzmeyi sevmiyorum. Havuzlarda yüzmeyi sevmem. On satanut viime torstaista asti. Geçen perşembeden beri yağmur yağıyor. Geçen perşembeden beri yağmur yağıyor. Taloni on kadun länsipuolella. Evim caddenin batı tarafında. Evim sokağın batısında. Tuo on näennäistiedettä. O sözde bilim. Bu sahte bir bilim. Joka vuosi tapahtuu paljon onnettomuuksia. Her yıl bir sürü kaza olur. Her yıl çok sayıda kaza meydana gelir. He tarvitsevat vähän ohjausta. Onların bir yöne ihtiyacı var. Biraz rehberliğe ihtiyaçları var. Meidän kokouksemme alkavat harvoin ajallaan. Toplantımız nadiren zamanında başlar. Bizim toplantılarımız nadiren zamanında başlar. Suuri väkijoukko odotti presidentin puhetta. Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi. Başkan'ın konuşmasını bekleyen büyük bir kalabalık vardı. Lapset pyörivät mäkeä alas. Çocuklar tepeden aşağıya yuvarlandılar. Çocuklar tepeden aşağı yuvarlanıyor. Ehkä hänestä tulee hyvä opettaja. Belki o iyi bir öğretmen olacak. Belki iyi bir öğretmen olur. Kun kissa on poissa, hiiret hyppivät pöydällä. Kedi uzaktayken fareler oynayacak. Kedi gittikten sonra fareler masanın üzerinde zıplarlar. Tom ei ole vielä noussut. Tom hâlâ yatakta. Tom daha kalkmadı. Jätä se laatikko paikalleen. Kutuyu olduğu yerde bırak. Kutuyu bırak. Lääkäri suositteli, että joisin enemmän maitoa. Doktor daha çok süt içmemi tavsiye etti. Doktor daha fazla süt içmemi tavsiye etti. Hänellä kesti kolme kuukautta oppia pyöräilemään. Bisiklete binmeyi öğrenmek üç ayını aldı. Bisiklete binmeyi öğrenmesi üç ay sürdü. Pöydän päällä oli kissa. Masanın üstünde bir kedi vardı. Masanın üstünde bir kedi vardı. Odota tuolla. Orada bekle. Orada bekle. Hän esitteli siskonsa minulle. O, bana kız kardeşini tanıttı. Beni kız kardeşiyle tanıştırdı. Minusta oli vaikeaa soveltaa sitä käytäntöön. Onu pratiğe koymayı zor buldum. Bunu uygulamanın zor olduğunu düşündüm. Emme ole kotona. Evde değiliz. Evde değiliz. Tälle alueelle ei saa rakentaa taloja. Evler bu alanda yapılamazlar. Bu bölgede ev inşa etmek yasaktır. Tykkään hänestä kovasti. Ben onu çok seviyorum. Ondan çok hoşlanıyorum. Olin varma siitä, että kukaan ei katsellut. Kimsenin izlemediğinden emin oldum. Kimsenin bakmadığından emindim. Näytät hyvin väsyneeltä. Çok yorgun gözüküyorsun. Çok yorgun görünüyorsun. Mitä teemme myöhemmin? Daha sonra ne yaparız? Sonra ne yapacağız? Hänen hiuksensa ovat hyvin lyhyet. Onun saçı çok kısa. Saçları çok kısadır. Minne muutit? Nereye taşındın? Nereye taşındın? Pelkään, että hän on sairas. Korkarım ki o hasta. Hasta olmasından korkuyorum. Voisitteko neuvoa tien Tokyo Towerille? Tokyo Kulesi'ne giden yolu söyler misiniz? Tokyo Kulesi'ne giden yolu tarif edebilir misiniz? Toistakaa jokainen lause perässäni. Benden sonra her cümleyi tekrar et. Her cümleyi benden sonra tekrar edin. Onko teillä jotain päänsärkyyn? Baş ağrısı için bir şeyin var mı? Baş ağrısı için bir şeyiniz var mı? Sinun pitäisi katsoa tämä elokuva kun saat mahdollisuuden. Fırsatını bulduğunda bu filmi izlemelisin. Fırsatın varken bu filmi izlemelisin. Mikä sinua pidätteli? Seni ne korudu? Neden bu kadar geciktin? Hän antoi minulle esimerkin. O, bana bir örnek verdi. Bana bir örnek verdi. Olen varma, että hän jättää työnsä. Onun işini bırakacağından eminim. İşini bırakacağına eminim. Haluaisin tulla Picassoksi. Bir Picasso olmak isterim. Picasso olmak istiyorum. Hän joi lasillisen maitoa. O bir bardak süt içti. Bir bardak süt içti. Paperi keksittiin alunperin Kiinassa. Kağıt ilk kez Çin'de icat edildi. Kağıt ilk olarak Çin'de icat edildi. Tämä saattaa olla oikein. Bu doğru olabilir. Bu doğru olabilir. Minun mielestäni hän on oikeassa. Bence o haklı. Bence haklı. Et voi pysäköidä tänne. Burada park edemezsin. Buraya park edemezsin. Kuten tunnettua, Tokio on yksi maailman finanssikeskuksista. Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir. Bilinen olduğu gibi Tokyo dünyanın finans merkezlerinden biridir. Koko oppi yhä nopeasti. Koko, hızla öğrenmeye devam etti. Büyük olan hala hızlı öğreniyordu. Hän anoi tuomarilta armoa. Merhamet için hakime yalvardı. Hakime merhamet etmesi için yalvardı. Yritin olla itkemättä. Ağlamamaya çalıştım. Ağlamamaya çalıştım. Bussit lähtivät yksi toisensa perään. Otobüsler art arda ayrıldı. Otobüsler peş peşe geldi. Voit luottaa siihen, että hän on täsmällinen. Onun dakik olmasına güvenebilirsin. Onun dakik olduğundan emin olabilirsin. Hän pesi auton. Arabayı yıkadı. Arabayı yıkadı. Eikö sinulle tullut mieleen panna ikkunaa kiinni? Pencereleri kapatmak aklına gelmedi mi? Pencereyi kapatmayı düşünmedin mi? Hän meni naimisiin merimiehen kanssa. O bir denizci ile evlendi. Bir denizciyle evlendi. Lentokone lehtää kaupungin yllä. Şehrin üzerinde bir uçak uçuyor. Şehrin üzerinde uçan bir uçak var. Mikä on paras tapa matkustaa? Seyahat etmenin en iyi yolu nedir? Seyahat etmenin en iyi yolu nedir? Teen työhakemusta. Bir iş başvurusu yapıyorum. İş başvurusu yapıyorum. Pidetään teetauko jossain siellä. Oralarda bir yerde bir çay molası verelim. Orada bir yerde çay molası verelim. Unohdin rahani. Paramı unuttum. Paramı unuttum. Tom tietää kuka kolaroi Maryn auton kanssa. Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını biliyor. Tom, Mary'nin arabasını kimin çarptığını biliyor. Ota koppi! Yakala! Yakala! Hänen poikansa loukkaantuminen kolarissa oli hänelle kauhea shokki. Oğlunun kazada yaralandığı haberi ona büyük bir şoktu. Oğlunun kazada yaralanması onun için korkunç bir şoktu. Hänen täytyy tänään tehdä läksynsä loppuun. Bugün ev ödevini bitirmeli. Bugün ödevini bitirmesi gerekiyor. Onnea! İyi şanslar. Tebrikler! Harkitse huolella ehdotustani. Önerimi dikkatlice düşün. Teklifimi dikkatlice düşün. Viime vuoden aikana tapahtui paljon kolareita. Geçen yıl çok fazla araba kazası meydana geldi. Geçen yıl bir sürü kaza oldu. Minun tehtäväkseni tuli siivota toimisto. Bana ofisi temizleme görevi verildi. Ofisi temizlemek benim görevimdi. Tänään on tosi kylmää. Bugün gerçekten soğuk. Bugün çok soğuk. Ei sinun vielä tarvitse lähteä. Henüz gitmene gerek yok. Henüz gitmek zorunda değilsin. Me olemme hänen kanssaan melkein yhtä pitkiä. O ve ben neredeyse aynı boydayız. Neredeyse onun kadar uzunuz. Rupeaa satamaan. Yağmur yağacak. Yağmur yağacak. Tom vain yritti ärsyttää Maryä. Tom sadece Mary'i kızdırmaya çalışıyordu. Tom sadece Mary'yi kızdırmaya çalışıyordu. Hän ei avannut suutaan vastustaakseen. O, protesto etmek için ağzını açmadı. Karşı koymak için ağzını açmadı. Ostitko sen tänään vai eilen? Onu bugün mü yoksa dün mü aldın? Bugün mü aldın, dün mü? Tämä on lyijykynä. Bu bir kurşun kalemdir. Bu bir kalem. Syön mielelläni omenoita. Ben elma yemeği severim. Elma yemeyi severim. Tyttö käveli hitaasti. Kız yavaşça yürüdü. Kız yavaş yürüyordu. Olen pahoillani, mutta unohdin tehdä kotitehtävät. Özür dilerim. Ödevimi yapmayı unuttum. Üzgünüm, ödevimi yapmayı unuttum. Onko kaikki valmista? Her şey hazır mı? Her şey hazır mı? Kuulostaa hyvältä! Kulağa hoş geliyor! Kulağa hoş geliyor! Olitko viime lauantaina teatterissa? Geçen Cumartesi tiyatroda mıydın? Geçen cumartesi tiyatroya gittin mi? Uskon sensuuriin. Sen ansiosta ansaitsin omaisuuden. Ben sansüre inanıyorum. Onun sayesinde bir servet yaptım. Sansüre inanıyorum ve bunun sayesinde bir servet kazandım. Hän sanoo rakastavansa kukkia. Çiçeklerden hoşlandığını söylüyor. Çiçekleri sevdiğini söylüyor. Kuulin, että hän on kuollut. Onun öldüğünü duydum. Öldüğünü duydum. En ymmärrä, miksi hän katsoi häntä paheksuvasti. Ona neden kaşlarını çattığını anlayamadım. Ona neden bu kadar kızdığını anlamıyorum. Olet todella hyvä laulaja. Sen gerçekten iyi bir şarkıcısın. Çok iyi bir şarkıcısın. Parturi leikkasi hänen hiukset. Berber, onun saçını kesti. Saçlarını bir berber kesmiş. Poliitikko tuomitsi valtion virkamiesten harjoittaman korruption ja vaati uudistuksia. Siyasetçi devlet memurlarının yolsuzluğunu kınayarak reformu ısrarla istedi. Siyasetçi, devlet görevlilerinin uyguladığı yozlaşmayı kınadı ve reformlar talep etti. Hän nukkuu kuin pikkuvauva. Bir bebek gibi uyuyor. Bebek gibi uyuyor. Hän suositteli hänelle ulkomaille lähtemistä jo nuorella iällä. Ona onun tarafından hâlâ gençken yurt dışına gitmesi tavsiye edildi. Genç yaştan itibaren yurtdışına gitmesini tavsiye etti. Päivystän aina kotona. Ben her zaman evde bekliyorum. Her zaman evde nöbet tutarım. Saatamme koettaa. Deneyebiliriz. Deneyebiliriz. Tom puhuu ranskaa melkein yhtä hyvin kuin espanjaa. Tom Fransızcayı neredeyse İspanyolcayı iyi konuştuğu kadar iyi konuşabilir. Tom neredeyse İspanyolca kadar iyi Fransızca bilmektedir. Tom sanoi, että hän ei antaisi sen tapahtua uudelleen. Tom onun tekrar olmasına izin vermeyeceğini söyledi. Tom bunun tekrar olmasına izin vermeyeceğini söyledi. Oletko koskaan syönyt banaanikakkua? Hiç muzlu pasta yedin mi? Hiç muzlu kek yedin mi? Pulssini on hidas. Benim nabzım yavaş. Nabzım yavaşlıyor. Tom ei käytä aurinkosuojavoidetta. Tom güneş kremi kullanmaz. Tom güneş kremi kullanmaz. Olisiko sinulla hetki aikaa? Biraz zamanın var mı? Bir dakikan var mı? Miten netissä pitäisi mainostaa? İnternet'te nasıl reklam verilir? İnternette nasıl reklam yapılır ki? Kaupunki oli täynnä nälkäisiä sotilaita. Şehir aç askerlerle doluydu. Şehir aç askerlerle doluydu. Poliisi etsii Tomia. Tom polisler tarafından aranıyor. Polis Tom'u arıyor. Tiesin, että tässä kävisi näin. Bunun olacağını biliyordum. Böyle olacağını biliyordum. Hänessä on jotain epätavallista. Onun hakkında sıra dışı bir şey var. Onda sıra dışı bir şeyler var. Tomia ja Maryä pidettiin panttivankeina kolmen kuukauden ajan. Tom ve Mary üç ay için rehine olarak tutuldular. Tom ve Mary üç ay boyunca rehin tutuldular. Tom on Marin veli. Tom Mary'nin erkek kardeşidir. Tom, Mari'nin kardeşidir. Olet kasvanut. Sen uzadın. Büyümüşsün. Hänellä on melkein 2000 kirjaa. O yaklaşık olarak 2,000 kitaba sahiptir. 2000'e yakın kitabı vardır. Tom muistaa antaneensa matkalaukun avaimen Marylle. Tom valizin anahtarını Mary'ye verdiğini hatırlıyor. Tom, bavulun anahtarını Mary'ye verdiğini hatırlar. Mahtaisinko saada käyttää tietokonettasi vähän aikaa? Bilgisayarını bir süre kullanabilip kullanamayacağımı merak ediyordum. Bilgisayarını kullanmama izin verir misin? Minäkin myös. Ben de. Ben de. Pamelan täytyi olla kotona silloin, kun yritin ottaa yhteyttä häneen, mutta hän ei vastannut puhelimeen. Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı fakat telefona cevap vermedi. Onunla iletişim kurmaya çalıştığımda Pamela evde olmalıydı ama telefonuna cevap vermiyordu. Hän liikuttui kyyneliin. O gözyaşlarına boğuldu. Gözyaşlarından etkilendi. En ole lääkäri. Ben bir doktor değilim. Ben doktor değilim. Luulen, että olet tehnyt asiasi selväksi. Sanırım ne demek istediğini yeterince anlattın. Bence her şeyi açıklığa kavuşturdun. Älkää koskaan tarttuko sokean käsivarteen. Antakaa hänen tarttua teidän käsivarteenne. Asla kör bir adamın kolunu tutmayınız. O sizinkini tutsun. Asla körün koluna tutunmayın, bırakın sizin kolunuzu tutsun. Hän meni nopeasti ohi huomaamatta tätä. Onu fark etmeden hızla geçti. Bunu fark etmeden hemen geçti. Hän auttoi vanhaa miestä ylittämään tien. O, yaşlı bir adamın yolu geçmesine yardım etti. Yaşlı bir adamın karşıya geçmesine yardım etti. Tom halusi, että jättäisin tämän työn. Tom bu işi bırakmamı istedi. Tom bu işi bırakmamı istedi. Hän uskoo minua aina. O, bana her zaman inanır. Bana her zaman inanır. Onko sinulla hyviä uutisia? Hiç iyi haberin var mı? İyi haberlerin var mı? Sinun ei tarvitse tehdä muuta kuin pyyhkiä lattia. Yapmak zorunda olduğun bütün şey zemini süpürmektir. Tek yapman gereken yerleri silmek. Käytän sitä joka päivä. Her gün onu kullanıyorum. Her gün giyiyorum. Tom istuutui konsertissa Maryn viereen. Tom konserde Mary'nin yanına oturdu. Tom bir konserde Mary'nin yanına oturdu. Avaisitko oven. Lütfen kapıyı aç. Kapıyı açar mısın lütfen? Älä käännä katsettasi minusta pois. Yüzünü benden çevirme. Gözlerini benden ayırma. Villipedot elävät metsässä. Yabani hayvanlar ormanda yaşar. Vahşi hayvanlar ormanda yaşarlar. Toimesi olivat vastuuttomia. Hareketlerin sorumsuzdu. Yaptığın şey sorumsuzcaydı. En pysty menemään eteenpäin. Ben daha ileriye gidemem. Hayatıma devam edemiyorum. Tom on tullut hulluksi. Tom çıldırmıştı. Tom çıldırdı. Muutimme uuteen kotiin viime vuonna. Biz geçen yıl yeni bir eve taşındık. Geçen sene yeni evimize taşındık. Kiotossa vierailee paljon ihmisiä joka vuosi. Her yıl birçok insan Kyoto'yu ziyaret eder. Kyoto'yu her yıl çok sayıda insan ziyaret etmektedir. Olen sanaton. Ben hayrete düştüm. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Varo! Dikkat et! Dikkat et! En välitä siitä, kunhan olet onnellinen. Mutlu olduğun sürece umurumda değil. Mutlu olduğun sürece umurumda değil. Hän meni ensin hedelmäkauppiaalle. O, önce bir meyve dükkanına gitti. Önce meyveciye gitti. Se on kahdeksannessa kerroksessa. O sekizinci kattadır. Sekizinci katta. Tom oli vain yksi Maryn monista kasvattilapsista. Tom Mary'nin çok sayıda üvey çocuklarından sadece biriydi. Tom, Mary'nin birçok üvey çocuğundan sadece biriydi. Hän väittää, ettei tiedä tästä henkilöstä mitään, mutta en usko häntä. O, onun hakkında bir şey bilmediğini iddia ediyor fakat ona inanmıyorum. Bu kişi hakkında hiçbir şey bilmediğini iddia ediyor ama ona inanmıyorum. Puistossa oli mustatukkainen kaunis tyttö. Parkta siyah saçlı, güzel bir kadın vardı. Parkta siyah saçlı güzel bir kız vardı. Tämä oli Tomin idea, eikö? Bu, Tom'un fikriydi, değil mi? Bu Tom'un fikriydi, değil mi? Papukaija on kuollut. Papağan öldü. Papağan öldü. Hän seisoo mäellä. O, tepede duruyor. Tepede duruyor. Tarvitset asianajajaa. Bir avukata ihtiyacın var. Avukata ihtiyacın var. Lähiaikoina puhkeaa erilaisia kukkia. Yakında çeşitli çiçekler çıkar. Yakın zamanda çeşitli çiçekler ortaya çıkar. En halua käyttäytyä epäystävällisesti niitä lapsia kohtaan. O çocuklara kötü davranmak istemiyorum. O çocuklara karşı kaba davranmak istemiyorum. Tom hakkasi kirveellä sen puun, joka oli talomme edessä sijaitsevassa puutarhassa. Tom bizim ön bahçemizdeki ağacı balta ile kesti. Tom evimizin önündeki bahçedeki ağacı baltayla dövmüştü. Tom ei pidä siitä, että hän ei pysty hallitsemaan Maryä. Tom Mary'yi kontrol edememekten hoşlanmıyor. Tom, Mary'yi kontrol edememesinden rahatsız olur. Onko niin, että kaikki olivat tyytyväisiä ja minä tulin pilaamaan ilonne? Herkes memnundu da ben mi bozdum memnuniyetinizi? Herkesin mutlu olduğu ve benim de neşenizi bozmaya geldiğim doğru mu? Hän syö omenan. O bir elma yiyor. Elmayı yiyor. Tom ei ole kovin neuvokas, vai mitä? Tom çok becerikli değil, değil mi? Tom pek becerikli değil, değil mi? Haluan vain levätä. Sadece dinlenmek istiyorum. Sadece dinlenmek istiyorum. Haluan oppia ruotsia. İsveççe öğrenmek istiyorum. İsveççe öğrenmek istiyorum. Mihin suuntaan olet menossa? Ne tarafa gidiyorsunuz? Hangi yöne gidiyorsun? Helsinki on Suomen pääkaupunki. Helsinki Finlandiya'nın başkentidir. Helsinki, Finlandiya’nın başkentidir. Hän näytti sairaalta. O hasta görünüyordu. Hasta görünüyordu. Tunnen todellakin kuuluvani tänne. Gerçekten buraya ait olmadığımı hissediyorum. Gerçekten buraya aitmişim gibi hissediyorum. Tulijoita ei ollut viittäkymmentä enempää. 50 kişiden fazla gelen olmadı. 50 kişi daha yoktu. Tom otti takkinsa eteisen kaapista ja puki sen ylleen. Tom hol dolabından paltosunu çıkardı ve onu giydi. Tom, ceketini holdeki dolaptan çıkardı ve giydi. Ahdoin itseni täyteen pitsaa. Tıka basa pizza yedim. Pizzayla meşguldüm. Tällä hetkellä olen herkässä tilassa. Şu anda hassas bir konumdayım. Şu anda hassas bir durumdayım. Voikohan joku, joka ei tunne mustaa, puhua valkoisesta? Siyahın ne anlama geldiği hakkında bir fikri olmayan birisi gerçekten de beyaz hakkında söz sahibi olabilir mi? Sence siyahı tanımayan biri beyazdan bahsedebilir mi? Minulla on kuumetta. Ateşim var. Ateşim var. Hänen isänsä syö täällä kaksi kertaa viikossa. Babası haftada iki kez orada yer. Babası haftada iki kez burada yemek yer. Olen todella onnellinen, koska tapaan sinut tänään. Bugün seninle buluşacağım için çok mutluyum. Bugün seninle buluşacağım için çok mutluyum. Se on ihan normaalia. O tamamen normal. Bu normal bir şey. Tämä kenttä kuuluu koululle. Bu toprak okula ait. Bu alan okula ait. Posti tulee ennen puoltapäivää. Posta öğleden önce gelir. Mektuplar öğleden önce geliyor. Emme olleet kotona. Evde değildik. Evde değildik. Tomilta loppui bensiini. Tom'un benzini bitti. Tom'un benzini bitti. Hänellä oli silkkileninki yllään. O ipek bir elbise giymişti. İpek bir elbise giyiyordu. Minulla ei ole aikaa laittaa ruokaa. Yemek yapacak vaktim yok. Yemek yapacak vaktim yok. On minun vastuullani suojella häntä. Onu korumakla sorumluyum. Onu korumak benim sorumluluğum. Tomin ajatuksilla ei ole täällä kovin suurta painoa. Tom'un fikirlerinin buralarda fazla ağırlığı yoktur. Tom'un düşüncelerinin burada fazla bir ağırlığı yok. Yksi sana voi vahingoittaa ihmistä. Sadece bir kelime bir kişiye zarar verebilir. Tek bir kelime insana zarar verebilir. Seuraa tätä tietä ja käänny oikealle pankin kohdalla. Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön. Bu yolu takip et ve bankadan sağa dön. Ken puki paidan nurin päin päälleen. Ken gömleğini ters giymişti. Ken gömleğini ters giymişti. Tom ei osannut päättää, mistä aloittaisi. Tom, nereden başlayacağına karar veremedi. Tom nereden başlayacağına karar veremedi. Vauva on jatkanut itkemistään jo lähes 10 minuuttia. Bebek, neredeyse on dakikadır ağlıyor. Bebek neredeyse 10 dakikadır ağlamaya devam ediyor. Tom on opiskelija. Tom bir öğrencidir. Tom bir öğrenci. Tom voi tulla millä hetkellä hyvänsä. Tom'un her an gelmesi bekleniyor. Tom her an gelebilir. Olen laittanut sinulle hienon lämpimän illallisen. Sana güzel sıcak akşam yemeği pişirdim. Sana güzel, sıcak bir akşam yemeği hazırladım. Huolehdin isoisästäni. Dedemle ben ilgilenirim. Büyükbabama göz kulak oluyorum. Ystäviä valitessasi sinun on parasta olla varovainen. Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın. Arkadaş seçiminde dikkatli olsan iyi olur. Lopulta Tom lopetti tupakanpolton. Tom sonunda sigara içmeyi bıraktı. Sonunda Tom sigarayı bıraktı. Haluatko tietää salaisuuteni? Se on yksinkertainen... Sırrımı bilmek ister misin? Çok basit... Sırrımı bilmek ister misin? En voinut olla nauramatta hänen vitseilleen. Onun şakalarına gülmemek elimde değildi. Şakalarına gülmekten kendimi alamadım. Tom ei tykkää tehdä yövuoroa. Tom, mezarlıklık vardiyasında çalışmayı sevmiyor. Tom gece çalışmayı sevmez. Emme voi tehdä muuta kuin odottaa poliisia. Bütün yapabileceğimiz polislerin gelmesini beklemektir. Polisin gelmesini beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Englantilaiset kiipesivät kukkulalle. İngilizler tepeye tırmandı. İngilizler tepeye tırmandılar. Ne toimivat nyt. Onlar şimdi çalıştırıyorlar. Şu anda çalışıyorlar. Ostin "Daily News" lehden. Ben bir Daily News aldım. "Daily News" dergisini aldım. George painaa ainakin 70 kiloa. George en az 70 kilo çeker. George'un ağırlığı en az 70 kilodur. Mikä sinun pääaineesi on? Esas branşın nedir? Senin branşın ne? Sinä olet rinnallani. Nyt kaikki on hyvin. Yanımdasın; şimdi her şey iyi. Sen yanımdasın ve artık her şey yolunda. Presidentti oli varma siitä, että syttyisi sota. Başkan savaş olacağından emindi. Başkan savaş çıkacağından emindi. Tämä tehdas tuottaa 500 autoa päivässä. Bu fabrika günde 500 otomobil üretiyor. Bu fabrika günde 500 araba üretmektedir. Laita televisio pienemmälle. Televizyonun senini kıs. Televizyonu kapat. Kukaan hänen oppilaistaan ei osannut ratkaista tehtävää. Öğrencilerinden hiçbirisi soruyu çözemedi. Öğrencilerinden hiçbiri bu görevi çözemedi. Tom on vaarallinen. Tom tehlikelidir. Tom tehlikeli biri. Hän pesee hamettaan. Eteğini yıkıyor. Eteğini yıkıyor. Tässä sairaalassa minä viime kuussa vierailin. Geçen ay ziyaret ettiğim bu hastaneydi. Geçen ay bu hastaneyi ziyaret ettim. Haluaisitko lisää kaljaa? Biraz daha bira alır mısınız? Biraz daha bira ister misin? Opiskelen arabiaa. Arapça öğreniyorum. Arapça öğreniyorum. Minä olen ystäväsi, eikö niin? Ben senin arkadaşınım, değil mi? Ben senin arkadaşınım, değil mi? En vieläkään voi uskoa, että tämä kaikki tapahtui. Bunun hepsinin olduğuna hâlâ inanamıyorum. Bunların olduğuna hala inanamıyorum. Käyttäydy niin kuin mies. Erkek gibi davran. Erkek gibi davran. Tätini näytti minulle, miten hyvää kahvia tehdään. Teyzem bana iyi kahvenin nasıl yapılacağını gösterdi. Teyzem bana iyi kahve yapmayı öğretti. Uima-allas on avoinna yleisölle. Yüzme havuzu halka açık. Yüzme havuzu halka açıktır. En tiedä mitä hänelle on sattunut. Ona ne olduğunu bilmiyorum. Ona ne olduğunu bilmiyorum. Hän puhui minulle kuiskaten. O, benimle fısıldayarak konuştu. Fısıldayarak benimle konuştu. Viime vuonna Nagoyassa järjestettiin pyöräilykilpailu. Geçen yıl Nagoya'da bir bisiklet yarışı düzenlendi. Geçen yıl Nagoya'da bir bisiklet yarışı düzenlendi. Tom rakastaa Maryä koko sydämestään. Tom bütün kalbiyle Mary'yi seviyor. Tom, Mary'ye tüm kalbiyle aşıktır. Olen kotona. Ben evdeyim. Ben geldim. Aurinko laski vuorten taa. Güneş dağların ardında battı. Güneş dağların arkasında batıyordu. Tom on heitä älykkäämpi. Tom onlardan daha akıllı. Tom onlardan daha zeki. Oikeastaan Grant ei suostunut. Aslında, Grant kabul etmedi. Aslında Grant kabul etmedi. Pesen autoni. Arabamı yıkayacağım. Arabamı yıkayacağım. Puhukaa hitaammin. Daha yavaş konuşun. Daha yavaş konuşun. Hänellä on suuri määrä kirjoja. Onun bir sürü kitabı var. Çok sayıda kitabı vardır. Tapasin hänet ensimmäistä kertaa Kiotossa. Onunla ilk karşılaşmam Kyoto'da oldu. Onunla ilk kez Kyoto'da tanıştım. En koskaan kirjoita kirjettä Marylle. Mary'ye asla mektup yazmayacağım. Mary'ye asla mektup yazmam. Kello on 14.00. Saat 14:00. Saat 2:00. Näin kerran tähdenlennon. Bir zamanlar bir yıldız kayması gördüm. Bir keresinde bir yıldız kayması görmüştüm. Latasin uuden musiikkivideon YouTubeen. Youtube'a yeni bir müzik videosu yükledim. Youtube'a yeni bir klip yükledim. Näkyy selvästi, että hän on sairas. Onun hasta olduğu açıkça görünüyor. Belli ki hastaymış. Voi olla, että hän juuri nyt odottaa asemalla. Şimdi istasyonda bekliyor olabilir. Şu anda istasyonda bekliyor olabilir. Rakkaus on minulle yhtä tärkeää kuin raha hänelle. Aşk, paranın ona olduğu kadar, bana önemlidir. Benim için aşk, onun için para kadar önemli. Tietysti olen sotaa vastaan. Tabii ki de savaşa karşıyım. Tabii ki savaşa karşıyım. Mistä hedelmästä tykkäät eniten? En sevdiğin meyve nedir? En çok hangi meyveyi seversin? Tom tarvitsee kuivan pyyheliinan. Tom'un kuru bir havluya ihtiyacı var. Tom'un kuru bir havluya ihtiyacı var. Mikä on tämän päivän vaihtokurssi? Bugünkü döviz kuru nedir? Bugünkü değişim oranı nedir? Hän ei kätke tunteitaan. O hislerini gizlemez. Duygularını saklamaz. Dustin Moskovitz on juutalainen yrittäjä. Hän on yksi Facebookin perustajista. Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir. Dustin Moskovitz Yahudi bir girişimcidir ve Facebook'un kurucularından biridir. Yleensä pesen astiat. Genellikle bulaşıkları yıkarım. Genelde bulaşıkları yıkarım. Hän on vapaa huomenna. Yarın izinli olacak. Yarın boş. Mitään ei ole tehtävissä. Yapılacak bir şey yok. Yapabileceğimiz bir şey yok. Tom harjoittaa mustaa magiaa. Tom kara büyü uyguluyor. Tom kara büyü yapıyor. Tom protestoi äänekkäästi. Tom tezahürat yapıyordu. Tom yüksek sesle protesto etti. Tom on ammatiltaan rekkamies. Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürüyor. Tom profesyonel bir kamyoncudur. Olet syyllinen onnettomuuteen. Kaza için sen suçlanacaksın. Kazadan suçlu bulundun. Jimin lisäksi myös hänen äitinsä ja isänsä ovat sairaina. Sadece Jim değil, annesi ve babası da hasta. Jim dışında annesi ve babası da hastadır. Tom on kotona lähes joka ilta. Tom neredeyse her akşam evdedir. Tom neredeyse her gece eve geliyor. En näe häntä. Onu görmüyorum. Onu göremiyorum. Huoneessa olevat ihmiset eivät sanoneet mitään. Odadaki insanlar bir şey söylemedi. Odadaki insanlar hiçbir şey söylemediler. En pidä ryhmämatkailusta. Büyük gruplar halinde seyahat etmeyi sevmiyorum. Grupça seyahat etmeyi sevmem. Sinulla on luja tahto. Hafızan kuvvetli. Güçlü bir iraden var. Hän on yliaktiivinen. O hiperaktif. Aşırı aktif. Hänen koiransa tuli oven takaa. Köpeği kapının arkasından çıktı. Köpeği kapıdan içeri girdi. Ovatko myös he tulossa? Onlar da geliyor mu? Onlar da mı geliyor? Joki laskee järveen. Nehir göle akmaktadır. Nehir göle dökülür. Tom on rehellinen. Siksi pidän hänestä. Tom dürüsttür, bu yüzden onu seviyorum. Tom dürüsttür, bu yüzden onu seviyorum. Tohtori Bell hoiti potilasta. Dr. Bell hastayı tedavi etti. Dr. Bell bir hastayla ilgileniyordu. He kysyivät häneltä. Ona soru sordular. Ona sordular. Muistan nähneeni sinut jossain. Seni bir yerde gördüğümü hatırlıyorum. Seni bir yerde gördüğümü hatırlıyorum. Se ei ole sairaala. Burası hastane değil. Orası hastane değil. He hävisivät sodan. Savaşı kaybettiler. Savaşı kaybettiler. Haluatko tänään syödä sushia? Bu gece suşi yemek ister misin? Bugün suşi yemek ister misin? Tuo vaikuttaa hyvin mielenkiintoiselta. Çok ilginç gözüküyor. Bu çok ilginç görünüyor. Se on odotettavissa. Bu beklenilebilir. Beklenmedik bir şey değil. Pystymmekö luottamaan Tomiin? Tom'a güvenebilir miyiz? Tom'a güvenebilir miyiz? Ystävällisesti kertokaa minulle, miten pääsen rannalle. Lütfen bana sahile nasıl gideceğimi söyleyin. Lütfen sahile nasıl gideceğimi söyleyin. Saattaa olla, että et halua tehdä sitä. Onu yapmak istemeyebilirsin. Bunu yapmak istemeyebilirsin. Sain ajokortin tänä kesänä. Ben ehliyetimi bu yaz aldım. Bu yaz ehliyetimi aldım. En halua, että minun maani liittyisi Euroopan unionin jäseneksi. Ülkemin Avrupa Birliği üyesi olmasını istemiyorum. Ülkemin Avrupa Birliği'ne üye olmasını istemiyorum. Mitä teette tänään? Bugün ne yapıyorsun? Bugün ne yapıyorsunuz? Mitä pidät uudesta luokastasi? Yeni sınıfını nasıl buluyorsun? Yeni sınıfını nasıl buldun? Harrastan hiihtoa. Hobim kayak yapmaktır. Ben kayak yaparım. Hän ei asu meidän kulmilla. Benim mahallede yaşamaz. Bizim mahallede yaşamıyor. Minulla ei ole varaa ostaa käytettyä autoa. Ben kullanılmış bir araba satın alma gücüne sahip değilim. Kullanılmış bir araba alacak param yok. Hän käyttäytyy hyvin koulussa, mutta aihettaa ongelmia kotona. O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor. Okulda iyi davransa da evde sorun çıkarmaktadır. Oletko ehdotuksen puolesta vai sitä vastaan? Önerinin lehinde mi yoksa aleyhinde misin? Bu öneriye karşı mısın, yoksa karşı mısın? Haluavatko he nukkua? Uyumak istiyorlar mı? Uyumak mı istiyorlar? Näytät hyvältä. İyi görünüyorsun. İyi görünüyorsun. Aion ryhtyä kolmanneksi osapuoleksi. Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. Üçüncü taraf olacağım. Tomilla on kaksi poikaa. Molemmat heistä asuvat Bostonissa. Tom'un iki oğlu var. İkisi de Boston'da yaşıyor. Tom'un iki oğlu vardır ve ikisi de Boston'da yaşamaktadır. En voi sietää kylmyyttä. Soğuğa dayanamıyorum. Soğuktan nefret ediyorum. Mistä hedelmästä pidät eniten? Hangi meyveyi en çok seversin? En çok hangi meyveyi seversin? En tiedä, keitä esi-isäni ovat. Meidän asiakirjamme katosivat tulvassa. Ben atalarımın kim olduğunu bilmiyorum. Bizim evraklar Nuh Tufanı sırasında kayboldu. Atalarımın kim olduğunu bilmiyorum ama bizim belgelerimiz selde kayboldu. Olemme kuulleet tämän laulun aikaisemmin. Bu şarkıyı daha önce duyduk. Bu şarkıyı daha önce dinlemiştik. Se oli todella maukas omena. Şu elma gerçekten lezzetliydi. Çok lezzetli bir elmaydı. Venäjästä oli tullut toinen supervalta. Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı. Rusya başka bir süper güç haline gelmişti. Tom ihmetteli, kuinka paljon Mary suunnitteli ottavansa matkatavaraa. Tom Mary'nin ne kadar bagaj almayı planladığını merak etti. Tom, Mary'nin ne kadar bavul almayı planladığını merak ediyordu. Tämä tehdas tuottaa 500 autoa päivässä. Bu fabrika günde 500 otomobil üretir. Bu fabrika günde 500 araba üretmektedir. Hän on kirjailija. O bir yazar. O bir yazar. Tämä puu on kaikkia muita suurempi. Bu ağaç diğerlerinden daha büyük. Bu ağaç diğerlerinden daha büyük. Hän on jo aloittanut. O zaten başladı. Başladı bile. Mikä nyt on noin tärkeää? O kadar önemli olan ne? Bu kadar önemli olan ne? Älä puhu hölynpölyä. Saçmalama! Saçmalamayı kes. Lentäjä lensi konetta. Pilot uçağı uçurdu. Pilot uçağı uçurdu. Tom ei kuulu perheeseen. Tom aile değil. Tom aileden değil. Sinun täytyy kävellä pitkän matkaa päästäksesi sinne. Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın. Oraya varmak için uzun bir yol yürümek zorundasın. Mozartin elämä oli hyvin lyhyt. Mozart'ın ömrü çok kısaydı. Mozart'ın hayatı çok kısa sürdü. Et ole kovin rohkaiseva. Çok ümit verici değilsin. Pek cesaret verici değilsin. Luen joka päivä sanomalehtiä pysyäkseni ajan tasalla. Zamana ayak uydurabileyim diye her gün gazete okurum. Gelişmeleri takip etmek için her gün gazete okuyorum. Kupari johtaa hyvin sähköä. Bakır elektriği iyi iletir. Bakır iyi elektrik işletmektedir. Kun heräsin, satoi lunta. Uyandığımda, kar yağıyordu. Uyandığımda kar yağıyordu. Miten juhla sujui? Parti nasıl gitti? Parti nasıldı? Minä olen puutarhassa. Bahçedeyim. Bahçedeyim. Hän lähti juuri. Az önce çıktı. Az önce çıktı. Olen tyytyväinen kaikkeen. Her şeyden memnunum. Her şeyden memnunum. Hän kuoli siihen shokkiin. O şok nedeniyle hayatını kaybetti. O şoktan öldü. Hän meni Lontooseen. O, Londra'ya gitti. Londra'ya gitti. Rikas kauppias adoptoi pojan ja teki hänestä perillisensä. Zengin tüccar çocuğu evlatlık aldı ve onu mirasçısı yaptı. Zengin bir tüccar çocuğu evlat edindi ve varisi yaptı. Tom osaa ranskaa paremmin kuin minä. Tom Fransızcayı benden daha iyi konuşabilir. Tom Fransızcayı benden daha iyi biliyor. Sinä tiedät, millaista se on. Onun nasıl olduğunu biliyorsun. Nasıl olduğunu bilirsin. Kuinka kauan viivyt täällä? Ne kadar süre burada olacaksın? Burada ne kadar kalacaksın? Tennis on hänen harrastuksensa. Tenis oynamak onun hobisidir. Tenis onun hobisidir. Paperi on tosi vähissä. Çok az kağıt kaldı. Kâğıt çok az. Tiesitkö, että Tom on lähtenyt kotoa? Tom'un evi terk ettiğini biliyor muydun? Tom'un evden ayrıldığını biliyor muydun? Hän suositteli, että menisin sinne. Oraya gitmemi tavsiye etti. Oraya gitmemi tavsiye etti. Ei tapahtunut mitään. Hiçbir şey olmadı. Hiçbir şey olmadı. Toby ei osaa kertoa vitsejä. Toby fıkra anlatamaz. Toby fıkra anlatamıyor. Mitä haluatte tehdä tänään? Bugün ne yapmak istiyorsun? Bugün ne yapmak istersiniz? Varmista, että juomavesi on puhdasta. Lütfen içme suyunun saf olduğundan emin ol. İçme suyunun temiz olduğundan emin ol. En ole henkilökohtaisesti tavannut häntä, mutta tunnen hänet kyllä. Onunla şahsen tanışmadım fakat onu tanıyorum. Onunla şahsen tanışmadım ama onu tanıyorum. Hän tietää, kuka minä olen. Benim kim olduğumu bilir. Kim olduğumu biliyor. Hänellä ei ole muuta mahdollisuutta. Başka yolu yok. Başka seçeneği yok. Nämä tässä ovat yhtä hyviä kuin nuo. Bunlar da şunlar kadar iyi. Buradakiler de en az buradakiler kadar iyi. Ihmisen täytyy pitää sanansa. Bir insan sözünü tutmalı. İnsan sözüne sadık kalmalıdır. Hän on Englannin kansalainen, mutta asuu Intiassa. O bir İngiliz vatandaşı fakat Hindistan'da yaşıyor. İngiltere vatandaşıdır fakat Hindistan'da yaşamaktadır. Tämä kirja on tarkoitettu muuta kieltä kuin Japania äidinkielenään puhuville opiskelijoille. Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için. Bu kitap Japonca'yı anadili olarak konuşan öğrencilerden başka bir dil olarak sunulmaktadır. Maanjäristys tärisytti taloja. Deprem evleri salladı. Deprem evleri sarstı. Minun täytyy nyt puhua Tomin kanssa. Tom'la şimdi konuşmam lâzım. Tom'la konuşmam gerek. Ystävällisesti lukitkaa ovi. Lütfen kapıyı kilitleyin. Lütfen kapıyı kilitleyin. Hän inhoaa puhua julkisesti. O, herkesin önünde konuşmaktan nefret eder. Halk içinde konuşmaktan nefret eder. Hän on hyvä tenniksenpelaaja. O iyi bir tenis oyuncusu. İyi bir tenisçidir. Jos autat minua, kutsun sinut illalliselle. Bana yardım edersen seni akşam yemeğine davet ederim. Eğer bana yardım edersen, seni akşam yemeğine davet ederim. Yksi laukuistani puuttuu Benim çantalardan biri eksik. Çantalarımdan biri kayıp. Onko varhaisen keskiajan lasintuotanto jatkoa Rooman lasiteknologialle? Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır? Erken Orta Çağ'da cam üretiminin Roma cam teknolojisinin devamı var mıdır? Ystävyys on kultaa kalliimpaa. Dostluğun değeri altından daha fazladır. Arkadaşlık altından daha pahalıdır. Koira loikkasi ja nappasi levyn ilmasta. Köpek sıçradı ve havada diski yakaladı. Köpek sıçradı ve diski havada yakaladı. Autoani korjataan juuri. Arabam şu an tamir ediliyor. Arabam tamir ediliyor. Pidän korealaisesta ruoasta. Kore yemeklerini severim. Kore yemeklerini severim. Rakastin elämääni ja rahojani. Hayatımı ve paramı sevdim. Hayatımı seviyordum. Paramı seviyordum. Vaikuttaa siltä, että Mary on taas humalassa. Görünüşe göre Mary gene sarhoş. Görünüşe göre Mary yine sarhoş olmuş. Lucia, onko sinulla siskoa? Bir kız kardeşin var mı, Lucia? Lucia, kız kardeşin var mı? Me majoituimme edulliseen hotelliin. Biz, bir ekonomi otelde kaldık. Ucuz bir otelde kaldık. Voinko puhua tästä asiasta kanssasi kahden kesken? Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim? Bu konuyu seninle özel olarak konuşabilir miyim? Tom on varmaan jättänyt sateenvarjonsa Maryn autoon. Tom şemsiyesini Mary'nin arabasında bırakmış olabilir. Tom, Mary'nin arabasında şemsiyesini bırakmış olmalı. Ruokimme koiramme kolme kertaa päivässä. Biz köpeğimizi günde üç kez besleriz. Köpeklerimizi günde üç kez besliyoruz. Satoi vettä, mutta me pelasimme jalkapalloa. Yağmur yağmasına rağmen futbol oynadık. Yağmur yağıyordu ama futbol oynuyorduk. Tom kysyi Maryltä, missä tämän koti oli. Tom Mary'ye evinin nerede olduğunu sordu. Tom, Mary'ye evinin nerede olduğunu sordu. Löysitkö avaimesi? Anahtarlarını buldun mu? Anahtarlarını buldun mu? Huomenta. Günaydın! Günaydın. Näyttää siltä, että rahaa ei jäänyt. Hiç para kalmamış gibi görünüyor. Görünüşe göre hiç para kalmamış. Nuori mies ryösti hänet. O genç bir adam tarafından soyuldu Genç bir adam tarafından soyuldu. Minäkin alan ponnistella meidän kaikkien onnellisuuden eteen. Hepimizin mutluluğu için ben de çabalayayım. Ben de hepimizin mutluluğu için çabalamaya başlayacağım. Kuka maksaa laskun? Hesabı kim ödeyecek? Hesabı kim ödeyecek? Meidät ajettiin pois ilman minkäänlaista selitystä. Herhangi bir açıklama yapılmadan kovulduk. Hiçbir açıklama yapmadan bizi kovdular. Voisitko kopioida tämän raportin? Lütfen bu raporu kopyalar mısınız? Bu raporu kopyalayabilir misin? He syövät lounasta puutarhassa. Bahçede öğle yemeği yiyorlar. Bahçede öğle yemeği yiyorlar. Hänen hiuksensa ovat pitkät ja kauniit. Bunların saçı uzun ve güzel idi. Saçları uzun ve güzeldir. Laukku, jonka jätin auton etupenkille, on poissa! Yolcu koltuğunda bıraktığım çanta kaybolmuş! Arabanın ön koltuğunda bıraktığım çanta gitmiş! Tom haluaa mennä Australiaan. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. Olet kerta kaikkiaan toivoton. Sen gerçekten ümitsizsin. Umutsuz vakasın. Älä heitä kissaa kivillä. Bir kediye taş atmayın. Kediye taş atma. Tom flirttaili useiden naisten kanssa toimistolla. Tom ofisdeki pek çok kadınla flört etti. Tom ofiste bir sürü kadınla flört ediyordu. Jos hän olisi ollut siellä, olisitko halunnut tulla? O, orada olsaydı, gelmek ister miydin? Orada olsaydı, gelmek ister miydin? Älä heitä helmiä sioille. Domuzların önüne inciler atmayın. Boncukları domuzlara atma. Mitä jos käytäisiin kaupassa? Dükkâna uğramaya ne dersin? Markete gitmeye ne dersin? Pidän englannista, mutta en osaa puhua sitä hyvin. İngilizceyi seviyorum ama iyi konuşamıyorum. İngilizceyi severim ama nasıl konuşulacağını bilmiyorum. Meillä on kaksi poikaa. İki oğlumuz var. İki oğlumuz var. Me pesemme tiskit. Bulaşıkları yıkayacağız. Bulaşıkları yıkayacağız. Osaatko nimetä kaikki puutarhan puut? Bahçedeki bütün ağaçları tanımlayabiliyor musun? Bahçedeki bütün ağaçlara isim verebilir misin? Tom on tällä hetkellä työttömänä. Tom şimdi işsiz. Tom şu anda işsiz. Emme kysyneet. Sormadık. Sormadık. Ensi vuonna työskentelen Osakassa. Gelecek yıl Osaka'da çalışacağım. Seneye Osaka'da çalışacağım. Haluaisin kaksi lippua, kiitos. Ben iki bilet istiyorum, lütfen. İki bilet lütfen. Mikä on mieliruokanne? Sevdiğiniz yemek hangisi? En sevdiğiniz yemek nedir? Kohtasin monia vaikeuksia. Birçok zorluklarla karşılaştım. Birçok sorunla karşılaştım. Kutsussa luki "Ei lahjoja, kiitos." Davetiye, " Hediyeler yok, lütfen" diyordu. Davetiyede "Hediye yok, teşekkür ederim" yazıyordu. Mikään lääke ei paranna tätä sairautta. Hiçbir ilaç bu hastalığı tedavi edemez. Bu hastalığı tedavi edecek hiçbir ilaç yok. Nimeni on Tom. Adım Tom. Adım Tom. Ei hän mikään pyhimys ole. O, aziz değil. O bir aziz değil. En ole tottunut puhumaan julkisesti. Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim. İnsanların önünde konuşmaya alışık değilim. Mary ompelee itse kaikki vaatteensa. Mary bütün elbiselerini kendi diker. Mary bütün elbiselerini kendisi diker. Joudumme vaikeuksiin. Başımız belaya girecek. Başımız belaya girecek. Minulla ei aina sunnuntaisin ole vapaata. Pazar günleri her zaman boş değilim. Pazar günleri hiç boş vaktim olmuyor. Minua rakastetaan. Seviliyorum. İnsanlar beni seviyor. Voit luottaa häneen. Hän ei tule koskaan pettämään sinua. Ona güvenebilirsin. Seni yarı yolda bırakmaz. Ona güvenebilirsin, sana asla ihanet etmeyecektir. Jos menen juhliin, otan muutaman pullon viiniä. Partiye gidersem, birkaç şişe şarap alacağım. Partiye gidersem birkaç şişe şarap içerim. Yllätyin kovin. Çok şaşırmıştım. Çok şaşırdım. Hän vieraili vankilassa miehensä luona. Hapishanede kocasını ziyaret etti. Hapishanede kocasını ziyaret etti. Ystävistäni kaksi on ammattilaislaulajia. Arkadaşlarımın arasında iki tane profesyonel şarkıcı var. Arkadaşlarımdan ikisi profesyonel şarkıcıdır. Jätän kirjat tänne. Kitapları burada bırakıyorum. Kitapları burada bırakacağım. On jo myöhä. Zaten geç oldu. Geç oldu. Hän lähetti minut. O beni gönderdi. Beni o gönderdi. Minulla on kaksi poikaa. İki tane oğlum var. İki oğlum var. Nykyisin on vaikeaa löytää töitä. Bu günlerde iş bulmak zordur. Bugünlerde iş bulmak çok zor. He purkivat vanhan talon. Onlar eski evi yıktılar. Eski evi yıktılar. Se on täysin normaalia. O tamamen normal. Bu tamamen normal bir şey. Lähetin sinulle kirjeen. Sana bir mektup gönderdim. Sana bir mektup gönderdim. Tom on huoneessaan. Tom odasında. Tom odasında. Voitteko pakata tämän erikseen? Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen? Bunu ayrı ayrı paketleyebilir misiniz? Siskokset ovat varsin erilaisia. Kız kardeşler oldukça farklıdır. Kız kardeşler çok farklıdır. Tom pitää mausteisesta ruoasta. Tom baharatlı yiyecek seviyor. Tom baharatlı yemekleri sever. Minun nimeni on Tom ja olen alkoholisti. Benim adım Tom ve ben bir alkoliğim. Adım Tom ve ben bir alkoliğim. Missä musta pukusi on? Siyah takım elbisen nerede? Siyah takım elbisen nerede? Tänään on kova tuuli, eikö olekin? Hava güzel rüzgarlı bugün,değil mi? Bugün rüzgar çok sert, değil mi? Viisi vuotta myöhemmin syttyi sota. Savaş beş yıl sonra başladı. Beş yıl sonra savaş çıktı. Unohdin takkini. Ceketimi unuttum. Ceketimi unutmuşum. Isäsi on nyt kaukana. Baban şimdi uzakta. Baban artık çok uzakta. Saimme varkaan kiinni. Biz hırsızı yakalandık. Hırsızı yakaladık. Ammun hänet. Onu vuracağım. Onu vuracağım. Hyvää iltaa, mitä kuuluu? İyi akşamlar, nasılsın? İyi akşamlar, nasılsınız? Tom kohteli Maryä tosi hyvin. Tom Mary'ye çok iyi davrandı. Tom, Mary'ye çok iyi davrandı. Tämä liima ei tartu muoviin. Bu yapıştırıcı plastiğe yapışmaz. Bu yapıştırıcı plastiğe yapışmaz. Ehkä on liian myöhäistä. Belki çok geçtir. Belki de artık çok geç. Älä soita minulle. Beni arama. Beni arama. Miksi ostit noin kalliin sanakirjan? Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın? Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın? Kysymyksenne olivat liian suorasukaisia. Sorularınız çok doğrudandı. Sorularınız çok açık oldu. Hän meni postitoimistoon postittaakseen kirjeen. Mektubu postalamak için postaneye gitti. Mektubu postalamak için postaneye gitti. Olen syntynyt 10. lokakuuta 1972. 10 Ekim 1972'de doğdum. 10 Ekim 1972'de doğdum. Hänellä on pitkät hiukset. Onun saçı uzun. Uzun saçları vardır. Näimme kaukana tornin. Uzaktaki kuleyi gördük. Uzakta bir kule gördük. Voinko syödä? Yiyebilir miyim? Bir şeyler yiyebilir miyim? Hänet leikattiin eilen. Dün ameliyat oldu. Dün ameliyat oldu. En pääse tulemaan huomenna. Toivottavasti pärjäätte ilman minua. Yarın gelemeyeceğim. Umarım bensiz halledebilirsin. Yarın gelemeyeceğim, umarım bensiz idare edersiniz. Löysin kaulakorusi puuttuvan osan. Kolyenin kayıp parçasını buldum. Kolyenin kayıp parçasını buldum. Montako munaa sait eilen? Dün kaç tane yumurta alabildin? Dün gece kaç yumurta yedin? Tom ei ollut kiinnostunut. Tom ilgilenmiyordu. Tom ilgilenmiyordu. Tom hyppäsi puusta. Tom ağaçtan atladı. Tom ağaçtan atladı. Anteeksi. Täytyy mennä. Affedersin. Gitmek gerekiyor. Üzgünüm, gitmem gerek. Puistossa on patsaita. Parkta heykeller var. Parkta heykeller bulunmaktadır. Ennen lähtöään Tom halusi puhua Maryn kanssa. Mary ayrılmadan önce Tom onunla konuşmak istedi. Gitmeden önce Tom, Mary ile konuşmak istedi. Tom todettiin syylliseksi. Tom suçlu bulundu. Tom suçlu bulundu. Tom osallistuu hiihtokilpailuun. Tom kayak yarışında yarışıyor. Tom kayak yarışmasına katılıyor. Hän asuu kerrostaloasunnossa. O, apartmanda yaşıyor. Bir apartman dairesinde yaşıyor. Näytti siltä kuin mitään ei olisi tapahtunut. Hiç bir şey olmadığı görünüyordu. Hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu. Kaikki, mitä hän sanoi, on totta. Onun bütün söylediği doğrudur. Söylediği her şey doğruydu. Menimme tanssimaan. Dansa gittik. Dans etmeye gittik. Hän on köyhien ystävä. O, fakirlerin bir dostudur. Fakirlerin dostudur. Älä hotki. Äänilani Yeme beni. Olen lopen kyllästynyt siihen. Bıktım bundan! Bıktım usandım artık. Haluaisin nukkua vähän pidempään. Biraz daha uzun uyumak istiyorum. Biraz daha uyumak istiyorum. Nähdään ensi keskiviikkona. Gelecek çarşamba görüşürüz. Gelecek Çarşamba görüşürüz. Tänään aikomukseni on puhua urheilun merkityksestä nyky-yhteiskunnassa. Bugün, modern toplumda sporun öneminden bahsetmeyi planlıyorum. Bugün amacım sporun modern toplumdaki anlamı hakkında konuşmak. Soittaja kieltäytyi antamasta meille nimeään. Arayan kişi bize adını vermeyi reddetti. Arayan kişi bize ismini vermeyi reddetti. Unohda hänet. Onu unut. Unut onu. Se oli pelottavaa. O korkunçtu. Ürkütücüydü. Tom varoitti Maryä myöhästymästä. Tom geç kalmaması için Mary'yi uyardı. Tom, Mary'yi geç kalmaması için uyarmıştı. Tom on liian nuori matkustamaan yksin. Tom yalnız seyahat etmek için çok genç. Tom yalnız seyahat etmek için çok genç. Hän kirjoitti kaksi kirjaa. O, iki kitap yazdı. İki kitap yazdı. Budjettileikkaukset tulevat aiheuttamaan erimielisyyksiä ministeriössä. Bütçe kesintileri bölümde bir miktar sürtüşmeye neden olmalı. Bütçe kesintileri bakanlıkta anlaşmazlıklara yol açacaktır. Hän tutkii mielellään maanalaisia luolia. Yeraltı mağaralarını araştırmayı sever. Yeraltı mağaralarını keşfetmeyi sever. Pesen ikkunoita. Pencereleri yıkıyorum. Pencereleri temizliyorum. Oletko tullut hulluksi? Delirdin mi? Aklını mı kaçırdın sen? Kysyin häneltä saiko hän lähettämäni kirjeen. Mektubumu alıp almadığını sordum. Ona gönderdiğim mektubu alıp almadığını sordum. Hän ei tunne ketään meistä. Hiçbirimizi tanımıyor. Hiçbirimizi tanımıyor. Tomin pitäisi muistaa tämä paremmin. Tom bunu hatırlamalı. Tom bunu daha iyi hatırlamalı. Eilen illalla kirjoitin kirjeen. Dün gece bir mektup yazdım. Dün gece bir mektup yazdım. Ota drinkki. Bir içki al. Bir içki iç. Hyvä hyvä. Bu çok iyi. Güzel. Tom on poikamies. Tom bir bekardır. Tom bekar. Pyysin isää ottamaan itsestäni valokuvan. Babama fotoğrafımı çektirdim. Babamdan fotoğrafımı çekmesini istedim. Jos pidät kiirettä, saavutat hänet. Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin. Acele edersen, ona yetişirsin. Yumi puhuu oikein hyvin englantia. Yumi çok iyi İngilizce konuşur. Yumi çok iyi İngilizce bilmektedir. Syötkö vasikanlihaa? Dana eti yer misin? Dana eti mi yiyorsun? Hän näki hiiren. Bir fare gördü. Bir fare gördü. Hän sanoi ottavansa riskin. Bir riske gireceğini söyledi. Riske gireceğini söyledi. Lisään mielelläni uusia lauseita Tatoebaan. Tatoeba'ya yeni cümleler eklemeyi severim. Tatoeba'ya yeni cümleler eklemekten mutluluk duyarım. En ole rasisti. Irkçı değilim. Irkçı değilim. Jim käyttäytyi koko päivän ajan todella oudosti. Jim, tüm gün çok tuhaf davrandı. Jim bütün gün çok garip davranıyordu. Miksi maalaat kuvan kukista? Neden çiçek resmi yapıyorsun? Neden çiçeklerin resmini çiziyorsun? Lääkäri suositteli, että en joisi niin paljon. Doktor çok fazla içmememi tavsiye etti. Doktor bu kadar çok içmemem gerektiğini söyledi. Rakastan vain häntä. Sadece onu seviyorum. Sadece onu seviyorum. Kerro minulle, millainen teidän suunnitelmanne on. Bana planınızı anlat. Bana planının ne olduğunu söyle. En halua kuulla enää enempää selittelyä. Daha fazla özürler işitmek istemiyorum. Daha fazla açıklama duymak istemiyorum. Asun Antalyassa. Antalya'da yaşıyorum. Antalya'da yaşıyorum. Hän antoi minulle nämä vanhat kolikot. Bana bu eskimiş madeni paraları verdi. Bana bu eski bozuklukları verdi. Pahinta kesässä on lämpö. Yazla ilgili en kötü şey sıcaklık. Yaz mevsiminin en kötü yanı sıcaklıktır. Sulje televisio. Televizyonu kapat. Televizyonu kapat. Myöhästyin koulusta onnettomuuden vuoksi. Ben bir kazadan dolayı okula geç kaldım. Kaza yüzünden okula geç kaldım. Jään tänne ylihuomiseen asti. Öbür güne kadar burada kalacağım. Yarından sonraya kadar burada kalacağım. Työskentelen mieluummin yksin kuin ryhmässä. Yalnız çalışmayı grup içinde çalışmaya tercih ediyorum. Grup yerine yalnız çalışmayı tercih ederim. Haluaisitteko ottaa drinkin ennen illallista? Akşam yemeğinden önce bir içki almak ister misiniz? Yemekten önce bir şeyler içmek ister misiniz? Sinun täytyy pitää koirastasi huolta. Köpeğinizin bakımını yapmalısınız. Köpeğine iyi bakmalısın. Eivät kaikki halua taiteilijoiksi. Herkes sanatçı olmak istemez. Herkes sanatçı olmak istemez. Heillä on iso toimisto tässä rakennuksessa. Bu binada büyük bir ofisi var. Bu binada büyük bir ofisleri var. Matematiikka on maailmankaikkeuden kieli. Matematik, evrenin dilidir. Matematik evrenin dilidir. On aika lähteä. Gitme zamanı. Gitme vakti geldi. Linja-autolla matkustamiseen menee aikaa. Otobüs zaman alacaktır. Otobüsle yolculuk etmek zaman alır. Tom päätti mennä töihin yksin. Tom işe yalnız gitmeyi seçti. Tom işe tek başına gitmeye karar verdi. Tämä kello ei toimi. Bu saat çalışmıyor. Bu saat çalışmıyor. Ymmärrän. Anlıyorum. Anlıyorum. Jos et tuntenut minua tällä tavalla, et yksinkertaisesti tuntenut minua. Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir. Eğer beni bu şekilde tanımıyorsan, beni tanımıyordun demektir. Olen yrittänyt pitkän aikaa. Uzun zamandır deniyorum. Uzun zamandır deniyorum. Soitathan ennen kuin tulet. Lütfen gelmeden önce ara. Gelmeden önce beni ara, olur mu? Haluan pullon coca colaa. Ben bir şişe coca cola istiyorum. Bir şişe kola istiyorum. Hän ei tunne ketään meistä. O, hiçbirimizi tanımaz. Hiçbirimizi tanımıyor. Minä osaan ajaa autoa, mutta Tom ei osaa. Ben araba sürebilirim fakat Tom süremez. Ben araba kullanabilirim ama Tom kullanamaz. Onko tämä sinun sateenvarjosi? Bu senin şemsiyen mi? Bu senin şemsiyen mi? Ei tarvitse puhua niin kovaa. Yüksek sesle konuşmaya gerek yok. Bu kadar yüksek sesle konuşmana gerek yok. Mihin aikaan saa aamiaista? Kahvaltı ne zaman servis ediliyor? Kahvaltı ne zaman? Se teki vaikutuksen Tomiin. Tom etkilendi. Bu Tom'u çok etkiledi. Emme voineet muuta kuin taistella. Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu. Savaşmaktan başka çaremiz yoktu. Mitä aikaisemmin aloitamme, sitä aikaisemmin lopetamme. Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz. Ne kadar erken başlarsak o kadar erken bitiririz. Mitä meteliä tämä on? Bu gürültü nedir? Bu gürültü de ne? En vastannut kirjeeseesi, koska minulla oli kiire. Mektubuna cevap vermedim, çünkü meşguldüm. Mektubuna cevap vermedim çünkü acelem vardı. Hän on kymmenen lapsen äiti. O on çocuğa sahiptir. 10 çocuk annesidir. Kerrankin hän on oikeassa. O, kırk yılda bir haklı. İlk defa haklı. Hän puhuu englantia yhtä hyvin kuin minäkin. O, İngilizceyi benim kadar iyi konuşur. O da benim kadar iyi İngilizce konuşuyor. Tiedätkö jotain halpaa hotellia tästä läheltä? Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musunuz? Buralarda ucuz bir otel biliyor musun? Liikennevalot ovat koko ajan toiminnassa. Trafik ışıkları her zaman çalışır. Trafik ışıkları sürekli çalışır durumda. Haluatteko, että keitän kahvia? Kahve yapmamı ister misin? Kahve yapmamı ister misiniz? Hän soitti Tokiosta. Bana Tokyo'dan telefon açtı. Tokyo'dan aradı. Presidentti Roosevelt suostui avustamaan. Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti. Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti. Älä pysäytä häntä. Ona engel olma. Durdurma onu. Olisipa Tom pikkuveljeni. Tom keşke küçük erkek kardeşim olsa. Keşke Tom benim küçük kardeşim olsaydı. Tom istuu yksin odotushuoneessa. Tom bekleme odasında yalnız oturuyor. Tom bekleme odasında tek başına oturuyor. Lääkäri kehotti häntä lopettamaan tupakanpolton. Doktor sigarayı bırakmasını önerdi. Doktor ona sigarayı bırakmasını söyledi. Mitä aikaisemmin aloitamme, sitä aikaisemmin lopetamme. Ne kadar erken başlarsak o kadar erken bitiririz. Ne kadar erken başlarsak o kadar erken bitiririz. Ei Tomilla ollut kylmä. Tom hiç üşümedi. Tom üşümemişti. Hän menetti työpaikkansa. İşini kaybetti. İşini kaybetti. Kunpa olisit voinut tulla minun mukaani. Keşke benimle gelebilseydin. Keşke benimle gelebilseydin. Kirjoitin hänen nimensä muistiin, jotta en unohtaisi sitä. Unutmamak için onun adını not ettim. Unutmamak için adını yazdım. Hän pitää opettajasta. O, öğretmeni seviyor. Öğretmenini seviyor. Olen autossa. Arabadayım. Arabadayım. Tom ei tiennyt, hyväksyäkö vai torjuako Maryn rakkaus. Tom Mary'nin aşkını kabul ya da onu red edip etmeyeceğini bilmiyordu. Tom, Mary'nin sevgisini kabul edip etmeyeceğinden emin değildi. Siitä tulee iso. Büyük olacak. Büyük olacak. Hän meni juuri ulos. Az önce dışarı çıktı. Az önce dışarı çıktı. Milloin muutat? Ne zaman taşınacaksın? Ne zaman taşınıyorsun? Hän meni Japanin kautta Intiaan. Japonya yoluyla Hindistan'a gitti. Japonya'dan Hindistan'a gitti. He ovat orpoja. Onlar yetimler. Onlar öksüzler. Pianistina hän on paljon minua parempi. Bir piyanist olarak o benden çok daha iyidir. Bir piyanist olarak benden çok daha iyi. Montako lyijykynää sinulla on? Kaç tane kurşun kalemin var? Kaç tane kalemin var? Moottoripyörät ovat todella halpoja. Motorsikletler çok ucuz. Motosikletler çok ucuz. Kolme puuta kaatui tuulessa. Üç ağaç rüzgarda eğildi. Rüzgarda üç ağaç devrildi. Kun heräsin olin autossa. Uyandığımda arabadaydım. Uyandığımda arabadaydım. Pesin sen. Onu yıkadım. Yıkadım.