Merci! Teşekkür ederim! Mercy! Merci! Teşekkürler! Mercy! كان وحيدا في المنزل. Evde yalnızdı. Evde yalnızdı. المعلم فقد وظيفته لأنه كان يوبخ الطلاب مرتكبي الأخطاء بقسوة. Muallim talebelerini zalimane tazir ettiği için işini kaybetti. Öğretmen, hata yapan öğrencileri azarladığı için işini kaybetti. لم يصدقها أحد البتّة. Hemen hemen hiç kimse ona inanmadı. Kimse ona inanmadı. إنها جارتنا. O bayan bizim komşumuz. Komşumuz. السياحة ممتعة Seyahat etmek eğlencelidir. Turizm eğlencelidir. ماذا تنظف؟ Ne temizliyorsun? Ne temizliyorsun? لقد أهنت Rencide edildim. Hakaret ettin. يجب عليك مساعدتها و على الفور. Ona yardım etmelisin, ve çabucak! Ona hemen yardım etmelisin. ليس مهماً. Önemli değil. Önemli değil. قطتي وكلبي متعايشان. Kedim ve köpeğim iyi geçinirler. Kedim ve köpeğim birbirine bağlı. لا أستطيع أن أساعدك حالا. Sana hemen yardım edemem. Şu anda sana yardım edemem. توم لم يعرف ماذا يفعل أولا. Tom ilk önce ne yapacağını bilmiyordu. Tom önce ne yapacağını bilmiyordu. كنت على وشك الرحيل Gitmek üzereydim. Ben de tam çıkıyordum. أنا وتوم هنا لمساعدتك. Tom ve ben size yardımcı olmak için buradayız. Tom ve ben sana yardım etmek için buradayız. سأوصل الصندوق. Kutuyu teslim edeceğim. Kutuyu teslim edeceğim. اتركه لي. Onu bana bırak. Onu bana bırak. توم وماري كلاهما كانا مُتّسخيْن. Tom ve Mary ikisi de kirliydi. Tom ve Mary'nin ikisi de sıcaktı. الحكول يضر الكبد Alkol karaciğere zarar verir. Alkol karaciğere zarar veriyor. هو في القطار. O, trende. Trende. في المكتبة. Kütüphanede. Kütüphanede. الجو بارد جدا فى استانبول. İstanbul'da hava çok soğuk. İstanbul'da hava çok soğuk. مؤلف الكتاب لساته صغير بالعمر Bu kitabın yazarı hâlâ genç. Kitabın yazarı çok genç. أستطيع الذهاب بالقطار. Trenle gidebilirim. Trenle gidebilirim. فقط لا يوجد عندي وقت Sadece vaktim yok. Sadece zamanım yok. كانوا ثلاثة أشخاص و كلهم كانوا مسلحين. Onlar üç kişiydi ve hepsi silahlıydı. Üç kişiydiler ve hepsi silahlıydı. رأيت توم و ماري Ben Tom'la Mary'yi gördüm. Tom ve Mary'i gördüm. كم شخصاً يوجد في المتجر؟ Mağazada kaç kişi var? Mağazada kaç kişi var? قال الدكتور ان لا احد يعرفه Rosa, annesi ve kız kardeşi Sao Paulo'dadırlar. Doktor onu kimsenin tanımadığını söyledi. ازعج دان ليندا بمكالماته المستمرة. Dan sürekli aramalarla Linda'yı rahatsız etti. Dan Linda'yı sürekli aramalarıyla rahatsız etti. كان سامي يستطيع التلاعب بالنساء. Sami kadınları manipüle edebiliyordu. Sammy kadınları manipüle edebilirdi. هل رأيت في حياتك " ابن عرس " على الحقيقة ؟ . Sen daha önce hiç canlı bir gelincik gördün mü? Hiç gerçek bir gelincik gördün mü? تعلم لغة أجنبية صعب. Yabancı dil öğrenmek zordur. Zor bir yabancı dil öğrenmek. عادة لا يظهر توم مشاعره. Tom genellikle duygularını göstermez. Tom genelde duygularını belli etmez. لم يغزو بوش العراق. Bush asla Irak'a saldırmadı. Bush Irak'ı işgal etmedi. ما نمت منيح مبارح Geçen gece fazla uyumadım. Dün gece hiç uyumadım. والآن : 13 ساعة بدون انترنت Ve şimdi: İnternet olmadan on üç saat. On üç saattir internet yok. هل من الصحيح أنه أراد الذهاب لألمانيا؟ Ama bu doğru o Almanya'ya gitmek istedi? Almanya'ya gitmek istediği doğru mu? أظن أني أضعت قبل قليل جواز سفري. Sanırım az önce pasaportumu kaybettim. Sanırım az önce pasaportumu kaybettim. أنا لست بخبير. Ben uzman değilim. Ben uzman değilim. هيه! ذاك أمريكي يتحدث الأويغورية! أسرع وتعال هنا لتفتيش حاسوبه! Hey! Burada Uygurca konuşan bir Amerikalı var. Bilgisayarını araştırmak için çabuk buraya gel. Hey, bu Amerikalı Ugurca konuşuyor, çabuk buraya gelip bilgisayarını kontrol et! رأسان أفضل من رأس واحد. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. İki kafa bir kafadan iyidir. أحب أن أرقص. Dans etmeyi severim. Dans etmeyi seviyorum. هي تحبّ أطفالها. O, çocuklarını sever. Çocuklarını seviyor. استمر توم بالمشي. Tom yürümeye devam etti. Tom yürümeye devam etti. لماذا لا تحبني Niçin beni sevmiyorsun? Neden beni sevmiyorsun? لديها كتابٌ. Onun bir kitabı var. Kitabı var. نعم، سيكفي الحليب حتى يوم الجمعة. Evet, süt cumaya kadar yeter. Evet, cumaya kadar süt yeterli olur. هو يدرس الحقوق في هارفرد. O, Harvard'da hukuk okuyor. Harvard'da hukuk okuyor. أنا حزين جداً اليوم. Bugün çok mutsuzum. Bugün çok üzgünüm. لم يكن بإمكانك معرفة ذلك. Sen onu bilemeyebilirdin. Bunu bilemezdin. أحاول منع توم من الوقوع في نفس الأخطاء التي وقعت فيها. Tom'u benim yaptığım aynı hataları yapmaktan durdurmaya çalışıyorum. Tom'un benim yaptığım hataları yapmasını engellemeye çalışıyorum. وصف توم كيف أنه كان قادرا على الهرب من الغرفة المغلقة. Tom onun kilitli bir odadan nasıl kaçabildiğini tarif etti. Tom, kilitli odadan nasıl kaçabildiğini anlattı. أنتُما الإثنان تعالا إلى هنا. Siz ikiniz buraya gelin. Siz ikiniz, buraya gelin. لا أخاف من العناكب Örümceklerden korkmam. Örümceklerden korkmuyorum. توم يعرف ما سوف يحدث. Tom, ne olacağını biliyor. Tom ne olacağını biliyor. هو يتعقب توم O, Tom'u takip edecek. Tom'u takip ediyor. هرب الرجل بعد أن رأى الشرطي. Adam polisi görünce kaçtı. Adam polisi gördükten sonra kaçtı. لست بمسلم ، ولا علي الصيام، ولكن ما دمت أسكن في نفس الشقة فمراعة هذا التقليد مهم. Müslüman değilim. Oruç tutmamalıyım. Ama aynı apartmanda yaşadığım sürece geleneği dikkate almak önemlidir. Müslüman değilim, oruç tutmuyorum ama aynı dairede yaşadığım sürece gelenek önemli. أنا نادم Pişmanım. Pişmanım. لن آخذ هؤلاء الى الداخل . Onları içeriye almayacağım. Onları içeri sokmayacağım. لنضبط ساعاتنا على نفس التوقيت. Saatlerimizi aynı zamana ayarlayalım. Saatlerimizi aynı saatte ayarlayalım. كنت أستحم عندما رن الهاتف. Telefon çaldığında banyo yapıyordum. Telefon çaldığında duştaydım. لا يمكنني تصديق ذلك! İnanmıyorum! Buna inanamıyorum! أنا أحب اللغة التركية كثيراً. Türkçeyi çok seviyorum. Türkçeyi çok severim. انت مخطئ في هذه الحالة Bu durumda, sen yanılıyorsun. Bu konuda yanılıyorsun. من يحب الورود يتحمل شوكها. Gülü seven dikenine katlanır. Çiçekleri seven dikenleri tutar. يصدر هذا المصباح ضوءا ساطعا. Bu lambanın çok parlak bir ışığı var. Bu lamba parlak bir ışık saçıyor. يوما الإثنين والثلاثاء القادمين عطلة. Önümüzdeki pazartesi ve salı günleri tatil. Pazartesi ve Salı günleri tatil var. إن الحاسوب في المكتبة. Bilgisayar kütüphanededir. Bilgisayar kütüphanede. لقد ترقيت Terfi edildim. Terfi ettim. تنقل السفن المواد الخام من أَنْدونِيسيَا Gemi Endonezya'dan ham madde taşımaktadır. Gemiler Endonezya'dan hammadde taşıyorlar. أنا أكثر طولاً. Ben daha uzun boyluyum. Ben daha uzunum. أنا في المكتبة. Ben kütüphanedeyim. Kütüphanedeyim. إنهم على وشك الرحيل Gitmek üzereler. Gitmek üzereler. لا أستطيع أن أفهم أي نوع من الأشخاص هو Bu kişilerden hiçbir şey anlayamıyorum. Nasıl bir insan olduğunu anlayamıyorum. "توم" لا يُهزمُ. Tom yenilmez. Tom yenilmezdir. لا تؤجل عمل اليوم إلى الغد. Bugünün işini yarına bırakma! Bugünkü işi yarına bırakma. متى حاول توم أن يفعل ذلك؟ Tom onu ne zaman yapmayı denedi? Tom bunu ne zaman yapmaya çalıştı? هذا جيد جدا Bu çok iyi. Bu çok iyi. هن مدمنات الكحول. Onlar alkolik. Onlar alkolikler. لا بد أنه غبي ليقوم بشيء كهذا. Böyle bir şey yapmak için aptal olmalı. Böyle bir şey yapacak kadar aptal olmalı. البابُ لم يَكنْ مفتوحاً. Kapı açık değildi. Kapı açık değildi. توقف عن القراءة. Okumaktan vazgeç. Okumayı bırak. أُجلت رحلتهم بسبب هطول المطر. Yağmur nedeniyle onların gezisi ertelendi. Yağmur yağdığı için yolculukları ertelendi. هذه كمثرى Bu bir armut. Bu armut. أودُ أن أدعوكَ إلى الحفلة. Sizi partiye davet etmek istiyorum. Seni partiye davet etmek istiyorum. هذه الساعة تشبه ساعتي التي فقدتها البارحة. Bu saat,dün kaybettiğim saatle aynı. Bu saat dün kaybettiğim saat gibi. على أي سرير تريد أن تنام؟ Uyumak için hangi yatağı istersin? Hangi yatakta yatmak istersin? لن يكون بوسعه القدوم بسبب مرضه. Hasta olduğu için gelemez. Hasta olduğu için gelemeyecek. أحب تجربة السيارات الجديدة. Yeni arabaları denemeyi severim. Yeni arabaları denemeyi seviyorum. أنا أدرسُ! Sonunda! Ders çalışıyorum! أريد أن أشعر بالأهمية Önemli hissetmek istiyorum. Kendimi önemli hissetmek istiyorum. رمى توم الكرة. Tom topu attı. Tom topu attı. توم مترجم. Tom bir tercüman. Tom Tercüman. الصحة كنز لا يعرف قيمته إلا المرضى. Sağlık hazineye benzer, kıymeti ise hasta olduğunda anlaşılır. Sağlık, sadece hastalar için değerli olan bir hazinedir. حتّى الان لا أحب قيادة السيارة في المدينة Hâlâ şehirde araba kullanmaktan hoşlanmıyorum. Şu ana kadar şehirde araba kullanmayı sevmiyorum. يعجبني فيك شجاعتك. Cesaretine hayranım Cesaretini sevdim. سأكون في المكتبة. Kütüphanede olacağım. Kütüphanede olacağım. لا تكن ولداً سيئاً. Kötü bir çocuk olma. Kötü bir çocuk olma. هذا هو بيتي. Bu benim evimdir. Burası benim evim. لا ينكسر البلاستيك بسهولة. Plastik kolay kırılmaz. Plastikler o kadar kolay kırılmaz. ممكن ان تأذيه Ona zarar verebilirdin. Onu incitebilirsin. توفيت أمي عندما كنت طفلا. Annem ben çoçukken vefat etti. Annem ben çocukken öldü. وعسى أن تكرهوا شيئا وهو خير لكم وعسى أن تحبوا شيئا وهو شر لكم والله يعلم وأنتم لا تعلمون. Hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için iyi, hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. Umarım bir şeyden nefret edersiniz, ki bu sizin için en iyisidir, ve sizin için en kötüsüdür, ve Allah bilir, ama siz bilmezsiniz. جلس سامي هناك. Sami burada oturdu. Sammy orada oturuyordu. قال توم أنه كان حقا مرهقا. Tom gerçekten bitkin olduğunu söyledi. Tom çok yorgun olduğunu söyledi. حياة المريض كانت بخطر Hastanın hayatı tehlike altında idi. Hastanın hayatı tehlikedeydi. أتساءل إن كان بينهما رابط. Herhangi bir bağlantı olup olmadığını merak ediyorum. Aralarında bir bağlantı olup olmadığını merak ediyorum. بالعافية عليك! Afiyet olsun! Kendine iyi bak! لم يعني توم ذلك. Tom onu demek istemedi. Tom öyle demek istemedi. قال توم إنه كان حقا مُشكِّكًا. Tom gerçekten şüpheci olduğunu söyledi. Tom çok şüpheci olduğunu söyledi. لا يهم. Önemli değil. Önemli değil. أحب اللغات السلافية. Slav dillerini seviyorum. Slav dillerini severim. هل كتبت هذا الكتاب؟ Bu kitabı sen mi yazdın? Bu kitabı sen mi yazdın? أتود مشاهدة التلفاز؟ Televizyon seyretmek istiyor musun? Televizyon izlemek ister misin? لدي كلب لونه أسود واسمه تيكي. Benim bir köpeğim var. Rengi siyah ve ismi Tiki. Siyah bir köpeğim var. Adı Tiki. تقابل الفريقين في المباراة النهائية . İki takım final maçında karşı karşıya geldi. Finalde iki takımla tanışacaksın. قال توم أنه كان حقا يائسًا. Tom gerçekten umutsuz olduğunu söyledi. Tom gerçekten çaresiz olduğunu söyledi. هل يمكنك أن تحضرها؟ Onu getirebilir misin? Getirebilir misin? نُفِى توم من البلدة. Tom kasabadan sürüldü. Tom şehir dışına sürüldü. إذا خرجت الكلمة من القلب دخلت في القلب و إذا خرجت من اللسان لم تتجاوز الاذن. Söz kalpten çıkarsa kalbe kadar gider, dilden çıkarsa kulağı aşamaz. Söz kalpten gelirse, kalpten geçer ve dilden çıkarsa, kulaktan geçilmez. ماذا سنفعل ؟ Ne yapacağız? Ne yapacağız? يريد توم الحديث عن ما حدث. Tom ne olduğu hakkında konuşmak istiyor. Tom olanlar hakkında konuşmak istiyor. كل آت قريب Her gelecek yakındır. Her şey çok yakın. لماذا لا أستطيع الاستماع Ben neden duyamıyorum? Neden dinleyemiyorum? لا أعلم ما يجري بينهنما. O ikisinin arasında ne geçtiğini bilmiyorum. Aralarında neler oluyor bilmiyorum. لو فقط كنت أطول بقليل! Keşke biraz daha uzun olabilseydim Keşke biraz daha uzun olsaydım! سقطت شجرة فوق سيارتي الجديدة وأجبرت على أخذها لساحة الخردوات. Yeni arabamın üstüne bir ağaç düştü ve onu hurdaya ayırmak zorunda kaldım. Yeni arabamın üzerine bir ağaç düştü ve onu hurdalığa götürmek zorunda kaldım. إلى الآن أنت لا تعلم حتى أين نحن ذاهبون. Henüz nereye gittiğimizi sen bile bilmiyorsun. Henüz nereye gittiğimizi bile bilmiyorsun. يجب عليك الذهاب إلى الحفلة. Partiye gitmek zorundasın. Partiye gitmelisin. توم يحتاجُ إِلى نصيحتَنا. Tom'un tavsiyemize ihtiyacı var. Tom'un tavsiyemize ihtiyacı var. توم يعمل في مستشفى Tom bir hastanede çalışıyor. Tom hastanede çalışıyor. ماذا تفعل بأوقات فراغك؟ Boş zamanlarında ne yaparsın? Boş zamanlarında ne yapıyorsun? أعيش في بيت عائلتي . Aileme ait olan evde yaşıyorum. Ailemin evinde yaşıyorum. ماذا تشبه؟ O neye benzer? Neye benziyor? ابتعد عن طريقي يا فتى. Yolumdan çekil, delikanlı ! Yolumdan çekil evlat. أفرغ جيوبك Ceplerini boşalt! Ceplerini boşalt. أين مظلّتك? Şemsiyen nerede? Şemsiyen nerede? يمكنه الركض لمسافة 100 متر في أقل من 10 ثوان. O, on saniyeden daha az bir süre içinde yüz metre koşabilir. 10 saniyeden az bir sürede 100 metre koşabilir. إشتقت إليك كثيرا ! Seni çok özledim. Seni çok özledim! انتظرت توم لوقت طويل. Uzun süre Tom'u bekledim. Tom'u uzun zamandır bekliyordum. ينتشر في الماء , ويغمى عليه في اليابسة . "" السمك "" . "Suda yayılır, karada bayılır." "Balık." Suda yayılıyor, karada bayılıyor. Balık. ماذا تصنع؟ Ne pişiriyorsun? Ne yapıyorsun? هذا سر. Bu bir sır. Bu bir sır. لا اهتم بما يقوله الآخرون. Başkalarının dediklerini umursama Başkalarının ne dediği umurumda değil. أهدافي متواضعة. Benim hedeflerim mütevazi. Hedeflerim alçak gönüllüdür. دمتريوس يشتمني! Dimitris bana küfrediyor. Damtarios bana küfrediyor! توم و ماري يحتاجان لهذا Tom ve Mary'nin buna ihtiyacı var. Tom ve Mary'nin buna ihtiyacı var. أنا ممتن لك لاستضافتك إياي في الحفلة. Beni partiye davet ettiğin için minnettarım. Beni partiye davet ettiğin için teşekkür ederim. لا يوجد ما يمكن التفاوض عليه. Müzakere edilecek hiçbir şey yok. Pazarlık edecek bir şey yok. توم يريد كلبا. Tom bir köpek istiyor. Tom bir köpek istiyor. إسمي توم. İsmim Tom. Benim adım Tom. أظن أنكم كلكم مخطئون. Bana kalırsa hepiniz hatalısınız. Bence hepiniz yanılıyorsunuz. إنها حادة الذكاء. O bir deha. Çok zekidir. أود النزول في الجادة الخامسة Beşinci caddede inmek istiyorum. 5. Cadde'ye inmek istiyorum. فضلاً هدئ من سرعتك عند اقترابك من تقاطع الطرق. Lütfen kavşağa yaklaşırken yavaşla. Lütfen kavşaklara yaklaşırken yavaşla. أطفأت المذياع. Radyoyu kapattım. Radyoyu kapattım. توقفت سيارة عند المدخل. Girişte bir araba durdu. Girişte bir araba durdu. نريد أن نذهب Gitmek istiyoruz. Gitmek istiyoruz. أنا مُرهق. Çok yoruldum. Yorgunum. الطريق في حالة سيئة Yol çok kötü durumda. Yol kötü durumda. كل آت قريب Bütün gelecekler yakındır. Her şey çok yakın. أنت تتلاعب بي. Beni manipüle ediyorsun. Benimle oyun oynuyorsun. أساهم في هذا المنتدى كل يوم. Neredeyse her gün bu foruma katkıda bulunuyorum? Her gün bu foruma katkıda bulunuyorum. هل لك أن ترد على الهاتف؟ Telefonuna verecek misin? Telefona bakar mısın? هل هناك حياة على كوكب المريخ؟ Mars'ta hayat var mıdır? Mars'ta hayat var mı? دعونا نحاول أن نفهم بعضنا البعض Birbirimizi anlamaya çalışalım. Birbirimizi anlamaya çalışalım. لو كنتُ مكانك, كنتُ سأفعل نفس الشئ؟ Yerinde olsaydım aynı şeyi yapacaktım. Yerinde olsam ben de aynısını yapardım. التاريخ يعيد نفسه. Tarih tekerrürden ibarettir. Tarih tekerrür ediyor. الثقة بالنفس مفتاح النجاح. Kendine güven başarının anahtarıdır. Özgüven, başarının anahtarıdır. الكحول في ألمانيا رخيص Alkol Almanya'da da ucuzdur. Almanya'da alkol ucuzdur. إنك لا تنصت مطلقاً. من الأفضل لي أن أتحدث إلى الجدار. Asla dinlemiyorsun. Duvara konuşsam daha iyi. Duvarla konuşsam iyi olacak. لا أحد يعرف. Kimse bilmiyor. Kimse bilmiyor. كرمك مقدر Cömertliğin takdir edilmektedir. Cömertliğiniz takdire şayan. لقد شفيت Tedavi edildim. İyileştim. تبدو هذه الغرفة كحظيرة الخنازير. Bu ev bir domuz ahırına benziyor. Bu oda domuz ahırına benziyor. رجال و نساء قاتلوا للدفاع عن وطنهم. Erkek kadın herkes vatan müdafaası için savaştı. Erkekler ve kadınlar vatanlarını korumak için savaştılar. ألا تريد مشاهدة التلفاز؟ Televizyon seyretmek istemiyor musun? Televizyon izlemek istemiyor musun? لم أستطع اللحاق بالقطار. Trene yetişemedim. Trene yetişemedim. الجو اليوم شديد الحرارة. Bugün hava çok sıcak. Bugün hava çok sıcak. من الجميل بأن تشعر بأنه مرغوب بك Arandığını hissetmek güzel. İstendiğini hissetmek güzel. هل تعرف ماذا يعني عندما يعطي الرجل المرأة خاتماً؟ Bir erkek bir kadına bir yüzük verirse bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Bir erkek bir kadına yüzük verdiğinde ne demektir biliyor musun? تنطبق هذه النّظريّة على اليابان. Bu teori Japonya için geçerlidir. Bu teori Japonya için de geçerli. تكرر إنكار توم للاعتراف بالإساءة. Tom görevi kötüye kullanmayı defalarca reddetti. Tom'un istismarı kabul etmediğini tekrar tekrar söylüyor. انتظرني Bekle beni! Beni bekle. سجل رقم هاتفه قبل نسيانه. Unutmadan önce onun telefon numarasını yaz. Unutmadan önce telefon numarasını kaydet. جون في عمر أخي. John kardeşimle yaşıt. John benim abimin yaşında. ما الرياضة التي تفضل مشاهدتها؟ Seyretmek için favori sporun nedir? Hangi sporu tercih edersin? أحتاج للوحة مفاتيح. Bir klavyeye ihtiyacım var. Bir klavyeye ihtiyacım var. نحنُ لسنا الوحيدين الذين يعتقدون أنهُ غير مذنب. Onun suçlu olmadığını düşünen sadece biz değiliz. Suçsuz olduğunu düşünen bir tek biz değiliz. سأفعل ما تطلبه. İstediğin gibi yapacağım. Ne istersen yaparım. تأقلموا مع التغيير بسرعة. Değişimler çabuk adapte oldular. Değişime çabuk ayak uydurun. أراد توم أن يذهب إلى الشاطئ معنا. Tom bizimle sahile gitmek istedi. Tom bizimle sahile gelmek istedi. لا تقلق. يمكنك أن تثق بي. Merak etme. Bana güvenebilirsin. Merak etme, bana güvenebilirsin. توم واحد منهم Tom onlardan biriydi. Tom da onlardan biri. لوني المفضّل هو الأحمر. Benim favori rengim kırmızı. En sevdiğim renk kırmızı. كل من توم وماري كانا ليلة الأمس في المنزل. Hem Tom hem de Mary dün gece evdeydiler. Tom ve Mary dün gece evdeydiler. نشيط كالنمل. Karınca gibi çalışın. Karıncalar kadar aktif. مشاهدة التلفاز ممتعة TV seyretmek eğlencelidir. Televizyon izlemek eğlencelidir. غُرْفَتِي تُطِلْ على الشارِعْ. Benim odam caddeye bakar. Odam caddeye bakıyor. إنهُ يتحدث على الهاتف. Telefonla konuşuyor. Telefonda konuşuyor. أنا لا أفكر أن ذلك مهم. Bunun önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bunun önemli olduğunu sanmıyorum. الزواج هو إلتزام لمدى الحياة. Evlilik ömür boyu sadakattir. Evlilik ömür boyu sürecek bir bağlılıktır. أملك بيتاً في الجبال. Dağlarda bir evim var. Dağlarda bir evim var. توم يحب عائلته Tom ailesini seviyor. Tom ailesini seviyor. تكون ماري زوجتي. Meri benim karım. Mary benim karım. دمرت كل الأدلة. Bütün delilleri yok ettim. Tüm kanıtları yok etti. ليست كل الطيور قادرة على الطيران. Bütün kuşlar uçmaya kadir değildir. Bütün kuşlar uçamaz. من شأن هذا الدواء أن يخفف من شأن حدة صداع رأسك. Bu ilaç baş ağrını geçirecek. Bu ilaç baş ağrını hafifletebilir. هذا المكان كبير، أليس كذلك؟ Bu yer geniş, öyle değil mi? Burası büyük bir yer, değil mi? الشرطي قال لهم قفوا Polis onlara "Dur" dedi. Polis ayağa kalkmalarını söyledi. هل ستكون في المنزل لتناول العشاء؟ Akşam yemeği için evde olacak mısın? Akşam yemeği için evde olacak mısın? إنّما الأعمال بالنيّات Ameller niyetlere göredir. İş, niyetle ilgilidir. مستشفى، من فضلك؟ Bir hastane, lütfen? Bir hastane, lütfen. سامي انزل سلاحه Sami silahını indirdi. Sammy, silahını indir. تخرج توم من المدرسة الثانوية في 2009. Tom, 2009 yılında liseden mezun oldu. Tom 2009'da liseden mezun oldu. أحبك و أريد أن أتزوجك. Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum. Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum. عيد حب سعيد. Sevgililer Günün kutlu olsun! Sevgililer günün kutlu olsun. ربما لم يكن علينا الزواج. Belki evlenmemeliydik. Belki de evlenmemeliydik. رمضان مبارك. Hayırlı Ramazanlar. Ramazan kutlu olsun. تعد أمي كعكة لأبي. Annem, babama bir pasta yapıyor. Annem babama pasta yapıyor. هل أنت نادم؟ Pişman mısın? Pişman mısın? تحدث إليّ الرجل العجوز بالفرنسية. Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu. Yaşlı adam Fransızca konuştu. من يملك هذه الفِلّا؟ Bu villanın sahibi kim? Bu villanın sahibi kim? كنت أفكر في اتخاذ كلب. Bir köpek almak hakkında düşünüyorum. Bir köpek almayı düşünüyordum. أجري تجربة لبناء دولة من الصفر. Sıfırdan bir ülke yaratmada bir deney gerçekleştirin. Sıfırdan bir ülke kurmak için bir deney yapıyorum. لا أثق بالخياط. Terziye güvenmiyorum. Terziye güvenmiyorum. أنا متعبة جدا اليوم. Bugün çok yorgunum. Bugün çok yorgunum. إستعجل! نحن ننتظرك. Acele et! Seni bekliyoruz. Acele et, seni bekliyoruz. قبل المجيء إلى شيكاغو كنت أعيش في بوستن. Chicago'ya gelmeden önce Boston'da yaşıyordum. Chicago'ya gelmeden önce Boston'da yaşıyordum. لم يتبقى إلا القليل. Sadece birazı kaldı. Sadece birkaç tane kaldı. إذهب إلى هناك الآن. Şimdi oraya gidin. Hemen oraya git. هذا ليس طبيعياً. Bu normal değil. Bu normal değil. من عرف نفسه فقد عرف ربه. Nefsini bilen Rabb'ini bilir. Kendini tanıyan, Tanrı'yı da tanır. هل يمكنك أن تعطي تقريراً كاملاً حول ما حدث؟ Ne olduğu hakkında tam bir rapor verebilir misin? Olanlar hakkında tam bir rapor verebilir misin? من أذن لتوم باستعارة سيارتي? Bisikletimi ödünç almak için Tom'a kim izin verdi? Tom'a arabamı ödünç vermesini kim söyledi? لست معلماً. Ben öğretmen değilim. Ben öğretmen değilim. هل يصدق أحد توم فعلا؟ Gerçekten Tom'a herkes inanıyor mu? Tom'a gerçekten inanan var mı? هل تستطيع التحدث باللغة الفرنسية ؟ لا . لكني استطيع التحدث باللغتين الانجليزية والألمانية "Fransızca konuşmayı biliyor musun?" "Hayır, ama İngilizce ve Almanca konuşabiliyorum." Hayır, ama hem İngilizce hem de Almanca konuşabiliyorum. الحرّيّة لكردستان! Özgür Kürdistan! Kürdistan'a özgürlük! أريد أن أقول وداعا Veda etmek istiyorum. Veda etmek istiyorum. أشعر بالتعب Yorgun hissediyorum. Kendimi çok yorgun hissediyorum. هل كان بإستطاعتك حل المشكلة؟ Sorunu halledebildin mi? Bu sorunu çözebilir miydin? أنا مشغول مثل النحلة Bir arı gibi meşgulüm. Bir arı kadar meşgulüm. أظن أن شجرة السنديان هذه هي الأكثر تعميرا في هذه الجزيرة. Sanırım bu, bu adadaki en yaşlı meşe ağacı. Sanırım bu meşe ağacı adadaki en eski ağaç. رفض ان يصافحني Benimle el sıkışmayı reddetti. Benimle el sıkışmayı reddetti. هذا قَلَم لوسيا. Bu Lucia'nın kalemi. Bu Lucia'nın kalemi. إني أستفرغ İstifra ediyorum. Kusuyorum. أريد تغيير حياتي Hayatımı değiştirmek istiyorum. Hayatımı değiştirmek istiyorum. باراك الله عليك. Allah sana bereket versin. Tanrı yardımcın olsun. دونالد ترامب كذاب مرضي. Donald Trump iflah olmaz bir yalancı. Donald Trump hasta bir yalancı. تزوجت وأدركت الآن انني انهيت مرحلة الطفولة Evlendim ve şimdi çocukluğumun bittiğini farkediyorum. Evlendim ve çocukluğumun bittiğini fark ettim. لماذا أنت غاضب إلى هذا الحد هذه الليلة؟ Bu gece neden bu kadar sinirlisin? Bu gece neden bu kadar kızgınsın? إلى أين تذهبين؟ Nereye gidiyorsunuz? Nereye gidiyorsun? تغاضى عن القصور. Kusura bakma. İkramiyeleri görmezden gel. طلبت منا ألا نصدر صوتاً. Hiç ses çıkarmamamızı istedi. Bize ses çıkarmamamızı söyledi. كنت مشغولاً! Yoğunmuşsun! Meşguldüm. السويد دولة إسكندنافية. İsveç bir İskandinav ülkesidir. İsveç İskandinavya ülkesidir. رأيتهم يبكون. Onların ağladığını gördüm. Onları ağlarken gördüm. لم ينقاش توم عمله مع ماري بتاتا. Tom işini Mary ile asla tartışmaz. Tom, Mary ile yaptığı işi hiç tartışmadı. تم طرده O, işten çıkarıldı. Kovuldu. في محلين فاضيين İki koltuk boş. İki boş dükkanda. قبل كل شيء، يجب ألا نكون أنانيين. Her şeyden önce, bencil olmamalıyız. Öncelikle, bencil olmamalıyız. الفتاة التي تتحدث مع توم هي ماري Tom'la konuşan kız Mary'dir. Tom'la konuşan kız Mary. كنت أتسائل Merak ediyordum. Merak ediyordum da... ماهي مدة إقامتك هنا؟ Burada ne kadar süre kalacaksın? Burada ne kadar kalacaksınız? اركض من مدينة الى آخرى , وأذهب من قرية الى أخرى لكن لا اتحرك ابداً " الطريق " "Şehirden şehire koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem." "Yol." Bir şehirden diğerine koşarım, bir köyden diğerine giderim, ama asla hareket etmem. أنا تعب من مشاهدة التلفاز Televizyon seyretmekten bıktım. Televizyon izlemekten bıktım. يتمشّى توم مع كلبه مرة واحدة في اليوم على الأقل. Tom köpeğini günde en az bir kere gezdirir. Tom günde en az bir kez köpeğini gezdiriyor. لم يتبقى لديك عذر. Başka bahanen kalmadı. Başka bahanen kalmadı. خرج محمد للمدينة في عام 622. Muhammed 622 yılında Medine'ye kaçtı. Muhammed 622'de şehir dışına çıktı. طنجره ولقت غطاها. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Tanzanya. Örtbas etti. اكتشفنا كلمة المرور بسهولة Parolayı kolaylıkla öğrendik. Şifreyi kolayca keşfettik. أشعر بألمك Acını hissediyorum. Acını hissediyorum. كان جبل فوجي مغطى بالثلج. Fuji Dağ'ı karla kaplıydı. Fuji Dağı karla kaplıydı. يعيش البدو في الصحراء. Bedeviler çölde yaşar. Bedeviler çölde yaşar. أريد أن أنتحر İntihar etmek istiyorum. İntihar etmek istiyorum. هل تسكن في لبنان؟ Lübnan'da mı yaşıyorsun? Lübnan'da mı yaşıyorsun? هل استطعت حل المشكلة؟ Sorunu halledebildin mi? Sorunu çözebildin mi? كَانَ يَهُوداً في دُوَلٍ عَرَبيَّةٍ قَبلَ تَقسِيمِ فَلَسطِينِ. Arap ülkelerinde Filistin'in bölünmesinden önce Yahudiler vardı. Felsefe Yemini'nden önce Arap aleminde Yahudi'ydi. ماذا كنتِ ستفعلينَ لو كُنتِ أصغر بعشر سنين؟ On yaş daha genç olsaydın ne yapardın? 10 yaş daha genç olsaydın ne yapardın? هذا ليس نمراً. Bu bir kaplan değil. Bu bir kaplan değil. هذا التلفاز ’ صنع في كوريا Bu TV, Kore'de yapıldı. Bu televizyon Kore'de yapıldı. توم يريد أن يظهر لماري كيفية القيام بذلك. Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istiyor. Tom, Mary'ye bunu nasıl yapacağını göstermek istiyor. عندي فيل. Bir filim var. Bir filim var. قال لي توم أن كل شيء جاهز. Tom bana her şeyin hazır olduğunu söyledi. Tom her şeyin hazır olduğunu söyledi. كان يمكن أن يكون في أي مكان. Her yerde olabilirdi. Her yerde olabilir. كان السير خانقاً ، فتأخرت على الإجتماع. Trafik çok kalabalıktı. Toplantıya geç kaldım. Yürümek sinir bozucuydu, ben de toplantıya geç kaldım. أنا في قاعة الإنتظار. Bekleme salonundayım. Bekleme salonundayım. هل شاهدت التلفاز الليلة الماضية؟ Dün gece televizyon izledin mi? Dün gece televizyon izledin mi? أمي، قلت لأبي وأختي أنا سنخرج في عطلة مع بعضنا. Annem, babam ve kız kardeşim ile birlikte tatile çıkacağımızı onlara söylemiştim. Anne, babama ve kız kardeşime birlikte tatile gideceğimizi söyledim. توم ليس مدينا لي بأي شيء. Tom bana hiçbir şey borçlu değildir. Tom bana hiçbir şey borçlu değil. عاشت مع اباها اكثر من عشرون سنة O, babasıyla yirmi yıldan fazla yaşadı. Babasıyla 20 yıldan fazla yaşadı. أشعر بالسعادة Mutlu hissediyorum. Kendimi çok mutlu hissediyorum. لديك مستقبل مشرق. Senin parlak bir geleceğin var. Parlak bir geleceğin var. نحن بالغون Biz yetişkiniz. Biz yetişkiniz. قال توم أنه كان حقا سعيدا. Tom gerçekten memnun olduğunu söyledi. Tom gerçekten mutlu olduğunu söyledi. عرفنا من مصدر موثوق به. Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim. Güvenilir bir kaynaktan öğrendik. نحن نعود إلى السفينة. Gemiyle dönüyoruz. Gemiye geri dönüyoruz. ما مهنتك؟ Hangi işle meşgulsün? Mesleğin ne? أنا لا أفاوض. Ben görüşmem. Ben pazarlık yapmam. لا بد أن تشاهد هذا الفيلم Bu filmi seyretmek zorundasın. Bu filmi izlemelisin. ذاك الفندق قريب جداً من البحيرة. O otel, göle oldukça yakındı. O otel göle çok yakın. الأسد ملك الحيوانات. Aslan, hayvanların kralıdır. Aslan hayvan kralıdır. كل الخبز وشرب الماء. Ekmek yiyip su iç. Ekmek ve su iç. بقي 3 مسافرين من 98 مسافر فقط على قيد الحياة 98 yolcudan ancak 3'ü hayatta kaldı. 98 yolcudan sadece üçü hayatta kaldı. أظن أن قاطع تلك الأشجار كان "توم". Sanırım o ağaçları kesen kişi Tom'du. Sanırım o ağaç kesici Tom'du. قبره هناك. Onun mezarı orada. Mezarı orada. علم الفلك هو علم الكون. Astronomi gezegen bilimidir. Astronomi, kainatın bilimidir. إنه اختلاف. O bir anlaşmazlıktı. Bu bir fark. يقال أنه درس الترجمة في المانيا. Onun Almanya'da çeviri okuduğu söyleniyor. Almanya'da çevirmenlik dersi aldığı söyleniyor. سوف تكتب رسالة بعد المدرسة. Okuldan sonra bir mektup yazacak. Okuldan sonra mektup yazacak. أنا لا آكل. Yemiyorum. Ben yemiyorum. البدو يعيشون في الصحراء. Bedeviler çölde yaşar. Bedeviler çölde yaşıyor. هل تتهم 'توم' بالتخريب؟ Tom'u sabotajla mı suçluyorsun? Tom'u sabotajla mı suçluyorsun? لا نعلم كلمات الأغنية Şarkının sözlerini bilmiyorum. Şarkının sözlerini bilmiyoruz. هل الركض هنا خطر ؟ . Burada koşmak tehlikeli mi? Burada koşmak tehlikeli mi? يجب أن نُعطي توم فرصة. Tom'a bir şans vermemiz gerek. Tom'a bir şans vermeliyiz. العجلة من عمل الشيطان. Acele işe şeytan karışır. Şeytanın işi acele etmek. معاداة السامية هي اشتراكية الحمقى. Antisemitizm aptalların sosyalizmidir. Anti-semitizm aptalların sosyalizmidir. لا يمكنني السماح بذلك. Muhtemelen ona izin veremem. Buna izin veremem. لن أستطيع القدوم غدا. Yarın gelemeyeceğim. Yarın gelemeyeceğim. هو يغسل سيارته. O, arabasını yıkıyor. Arabasını yıkıyor. هذا هو الكتاب الذي قلت لك عنه. Bu sana bahsettiğim kitap. Bu sana bahsettiğim kitap. مع انني كنت جالساً تحت الشمس، ولكن كنت أشعر بالبرد. Güneşin altında oturmama rağmen üşüdüm. Güneşin altında oturuyordum ama üşümüştüm. "توم" ليس مجبرا على إعادة التحدث عنه. Tom onu tekrar tekrar söylemek zorunda değildi. Tom'un bundan bahsetmesine gerek yok. من المستحيل أن انساك Seni unutmak mümkün değil. Seni asla unutamam. اعتقد غير ذلك. Ben daha farklı düşünüyorum. Bence öyle değil. بلال أطول من كرم. Bilal Karam'dan daha uzundur. Bilal cömertlikten daha uzun. لم أفعل ذلك الشيء من أجلها. Ben onu, onun için yapmadım. Bunu onun için yapmadım. الله أكبر! Allah en büyüktür. Allah-u Ekber! يأكل الكلب طعامه. Köpek yemeğini yiyor. Köpek yemeğini yiyor. لدى توم زوجة وولد صغير. Tom'un bir eşi ve küçük bir çocuğu var. Tom'un bir karısı ve küçük bir oğlu var. العربية ليست لغة صعبة. Arapça zor bir dil değil. Arapça zor bir dil değildir. ما هو برنامجك التلفزيوني المفضل؟ Hangi TV programı en çok seversiniz? En sevdiğin televizyon programı hangisi? عمل تقدم قليل بالغة الإنكيزية O, İngilizcesinde az gelişme yaptı. Çok az ilerleme gösteren bir iş. أحتاج لتوقيع توم. Tom'un imzasına ihtiyacım var. Tom'un imzasına ihtiyacım var. لدي نصف ما لديه من كتب فقط. Bende onun sahip olduğu kitapların sadece yarısı var. Sahip olduğu kitapların sadece yarısı var. لا أحب أن أكون محكوما Kontrol edilmekten hoşlanmam. Cezalandırılmaktan hoşlanmam. أين الحبل؟ İp nerede? İp nerede? كادت ماري أن تقتل توم ضرباً. Mary, Tom'u öldüresiye dövüyordu Mary neredeyse Tom'u öldürüyordu. سمع توم صوتا غريبا. Tom tuhaf bir ses duydu. Tom garip bir ses duymuş. عليك أن تنظّف غرفتك. Odanı temizlemelisin. Odanı temizlemelisin. كان يجب أن لا ألعب خارجاً في المطر Yağmurda dışarıda oynamamalıydım. Yağmurda dışarı çıkmamalıydım. من الرئيس هنا؟ Kim burada başkan? Burada patron kim? كلاكما بالغان İkiniz de yetişkinsiniz. İkiniz de yetişkinsiniz. هل عشتم لحظات سعادة كافية في مرحلة طفولتكم Çocukluğunuzda bolca mutlu anınız oldu mu? Çocukluğunuz boyunca yeterince mutlu zaman geçirdiniz mi? ليس لدي لوحة مفاتيح إنجليزية. İngilizce klavyem yok. İngiliz klavyem yok. سامي ليس جديرا بالثقة. Sami güvenilir değildi. Sammy güvenilir biri değil. أراد توم فتح مطعمه الخاص. Tom kendi restoranını açmak istedi. Tom kendi restoranını açmak istedi. أراد توم تعلم الغناء باللغة الفرنسية. Tom, Fransızca şarkı söylemeyi öğrenmek istedi. Tom Fransızca şarkı söylemeyi öğrenmek istedi. الصين أكبر مُنتِج للأُرز في العالم. Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir. Çin dünyanın en büyük pirinç üreticisi. عندها نظارة شمسية. Onun güneş gözlüğü var. Güneş gözlüğü var. السكوت علامة الرضا. Sessizlik rızayı işaret eder. Sessizlik tatmin edici bir işarettir. نظر توم الى محفظته Tom ajandaya baktı. Tom cüzdanına baktı. ذهبنا لمشاهدة فيلم ليلة البارحة. Dün gece sinemaya gittik. Dün gece sinemaya gittik. أحب الورود الحمراء. Ben kırmızı gülleri severim. Kırmızı güllere bayılırım. اظن اننا أقارب Sanırım biz akrabayız. Sanırım akrabayız. رجاء نفّذ كما آمرك. Lütfen söylediğim gibi yap. Lütfen dediğimi yap. يا ليتني عندي أصدقاء كثر. Keşke çok arkadaşım olsa. Keşke bir sürü arkadaşım olsaydı. أنا أبوك. Ben senin babanım. Ben senin babanım. نترجم الجمل إلى اللغات الأخرى. Biz, cümleleri başka dillere tercüme ediyoruz. Cümleleri diğer dillere çeviririz. لم أجد طريقة أخرى لأخبرك بذلك. Bunu sana anlatmanın başka yolunu bulamadım. Bunu sana söylemenin başka bir yolunu bulamadım. لن تستطيع اللحاق بالقطار. Trene yetişemeyeceksiniz. Trene yetişemezsin. تضررت مئات المدن والقرى. Yüzlerce şehir ve kasaba hasar gördü. Yüzlerce şehir ve köy zarar gördü. هل أستطيع الحصول على رقم هاتفك؟ Telefon numaranızı alabilir miyim? Telefon numaranı alabilir miyim? هل لديك ما تقوله بخصوص هذا الأمر؟ Bununla ilgili söylemek istediğin bir şey var mı? Bu konuda söylemek istediğin bir şey var mı? هذه الجملة منفية Bu cümle olumsuz. Bu cümle yasaklandı. توم ليس ترامب. Tom Trump değil. Tom Trump değil. لماذا السماء زرقاء؟ Gökyüzü neden mavidir? Gökyüzü neden mavi? لا تجلب لي زهورا بعد الآن. Artık bana çiçek alma. Artık bana çiçek getirme. نُزل "هيلتون"، من فضلك. Hilton Oteli, lütfen. Hilton Motel, lütfen. ربما يكون لدي رغبة من أجل فعل هذا . Bunu yapmak için istekli olabilirim. Belki de bunu yapmak istiyorumdur. "شكرًا لمساعدتك لي" "عفوا." "Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim." " Bir şey değil." "Yardım ettiğin için sağ ol." "Afedersin." اكتشفت اليوم أن هناك فيلم اسمه "الروس قادمون!" الروس قادمون! Bugün "Ruslar geliyor! Ruslar geliyor!" adında bir filmin olduğunu keşfettim. Bugün "Ruslar geliyor!" diye bir film olduğunu öğrendim. Ruslar geliyor! كنت مدعوا Davet edildim. Ben de davetliydim. ماذا يفعل الآن توم؟ Tom şimdi ne yapıyor Şimdi ne yapıyor, Tom? ظننتك ذكرت أنك وحيد. Yalnız olduğunu söylediğini sanıyordum. Yalnız olduğunu söylediğini sanıyordum. فلنستمع لحجتك Bahaneni duyalım. İfadeni dinleyelim. تسكن خالتي في نيويورك. Teyzem New York'ta oturuyor. Teyzem New York'ta yaşıyor. سنتأخر عن العشاء. Akşam yemeğine geç kalacağız. Yemeğe geç kalacağız. يوجد خدشة هنا، فهل تستطيع اعطائي حسم؟ Burada çizik var. İndirim verebilir misiniz? Burada bir çizik var. Bana indirim yapabilir misin? كائن من يكون الذي يمر يجب ان لاتفتح له الباب Kim uğrarsa uğrasın, kapıyı açmamalısın. Geçen her kimse, ona kapıyı açmamalısın. أَنَا أَكْبَرٌ سِناً مِنْ أَخِيكَ. Ben senin erkek kardeşinden daha yaşlıyım. Kardeşinden daha yaşlıyım. ذاك الكرسي المفضل لدي. O, benim favori sandalyem. En sevdiğim sandalye. أقفز من غصن الى غصن و أتعلق من ذيلي " القرد " "Daldan dala atlarım, Kuyruğumdan sarkarım." "Maymun." Daldan dala atlıyorum ve kuyruğumdan da "Maymun" çıkıyor. سئمت من سماع حكايات تبجحك. Senin övüngen masallarını dinlemekten bıktım. Övünme hikayelerini dinlemekten bıktım. هل لديك إبرة و خيط؟ İğne ve ipliğin var mı? İğnen ve ipliğin var mı? حاولت أن أجعله يساعدني. Onun bana yardım etmesini sağlamaya çalıştım. Bana yardım etmesini sağlamaya çalıştım. لقد أصبح حاقداً بعض الشيء بعد ترك زوجته له. O, karısı onu terk ettikten sonra oldukça kindar oldu. Karısı onu terk ettikten sonra biraz kinci oldu. عندي سؤال. Bir sorum var. Bir sorum var. عرفته مباشرة. Onu hemen tanıdım. Onu hemen tanıdım. لماذا عليَّ أن أعتذر من توم؟ Neden Tom'dan özür dileyeyim? Neden Tom'dan özür dileyeyim ki? كم كان عمره في أول صورة له O, ilk fotoğrafta kaç yaşındaydı? İlk fotoğrafında kaç yaşındaydı? أريد أن أتزوج منها. Onunla evlenmek istiyorum. Onunla evlenmek istiyorum. طوم لبس جنس اسود. Tom siyah kot giydi. Tom siyah bir seks elbisesi giyiyor. أملك قطة وكلب. القطة سوداء و الكلب أبيض. Kedim ve köpeğim var. Kedim siyah, köpeğim ise beyazdır. Kedim ve köpeğim var, kedim siyah, köpek de beyaz. لا ليس حقا. Hayır, gerçek değil. Hayır, pek sayılmaz. إنّي أبوك. Ben senin babanım. Ben senin babanım. ٠ دَرَسَ ابْنُ سِيناَ أَكْثَرَ مِنْ اثْنَيْ عَشَرَ عِلْماً İbn Sînâ 12 den daha çok ilim tahsil etti. 0 SENA’NIN İYİ OKULU 10 BİLİMDEN DUYUYOR لا أريد البقاء لوحدي. Yalnız olmanı istemiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum. توم يقوم بقرآءة كتاب تاريخ. Tom bir tarih kitabı okuyor. Tom bir tarih kitabı okuyor. تستطيع معالجة السرطان اذا أكتشف في المراحل الأولى. Erken bir aşamda tespit edilirse, kanserin tedavisi mümkündür. Kanseri ilk aşamalarda keşfederseniz tedavi edebilirsiniz. اسمي شو. Adım Shu. Benim adım Shaw. انها صورة جميلة. O güzel bir resim. Çok güzel bir resim. يقدم الإفطار بين ٧ و ٩. Kahvaltı saat 7 ile 9 arasında servis edilmektedir. Kahvaltıyı 7 ile 9 arasında servis ediyor. لا تطرد أحدا. Herhangi birisine ateş etmeyin. Kimseyi kovma. أقسم أنني لم أفعل أي شيء. Yemin ederim, ben bir şey yapmadım. Yemin ederim ben bir şey yapmadım. قال توم بأنه رأى ماري البارحة. Dün Tom Mary'yi gördüğünü söyledi. Tom dün Mary'i gördüğünü söyledi. هل تعرفني؟ Sen beni tanıyor musun? Beni tanıyor musun? أوقِفُوا القطار! Treni durdurun. Treni durdurun! يبدو أن توم يتعرض لنوبة قلبية. Tom kalp krizi geçiriyor gibi görünüyor. Görünüşe göre Tom kalp krizi geçiriyor. عليهم عمل الشيء ذاته. Onlar aynı şeyi yapmalı. Onlar da aynı şeyi yapmalı. عليك بمساعدته، و بسرعة. Ona yardım etmelisin, ve çabucak! Ona hemen yardım etmelisin. قررت أن أصبح طبيباً. Doktor olmaya karar verdim. Doktor olmaya karar verdim. أعرف أنني أستحق هذا. Bunu hak ettiğimi biliyorum. Bunu hak ettiğimi biliyorum. إيطاليا بلد جميل جدا. İtalya çok güzel bir ülke. İtalya çok güzel bir ülke. لا يمكن توم تحملها Tom buna katlanamaz. Tom bunu kaldıramaz. هل انت متأكد Emin misin? Emin misin? عندنا ستيغوصور. Stegosaurusumuz var. Stegosaurus var. جهز نفسك . Kendini hazırla. Kendini hazırla. ليس من الضروري فعل ذلك. Onu yapmaya gerek yok. Bunu yapmak zorunda değilsin. اشترى توم شرابا من آلة البيع الآلي. Tom otomatik satış makinesinden bir içki satın aldı. Tom otomattan içki almış. لا تتكلم في غرفة القراءة. Okuma odasında konuşma. Okuma odasında konuşma. ما زال توم مجرد طفل. Tom hâlâ sadece bir bebek. Tom daha çocuk. من فضلك أقفل الباب بهدوء. Lütfen kapıyı sessizce kapat. Lütfen kapıyı sessizce kapat. هي راكبة أمواج. O bir sörfçü. O bir sörfçü. ساعد نفسك و سيساعدك الله. Sen kendine yardım et, Allah da sana yardım edecektir. Sen kendine yardım et, Tanrı sana yardım etsin. أنتَ يمكنك الرقص, أليس كذلك؟ Dans edebilirsin, öyle değil mi? Dans edebiliyorsun, değil mi? لا أريد الرحيل Gitmek istemiyorum. Gitmek istemiyorum. بعدم كسرنا القلوب، فسيكون الله سعيدًا Sadece kalpleri kırmazsak zaten Allah mutlu olur. Kalpleri kırmazsak Tanrı mutlu olacak. توضّأ سامي. Sami abdest aldı. Sammy'i temizle. كنت أفكر في الحصول على كلب. Bir köpek almak hakkında düşünüyorum. Bir köpek almayı düşünüyordum. الأسلحة النارية ليست من يقتل البشر. البشر هم من يقتل البشر. Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. İnsanları öldüren silah değil, insanları öldüren insanlardır. حقق المحقق دان انديرسون مع ليندا. Dedektif Dan Anderson, Linda'yla görüştü. Dedektif Dan Anderson, Linda'yı araştırdı. هل كان ذلك زلزالا؟ Bu deprem miydi? Deprem mi oldu? ترك توم القراءة ونام. Tom okumayı bıraktı ve yattı. Tom okumasına ve uyumasına izin verdi. تغيّب توم بلا إذن. Tom firar etti. Tom izin almadan gitti. الآن انت مدينن لي Şimdi bana borçlusun. Şimdi bana borçlusun. قال توم أنه تفاجئ حقا. Tom gerçekten şaşırdığını söyledi. Tom çok şaşırdığını söyledi. الأرض كروية. Dünya yuvarlaktır. Dünya bir küredir. أيمكننا الوثوق بك؟ Size güvenebilir miyim? Sana güvenebilir miyiz? هل أنت من كوكب لا تعيش فيه إلا النساء؟ Sadece kadınların yaşadığı bir gezegenden misin? Sadece kadınların yaşadığı bir gezegenden misin? هم مدمني الكحول. Onlar alkolik. Onlar alkolikler. الموسيقى لغة العالم Müzik uluslararası dildir. Müzik dünyanın dilidir. ثيابه لا تتماشى مع الموضة. Elbiseleri modaya ayak uyduramıyor. Kıyafetleri modaya uygun değil. قل لي من اكتشف الهواء Bana havaya kimin keşfettiğini söyle. Havayı kimin bulduğunu söyle. ثنائي أوكسيد الكربون مضر بالإنسان أحيانا. Karbon dioksit bazen insanlara zarar verir. Karbondioksit bazen insana zarar verir. سأمهلك حتّى الغدّ. Sana yarına kadar mühlet veriyorum. Yarına kadar vaktin var. ذهب حسن إلى المدرسة. Hasan okula gitti. Hasan okula gitti. ماذا تصنع؟ Ne yemek yapıyorsun? Ne yapıyorsun? البعض يحب أن يكافئ نفسه، وأن لا ينتظر هدية من أحد. Bazıları kimseden hediye beklemeden kendisini ödüllendirmeyi sever. Bazıları kendini ödüllendirmeyi ve kimseden hediye beklememeyi sever. هل تدرس اللغة الانكليزية كل يوم Her gün İngilizce mi çalışıyorsunuz? Her gün İngilizce mi çalışıyorsun? لا تقلق. أنا لن أقول للشرطة. Endişelenme. Polise söylemeyeceğim Merak etme, polise söylemem. أمي تكبر أبي عمراً. Annem babamdan daha büyük. Annem ve babam yaşlanıyorlar. كم تبدو سعيدا هكذا Ne kadar da mutlu gözüküyorsun öyle. Ne kadar da mutlu görünüyorsun. الطلبة لن يذهبوا إلى المدرسة اليوم. Öğrenciler bugün okula gitmeyecek. Öğrenciler bugün okula gitmiyorlar. كان هناك كرسي ‘‘ كرسي من دون ظهر ويكون مصنوع من الخشب والقش او القصب‘‘ واحد فقط Sadece bir iskemle vardı. ❑ Arkası olmayan bir sandalye vardı; ahşap, saman ya da sazdan yapılmış bir sandalye; sadece bir tane. أنا مستعد للأسوء En kötüsüne hazırım. En kötüsüne hazırım. إلى ماذا تنظر؟ Neye bakıyorsunuz? Neye bakıyorsun? "الآن أنا حزينة، بلا أمل، هو سعيد ومتفائل" عائشة جوقلب - وداعا Şimdilerde ben mutsuz, umutsuz; o mutlu ve umutlu. Şimdi mutsuzum, umutsuzum, mutlu ve iyimser. يجب أن أنظف الحديقة Bahçeyi temizlemek zorundayım. Bahçeyi temizlemem lazım. لنتحدث حول السعادة. Mutluluk hakkında konuşalım. Mutluluk hakkında konuşalım. توم يحب السمراوات. Tom esmerleri sever. Tom esmerleri sever. لدي الكثير من الأشياء الأخرى أريد القيام بها. Yapmak istediğim bir sürü başka şeyler var. Yapmak istediğim bir sürü şey var. هل انت ضد الاجهاض ؟ Kürtaja karşı mısınız? Kürtaja karşı mısın? بينما كنت أمشي بدأ المطر بالهطول. Ben yürürken, yağmur yağmaya başladı. Yürürken yağmur yağmaya başladı. لن تموت هنا. Burada ölmeyeceksin. Burada ölmeyeceksin. أنا أزرع الفاصولياء في حديقتي Bahçemde fasulye ekiyorum. Bahçemde fasulye yetiştiriyorum. توم يستَمِعُ إلى ميري. Tom, Mary'yi dinliyor. Tom, Mary'i dinliyor. أحب أن أقرأ الكتب. Kitap okumayı severim. Kitap okumayı severim. هذه ملاحظة في غاية الأهمية. Bu, çok önemli bir nokta. Bu çok önemli bir gözlem. لا يمكن أن يُتلاعب بي. Ben manipüle edilmem. Beni kandıramazsın. عليّ أن أبدأ. Başlamalıyım. Başlamalıyım. لم يكن توم يستمع. Tom dinlemiyordu. Tom dinlemiyordu. رجاء أخبرني ما القوانين. Lütfen bana kuralların ne olduğunu söyle. Lütfen bana kuralların ne olduğunu söyle. من عرف نفسه فقد عرف ربه. Benliğini tanıyan, yaratıcısını tanır. Kendini tanıyan, Tanrı'yı da tanır. ليتني لم أخبر توم بمعرفتي بماري Keşke Mary'yi tanıdığımı Tom'a söylemeseydim. Keşke Tom'a Marie'yi tanıdığımı söylemeseydim. اظن انني فعلت هذا على الأقل مئة مرة Bunu en az yüz kere yaptım, sanırım. Sanırım bunu en az yüz kez yaptım. نحن أحرار! Özgürüz! Özgürüz! أنا امرأة قوية. Ben güçlü bir kadınım. Ben güçlü bir kadınım. لقد حدث هذا منذ وقت طويل. O uzun zaman önce oldu. Bu çok uzun zaman önceydi. الجنة تحت أقدام الأمهاتكم. Cennet annelerin ayakları altındadır. Cennet annelerinizin ayaklarının altında. بسم الله الرحمن الرحيم. Rahman ve rahim olan Allah'ın adı ile başlarım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. ليس بإمكانكم أن تدخلوا جميعكم. Hepinizin girmesi mümkün değil. Hepiniz içeri giremezsiniz. هل تعمل لوحة المفاتيح؟ Klavye çalışıyor mu? Klavye çalışıyor mu? سوف نضيع ، أليس كذلك ؟ Kaybedeceğiz, değil mi? Kaybolacağız, değil mi? من الحجر و الحديد , طعامه من العجين , يشبع جميع الدنيا ولا يشبع نفسه فما هو ؟ " المخبز _ الفرن " . "Taştandır demirdendir, Yediği hamurdandır, Bütün dünyayı doyurur, Kendi doymaz nedendir?" "Fırın." Taş ve demirden, hamurun yiyeceğinden, tüm dünya doyar ve kendini doyurmaz. هو خارج مكانه. O yerinde değil. Yerinin dışında. استطيع القراءة بدون النظارات. Ben gözlüksüz okuyabilirim. Gözlük olmadan da okuyabiliyorum. كنت على وشك التورط في جريمة. Az daha bir suça bulaşacaktım. Bir suça bulaşmak üzereydin. ليس المؤمن الذي يشبع وجاره جائع إلى جنبه. Komşusu açken tok yatan inançlı değildir. Komşusu açken doyan bir mümin değil. بماذا تشعر؟ Nasıl hissediyorsun? Nasıl hissediyorsun? جدة سيباستيان كانت من أول النساء اللواتي تقلدن منصب قاضية في نافارا. Sebastian'ın büyük annesi Navarra'da hakimlik görevini üstlenen ilk kadındı. Sebastian'ın büyükannesi Navarra'da yargıçlık yapan ilk kadındı. سأقلّك بالسيارة. Seni arabayla götüreceğim. Seni arabayla bırakayım. يحبون الرقص. Dans etmeyi severler. Dans etmeyi severler. عليك أن تساعد Yardım etmek zorundasın. Yardım etmelisin. لا يستطيع توم أن ينفي ما تتّهمه ماري بفعله. Tom, Mary'nin onu yapmakla itham ettiğini inkar edemez Tom, Mary'nin yaptığı şeyi inkar edemez. أليس لديك بعض المال؟ Biraz paran var mı? Hiç paran yok mu? وصل الباس بدقيقتان ابكر Otobüs iki dakika erken geldi. Bass iki dakika erken geldi. من غير مزاح! Şaka bir yana! Yok artık daha neler! كان سامي يعلم. Sami biliyordu. Sammy biliyordu. اضطررنا أن نؤجل جولتنا . Gezimizi ertelemek zorunda kaldık. Turumuzu ertelemek zorunda kaldık. كان توم يتصرف غريبا قليلا. Tom biraz garip davranıyor. Tom biraz garip davranıyordu. يحتمل أن توم لا يحبك. Tom muhtemelen seni sevmiyor. Muhtemelen Tom senden hoşlanmıyordur. هذه الثلاجة ثقيلة جدا Bu buzdolabı çok ağır. Bu buzdolabı çok ağır. توفي مايكل جاكسون. Michael Jackson öldü. Michael Jackson öldü. ان الرجال هم سبب عدم حب النساء لبعضنّ البعض Kadınların birbirlerini sevmemelerinin nedeni erkeklerdir. Erkekler, kadınların birbirini sevmemesinin sebebidir. توم بالغ Tom bir yetişkin. Tom bir yetişkin. أنت كريمٌ جداً. Çok cömertsin. Çok cömertsin. رجاءً لا تكذب علي. Lütfen bana yalan söyleme. Lütfen bana yalan söyleme. إشتريتُ ساعةً وأضعتها في اليومِ التالي. Bir saat aldım, sonraki gün kaybettim. Bir saat aldım ve ertesi gün kaybettim. أين كنت؟ Neredeydin? Neredeydin? انتبه الى حقائبي Valizlerime dikkat et. Çantalarıma dikkat et. ستتزوّج برجل ثريّ. Zengin bir adamla evlenecek. Zengin bir adamla evleneceksin. هل تريد سمكاً؟ Balık ister misin? Balık ister misin? توم لا يتحدث الفرنسية بطلاقة كطلاقة ماري. Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor. Tom, Mary'nin boşanması kadar iyi Fransızca bilmiyor. تتويبا ثقافة. Tatoeba kültürdür. Tövbe edin. قال توم أن ماري ليست خجولةً. Tom, Mary'nin ahçup olmadığını söyledi. Tom, Mary'nin utangaç olmadığını söyledi. هل ترغب في السفر إلى الخارج؟ Yurt dışına gitmek ister misin? Yurtdışına gitmek ister misin? أقلّ توم ماري من المطار. Tom havaalanında Mary'yi aldı. Tom Marie'yi havaalanından al. أنا إقترضت هذا الكتاب منه. Bu kitabı ondan ödünç aldım. Bu kitabı ondan ödünç aldım. أضعت طريقي. Kayboldum. Yolumu kaybettim. لن أسامح نفسي إن حدث شيء لتوم. Tom'a bir şey olduysa kendimi asla affetmeyeceğim. Tom'a bir şey olursa kendimi asla affetmem. كيف تحب أن تشرب قهوتك . Kahveni nasıl içmeyi seviyorsun? Kahveni nasıl istersin? كل من توم وماري كانا مشغوليْن في ذلك الوقت. Hem Tom hem de Mary o zaman meşguldü. Tom ve Mary o zamanlar çok meşgullerdi. هل سبق لك ان كنت خارج البلد ؟ Daha önce hiç ülke dışında bulundun mu? Hiç yurt dışında bulundun mu? نريدك ان تنضم لنا Bize katılmanızı istiyoruz. Bize katılmanı istiyoruz. تزوجت رجلاً عجوزاً وثرياً. O, zengin yaşlı bir adamla evlendi. Yaşlı ve zengin bir adamla evlendim. لم أندم أبدا على أي شيء فعلته. Yaptığım şeylerde asla pişmanlık duymadım. Yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım. يقال أنها درست الترجمة في المانيا. Onun Almanya'da çeviri okuduğu söyleniyor. Almanya'da tercümanlık okuduğu söyleniyor. ويكيبيديا هي أفضل موسوعة على الإنترنت. Vikipedi, İnternet'teki en iyi ansiklopedidir. Wikipedia internetteki en iyi ansiklopedidir. لا أحب الآفلين. Ben batanları sevmem. Avlynn sevmem. تبدى جميلة. Güzel görünüyor. Çok güzel görünüyorsun. أنت مصور ذكي. Sen zeki bir fotoğrafçısın. Sen zeki bir fotoğrafçısın. أنتم في القطار الخطأ. Yanlış trendesiniz. Yanlış trendesiniz. أليس معك بعض النقود؟ Biraz paran var mı? Hiç paran yok mu? لا يوجد أسئلة حول هذا! Bunun hakkında bir soru yok. Bu konuda soru yok! كنت هناك لثلاثة أيام فقط. Aku di sana hanya tiga hari saja. Sadece üç gündür oradaydım. لا يعرفون عنواني Adresimi bilmiyorlar. Adresimi bilmiyorlar. جعلني أبي أغسل السيارة. Babam bana arabayı yıkattırdı. Babam arabayı yıkattı. اذكر كل عضو باسمه. Her üyeyi adıyla dile getir. Her üyenin adını söyle. انا لا اجعلك تعمل شيء Sana bir şey yaptırmıyorum. Sana bir şey yaptırmıyorum. يبعد منزلها بضع كيلومترات فقط من هنا. Onun evi buradan sadece birkaç kilometre uzaklıktadır. Evi buradan sadece birkaç kilometre uzakta. توم يواصل استكشاف أفكار أخرى حول المنتج الجديد Tom yeni ürün hakkında diğer fikirleri araştırmaya devam etti. Tom yeni ürünle ilgili başka fikirler keşfetmeye devam ediyor. من الصعب الاستيقاظ صباحاً Sabahları erken kalkmak zor. Sabahları uyanmak zor oluyor. يريدون محادثة توم فقط. Onlar sadece Tom'la konuşmak istiyor. Sadece Tom'la konuşmak istiyorlar. قابلته في طريقي إلى المنزل. Eve dönerken onunla karşılaştım. Eve dönerken onunla karşılaştım. سيقبل الناس فكرتك أسرع إن أخبرتهم أن بنجامين فرانكلن قالها أولا. Onu daha önce Benjamin Franklin'in söylediğini söylersen, insanlar senin fikrini daha çabuk kabul edeceklerdir. Benjamin Franklin'in ilk söylediğini söylersen insanlar fikrini daha çabuk kabul ederler. أنا بالغ Ben yetişkinim. Ben bir yetişkinim. من الأفضل العودة إلى السيارة. Arabaya dönsen iyi olacak. Arabaya dönsen iyi olur. دعمكم مقدر Desteğiniz takdir edilmektedir. Desteğiniz takdire şayan. قلت أني كنت وحيدا، أليس كذلك؟ Yalnız olduğumu söyledim, değil mi? Yalnız olduğumu söylemiştin, değil mi? لمن هذا الكتاب؟ Bu kitap kimin? Bu kimin kitabı? افعل ما تحب. Sevdiğin şeyi yap. Ne istersen onu yap. حتى وإن أردنا القيام بذلك فليس لدينا وقت. Yapmak istesek bile buna vakit yok. Bunu yapmak istesek bile zamanımız yok. اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّين . Hidayet eyle bizi doğru yola, o kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil. Tanrı’nın Sözündeki hakikatleri öğrendik ve O’nunla yakın bir ilişkiye sahip olmak için elimizden geleni yaptık. إنهم بالغون Onlar yetişkindiler. Onlar yetişkin. لا تصنع أعذاراً Bahaneler üretme. Bahane uydurma. لم حدث ذلك؟ Bu neden oldu? Bu neden oldu? النظرية النسبية عند البيرت انشتاين من اشهر النظريات في العالم Albert Einstein'ın Görelilik Teorisi dünyadaki en ünlü formüldür. Albert Einstein'ın göreceli kuramı dünyanın en ünlü teorilerinden biridir. أنا لست خبيرا. Ben uzman değilim. Ben uzman değilim. اتركني وشأني. Beni rahat bırak. Beni rahat bırak. أنا متعب. أعتقد أنني سأخلد إلى السرير. Çok yorgunum; Sanırım yatacağım. Yorgunum, sanırım yatmaya gidiyorum. اشتريت سيارة جديدة الاسبوع الماضي. Geçen hafta yeni bir araba satın aldım. Geçen hafta yeni bir araba aldım. سأفعل ما طلبته. İstediğin gibi yapacağım. İstediğin şeyi yapacağım. في فصل الخريف تصبح الأوراق بنية Sonbaharda yapraklar kahverengiye döner. Sonbaharda yapraklar kahverengi olur. كنت أدخر Tasarruf ediyorum. Birikmiş param vardı. ما يأتي سهلا يذهب سهلا. Haydan gelen huya gider. Kolay olan kolay olur. درست ياباني خمس سنين Beş sene Japonca çalıştım. 5 yıl Japon eğitimi aldım. غرسنا بعض الأشجار في حديقنا الأمامية. Ön bahçemizde birkaç ağaç diktik. Ön bahçemize birkaç ağaç diktik. أيمكنك إغلاق هذه النافذة من فضلك؟ Pencereyi kapatmanız mümkün mü? Şu pencereyi kapatır mısın lütfen? لم ينطق و لم يبك ، بل خرج ساكنا. O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı. Ne konuştu, ne ağladı, ne de sessiz kaldı. أنا أكره جيراني. Komşularımdan nefret ediyorum. Komşularımdan nefret ediyorum. اسمي جاك. Benim adım Jack. Benim adım Jack. كنت مدعوا Davet edildin. Ben de davetliydim. شكرًا، أنا فقط أنظر. Sadece bakıyorum, teşekkür ederim. Teşekkürler. Sadece bakıyorum. أن تعيش هو أن تشعر Yaşamak hissetmektir. Yaşamak, hissetmektir. لِمَ لَم تأكل حلواك؟ Neden çikolatanı yemedin? Neden tatlını yemedin? أراد توم أن يُجرب شيئا مختلفا. Tom farklı bir şey denemek istedi. Tom farklı bir şey denemek istedi. نبدأ الدروس يوم الإثنين القادم. Derslere önümüzdeki pazartesi başlıyoruz. Önümüzdeki pazartesi derslere başlıyoruz. الإثنين هو يوم رمي الزبالة Pazartesi çöp günüdür. Pazartesi günü çöp atma günü. رجاء، نفّذ ما أقوله. Lütfen söylediğim gibi yap. Lütfen dediğimi yap. كان كل من توم وماري متّسِخيْنِ. Hem Tom hem de Mary kirliydi. Tom ve Mary'nin ikisi de sıcaktı. سوف تؤتي جهودهم ثمارها بالفعل Çabanız mutlaka sonuç verecek. Çabaları işe yarayacaktır. لا يستطيع تحمل الحقيقة. Gerçeğe dayanamaz. Gerçeği kaldıramıyor. سئمت من أعذارك Bahanelerinden usandım. Bahanelerinden bıktım. انا مهتم بالأدب الامريكي. Amerikan Edebiyatı ile ilgileniyorum. Amerikan edebiyatıyla ilgileniyorum. هل سافرت لوحدك قط؟ Hiç tek başına seyahat ettin mi? Hiç tek başına seyahat ettin mi? أنا ممتنع عن شرب الكحول İçmekten kaçınırım. İçkiyi bıraktım. أظن أنك يجب أن تفعله. Bence yapmalısın. Bence yapmalısın. ألا تتذكر إسمي؟ İsmimi hatırlamıyor musun? Adımı hatırlamıyor musun? عملت جيدا بامتحان الفرنسي Fransızca sınavımda iyi yaptım. Fransızca sınavında iyi iş çıkardın. أنا متأكد من أن توم لم ينسَ وعده. Tom'un sözünü unutmadığından eminim. Eminim Tom sözünü unutmamıştır. هذا البناء أزرق. Bu bina mavi. Bu bina mavi. كنت في الطابق العلوي Üst kattaydım. Üst kattaydım. هذا الحذاء لا يليق بهذه الألبسة O ayakkabılar bu takım elbiseyle gitmez. Bu ayakkabılar bu kıyafetlere uymuyor. واه ! ماذا حدث Hey, ne oldu? Ne oldu? الكلاب تنبح، والقافلة تسير. İt ürür, kervan yürür. Köpekler havlıyor, konvoy hareket ediyor. إن مريم وتوم عاشقين منذ الصف الثامن. Meryem ve Tom sekizinci sınıftan beri birbirlerine aşık. Mary ve Tom sekizinci sınıftan beri aşıklar. أشتريت مجلة لها . Ona dergi aldım. Ona bir dergi aldım. أريد أن أعرف المزيد عما حدث لتوم. Tom'a ne olduğu hakkında biraz daha bilmek istiyorum. Tom'a ne olduğunu daha fazla bilmek istiyorum. تعتقد "ميلاني" أن الوضع سيء جدا. Melanie durumun çok kötü olduğunu düşünüyor. Melanie durumun çok kötü olduğunu düşünüyor. أحسنت عملا! Aferin! Aferin! معدلات الكولسترول في دمي عالية. Kanımdaki kolestrol seviyesi yüksektir. Kanımda kolesterol seviyesi yüksek. يجب على الذكور أن يعمل Erkekler çalışmalı. Erkekler çalışmak zorunda. أنا من أُستراليا. Ben Avustralyalıyım. Avustralyalıyım. أين الأحذية؟ Ayakkabılar nerede? Ayakkabılar nerede? كان توم في بولندا قبل شهرين. Tom, daha iki ay önce Polonya'daydı. Tom iki ay önce Polonya'daydı. لا أحد يقرأ مدونتي Hiç kimse bloğumu okumuyor. Kimse blogumu okumuyor. في النمسا هناك الكوالا‎. Avusturya'da koala var. Avusturya'da koala var. ربما توم يستطيع أن يفعل شيئاً للمساعدة. Belki Tom yardım için bir şey yapabilir. Belki Tom yardım etmek için bir şeyler yapabilir. لا يحترق البلاستيك بسهولة. Plastik kolayca yanmaz. Plastikler kolay yanmaz. يجب أن تتعلم من أخطائك. Hatalarından ders almalısın. Hatalarından ders çıkarmalısın. كل آت قريب Olacak olan her şey, olmaya yakındır. Her şey çok yakın. لقد انفصلنا. Ayrıldık. Ayrıldık. ماذا تريد؟ أنا أريد حيوان. Ne istiyorsun? Bir hayvan istiyorum. Ne istiyorsun? أنا هنا كصديق. Arkadaş olarak buradayım. Bir arkadaş olarak buradayım. لماذا تهتم بالتاريخ لهذه الدرجة؟ Tarihle niçin bu kadar ilgileniyorsun? Tarihi neden bu kadar önemsiyorsun? لم أصدُق معك تماما. Sana tamamen inanmıyorum. Sana tam olarak inanmadım. أنظر إلى الخارطة. Haritaya bakıyorum. Haritaya bak. غير مسموح لك أن تحضر قطك إلى المدرسة. Okula kedini getirmen yasaktır. Okula kedini getirmene izin yok. أنجزت مهمتها. O, vazifesini yaptı. Görevini yerine getirdi. المعذرة . لم أكن اعلم انك مازلت هنا . Affedersin, hala burada olduğunu bilmiyordum. Üzgünüm, hala burada olduğunu bilmiyordum. سأفعل ما تريد. İstediğin gibi yapacağım. Ne istersen yaparım. أنا أشرب القهوة Kahve içiyorum. Kahve içiyorum. انا سوف اشتري لحم وجبنة وبندورة Ben et, peynir ve domates satın alacağım. Pastırma ve peynir alacağım. إنها مشغولة في كتابة الرسائل. O, mektupları yazmakla meşguldü. Mektup yazmakla meşgul. غادرت إلى أمريكا قبل أمس. Evvelki gün Amerika'dan döndüm. Dünden önce Amerika'ya gitti. لا تنسنا. Bizi unutma! Bizi unutma. توم جعلني اقسم يمين ان لا أقول شيئ Tom bir şey söylememem için bana yemin ettirdi. Tom bir şey söylememem için bana yemin ettirdi. يدرس التاريخ في الجامعة. Üniversitede tarih bölümünde okuyor. Üniversitede tarih okuyor. قال توم أن ماري ليست مستعدة للذهاب. Tom, Mary'nin gitmeye hazır olmadığını söyledi. Tom, Mary'nin gitmeye hazır olmadığını söyledi. لا يوجد دخان من غير نار. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Ateş olmadan duman olmaz. يسأل أسئلة سخيفة في كل وقت. O her zaman aptal sorular soruyor. Sürekli aptalca sorular soruyor. حاول التلاعب بي. O beni manipüle etmeye çalıştı. Beni manipüle etmeye çalıştı. بالنسبة لي فانه ليس أخاً ولا صاحبا. O ne kardeşim ne de arkadaşım. Benim için o ne bir kardeş ne de bir arkadaş. يبدو ان توم يريد ان يتعلم اللغة الفرنسية Tom görünüşe göre Fransızca öğrenmek istiyor. Görünüşe göre Tom Fransızca öğrenmek istiyor. أنت صديق رائع. Sen harika bir arkadaşsın. Sen harika bir arkadaşsın. نحن لم نكوّنه. Onu biz yaratmadık. Onu biz yaratmadık. اليوم الإثنين. Bugün Pazartesi. Bugün pazartesi. انت حياتي. Hayatımsın. Sen benim hayatımsın. انتقم لموت أبيه. Babasının ölümünün intikamını aldı. Babasının ölümünün intikamını aldı. مات توم في ٢٠١٣. Tom 2013'te öldü. Tom 2013'te öldü. كان خجولاً مثل معظمنا في مرحلة الطفولة Çocukluğunda, çoğumuzdaki gibi, çok utangaçtı. Çocukken çoğumuz gibi utangaçtı. بلغ جون أني اتصلت من فضلك. John'a kendisini aradığımı söyle lütfen. John'a aradığımı söyle lütfen. توم ابن حرام محظوظ Tom şanslı bir piç. Tom şanslı piçin teki. نحن ذاهبون الى المقبرة Biz mezarlığa gidiyoruz. Mezarlığa gidiyoruz. ليلة سعيدة! İyi geceler! İyi geceler! خدمات الجنازة سوف تقام بالكاتدرائية Cenaze hizmetleri katedralde düzenlenecek. Cenaze törenleri katedralde yapılacak. هي تريد أن ترقص Dans etmek istiyor. Dans etmek istiyor. يجب أن أنظف غرفتي Odamı temizlemek zorundayım. Odamı temizlemem lazım. ماري جذّابة Mary çekicidir. Mary çok çekici. "هل سيأتي علي؟" "سيأتي غصباً عنه." "Ali gelecek mi?" "Tıpış tıpış gelecek." "Benim için gelecek mi?" "Onun için gelecek." يجب ان ينتهي هذا الاحتكار Bu tekel bitmeli. Bu tekel sona ermeli. أصبحت بالغ الآن Artık bir yetişkinim. Artık bir yetişkinsin. سوف نجربه. Bunu deneyeceğiz. Deneyeceğiz. انهيت الباقة اليومية المحددة من الرسائل Günlük mesaj limitimin sonuna geldim. Günlük mesaj paketini bitirdim. الآن حان وقت الموت Şimdi ölme zamanı. Şimdi ölme zamanı. ويمكرون ويمكر الله والله خير الماكرين. Onlar tuzak kurarken Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Onlar hile yaparlar, Tanrı hile yapar, Tanrı hilekarların en iyisidir. التوقعات قاتمة. Görünüm kasvetli. Beklentiler çok kötü. لا يهتم أحد برأيك. Kimse senin ne düşündüğüne aldırmaz. Kimse senin ne düşündüğünü umursamıyor. لا أستطيع ان اقول الفرق بينهم Onların arasındaki farkı söyleyemem. Aradaki farkı söyleyemem. أراد بوب أن يحتفظ بالثعلب في المنزل. Bob Tilkiye evde bakmak istedi. Bob tilkiyi evde tutmak istedi. أنا أعمل في بلدة بالقرب من روما. Ben, Roma'ya yakın bir yerleşim yerinde çalışıyorum. Roma yakınlarında bir kasabada çalışıyorum. متى سوف تتصل Ne zaman aradın? Ne zaman arayacak? أنا أدرس اللغة الفارسية. Fars dili okuyorum. Farsça çalışıyorum. إنه لا يفهمك . O seni anlamıyor. Seni anlamıyor. يمكنها ان تَعُدَّ من الواحد إلى العشرة. O, birden ona kadar sayabilir. 1'den 10'a kadar sayabilir. أعتقد أن عيناك جميلة جدّا. Bence gözlerin çok güzel. Bence gözlerin çok güzel. الطائرة تحط Uçak iniyor. Uçak iniyor. ستفهم ذلك يوما ما. Birgün bunu anlayacaksın. Bir gün anlayacaksın. أتساءل متى سيتقاعد "توم"؟ Tom'un ne zaman emekli olacağını merak ediyorum. Acaba Tom ne zaman emekli olacak? لا أصدق ما حدث. Ne olduğuna inanamıyorum. Olanlara inanamıyorum. أتذكر رؤيتها في مكان ما. Onu bir yerlerde gördüğümü hatırlıyorum. Onu bir yerde gördüğümü hatırlıyorum. توم حُرٌ. Tom özgürdür Tom özgür. تُعجبني ربطةُ عنقكَ هذهِ. Senin o kravatını seviyorum. Kravatını beğendim. يوقظني الديك وطيور أخرى في الصباح. Sabahları horoz ve diğer kuşlar beni uyandırıyor. Horozlar ve diğer kuşlar sabahları beni uyandırırlar. أريد أن أنام الآن. Şimdi uyumak istiyorum. Şimdi uyumak istiyorum. الاسعار تنخفض Fiyatlar iniyor. Fiyatlar düşüyor. عليك أن لا تركن سيارتك في هذا الشارع. Arabayı bu sokağa park etmemelisin. Bu sokağa park etmemelisin. ستندم Pişman olacaksın! Pişman olacaksın. عينى اليسرى لا ترى Sol gözüm görmüyor. Sol gözüm görmüyor. أوصلني حتى القصر. O, saraya kadar bana rehberlik yaptı. Beni saraya götür. هذا سوال غريب. Bu tuhaf bir sorun. Bu garip bir soru. الزهايمر مرض يحصل ببطئ وبدون الشعور به Alzheimer hastalığı yavaşça ve hissedilmeden oluşur. Alzaymır yavaş ve hissetmeden meydana gelen bir hastalıktır. بالصحة و العافية! Afiyet olsun! Sağlıcakla! لم أستطع إنهائها. Bunu bitiremedim. Bitiremedim. أنا بالغ Ben bir yetişkinim. Ben bir yetişkinim. ذلك الرجل لديه ديون كثيرة. O adamın çok borçları var. Bu adamın çok borcu var. لماذا تبكين, يا عزيزتي؟ Canım! Neden ağlıyorsun? Neden ağlıyorsun tatlım? القشة التي قصمت ظهر البعير. Bardağı taşıran son damla. Bu bardağı taşıran son damla. أنا أحب الشمس. Güneşi seviyorum. Güneşi seviyorum. ليلة سعيدة يا أُم. İyi geceler, anne. İyi geceler anne. أحب الورد الأحمر. Ben kırmızı gülleri severim. Kırmızı gülleri severim. تصادقت معهم في مهرجان المدرسة. Onlarla okul festivalinde arkadaş oldum. Okul festivalinde onlarla arkadaş oldum. توم مترجم. Tom bir çevirmen. Tom Tercüman. طلب مني أن أرقص. Benimle dans etmek istedi. Bana dans etmemi söyledi. هل لي أن أنزل؟ İnebilir Miyim? Aşağı gelebilir miyim? ليس هناك قهوة كافية. Yeterli kahve yok. Yeterli kahve yok. توم لم يُعْطِ اسمه الحقيقي. Tom kendisinin gerçek adını vermedi. Tom gerçek adını vermedi. إنه فوقك تماما. O tam senin üzerinde. Tam üstünüzde. انه جميل لكن لا اظن انه يكون مناسب للسرير O güzel ama yatakta çok iyi olduğunu sanmıyorum. Çok güzel ama yatak için uygun olduğunu sanmıyorum. شخص اسمه ايتوه يريد مقابلتك. Itoh adlı bir kişi sizinle görüşmek istiyor. Itoh adında biri seninle tanışmak istiyor. اللغة الاوكرانية ذات نغمة موسيقية Ukrayna dili çok melodiktir. Ukraynaca'nın melodisi var. سألعب معك. Seninle oynayacağım. Seninle oynayacağım. لقد أقلعت عن التدخين Sigara içmekten vazgeçtim. Sigarayı bıraktım. أين الحمام؟ Tuvalet nerede? Tuvalet nerede? هناك ذبابة في القهوة. Kahvede bir sinek var. Kahvede sinek var. حفظ الطلبة هذه القصيدة. Öğrenciler bu şiiri ezberlediler. Öğrenciler bu şiiri ezberlediler. حسن السؤال نصف العلم. Güzel soru bilginin yarısıdır. Tamam, yarım bilim sorusu. انا مضطر أن أؤجل الاجتماع. Toplantıyı ertelemek zorundayım. Toplantıyı ertelemek zorundayım. توم ساعدني في الهروب من السجن. Tom hapisten kaçmama yardım etti. Tom hapisten kaçmama yardım etti. كلما سمعت هذه الاغنية أتذكر طفولتي Ne zaman bu şarkıyı duysam, çocukluğumu hatırlarım. Bu şarkıyı ne zaman duysam, çocukluğumu hatırlıyorum. في أي دور تسكن؟ Hangi katta oturuyorsun? Hangi kattasın? سمعت هاتفي يرن. Telefonumun çaldığını duydum. Telefonumun çaldığını duydum. أرادت ليلى مغادرة السيارة Leyla arabadan inmek istedi. Layla arabadan çıkmak istedi. هل المصرف بعيد عن هنا؟ Banka buraya uzak mı? Banka buradan çok uzakta mı? الغريق يعانق الأفعى. Denize düşen yılana sarılır. Boğulan yılana sarılıyor. يرتفع تعاطي الكحول سنويّا. Alkol tüketimi her sene artıyor. Her yıl daha fazla alkol alıyor. جلس توم على العشب أثناء عزفه للقيثارة. Tom kitara çalarken çimenlerin üzerinde oturdu. Tom gitar çalarken çimlere oturdu. نحن نعيش في مجتمع. Bir toplumda yaşıyoruz. Bir toplumda yaşıyoruz. أمسك "توم" بيد "ماري" تحت الطاولة. Tom, Mary'nin elini masanın altında tuttu. Tom, Mary'nin elini masanın altında tuttu. بالتأكيد لست في القائمة Kesinlikle listede değilsin. Kesinlikle listede değilsin. سنلتقي بهم الليلة. Bu gece onlarla buluşacağım. Bu gece onlarla buluşacağız. تحدثت، لكن أحدا لم يستمع إلي. Konuştum ama hiç kimse beni dinlemedi. Konuştum ama kimse beni dinlemedi. لا أحب مدرستي. Okulumu sevmiyorum. Okulumu sevmiyorum. سأل توم ماري إن كان بإمكانها مساعدته. Tom Mary'ye ona yardım edip etmeyeceğini sordu. Tom Marie ona yardım edip edemeyeceğini sordu. سأضيف شيء ما من اجلك Senin için bir şey ekleyeceğim. Senin için bir şey ekleyeceğim. مقارنة بالبارحة الجو اليوم أجمل. Düne nazaran bugün hava daha güzel. Düne kıyasla bugün daha güzel. رأسي يؤلمني , ألا يوجد عندك اي حبوب لألم الرأس Başım ağrıyor. Hiç baş ağrısı hapın var mı? Başım ağrıyor. Hiç ağrı kesicin yok mu? يجب أن نذهب Gitmek zorundayız. Gitmeliyiz. كم يستغرق المشي تقريبا من هنا الى بناء البلدية Buradan Belediye binasına yürümek aşağı yukarı ne kadar zaman alır? Buradan belediye binasına yürümek ne kadar sürer? يأتي العديد من السياح الى هذه الجزيرة كل سنة . Bu adaya her yıl birçok turist gelir. Her yıl birçok turist bu adaya geliyor. "أشكرك على مساعدتك لي" "لا شكر على واجب." "Bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim." " Bir şey değil." - Bana yardım ettiğin için teşekkürler. - Rica ederim. مرحباً! Merhaba! Merhaba! لا تحاول أن تتلاعب بنا. Bizi manipüle etmeye çalışma. Bizimle oyun oynamaya çalışma. أنا أدرسُ. Öğretiyorum. Ders çalışıyorum. لماذا تَرْجَمْتَ هذه الجملة؟ Neden bu cümleyi çevirdin? Neden bu cümleyi tercüme ettin? وصلنا الى الحديقة بعد مشي لمدة خمس دقائق Yürüyerek beş dakikada parka vardık. Beş dakikalık yürüyüşten sonra parka vardık. فلنكن صرحاء. Dürüst olalım. Dürüst olalım. أريد أن أعرف في أي وقت علي أن أقلّ توم. Sadece Tom'u ne zaman almam gerektiğini bilmek istiyorum. Tom'u kaçta alacağımı bilmek istiyorum. عملت غلطة كبيرة بالفحص Testte kötü bir hata yaptım. Testte büyük bir hata yaptım. أين تعمل؟ O nerede çalışıyor? Nerede çalışıyorsun? أنت بالغ Sen bir yetişkinsin. Sen bir yetişkinsin. يجب أن أنظف شقتي Dairemi temizlemek zorundayım. Dairemi temizlemem lazım. أريد شخصا يمكنه التحدث باللغة الفرنسية. Fransızca konuşabilen birini istiyorum. Fransızca bilen birine ihtiyacım var. ماري تمهلي هذا خطر جداً. Bekle Mary, o çok tehlikeli! Mary, yavaşla. Bu çok tehlikeli. توم لا يحب مشاهدة البيسبول Tom beyzbol seyretmekten hoşlanmaz. Tom beyzbol izlemeyi sevmez. نشالله هالسنة بتكون حلوة عليك İnşallah harika bir yıl geçirirsin. Sana iyi davranması için Allah'a dua et. أحبك و أريد أن أتزوجك. Sana aşığım ve seninle evlenmek istiyorum. Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum. أين تركت حذاءك؟ Ayakkabılarını nerede bıraktın? Ayakkabılarını nerede bıraktın? توم قاس Tom katı. Tom acımasızdır. عرض كلاود بيرون في مقالته "الإسبرانتو: لغة أوروبية أم آسيوية" التشابهات بين الإسبرانتو والصينية، مميتًا بذلك فكرة كون الإسبرانتو أوروبيةً خالصةً. "Esperanto: Avrupa veya Asya dili" denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu. Claude Perron makalesinde "Esprinto" ile "Aspanto" arasındaki benzerlikleri gösterdi ve bu da aspirinto'nun tamamen Avrupa'ya özgü olduğu fikrini yok etti. أمي تكبر أبي عمراً. Annem babamdan daha yaşlı. Annem ve babam yaşlanıyorlar. لا توجد تلميذة من الفتياة Kızlardan hiçbiri öğrenci değil. Kız öğrenci yok. بحثوا عنه في كل مكان، لكنهم لم يجدوه. Onu her yerde aradım ama bulamadım. Her yerde onu aradılar ama bulamadılar. لأن الكلاب أكثر وفاء من القطط. Çünkü köpekler kedilerden daha sadıktır. Çünkü köpekler kedilerden daha sadıktır. لا تتكلم في غرفة المطالعة. Okuma odasında konuşma. Okuma odasında konuşma. يجب أن تساعدها و بسرعة! Ona yardım etmelisin, ve çabucak! Ona hemen yardım etmelisin! قال لي والدي، لا تقرأ الكتب في السرير. Babam bana yatakta kitap okumamamı söyledi. Babam bana yatakta kitap okumamamı söyledi. لماذا أبي في المطبخ؟ Babam neden mutfakta? Babam neden mutfakta? هل هناك ما يحدث؟ Bir şey oluyor mu? Bir şey mi oldu? إني أصلي Dua ediyorum. Dua ediyorum. أنت عرضة للنسيان. Unutkanlığa yatkınsın. Unutulabilirsin. كل ما كان يحتاجه توم حقاً هو عناق. Tom'un hakikaten ihtiyacı olduğu tek şey, kucaklaşmaktı. Tom'un gerçekten ihtiyacı olan tek şey bir sarılmaydı. الصحة على مايرام Sağlığı iyiye gidiyor. Sağlık durumu iyi. هل رخصتك معك؟ Ehliyetin yanında mı? Ehliyetin yanında mı? أيمكنني أن أكلم الطبيب؟ Ben doktorla konuşabilir miyim? Doktoru arayabilir miyim? هي تتحدث القليل من العربية. O biraz Arapça konuşur. Biraz Arapça konuşuyor. إلى ماذا تنظر؟ Neye bakıyorsun? Neye bakıyorsun? اعذرني على التأخير. Geç kaldığım için özür dilerim. Geç kaldığım için özür dilerim. من أتى لرؤيتنا في برمنجهام؟ Bizi Birmingham'da kim görmeye geldi? Birmingham'da bizi görmeye kim geldi? ماذا تقرأ؟ Ne okuyorsun? Ne okuyorsun? كان هنالك ثلاثة رجال. Üç adam vardı. Üç adam vardı. كنت في الخارج. Dışarıdaydım. Dışarıdaydım. هل انت متزوج؟ Evli misin? Evli misin? لا تستطيع العيش بدون ماء. Susuz yaşayamazsın. Su olmadan yaşayamazsın. سأنتقم منك ولو كلفني ذلك ما تبقى من عمري. Ömrümün geri kalanını alsa bile senden intikamımı alacağım. Hayatımın geri kalanına mal olsa bile senden intikamımı alacağım. كيف علمت أن أخاك يعيش هناك Kardeşinin orada yaşadığını nasıl öğrendin? Kardeşinin orada yaşadığını nereden biliyorsun? أريد أن أصير مغنّيًا. Şarkıcı olmak istiyorum. Şarkıcı olmak istiyorum. اليوم هو اول يوم من ايام المدرسة Bugün onun okulunun ilk günü. Bugün okulun ilk günü. أيّاً كان فلا تقل اسمي. Ne olursa olsun adımı söyleme. Her neyse, adımı söyleme. أنا عبقري مستقر جدا. Ben çok dengeli bir dâhiyim. Ben çok istikrarlı bir dahiyim. لا أرى مشكلةً بذلك. Bununla ilgili bir sorun görmüyorum. Bunda bir sorun göremiyorum. يبدو غامضا حول ما أراد فعله. O, yapmak istediği şey hakkında kararsız görünüyordu. Ne yapmak istediği konusunda çok gizemli görünüyor. لقد حدث هذا منذ زمن طويل. O uzun zaman önce oldu. Bu çok uzun zaman önceydi. ما الفرق بين الكمان والبيانو؟ البيانو يحترق مدة أطول. Keman ve piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar. Kemanla piyano arasındaki fark nedir? Piyano daha uzun süre yanar. سيمكننا هذا من كسب بعض الوقت. Bu bize biraz zaman kazandırmalı. Bu bize biraz zaman kazandırır. حلق الطائر بعيداً حتى غاب عن الأنظار. Kuşlar uçarak uzaklaştılar ve gözden kayboldular. Kuş gözden kaybolana kadar uçtu gitti. كم من فئة قليلة غلبت فئة كثيرة بإذن الله والله مع الصابرين. Sayıca az nice topluluk, Allah'ın izniyle kendinden kalabalık toplulukları yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. Tanrı'nın izniyle, az sayıda grup, sabırlılarla birlikte birçok kategoriyi yendi. لم يعطني توم أية نقود. Tom bana hiç para vermedi. Tom bana hiç para vermedi. أريد أن أبدله Onu değiştirmek istiyorum. Onu değiştirmek istiyorum. هل كسرت هذه Bunu sen mi kırdın? Bunu sen mi kırdın? كنت في المكتبة. Kütüphanedeydim. Kütüphanedeydim. أنت بيضاء كالورق. Bir çarşaf kadar beyazsın. Kağıt kadar beyazsın. نحن على وشك الهبوط Biz inmek üzereyiz. İnmek üzereyiz. اليوم هو الأحد. Bugün pazar. Bugün pazar. بالتوفيق. Başarılar! İyi şanslar. التقينا في الثانية بعد الظهر. Öğleden sonra 2 de görüştük. Öğleden sonra 2'de tanıştık. يقال انها طباخة ماهرة. O çok iyi bir aşçıymış. İyi bir aşçı olduğu söyleniyor. شربت شايً. Ben çay içtim. Çay içtim. حقيقة من الضروري أن أراك. هذا مهم. Gerçekten seni görmem gerekiyor. Bu önemli. Seni görmem gerçekten çok önemli. أنا مترجم Ben bir tercümanım. Ben bir çevirmenim. نجحت الحملة وفاز هو في الإنتخابات. Kampanya başarılıydı ve o seçimi kazandı. Kampanya başarılı oldu. Seçimi o kazandı. دونالد ترامب كذاب مرضي. Donald Trump patolojik bir yalancıdır. Donald Trump hasta bir yalancı. أنتَ تكره_ أنتِ تكرهين أفلام الرعب، أليس كذلك؟ Sen korku filmlerini sevmiyorsun, değil mi? - Korku filmlerinden nefret ediyorsun, değil mi? لا إله إلا الله محمد رسول الله. Allah'tan başka bir ilâh yoktur ve Muhammed, Allah'ın elçisidir. Allah'tan başka tanrı yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir. أريد أن أغير وظيفتي İş değiştirmek istiyorum. İşimi değiştirmek istiyorum. لو كان لي جناحان، لطرت لإنقاذها. Uçmak için kanatlarım olsaydı, onu kurtarmaya giderdim. Kanatlarım olsaydı, onu kurtarmak için uçardım. لوحة مفاتيحكم تحتاج للتغيير. Klavyenizin değiştirilmesi gerekir. Klavyenizin değişmesi gerek. كم من الوقت ستُمضي في فنلندا؟ Finlandiya'da ne kadar zaman geçireceksin? Finlandiya’da ne kadar kalacaksın? لم يقل توم شيئا ذا أهمية. Tom önemli bir şey söylemedi. Tom önemli bir şey söylemedi. قد أكون أفضل صديق لك . وقد أكون أسوء عدو لك Ben senin en iyi arkadaşın ya da en kötü düşmanın olabilirim. En iyi arkadaşın olabilirim. En kötü düşmanın olabilirim. سانتظرك. Seni bekledim. Seni bekleyeceğim. لا يوجد تعقّل زائد عن الحاجة. Sağduyu asla çok fazla değildir. Gerektiğinden daha mantıklı bir şey yok. يبدو لي أن القطار تأخر. Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı. Tren rötar yapmış gibi görünüyor. قد أكون صديقك الوحيد. Tek arkadaşın olabilirim. Tek arkadaşın ben olabilirim. أنا متعب. Ben yorgunum. Yorgunum. تركته لتكون مع رجل آخر. Kadın onu başka bir erkek uğruna terk etti. Başka bir adamla birlikte olmak için onu terk ettim. لن يستطيع توم مساعدتكم في فعل هذا الشيء اليوم. Tom bugün bunu yapmanıza yardım edemeyecek. Tom bugün size yardım edemez. لا تسأله بلا جدوى . هو لن يجيب Ona boş yere sorma, cevap vermeyecek. Ona boşuna sorma. Cevap vermeyecek. هل تشربون؟ İçiyor musun? İçiyor musunuz? هذا تخريب. Bu sabotajdır. Bu bir sabotaj. ألقيت نظرة داخل الغرفة و لم أرى أحدا. Odanın içine göz attım, kimseyi göremedim. Odaya baktım ve kimseyi görmedim. اتفقت معه على هذه النقطة Ben o konuda onunla anlaştım. Bu konuda ona katılıyorum. ما رأيك بشأن سلوكه ؟ Onun tavrı hakkında ne düşünüyorsun? Davranışları hakkında ne düşünüyorsun? أراد توم التوضيح ولكن ماري لم تدعه. Tom açıklamak istedi fakat Mary ona izin vermedi. Tom açıklamak istedi ama Mary izin vermedi. ليلة سعيدة. İyi geceler. İyi geceler. انا اتعلم العربي Arapça öğreniyorum. Arapça öğreniyorum. لا تضع الكتب على الطاولة. Kitapları masanın üstüne koyma. Kitapları masaya koyma. عملي ليس سهلا كعملك Benim işim seninki kadar kolay değil. Benim işim seninki kadar kolay değil. كان ضجيج السيارات شديدا لدرجة أن الشرطة لم يسمعوا أنفسهم. Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı. Arabalar o kadar gürültülüydü ki, polisler kendilerini duymadılar. سوفَ أسمح لكِ ان تذهبي. Gitmene izin vereceğim. Gitmene izin vereceğim. تعال الى هنا من فضلك. Lütfen buraya gel. Buraya gel, lütfen. أنا أبحث عن توم. Tom'u arıyorum. Tom'u arıyorum. لم يتخذ توم قراره بعد. Tom henüz karar vermedi. Tom henüz kararını vermedi. هي بنتٌ. O bir kız. O bir kız. إنه ولد في قرية صغيرة في جنوب تركيا. Türkiye'nin güneyinde küçük bir köyde doğdu. Türkiye'nin güneyinde küçük bir köyde doğmuş. وجدت حلا! Bir çözüm buldum! Bir çözüm buldum! لم أولد هنا لكن امضيت معظم طفولتي هنا Burada doğmadım fakat çocukluğumun çoğunu burada geçirdim. Burada doğmadım ama çocukluğumun çoğunu burada geçirdim. القانون والسياسة هما شيئان مختلفان. Hukuk ve siyaset birbiriyle çelişir. Kanun ve politika farklı şeylerdir. أحب المفاجئات. Sürprizleri severim. Sürprizlere bayılırım. سأجرّب. Deneyeceğim. Deneyeceğim. الرياضات الشتوية محبوبة جداً في بلدنا. Kış sporları ülkemizde çok revaçtadır. Kış sporları ülkemizde çok popülerdir. يجب أن أفرش أسناني Dişlerimi temizlemek zorundayım. Dişlerimi fırçalamam lazım. لي جرس وليس لي باب " الهاتف " . "Zilim var, kapım yok." "Telefon." Benim zilim var, benim değil. مرض السرطان هو عدو البشريه الأكبر Kanser hastalığı insanlığın en büyük düşmanıdır. Kanser insanlığın en büyük düşmanıdır. عليك أن تأخذ ما تريد. İstediğini almalısın. İstediğini almak zorundasın. الإنسان لديه القدرة على الكلام. İnsan konuşma yetisine sahiptir. İnsan konuşma yeteneğine sahiptir. صدقا لا أدري لماذا حدث هذا. Onun neden olduğunu gerçekten bilmiyorum. Dürüst olmak gerekirse, bunun neden olduğunu bilmiyorum. هذا غير أخلاقي. Bu ahlak dışı. Bu hiç etik değil. كيفَ سنسدد ديوننا الآن؟ Borcumuzu nasıl ödeyeceğiz şimdi? Şimdi borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz? بعض الأفاعي خطرة. Bazı yılanlar tehlikelidir. Bazı yılanlar tehlikelidir. لوحات المفاتيح هذه لا تعمل. Bu klavyeler çalışmıyor. Bu klavyeler çalışmıyor. بدء توم تعلم الفرنسية السنة الماضية. Tom, Fransızca öğrenmeye geçen yıl başladı Tom geçen sene Fransızca öğrenmeye başladı. أخذت موعداً مع الطبيب عند الرابعة. Saat dörde doktordan randevu aldım. Saat 4'te doktorla randevum vardı. كم ضحية كانت هناك Orada kaç tane kurban vardı? Kaç kurban vardı? لن اتحرك. Hareket etmeyeceğim. Bir yere gitmiyorum. طوم عايش بمنطقة هادية Tom sessiz bir mahallede yaşıyor. Tom, sakin bir yerde yaşıyor. كثيراً ما تشرب أختي الكبرى الشاي بالحليب. Ablam sık sık sütlü çay içer. Ablam sık sık sütlü çay içer. كل الأعضاء كانوا متواجدين. Bütün üyeler hazır bulundu. Tüm üyeler oradaydı. هل لك أن تجلس؟ Oturabilir misin? Oturur musun? تعاونكم مقدر İşbirliğiniz takdir edilmektedir. İşbirliğiniz takdire şayan. قال توم أن ماري ليست ثَمِلةً. Tom, Mary'nin sarhoş olmadığını söyledi. Tom, Mary'nin sarhoş olmadığını söyledi. القط ينام على الطاولة. Kedi masanın üzerinde uyuyor. Kedi masada uyuyor. إشترىته عشر دولار Onu on dolara aldım. 10 dolar aldım. أود أن أذهب إلى الحفل. Törene gitmek istiyorum. Partiye gitmek istiyorum. هل يمكنكم تخيل كيف ستكون الحياة بدون تلفزيون؟ Televizyonsuz hayatın nasıl olabileceğini hayal edebiliyor musunuz? Televizyonsuz hayatın nasıl olacağını hayal edebiliyor musunuz? أن جد ممتن لمساعدتك Yardımınız için size çok minnettarım. Yardımın için çok minnettarım. اريد لقاء والدك Ben babanı görmek istiyorum. Babanla tanışmak istiyorum. سأل ديما وفي صوته لمحة من غضب: "نوبز؟ هذه ليست لعبةً يا صائب! هذه هي الحياة الحقيقية!" Dima kızgın bir sesle sordu: "Nubz? Bu bir oyun değil Saib! Bu hayatın kendisi! Dima "Nobbs, bu bir oyun değil, gerçek hayat!" diye bağırdı. لماذا تقولين إنه فعل؟ Niye onun bir fiil olduğunu söylüyorsun? Neden öyle olduğunu söyledin? أيمكنني استعارة مضربك للتنس اليوم؟ Bugün senin tenis raketini ödünç alabilir miyim? Bugün tenis raketini ödünç alabilir miyim? أحب الأفلام. Filmleri severim. Filmleri severim. هذا الشخص فنان. Bu adam bir sanatçı! Bu adam bir sanatçı. سأل الصائب: "النوم في القمامة، هاه؟ لا بد أن تلك كانت تجربة كريهة الرائحة". Al-Saib sordu: Çöplükte uyumak ha? Kötü kokulu bir tecrübe olmalı. Doğru olanı sordu: "Çöpte uyumak, ha?" Bu iğrenç bir deneyim olmalı. قطع المسافة من كيوشو ليرى الموناليزا. O, Kyushu'dan tüm yolu Mona Lisa'yı görmek için geldi. Mona Lisa'yı görmek için Kyushu'dan buraya kadar gelmiş. وفاته خسارة كبيرة لشركتنا . Onun ölümü, firmamız için büyük bir kayıptır. Onun ölümü şirketimiz için büyük bir kayıp. سيأخذ دقيقة من وقتك فقط. Bu yalnızca bir dakika alır. Sadece bir dakikanızı alacak. اما كل شيء او لا شيء Ya hep ya hiç. Ya her şey ya da hiçbir şey. أريدك ان تجدها. Onu bulmanı istiyorum. Onu bulmanı istiyorum. فنجانا قهوة بالحليب من فضلك. İki sütlü kahve, lütfen. İki kahve, lütfen. لهذا السبب جئت الى هنا. İşte bu yüzden buraya geldim. Bu yüzden buraya geldim. طلب مني أن أرقص. Bana dans teklif etti. Bana dans etmemi söyledi. لم أفعل ذلك الشيء من أجله. Ben onu, onun için yapmadım. Bunu onun için yapmadım. البارحة كان يوم الخميس. Dün perşembeydi. Dün perşembeydi. يمكننا أن نوصله الليلة. Onu bu gece teslim edebiliriz. Onu bu gece bırakabiliriz. هناك أناس في المتنزه. Parkta insanlar var. Parkta insanlar var. قال توم أنه كان حقا مُتأثرا. Tom gerçekten etkilendiğini söyledi. Tom gerçekten etkilendiğini söyledi. كيفما حسبتها، سنصل قبلهم. Büyük olasılıkla, onlardan önce varacağız. Tahmin ettiğim gibi, onlardan önce varacağız. لست نادم على ما فعلت Yaptığıma pişman değilim. Yaptığım şeyden pişman değilim. الْحَمْدُ لله ! Allah'a hamd olsun Tanrı’ya şükürler olsun! خذني إلى البيت. Beni eve götür. Beni eve götür. لا يبدو المكيف أنه يعمل. Klima çalışıyor gibi görünmüyor. Klima çalışmıyor gibi. ساعدني في تنظيف البيت من فضلك. Evi temizlemem için lütfen bana yardım et. Evi temizlememe yardım et lütfen. نحن في مكتبةٍ. Bir kütüphanedeyiz. Kütüphanedeyiz. جون وماري عطول بيمشوا وهنن ماسكين ايدين بعض John ve Mary, her zaman el ele yürürler. John ve Mary, Pemchau'lular ve birbirlerinin Mackenzie Aidan'ı. أشعر بالانتعاش Yenilenmiş hissediyorum. Kendimi iyi hissediyorum. كسرت رجلي في حادث مرور. Bir trafik kazasında ayağım kırıldı. Bir trafik kazasında bacağımı kırdım. اليوم هو اول يوم في المدرسة Bugün okulda ilk günü. Bugün okulun ilk günü. لا يمكنني أن أتحدث الفرنسية على الإطلاق. Hiçbir şekilde Farsça konuşamıyorum. Hiç Fransızca bilmiyorum. انا اقف بين شوق اثنين واجعلهم يتكلمون فمن اكون ؟ . "الهاتف " "Ben iki hasretlinin arasında dururum. Onları konuştururum." "Telefon." Onları konuşturmak için sabırsızlanıyorum. Ben kimim? Telefon. هل لديك شيء لتريني إياه؟ Bana gösterecek bir şeyin var mı? Bana göstermek istediğin bir şey var mı? على الرغم من ثرائها إلا أنها لا تبدو سعيدة . Sağlıklı olmasına rağmen mutlu görünmüyor. Zengin olmasına rağmen pek mutlu görünmüyor. أشعر دائما بالتعب. Sürekli üzerimde bir yorgunluk hissediyorum. Kendimi hep yorgun hissediyorum. هل أعادوا لك وظيفتك؟ Onlar sana işini geri verdi mi? İşini geri mi verdiler? لا. Hayır. Hayır. لا تحاول أن تتلاعب بي. Beni manipüle etmeyi deneme. Beni kandırmaya çalışma. بعد الغذاء لدينا درسان. Öğle yemeğinden sonra iki dersimiz daha var. Yemekten sonra iki dersimiz var. يعتقد بوش بأنه مرسل من الله ليقيم العدالة على وجه الأرض. Bush yeryüzünde adaleti tesis etmek Allah tarafından gönderildiğini düşünüyor. Bush, Tanrı tarafından dünyaya adalet getirmek için gönderildiğini düşünüyor. كوكب الأرض كوكبٌ جميل. Dünya'mız güzel bir gezegendir. Dünya güzel bir gezegen. يمكن أن يحدث هذا لأي شخص. Bu herkese olabilirdi. Herkesin başına gelebilir. من الذي في القطار؟ Trendeki kim? Trende kim var? سآتيك بتوم. Tom'u sana getireceğim. Sana Tom'u getireceğim. كنت أسير حول المدرسة. Okulun etrafında yürüyordum. Okulun etrafında yürüyordum. استمر خطابه لثلاثة ساعات. Onun konuşması üç saat sürdü. Konuşması üç saat sürdü. ليس هناك ß في لوحة المفاتيح السويسرية. İsviçre klavyesinin ß'si yoktur. İsviçre klavyesinde hiçbir şey yok. من فضلك أعطني قلماً و بضعة أوراق. Bana bir kalem ve birkaç kâğıt verir misiniz lütfen? Lütfen bana bir kalem ve birkaç kağıt verin. ذهبت إلى الأوبرا أمس. Dün operaya gittim. Dün operaya gittim. أنا قاس Ben katıyım. Ben acımasızım. يجب أن أبدل (ملابسي) Değiştirmek zorundayım. Üstümü değiştirmeliyim. مقدرة الطفل الموسيقية هل هي شيء وراثي ؟ Bir çocuğun müzik yeteneği irsi midir? Bebeğin müzik yeteneği genetik bir şey mi? إنه آخر شخصٍ أود رؤيته. O, görmek istediğim son adamdır. Görmek istediğim son kişi o. الشتي، اكتر فصل بحبه Kış benim gözde mevsimimdir. Şapşal. En çok sevdiği bölüm. توم إنتهى الثاني. Tom ikinci geldi. Tom'un ikinci işi bitti. قمت باختيار قبعة جديدة من المحل Mağazada yeni bir şapka seçtim. Mağazadan yeni bir şapka aldım. كان يأتي إلى هنا كي يتلقّ العلاج. Tedavi olmak için buraya geliyordu. Buraya tedavi olmak için gelirdi. محمد صلى الله عليه وسلم ولد في مكة Muhammed (s.a.v.) Mekke'de doğdu. Muhammed Mekke'de doğdu. اللغات الهندية والأردية لغة واحدة. Hintçe ve Urduca bir dildir. Hint ve Urdu dilleri tek dildir. أعلم أن وقت الرحيل قد حان و لكنّي أريد البقاء فترة أطول. Gitme zamanı olduğunu biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum. Gitme vaktinin geldiğini biliyorum ama biraz daha kalmak istiyorum. ما قاله عن إنجلترا صحيح. Onun İngiltere hakkında söylediği doğrudur. İngiltere hakkında söyledikleri doğru. إني أكتب مقالا. Bir makale yazıyorum. Bir makale yazıyorum. هل يمكنك أن تدلني على الطريق إلى محطة الباص؟ Bana otobüs durağını tarif eder misiniz? Bana otobüs durağının yolunu gösterebilir misin? الانتظار أشد من النار. Beklemek ateşten beterdir. Ateşten daha sıkı bekle. شاهدني وسأريك الشارع الذي تبحث عنه. Beni izle ve sana aradığın caddeyi göstereceğim. Beni izle, sana aradığın sokağı göstereyim. لست بذاك الكاتب. Ben çok iyi bir yazar değilim. O kadar da iyi bir yazar değilim. لم أكن أريد الذهاب Gitmek istemedim. Gitmek istemedim. أظن انه يجب ان يذهب Sanırım gitmem gerekiyor. Bence gitmeli. اشترى لي أبي هذه القبعة. Bu şapkayı bana babam satın aldı. Babam bana bu şapkayı aldı. هو، خرج للمشي قبل فطور الصباح. O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı. Sabah kahvaltıdan önce yürüyüşe çıktı. لا أستطيع فهم نفسية الشباب Gençlerin psikolojisini anlayamıyorum. Gençliğin psikolojisini anlayamıyorum. يجب عليك مساعدتها و فورا. Ona yardım etmelisin, ve çabucak! Ona hemen yardım etmelisin. استدان من رفقائه Arkadaşından ödünç para aldı. Arkadaşlarından borç aldı. انت مخطئ في هذه الحالة Bu durumda yanılıyorsunuz. Bu konuda yanılıyorsun. لديك خياران. ساو باولو أو ريو ديجينيرو İki seçeneğin var. Sao Paulo ve Rio de Janeiro. İki seçeneğin var Sao Paulo ya da Rio Degenero. إنه يرمي الأوراق في الهواء O kağıtları havaya atıyor. Yaprakları havaya fırlatıyor. أفرغ جيبك Ceplerini boşalt. Cebini boşalt. لم تأتِ بعد. O henüz gelmedi. Daha gelmedi. ماذا تزرع؟ Ne ekiyorsun? Ne yetiştiriyorsun? قال توم أنه كان حقا مضطربًا. Tom gerçekten tedirgin olduğunu söyledi. Tom onun gerçekten sorunlu olduğunu söyledi. لقد سئمت من أعذارك يا "توم" Bahanelerinden bıktım, Tom. Bahanelerinden bıktım, Tom. وقف و إصبعه في فمه. O parmağı ağzında durdu. Parmağını ağzına sokarak durdu. قاتلوا من أجل وطنهم . Vatanları için savaştılar. Ülkeleri için savaştılar. الفنان موهوب. Sanatçı yetenekli. Sanatçı yeteneklidir. أنا العب مع أصحابي. Arkadaşlarımla oynuyorum. Arkadaşlarımla oynuyorum. إنها تأمل أن تصبح مصممة أزياء. Moda tasarımcısı olmayı umuyor. Moda tasarımcısı olmayı umuyor. اشترى توم هاتفا جوالا. Tom bir cep telefonu aldı. Tom bir cep telefonu aldı. احب البنات Kızları severim. Kızları severim. رجاء إعمل ما أقوله. Lütfen söylediğim gibi yap. Lütfen dediğimi yap. أسقط توم الحاوية من الرافعة دون قصد. Tom konteyneri kazara vincinden düşürdü. Tom kazara vantilatörü düşürdü. توم رجل بالغ اللطف والكرم. Tom çok nazik ve cömert bir adam. Tom çok nazik ve cömert bir adam. بُني هذا الجسر منذ عامين. Bu köprü iki yıl önce yapıldı. Bu köprü iki yıl önce inşa edildi. تبدو بمظهر جميل İyi görünüyorsun. Çok güzel görünüyorsun. نجحوا في حل المشكلة. Sorunu çözmeyi başardılar. Sorunu çözdüler. تم التعرف على الطفل الضائع من خلال ملابسه. Kayıp çocuk giysilerinden tespit edildi. Kayıp çocuk kıyafetleriyle teşhis edildi. الجزائريون والأتراك إخوة. Cezayirliler ve Türkler kardeştir. Cezayirliler ve Türkler kardeştir. منحته الجامعة دكتورة فخرية Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi. Ona üniversiteyi verdim. Onurlu bir doktor. أنا جائع. Ben açım. Acıktım. سئمت من سماع حكايات مدح نفسك. Senin övüngen masallarını dinlemekten bıktım. Kendini övme hikayelerinden bıktım. أُرِيدُ أَن تَذهَبَ مَعي. Benimle birlikte gitmeni istiyorum. Benimle gelmeni istiyorum. فقط انتظرني هناك Sadece beni orada bekle. Beni orada bekle. قبلوها بالمشفى Onlar onu hastaneye kabul ettiler. Onu hastaneye kabul ettiler. تسلم إيدك. Ellerine sağlık. Elinizi teslim edin. عندي عائلة. Benim bir ailem var. Bir ailem var. يقرأ الصبي كتابه. Oğlan, kitabını okuyor. Çocuk kitabını okuyor. كنت أسكن في قطر. Katar'da yaşıyordum. Katar'da yaşıyordum. كم ولداً موجود في هذا الصف؟ Bu sınıfta kaç çocuk var? Bu sınıfta kaç çocuk var? خذ الكرسي الآخر. Başka bir sandalye al. Diğer sandalyeyi al. هل يهم ما أعتقد Ne düşündüğümün önemi var mı? Ne düşündüğümün bir önemi var mı? أنا أعرف أن أتزلج. Ben nasıl kayacağımı biliyorum. Kayak yapmayı biliyorum. البعض يحبون القطط، والبعض الآخر يفضل الكلاب. Bazı insanlar kedileri sever ve diğerleri köpekleri tercih eder. Bazıları kedileri sever, bazıları köpekleri. لا يطيق صبرا ليراك. Seni görmek için sabırsızlanıyor Seni görmek için sabırsızlanıyor. إذا كان الكلام من فضة فالسكوت من ذهب. Söz gümüşse, sükut altındır. Eğer gümüşten konuşuyorsan, sessizlik altındır. أنا لا أعرف مفتاح النجاح، لكن مفتاح الفشل هو محاولة ارضاء الجميع . Ben başarının anahtarını bilmiyorum ancak başarısızlığın anahtarı herkesi hoşnut etmeye çabalamaktır. Başarının anahtarı nedir bilmiyorum ama başarısızlığın anahtarı herkesi memnun etmeye çalışmaktır. هو يعرف ذلك مسبقا. O bunu zaten biliyor. Bunu zaten biliyor. تلقى الكثير من المديح. O, birçok övgü aldı. Çok fazla övgü aldı. تريد أن تلِد في المنزل. Evde doğum yapmak istiyor. Evde doğmak istiyor. هو في الصف العاشر. O, onuncu sınıfta okuyor. 10. sınıfta. قبرها هناك. Onun mezarı orada. Mezarı orada. هل يعاملون بالعدل Onlara adil davranılıyor mu? Adil muamele görüyorlar mı? أراد توم تعلُّم بعض الأغاني الفرنسية. Tom bazı Fransızca şarkıları öğrenmek istedi. Tom Fransız şarkıları öğrenmek istedi. ما زلت مشغولًا. Hâlâ meşgulüm. Hâlâ meşgulüm. لنجرب هذه الخطة. Bu planı deneyelim. Şu planı deneyelim. ركبنا السفينة Gemiye bindik. Gemiye bindik. كل من توم وماري كانا في الاجتماع. Hem Tom hem de Mary toplantıdaydı. Tom ve Mary'nin ikisi de toplantıdaydı. كانوا كلهم ضعفاء. Onların hepsi zayıftı. Hepsi zayıftı. اذهب أنت أولاً. Siz önce gidin. Önce sen git. مايك، هل هذا هو كتابك؟ Bu senin kitabın mı, Mike? Mike, bu senin kitabın mı? هذا الجبل ليس عاليا جدا Bu dağ çok yüksek değil. Bu dağ o kadar yüksek değil. علينا أن نجد طريقا آخر. Başka yol bulmak zorundayız. Başka bir yol bulmalıyız. أين عربات الأمتعة؟ Bagaj arabaları nerede? Bagaj vagonları nerede? هل يمكنك أن تفهم هذه اللغة؟ Bu dili anlayabilir misin? Bu dili anlayabiliyor musun? يريد توم أن يراك قبل أن تغادر. Tom, sen ayrılmadan önce seni görmek istiyor. Tom gitmeden önce seni görmek istiyor. شكرا على صدقك. Dürüstlüğünüz için teşekkürler. Dürüstlüğün için teşekkürler. أحب اللّغة العربية. Arapça'yı seviyorum. Arapçayı severim. الفتاة التي ترتدي فستانا أبيضا هي أختي. Beyaz elbise giymiş kız, benim kız kardeşimdir. Beyaz elbiseli kız benim kız kardeşim. حاول الذهاب ببطء أكثر. Daha yavaş gitmeye çalış. Biraz daha yavaş gitmeye çalış. أنا أحب اللغة اليابانية كثيراً. Japonca’yı çok seviyorum. Japoncayı çok severim. نجا توم. Tom hayatta kaldı. Tom kurtuldu. نحن في الطريق. Yoldayız. Yoldayız. كوكب الأرض جميل. Yeryüzü güzeldir. Dünya güzel bir yer. كيف رحت لهونيك؟ Oraya nasıl gittin? Honeyk'e nasıl gittin? لم يكن هذا ما أردت سماعه. Duymak istediğim bu değildi. Duymak istediğim bu değildi. عادة، ليس عندي وقت كاف لتناول وجبة غداء كبيرة Genellikle büyük bir öğle yemeği yemek için zamanım yok. Normalde büyük bir öğle yemeği için yeterli zamanım olmaz. يجب أن تنظف غرفتك Odanı temizlemek zorundasın. Odanı temizlemelisin. هل وجدت ما كنت تبحث عنه؟ Aradığın şeyleri buldun mu? Aradığın şeyi buldun mu? أصبحت صديق توم. Tom ile arkadaş oldum. Tom'un arkadaşı oldum. هم لا يفعلون هذا. Onlar bunu yapmazlar. Bunu yapmazlar. اريد التحدث معها على انفراد. Onunla yalnız konuşmak istiyorum. Onunla yalnız konuşmak istiyorum. أنا لست جائعا على الإطلاق. Ben hiç aç değilim. Hiç aç değilim. أين أخي؟ Erkek kardeşim nerede? Kardeşim nerede? لا تُبالِغ. Abartma. Abartma. هل لديه حبيبة؟ Kız arkadaşın var mı? Kız arkadaşı var mı? أعطني نصف كيلو من التفاح. Bana yarım kilo elma verin. Bana yarım kilo elma ver. لماذا أنت مذنِب؟ Sen neden suçlusun? Neden suçlusun? لماذا تبكين, يا حبيبتي؟ Aşkım! Neden ağlıyorsun? Neden ağlıyorsun tatlım? لن تتأخر، أليس كذلك؟ Geç kalmayacaksın, değil mi? Geç kalmayacaksın, değil mi? هذا العنكبوت سامٌّ لأقصى درجة. Bu örümcek son derece zehirlidir. Bu örümcek son derece zehirli. يبلغ عدد سكان البلد حوالي خمسين مليون نسمة. Ülke nüfusu yaklaşık elli milyona ulaştı. Ülkenin nüfusu yaklaşık 50 milyondur. خذ وقتك ، لست في عجلة من أمري. Acele etmeyin. Acele yok. Acele etme. Acelem yok. أستاذنا بالحقيقة مغفل Öğretmenimiz gerçek bir idiot. Öğretmenimiz tam bir aptal. على واحد منكما أن يذهب إلى هناك. İkinizden biri oraya gitmek zorunda olacak. İkinizden biri oraya gitmeli. هي تتكلم القليل من العربية. O biraz Arapça konuşur. Biraz Arapça konuşuyor. أودُ أن أدعوكي إلى الحفلة. Sizi partiye davet etmek istiyorum. Seni partiye davet etmek istiyorum. كلما سمعت هذه الاغنية أتذكر طفولتي Bu şarkıyı her duyduğumda, çocukluğumu düşünürüm. Bu şarkıyı ne zaman duysam, çocukluğumu hatırlıyorum. هل صنعت هذا بنفسك؟ Bunu tek başına mı yaptın? Bunu kendin mi yaptın? أودّ العودة إلى بوسطن. Ben Boston'a geri gitmek isterim. Boston'a dönmek istiyorum. إنه يشرب كأساً من الماء كل صباح. O her sabah bir bardak su içer. Her sabah bir bardak su içiyor. هل تعرف ماذا يعني عندما يهدي الرجل المرأة خاتماً؟ Bir erkek bir kadına bir yüzük verirse bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Bir erkek bir kadına bir yüzük verdiğinde ne demektir biliyor musun? ركض بسرعة أي ولد في الفريق. O, takımdaki herhangi bir çocuk kadar hızlı koştu. Takımdaki herhangi bir çocuk kadar hızlı koşuyordu. أريد أن أذهب إلى أمريكا في يوم من الأيام. Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum. Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum. هل تستطيع أن تكتشف الدوحة في الخريطة؟ Doha'yı haritada bulabilir misin? Haritada Doha'yı bulabilir misin? من فضلك تكلم ببطئٍ أكثر. Lütfen daha yavaş konuşun. Lütfen biraz daha yavaş konuş. أصبح رئيسا للشركة في سن الثلاثين. Otuz yaşında şirkete müdür oldu. 30'unda şirketin başkanı oldu. للصراحة هذه ليست بالادق صحيحة Aslında bu oldukça doğru değil. Dürüst olmak gerekirse, bu doğru değil. عليّ الذهاب إلى النوم. Uyumam lazım. Uyumam gerek. كان على توم الأخذ بنصيحة ماري. Tom Mary'nin tavsiyesini izlemeliydi. Tom, Mary'nin tavsiyesini dinlemeliydi. هو، يذهب للغابة في منتصف الليل والآن يتصرف وكأنه يخاف من الظلمة. O, gecenin ortasında ormana gider ve şimdi karanlıktan korkuyormuş gibi davranıyor. Gecenin bir yarısı ormana gidiyor ve şimdi karanlıktan korkuyormuş gibi davranıyor. هل كان "توم" دائما بدينًا Tom her zaman şişman mıydı? Tom her zaman şişman mıydı? كانوا وحيدين في المكتبة. Kütüphanede yalnızdılar. Kütüphanede yalnızdılar. ليس هناك قهوة كافية. Yeterince kahve yok. Yeterli kahve yok. فجأة أحسست أني مسن. Aniden yaşlı hissettim. Birden kendimi yaşlı hissettim. لست سريعاً بما يكفي. Yeterince hızlı değilsin. Yeterince hızlı değilsin. أنا لا أعرف احدا من إخوته. Onun erkek kardeşlerinden herhangi birini tanımıyorum. Kardeşlerinden hiçbirini tanımıyorum. لا أتكلم الألمانية. Almanca konuşmuyorum. Almanca bilmiyorum. هو,البارحة حُرِّرَ من الحبس. O, dün gözaltından serbest bırakıldı. O, dün hapisten serbest bırakıldı. دخل شخص غريب من الباب فجأة. Garip bir kişi aniden kapıdan girdi. Kapıdan yabancı biri girdi. أنا أتمشى مع أولادي في الحديقة. Çocuklarımla parkta yürüyorum. Çocuklarımla parkta yürüyorum. رمضان كريم. Hayırlı Ramazanlar. Ramazan cömerttir. لوحة المفاتيح لا تعمل. Klavye çalışmıyor. Klavye çalışmıyor. أظن أن أعياد الميلاد مهمة. Doğum günlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Noel'in önemli olduğunu düşünüyorum. الانتظار أشد من النار. Beklemek ateşten daha yakıcıdır. Ateşten daha sıkı bekle. أريد إضافة بعض الملاحظات Birkaç not eklemek isterim. Birkaç not eklemek istiyorum. هل لديه بطاقة شخصية (هوية شخصية - بطاقة تعريف) Kimliğin var mı? Kimliği var mı? أود أن أساعد Yardım etmek istiyorum. Yardım etmek istiyorum. كتير صعب عليي فيق قبل الستة Benim için altıdan önce kalkmak zor. Altıdan önce FIG benim için çok zor. إيمي فتاة حسنة. Emi iyi bir kız. Amy iyi bir kız. مرحباً بك! Hoş geldiniz! Hoş geldin! لا ينبغي لتوم أن يكون خارجا حتى وقت متأخر. Tom geç saatlere kadar dışarıda kalmamalıydı. Tom geç saate kadar dışarıda olmamalı. لدي الكثير من الواجبات هذا اليوم. Bugün, çok fazla ödevim var. Bugün bir sürü ödevim var. سوفَ أسمح لكَ أن تذهب. Gitmene izin vereceğim. Gitmene izin vereceğim. أشعر بالضياع Kaybolmuş hissediyorum. Kendimi kaybolmuş gibi hissediyorum. عملنا شيئا رائعا. Harika yaptık. Harika bir şey yaptık. توم رجل محظوظ Tom şanslı bir adam. Tom şanslı bir adam. جلس وشرب قهوته. Oturdu ve kahvesini içti. Oturdu ve kahvesini içti. بالكاد بدأنا. Zar zor başladık. Daha başlamadık bile. انظر إلى الصورة. Resme bak. Fotoğrafa bak. الجليد صلب Buz katıdır. Buz serttir. أين رأيته? Onu nerede gördün? Onu nerede gördün? يريد توم الذهاب إلى أستراليا. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. Tom Avustralya'ya gitmek istiyor. ما لا يقتلني يجعلني أقوى. Beni öldürmeyen şey, beni daha güçlü kılar. Beni öldürmeyen şey güçlendirir. ماذا تأكلون في بلادكم Ülkenizde ne yiyorsunuz? Ülkenizde ne yiyorsunuz? لا أعتقد أنها ستفهم. Anlayacağına inanmıyorum. Anlayacağını sanmıyorum. هل سيد العبيد هنا؟ Bay El-Ubeyd burada mı? Kölelerin efendisi burada mı? كان على وشك أن يفقد عينه. Neredeyse bir gözünü kaybediyordu. Neredeyse gözünü kaybediyordu. هذا حي سيء. Bu çok kötü bir mahalle. Burası kötü bir mahalle. قضى ثلاثة شهور في البحر السنة الماضية. O, geçen yıl denizde üç ay harcadı. Geçen sene denizde üç ay geçirdi. وعدتني أن تعود قبل الصيف. Yaz gelmeden döneceğine söz verdin Yaza kadar döneceğine söz vermiştin. لا أحب الآفلين. Batan şeyleri sevmem. Avlynn sevmem. الجميع يحبها. Herkes ondan hoşlanıyor. Herkes onu sever. أنت في القطار الخطأ. Yanlış trendesin. Yanlış trendesin. اننا ذاهبون إلى سينما ، فتعال معنا. Sinemaya gidiyoruz. Gel bizimle. Sinemaya gidiyoruz. Bizimle gel. طوم كل يوم عنده سهرة شرب Tom hemen hemen her gece içmeye gitti. Tom'un her gün bir içki partisi var. تلك مجرد إشاعة Bu sadece bir söylenti. Bu sadece bir söylenti. أنا غاضب! Sinirlendim! Kızgınım! اي يوم من ايام هذا الاسبوع سوف تتحقق ؟ Bu, haftanın hangi günleri gerçekleşiyor? Bu hafta hangi gün gerçekleşecek? عندي عمل آخر الآن. Şimdi başka bir işim var. Şimdi başka bir işim var. بدأت تعتاد على مكتبها الجديد. Yeni ofisine alışmaya başladı. Yeni ofisine alışmaya başladı. إن النساء يغيرن العالم. Dünyayı kadınlar değiştirecek. Kadınlar dünyayı değiştirir. قال توم أنه متعبٌ لكنه سعيد. Tom yorgun ama mutlu olduğunu söyledi. Tom yorgun olduğunu ama mutlu olduğunu söyledi. كل ما يحصل، يحصل لسبب. Olan her şeyin bir sebebi vardır. Olan her şeyin bir sebebi vardır. قطّعت ماري قليلا من البصل. Mary birkaç soğan doğradı. Mary biraz soğan doğradı. هل هذه الحديقة مفتوحة للعوام ؟ Bu park halka açık mıdır? Bu park halka açık mı? كل الخبز وشرب الماء. Ekmek ye ve su iç. Ekmek ve su iç. الأب هناك Baba orada. Babacık orada. سروالك متسخ. Pantolonun kirli. Pantolonun kirlenmiş. كم هي عدد الساعات المستغرقة للذهاب إلى أوكيناوا بالطائرة؟ Okiwana'ya uçakla gitmek kaç saat sürer? Okinawa'ya gitmek ne kadar sürer? دجاج، من فضلك. Tavuk, Lütfen. Tavuk, lütfen. كيف فكرت بهذه الفكرة المجنونة؟ Bu çılgın fikri nasıl buldun? Bu çılgın fikre nasıl kapıldın? هذا أغرب شيء تناولته على الإطلاق. Bu şimdiye kadar yediğin en tuhaf şey. Bu şimdiye kadar yediğim en garip şey. هل أعجبكِ الأكلُ؟ Yemeği beğendin mi? Yemekleri beğendin mi? أنا عداء. Koşucuyum. Ben bir koşucuyum. كان الثلج يتساقط طوال الليل. Bütün gece kar yağıyordu. Bütün gece kar yağdı. خلق الله الأرض في ستة أيام. Allah-u Teala yeryüzünü altı günde yarattı. Tanrı dünyayı altı günde yarattı. أقلت شيئا كان ينبغي علي أن لا أقوله؟ Söylememem gereken bir şey mi söyledim? Söylememem gereken bir şey mi söyledim? يقول توم أنه يُمضي وقتا رائعا. Tom, harika zaman geçirdiğini söylüyor. Tom harika vakit geçirdiğini söylüyor. من يقرا كثـيراً يـعرِف كثــيراً. Çok okuyan çok bilir. Çok okuyan çok şey bilir. إنهم إناس بالغون Onlar yetişkin insanlar. Onlar yetişkin insanlar. هل أمك في البيت الآن؟ Şimdi annen evde mi? Annen şu an evde mi? أعلن مصطفى كمال أتاتورك قيام الجمهورية التركية في سنة 1923 م. Mustafa Kemal Atatürk, 1923'te Türkiye Cumhuriyetini ilan etti. Mustafa Kamal Atatork, Türk Cumhuriyeti'nin 1923'te yükselişini ilan etti. محكم عليه بالإعدام. İdama mahkum oldu. Ölüm cezasına çarptırıldı. اتهم توم ماري بأنها سارقة. Tom, Mary'yi hırsız olmakla suçladı. Tom Marie'yi hırsız olmakla suçladı. نجحت التجربة. Deney başarılıydı. Deney işe yaradı. جمع خيل هو خيول. Atın çoğulu atlardır. At toplama attır. علينا أن نتّبع مثاله. Onun örneğini takip etmeliyiz. Onun örneğini izlemeliyiz. تعبت قليلًا. Biraz yoruldum. Biraz yorgunum. أنت تهزأ بي,أليس كذلك؟ Benimle alay ediyorsun, değil mi? Benimle dalga geçiyorsun, değil mi? يستطيع التكلم بالفرنسية أيضا. Fransızca da konuşuyour. Fransızca da konuşabiliyor. لا أريد مشاهدة ذلك الفيلم O filmi seyretmek istemiyorum. O filmi izlemek istemiyorum. هل تركت إكرامية؟ Bahşiş bıraktın mı? Bahşiş mi bıraktın? أين كان الخطأ؟ Hata neredeydi? Nerede hata yaptım? العيش مع توم أمر ليس بسهل. Tom'la yaşamak kolay değil. Tom'la yaşamak kolay değil. يتم اصلاح سيارتي الآن Arabam tamir ediliyor. Arabam şu anda tamir ediliyor. إنه يعرف أسماء كل زبائنه. O tüm müşterilerinin adlarını bilir. Müşterilerinin isimlerini biliyor. كيف أجدك؟ Seni nasıl bulurum? Seni nasıl bulacağım? المنزل صغير لكنه جميل. Ev küçük ama güzel. Ev küçük ama güzel. توقفت لوحة المفاتيح عن العمل. Klavye çalışmayı durdurdu. Klavye çalışmıyor. وقف "توم" على رجليه وخرج من الغرفة. Tom ayağa kalktı ve odadan çıktı. Tom ayağa kalktı ve odadan çıktı. انت نور عيوني ... وتاج راسي. Gözümün nuru, başımın tacısın. Sen benim gözbebeğimsin ve baş tacımsın. ماذا يريد أن يفعل؟ Ne yapmak istersin? Ne yapmak istiyor? لا أظن أن توم بمزاج العمل حاليا. Tom'un şu an çalışmak istediğini düşünmüyorum. Tom'un şu an işte olduğunu sanmıyorum. لديهم اربعة فصول في الصباح Onların sabahleyin dört dersi var. Sabahları dört mevsimleri var. يعجبني أسلوبك. Üslubun hoşuma gitti. Tarzını sevdim. سنساعده إن طلب منا. Eğer isterse ona yardım edeceğiz. Sorarsa ona yardım ederiz. كان توم بالغ الثراء. Tom çok zengindi. Tom çok zengindi. هذه حبة اجاص Bu bir armut. Bu bir armut. مَوقِفي أقنَعَهُم. Benim tavrım onları ikna etmişti. Benim konumum onları ikna etti. لا أحد يدعوها ليلا. الكل يدعوها "أمي" Kimse ona Leyla demez. Herkes ona "anne" der. Kimse ona gece demez, herkes ona "anne" der. هؤلاء الذين لا يردنا الذهاب، لا ضرورة لهم الذهاب. Gitmek istemeyen insanlar gitmek zorunda değil. Gitmemizi istemeyenlerin gitmelerine gerek yok. هل لك أن تنتظر؟ Bekleyebilir misin? Bekler misin? لم أنت عابس؟ Neden somurtuyorsun? Neden surat asıyorsun? فلندعوا. ألا يحدث شيء لماري Dua edelim; Mary'e bir şey olmasın. Mary'ye bir şey olmaması için dua edelim. ثَلاثٓةٌ أٓشْخاصٍ لَيَزَلونَ مٓفْقُودِينْ. Üç kişi hâlâ kayıp. Üç kişi hala kayıp. هل يوجد دواء للغباء ؟ Aptallık için bir tedavi var mı? Aptalca bir ilaç var mı? أنت قاس Sen katısın. Çok acımasızsın. هذا فقط ما يقلقني. O benim yegane kaygım. Beni endişelendiren de bu. سأجعل هؤلاء ينتظرون خارج الباب . Onları kapının dışında tutacağım. Bu adamları kapının önünde bekleteceğim. لديها ذوق سيء جداً في الألبسة. Onun giyimde çok kötü zevki var. Çok kötü giyim zevki var. مدينتي ملاصقة للمحيط. Bulunduğum şehir okyanus ile dip dibedir. Benim şehrim okyanusa yakın. اعطني فرصة! Bana bir şans ver! Bana bir şans ver! أراد توم أن يلتقي بك في المكتبة. Tom kütüphanede seninle tanışmak istedi. Tom seninle kütüphanede buluşmak istedi. أَسَّسَ اْلشَّرِيفُ النَّاظِمَ فِي اْلبَلْدَةِ. Şerif, kasabada düzen tesis etti. Kasabadaki düzenin temelini attı. المعنى المجازي للوقح هو الذي لا يخجل , عدم الحياء , لا يستحي , عديم الناموس Yüzsüzün mecaz anlamı; utanmaz, sıkılmaz, çekinmez, arsız demektir. Kabalığın metaforu utanmayan, utanmayan, utanmayan, dinsizdir. كنت في الطريق. Yoldaydım. Yoldaydım. قال توني: لا أعلم. Tony dedi ki: bilmiyorum. Tony "Bilmiyorum" dedi. انتهى المؤتمر عند الخامسة. Konferans saat beşte bitti. Konferans saat beşte bitti. افعل. Yap! Yap. يشكو طول الوقت. Her zaman şikâyet eder. Sürekli şikayet ediyor. توم لم يلمس أي شيء. Tom hiçbir şeye dokunmadı. Tom hiçbir şeye dokunmadı. أردت أن أضربه و لكنه هرب مني. Ona vurmak istedim ama benden kaçtı. Ona vurmak istedim ama kaçtı. تعبت من الرقص Dans etmekten usandım. Dans etmekten yoruldum. لا تستطيعون أن تدخلوا جميعكم. Hepiniz giremezsiniz. Hepiniz içeri giremezsiniz. غرس أبي هذه الشجرة في اليوم الذي ولدت فيه. Babam bu ağacı doğduğum günde dikti. Babam bu ağacı doğduğum gün dikmişti. ماذا تأكل في الفطور؟ Kahvaltıda ne yersin? Kahvaltıda ne yiyorsun? متى كانت آخر مرة غيرت فيها كلمة السر خاصتك ؟ En son ne zaman şifreni değiştirdin? Şifreni en son ne zaman değiştirdin? أريد أن أعرف مع من يتوجب علي أن أتكلم. Kiminle konuşmam gerektiğini bilmek istiyorum. Kiminle konuşmam gerektiğini bilmek istiyorum. نتفلكس متوفر الآن في أروبا. Netflix artık Avrupa'da kullanılabilir. Netflix şu anda Aruba'da mevcut. وضع توم الزبدة على خبزه المحمص. Tom tostuna tereyağı sürdü. Tom tostunun üstüne tereyağı koydu. تجيد يومي الحديث بالإنجليزية. Yumi İngilizceyi çok iyi konuşuyor. İngilizce günümün nasıl geçtiğini biliyorsun. توم يفهم ماري. Tom Mary'yi anlıyor. Tom Mary'yi anlıyor. كنت أشرب الحليب Süt içiyordum. Süt içiyordum. و لا تنسَ سقاية المزروعات. Bitkileri sulamayı unutma. Ve ekinleri sulamayı da unutma. كانوا يترقبون اشارة البدء. Başlamak için işaret bekliyorlardı. Başlangıç işaretini bekliyorlardı. و أخيراً أتى. Sonunda geldi. Sonunda geldi. سألني توم عن حقيقة المشكلة. Tom bana sorunun ne olduğunu sordu. Tom bana sorunun ne olduğunu sordu. لديه كلب . Onun bir köpeği var. Bir köpeği var. الله وحده يعلم. Sadece Allah bilir. Sadece Tanrı bilir. أخذ توم شيئا ما من فوق الأرض. Tom, zeminden bir şey aldı. Tom yerden bir şey aldı. لقد أعطيتك معلومات أكثر مما ينبغي. Zaten sana çok fazla bilgi verdim. Sana gereğinden fazla bilgi verdim. أتعلم العربية. Arapça öğreniyorum. Arapça öğreniyorum. ليس لديك أصدقاء بما يكفي,أليس كذلك؟ Yeterli arkadaşın yok, değil mi? Yeterince arkadaşın yok, değil mi? ولكن أنا أفهم ما يقول. Ancak onun dediğini anlıyorum. Ama ne dediğini anlıyorum. إنه في مكتبته. O, kütüphanesindedir. Kütüphanesinde. أحب لعب التنس والغولف. Tenis ve golf oynamaktan hoşlanırım. Tenis ve golf oynamayı severim. لن أفعلها ثانيةً. Onu bir daha yapmayacağım. Bir daha yapmayacağım. رجاءً ترجم هذا الى الفرنسية. Lütfen bunu Fransızca'ya tercüme edin. Lütfen bunu Fransızcaya çevirin. لماذا لم تخبرني عن ماري؟ Bana neden Mary'yi anlatmadın? Neden bana Mary'den bahsetmedin? الحصان حيوان. At bir hayvandır. At bir hayvan. هو يتكلم خمس لغات اجنبية , لكن اذا اراد ان يشتم يتحدث بلغته الام O, beş yabancı dil konuşur ama o küfretmek istediğinde annesinin dilinde konuşur. Beş yabancı dil biliyor ama küfür etmek istiyorsa ana diliyle konuşuyor. هذا حقا حديث جيد O gerçekten iyi konuşur. Bu gerçekten güzel bir konuşma. أترى الفرنسية صعبة؟ Fransızcayı zor buluyor musun? Fransızcanın ne kadar zor olduğunu görüyor musun? انشر الخبر Haberi yay! Haberi yay. لماذا يريد توم التحدث معي؟ Tom neden benim ile konuşmak istiyor? Tom neden benimle konuşmak istiyor? أنا حامل. Ben hamileyim. Hamileyim. توم وماري كلاهما كانا في الاجتماع. Tom ve Mary her ikisi de toplantıdaydı. Tom ve Mary toplantıdaydı. ليس السمك لذيذاً. Balık lezzetli değil. Balıklar pek iyi değil. بالتأكيد لا أريد أن أفعل ما قام بفعله توم قبل قليل. Kesinlikle Tom'un az önce yaptığını yapmak istemem. Tom'un yaptığı şeyi kesinlikle yapmak istemiyorum. أتمنى لك يوماً طيباً. İyi günler. İyi günler. من الواضح أنه على الحقّ Onun haklı olduğu açıktır. Haklı olduğu çok açık. يحب قطي لوحة مفاتيحي. Kedim klavyemden hoşlanır. Kedim klavyemi seviyor. ليس لدينا كهرباء. Elektriğimiz yok. Elektrik yok. أود تغيير حجزي Rezervasyonumu değiştirmek istiyorum. Rezervasyonumu değiştirmek istiyorum. ماري لها فم ليس لها لسان. Mary'nin ağzı var dili yok. Mary'nin dili yok. عانيت لأخرج من الميترو Metrodan inmek için uğraştım. Metrodan çıkmak için çok uğraştım. هناك ما يقارب 2000 طالب في مدرستي الثانوية. Lisemde yaklaşık 2000 tane öğrenci var. Benim lisemde yaklaşık 2000 öğrenci var. يقع هذا الفندق في مكان مناسب فيما يخص النقل العمومي. Bu otel, toplu taşımaya uygun bir yerde bulunuyor. Bu otel toplu taşıma için uygun bir yerdir. لا أريد البقاء وحيدا. Yalnız olmanı istemiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum. يجب أن أنظف المنزل Evi temizlemek zorundayım. Evi temizlemem lazım. إنه ذكي في صنع الأعذار Bahane uydurmada zekidir. Bahaneler bulmakta ustadır. يتوجب علينا إعادة البحث في هذا الحدث المثير للجدل. Bu tartışmalı olayı yeniden incelememiz gerek. Bu tartışmalı olayı tekrar incelemeliyiz. هم إخوتي. Onlar benim erkek kardeşlerim. Onlar benim kardeşlerim. ليس هناك وقت للأسئلة. Sorular için zaman yok. Sorular için zaman yok. كنت مهددا Tehdit edildim. Tehdit edilmiştim. هل فهموا؟ Anladılar mı? Anladılar mı? نتكلم كثيرا هل هذا صحيح Çok konuşuyoruz, değiI mi? Çok fazla konuşuyoruz. Bu doğru mu? لم أولد هنا لكن امضيت معظم طفولتي هنا Burada doğmadım ama bütün çocukluğumu burada geçirdim. Burada doğmadım ama çocukluğumun çoğunu burada geçirdim. قلت عجلوا. Çabuk ol dedim ya! Acele et dedim. أنا أحبُّ أنْ أدرسَ اللغاتَ الأجنبيةَ. Yabancı dillere çalışmayı severim. Yabancı dillere çalışmayı severim. يشعر توم بالمسؤولية عما حدث. Tom olanlar için sorumlu hissediyor. Tom olanlardan kendini sorumlu hissediyor. أردت تحسين نطقي باللغة الانجليزية İngilizce telaffuzumu iyileştirmek isterdim. İngilizcemi geliştirmek istedim. يا له من كتاب شيق! Ne ilginç bir kitap! Ne kadar ilginç bir kitap. هل أنت صينية أم يابانية؟ Çinli misin yoksa Japon musun? Çinli misin yoksa Japon musun? مستحيل ان يتجاوز توم الامتحان Tom'un sınavı geçmesi imkansız. Tom'un sınavı geçmesine imkan yok. أيمكنك التحقق من ضغط الإطار؟ Lastik basıncını kontrol eder misin? Lastik basıncını kontrol edebilir misin? إنها تحب أن تمشي معي. O benimle yürümekten hoşlanır. Benimle yürümeyi seviyor. توم عين ماري للقيام بهذه المهمة Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi. Tom, bu işi yapması için Mary'yi tuttu. هل تعلم أن الرجال الذين يتناولون حبوب منع الحمل بانتظام لا يحمِلُون؟ Düzenli bir şekilde doğum kontrol hapı alan erkeklerin hamile kalmadıklarını biliyor muydun? Doğum kontrol hapı kullanan erkeklerin yük taşımadığını biliyor muydun? سنتعلم الأبجدية في هذا الدرس. Bu derste alfabeyi öğreneceğiz. Alfabeyi bu derste öğreneceğiz. أنا مريض. Hastayım. Hastayım. توقف عن اللهو Aylaklık etmekten vazgeç. Oyun oynamayı bırak. قال توم أن ماري ليست ودودةً. Tom, Mary'nin sempatik olmadığını söyledi. Tom, Mary'nin arkadaş canlısı olmadığını söyledi. الطقس اليوم شديد الحرارة. Bugün hava çok sıcak. Bugün hava çok sıcak. تعرّف فاضل على ليلى في حافلة. Fazıl, Leyla ile otobüste karşılaştı. Fazilet, Leila'yı otobüste tanıdı. فلنحاول! Hadi Deneyelim! Deneyelim! كنت في حفلة. Partideydim. Bir partideydim. أفضل الخروج على تصفح الفيسبوك. Facebook'ta kalmaktansa dışarı gitmeyi tercih ederim. Facebook'tan çıksam iyi olacak. توم رجل لطيف . Tom kibar birisidir. Tom iyi bir adam. أراد توم شراء معطفٍ من الفروِ لماري. Tom, Mary için bir kürk palto almak istedi. Tom, Mary'ye kürklü bir ceket almak istedi. علينا أن نساعد Yardım etmek zorundayız. Yardım etmeliyiz. لا أرتعب من العناكب Örümceklerden korkmuyorum. Örümceklerden korkmam. ألقي القبض عليك لتجاوزك على الممتلكات. İzinsiz girdiğin için tutuklusun. Haneye tecavüzden tutuklusun. كان هناك زوجان من الأحذية فوق الأرض. Yerde iki çift ayakkabı vardı. Yerde bir çift ayakkabı vardı. يوجد امرأة تقرأ في المكتبة Bir kadın kütüphanede kitap okuyor. Kütüphanede bir kadın var. فعلها بالطريقة التي تكلمت بها معه O, onu ona söylediğim şekilde yaptı. Onunla konuştuğum gibi yaptı. توم نادم Tom pişman. Tom pişman. لا تسأله بلا جدوى . هو لن يجيب Boşuna sorma ona. O cevap vermez. Ona boşuna sorma. Cevap vermeyecek. يلعب الحظ دورا هاما في الحياة. Şans, hayatta önemli bir rol oynar. Şans hayatta önemli bir rol oynar. Nous devons trouver un autre chemin. Başka yol bulmak zorundayız. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. kul aghrum acherab elma. Ekmek yiyip su iç. Ah, ah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah kul aghrum acherab elma. Ekmek ye ve su iç. Ah, ah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah, aah